- Hizane

Adsense kodları


Hizane

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ecenur
Tue 23 March 2010, 12:37 pm GMT +0200
ÎKÎNCİ BÖLÜM

HIZANE HAKKINDADIR



İçindekiler : Hızanenin mahîyyetî ve kıymet ve ehemmiyeti. Ebe­veynin ilk vazifeleri. Htzaneye kimlerin müstahik oldukları. Rabbül-hızanenin evsaf ve şeraiti. Hızane müddeti. Hızanenin mekânı. Hızane için ücretin lüzum ve ademi lüzumu. Hızane ve çocuk hakkındaki ihti­lâflar, dâvalar. [57]

Hızanenin Mahiyyeti Ve Kîymet Ve Ehemmiyeti :



100 - : Hızane kelimesi, îûgatde cenb yan mânâsına olan «hızn» lâfzından alınmıştır. Bir kimsenin meûnetini, terbiyesini deruh-de etmek, bir şeyi kucaklamak, bir şeyi bir şeye zam ve ilâve eylemek mânâlarını ifade eder. Bu münasebetle bir Validenin veya ekribadan her­hangi bir kadının veya erkeğin bir çocuğu himayesi altına alarak hıfz ve terbiye etmesine de hızane adı verilmişdir.

islâm hukul´.unda hızane - ıstılah kısmında da yazıldığı üzere - çocukları veya çocuk hükmünde olan mecnun, matuh gibi âcizleri sala­hiyetli olan kimselerin hıfz ve terbiye etmeleri, onların yiyeceklerine ve içeceklerine bakmaları, nezafetlerini, istir ah atlerini temine çalışmaları, kendilerim muzir şeylerden korumaları demekdir.

101 - : Malûmdur ki, çocuklar büyük bir aciz içinde dünyaya gelirler. O hükümdeki şahıslar da büyük bir aciz içinde yaşarlar. Bun­lar senelerce bakılmaya muhtacdırlar. Bunları himaye ve siyanet etmek beşeriyetin hayatî, fıtrî, dinî bir vazifesidir. Bahusus çocukların gü­zel bakılmaları, güzel terbiye edilmeleri, insaniyyete lâyık âdab ve fe-zail ile muttasıf bir hale getirilmeleri büyük bir vecîbedir. İşte bu cihet­le hızanenin büyük bir kıymet ve ehemmiyeti vardır. Hızane müessese­sini güzelce temin ve idame etmek, medenî bir cemiyet için pek mühim, pek f aideli bir gayedir.

Binaenaleyh islâm hukukunda bu hususa dair pek mühim esaslar vardır. Ezcümle ana ile babanın mütekabil vazifeleri, hakları tayin edil miş, her iki tarafın biri birini mutazarrır etmeksizin çocuklarının nesv-ü nemasına, terbiyesine nasıl çalışmakla mükellef oldukları hem ahlâk, hem de hukuk bakımından tesbit olunmuşdur. [58]

Ebeveynin Îlk Vazifeler! :



102 - : Bir baba, çocuğunu muayyen bir müddet için hazına adı

nı alan bir mürebbiyeye tevdi etmekle mükellefdir. Bu müddet içinde çocuğun nafakasını, süt ana ücretini ve bazı hallerde hazine ücretini ver­mesi icab eder.

103 - : Bir baba, hızanesi kendisine teveccüh eden çocuğunu ya­nına alıb, beslemekle terbiyesini temine çalışmakla mükellefdir. Bu halde kendisi de çocuğu sabık hazinesinden cebren almaya müstahik olur.

104 - : Bir baba, kazanç çağına ayak basan erkek çocuğunu bir yan´ate, bir ticarete veya ücretli bir hizmete tevdi ve kazancından nafa­kasına sarf edebilir. Baba, mübzir olursa çocuğun kazancı bir yedi emine tevdi olunur. Nitekim sair emval ve emlâki hakkında da hüküm böyledir.

105 - : Bir ana, bir mani yok ise, çocuğunu hızanesi altına alarak beslemekle diyaneten mükellefdir, fakat hükmen mükellef değildir. Me­ğer ki kendisinden başka çocuğa bakabilecek kimse bulunmasın. Nitekim sair hazineler için de hızane, mecburî bir vazife, değildir. Bunlar çocuğu yanlarına alıb terbiye etmekden kaçınırlarsa, cebr olunmazlar. Fakat çocuğun hazinesi, teayyün ederse, yani çocuğun bir hazmeden başka hazinesi olacak kimse bulunmazsa veya onun aşağısmdaki hâzineler de hızaneyi kabul etmezlerse o zaman, o muayyen hâzine, hızaneyi kabule mecbur olur. Meğer ki yabancı bir şahıs ile evli olmak bir mania bulun­sun.

106 - : Bir ana, çocuğuna süd vermeğe icbar edilemez. Çünkü bundan mutazarrır, zaafa duçar olabilir. Bununla beraber validelerin çocuklarına süt vermeleri lüzumu, müftabih bulunmuşdur. Bu, mürüvvet ve diyanet muktezasidır. Zevç ile zevce, nikâha aid maslahatları müşte­reken deruhde etmelidirler ki, nikâhdan maksud olan faideîer tahak­kuk etsin. Reza´ da bu Maslahatlar cümlesindendir. Şu kadar var ki, bundan imtina etdikleri takdirde cebr olunamazlar. Meğer ki başka süt verecek bir kadın bulunmasın.

107 - : Bir çocuğun anasiyle babası arasında zevciyyet kaim ol­dukça anası, vereceği süt mukabilinde ücrete müstahik olmaz. Çünkü dinayeten mükellef olduğu bir vazifeyi yapmış olur. Çocuğun siyanet edilmesi ise kendisinin de menfaati ıcablarmdandır.

Valide, ric´iyyen mu´tedde olduğu takdirde de hüküm böyledir. Fa­kat bainen mu´tedde olduğu suretde iki kavi vardır. Birine nazaran yine ücrete müstahik olmaz. Çünkü mu´tedde bulundukça iddet nafakası ala­cağından artık bu nafaka ile ücreti reza, cem edilemez. Diğer kavle na­zaran alabilir. Zira beynunet ile zevciyyet zail olmuşdur.

108 - : Bir çocuğun anasiyle babası arasmda iddetin hitamiyle müfarekat tekarrür edince anası ücreti rezaa müstahik olur. Fakat çocuğun babası, ücretsiz veya daha az bir ücretle süt ana bulduğu takdir­de çocuğun validesine reza ücreti vermesi lâzım gelmez, babası fazla üc­ret vermekle izrar edilemez. Şu kadar var ki, tedarük edeceği mürzia, çocuğa anasının yanında süt verir, onu anasından ayıramaz. Bedayi, Dürri Muhtar.

« (Malikî ve Şafiî fukahası diyorlar ki : bir baba için çocuğunun tedibine bakmak, çocuğunu mektebe veya bir san´ate teslim etmek bir vecîbedir. Mevkii´ yüksek olan bir baba, çocuğunu her halde mektebe ve­rir; âdî sanatlere vererek mutazarrır edemez.

Şafiî fuRahasından Mâverdînin ifadesine nazaran şerif, içtimaî mev­kii yüksek olan bir baba, çocuğunu âdî bir sanate verib mutazarrır ede­mez. Çünkü çocuğun hakma riayet etmesi lâzımdır. Bu hususları çocu­ğun validesine havale edemez. Zira kadınlar bu gibi şeyleri teminden âcizdirler. Tuhfetül´inuhtac.)

