- Hz. Ammar ibni Yâsir

Adsense kodları


Hz. Ammar ibni Yâsir

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sidretül münteha
Sat 7 May 2011, 03:10 pm GMT +0200
Hz. Ammar İbni Yâsir (r.anh)


ÜNİTE V

Hz. Amir Bin Füheyre (r.anh)

Hz. Amr Îbni Âs (r.anh)

Hz. Amr İbnu Cemuh (r.anh)

Hz. Âsim Bin Sabit (r.anh)

Hz. Berâ' İbn Âzib (r.anh)

Hz. Bilal-i Habeşi (r.anh)

Hz. Büreyde İbni Husayb (r.anh)

Hz. Câbir İbn Abdullah (r.anh)

Hz. Ca'fer B. Ebi Talib (r.anh)

Hz. Cerir İbni Abdullah (r.anh)

Hz. Dihye-i Kelbî (r.anh)

Hz. Dırar İbni Ezver (r.anh)

Hz. Ebân B. Said B. El-As (r.anh)

Hz. Ebû Dücâne (r.anh)

Hz. Ebu'd-Derdâ (r.anh)

Hz. Enes B. Mâlik (r.anh)

Hz. Es'ad B. Zurâre (r.anh)

Rasûlüllah (sav)’e okurdu.[69] Übey ashabın en alimlerindendi. Tabiinin büyük bilginlerinden olan Mesruk (663/683) şöyle derdi:

"Rasûlüllah (sav)'in ashâbıyla görüştüm. İlimlerinin şu altı kişiye dayandığını gördüm: Ali, Abdullah b. Ömer, Zeyd b. Sabit, Übey b. Ka'b ve Ebu'd-Derdâ.”[70]

Übey b. Ka'b, Kur'an-ı Kerîm'i en iyi okuyan sahabîlerden idi. Peygamber Efendimiz (sav)

"Ümmetimin en iyi okuyanı Übey'dir.”[71] buyurmuştur. Bu sebeple Seyyidü'l-Kurra okuyucu­ların efendisi lakabıyla tanınmıştı. Kur'an-ı Kerîm'i sekiz gecede hatmederdi. Rasûlüllah (sav)'in zamanında Kur'an'ı cem ederek ona arzeden sayılı sahabîlerden biri idi. Nitekim Enes b. Malik,

"Rasûlüllah (sav) zamanında Kur'an'ı dört kişi hıfzetmiş olup hepsi de ensardandı. Bunlar: Übey b. Ka'b, Muaz b. Cebel, Ebû Zeyd ve Zeyd b. Sabit'tir.”[72] demiştir.

Übey b. Ka'b, Rasûlüllah (sav)'in ashabına Kur'an'ı kendilerinden öğrenmelerini tavsiye ettiği dört kişiden biridir. Abdullah b. Amr b. As'dan şöyle rivayet edilmiştir: Rasûlüllah (sav)'in şöyle buyurduğunu işittim:

"Kur'an'ı dört kişiden alın (öğrenin). Abdullah b. Mes'ud'dan, Rasûlüllah (sav) önce bunu zikretti, Ebu Nuzeyfe'nin mevlası Salim’den, Muaz b. Cebel'den ve Übey b. Ka'b'dan.”[73] Bu dört sahabîden Muaz ile Übey ensardan, Abdullah b. Mes'ud ile Salim ise muhacirlerdendir.

Rasûlüllah (sav) Übey b. Ka'b'ı, Kur'an-ı Kerim'i iyi bilen bir sahabe olması sebebiyle öğretmen olarak tayin etmişti. Mescid-i Nebevi'de Kur'an-ı Kerîm'i öğretirdi. Aralarında Ebu Hureyre ve İbn Abbas'ın da bulunduğu bir çok sahabenin hocalığını yapmıştır. O, Kur'an-ı Kerîm'i öğretmesi karşılığında her hangi bir maddi şey de almazdı. Nitekim ondan şöyle rivayet edilmiştir: "Muhacirlerden birine Kur'an öğretmiştim. Bu zat bana bir yay hediye etti. Ben bunu Rasûlüllah (sav) 'e anlatınca:

"Onu alırsan ateşten bir yay almış olursun" buyurdu. Ben de yayı sahibine geri verdim.”[74]

Übey b. Ka'b, Kur'an'ın lafızlarının eda keyfiyetini, kıraat vecihleriyle ilgili hususiyetlerini öğrenmeye özen gösterirdi. Allahû Teâlâ, Peygamber Efendimiz (sav)'e Übey'e Kur'an okumasını emretmiştir. Enes b. Malik (r.a)'dan şöyle rivayet edildi: Rasûlüllah (sav) Übey b. Ka'b'a:

"Allah bana Lemyekünillezîne keferü suresini sana okumamı emretti" buyurdu. Übey

"Allah benim adımı da andı mı?" dedi. Peygam­ber Efendimiz (sav)

"Evet" deyince Übey b. Ka'b sevincinden ağladı.[75] Bu hadis-i şerif sahabe içerisinde Übey b. Ka'b'ın faziletine işaret ettiği gibi, onun kıraat ilmindeki yerine de işaret etmektedir.

Übey b. Ka'b, kıraati bizzat Rasûlüllah (s.a.v)'den almıştır. O, Hz. Ömer'e

"Ben Kur'an-ı Kerîm'i daha taze iken bizzat Cebrail (a.s)'dan alan zattan aldım" demiştir. [76]

Kur'an-ı Kerîm'e karşı duyduğu rağbet ve arzu Übey b. Ka'b'ın fazile­tini artırmış, bu sebeple Rasûlüllah (sav)'ın takdirini, ashabın saygısını kazanmıştır.

Übey b. Ka'b aynı zamanda Rasûlüllah (sav) zamanında fetva veren az sayıda sahabeden biridir. Muhammed babası Sehl'in şöyle dediğini nakletmiştir:

"Rasûlüllah (sav) zamanında fetva veren, üçü muhacir ve üçü ensardan olmak üzere altı kişi idi. Muhacirlerden olanlar Ömer, Osman, Ali; ensardan olanlar da Übey b. Ka'b, Muaz b. Cebel ve Zeyd b. Sabit'tir.”[77]

Übey b. Ka'b, Rasûlüllah (sav) zamanında idarî görevlerde de bulun­muştur. Rasûlüllah (sav) onu Belî, Uzre ve Benî Sa'd kabilelerinin zekât­larını toplamak üzere görevlendirmişti. Übey b. Ka'b bu görevi esnasın­da karşılaştığı bir vakıayı şöyle anlatır:

"Rasûlüllah (sav) beni Belî, Uzre ve Benî Sa'd b. Huzeym b. Kadâa kabilelerinin zekatlarını toplamak üzere gönderdi. Onların zekâtlarını topladım. Nihayet onlardan sonuncu adamın yanına vardım. İçlerinde bu adamın evi ve köyü Medine'de Rasûlüllah (sav)'e yakın olanı idi. Bu adam bana bütün malını topladı. Ben de zekât olarak almaya henüz iki yaşına girmiş bir dişi deveden başkasını bulamadım. Kendisine onu ala­cağımı söyledim. Mal sahibi,

"Bunun sütü de yok, yük taşımak için de elverişli değil. Allah'a yemin ederim ki senden önce zekât toplamaya gelen ne Rasûlüllah'a ve ne de onun elçisine mahmdan sütü olmayan ve yük taşımaya da elverişli olmayan bir deveyi vermedim. İşte genç, semiz dişi deve. Onu al." dedi.

Ben ona, "Bana emredilmeyen şeyi almam. İşte Rasûlüllah (sav) sana Onlara manevî kuvvet, ruhî direnç verirdi. Bir ziyaretinde Ammar (r.a.), Resûl-i Ekrem (sav) Efendimize:

"Yâ Rasûlallah işkence son haddine vardı." dedi. İki Cihan Güneşi Efendimiz de ona:

"Sabret ey Ebü'l-Yekzan! Sabrediniz direnin ey Yâsir ailesi!.. Sizin randevunuz/Size vadedilen yer Cennettir." buyurdu. Onlara yüce hedefler göstererek acılarına, dertlerine ortak oldu.

