- Hz Muhammed in peygamber olarak görevlendirilişi

Adsense kodları


Hz Muhammed in peygamber olarak görevlendirilişi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafiza aise
Wed 18 May 2011, 03:43 pm GMT +0200
1- Hz. Muhammed’in Peygamber Olarak Görevlendirilişi

Yukarıda da açıklandığı gibi Hz. Muhammed (s.a.s.) özellikle otuz beş yaşından sonra, tefekkür ve ibadetle meşgul oluyordu. Bu amaçla, Mekke'nin kuzeydoğusunda yer alan ve Kâbe'ye yaklaşık 5 km. uzaklıkta bulunan Nur dağındaki Hira mağarasına[101] kapanıyordu. Devamlı düşünmeyi, insanlardan uzak durmayı, dedikodulardan kaçınmayı ve nefis murakabesi yapmayı alışkanlık haline getirmişti. Uykudayken gördüğü rüyalar gün ışığı kadar parlak ve aydınlık oluyor, rüyada gördükleri daha sonra aynen gerçekleşiyordu. Bu durum devam ederken, inzivâ hayatını daha çok sevmeye ve ramazan ayını mağarada geçirmeye başladı. Bazen hanımı Hatice'nin de onunla birlikte gittiği oluyordu. Mağaraya gelen yoksullara da yanındaki yiyecekten ikram ediyordu. Yiyeceği tükenince evine gelip yenisini aldıktan sonra tekrar Hira'ya dönüyordu. İnziva süresi sona erince, Mekke'ye inerek Kâbe'yi tavaf ettikten sonra evine gitmeyi alışkanlık hâline getirmişti.

Kur'an-ı Kerim'de peygamberliğin (bi'set) nasıl başladığı konusunda ayrıntılı bilgi mevcut değildir. Hadislerde ve tarih kitaplarında vahyin doğru rüyalarla (er-ru'yâ es-sâdıka) başladığı bildirilmektedir. Peygamberliğin ilk müjdeleri kabul edilen ve altı ay süren bu rüyaları gördüğü süre zarfında Hz. Muhammed (s.a.s.), biraz önce söylediğimiz gibi yalnız kalmayı tercih ediyor ve Hira'da tefekküre dalıyordu. O sırada kırk yaşındaydı. 610 yılı Ramazan ayının 27. gecesinde[102] sabaha karşı ibadetle meşgul olduğu sırada vahiy meleği Cebrail kendisine “Oku” emrini verdi. O zamana kadar hiç karşılaşmadığı ve görmediği meleğin heybetli görünüşü ve hitâbı karşısında heyecanlanan ve korkuya kapılan Hz. Muhammed (s.a.s.), şaşkınlık ve endişe içerisinde “Ben okuma bilmem” cevabını verdi. Onu dayanamayacağı ölçüde sıkıp sonra bırakan Cebrâil “Oku” emrini tekrarladıysa da yine “Ben okuma bilmem” karşılığını aldı. Bu konuşma aynı şekilde ikisi arasında üç defa tekrarlandı. Cebrail üçüncü defa aynı cevabı aldıktan ve onu tahammülü çok zor bir şekilde sıkıp bıraktıktan sonra Alak Sûresi’nin ilk beş ayetini okudu. Hz. Muhammed (s.a.s.) de tekrarladı:

“Oku! Yaratan Rabbının adıyla. O insanı bir "alaka"dan yarattı. Oku! Rabbın sonsuz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediğini de öğretti”[103]

Hz. Muhammed (s.a.s.) Kur’ân’ın bu ilk ayetlerini Cebrail’in öğretmesiyle okudu, kalbine iyice yerleştirdi ve ezberledi; ancak heyecanı ve korkusu sürüyordu. Aldığı vahyin etkisiyle titreyerek hızla evine geldi. Yatağına girdi ve eşi Hatice’ye “Beni örtünüz, beni örtünüz” dedi. Derin bir uykuya daldı. Uyanınca başından geçenleri eşine anlattı ve “Kendimden korktum” dedi. Hatice onu sakinleştirici şu sözleri söyledi: “Korkma, Allah’a yemin ederim ki, O hiç bir zaman seni utandırmaz. Çünkü sen akraba hakkına riayet edersin, doğru konuşursun; âciz olanların işini yüklenirsin. Fakiri doyurur, misafiri ağırlar, halka yardım edersin”.

