- Hıristiyan misyonerken Müslüman olan Ammar

Adsense kodları


Hıristiyan misyonerken Müslüman olan Ammar

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
ehlidunya
Sat 28 July 2012, 01:24 pm GMT +0200
HIRİSTİYAN MİSYONERİYKEN MÜSLÜMAN OLAN FRANSIZ AMMAR: İSLÂM ÇOK MANTIKLI BİR DİN    



Cezayir’de Müslümanlara Hıristiyanlığı anlatırken, onlar da bana anlattıklarımla ilgili İslâm dininde yer alan bilgileri aktarıyorlardı. Onlara Hıristiyanlığı anlatmaya çalışırken ummadığım cevaplar alıyordum. Anlattığım şeyler karşısında onların anlattığı o kadar zengin ve anlamlıydı ki, adeta şaşkına dönmüştüm. Artık ben Müslümanlardan bir şeyler öğrenir hale gelmiştim.
 
 HIRİSTİYAN MİSYONERİYKEN MÜSLÜMAN OLAN FRANSIZ AMMAR: İSLÂM ÇOK MANTIKLI BİR DİN

İsmim Ammar. Fransa’nın kuzeyindeki Amiens şehrinde doğdum. Babam Cezayir, annem Fransız asıllıdır. Kökümüz ise Türklüğe dayanıyor. Altı yaşına kadar Amiens’de yaşadım, sonra Paris’e taşındık.
Çocukluğum çok zor geçti. Çünkü Cezayir Savaşından yeni çıkmıştık. Öğretmenlerimin çoğu da “Siyah Ayaklar”dan oluşuyordu. “Siyah Ayaklar” Cezayir’de yaşayıp Fransa’ya dönen Fransızlar için kullanılan bir tabirdir. Dolayısıyla okul açısından çok kritik bir dönemdi. Üstelik banliyöde, yani şehrin dışındaki kenar mahallelerde yaşıyorduk. Çocukluk döneminde yaşadığım çevre ve şartlar hayatımda önemli izler bırakmıştır.
Hiç kimse bahsetmese de ben ALLAH’ın varlığına inanıyordum. Nedir, nasıldır, nerdedir?..  Kimse anlatmıyordu, ama ben ona inanıyor ve onu bulacağımı biliyordum.
Yoksul olduğumuz için tatile gidemiyorduk. Ben 10 yaşında iken, Belediye, bir Hıristiyan derneği olan “Secours Catholique” ile anlaşıp bizi çiftçi bir ailenin yanına tatile göndermişti. Orada beni kiliseye götürüyorlardı. Bu tatil aynı zamanda Hıristiyanlığı öğrenmemiz için bir başlangıçtı. Orada anlatılanlar ve daha sonra Hıristiyanlık hakkında öğrendiklerim bana akıllıca gelmiyordu. Elde ettiğim bilgilerin bana faydası olmadığını görüyordum.

HAK DİN ARAYIŞLARIM
Aklımda pek çok soru ruhumda ise büyük bir açlık vardı. Sorularıma cevap bulmak, açlığımı gidermek için bir arayış içindeydim.
Fransa’da, İslâm hakkında bir kanaat edinebileceğim bazı Müslümanlar vardı, ama kötü bir imaja sahiplerdi. Dolayısıyla onlarda İslâm’ı göremiyordum maalesef. Bildiğim tek şey televizyonda gösterilenlerdi: Şiddete dayalı bir din. Benim için İslâm, televizyonda gösterilenler ile etrafımdaki kötü örneklerden ibaretti ne yazık ki… Hâl böyle olunca, o zamanlar İslâm pek de aradığım bir şey değildi.
Hıristiyanlıkta gördüğüm çelişkiler ise, entelektüel Hıristiyanlar arasında önemsiz veya gizemli diye açıklanıyordu. Fakat Hıristiyanlığın yazılı metinlerinde de çelişkiler vardı. Bunu o zamanlar bile fark etmiştim.
Dahası Hıristiyanlıkta ALLAH’ın tekliği konusunda da çelişki çok dikkat çekiciydi. Anladım ki, sorularıma Hıristiyanlık cevap veremiyordu. Kendimi çok çaresiz hissediyordum. Bir duvara çarpıp da sersemce yalpalayan birisi gibiydim.

