hafiza aise
Thu 12 May 2011, 12:24 pm GMT +0200
4- Bayram Kutlamaları, Eğlence ve Düğünler
Toplum ve birey düzeyinde meşrû ölçüler çerçevesinde eğlenmenin bir ihtiyaç olduğuna inanan Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettikten sonra, bura sakinlerinin yılda iki bayram kutladıklarını gördü. "Allah sizin için o iki günü daha hayırlı iki günle, Kurban ve Ramazan Bayramları ile değiştirmiştir"[728] buyurdu.
Hz. Peygamber meşrû olan bayram şenliklerine izin vermiştir. Düşman saldırısı bulunmadığı zamanlarda bayram boyunca silahla evden çıkılmasının, kılıç ve diğer silahların taşınmasının yasaklandığına dair rivayetler vardır.[729] Muhtemelen bu yasaklar, dikkatsizlik ve tedbirsizlik nedeniyle özellikle kalabalık yerlerde ve dar yollarda meydana gelebilecek kazaların meydana gelmesine ve bayramın huzurunu bozabilecek olayların çıkmasına fırsat vermemek amacını taşıyordu.
Peygamberimiz, cahiliye döneminin hurâfeye dayalı ve tevhid inancına aykırı geleneklerine ve bayram kutlamalarına müsade etmemiştir. Bilmeden bu tür taleplerde bulunan Müslümanlara da kesin bir şekilde ret cevabı vermiştir. Huneyn Savaşı'na giderken bazı Müslümanlar, yolda yeşil ve büyük bir ağaç görürler. Müşriklerin her yıl gelip silahlarını dallarına asarak yanında kurban kestikleri, bir gün kalıp şenlik yaptıkları, Mekke yakınlarında Zâtu Envat denilen ağaç gibi bir ağaç tahsis etmesini Hz. Peygamber'den isterler. Peygamberimiz "Allahü Ekber! Muhammed'in nefsi elinde bulunan Allah'a andolsun ki, Musa'nın kavminin Musa'ya dediği gibi dediniz" der ve Kur'an-ı Kerim'den "Onlar " Onların nasıl tanrıları varsa sen de bize öyle bir tanrı yap demişlerdi. Musa da 'Siz cahil bir topluluksunuz' demişti"[730] mealindeki âyeti okur. Bunun cahiliye döneminin bir geleneği olduğunu söyler ve "Sizden öncekilerin geleneğini mi izleyeceksiniz" der.[731]
Dînî ve sosyal olmak üzere iki yönü bulunan Ramazan ve Kurban Bayramı kutlamaları Asr-ı Saadet'de musallâ (namazgâh) adı verilen geniş bir alanda kadınların ve genç kızların da katıldıkları bayram namazı ile başlardı. İlk defa bayram namazı musallâda hicretin ikinci yılında, Kurban Bayramında Zilhicce ayının onuncu günü kılınmıştır.[732] Hz. Peygamber musallada kurbanını keserdi. Bayramların kalabalıkla ve büyük bir coşku içinde kutlanmasını arzu ederdi. Hatta kimseye zarar verme sözkonusu olmadığı durumlarda silahlarla folklor gösterilerine dahi izin verirdi. Mescid-i Nebevî'nin toprak zemini üzerinde bir grup Habeşlinin oynadığı mızrak-kalkan oyunlarını hanımı Hz. Aişe ile birlikte seyretmiştir. Ayrıca, kendisi seyretmemekle birlikte, Hz. Aişe'nin yanında câriyelerin def çalıp oynamalarına izin vermiştir. Hz. Peygamber'in Ramazan Bayramlarında namazgâha çıkmadan önce hurma yeme âdeti bir sünnet telakki edilmiş; bu anlayış, bayramlarda tatlı ikramı geleneğini doğurmuştur. Tebrikleşme de vardı. İlk Müslümanların, muhtemelen, Hz. Peygamber'in "Allah'ım! Muhammed'den, Muhammed ailesinden ve Muhammed ümmetinden kabul et"! demesinden mülhem olarak "Allah bizden ve sizden kabul etsin" duasıyla tebrikleştikleri rivayet edilmektedir.[733]
Hz. Peygamber zamanındaki eğlencelerden birisi de hayvan yarışları idi. Burada sözkonusu olan, birbirinin hayatına kastedecek veya yaralayacak şekilde dövüştürülmesi caiz olmayan hayvanların yarıştırılmasıdır. Bu hayvanlar da at, katır, deve gibi binek hayvanlarıdır. Hz. Peygamber bu yarışları teşvik etmiştir. Yarışların mesafesi, idmansız atlar için yaklaşık 1600 m. uzunluğunda, Seniyyetü'l-Vedâ ile Benî Züreyk Mescidi arası; özel olarak yarışa hazırlanmış atlar için ise, yaklaşık 10 km. uzunluğunda, Hafyâ ile Seniyyetü'l-Vedâ arası idi.[734] Bu yarışlar bizzat Hz. Peygamber'in öncülüğünde yapılıyor ve yarışı kazananlar ödüllendiriliyordu. Muhtemelen bu yarışlara kadın-erkek, çocuk-genç-ihtiyar herkes seyirci olarak katılıyor, yarışın heyecanını yaşayarak ferahlıyordu. Bunun yanında koşular yapıldığı da bilinmektedir. Ok atma da savaşa hazırlık yanında, önemli bir eğlence vasıtasıydı. Düğün, bayram, sefere çıkış, ticâret kervanlarını karşılama ve uğurlama zamanlarında çalgı ve davul çalınması âdet idi. Bunun dışında eğlence vasıtaları arasında yüzmek; çeşitli harp oyunları oynamak ve seyretmek; avlanmak; güreşmek ve güreş seyretmek sayılabilir.