(Malikîlere göre bir kadın, şerife ise, yani : yüksek bir aileye men-sub olub kendi işlerini bizzat kendisi görmez, hizmetçi kullanır takımdan ise, çocuğuna süt vermeğe cebr edilemez. Böyle bir hareket, âdete muha lifdir. Fakat kadın, aşağı tabakadan ise cebr edilebilir. Bedayi.)

(İmam Şafiî ile imam Ahmede göre bir kimse, çocuğunu dilediği bir süt anaya verebilir. Meğer ki validesi, bizzat süt vermek istesin. O halde başkasından eîıak olur. Velev ki bir ecri misi talebinde bulunsun ve aralarında zevciyyet gerek kaim olsun ve gerek mutallâka bulunsun ve gerek şerife bulunsun ve gerek bulunmasın.

Şaifî fukahasına göre bir kimse, kendi zevcesini çocuğuna süt ver­mek için isticar edemez. Çünkü zevcenin menafii kendisine aiddir. Bu menafiin bir kısmı hakkında onu isticar etmesi caiz değildir.. El-

muğni.)

(Hanbelîlere göre bir mutallâka, çocuğuna bir ecri misi mukabilin­de süt vermek istediği halde zevci mutallıkı, çocuğu başka süt anaya teslim etmek isteyince bakılır : Eğer bir ecri misi ile veya daha ziyade bir bedel ile teslim edecek ise buna müsaade olunmaz. Fakat çocuğa te-berrüan veya ecri mislinden noksan bir ücretle süt verecek kimse var ise o halde zahiri mezhebe nazaran çocuğu validesinden alabilir. El-muğnî.)

(îbni Ebî Leylâ ile Hasan ibni Şaline göre bir erkek, zevcesini ço­cuğuna süt vermeğe cebr edebilir. Ebu Sevrin kavli de böyledir.)

(Zahiriyyeye göre de bir kadın için hurre olsun, cariye olsun, za-tüzzevc bulunsun bulunmasın çocuğuna süt vermesi bir vecibedir. Ve­lev ki, yüksek bir aileye mensub olsun, buna cebr olunur. Meğer ki mu­tallâka bulunsun. O halde zevci mutallikinden olan çocuğuna süt verme­ğe mecbur değildir. Bu çocuğa babası bir süt ana tedarük eder. Şü kadar var-ki, çocuk başkasının memesini kabul etmediği takdirde validesi ir-zaına mecbur olur. Ko.cası razı olsun olmasın.

Kezalik : Çocuğun babası ölür veya iflas eder veya mefkud bulu­nursa validesi yine İrza ma mecbur olur. Şayed validesinin südü bulun­maz veya süt vermesi kendisine muzir bulunursa başka bîr süt ana te darük edebilir. Bilâhare ber hayat olub mah mevcut ise babasına reza ücretiyle müracaate müstahik olur. Elmuhallâ.) [59]

Hızaneye Kimlerin Müstahîk Oldukları :



109 - . Çocukların hızaneleri, bazı vakitlerde kadınlara, bazı va­kitlerde de erkeklere aid olur. Şu kadar var ki, hızane de asi,plan kadın­lardır. Binaenaleyh hızane hakkı, evvelâ kadınlara teveccüh eder. Çün­kü onlar daha şefkatlidirler. Çocukların terbiyelerine ve onları yanların­da tutmaya daha ehildirler. Bu hak, sonra da erkeklere müteveccih olur. Zira yaşları bir dereceye kadar ilerleyen, çocukların sıyanet ve himaye­sine, mesalihini ikameye erkekler daha ziyade muktedir bulunurlar.

110 - : Bir çocuğun hızanesi, evvelâ validesine aiddir, validesi bu­lunmaz veya hakkı hızanesi bir veçhile zail olursa bu hak, şu tertib üze­re sair kadınlara teveccüh eder : Ananın anası, ananın anasının anası.. babanın anası, babamn anasının anası, ana baba bir kız kardeş, ana bir kız kardeş, baba bir kız kardeş. Ana baba bir kız kardeşin kızı, ana bir kız kardeşin kızı, ana baba bir teyze, ana bir teyze, baba bir teyze, baba bir kız kardasın kızı. Ana baba bir er kardasın kızı, ana bir er kardasın kızı, baba bir er kardasın kızı, ana baba bir amme, ana bir amme, baba bir amme, ananın ana baba bir halası, ana bir halası, baba bir halası. Sonra.bu tertib üzere ananın ammeleri, babanın ammeleri.

İmam Muhammed ile imam Züfere ve İmamı Azamdan bir rivayete göre teyzeler, baba bir kız kardeşden ve ondan sonrakilerden mukaddem­dirler. Hattâ îmam Züf ere göre teyzeler babamn validesinden de mukad­demdirler. Çünkü teyzeler, valide mesabesindedirler.

Velhâsıl : Bu kadınlardan mukaddemi var iken muahharına hızane hakkı teveccüh etmez, Meğer ki mukaddemin bu hakkı, lâzım gelen şe­raiti cami olmadığından dolayı sakıt olsun.

111 - : Kadınlardan hızane sahibesi bulunmadığı takdirde hıza­ne hakkı, miras tertibî üzere asabata intikâl eder. Şöyle ki : bir çocu­ğun hızanesi, evvelâ babasına, sonra babasının babasına ve babasının babasının babasına aid olur. Bunlardan sonra da sırsiyle şunlara tevec­cüh eder : Ana baba bir erkek kardaş, baba bir erkek kardaş, ana baba bir er kardasın oğlu, baba bir er kardasın oğlu. Ve bunların bu veçhile oğullan, ana baba bir amca, baba bir amca. ana baba -bir amca oğlu, baba bir amca oğlu, babanın ana baba bir amcası babanın baba bir amcası, dedenin ana baba bir amcası, dedenin batta bir amcası.

112 - : Asabatdan kimse bulunmadığı veya bulunub da şeraitini cami olmadığı takdirde çocuğun hızanesi, şu tertib üzere mahrem olan zGvil´erhâme teveccüh eder : ananın babası, ana bir erkek .kardaş, ana tir ^adaşın oğlu, ana bir amca, ana bir dayı, baba bir dayı, ana bir dayı

113 - ; Amca oğullarının kız çocukları hakkında hızaneye salâ­hiyetleri yokdur. Çünkü bunlar, mahrem değildirler; Şu kadar var ki, bir kız çocuğunun amcası oğlundan başka asabesİ ve yukarıdaki mese­lede yazılan mahrem akribası bulunmadığı takdirde hâkim, münasibini araştırır, bunu emin ve salih görürse çocuğu kendisine teslim eder, gör­mezse emniyetli, müslüman bir kadının yanına tevdi eder. Zira bu halde veiâyet, hâkime aid olacağından maslahat icabına riayetde bu­lunur.

114 - : Bazı fukahaya. göre mevlel´atakanm hakkı hızanesi yok­dur. Fakat diğer bazı fukahaya göre erkek olan çocuk, başka asabası bulunmayınca mevlel´atakesine tevdi edilir. Çünkü mevlel´atake, asaba-tm sonudur. Buna nazaran kız çocuğu da kadın bulunan mevlâtülataka-ya tevdi olunur.

