- Hz. Muhammed a.s. ın mın ataları

Adsense kodları


Hz. Muhammed a.s. ın mın ataları

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
Hadice
Wed 19 January 2011, 09:59 am GMT +0200
Hz. Muhammed (AS)’ın Ataları


60. İslamî geleneklere göre, Hz. İsmail, annesi ile birlikte, daha sonra Mekke şehri olacak yere kesin olarak yerleşmişti. Bu bölgede, ‘Amâlik’lerin bir kolu olan Curhumîler oturuyordu. İsmail, Curhumlu bir kızla evlendi. Ancak biz, uzun yüzyıllar boyunca bu aile hakkında hiçbir bilgiye sahip değiliz. Burası, Muhammed (AS)’ın 21. dereceden atası olan Adnân’dan beri çok güvenli bir arazi idi. Bütün Araplar Adnân oğulları (kuzeyden) ya da Kahtân oğulları (güneyden) olmak üzere ikiye ayrılırlar. 18. dereceden atası Mudar, 14. dereceden Kinâne ve son olarak 11. dereceden Kureyş, sırasıyla, kuzey kabilelerinin önemli kollarına adlarını vermişlerdi. 9. dereceden Ka’b ibn Lu’ey’in ise, Cuma günleri, bir hutbe ile birlikte haftalık bir ibadet yaptığını görürüz. O dönemde buna “Yevmu’l-Arûba” (Araplık günü ya da Açıklama günü) denilirdi. (Bk. İbn’ul-Cevzî, Vefâ, s. 73-74).

61. Kusay’la birlikte bu ailenin tarihi daha canlı bir hale gelmiştir. Babası Kilâb, muhtemelen Filistin’e yapacağı ticarî bir iş gezisi nedeniyle evden ayrılmıştı. Yolda Kudâ’a kabilesinden bir kızla evlendi ve bu evlilikten Kusay dünyaya geldi. Babası ölünce, Kuda’alı akrabalarının yanında kalan annesinin çok üzülmesine rağmen, amcası, genç Kusay’ı Mekke’ye kendi yanına aldırdı.36

62. O sıralarda şehirde Huzâ’a kabilesi yönetimdeydi; ve Kusay, aynı zamanda Ka’be’nin muhafızı ve bekçisi olan bu kabilenin başkanının kızıyla evlendi. Bu başkanın oğlu, daha sonra, Kusay’ın lehine, bazı maddî yararlar da sağlayan bu dinî görevden vazgeçti, ancak öteki Huzâ’alılar ancak kuvvete başvurunca boyun eğdiler. Böylece Kusay, annesinin kabilesinin desteğini sağladı.37 Hatta kendi lehine Bizans imparatorunu da devreye soktu.38 Böylece Huzâ’alılar kentten uzaklaşıp, kenar mahallelerde oturmaya razı oldular.

63. Mekke, Kusay’ın yönetimi altında iken büyük bir refah düzeyine ulaştı: İdari yapı yeniden düzenlenip, daha “demokratik” bir yapıya kavuşturuldu. Örneğin Kusay, Kırk ve daha üzeri yaştaki vatandaşların şehrin işleriyle ilgili sorunları rahatlıkla tartışabileceği Dâru’n-Nedve’yi (halka açık görüşmeler evi) inşa etti. Yine bu Kusay, şehrin sakinlerinden, Mekke’ye hac için ya da fuar konuğu olarak gelenlere yardım amacıyla, Rafâde adıyla yıllık bir vergi koymuştur. Yine, çadırların yerine taştan yapılmış kalıcı konutlar yaptırarak, şehri imar eden de odur.39 Tarihçilerin çoğunluğuna göre, hiç kimse, vadideki ağaçlardan bazılarını kesmek istemiyordu; bu batıl inancı yıkan da Kusay olmuştur. Ancak Belâzurî’nin ifadesine göre, aksine, şehirdeki insanlar evlerin inşası sırasında ağaçları kesmek istemişler, ama bunu onlara yasaklayan Kusay sayesinde, ağaçlar evlerin avlusunda kalacak biçimde korunmuşlardı. Yazarımızın üzülerek bildirdiğine göre, sonraki kuşaklar bu tavsiyenin altındaki derin anlamı kavrayamamış ve çok yararlı ama iklim yüzünden tekrar yetiştirilmeleri oldukça zor olan bu ağaçları keserek, Mekke toprağını çoraklaştırmışlardır.