Hz. Peygamber, nikahın gizli tutulmayıp duyurulmasını, çalgı çalınıp şarkılar söylenerek kutlanmasını tavsiye ederek düğün eğlencesini de tasvip etmiştir. Davetlilere ikramda bulunmuş ve bunu tavsiye etmiştir. Hz. Peygamber, insanların biyolojik ve sosyal yöndeki istek ve ihtiyaçlarını çok iyi biliyordu. Meşrû zemin içinde ve aşırılığa kaçmadan, normal bir şekilde eğlence ihtiyacının karşılanmasına izin veriyordu. Eğlencenin dinen caiz olmayacağı şeklinde kanaate sahip olanlar vardı. Hz. Peygamber, konuyu yeterince takdir edemeyip karşı çıkan bu gibi kimseleri, ikaz ediyor, "Onlara ilişmeyin, bu günler bayram günleridir" diyordu.[735] Ancak kutlamalarda haram ve harama yol açan şeyler kesinlikle bulunmadığı ve buna izin verilmediği bir gerçektir.
[728] İbn Hanbel, III, 103.
[729] Buhârî, II, 6; Zebîdî, III, 205.
[730] A'râf Sûresi 138.
[731] Vâkıdî, III, 890-891; İbn Hişâm, II, 442.
[732] Taberî, II, 481.
[733] Buhârî, II, 2-12; Zebîdî, III, 151-206.
[734] Tirmizî, IV, 205; Nesâî, VII, 225-226
[735] Buhârî, II,3, 11; Zebîdî, III, 151, 203.
Toplum ve birey düzeyinde meşrû ölçüler çerçevesinde eğlenmenin bir ihtiyaç olduğuna inanan Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettikten sonra, bura sakinlerinin yılda iki bayram kutladıklarını gördü. "Allah sizin için o iki günü daha hayırlı iki günle, Kurban ve Ramazan Bayramları ile değiştirmiştir"[728] buyurdu.
Hz. Peygamber meşrû olan bayram şenliklerine izin vermiştir. Düşman saldırısı bulunmadığı zamanlarda bayram boyunca silahla evden çıkılmasının, kılıç ve diğer silahların taşınmasının yasaklandığına dair rivayetler vardır.[729] Muhtemelen bu yasaklar, dikkatsizlik ve tedbirsizlik nedeniyle özellikle kalabalık yerlerde ve dar yollarda meydana gelebilecek kazaların meydana gelmesine ve bayramın huzurunu bozabilecek olayların çıkmasına fırsat vermemek amacını taşıyordu.