115 - : Dereceleri müsavi müteaddid hızane sahibleri içtima edin­ce onların en salihi, sonra en vera´lisi, sonra da en yaşlısı tercih olunur.

116 - : Hızane sahibinin hakkı, bir veçhile sakıt olunca hızans hakkı onun dûnundeki kimseye aid olur.

Meselâ : ayni derecede bulunan müteaddid hâzinelerden her biri, çocuğa yabancı olan bir erkek ile evli bulunsa, hepsinin de hızane hakkı sakıt bulunur. Başka, rabbülhazane bulunmadığı takdirde de hâkim, ço­cuğu bunlardan münasib göreseğine tevdi edebilir. Çünkü bunlardan her biri bu halde çocuğa karşı ecnebi kadınlar mesabesinde bulunmuş olur

117 - : Bir maniaya mebni zail olan hızane hakkı, o maniin zevâ-liyle avdet eder.

Meselâ : çocuğa yabancı olan bir şahıs ile evlenmekle hakkı hıza-neden mahrum kalan bir kadın, bilâhare bu şahsın vefatı veya bainen tatliki halinde tekrar b.u hakka mâlik olur.

118 - : Çocukların hızane hususunda bulûğdan evvel ihtiyare sa­lâhiyetleri yokdur.

Binaenaleyh bir çocu´k, hızanesi için anasiyle babasından veya ak-ribasından birini tercih ve ihtiyar edemez. Belki hızanesi kime ai.i işe cnun yanına tevdi edilir. Çocuğa böyle bir muhayyerlik vermekde bir hik met ve maslahat yokdur. Bedayı´, Hindiyye, Reddi Muhtar. « (MalikÜere göre hızane tertibi şöyledir :

Ana, ananın ilânihaye anaları, ana baba bir teyze; ana bir teyzı ananın teyzesi, ananın ammesi, babanın anası, babanın anasının ilâniha ye analan, babanın babasının anası, baba, kız kardeş, babanın kız kar­deşi = amme, babamn babasının kız kardeşi, babanın teyzesi, ana baba bir erkek kardasın kızı, ana bir erkek kardasın kızı, baba bir erkek kar­dasın kizı, ana baba bir kız kardasın kızı, ana bir kız kardasın kızı, baha bir kız kardasın kızı, bunlardan sonra da hızane hakkı, vasıyye teveccüh eder. Vasiy,. gerek muhtar ve gerek mensub olsun sair .asabatdan mu­kaddemdir. Vasıyden sonra da hızaneye şunlar, sırasiyle müstahik olur­lar. Erkek kardaş, kardasın oğlu, buna valide cihetinden olan dede tak­dim olunur. Amca, amca oğlu. Bunlardan yakın olan, uzak olana tak­dim edilir./ Daha sonra hızane hakkı, mu´tika ve mu´tikin nesebden asa-basına aid olur.

Bir mertebede bulunan hızane sahihleri içtima edince eslâhı tak­dim olunur. Şerhi Ebüberek;ât, Kitabülfıkıh AlelmezahibiPerbea.)

(Şaflüere göre hızaneye müstahik olanlar, şu üç halden hâli ola­mazlar :

(1) : Akribadan erkekler ile kadınlar içtima eder. Bu halde hızane hakkı, evvelâ anaya, sonra; ananın ilânihayet analarına teveccüh eder. Şu kadar var ki bunların vâris olmaları şartdır. Binaenaleyh ananın öa basının anası hızaneye müstahik olamaz. Çünkü o, vâris değildir. Bunlardan sonra hızane hakkı, babaya, babanın anasına, babanın ana­sının ilânihaye analarına teveccüh eder. Bunların da vârislerden olmala­rı şarttır. Binaenaleyh babanın validesinin babasının validesi hazine ola­maz. Zira bu da vâris değildir.

Bu dört derece sahihleri, yani : ana ile onun anaları, baba ile onun anaları mevcud olmayıb da akribadan sair erkekler ile kadınlar içtima edince evvelâ kadınlar, sonra da erkekler derecei karabetlerine göre sı­rasiyle hîzaneyi haiz olurlar.

Meselâ : bir çocuğun erkek kardeşleriyle kız kardeşleri ve teyzele- ammeleri içtima etse evvelâ kız kardaşları, saniyen erkek kardeş­leri, salisen teyzeleri, daha sonra da ammeleri hizanesine müstahik olur­lar. Bunlar, karabetçe müsavi olunca aralarında kur´a´ atılır.

(2) : Akribadan yalnız kadınlar içtima ederler. Bu halde hızane tertibi şöyle olur : Ana, ananın anaları, babamn analan. kız kardeş tev-ze, kız kardeşin kızı, erkek kardeşin kızı, amme, teyzenin kızı. ammenin Vıza, amcanın kızı, dayının kızı,´bunlardan sakik = ana baba bir olanlar. olmıvanlara, baba bir olanlar da ana bir olanlara takdim olunur. îmam Safilnîn kadîm kavline nazaran kız kardeşler ve teyzeler, ceddelere tak­dim edilir.

(3) : Ekribadan yalnız erkekler içtima ederler. Bu halde hızane tertibi, §u veçhile olur: Baba, babanın, babası, ana baba bir erkek kar-deg, baba bir erkek kardeş, ana bir erkek kardeş, ana baba bir veya baba bir erkek kardeşin oğlu, ana baba bir amca, baba bir amca, ana baba bir amca oğlu, baba bir amca oğlu. Şu kadar var ki, amca oğluna müştehat olan kız çocuğu teslim edilmez. Çünkü bu, gayri mahremdir. Bu takdirde çocuk, bir sikaya, meselâ amcası oğlunun kızına teslim jdi-lif. Amcası oğlu da buna muavenet eder.

Şaf illerden bazılarına göre babalar ile dedelerden başka asaba tın hakkı hızaneleri yokdur.

Mecnune olan bir kadının validesiyle kızı bulunsa validesi kızma, kızı da cedelerine takdim olunur. Mukarenete mütehammil genç vs evli bir çocuğun hızanesi hususunda ise kocası, başkaları üzerine takdim ^di-lir. Tuhfetülmuhtac, Elmuğnî, Elmezahibül´erbea.)

(Hanbelîîere göre de hızane tertibi, şu veçhiledir: Ana, ananın ana­sı, ananın anasının anası, baba, babanın ilânihaye anaları, ced, ceddin anaları, ana baba bir kız kardeş, ana bir kız kardeş, baba bir kız kardeş, ana baba bir teyze, ana bir teyze, baba bir teyze, ana baba bir amme, ana bir amme, baba bir amme, ananın teyzeleri, babanın teyzeleri, babanın ammeleri, erkek kardeşin kızları, kız kardeşin kızları, amcaların kızları, ammelerin kızları, ananın amcalarının kızla­rı, babanın amcaları kızları. r Bunlardan evvelâ ana baba bir olanlar, sonra ,ana bir olanlar, daha sonra da baba bir olanlar hızaneye müsta-hik olurlar.

Kız çocuğu üzerinde amca oğlunun, ve babamn amcası oğlunun hakkı hızanesi yokdur. Çünkü bunlar mahrem değildirler. Süt yoliy-le mahrem olanlar da hızaneye müstahik olmazlar. Elmezahibül´erbea.)