Yine birgün Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz, Ammar (r.a)'ın yanına uğradı. Ateşle dağlayarak ona azap ettiklerini gördü. Mübarek eliyle başım sıvazladı ve:

"Ya Rab!.. Bu ateşi İbrahim'e berd ü selâm buyur­duğun gibi Ammar'a da serin ve zararsız eyle." diye dua etti.

Ne dehşet verici, ne yürek dağlayan bir hadise!.. Hangi yürek daya­nabilir buna?.. Amma ilâhî irâde böyle... Kader çerçevesi böyle çizilmiş... Bir mücâdele vermek gerekiyor... Allahû Teâlâ kulunda bu gayreti görmek istiyor... Buyuruyor ki:

"Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?” [78]

"İnsanlar, imtihandan geçirilmeden sadece iman ettik demeleriyfe bırakılacaklarını mı sandılar?” [79]

Yâsir ailesi gün geçmezdi ki işkenceye tâbi tutulmasın. Müşrikler, Sümeyye hatunu iki devenin arkasına bağlayarak yerlerde sürüklediler. Ebu Cehil ve avânesi, kamçı vurarak işkence ettiler. O gün anne ve babası ikisi birden şehadet şerbetini içti. Tenleri kızgın çölde kaldı. Ruhları ise Cennete uçtu.

İslâm'in ilk şehidleri olarak tarihe geçen Yâsir ailesi kıyamete kadar gelecek mü'minlere bu davranışlarıyla tükenmeyen bir şeref, bir asalet bıraktılar. Onlar "şehadet ailesi" idi. Geride gelenlere örnek oldular.

Ammar (r.a) kendine yapılan zulüm ve cefaya direnmeğe devam etti. Birgün yine ona aklını kaybedesiye, soluğu kesilinceye, derileri soyuluncaya kadar çok ağır işkence yaptılar. Putlarını hayır ile yâd etmedikçe bırakmayacaklarını söylediler. O da ölümden kurtulmak için onların iste­dikleri şekilde Lât ve Uzza lehinde zarûreten konuşmak zorunda kaldı. Müşriklerin elinden kurtulur kurtulmaz doğruca Rasûlüllah (sav) efendimizin huzuruna vardı. Başından geçenleri ağlayarak anlattı. Efendimiz ona:

"Bu sözleri söylerken kalbini nasıl buldun?" diye sordu. O da:

"Kalbimde Allah'a imanda en ufak bir değişiklik olmadı." dedi. Bu cevap üzerine Efendimiz (sav):

"Ammar'ı başından ayağına kadar iman kapladı, iman kemiklerine işledi." buyurdu.

Gözyaşlarını mübarek elleriyle sildi. Kalbde iman yerleştikten sonra diliyle zarurete binaen söylemenin imana zararı olmadığını hatta yine işkenceye uğrarsa aynı sözleri söyleyebileceğini ona şu âyet-i kerime ile müjde verdi:

"Kalbi imanla dolu olduğu halde inkâra zorlanan müstesna, inandıktan sonra Allah'ı inkâr edip gönlünü kafirliğe açanlara Allah'ın gazabı vardır. Büyük azâb da onlar içindir.” [80]

O, ilk önce Habeşistan'a daha sonra Medine'ye hicret etti. Resûl-i Ekrem (sav) efendimiz onu Huzeyfe İbni Yeman (r.a) ile kardeş ilan etti. M.escid~i Nebevi'nin inşâsında büyük gayretler gösterdi. İkişer ikişer ker­piç taşıdı. Efendimiz onu yüzü gözü toz içerisinde görünce:

"Vah Ammar!.. Vah Ammar!.. Seni âsî bir topluluk öldürecek, sen onları cennete, onlar ise seni cehenneme davet edecekler." buyurdu.