Hz. Muhammed (s.a.s.)’in endişe ve korkusu mahiyetini bilmediği bir durumla karşılaşmasından kaynaklanıyordu. O nedenle bunun bir cinnet alameti, bir kehanet başlangıcı olabileceği kaygısını taşıdığını belirtiyordu.[104] Eşi Hatice onu teselli etmeye çalıştıktan sonra amcasının oğlu Varaka b. Nevfel’e götürdü. Kaynaklarda Hz. Muhammed (s.a.s.)'i götürmeyip bizzat kendisinin giderek durumu Varaka'ya anlattığı da kaydedilmektedir.[105] Gerçekten Hz. Hatice, bu nâzik durumda izlenebilecek en güzel yolu seçmiştir. Her şeyden evvel olayı gizlememiş; kendisini ve kocasını şaşkınlık ve korku içinde ve sürüncemede bırakmamıştır. Danışacağı kimseyi de çok iyi seçmiştir. Varaka b. Nevfel yerine bir başkasına gidebilirdi. Fakat o böyle yapmamıştır. Danışmak için kendilerini rahatlatacak ve samîmî bir şekilde yardımcı olabilecek kişiyi seçmiştir. Çünkü Varaka, Yahudilik ve Hristiyanlık hakkında bilgisi olan, Tevrat ve İncil gibi kitapları okuyan, bunları bilen kimselerin sözlerini dinlemiş olan bir bilgindi. Putlara tapmaktan nefret ettiği için hak dini aramak amacıyla Zeyd b. Amr ile birlikte Suriye’ye gitmişti. Onun Hristiyanlığı kabul ettiği de söylenmektedir. Okuma-yazma biliyordu. Kitâb-ı Mukaddesi çok incelemiş, onu İbrânîce harflerle Arapçaya çevirmişti. Gözleri görmeyen Varaka, Hz. Muhammed (s.a.s.)’den başından geçenleri dinleyince şunları söyledi: “Bu gördüğün, Allah’ın Mûsâ’ya indirdiği Cebrâîl (Nâmûs)’dir. Keşke davet günlerinde genç olsaydım! Keşke kabilenin seni yurdundan çıkaracağı günler hayatta bulunsaydım.” Varaka’nın bu sözlerini işiten Hz. Muhammed (s.a.s.) “Onlar beni buradan çıkaracaklar mı?” diye sordu. O da “Evet, çünkü senin getirdiğin şeyi getiren herkes, bu düşmanlığa uğramıştır. Eğer o günlere yetişirsem sana mutlaka yardım ederim” şeklinde cevap verdi.[106]

Varaka’nın sözleri Hz. Muhammed (s.a.s.)’in içini rahatlatmıştı. Bu defa aynı tecrübenin tekrarlanmasını ve kendisine gelen meleğin yeniden görünmesini istiyordu. Bu ümitle sık sık Cebrâil’le karşılaştığı Hira Mağarası'na gidiyor ve onu gözlüyordu. Fakat günler, haftalar geçtiği halde melek gelmiyordu. Bu şekilde aradan uzun zaman geçti. Buna "Fetretü’l-Vahiy" denir. Kaynaklar, bu bekleyiş için birkaç günden üç yıla kadar çeşitli süreler kaydederler. Fakat bu durumun çok uzun müddet devam etmediği muhakkaktır. Hz. Muhammed (s.a.s.) bundan rahatsız olmuş ve endişelenmiş; hatta Rabbi tarafından terkedildiği zannına kapılmıştır. Bir gün Hira dağından evine gelirken Cebrâil’i ilk gördüğü heybetli haliyle tekrar gördü. Daha önceki gibi korku ve heyecana kapılarak derhal evine koştu ve yatağına girdi. Fakat melek evde bir kez daha karşısına çıktı ve ona şöyle hitap etti: “Ey örtünen adam, kalk ve (insanları) uyar. Rabbini büyük tanı. Elbiseni tertemiz tut. Kötü şeylerden uzak dur".[107] Bu ayet-i kerîmeler Hz. Muhammed (s.a.s.)’e peygamberlik görevinin verildiğini; bundan böyle Allah’ın kendisine vahyettiklerini insanlara tebliğ edip öğreteceğini; onları Allah’ın yoluna davet edeceğini; itaat edenleri dünya ve âhiret mutluluğu ile müjdeleyip, yüz çevirenleri cehennem azabıyla korkutacağını gösteriyordu.