Zevil´ermame gelince bu hususda imam Ahmedden iki kavi riva­yet olunmuşdur. Bir kavle göre bunlar, hızane hakkına asla mâlik de­ğildirler. Asabatdan kimse bulunmayınca çocuğun muhafazası hâkime intikâl eder. Diğer kavle göre asabatdan kimse bulunmayınca dayı, ana bir kardeş, ananın babası, kız kardaşm oğlu gibi zevil´erhamdan bulunanlar da hızaneye müstahik olurlar. Bu kavi, evlâdır. Çünkü bun­lar ile çocuk arasında karabet mevcuddur, tevarüs carî olabilir. El­muğnî.)

(Zahiriyyeye gelince, bunlara göre de erkek ve kız çocuklarının fehm ve temyiz ile, sıhhati cism ile baliğ olacakları zamana kadar hı-zanelerine anaları başkalarından daha haklıdır. Anaları gerek hurre ve gerek cariye olsun ve başkasiyîe gerek evli bulunsun ve gerek bulun-´ masın. Ve çocukların babaları, bulundukları beldeden başka bir yere gerek- rıhlet eylemiş olsun ve gerek olmasın. Cedde de valide demekdir. Bir valide, dinî ve dünyevî hususlarda emîne değilse çocuğu hak­kında din ve dünya itibariyle ahvet olan men lehülhızaneye bakılır. Ve­lîler, salâhı halde müsavi oldukları takdirde evvelâ valideler ile ceddebr, sonra babalar ile cedler, sonra erkek ve kız kardeşler, daha sonra ak-rebiyyet itibariyle diğerleri hızaneye müstahik olurlar. Gayri müslim olan analar, müslim olan çocukları hakkında reza müddeti içinde hıza-ne hakkına mâlik olurlar. Bu çocuklar, reza´dan müstağni olub fehim ça-gına varınca hızaneleri analarında sakıt olur. Fâsikalar hakkında da hü­küm böyledir. Elmuhalla.) [60]

Men Lehülhazanenin Evsaf Ve Şeraiti :



119 - : Hızaneye müstahik olanlardan yalnız kadınlarda, yalnız erkeklerde ve her ikisinde aranılacak bazı evsaf ve şerait vardır. Aşa­ğıdaki meseleler, bunları göstermektedir.

220 - : Hâzine olacak kadın, çocuğun zatı rahmi mahremi olma­lıdır.

Binaenaleyh amice ve amme kızlarının, dayı ve teyze kızlarının esasen hakkı, hızaneleri yokdur. Çünkü bunlar, çocuğa mahrem değil­dirler.

Kezaük : süt valideler, süt kardeşler de hızane hakkına mâlik ola­mazlar. Zira buular mahrem iseler de zatürrahm değildirler

221 - : Hâzine, çocuğa yabancı olan bir şahıs ile evlenmemiş ve çocuğa buğz edecek kimseler ile bir arada ikamet etmekde bulunmamış olmalıdır.

Binaenaleyh bir çocuğun anası veya sair bir hâzinesi, bir yabancı ile evlenince hakkı hızanesi sakıt olur. Gerek duhul bulunsun- ve gerek bulunmasın. Çünkü aksi takdirde çocuk, zillete ve i´tisaaf maruz kala­bilir. Fakat çocuğun zî rahmi mahremi olan bir şahıs ile, meselâ amca-siyle evlenmiş olursa hakkı hızanesi sakıt olmaz.

Kezalik : babası ölmüş bir çocuğun anası, yabancı, yani : çocuğun neseben mahremi olmayan bir kimse ile evlendiği halde bu çocuğu - malından nafakası için sarf etmeyib - kendi yanında meccanen bes­leyeceğini deruhde etdiği takdirde bu çocuğu bir mal mukabilinde imsak ve terbiye etmek isteyen vesîsine tercih olunur. Zira bu suretde çocuğun malı ikba edilmiş olur.

Hızane hususunda çocuğun menfaati gözönünde tutulmak, ona gö­re fetva vermek hikmet ve maslahat muktezasıdır. Çok kere bir üvey baba, refikasının hatırına riayet veya nzai ilâhîyi isticlâb için bir ço­cuğa ekribasmdan daha iyi bakabilir ve çocuğun karibine verilmesinde bazı ahlâkî, ailevî mahzurlar melhuz olabilir. Bu halde çocuğu validesin-defe almak, caiz olmaz. Reddi Muhtar.

122 - : Hâzine, hurre olmalıdır.

Binaenaleyh cariyeler, müdebbere veya ümmi veled olsalar da hı­zaneye müstahik olmazlar. Çünkü hızane, bir nevi velâyetdir. Bunlar ise velayete ehil değildirler ve efendilerinin hizmetlerile meşgul bulunur­lar.

Mükâtbenin kitabetden mukaddem doğurmuş olduğu çocuğu hak­kında hüküm böyledir. Bu gibi cariyelerin çocukları rakik iseler hıza­ne ve himayeleri mevlâlarına aid bulunur. Babaları gerek hur olsun ve gerek olmasın. Bu çocukların valideleri câriye, kendileri hür oldukları takdirde ise hızaneleri hür olan akribalarına.aid olur. Validelerinin mev-lâiarına aid olmaz.

123 - : Hâzine, müslime veya zimmiyye olmalıdır. Binaenaleyh harbi yy elerin, mürteddelerin bir müslirn veya zimmî

hakkında hızaneye istihkakları yokdur. Mürtedde, dari harbe iltihak etmiş olsun olmasın.

Fakat bir müslim çocuk için kitabiyye bulunan bir zimmiyye hâzi­ne olabilir. Bu hakkın sübutü için ihtilâfı din, mani değildir. Çocuk hakkındaki şefkate bu ihtilâf mani olmaz. Şu kadar var ki, böyle bir çocuk, zimmiyye bulunan hâzinesinin yanında aklı kesinceye, edyanı teakkul edecek bir çağa gelinceye kadar bırakılır. Aklı kesince ondan alınır, tâ ki gayri müslimlerin ahlâk ve etvariyle tahallûk etmesin. Bu müddetin yedi yaşla takyidi münasib görülmektedir.

Kezalik : Müste´men olan harbîler arasında da hizane hakkı carî olur.´

124 - : Çocuğun babası mu´sir olub sair mahremlerden biri tara­fından bakılması meccanen deruhde edildiği takdirde hâzin?, .ücret is­temeksizin çocuğu kabul etmelidir. Binaenaleyh bu halde hâzine, ücret isterse çocuğu yanına cebren alamaz.

125 - : Rabbülhızane olacak erkek, asabadan veya mahrem olan zevil´erhamdan olmalıdır. Binaenaleyh asabadan ve mahrem rahim sa-hiblerinden bulunmıyan erkekler, hızaneye müstahik olamazlar.

126 - : Asabadan bulunan erkek ile hizanesinde bulunacak çocuk arasında din ittihadı bulunmalıdır.

Binaenaleyh müslim bir çocuk hakkında gayri müslim bulunan er­kek kardeşinin ve emsalinin hakkı hızanesi olamaz. Çünkü ihtilâfı dip, ta´sibe manidir. Bu halde gayri müslim bir çocuğun biri müslim, diğeri gayri müslim iki kardeşi bulunsa hızanesi gayri müslim olan kardeşi­ne aid olur.