İSLÂM, ÇOK MANTIKLI BİR DİN
O dönem hayatımda hep bir şey eksikti. 18 yaşında ise “Evanjelist” misyonerlerle tanıştım. Bana İncil’den bahsetmişlerdi. Bu, bana daha anlamlı gelmişti. Aradığıma uygun gibiydi. Dört yıl onlarla beraber oldum. Ben de misyonerlik yapmak istiyordum. Askerliğimi yaptıktan sonra Cezayirli Müslümanlara İncil’i anlatmaya başladım. Ne gariptir ki, bâtıl bir dini anlatarak insanları mutluluğa ulaştırmaya çalışıyordum. İnsanlara acıyor, onların da Hıristiyanlıkla buluşmalarını istiyordum.
Misyoner olduğum için, dünyanın bir çok ülkesini gezdim. Cezayir’de Müslümanlara Hıristiyanlığı anlatırken, onlar da bana anlattıklarımla ilgili İslâm dininde yer alan bilgileri aktarıyorlardı. Ben onlara Hıristiyanlığı anlatmaya çalışıyordum, fakat onlardan ummadığım cevaplar alıyordum. Benim anlattığım şeyler karşısında onların anlattığı şeyler o kadar zengin ve anlamlıydı ki, adeta şaşkına dönmüştüm. Artık ben Müslümanlardan bir şeyler öğrenir hâle gelmiştim. Benim anlattığım şeylerin zayıflığı ve hataları o kadar açık bir biçimde ortadaydı.
Hayata, dünyaya, ahirete dair söylediğim, Hıristiyanlık adına savunmaya çalıştığım şeylerin gerçek cevaplarını tartışmaya girdiğim bu insanlardan alıyordum. Bulduğumu sandığım soruların cevapları karşımdaki insanlarda duruyordu. Artık İslâmiyete teslim olmaya başlamıştım.
Cezayirli Müslümanlarla, özellikle de üniversitelilerle konuşurken İslâm hakkında çok geniş bilgi edindim. Evet, İslâm çok mantıklı bir din idi ve bende eksik olanı sadece o tamamlayabilirdi. Fizikî, mantıkî, sıhhî…  Bu ulvî yolda, hayatın her alanında pekçok bereket vardı.
Zihnimi meşgul eden sorulara cevaplar ararken, sonunda muhteşem bir cevap kaynağı bulmuştum. Evet, aradığım cevaplar İslâm dinindeydi. O zamana dek süren arayışım boyunca, bütün sorularıma sadece İslâm cevap verebilmişti. İslâm bir bütündü ve bilimde, tıpta, herşeyde her sorunun mantıklı bir cevabı, bir çözümü vardı.
Birçok kapı açılıyordu. Ve ruhumun yavaş yavaş doyuma ulaştığını hissediyordum. İslâm’ı daha derin araştırdıkça manevî eksikliklerimi tek tek fark ettim. Ve bunları gidermek için de hep araştırdım, sordum ve bilmediklerimi öğrendim. Sonunda Müslüman oldum. Müslüman olduktan sonra da öğrenmeye devam ediyorum, Elhamdülillah.
Garipliğe bakınız ki, iyi niyetle bir şeyler anlatmak için gidiyorsunuz, fakat daha siz gerçeği bulamamışsınız. Müslümanlar, yani gerçeği bulmuş olanlar ellerindeki nimetin bilincinde olmalılar, İslâm gibi çok büyük bir şerefe mazhar olduklarını fark etmeliler.

İSLÂM’IN VE EVLİLİĞİN BEREKETİ
25 yaşına geldiğimde bir arkadaşım, bana evlenmemi tavsiye etti. Benim ise tek kuruşum yoktu. Çok fakir bir aile idik. Cebimde 2 avro bile yoktu. Yine de o kardeşi dinledim ve evlendim. Altı ay sonra Sosyal Ev Kurumu’ndan bir ev çıktı. Resmî bir kurumda bir iş buldum. Böylece hem İslâm’ın, hem de evlenmenin bereketini bizzat görüp yaşadım. Benim için bunlar çok güzel ve olumlu gelişmelerdi. Bugünkü hâlimden çok memnunum. Üç kızım ve iki oğlum var. Çok mutluyum. Cumartesi günleri Türk kardeşlerimle sohbetlere katılıyorum. Fransa gibi bencilliğin öne çıktığı bir yerde kendimi yeni bir hayata başlamış olarak hissediyorum.