101. Nur Dağı (Hira dağı da denilmektedir) çevresindeki diğer dağlardan dik ve yüksektir. Bu özelliği dolayısıyla uzak mesafelerden görülebilmektedir. Zirvesi, çıkılması zor, çıplak ve kaygan kayalardan meydana gelmektedir. Bugün yer yer tırmanışı kolaylaştıran basamaklar yapılmış bulunmakla birlikte, çıkış ve inişler çok dikkat istemektedir. Çıkış ve inişlerin önceleri daha zor olduğu anlaşılmaktadır. Dağın Mekke'ye bakan yüzünde bulunan mağara, zirvenin yirmi metre kadar aşağısında yer almaktadır. Buraya mağara deniliyor, ancak aslında üstüste bulunan kaya blokları arasında kalmış bir boşluktur. Bu boşluk, içinde ayakta duran bir kişinin başı tavana değmeyecek şekilde durabileceği kadar yükseklikte, yere uzanabileceği kadar da genişlik ve uzunluktadır. Mağara, dağa dikine ilerleyen bir girinti değil, Mekke tarafına bakan uç kısımda yer alan bir boşluktur. Ön kısmı, dağın kuzey kesiminde yer almakta, güneşten etkilenmeyen açık bir terası andırmaktadır. Mağara, bir sığıntı yeri değil, tefekküre müsait, Kâbe'nin göründüğü, çevreye hakim konuma sahip bir mekandır. Krş. Fuat Günel, "Hira", DİA, XVIII, 121-122.

102. İbn Sa'd, I, 94; Belâzürî, I, 104.

103. Alak Sûresi 1-5.

104. İbn Sa'd I, 195; Belâzürî, I, 104.

105. İbn Hişâm, I, 238.

106. İbn Hişâm, I, 233-239; İbn Sa'd I, 190-197; Buhârî, I, 2 vd.; Taberî, II, 298 vd.; İbn Abdilber, ed-Dürer fî İhtisâri'l-Meğâzî ve's-Siyer, tah. Şevki Dayf, Kahire 1966, s. 31-33; Zebîdî, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, çev. Ahmed Nâim-Kâmil Miras, Ankara 1980, I, 3 vd.

107. Müddessir Sûresi 1-5.

Hanife 8.D
Tue 22 April 2014, 07:32 pm GMT +0200

Esselamu aleyküm ve rahmetullahü ve berakatuhü; kırk yaşlarında 610 senesinde Mekke'de gerçekleşmiştir. O dönemlerde Mekke'de bulunan hanif ve kendini dünya işlerinden soyutlayıp ibadete vermek isteyenler, recep ayında Hira dağına çekilerek, inzivaya dalarlardı.
Hz Muhammed'in de 40 yaşlarında kalbinde oluşan yalnızlık duygusu, Hira dağındaki bir mağaraya çekilip, günlerce ibadetle uğraşmasına vesile olmuştur. Orada ALLAH'ın kudretini ve azametini düşünüp, ibadet yapıyordu. Hz Muhammed burada ALLAH tarafından kendisine verilecek olan büyük görevine hazırlanıyordu. Burada olduğu zamanlarda kulağına gelen ''Sen ALLAH'ın elçisisin.'' sözlerine rağmen, etrafında kimseleri göremiyordu. Kendisine verilecek olan görevin başlangıcında, sadık rüyalar görmeye başladı. Onun için bu süre altı ay boyunca devam etti.

Hanife 8.D
Tue 22 April 2014, 07:34 pm GMT +0200
Yine Hira dağında ibadet yaptığı Ramazan ayının Kadir gecesinde, bir sesin kendisini adıyla çağırdığını işitti. Etrafına baktıysa da kimseleri göremedi. Etrafı nurla kaplanmıştı. Bu esnada kendisi de bayılmıştı. Kendine geldiği anda karşısında Cebrail'i gördü. Vahiy meleği Cebrail kendisine:
'' Oku'' diye seslendi. ''
''Ben okuma bilmem'' dese de, Cebrail üç kez ''Oku'' dedikten sonra, Hz Muhammed ''el-Alak'' suresinin beş ayetini okudu. Cebrail'in ardından bu ayetleri tekrarlayan Hz Muhammed, heyecanla evine gitmek üzere yola çıktı. Yolda ''Ya Muhammed, Sen ALLAH'ın elçisisin. Ben de Cibril'im'' diyen Cebrail'i gördü. Evine vardığında bu olanları heyecan içinde eşi Hz Hatice'ye anlattı. Hz Hatice kendisine,