127 - : Men lehülhazane, âkil, baliğ, emîn, hiyanetden beri, ço­cuğu siyanete kadir bulunmalıdır.

Binaenaleyh çocukların, mecnunların, matuhların ve sui ahlâk sahibi olub emin olmıyanların, yani : fisk ve fücur ile me´lûf olan, çocu­ğun ziyama meydan verecek bir halde Ötede beride dolaşıb duran kim­selerin hızaneye istihkakları olamaz.

Kezalik : çocuğun hayatına veya mallarına hiyanetde bulunacak kimselerin ve çocuğu evde bırakarak dışarıda kabilelik, deilâklik, gas-salelik, mugaııniyyelik gibi işlerle mütemadiyen meşgul olan kadınla­rın, işrete mübtelâ olmak gibi bir sebeble çocuğu yalnız bırakıb ziyama bais olacak erkeklerin hızaneye hakları olamaz. Bu takdirde çocuğun bp.şka men lehülhızanesi bulunmadığı takdirce hâkim tarafından emin, sika, munsıf bir kadının nezdine tevdi edilmesi iktiza eder Hindiyye, Bahri Raik, Dürri Muhtar.

(Malikîlere göre hızaneye istihkakın şartlar, şunlardır : Men lehülhızane; âkjl, reşid, hıffeti akilden biri, mahzunenin ida­resine kadir, mahzuneyi ´içinde hıfz edecek bir mekâne mutasarruf, dî­nen emîn, sarı hastalıklardan salim, gayri mahrem bir zevcin medhu-lün bihası olmakdan hâli olmalıdır.

Men lehülhızane, erkek ise yanında çocuğa bakacak zevcesi, cari­yesi veya hâdimesi gibi bir kadın mevcud ve kendisi mukarenete müte-hamil olan mahzuneye nazaran mahrem bulunmalıdır.

Binaenaleyh mecnunların, mübzirlerin, hafifül´akl olanların, âciz, şeyhuhet sinnine vâsıl olub yanlarında çocuğa bakacak kimseleri bu­lunmayanların, müştehat olan bir çocuğu içinde tutacak mekâna rauta-tarruf olmayanların, fâsik olub müskirat kullanan veya zina île müş-tehir bulunan veya cüzam, beres gibi âhat ile musab olan kimselerin hızaneye istihkakları yokdur. Velev ki, çocukda da bu hastalık bulun­sun. Çünkü ikisinin içtima ve inzimamiyle hastalığın artmasından kor­kulur.

Men lehülhızane, inkâr vukuunda emîn, sui ahlâkdan berî olduğunu isbat edebilmelidir.

Men lehülhızanede islâmiyyet şart değildir. Bir müslim çocuğa gay­ri müslim hâzm veya hâzinesinin şarab içirmesinden veya hınzır eti ye-.dirmesinden korkulursa bu, iki müslümamn nezaret ve murakabesine tevdi edilir. Kendisinden çocuk nez´ edilmez. Bu hususda kitabiyye ile mecusiyye arasında fark yokdur.

Müştehat bir çocuğun amcası oğlu, emîn olsa da hizanesine müs-tahik olmaz. Çünkü mahremi değildir. Meğer ki validesiyle teehhül et­miş olsun. Şerhi Muhtasarı Ebizziya, Elmezahibül´erbea.)

(Şafiîlere göre de hızaneye istihkakın şartlan, şunlardır: Men lehülhızane; âkil, hür, müslim, afif, emîn, ve mümeyyiz olan mahzunun beldesinde mukim, çocuğun mahremi olmayan bir erkek ile gayri mütezevvic, kendisine elem verib çocuk ile iştigale mani olacak arızalardan ve cüzam, beres gibi sirayeti melhuz hastalıklardan salim olmalıdır.

Binaenaleyh mecnunların, rakiklerin, müslim çocuklara nazaran gayri müslimlerin, namazı terk sebebiyle de olsa fâsiklerin ve herhangi bir işde hain olanların hızaneye istihkakları yokdur.

Hâzine, mahzunun mahremiyle, meselâ: amacasiyle evlense onun rızasile hakkı hızanesini muhafaza eder. Kezalik: hane işlerini tedbir edib başkaları vasitasiyle gördüren bir hâzinenin bizzat iş görmemesi de hakkı hızanesini iskat etmez. Tuhfetül´muhtac, Elmezahibül´erbea.)

(Hanbelîlere göre de hızane hususunda şu şartlar aranır:)

Men lehülhızane, âkil, hür ve müslim çocuğa nazaran müslüman olmah, âma ve zaifülbesar olmak gibi bir suretle âciz veya ebres, ec-zem bulunmamalı. Çocuğun mahremi olmayan bir erkek ile evli ol­mamalıdır. Aksi takdirde hakkı hızanesi sakıt olur. Rakikin, fâsikin yabancı ile evli bulunan kadının hızaneye salâhiyeti yokdur. Hızaneye mani olan hal zail olunca hızane hakkı avdet eder. Neylülmârib, Elme­zahibül´erbea.) [61]

Hızane Müddeti:



128 - : Kadınlara aid hızane müddeti, çocukların erkek olub of-madıklarına göre tebeddül eder. Şöyle ki: erkek bir çocuk, kendi ba­şına yiyib içecek, istincada bulunabilecek bir hâle gelinceye kadar hâ­zinesi olan kadının yanında bulunur, bu müddetden sonra velîsine iade edilir. Bu müddet, bazı zatlara göre yedi, bazı zatlara göre de sekiz veya dokuz seneden ibaretdir. Müfta bih olan, yedi senedir.

Kız çocuğuna gelince bu da validesinin veya ceddesir.in yanınau âdet görünceye ve İmam Muhammedden bir rivayete göre müştehat •oluncaya kadar bırakılır. Müfta bih olan da budur. Sair hazinelerin yanında da müştehat oluncaya kadar kalır. Müştehat olmanın meb­dei dokuz yağdır. On bir yaşındaki bir kız ise her halde müştehat sayı­lır.. Erkek çocuklar ile kız çocukları arasındaki bu fark ise şundan ne­şet etmekdedir:

Erkek çocuklar, kendi işlerini kendileri yapabilecek bir cağa ayak basınca tedibe, ricalin ahlâkile tehaîlûka, ilm ve sanat tahsiline muh­taç olurlar. Bu hususları temine ise babaları, dedeleri daha ziyade muk­tedirdirler. "Kız çocukları ise böyle değildirler. Onlar kadınlara mahsus âdab ile tehaîlûka, ev işlerini teallüme, daha şefkatli, emîn bir nezaret altında bulunmaya muhtacdırlar. Bu cihetleri temine ise valideleri da­ha muktedirdirler. Şu kadar var ki, âdet görmeğe veya büîûğ çağına yaklaşmaya başlayınca babalarının, dedelerinin siyanet ve himayelerine

daha ziyade ihtiyaç görülür. Binaenaleyh bu halde onlara iadeleri icab eder.

129 - : Ana ile ceddeden başka hâzinelere gelince gerek erkek

ve gerek kız çocukları kendi başlarına yiyib içebilecekleri, elbiselerini giyebilecekleri vakte kadar onların hızanelerinde bırakıhdar. Sonra ba-balarına veya sair velîlerine iade edilirler.-Bu müddet, kızlar hakkında dokuz yaş ile, yani : müştehat devresinin mebdei ile mukayyed demek-diı^ Çünkü bu kabil hâzinelerin bu çocukları istihdama velayetleri ol­madığından bunların te´diblerini hakkiyle temin edemezler, bu yüzden bir mesuliyete maruz kalmaları melhuzdur. Binaenaleyh bunları baba­larına veya sair velîlerine iade etmeleri lâzım gelir.