64. Kusay’ın oğlu ‘Abd Menâf, Mekke’nin yabancılarla olan diplomatik ve ekonomik ilişkilerini geliştirerek, şehrin saygınlığını pekiştirdi: Bizans, İran vb. ülkelerin imparatorları, kendi topraklarına karşılıklı olarak ticaret kervanları göndermek için ona yetki verdiler.40

65. Abd Menâf’ın oğlu Hâşim, cömertliği ile tanınmıştı. O da büyük bir tüccardı ve sık sık Filistin’e giderdi. Hatta Gazze’de vefat etmiş ve orada toprağa verilmişti. Mekke kervanlarının yolu Medine’den geçiyordu; bu nedenle, Hâşim’in Medineli güzel bir kadınla evlenmiş olmasına şaşırmayalım. Bu kadın, mâlikânesinin kalıntıları bugün bile Medine’ye ziyarete gelenleri hayran bırakan, meşhur kabile reisi Uhayha ibn Culâh’ın dul hanımı idi. Bu kadından, bir süre annesiyle birlikte Medine’de kaldıktan sonra amcasıyla Mekke’ye giden Abdulmuttalib dünyaya geldi.41

66. Resulullah (AS)’ın dedesi Abdulmuttalib, hiç kuşkusuz kendisini saygın ve hemşehrilerinin sevip saydığı bir lider kılacak olan, üstün niteliklere sahip bir insan olarak karşımıza çıkar. Kendisi oldukça uzun boylu, kumral tenli ve hoş sakallı biri olarak anlatılır. Gördüğü bir rüya üzerine, Curhum oğullarının gidişinden sonra izi kaybolmuş olan kutsal Zemzem kuyusunun kaynağını yeniden bulmuştur.42 Şehrin tapınağı olan Ka’be’ye birkaç adım uzaklıktaki bu kutsal kuyuya Abdulmuttalib’in tek başına sahip çıkmasına şiddetle karşı çıkıldı. Konu, bir hakem, bir kehanet ve hatta bir güç gösterisi haline getirildi. Abdulmuttalib annesinin ailesiyle olan bağlarını daima korumuştu ve onları sık sık ziyaret edip armağanlar verirdi.43 Bu nedenle, tarihçilerin, bu davada kendi akrabalarını savunmak üzere Medine’den bir süvari birliğinin çıkıp geldiği biçimindeki haberleri bizi şaşırtmamalıdır.44

67. Resulullah (AS)’ın ailesiyle Huzâ’a kabilesi arasında imzalanan ve İslam’ın ortaya çıkışından sonra da geçerliliğini korumuş olan ittifak antlaşması işte bu döneme rastlar. Bize eski bir uygulama olan ve İbrahim (AS) olayını hatırlatan, Abdulmuttalib’in eğer on oğlu olursa bunlardan birini ALLAH’a adayacağı45 biçimindeki adağı da aynı tarihlere rastlar. Sözüne sadık biri olan Abdulmuttalib seçimi fal açtırarak belirlemek ister ve falın sonuncunda müstakbel Resulullah (AS)’ın babası seçilir. Kâhin bir kadının (arrâfe) tavsiyesi üzerine, bir miktar deve ve oğlu Abdullah arasında tercih yapma işi ALLAH’a havale edilir. Açılan falda oğul çıktıkça, kurban edilecek deve sayısı da, sonunda ALLAH katında develer kabul edilinceye kadar artırılır. On ile başlayan deve sayısı, bahis bittiğinde yüz deveyi bulmuştur.

