fakir
Wed 18 March 2009, 11:15 pm GMT +0200
Putları kabul etmenin ve onların etkili olduğuna inanmanin tek delili ve meşruiyeti gelenekti: Babaları, babalarının babaları ve daha büyük ataları hep öyle yapmıştı. Bununla birlikte Allah, Abdullah için büyük bir gerçeklik ifade ediyordu.
Ibrahim'in dinini tam anlamıyla sürdüren bir kaç kişi vardı ve daima olmuştu. Onlar putlara ibadetin geleneksel olmaktan çok, sonradan ortaya çikmış bir tehlike (bid'at) olduğu kanaatindeydiler. Hubel'in Israiloğullarının altın buzağısından pek farklı olmadığını görebilmek için tarihe bir göz atmak yeterliydi. Kendilerine Hanifler adını veren bu şahısların putlarla hiç ilgisi yoktu ve putları Mekke'yi pisleten ve alçaltan varlıklar olarak görüyorlardı. Taviz vermekten uzak oluşları ve çogu seye karsi çikislari onlari Mekke toplumunun disinda kalmaya zorluyordu. Onlara karsi takinilan tavir, hosgörü, saygi veya kötü davranma, bir bakima kişiliklerini, bir bakima da kendilerini korumaya hazır olan kabileler tarafından belirleniyordu.
EVLILIK TEKLIFLERI
Mekke'deki zengin tüccarlardan birisi bir kadındı -Esed kabilesinden Huveylid'in kızı Hatice. Aynı zamanda hristiyan olan Varaka'nın ve kardeşi Kuteyle'nin de kuzeni idi. O zamana dek iki kez evlenmişti ve ikinci kocasının ölümünden beri kendi adına ticaret yapacak bir adam görevlendirmeyi adet edinmişti. Bunlardan biri de artik Mekke'de el-Emin (güvenilir), şerefli olarak tanınan Muhammed (S.A.V.)'di. Bu şöhreti isekendisine emanet edilen ticaret kervanlarının sahiplerinden yayılıyordu. Hatice, O'nu bir kölesini de yanına vererek ticaret kervanının başına getirdi. Gidip dönene kadar yanindaki köle bir çok mucizelere şahit olmuştu. Bunlari Hatice'ye anlatti, Hatice de Kuzeni Varaka'ya. Varaka "Eger bu dogruysa, Hatice, Muhammed (S.A.V.) kavmimize gönderilen peygamberdir. Uzun süreden beri bir peygamberin geleceğini biliyordum ve işte geldi."
Hz. Hatice, Hz. Muhammed (S.A.V.)'e evlilik teklifi götürdü. Hz. Muhammed (S.A.V.) maddi imkansizlığını ileri sürerek "Ben böyle bir evliliği nasıl yapabilirim?" dedi. Aracı Nuseyfe "Orasını bana bırak!" deyince Hz. Muhammed (S.A.V.) "O halde benden tarafı tamam" dedi. Gereken her sey yapıldı ve aralarında Hz. Muhammed (S.A.V.)'nin yirmi dişi deve vermesi kararını aldılar.
ILK VAHIY VE PEYGAMBERLIK
Hz. Muhammed'e bazı haller olmaya basladı. Bunların nasıl olduğu sorulduğunda "uykuda iken gelen sabahın aydınlığı gibi gerçek görüntüler" olduğu söylerdi. Hira dağındaki bir mağaraya inzivaya çekilmeye başladı. Sehirden ayrılıp mağaraya yaklaştığında "Ey Allah'in Rasülü, sana selam olsun." seslerini duyardı. Geriye dönüp bakınca ağaçlar ve taşlardan başka hiç bir sey göremezdi. Ramazan ayında kırk yaşında iken insan seklinde bir melek geldi ve O'na "OKU" dedi. O, "ben okuma bilmem" deyince, Melek onu eline aldı ve dayanabilecegı son nokyata kadar sıktı. Sonra tekrar "OKU" dedi. "Ben okuma bilmem!". Üçüncü kez aynı olay tekrarlandı. ve bıraktığında şöyle dedi:
Insana bilmediğini öğretti. (A'lak Suresi 1-5) Bunlar Kur'an-i Kerimin ilk gelen ayetleridir.
O bu sözleri meleğin arkasından tekrarladı ve melek onu bırakıp gitti. (Bu melek vahiy meledigi Cebrail A.S.'di) Sonra Peygamberimiz Hira mağarasından evine döndü. Olayları Hz Hatice validemize anlattı. Hz. Hatice O'na "-Senin peygamber olacağını umuyordum. Ne mutlu sana. Müjdeler olsun sana!" dedi. Hz Hatice hemen amcasının oglu Varaka Bin Nevfel'e olanları anlattı. Varaka'nın cevabı: "-Bu gördüğün Allah-i Tealanın Musa'ya indirdiği Namus-u Ekber'dir. (Cebrail'dir) Ah keşke senin davet günlerinde genç olsaydım. Kavmin seni çikaracağı günlerde hayatta bulunsaydım." dedi ve Rasulullahın mübarek başlarından öptü.