130 - : Erkeklere aid hızane istihkakı müddetine gelince erkek çocuklar, baliğ oluncaya kadar babalarının, dedelerinin vesair velîle­rinin hızanesi altında bulunurlar. Sonraki âkil, emîn, güzel idareye mâ­lik bulunurlarsa istedikleri yerde ikamet edebilirler. Şu kadar var ki, babalarından, dedelerinden ayrılmamaları müstahsendir.

Fakat bu erkek çocuklar, mecnun, matuh, gayri me´mun bir halde baliğ olurlarsa sebilleri tahliye edilmez. Babalarının veya sair velîlerinin yanında kalmaya mecbur tutulurlar.

131 - : Kız çocukları, hâzinelerinden alındıkları tarihden itiba­ren baliğe oluncaya kadar her halde babalarının veya dede, kardeş gitfi sair velîlerinin yanında bulunmaya mecburdurlar. Baliğe olunca da ba­kılır : eğer bikr oldukları halde me´mune, ,güzel reye mâlike iseler iste­dikleri yerde sakin olabilirler. Fakat bu vasıflan haiz olmayıb kendi­lerinden korkulacak bir halde iseler serbest bırakılmazlar. Kocaya va­rıncaya kadar babalarının veya sair emin velîlerinin yanında ikamete mecbur tutulurlar. Çünkü bunların ahlâk ve âdabını sıyanet ve kendi­lerini ecanibin enzan ihtirasından muhafaza için babalarının vesair ve­lîlerinin himayesinde bulunmalarına ihtiyaçları vardır.

Bunlar seyyib oldukları takdirde ise babalarının, dedelerinin ya­nında bulunmalarına cebr ediİemez. Şu kadar var ki, bunlardan ayrıl­mamaları r üstahsendir. Nefisleri hakkında gayri me´mune iseler bun­lar da babalarının ve dede, amca gibi sair mahrem velîlerinin yanında ikamete mecbur olurlar, sebîlleri tahliye edilmez. Bunların babaları ve­ya sair mahrem velîleri gayri emîn, sui ahlâk ile muttasıf oldukları tak­dirde ise, bunlar hâkim tarafından emîn, sika kadınların yanlarına tev­di edilirler. Hindiyye, Düri Muhtar, Reddi Muhtar.

(Malikîlere göre hızane müddeti, erkek çocuklar için vilâdetleri tarihinden baliğ oluncaya kadardır. Kız çocukları için de kocaya varıb medhulün biha oluncaya kadar devam eder. Binaenaleyh bir erkek çocuğunun hızanesi validesinin yanında baliğ oluncaya kadar devam edib badehu sakıt olur. Kızların zifafları da validelerinin hanelerinde yapı­lır, velev ki babaları razı olmasın. Muhtasarı Ebizziya şerhi, Muhamme-dil´hırşî.

(Şafülere göre de mecburî olan hızane müddeti, çocuğun sinni tem­yizine kadardır. Bir çocuk, mümeyyiz bir hâle gelince babasiyle anası arasında muhayyer olur, hangisini ihtiyar ederse onun yanında kalır. Kezalik : anasiyle dedesi arasında veya sair karibleri araâında ve baba­siyle ana bir kız kardeşi veya teyzesi arasında muhayyer olur, bunlar­dan birini ihtiyar etdikden sonra diğerini de ihtiyar edebilir. Bu ihtiya­rı tekerrür de edebilir. Şayed hiç birini ihtiyar etmezse aralarında kur´a keşide edilir.

Kız çocuğu, validesini ihtiyar ederse daima onun yanında kalır. Babasını ihtiyar ederse validesini ziyaretden men edebilir. Bu (halde validesi gelib çocuğunu âdet veçhile ziyaret edebilir. Hasta olursa va­lidesi tarafından babasının hanesinde ve razı olmazsa kendi hanesinde bakılır.

Erkek çocuk, validesini ihtiyar edince geceleri validesinin, gün­düzleri de babasının yanında ikamet eder. Tâ ki talim ve terbiyesine babası bakabilsin. Eîmuğnî, Elmezahibül´erbea.)

(Hanbelîlere gelince bunlara göre erkek ve kız çocukları için hıza­ne müddeti, yedi senedir. Yedi yaşma baliğ olan bir erkek çocuk, ana-siyle babasının ittifakları halinde bunlardan herhangi birinin yanında kalabilir. Münazaaları takdirinde ise bu çocuk muhayyer olur. Şu ka­dar var ki, çocuğun bu ihtiyarı, kendisinin serbest bırakılarak terbiye­sine müsamaha gösterileceğine mebnî olmamalıdır. Bu ihtiyarın böyle bir rağbete müstenid olduğu anlaşılırsa buna bakılmaz, çocuk eslâh ola­nın yanında kalmaya mecbur olur.

Erkek bir çocuk, babasını ihtiyar edince gece ve gündüz onun ya­nında kalır, anası gelib kendisini ziyaret etmekden men edilemez. Has­ta olunca da validesi hanesinde ,bakmaya daha haklı olur.

Fakat bir erkek çocuk, anasını ihtiyar ederse geceleri onun yanın­da, gündüzleri de babasının yanında bulunur. Tâ ki babası ona sınaat ve kitabet tâlim etsin, tedibine kıyam edebilsin.

Çocuk, bu ihtiyarım tebdil ve tekrar edebilir. Hiç birini ihtiyar ed-mesşe veya her ikisini de ihtiyar ederse aralarında kur´a atılır. Bilâhare birini ihtiyar ederse ona red edilir.

Kız çocuğuna gelince, bunun yedi yaşma yetişdikden sonra bulûğ ve zifaf zamanına kadar babasının yanında bulunması lâzım gelir. Ve­lev ki, validesi teberrüan hızanesini deruhde etsin. Çünkü hızaneden ga­rez, hıfzdır, buna da babası daha muktedirdir.

Bir kız çocuğu, babasının yanında bulununca gece ve gündüz ken­disiyle beraber kalır. Validesi gelib ziyaret etmekden men edilemez.

Kezalik: bir kız çocuğu validesinin yanında olunca gece ve gün­düz onunla beraber bulunur, babası gelib ziyaret etmekden men olu­namaz.

Babasının hanesinde hasta olan bir kız çocuğu, validesi tarafından bu hanede bakılır. Elverir ki, aralarında zevciyyet kaim değilse halvet vuku bulmasın.

Muhayyer olan bir çocuğun babası, gaib veya hızaneye gayri ehl bulunursa bu muhayyerliği asabası ile validesi arasında carî olur. Vali­desi mevcut olmadığı tadirde de ceddesi validesi makamında bulunur. Elmuğnt, Elmezahibül´erbea.

(Zahiriyyeye göre de, âkil olarak baliğ olan erkek ve kız çocukları nefislerine mâlik olub istedikleri yerde ikamet edebilirler. Fakat işret kullanmak, yabancılar ile ihtilâl ederek perde beyrûn bir halde bulun­mak gibi ma´siyyetlere düşmekden emin bulunmazlarsa babaları veya sair asabeden velîleri veya hâkim veya komşuları bunları men ederek kendilerine nezaret edebilecekleri bir yerde ikamet etdirebilirler.

