- Hızlı yaşam insanı köreltiyor

Adsense kodları


Hızlı yaşam insanı köreltiyor

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 17 May 2012, 12:54 pm GMT +0200
HIZLI YAŞAM İNSANI KÖRELTİYOR

Aralık 2011 75.SAYI

Belli bir yaşın üstündekiler hatırlayacaklardır; eskiden okul ödevleri için ansiklopedilerden faydalanılırdı. Evde yoksa ansiklopedisi olan komşunun kapısı çalınır, onlarda yapılırdı ödevler. Şimdi her şey neredeyse her sorumuza cevap veren internetin arama motorları ile yapılıyor. Ne öyle uzun uzun ansiklopedi sayfalarını karıştırmak için çaba sarf ediyorsunuz, ne de kütüphanelerin sessiz ortamında tedirgin bir biçimde çalışmak zorunda kalıyorsunuz. (Hatta şu ansiklopedi okuma işinin bir dezavantajı daha vardı. Aradığınız bir sözcüğe ulaşana kadar gözünüze takılan onlarca kelimeyi de meraktan okuyup zaman kaybediyordunuz(!). Gereksiz bir sürü bilgi yığını!)

Şaka bir tarafa; rahata ve daha doğrusu “hız”a öyle alıştık ki birçok şey için uzun uzadıya emek sarf etmek zorumuza gidiyor. Yazıların kısa olanını okuyor, gazete manşetlerine şöyle bir göz atıyor, hatta gittiğimiz kafede bize uzatılan menü uzunsa onu bile okumuyor, garsona “Sen ne tavsiye edersin, onu söyle” diye direkt sonuca varmak istiyoruz. Yeme ve içme tercihlerimizde de durum farksız. Uğraşısız, hızlı, pratik fast food tarzı hazır gıdalar; dondurulmuş patatesinden, konserve sarımsağa kadar birçok besin mutfağımıza kapıyı bile çalmadan jet hızıyla giriveriyor. Zamandan ve enerjiden büyük ölçüde tasarruf gibi görünen böylesi bir yaşam tarzı olumsuz etkisini en çok sağlığımız üzerinde gösteriyor.

En sevdiğimiz hobilerden olan alışveriş merakımız bile hızlı yaşamın sunduğu nimetler sayesinde baltalanmıyor mu? E-ticaret, e-alışveriş derken üç kuruşluk çarşı pazar gezme zevkimizi de koltuklara gömdüler. Ha, bu internet hızıyla sörf yapma tuzağına düşmeyip yine çantayı koluna takarak AVM’leri karış karış arşınlayanlarımız da yok değil. Şimdi hangi tuzaktan kaçıp hangi tuzağa yakalandığımızı fazla deşmeyelim dilerseniz, zira bu psikososyal hastalığı geçen sayımızda konu etmiştik hatırlarsanız.

BİR ROBOTUM OLSA, HER İŞİMİ O YAPSA

Özellikle internet kullanımının yaygınlaşması, hayatımızı hız ve konfor odaklı bir forma soktu. Hayata parmaklarının ucuyla, bilgisayarının klavyesinden tutunan biz gençler her işimizi bir tık’la halletmek istiyoruz. Kimi zaman odamızı düzenlemek, yatağı toplamak, hatta mutfağa gidip bir bardak su almak bile zorumuza gidiyor. Keşke şu işleri bizim yerimize yapacak olan bir supersonik robot olsa da biz de bu yükten kurtulsak. Mesela internetten sanal bir mini robot çıkıp elimizi yüzümüzü yıkasa, üstümüzü giydirse, okul ödevlerini yapsa; ortalığı da toplasa fena olmaz hani. Abarttık mı? Hadi bir de şöyle bir hayal ekleyelim: Portatif mini robotumuzu katlayıp cebimizde taşısak, lazım olduğu yerlerde işleri bizim adımıza o yapsa! Siz de mi düşünmüştünüz aynı şeyi yoksa? :)