Ilk vahiyden sonra vahiy belli bir süre kesintiye ugradı. Bu sessizlik döneminden sonra onu temin edici bir vahiy geldi. (Duha Suresi 1-11)
Ibrahim'in dinini tam anlamıyla sürdüren bir kaç kişi vardı ve daima olmuştu. Onlar putlara ibadetin geleneksel olmaktan çok, sonradan ortaya çikmış bir tehlike (bid'at) olduğu kanaatindeydiler. Hubel'in Israiloğullarının altın buzağısından pek farklı olmadığını görebilmek için tarihe bir göz atmak yeterliydi. Kendilerine Hanifler adını veren bu şahısların putlarla hiç ilgisi yoktu ve putları Mekke'yi pisleten ve alçaltan varlıklar olarak görüyorlardı. Taviz vermekten uzak oluşları ve çogu seye karsi çikislari onlari Mekke toplumunun disinda kalmaya zorluyordu. Onlara karsi takinilan tavir, hosgörü, saygi veya kötü davranma, bir bakima kişiliklerini, bir bakima da kendilerini korumaya hazır olan kabileler tarafından belirleniyordu.
EVLILIK TEKLIFLERI
Mekke'deki zengin tüccarlardan birisi bir kadındı -Esed kabilesinden Huveylid'in kızı Hatice. Aynı zamanda hristiyan olan Varaka'nın ve kardeşi Kuteyle'nin de kuzeni idi. O zamana dek iki kez evlenmişti ve ikinci kocasının ölümünden beri kendi adına ticaret yapacak bir adam görevlendirmeyi adet edinmişti. Bunlardan biri de artik Mekke'de el-Emin (güvenilir), şerefli olarak tanınan Muhammed (S.A.V.)'di. Bu şöhreti isekendisine emanet edilen ticaret kervanlarının sahiplerinden yayılıyordu. Hatice, O'nu bir kölesini de yanına vererek ticaret kervanının başına getirdi. Gidip dönene kadar yanindaki köle bir çok mucizelere şahit olmuştu. Bunlari Hatice'ye anlatti, Hatice de Kuzeni Varaka'ya. Varaka "Eger bu dogruysa, Hatice, Muhammed (S.A.V.) kavmimize gönderilen peygamberdir. Uzun süreden beri bir peygamberin geleceğini biliyordum ve işte geldi."
Hz. Hatice, Hz. Muhammed (S.A.V.)'e evlilik teklifi götürdü. Hz. Muhammed (S.A.V.) maddi imkansizlığını ileri sürerek "Ben böyle bir evliliği nasıl yapabilirim?" dedi. Aracı Nuseyfe "Orasını bana bırak!" deyince Hz. Muhammed (S.A.V.) "O halde benden tarafı tamam" dedi. Gereken her sey yapıldı ve aralarında Hz. Muhammed (S.A.V.)'nin yirmi dişi deve vermesi kararını aldılar.
ILK VAHIY VE PEYGAMBERLIK
Hz. Muhammed'e bazı haller olmaya basladı. Bunların nasıl olduğu sorulduğunda "uykuda iken gelen sabahın aydınlığı gibi gerçek görüntüler" olduğu söylerdi. Hira dağındaki bir mağaraya inzivaya çekilmeye başladı. Sehirden ayrılıp mağaraya yaklaştığında "Ey Allah'in Rasülü, sana selam olsun." seslerini duyardı. Geriye dönüp bakınca ağaçlar ve taşlardan başka hiç bir sey göremezdi. Ramazan ayında kırk yaşında iken insan seklinde bir melek geldi ve O'na "OKU" dedi. O, "ben okuma bilmem" deyince, Melek onu eline aldı ve dayanabilecegı son nokyata kadar sıktı. Sonra tekrar "OKU" dedi. "Ben okuma bilmem!". Üçüncü kez aynı olay tekrarlandı. ve bıraktığında şöyle dedi:
Insana bilmediğini öğretti. (A'lak Suresi 1-5) Bunlar Kur'an-i Kerimin ilk gelen ayetleridir.
O bu sözleri meleğin arkasından tekrarladı ve melek onu bırakıp gitti. (Bu melek vahiy meledigi Cebrail A.S.'di) Sonra Peygamberimiz Hira mağarasından evine döndü. Olayları Hz Hatice validemize anlattı. Hz. Hatice O'na "-Senin peygamber olacağını umuyordum. Ne mutlu sana. Müjdeler olsun sana!" dedi. Hz Hatice hemen amcasının oglu Varaka Bin Nevfel'e olanları anlattı. Varaka'nın cevabı: "-Bu gördüğün Allah-i Tealanın Musa'ya indirdiği Namus-u Ekber'dir. (Cebrail'dir) Ah keşke senin davet günlerinde genç olsaydım. Kavmin seni çikaracağı günlerde hayatta bulunsaydım." dedi ve Rasulullahın mübarek başlarından öptü.
Ilk vahiyden sonra vahiy belli bir süre kesintiye ugradı. Bu sessizlik döneminden sonra onu temin edici bir vahiy geldi. (Duha Suresi 1-11)