- Hz. Abdullah bin Süheyl

Adsense kodları


Hz. Abdullah bin Süheyl

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sidretül münteha
Sat 7 May 2011, 03:16 pm GMT +0200
Hz. Abdullah Bin Süheyl (r.anh)



Abdullah bin Süheyl ilk Müslüman olanlardandır. İkinci Habeşistan hicretine kadar Müslümanlığını gizledi. Sonra Habeşistan'a hicret eden kafileye o da iştirak etti. Habeşistan'dan dönüşünde, babası tarafından hapsedilip, işkence yapılmış, Müslümanlıktan vazgeçmeye zorlanmıştı. Bu yüzden çok şiddetli eziyet ve sıkıntılara mâruz kaldı. Çaresiz kalarak babasının sözüne uymuş gibi göründü. Aslında, istemiyerek îmânını gizlemişti.

Peygamberimizin ve Müslümanların çoğunluğu Medine'de bir araya gelmişler, gün geçtikçe güçlenmekte ve durumlar! iyiye doğru gitmektey­di. Mekke müşrikleri bunu bir türlü hazmedemiyorlar ve en kısa zaman­da, Müslümanları ve İslâmiyeti yok etmek istiyorlardı. Bu yüzden Bedir Muharebesine büyük bir intikam hırsıyla hazırlanmışlardı. Bu Abdullah bin Süheyl'in işine yaramıştı. Bedeni müşrikler arasında ama, ruhu Rasûlüllah (sav) ve Müslümanlarla beraberdi. Şirk ve küfür ordusu arasın­da bulunmak istemiyordu ama, Rasûlüllah (sav)'e kavuşmak için bir müd­det sabredecekti.

Bu arada, babası kendisini zaman zaman kontrol ediyor, fakat Abdullah bin Süheyl, iç dünyasında olup bitenleri, ruhunda yaşadığı ve tattığı lezzeti, babasına ve etrafındakilere asla hissettirmiyordu. Günler böylegeçti. Babası, onda anormal bir durum, İslâmiyete dâir bir belirti görmediğinden, artık onun hakkında şüphesi kalmamıştı. Hâlbuki o, onların kirli ve insanlıktan uzak dünyasından, Rasûlüllah (sav)'ın Cennet misâli huzurlarına, onun mübarek sohbetlerine, Müslümanların o saadet ve mutluluk dünyasına nasıl kavuşacağının plânlarını yapmaktaydı.

Abdullah bin Süheyl, sanki başka âlemde yaşamakta, müşriklerden çok çok uzaklarda bulunmaktaydı. Onun durumundan, kimsenin haberi yoktu. Müşriklerin, Müslümanlardan birkaç misli fazla olan küfür ve şirk ordusu, Bedir'e varmış, bütün teçhizatı yerleştirmiş, muharebeye hazır duruma gelmişti. Karşılıklı tek tek vuruşmalar bitmiş, iki ordu birbirine girmişti. Harp iyice kızışmıştı. Abdullah bin Süheyl için tam zamanı idi. İslâm ordusu saflarına geçebilirdi. Fırsatı kaçırmadı ve Müslümanların saflarına katıldı. Böylece, günlerden beri hayâli ile yaşadığı dünyanın içine girmişti. Şimdi başka bir hava teneffüs etmeye başlamıştı. Bu, ruh­lara hem gıda ve hem de şifa olan bir hava idi. O, Allahû Teâlâ'nın sevgilisinin yanında, onunla yan yana cihâd ediyordu. Ne büyük saadetti. Kıyamete kadar hayırla, duâ ile anılacakların arasına girmişti.

Cihad atmosferinde müslümanlann safına katılmak, hareketi ve bereketi garantilemektir.

Babası Süheyl, onun bu hareketine çok kızmış ve ağır Saflar söylemişti. Abdullah ise babasına, "Allahû Teâlâ bunu benim hakkımda çok hayırlı kıldı" diye cevap verdi. Abdullah bu esnada 27 yaşında idi.

Abdullah bin Süheyl artık yerinde duramıyordu. Asianlar gibi, şirk ordusunun üzerine atıldı. Sanki önceki Süheyl değildi. İman insanı değiştirir. Pasifliği harekete dönüştürür. Diğer Sahâbe-i kiram gibi o da kahramanca savaştı. Sonunda müşriklerin şirk ordusu perişan oldu. Abdullah'ın babası da esîr düşmüş, daha sonra fidye ile kurtulmuştu.

Abdullah bin Süheyl (r.a.), Bedir'den sonra Uhud ve Hendek gazaları­na katılmış, Hudeybiye antlaşmasında da hazır bulunmuştur. Fakat bu ant­laşma sırasında gördüğü manzara, onun kalbine bir hançer gibi saplanmış ve çok üzülmüştü. Çünkü bu antlaşmada, Mekkeîi müşrikleri, babası Süheyl temsil etmiş ve antlaşmaya "Allah’ın Rasûlü" ifâdesinin yazıl­masına itiraz ederek demişti ki:

Biz senin Rasûlüllah (sav) olduğunu kabul etseydik seninle savaş-mazdık." Onun bu kaba hareketleri Abdullah'ı çok üzmüştü. Resûlüllah Efendimiz, onun bütün şartlarını kabul etmişti. Antlaşma imzalanmadan önce olan bir olay da, bütün Müslümanları üzmüş, Rasûlüllah Efendimiz de mahzun olmuştu.