Bizi tembelliğe iterek bedenimiz üzerinde bir çok olumsuz etkiye sahip olan hızlı yaşam, aynı zamanda ilmi ve fikri gelişimimizi, düşünce ve duygu zenginliğimizi de köreltiyor. Büyük emeklerle yazılan cilt cilt kitapların sayfaları arasında hem ilim hem irfan gemisiyle yolculuğa çıkmak varken bilgi çöplüğüne dönen internetin güvensiz ortamından edineceğimiz ilim ne kadar katkıda bulunabilir bize? Okumaya okumaya doğru dürüst yazı yazamaz, iki lafı bir araya getiremez olduk. Düşündüklerimizin ancak %5’ini ifade edebildiğimiz söyleniyor. Bununla birlikte ifade ettiklerimizin de acaba ne kadarı anlaşılıyor? Tabii onun da pratik bir yolunu bulduk: Kısaltmalı konuşmalar. Slm, nbr?, mrb, by… şeklinde kullanılan cep telefonu ve internet yazışmaları konuşma diline kadar girdi.

Yani kısaca hayatı kısalttıkça kısalttık. Biz hayatı kısalttıkça hayat da bizi kısalttı galiba. Hani bir laf vardır ya fikren katılmasak da gülüp geçeriz. “Hızlı yaşa, genç öl, cesedin yakışıklı olsun.” Aman ha, cesedi yakışıklı yapacağım derken ruhu yaşlandırmayalım. Hızlı yaşamanın saydığımız ve sayamadığımız tüm yıpratıcı koşulları bizim gençliğimizi de yüreğimizi de öldürmesin. Gençliğin ve bize verilen diğer nimetlerin hesabını bir gün verecek olduğumuzu düşünerek enerjimizi doğru yerlere sarf edelim.

SANAL DEĞİL GERÇEK HAYATI YAŞAYIN

Rehber Öğretmen Betül Mete, hızlı yaşam ve olumsuz etkilerine karşı bize şunları tavsiye ediyor: “Gençler kendilerini iyi ve mutlu hissetmelerine yardımcı olan, kişisel ve sosyal gelişimlerine de faydalı olacak şeylere yönelmeli. Çocukların ve gençlerin fiziksel gelişimleri için gerekli olduğu kadar zihinsel, ruhsal ve sosyal gelişimleri için de gerekli aktivitelerden biri spor. Aileler çocuklarını spor yapma konusunda teşvik edip desteklemeli.  Kültür, sanat, kitap okumaları gibi düzenli katılacakları faaliyetler gençlerin hem bilgili ve donanımlı olmalarına hem de kendilerini geliştirmelerine yardımcı olduğu için özgüven gelişimlerine de fayda sağlar.

Ayrıca çocuklarımızı sevdiği alanlara yönlendirip hobileriyle vakit geçirmelerine de olanak sağlarsak enerjilerini doğru kanalize etmiş oluruz çünkü gençler enerjilerini doğru yerlere yönlendirirlerse ancak o zaman daha iyi hissedeceklerdir. Aileler çocuklarının doğru kişilerle doğru ilişkiler kurmalarına da destek olmalı, onların arkadaşlarıyla beraber spor, hobi, sohbet, ev oturmaları, geziler gibi vakit ve ortamlar oluşturmalarına izin verir, birlikte vakit geçirmelerini sağlarlarsa, sadece ruhsal ve fiziksel sağlıklarına katkıda bulunmakla kalmaz böylelikle sosyalleşmelerine de izin verdikleri için boşa zaman harcayıp olumsuz davranışlar sergilemelerinin de önüne geçmiş olurlar.”

Eskilerin güzel bir sözü vardır: “İşleyen demir ışıldar” diye... Herhalde çağımızda ışıldamaktan gözleri alacak olan başlıca organımız el parmak uçlarımızdır.  Ne dersiniz? Cevabınız “evet”se elinizi klavyeden çekip işe yarar bir kaç alana uzatın. “Bir el tut ki o da seni tutsun” diyen birileri vardı mesela. O kişileri bulup çok faydalı işlere imza atabilirsiniz.

Nurbahar AYDIN