hafiza aise
Fri 29 April 2011, 11:06 am GMT +0200
Hz. Hamza'nın Durumu
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) çıkmış:
- Amcamın başına neler gelmiş, diye tekrarlayarak Allah'ın aslanı Hz. Hamza'yı arıyordu. Derken onu Hz. Ali, Battıı'l- Vadi denilen yerde buldu ve doğruca Allah Resülü'nün yanına gelerek haber verdi. Resülullah, hızlı adımlarla onun olduğu yere geldi. Hz. Hamza'nın karnı yarılıp ciğeri çıkarılmış, burun ve kulakları da kesilerek vücudundan koparılmıştı. Bir insanın görülebileceği en acıklı manzaraydı ve yürek yakan bir görüntü vardı. Kalp mahzun olmuş, gözler de yaş döküyordu. Üstünü örtecek bir şey aradı Resülullah, Ensar'> dan bir sahabi öne çıktı ve üzerindeki elbiseyi çıkarıp Hz. Hamza'nın üstüne örttü: ancak bu, bedeninin tamamını örtmeye yetmemişti. Bunun üzerine aynı işi bir başkası daha yapacak ve böylelikle yürek yakan manzaraları kapatmaya çalışacaktı.
Ancak açıkta kalan sadece Hz. Hamza değildi; Uhud meydanında atmış dördü Erisar yetmiş tane açıkta kalmış Hamza vardı. Onun için Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), örtülerden birisini Hz. Cabir'e verecek ve onu babasının üstüne örtmesini söyleyecekti.
Halası Safiyye Binti Abdilmuttalib'in geldiğini görünce:
- Aman ona dikkat edin, diye seslendi. Belli ki bu haliyle kardeşi Hamza'yı görmesini istemiyordu. Bunu duyan Hz. Zübeyr, annesinin önüne geçip de dayısını görmesine engelolmak isteyecekti. Ancak Hz. Safiyye, elinin tersiyle oğlunu bir kenara çekecek ve:
- Git başımdan! Şu anda seni gözüm görmüyor, diyecekti. O ise ısrarla:
- Ey anneciğim! Resülullah senin geri dönmeni istiyor, diye söylemeye çalışıyordu.
- Niye ki? Benim kardeşime Allah yolunda müsle yapıldığını
duydum; her ne kadar buna gönlüm razı olmasa da inşallah ben, Allah için dişimi sıkar ve sabrederim, diye mukabele edip ısrar edince Hz. Zübeyr, hemen koşup durumdan Efendimiz'i haberdar etti. Bunun üzerine Allah Resülii (sallallahu aleyhi ve sellerrı):
- Yolundan çekilin, buyurdu. Metanet insanı Hz. Safiyye, kardeşi Hz. Hamza'nın yanına gelip uzun uzun ona dua etti; istircada'"? ve onun için istiğfarda bulunuyordu.
Gördüğü manzara karşısında kendini tutamayıp da Kureyş'e sayıp döken Ebu Katade'ye Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellem) şunları söyleyecekti:
- Ey EM Katade! Aslında Kureyş emanete ehil insanlardan müteşekkildir; onlar hakkında kim haddini aşarsa Allah onun ağzının payını verir. Şayet Allah sana uzun ömür verirse, onların ortaya koydukları fiil ve kulluk karşısında kendi amelini hafif görecek, daha fazlasını yapamadığın için üzüntü duyacaksın!
Ebu Katade gibi diğer insanların da benzeri mukabelede bulunma isteklerine karşılık Cibril-i Emin gelip, düşmana mukabelede bulunmak istendiğinde sadece karşı taraftn yaptığı kadar bir karşılık vermek gerektiğini; ancak her hôliikôrda sabredip işi Allah'a havale etmenin daha hayırlı olduğunu bildirecekti.