Çünkü, Abdullah bin Süheyl'in küçük kardeşi Ebû Cendel Müslüman olmuştu. Bu yüzden Mekke'de zincire vurulup, hapsedilmişti. Ancak bir yolunu bulup kaçmış, Hudeybiye antlaşması imzalanırken, kendini Rasûlullah (sav)’ın mübarek ayaklarının dibine yatarak demişti ki:

“Beni kurtar yâ Rasûlallah!"

Fakat müşriklerin temsilcisi olan babası Süheyl oğlunu orada görünce, Ebû Cendel'i boynundan tutup dedi ki:

“Yâ Muhammedi Antlaşmamız üzerine bana geri çevireceğin insan­ların ilki budur!"

Resûlullah efendimiz, onu teslim etmek istememişti. Bunun üzerine Süheyl diretti:

“O zaman antlaşmayı imzalamam!"

Ancak Rasûlüllah (sav) bu antlaşmanın yapılmasını, birçok sebepten dolayı istiyorlardı. Bütün taleplere rağmen, müşrikler tekliflerinden vazgeçmedi.

Ebû Cendel'in, babasına teslim edilirken söylediği sözler, bütün Müslümanların gözlerini yaşartmıştı. Başlangıcı Müslümanların aleyhine gibi görünen Hudeybiye antlaşması, daha sonra, Müslümanların lehine netice vermiş, Allahû Teâlâ Kur'ân-ı Kerîmde bu antlaşmayı, Feth-i Mübîn diye vasıflan d irmiş tır. Ebû Cendel hazretleri de, bilâhare kurtul­muş, sağ salim Medine'ye dönmüştür.

Hudeybiye antlaşmasından iki sene sonra, Abdullah bin Süheyl (r.a.) Mekke'nin fethinde de bulundu. Mekke fethedilmiş, öldürülecek olanların listesi yapılmıştı. Bunların arasında, Abdullah bin Süheyl'in babası da vardı. Babasına dayanamamıştı.

Babasının Öldürülmemesi için teşebbüste bulundu. Durum Rasûlüllah (sav)’e arz edildi. Rasûlüllah efendimiz Hz. Abdullah'ın bu istirhamını kabul etti. Babasına bir emannâme verildi. Daha sonra babası Süheyl bin Amr Müslüman oldu. Sahâbelik şerefine nail oldu. O kadar ihlâslı bir Müslüman oldu ki, Rasûlüllah (sav)'ın âhirete teşrifleri sırasında konuş­maları ile, birçok kimsenin, dinden dönmesine mâni oldu.

Abdullah bin Süheyl (r.a.), Yemâme'de Cevaş muharebesinde şehîd olmuştu. Hz. Ebû Bekir, Kureyş ve Mekke'nin ileri gelenleriyle birlikte, oğlunun şehâdetinden dolayı, babası Süheyl'e taziyede bulunmuşlardı. Oğullarına her türlü işkenceyi daha önce yapmış olan Süheyl dedi ki:

“Keşke ben de şehîd olsaydım. Rasûlüllah efendimiz bana, şehîdin, ailesinden 70 kişiye şefâ'at edeceğini bildirdi. Ben oğlumun benden önce kimseye şefâ'at etmiyeceğini umuyorum.”[16]

Allah yolunda şehadet, kul hukuku müstesna diğer günahlar için keffarettir. Allah yolunda yapılan çalışmalar için de bir berekettir. Her şehid, ümmet toprağına ekilen bir tevhidi şuur tohumudur.

Her şehadet, binlerce dirilişe davetiyedir. Allah yolunda şehadet, hem mükâfat ve hem de şefaattir. Allah bizleri şehidlerin şefaatinden mahrum eylemesin.



[16] El-İsabe/İbn-i Hacer; Üsdü'l Ğabe/İbn-i Esir;El-İstiab/İbn-i Abdi Berr; Hilyertü'l Evliya/İsfehani; Suverun Min Hayalü's Sahâbe/Abdurrahman Ref’at el-Başa: 1/160-200, Beyrut/ty.; Hayatü's Sahabe/Yusuf Kândehlevi.


ceren
Mon 31 December 2018, 04:00 pm GMT +0200
Easelamu aleykum. Ruhen bedenen islam yolunda cihad eden tüm dünyasını islama feda eden hz.abdullah bin suheyle binler rahmet binler selam olsun inşallah.

Bilal2009
Mon 31 December 2018, 04:15 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun

Sevgi.
Tue 1 January 2019, 12:14 am GMT +0200
Aleyküm selam ikinci Habeşistan hicretine kadar inancını gizlemiştir aslında o İslam a ilk inananlardandır türlü işkenceler çekmiş imanını kaybetmemiştir