sidretül münteha
Sun 8 May 2011, 03:25 pm GMT +0200
Hz. Habbab Bin Eret (R.Anh)
Meşakkat mektebinin mezunu olan bir sahabedir. İslâm ile şereflenen ve İslâm'a girdiği için müşrikler tarafından işkence edilen ilk sahabelerden biri.
Nesebi; Habbab b. Eret b. Cendele b. Sa'd b. Huzeyfe b. Ka'b b. Zeyd. Temim kabilesinden, küçükken esir edilerek Mekke'ye getirilmiş Huzâalı Ümmü Emmâr'ın kölesi, Zühre oğullarının anlaşmalısı.
İslâm ile şereflenen ve Allah için işkence edilen ilk müslumanlardan olan Hâbbab b. Eret müslüman olduğunu açıkladığında ilk işkence edilen sahabeler arasında idi. İlk Müslümanlar; Hz. Peygamber (sav), Hz. Ebû Bekir, Habbâb, Suheyb, Bilâl, Ammar, Sümeyye (R. Anhûm)dir. Hz. Peygamber ve Ebû Bekir, kendi aileleri tarafından nisbeten korunmuş ancak Mekkeli olmayan diğer dört kişi müşrikler tarafından şiddet ve baskı ile yıldırılmaya çalışılmıştır. Bu insanlar kızgın güneş altında demir zırhlar giydirilerek ölesiye işkence edilmişlerdir. Habbâb bu işkencelere sabrederek kâfirlerin Hz. Peygamberin risâletini inkâr etmesini istemelerini reddetmiştir. [100]
Hz. Habbâb (R.a) Medine'ye hicret edince Hz. Peygamber (sav) onu Cebr b. Atik ile kardeş yapmıştır. Hz. Ebû Bekir'in vefatından sonra, Hz. Ömer'den izin alarak Kûfe'ye cihad için gitmiş, hicri 37 tarihinde şiddetli bir hastalığa tutulmuştur. Hastalığın şiddetinden günde yedi defa başını dağlatan Habbâb, hastalık anında acı içerisinde "Hz. Peygamber (sav) .beni ölümü temenni etmekten ahkoymasaydı temenni ederdim" demiştir. Oğullarına kendisinin Küfe dışına gömülmesini vasiyet eder ve bet-i Resul gibi bir eğitim imkânına sahip bulunmalarıdır. Bu, sadece onlara nasip olmuştur; "Sadr-ı İslâm, İslâm'ın ilk günlerini idrak etmek, ilk İslâm Medine'sini, cemiyetini, devletini ve medeniyetini arı-duru tevhid inancı üzerine kurmak ve devamı için gerekli hizmetleri başlatmak. Bütün bunları tamamen insanî zemin ve şartlarda yapmak. Kelimenin tam anlamıyla dünyayı dönüştürmek. İslâm hakikatim uygulamalı olarak insanlığa armağan etmek. Bütün bunlar, sahabe nesline has ve mahsus imtiyazlar ve mutluluklardır.
[100] İbnu'1-Esir, Üsdü'l-Ğâbe II, 114.