ÇEVREMİN TEPKİLERİ
Ben çocukluğumdan gençlik yıllarıma kadar ailevî bakımdan kendimi bir boşlukta hissediyordum. Annemle ilişkilerim zaman içerisinde yavaş yavaş gelişti. Annemle hâlâ görüşmeye devam ediyorum. Bunun olması gerektiğine inanıyorum. Annem Hıristiyanlığın Protestan mezhebine bağlıdır. Hatta annem Protestan din adamı yetiştiren bir okula gidecek kadar dindar bir insandı. Ben Müslüman olduktan sonra ilişkilerimizde sorunlar yaşadık. Kardeşlerimden ikisi Katolik Hıristiyan. Bir erkek kardeşim ve bir de kız kardeşim Müslüman. Bu da aile içinde çok şiddetli tartışmalara ayrılıklara sebep oluyordu. Dinen karma ailelerde, her zaman belirli bir tutum sergilemek çok zor, dengeler ve ilişkiler çok hassas. Noel bayramına dâvet ediliyorsunuz, ziyaret etmek zorundasınız, hayatlarında var olmalısınız. Çünkü anne ve babanıza karşı daha yumuşak daha anlayışlı davranmak zorundasınız. Çok zor, ama yine de katlanmalısınız. Bazı insanların yaptığı gibi onlarla bağları koparmak bana yanlış geliyor. Sonuçta kan bağı var ve onlara iyi davranmamız gerekiyor. Dinimiz de onlarla ilişki kurmamızı yasaklamıyor. İlişkiyi kesersek, onları İslâmiyete dâvet etme imkânı bulamayız. Ben inanıyorum ki, gerçekten İslâmiyeti yaşayarsak ve onun güzelliklerini gösterebilirsek, İnşaallah onlar da İslâmiyeti sevip benimseyeceklerdir.
Çok bölünmüş bir aile olmamız, kendimi yalnız hissetmeme sebep oluyor. ALLAH’tan çok iyi anlaştığım Türk kardeşler var da onlar sayesinde yalnızlıktan kurtuluyorum. Onlarla çok huzurluyum. Artık biz büyük bir aile gibiyiz. Bundan çok memnunum. Ben gerçek bir aile sıcaklığını Türk kardeşlerde buldum. Her Cumartesi sohbet yapıyoruz. Amacımız topluluğumuzu genişletip daha çok insana bu huzur sohbetlerini ulaştırmaktır.

İKİ BÜYÜK SORUMLULUK: İSLÂM’I YAŞAMA VE MUHTAÇLARA ULAŞTIRMA
Dünya üzerinde yaşayan Müslümanların bence çok önemli iki sorumluluğu var. Bunlardan ilki kendimize karşı olan sorumluluğumuz. Bu, hiçbir zaman yok sayamayacağımız, İslâmın emir ve yasaklarına uyma zorunluluğudur. Bunun için bizler, Müslüman fertler olarak İslâm’ı iyi öğrenmek ve doğru anlamak mecburiyetindeyiz. Kur’ân ve sünnetin tertemiz pınarlarından aldığımız İslâmî bilgiyi hayatımıza tatbik etmemiz gerekiyor. Yaşanmayan, uygulamaya konulmayan bir bilginin, bir dinin, bir inancın bize bir faydası olamaz. İnanıyorsak yaşayacağız ve aile fertlerimize de yaşatacağız. Şu geçici dünya hayatı için harcadığımız enerjinin daha fazlasını, bizlere dünya ve ahiret saadetini kazandıracak İslâmî ilimleri öğrenmeye ve elde edeceğimiz bilgileri yaşamaya harcamamız gerekir.
İkinci büyük sorumluluğumuz ise: İslâm’dan haberi olmayan, onun güzelliklerinden mahrum yaşayan insanlara İslâm’ı ulaştırma sorumluluğumuzdur. Şunu çok iyi bilmemiz gerekiyor ki, eğer Yüce ALLAH’ın bir nimet ve şeref olarak bahşettiği İslâmiyeti bilmeyenlere anlatmada tembellik gösteriyorsak büyük bir mesuliyet içindeyiz demektir.
Peki, İslâmiyeti diğer insanlara ulaştırmada nasıl bir tavır sergilemeliyiz? Temel stratejimizin “yumuşaklık” olması gerektiğine inanıyorum. Peygamber Efendimizin (asm) inanmayanlara dahi gösterdiği güler yüz ve yumuşaklığı, İslâm’a muhtaç bu insanlara göstermemiz gerekmektedir. Müslümanlar yumuşak, güleryüzlü ve yardımsever olmalı. İnsanları sabırla dinleyebilmek, ihtiyaç duyduklarında fikirler vermek ve yapabiliyorsak sorunlarını çözmelerinde yardımcı olmak en güzel yaklaşım tarzıdır. Bu en güzel ve en isabetli tebliğ yollarından birisidir.