Peygamberimiz, cahiliye döneminin hurâfeye dayalı ve tevhid inancına aykırı geleneklerine ve bayram kutlamalarına müsade etmemiştir. Bilmeden bu tür taleplerde bulunan Müslümanlara da kesin bir şekilde ret cevabı vermiştir. Huneyn Savaşı'na giderken bazı Müslümanlar, yolda yeşil ve büyük bir ağaç görürler. Müşriklerin her yıl gelip silahlarını dallarına asarak yanında kurban kestikleri, bir gün kalıp şenlik yaptıkları, Mekke yakınlarında Zâtu Envat denilen ağaç gibi bir ağaç tahsis etmesini Hz. Peygamber'den isterler. Peygamberimiz "Allahü Ekber! Muhammed'in nefsi elinde bulunan Allah'a andolsun ki, Musa'nın kavminin Musa'ya dediği gibi dediniz" der ve Kur'an-ı Kerim'den "Onlar " Onların nasıl tanrıları varsa sen de bize öyle bir tanrı yap demişlerdi. Musa da 'Siz cahil bir topluluksunuz' demişti"[730] mealindeki âyeti okur. Bunun cahiliye döneminin bir geleneği olduğunu söyler ve "Sizden öncekilerin geleneğini mi izleyeceksiniz" der.[731]
Dînî ve sosyal olmak üzere iki yönü bulunan Ramazan ve Kurban Bayramı kutlamaları Asr-ı Saadet'de musallâ (namazgâh) adı verilen geniş bir alanda kadınların ve genç kızların da katıldıkları bayram namazı ile başlardı. İlk defa bayram namazı musallâda hicretin ikinci yılında, Kurban Bayramında Zilhicce ayının onuncu günü kılınmıştır.[732] Hz. Peygamber musallada kurbanını keserdi. Bayramların kalabalıkla ve büyük bir coşku içinde kutlanmasını arzu ederdi. Hatta kimseye zarar verme sözkonusu olmadığı durumlarda silahlarla folklor gösterilerine dahi izin verirdi. Mescid-i Nebevî'nin toprak zemini üzerinde bir grup Habeşlinin oynadığı mızrak-kalkan oyunlarını hanımı Hz. Aişe ile birlikte seyretmiştir. Ayrıca, kendisi seyretmemekle birlikte, Hz. Aişe'nin yanında câriyelerin def çalıp oynamalarına izin vermiştir. Hz. Peygamber'in Ramazan Bayramlarında namazgâha çıkmadan önce hurma yeme âdeti bir sünnet telakki edilmiş; bu anlayış, bayramlarda tatlı ikramı geleneğini doğurmuştur. Tebrikleşme de vardı. İlk Müslümanların, muhtemelen, Hz. Peygamber'in "Allah'ım! Muhammed'den, Muhammed ailesinden ve Muhammed ümmetinden kabul et"! demesinden mülhem olarak "Allah bizden ve sizden kabul etsin" duasıyla tebrikleştikleri rivayet edilmektedir.[733]
Hz. Peygamber zamanındaki eğlencelerden birisi de hayvan yarışları idi. Burada sözkonusu olan, birbirinin hayatına kastedecek veya yaralayacak şekilde dövüştürülmesi caiz olmayan hayvanların yarıştırılmasıdır. Bu hayvanlar da at, katır, deve gibi binek hayvanlarıdır. Hz. Peygamber bu yarışları teşvik etmiştir. Yarışların mesafesi, idmansız atlar için yaklaşık 1600 m. uzunluğunda, Seniyyetü'l-Vedâ ile Benî Züreyk Mescidi arası; özel olarak yarışa hazırlanmış atlar için ise, yaklaşık 10 km. uzunluğunda, Hafyâ ile Seniyyetü'l-Vedâ arası idi.[734] Bu yarışlar bizzat Hz. Peygamber'in öncülüğünde yapılıyor ve yarışı kazananlar ödüllendiriliyordu. Muhtemelen bu yarışlara kadın-erkek, çocuk-genç-ihtiyar herkes seyirci olarak katılıyor, yarışın heyecanını yaşayarak ferahlıyordu. Bunun yanında koşular yapıldığı da bilinmektedir. Ok atma da savaşa hazırlık yanında, önemli bir eğlence vasıtasıydı. Düğün, bayram, sefere çıkış, ticâret kervanlarını karşılama ve uğurlama zamanlarında çalgı ve davul çalınması âdet idi. Bunun dışında eğlence vasıtaları arasında yüzmek; çeşitli harp oyunları oynamak ve seyretmek; avlanmak; güreşmek ve güreş seyretmek sayılabilir.
Hz. Peygamber, nikahın gizli tutulmayıp duyurulmasını, çalgı çalınıp şarkılar söylenerek kutlanmasını tavsiye ederek düğün eğlencesini de tasvip etmiştir. Davetlilere ikramda bulunmuş ve bunu tavsiye etmiştir. Hz. Peygamber, insanların biyolojik ve sosyal yöndeki istek ve ihtiyaçlarını çok iyi biliyordu. Meşrû zemin içinde ve aşırılığa kaçmadan, normal bir şekilde eğlence ihtiyacının karşılanmasına izin veriyordu. Eğlencenin dinen caiz olmayacağı şeklinde kanaate sahip olanlar vardı. Hz. Peygamber, konuyu yeterince takdir edemeyip karşı çıkan bu gibi kimseleri, ikaz ediyor, "Onlara ilişmeyin, bu günler bayram günleridir" diyordu.[735] Ancak kutlamalarda haram ve harama yol açan şeyler kesinlikle bulunmadığı ve buna izin verilmediği bir gerçektir.
[728] İbn Hanbel, III, 103.
[729] Buhârî, II, 6; Zebîdî, III, 205.
[730] A'râf Sûresi 138.
[731] Vâkıdî, III, 890-891; İbn Hişâm, II, 442.
[732] Taberî, II, 481.
[733] Buhârî, II, 2-12; Zebîdî, III, 151-206.
[734] Tirmizî, IV, 205; Nesâî, VII, 225-226
[735] Buhârî, II,3, 11; Zebîdî, III, 151, 203.