68. Yemen’e yaptığı bir yolculuk sonrasında ağarmış saçları boyama yöntemini Mekke’ye ilk sokan da yine Abdulmuttalib olmuştur.46 Anlatıldığına göre, Kuzey-Batı Arabistan’da oturan Cuhâmî’lerden birinin Mekke’de öldürülmesi üzerine, Cuhâmîler, intikam almak için, bu kabilenin topraklarından geçmekte olan bir Mekkeliyi tutsak ettiler. Bu olay sırasında Abdulmuttalib Ta’if’e yolculuğa çıkmıştı. Döndüğünde, Cuhâmîler nezdinde arabuluculuk ederek, hemşehrisinin serbest bırakılması için kendi cebinden yüklü bir fidye ödedi.47 Yine, Abdulmuttalib’in güvencesinde ve komşusu olan Mekkeli bir Yahudi’nin, faili meçhul bir cinayete kurban gittiği anlatılır. Uzun ve zahmetli araştırmalardan sonra, Mekkeli bir kabile reisi olan Harb ibn Umeyye’nin komployu düzenlediği öğrenilir. Tamamen suçsuz olduğunu ileri sürmesine rağmen, sanık, tarafsız birinin hakemliğini kabul etmek zorunda kalır. Taraflar önce Habeş kralı Necâşî’ye başvurmaya razı olurlarsa da, onun bu görevi kabul etmemesi üzerine, bir başka hakem seçilir. Bu hakem, Harb’in aleyhine karar vererek, onu kan bedelinin yanı sıra, Yahudi’den çaldığı değerli eşyanın bedelini de ödemeye mahkum eder. Bunların hepsi, öldürülen Yahudi’nin bir yeğenine Abdulmuttalib tarafından ödenmiştir.48 Mekke’yi ele geçirip, Kâ’be’yi yıkmak ve burada Hıristiyan dinini yaymak amacıyla gelen Yemen’in Habeş valisi Ebrehe ile görüşmeleri yapan da yine Abdulmuttalib’dir.49 Kur’an’da söz konusu edilen50 ve “Fil Sahipleri”nin giriştiği bu askerî seferin sonuçlarına ilerde ayrıntılı olarak değineceğiz. Muhammed (AS) işte bu Fil Yılı’nda doğmuştur. Sekiz yıl sonra, artık iyice yaşlanmış olan Abdulmuttalib vefat ettiğinde, Mekke’de tutulan yas o denli büyük oldu ki, şehrin çarşısı günlerce kapalı kaldı.51 Ailesi içinde, kızları ve diğer hanım akrabaları ağıtlar yakmanın yanı sıra, yas göstergesi olarak, birbirlerinin saçlarını başlarını yoldular. (Bk. Belâzurî, Ensâb, 148. paragraf)

69. Abdulmuttalib’in oğlu Abdullah hakkında pek az şey biliyoruz. Kendisi pek genç yaşta, henüz babası hayatta iken vefat etmiştir. Erkek kardeşleri arasında en genç kendisi idi ve Umm Hakîm adında bir de ikiz kız kardeşi vardı.52 Yakışıklı bir delikanlı olduğu söylenirdi: Mekkeli güzel bir kız kendisine aşık olmuştu. Ancak bu kızın kimliği hakkında kesin bir bilgi yoktur53 ve zaten bu ilişki de fazla sürmemiştir. Amine ile evlendikten birkaç ay sonra, hamile eşini Mekke’de bırakarak kuzeye bir yolculuğa çıktı. “Ticarî bir gezi için, ya da Medine’deki dayılarını ziyaret amacıyla yola çıkan Abdullah hastalanarak, Medine’de vefat etti.”54


36 İbn Hişâm, s. 75.

37 Belâzurî, Ensâb, I, 102. paragraf

38 İbn Kuteybe, Ma’ârif, s. 313 (Avrupa nüshası)

39 Belâzurî’ye göre (Ensâb, I, § 116), Kusayy, şehre içme su sağlamak için el-’Acûl adıyla bir kuyu da kazdırmıştı.

40 Kur’an’ın 106. (Kureyş) suresini, Nizamu’d-Din el-Kummî’nin Garâ’ibu’l-Kur’ân adlı tefsiri ile birlikte değerlendiriniz; İbn Sa’d, Tabakât, I/I, s. 42-76; Ya’kûbî, Tarih, I, 280-282, vs.

41 İbn Hişâm, s. 88.

42 İbn Hişâm, s. 71 vd.

43 Belâzurî, Ensâb, I, § 125.

44 Bk. Vesâ’iku’s-Siyasiyye adlı eserim, No 171; el-Halebî, İnsânu’l-’Uyûn, III, 80.

45 İbn Hişâm, s. 97.

46 Belâzurî, Ensâb, I, § 126.

47 A.g.e., I, § 127.

48 A.g.e., I, § 127.

49 İbn Hişâm, s. 34.

50 Fil Suresi.

51 Belâzurî, Ensâb, I, § 150.

52 A.g.e., § 152; İbn Habîb, Muhabbar, s. 172.

53 Kimilerine göre bu kız, Mekkeli ünlü Hıristiyan Varaka ibn Nevfel’in kızı Kutayle idi; diğerlerine göre ise, söz konusu kız ya Has’amlı, Fatma adında biri, ya da Murr’un kızı idi (Murr ibn Abdullah el-Has’amî, Wüstenfeld’in de bildiği bir şahıstır, Genealogische Tabellen, 9/21). Burada şaşılacak bir durum yoktur, zira Hıristiyanlık Tayy kabilesine olduğu gibi, Has’am kabilesinin bir bölümüne de girmişti. Fatma ya da Kutayle için, bk. Belâzurî, Ensâb, § 139; İbn Hişâm, s. 100; Suheylî, Ravz, I, 104; Ebû Nu’aym, Delâil, s. 38-39.

54 Belâzurî, Ensâb, I, § 158.