''Öyle deme. ALLAH'a yemin ederim ki, Cenab-ı Hakk seni utandırmaz. Sen akrabanı gözetir, işini göremeyen aciz kişilerin yardımına koşarsın. Fakire verir, kazandırırsın. Misafiri ağırlar, hak yolunda meydana gelen olaylarda halka yardım edersin..'' sözleriyle destek oldu.

bahrişan 8/b
Sat 11 October 2014, 08:44 pm GMT +0200
konu çok güzel anlatılmış okudukça okuyasım geldi bazı yerlerinde bile tüylerim diken diken oldu

yagmur_7-c
Sun 12 October 2014, 07:36 am GMT +0200
Esselamu aleykum;
Hazreti Muhammed(sav) 40 yaşındaydı ve Cebrail ona göründü..Çok parlaktı ve peygamber efendimiz(sav) in bile gözleri kamaşmıştı..Cebrail aleyhisselam oku dedi..O ben okuma bilmem dedi..Cebrail onu sıktı...Yine oku dedi Cebrail,Hazreti Muhammed (sav) yine yok dedi ve biraz sıktı Cebrail...Sonra bu sefer Cebrail oku dediğinde okudu ..Koşarak evine gitti...Hazreti Hatice validemiz'sen doğrusun' diyerek onu yatıştırdı..Çok güzel bir anı...Mevlam razı olsun...

bahrişan 8/b
Thu 15 January 2015, 02:45 pm GMT +0200
HZ.Muhammede oku emri gelince HZ PEYGAMBER HEYECANLANMış şaşırmış ve korkmuştur allah razı olsun paylaşımdan

RAMAZAN 7/D
Tue 27 January 2015, 08:38 pm GMT +0200
Ve AleykümüsSelam.Peygamber Efendimiz ALLAH'In yüceliğini büyüklüğünü düşünmek için kendisini ibadete vermek için sık sık Hira mağarasında inziva çekilidi.  Sonraları salih gerçek rüyalar görmeye başladı. Ve kendisine gelen ilk vahiy Alak süresi oldu ardından Peygamberlik görevde geldi Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) Efendimize.

ceren
Tue 27 January 2015, 08:43 pm GMT +0200
Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim.Hz.Peygambere nasıl vahi geldiği,nasıl peygamber olduğu bir kez daha  öğrenmiş olduk.....

selinay 7b
Thu 26 February 2015, 02:34 pm GMT +0200
Allah sizden razı olsun  bizi bu konuda bilgilendirdiğiniz için...

ikranur 7d
Thu 26 February 2015, 03:35 pm GMT +0200
HZ. Muhammed (s.a.v) Allah'ın büyüklüğünü ve yüceliğini düşünmek için kendisini ibadete vermiş ve sık sık Hira mağarasında inziva çekilirdi.  Sonraları salih gerçek rüyalar görmeye başladı. Ve HZ. Muhammed'e (s.a.v.) gelen ilk vahiy Alak süresi oldu ardından Peygamberlik görevide geldi.

[Muhammed]
Thu 26 February 2015, 06:02 pm GMT +0200
Ve Alleykümselam Ve Rahmetullah...Bu konuda Peygamberimizin hayatıyla ilgili bir çok kitap okudum.Bu konuyuda iyi biliyorum İnşaAllah...Rabbim (celle celaluhu) razı olsun paylaşımdan dolayı İnşaAllah...

8c nazlı
Mon 2 March 2015, 08:08 pm GMT +0200
BU KONU ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE ANLATILMIŞ PAYLAŞIM İÇİN TEŞŞEKRLER.

Hatice 7/B
Mon 9 March 2015, 11:46 pm GMT +0200
Gördüğümüz gibi hz. Hatice annemiz her zaman Peygamber efendimizin yanında olmuştu her zaman ona destek olmuştur.

Liyla
Wed 18 March 2015, 01:49 pm GMT +0200
Hz. Muhammed peygamber olmadan önce zamanın cahil yaşantısına uymamış ve kendisini o dönemdeki ortamdan uzaklaştırmıştır.