Bir erkek veya kız çocuğunun hizmetine anası veya babası muh­taç bulunursa bu çocuklar başka bir yere çıkıb gidemezler. Gerek raü-teehhil bulunsunlar ve gerek bulunmasınlar. Ana İle babanın hakları, zevç ile zevcenin haklarından daha vacibdir. Ebeveynin hakları tazyi´ edilemez. Elmuhallâ.) [62]

Hızanenîn Mekanı:



132 -: Hizanenin mekânı, esasen zevç ile zevcenin ikamet etmek-de bulundukları mahaldir. Binaenaleyh zevciyyet kaim oldukça ço­cukları kendi yanlarında bulunur.

133 - : Bir kimse, çocuğunu alıb başka bir yere götürmek istese hazinesi buna mani olabilir. Bu hâzine, çocuğun gerek validesi olsun ve gerek olmasın. Çünkü aksi takdirde hâzinenin hakkına tecavüz edilmiş olur. Fakat hâzinesinin yabancı bir kocaya varması gibi bir sebeble ba­basına intikâl eden çocuğu, hâzinesinin bu hakkı avdet edinceye kadar babası başka bir yere götürebilir.

134 -: Boşanmış veya kocası ölmüş olan bir hâzine, iddeti içinde Çocuğu babasının veya sair velîsinin izni olmadıkça başka bir beldeye alıb götüremez. İddeti nihayet bulunca da bakılır: eğer çocuğu götü­receği belde, kendisinin vatanı olub nikâhlarının evvelce akd edilmiş ol­duğu bir mahal ise buna mümaneat olunamaz. Fakat vatanı olmayan veya vatanı olduğu halde nikâhı orada akd edilmemiş bulunan bir ma­hal ise mümaneat olunabilir.

Meselâ: iddeti bitmiş olan bu mutallâka, esasen Edirneli olduğu

halde" nikâhı Bursa´da akd edilmiş ye ahiren İstanbul´da ikamet etmek de bulunmuş ise çocuğunu İstanbuldan alıb Edirneye veya Bursaya gö­türmeğe salahiyetli olamaz. Şu kadar var ki, çocuğun bulunduğu belde ile nakl edilmesi istenilen belde arasındaki mesafe, babasmm bir gun içinde giderek çocuğu görmesine v» daha gece olmadan menziline dön­mesine mani olmıyacak kadar yakın ise buraya nakline mümaneat olu­namaz.

Fakat zahir olan bir kavle göre müteveffa anha hakkında hâkimin içtihadına müracat edilir. Hâkim, maslahata muvafık görürse nakle müsaade eder ve illâ etmez.

135 - : Köyler hakkındaki hüküm de beldeler hakkındaki hüküm gibidir. Şu kadar var ki, bir ihâzıne, kendi yurdu olub nikâhının akd edilmiş bulunduğu bir ıköyden başka köylere gocuğunu nakl. edemez. Velev ki o köy, bulundukları beldeye yakın olsun. Çünkü çocuk, köyde ,ahîâk ve terbiye itibariyle mutazarrır olabilir.

136 - : Bir müslimin veya zimmînin menkûhesi, çocuğunu alıb bir darı harbe nakl edemez. Velev ki kendisinin vatanı olub nikâhları orada akd edilmiş olsun. Fakat zevç ile zevce, müste´min oldukları tak­dirde bu nakl caizdir.

137 - : Anadan başka hâzineler, çocuğu babasının veya sair er­kek men lehülhızanesinin izni olmaksızın hiç bir yere nakl edemezler. Velev ki nakl etmek istedikleri yer, kendilerinin vatanları ve nikâhları­nın akd edilmiş olduğu bir mahal olsun. Çünkü çocuğun babas^yle . bunların arasında akd yokdur ki, orada ikametlerine razı olduğu farz edilsin.

138 - : Baba veya sairvelîler, hızanesi nihayet bulmuş olan ço­cuğu alıb başka bir beldeye nakl edebilir.

139 - : Hızanesi hitam bulan çocuğu validesine göndermeğe ba­bası veya sair velîsi icbar edilemez. Validesi istediği zaman gidib ço­cuğu görebilir. Kendisi de bundan men edilemez.

140 - : Bir kimse, zevcesiyle ikamet etdikleri beldede doğmuş olan çocuğunu daha çocuk iken alıb başka bir beldeye götürdükten son­ra zevcesini boşasa bakılır : Eğer çocuğu validesinin izniyle alıb götür­müş ise bunu validesine iade etmeğe mecbur olmaz. Validesi isterse gi­dib bihakkilhazane alabilir. Fakat validesinin rızası olmaksızın ahb gö­türmüş ise indettaleb validesine getirib vermeğe mecbur olur.

141 - : Bir kimse, zevcesini çocuğu ile beraber ikamet etdikleri beldeden başka bir beldeye nakl edib de orada zevcesini boşasa çocuğu validesine vermeğe mecbur olur. Hindiyye, Bedayi, Dürri Muhtar, Red­di Muhtar.

"Malikîlere göre hazîne, çocuğu babasının veya sair velîsinin bu­lunmadığı bir belaeye ikamet ve tavattun etmek üzere alıb götüremez. Meğer ki, götüreceği mahallin mesafesi yirmi dört fersahdan az olsun, o halde hazanesi sakıt olmaz.

Kezalik: hâzine, çocuğu mücerred ticaret ve tenezzüh gibi bir mak-sadla sukut etmez. Maahaza böyle bir nakil İçin hem yolda, hem de gidi­lecek mahalde emniyet bulunması şartdir.

Velîlere gelince hür bir baba veya sair bir velî, ikamet ve tavat­tun için en az yirmi dört fersah uzak bulunan bir mahalle intikâl eder­se çocuğu hâzinesinden alabilir. Velev ki çocuk daha pek küçük olsun. Elverir ki hâzinesinden başkasının memesini de kabul eder bulunsun. Bu -halde hâzinenin hakkı sakıt olur. Meğer ki o da beraber bu intikale razı olsun. O takdirde hızanesi sakıt olmaz.

Kezalik: velî, ticaret için veya başka bir hacet için başka bir bel­deye intikâl ederse veya tavattun için gitdiği mahal yirmi dört fersah­dan yakın bulunursa hâzinenin hakkı sakıt olmaz. Binaenaleyh çocuk elinden alınamaz.

Velî, yapılacak seferin tavattun maksadına müstenid olmadığına dair hâzineyi istihlâf edebilir. Hâzine de yapılacak seferin bir seferi ika­met olub bir seferi ticaret ve saire olmadığına dair velîye yemîn verdi-rebilir. Muhtasarı Ebizziya şerhi, Elmezahibül´erbea.)

(Şafiîlere göre, hâzine veya velî bir hacet veya ticaret için sefere çıkarsa avdet edinceye kadar çocuk, makim olanın elinde kalır. Çocuk, mümeyyiz ise muhayyerdir, dilediğinin yanında kalır. Fakat ikamet ve tevattun için sefere çıkarsa çocuk, asabadan olan karibine tâbi olur. Bu karib, gerek müsafir ve gerek mukim olsun, eîverir ki hâzinenin bulun­duğu beldede çocuğun asabasından başka mukim biri bulunmasın, bulunursa çocuk, yine bu mukim ile müsafirden birinin yanında kalmak hususunda muhayyer olur.