MÜSLÜMANLAR, İSLÂM’I YAŞAYARAK GÜZEL BİRER ÖRNEK OLMALI
Bizler, yani Müslümanlar, şahsî ve dünyevî konularda güzel birer örnek olabilirsek İslâmı tebliğde daha etkili oluruz. Maalesef bugün Fransa’da, Müslümanların yaptığı bazı hataların, İslâmiyetten kaynaklandığı zannedilmektedir. Müslümanların yanlışları hem kendi imanlarına zarar verecek, hem de burada İslâmiyete ilgi duyan Fransızların Müslüman olmaları önünde engel olacaktır. Bu büyük bir günah ve büyük bir sorumluluktur. Yüce ALLAH bizi bu büyük hatadan uzak tutsun.
 Araba yakan gençler gerçek İslâm’ı temsil etmiyor. Velileri bu çocuklara dikkat etmeliler, sahip çıkmalılar. Müslümanlar komşu haklarına riayet etmeliler, insanlara saygı duymalılar. Çünkü insanlar İslâm’ı merak edip derin araştırmalar yaparak öğrenemeyebilir, ama Müslümanların iyi veya kötü davranışlarına bakarak İslâm hakkında kolayca fikir sahibi olabilir. Müslümanların yaşantıları İslâm olarak kabul edileceği için her hareketimizin nereye varacağını çok iyi hesap etmek zorundayız. Kısaca Müslümanlar İslâm’ı yaşayarak güzel birer örnek olmak zorundalar.

İSLÂM ÂLEMİNE DAİR MÜŞAHADELERİM
Yüce Allaha şükürler olsun bana ailemle birlikte Hacca gitmeyi nasip etti. Orası bambaşka… Her Müslümanın muhakkak tatması gereken adeta bir maneviyat pınarı… Çocuklarımızın, ailemizin İslâmî değerleri ruh, kalp ve akıllarına nakşedecekleri çok kutsal bir yer Hac… Bâtıl şeylerin her yanı sardığı Avrupa’da, hayatımızda bize enerji olacak “manevî fotoğrafların” çekildiği kutsal mekân Hac Müslümanlar için büyük bir nimet.
Fas’ı, Fransa’yı, Avrupa’yı, Asya’yı gezdim. Asya’yı çok beğendim. Tayland, Malezya ve Endonezya’yı gördüm.
 Asya’daki İslâmî anlayış ve yaşayış beni ve ailemi çok olumlu yönde etkiledi. Meselâ, Malezya’da İslâm adına çok güzel gelişmeler gördük, bu beni ve ailemi çok sevindirdi. Orada da Müslüman kardeşlerimizle çok güzel dostluklar kurduk. Sadece dış görünüş bakımından bile çok güzel bir ülke. Orada gerçek entelektüelliği, ileri teknolojiyi, temizliği, tesettürü, bir İslâm ülkesine yakışan her tür güzelliği gördük. Gerek dinî gerekse dünyevî anlamda Malezya’daki Müslümanlar çok güzel bir noktada. İslâm âlemine örnek olabilecek bir yaşantıları var.
Tayland için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Maalesef, dinî bakımdan çok eksiklikleri var.
Fransa’da da olsak biz Müslümanız. Önemli olan bu… İyi ki burada camiler var ve ibadetlerimizi yapabiliyoruz. Bu da demek ki, Müslüman ülkede değiliz diye ALLAH’a ibadetlerimizi terk edemeyiz. Fransa’da yaşıyoruz diye ALLAH’a inancımızı da kaybedemeyiz. Bu konuda hiçbir mazerete sığınamayız. Çünkü düşünen gerçek akıl sahipleri bizler, yani Müslümanlarız. Bu din bizim dinimiz ve bu dinin sahibi bizden ona göre yaşamamızı istiyor.

MUSTAFA ABLAK

sumeyye
Sat 28 July 2012, 04:13 pm GMT +0200
s.a.. ; Subhanallah kendisi hiristiyanligi anlatmaya giderken müslüman oluyor..Yurt dişinda olan kardeşlerimize her zaman söylerim hâl ve hareketlerimizle örnek olmaliyiz..Inşaallah böyle güzel kardeşlerin sayisi artar vesile olanladan olabilmek duasiyla..

ehlidunya
Fri 29 March 2013, 02:34 pm GMT +0200
Ve aleykum selam ;Cenabı erhamurrahimin ne büyüksün seni insanlardan uzak tutmaya çalışan kişiyi hidayete erdiriyorsun yarabbi tüm insanlığı istikametinden ayırma dosdoğru yola ilet allah razı olsun