Hatice Akdağ 7/B
Tue 31 March 2015, 09:04 pm GMT +0200
Esselamü Aleyküm:
Peygamber efendimiz genellikle fazla bi şekilde eve gitmezmiş.Nur dağının Hıra mağarasına gidermiş. Oradan geçen tüccarlarla yemeğini paylaşırmış.
Birgün Cebrail(a.s)gelmiş.
Peygamber efendimiz sen okumasını istemiş.Ancak peygamber efendimiz  okuma bilmiyomuş.Cebrail(a.s) birdaha "oku" demiş.Tekrardan peygamber efendimiz ben okuma bilmem demiş.Uç kez böyle tekrarlanmış. Sonra cebrail(a.s) Almak suresinin ilk 5 ayetini okumuş.Sonra da peygamber efendimiz okumuş."Oku!Yaratan Rabbinin adıyla O insanı bir alaka dan yarattı.Oku!Rabbin sonsuz kerem sahibidir.O Rabki kalemle yazmayı öğretti.İnsana bilmediğini de öğretti."

Kaan8/B
Tue 14 April 2015, 10:01 pm GMT +0200
01. Nur Dağı (Hira dağı da denilmektedir) çevresindeki diğer dağlardan dik ve yüksektir. Bu özelliği dolayısıyla uzak mesafelerden görülebilmektedir. Zirvesi, çıkılması zor, çıplak ve kaygan kayalardan meydana gelmektedir. Bugün yer yer tırmanışı kolaylaştıran basamaklar yapılmış bulunmakla birlikte, çıkış ve inişler çok dikkat istemektedir. Çıkış ve inişlerin önceleri daha zor olduğu anlaşılmaktadır. Dağın Mekke'ye bakan yüzünde bulunan mağara, zirvenin yirmi metre kadar aşağısında yer almaktadır. Buraya mağara deniliyor, ancak aslında üstüste bulunan kaya blokları arasında kalmış bir boşluktur. Bu boşluk, içinde ayakta duran bir kişinin başı tavana değmeyecek şekilde durabileceği kadar yükseklikte, yere uzanabileceği kadar da genişlik ve uzunluktadır. Mağara, dağa dikine ilerleyen bir girinti değil, Mekke tarafına bakan uç kısımda yer alan bir boşluktur. Ön kısmı, dağın kuzey kesiminde yer almakta, güneşten etkilenmeyen açık bir terası andırmaktadır. Mağara, bir sığıntı yeri değil, tefekküre müsait, Kâbe'nin göründüğü, çevreye hakim konuma sahip bir mekandır

Alican 7-B
Thu 8 October 2015, 03:45 pm GMT +0200
Esselamü aleyküm:                                                                                                                                  Peygamber efendimiz (s.a.v) 35 yaşına girdikten sonra genelikle kâbeye 5 km uzaklıkta bulunan nur dağının hira mağarasın dururmuş. Orda uyur tüm vaktini orda geçirirmiş. 610 yılının Ramazan ayının 27.gecesinde yine hira mağarasındaymış. Biraz dinlendikten sonra uyanmış. Ve Cebrail (a.s)inmiştir. Hazreti muhammed onu görünce korkmuştur. Ve Cebrail (a.s)Kur'an'ın ilk ayetlerini söylemiştir. Cebrail (a.s) oku diyince Peygaber efendimiz ben okumayı bilmem demiş. Cebrail (a.s) tekrar oku demiş. Ama yine Peygamber efendimiz ben okumayı bilmem demiş. Cebrail (a.s) tekrar oku demiş. Ve Peygaber efendimiz ne okuyum demiş. Cebrail (a.s) da "oku yaratan rabbinin adıyla oku. O insanı bir alaka dan yarattı. Oku rabbin sonsuz kerem sahibidir. O insana kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediğinide öğretti." demiştir. Peygamber efendimiz ayeti ezberlemiş ve eve dönmüştür. Çok korkan (Hazreti) Muhammed eve gidince karısı Hatice'ye beni örtün demiştir. Biraz dinlenen (Hazreti) Muhammed karısı Hatice'ye neler olup bittiğini anlatmıştır. Karısı Hatice'de onu amcasının oğlu olan (Hazreti) Varaka' ya gitmişlerdir. Bunları duyan (Hazreti) varaka onun peygamber olduğunu daha önce Musa'ya İsa'ya inmiş olan meleğin onada indiğini söylemiştir. Artık Peygamber efendimiz peygamber olduğunu öğrenmiştir.

mevlüde06
Thu 8 October 2015, 04:34 pm GMT +0200
Aleykumusselam ve rahmetullah.Allah razi olsun paylasiminiz icin.konuyu bir kez daha okumus pekistirmis olduk elhamdulillah..Rabbim Efendimize hakkiyla ummet eylesin bizleri insallah