Meselâ: çocuğun babası, hâzinesi olan anasının beldesinden başka bir beldeye tevattun için intikâl edib de dedesi, hâzinenin bulunduğu yerdemukim bulunsa çocuğu babası ahb götüremez. Meğer ki çocuk, mümeyyiz olub da babasını ihtiyar etsin. Dede ile kardeş, kardeş ile amca hakkında da hüküm böyledir.

Maahaza çocuğun alınıb götürülebilmesi için hem yolda, hem de götürülecek mahalde emniyet bulunmak şartdır. Emniyet bulunmazsa hızanesine mukim olan validesi daha haklı olur. Mezahibi Erbea, Tunfe.)

(Hanbelîlere gelince bunlara göre ana ile babadan biri, muvakkat bir hacet için sefere çıkacak olsa, çocuk mukim olanın yanında kalır. Fakat başka bir beldeye ikamet için azimet ederse bakılır: Eğer yol veya gidilecek belde korkunç ise, mukim olan baba veya ananın hızanesi evlâ olur. Gidilecek yolda ve beldede emniyet mevcudu olduğu takdirde ise hızaneye ehak olan, babadır. Gerek mukim olan o olsun ve gerek olma­sın. Meğer ki iki belde arasında bir günde gidib gelmek kabil olacak derecede bulunsun. O halde validenin hızane hakkı mahfuz kalmış olur.

Ana baba, ayni beldeye intikal edecekleri takdirde ve validenin hızanesi hâli üzere kalır. Diğer hızane sahihleri hakkında da hüküm böy­ledir.

Kezalik: çocuğuL babası, hâzinesini mutazarrır ed-ib çocuğunu alin­den almak maksadiyle başka beldeye intikâl etdiği takdirde de hâ?yıe-nin hakkı sakıt olmaz. Elmuğnî, Elmezahibül´erbea.) [63]

Hızane İçin Ücretîn Lüzum Ve Ademi Lüzumu :



142 - : Bir çocuğun hâzinesi, validesi olub babasının zevcesi veya ric´iyyen rau´teddesi ise hızane için ücrete müstahik olmaz. Çünkü bu halde zevciyyet nafakası devam eder ve kadın çocuğuna bakmaya di-yaneten mecbur bulunur. Amma bainen mutallâkası ise bir rivayete gö­re ücrete müstahik olmazsa da diğer bir rivayete göre müstahik olur. Gerek iddeti nihayet bulmuş olsun ve gerek olmasın. Çünkü bu talâk ile zevciyyet tamamen zail olmuş demekdir.

143 - : Bir çocuğun validesinden başka men lehülhazanesj, hıza­ne ücretine müstahik olur. Bu ücret, çocuğun malı var ise ondan, yok ise babasının veya sair men aleyhi nnef ek asının mâlinden verilir. Bu üc­ret, çocuğun nafakasile reza ücretinden başkadır.

144 - : Hâzinenin meskeni var İse çocuk için ayrıca mesken üc­reti takdir edilmez. Fakat hâzinenin meskeni yok ise çocuğun mâlin­den ve mu´sir ise babasının veya sair men aleyhinnefek asının mâlinden mesken ücreti de takdir olunur. Çocuk hadime muhtaç ise bunu da ba­basının tedarük etmesi lâzım gelir.

145 - : Çocuğun malî olmadığı gibi babası da fakir olub validesi çocuğu nreccanen terbiyeden imtina etmekle kendisinden sonra gelen mehariminden biri, meselâ amme - halası, meccanen hıfz ve terbiye­sini deruhde- eylese çocuk bu müteberriaya meccanen verilir.

Fakat öyle bir müteberri bulunmadığı takdirde çocuğun imsak ve terbiyesine anası mecbur olub ücreti babasının zimmetine borç olarak terettüb eder.

146 - : Çocuğun mâli bulunub da babası fakir olduğu takdirde yabancı bir müteberriaya verilmesi lâzım gelmez. Belki çocuk, kendi mâ­linden ecri mislile hâzinesine verilir.

147 - : Çocuğun mâli olmayıb babası zengin olduğu suretde validesi, gerek yabancı ve gerek mehariminden olan müteberriaya tercih olunur. Kendisine icab eden hızane ücreti verilfr. Çünkü çocuk hakkın­da validesi daha şefkatli, daha faidelidîr.

148 -: Çocuk da, babası da zengin olsa veya babası fakir olduğu halde çocuk zengin bulunsa bu halde mehariminden olan müteberria, Ueselâ halası tercih olunarak çocuk kendisine meccahen verilir. Çünkü bu takdirlerde hızane ücreti yalnız çocuğun mâlinden verilecekdif. Bu

mâli sıyanet ise lâzımdır.

Müteberr-iaya verilen çocuğu validesi ara sıra gidib jörebilir.

149 - : Bir hâzine, çocuğun hızane hususundaki hakkını ibtal ede­mez.

Binaenaleyh bir kadm, çocuğunu´ kocasının yanında bırakmak şar-tiyle muhaleada bulunsa hulû´ sahih, bu şart ise bâtıl olur. Bü halde ço­cuğun başka hâzinesi bulunmadığı takdirde onu kabule mecbur tutulur. Fakat bir hâzine, kendi hakkını ibtâl etdiği, çocuğu da onun dûnûnde-ki hazine kabul eylediği takdirde cebre lüzum-kalmaz. Hindiyye, Bezza-ziyye, Dürri Muhtar, Reddi Muhtar.)

« (Mâlikîlere göre men lehülhazane için ücret lâzım gejmez. Bu, gerek valide olsun ve gerek olmasın. Şu kadar var ki bir ana, fakir ise çocuğundan hızane namına değil, nafaka olarak bir şey alabilir. Mah-zune gelince buna da fakir ise babası tarafından nafak verilir, hâzinesi bu nafakayı alıb çocuğa sarf eder. Çocuğu yemek için´vakıt vakit baba­sının hanesine götürmesi lâzım gelmez. Maahaza hazma fakir ise sük-nası çocuğun babası tarafından temin edilir.

(Şafiîlere göre men lehülhazane, her halde ücrete müstahik olur. Bu ücret, reza ücretinden başkadır. Binaenaleyh bir çocuğun mürziasi, validesi olub ücret taleb ederse bu ücret, mevcut ise çocuğun mâlinden, mevcud değilse babasının veya sair men aleyhinnefekasının mâlinden verilmek lâzım gelir. Bu ücret, hâzinenin hâline göre takdir edilir.)

(Kanbelî fukahasma göre de hâzineler, her halde hızane ücretine müstahik olurlar. Bir çocuğun hızanesine validesi, muteber rie. olanlardan ehakdır. Şu kadar var ki bir valide hızaneyi kabule cebr olunmaz. Maama-fih bu hakkı iskat etdikden sonra tekrar taleb edebilir.

Bir kadın, bir çocuğun reza ve Lızanesi için isticar edilse bunlar bir akd ile lâzım gelir. Akdde yalnız reza zikr edilse buna tebean hıza­ne de lâzım olur. Fakat yalnız hızane için isticar edilse buna tebean reza !âzım gelmez. Elmuğnî, Elmezahibül´erbea.) [64]