Ammar (r.a) Bedir'den itibaren bütün gazvelerde bulundu. Büyük kahramanlıklar gösterdi. Yemame savaşında kulağı kopmuş sallanırken o yiğitçe savaşmağa devam etti. Dağılmak üzere olan orduyu:

"Ey müslümanlar!.. Cennetten mi kaçıyorsunuz? Ben Ammar İbni Yâsir'im. Bu tarafa gelin." diye haykırarak toparladı. Hz. Ömer (r.a) zamanında Kûfe'ye vali olarak gönderildi. Hz. Ali (r.a) devrinde Sıffın'de 93 yaşlarında çarpışırken şehid düştü. Hz. Ali (r.a.)'ın kıldırdığı cenaze namazından sonra oraya defnedildi.

O, uzun boylu, kara yağız, ela gözlü ve geniş omuzluydu. Son derece sâde ve nezih yaşadı. Hiçbir namazını kazaya bırakmadı. 62 hadis-i şerif rivayet etti. Buhari'de geçen bir rivayeti şöyledir:

"Üç şeyi nefsinde toplayan kimse imanın tamamını elde etmiş olur.

1- Kendi aleyhine de olsa insafı elden bırakmamak,

2- Herkese selâm vermek.

3- Fakir iken bile sadaka vermek."

Cenab-ı Hak Ammar İbni Yâsir (r.a)'in azim ve sebatını bizlere de lütfedip şefaatine nail eylesin. Amin. [81]

Hz. Ammar İbni Yasir (r.a.)'den bize miras kalan fıkıh, ikrah fıkhıdır. Ehl-i tevhidi inancından vazgeçirmek için zorlama ve horlama, ehl-i küfrün karakteridir. Onlar, sürekli insanları Allah'ın yolundan alıkoymak için uğraşırlar. Muvahhidler ise imanlarında direnirler. İşte Hz. Ammar İbni Yâsir (r.a.), Allah yolunda meşakkat mektebinin mezunudur. Etine ve kanına karışan imanı uğrunda şehid olmuştur. Direnerek randevsu cen­nete gitmiştir. Şunu unutmayalım ki; küfre karşı iman hesabına direnişin mükâfatı cennettir. Biz müslümanlar küfür cephesi karşsında dilenerek değil, direnerek varoluruz.

Lafın dostu, çilenin yabancısı dâva adamı olamaz. Dâva adamı, Hz. Ammar İbni Yasir (r.a.) gibi inancını etiyle ve kanıyla besleyen insandır.



[69] Zehebî, Siyer, I, 280.

[70] İbnü't-Kayyim, i'lâmu'l-Muvakkiîn, I, 16.

[71] Zehebî, Siyer, I, 392.

[72] Buharı, Menakibu'l Ensar 17; Tirmizî, Menâkib 33.

[73] Buharı, Menakibu'I-Ensar,l6.

[74] İbn Mace, Ticarât, 8.

[75] Tecrid-i Sarih Tercümesi, X, 21.

[76] Ahmed b. Hanbel, Müsned V, 117.

[77] İbn Sa'd, aynı eser, II, 350.

[78] Âl-i imran: 3/142.

[79] Ankebût: 29/ 2.

[80] Nahl: 16/ 106.

[81] Hayatü's Sahâbe/M. Yusuf Kândehlevî; Hilyetü'l Evliya; El- İsabe Fi temyizi Sahâbe/îbn-i Hacerü'l Askalani; Suverun Min Hayatü's Sahâbe/Abdurrahman Ref'at el- Başa, Beyrut/ty.


ceren
Tue 1 January 2019, 02:41 pm GMT +0200
Esselamu aleyküm. Bütün rahmet selam allah yolunda olan sahabelerin üzerine olsun inşallah...

Bilal2009
Tue 1 January 2019, 07:55 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim şehitlerimizin makamını artırsın Rabbim paylaşım için razı olsun