- Herkesin hakkına riayettir hizmet

Adsense kodları


Herkesin hakkına riayettir hizmet

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sun 20 May 2012, 10:21 am GMT +0200
HERKESİN HAKKINA RİAYETTİR HİZMET

Mart 2012 78.SAYI

Sorsalar ki hizmet nedir; “Allah rızası için iyiliktir, yardımdır, cömertliktir, fedakarlıktır, ülfet etmektir, şefkatli olmaktır” gibi nice güzel hasleti peş peşe sıralayıp, tanımlamasını kolayca yapabiliriz. Bir adım daha ileri giderek Seyyid Osman Darendevi’nin (k.s) “Alemi sen kendinin kölesi kulu sanma / Sen Hak için alemin kölesi kulu ol” mısralarında yer verdiği gibi tüm mahlukatı hizmet edilesi bilir, öyle kabul ederiz.
Böylece, hizmet etmeyi bir hedef haline getirip gerek ferdi olarak ve gerekse vakıfların bünyesinde  “Benim de tuzum bulunsun” niyetiyle “alemin kölesi kulu olmaya” çabalarız.  Hatta bazen bu gayretimizin, şevkimizin mesaisi bile olmaz; annemizin, babamızın, eşimizin, çocuğumuzun haklarını adeta “Sen başının çaresine bak” dercesine zayi ederiz.

EVDE KÜLFET EHLİ DIŞARIDA HİZMET EHLİ


Bir yandan Allah Teala’nın emirlerine ve Rasulü’nün (s.a.v) sünnetine uymaya çalışarak nefsimizin ıslahına hizmet ederken diğer yandan elimizden geldiğince, gücümüz yettiğince başkalarının iyiliğine koşarız. Ne var ki, ne Allah Teala’nın buyruklarında ne de Rasulullah’ın (s.a.v) sünnetinde “Ele hizmet ederken kendi yakınlarınızı ihmal edin, gevşeklik gösterin” buyruğu yer almaz.

Aksine, Rasul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.v) bir hadis-i şeriflerine “Haklarını korumanız gereken yakınlarınızı öğrenin…” şeklinde başlarken, iyiliğe evvela kimlerin layık olduğunu belirtir. Nisa Suresi’nin 36. ayet-i kerimesinde de Mevla; “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin...” buyurur.
Gerek ayet-i kerimelerde ve gerekse hadis-i şeriflerde annelerimizin, babalarımızın ve diğer yakınlarımızın haklarına özellikle vurgu yapılmışken, halisane hizmet niyeti ve mesuliyeti taşıyorsak bu kişilere karşı daha titiz davranmamız gerekmez mi?

Bu çerçevede, bir genç kızın veya delikanlının ihtiyaç halindeki annesinin yahut babasının ihtiyacını gidermeden farklı hizmet çalışmalarını daha mühim görmesi söz konusu olabilir mi? Olmamalı; zira anne ve babasının hayır duasını alan evladın sırtı yere gelmez biiznillah. Aynı şekilde bir hanımın, rızası olmadığı halde eşine her öğün kahvaltılık çıkarıp dışarıda koşuşturması, ev içi her türlü sorumluluğunu hizmet için askıya alması ve yine bir erkeğin, hanımının ve çocuklarının haklarını hafife alıp “hizmet ediyorum” diyerek gece geç saatlere kadar yuvasından ayrı kalması hizmetin meşruluğuna, hayrına gölge düşürür.  Bu türlü davranışlar her şeyden evvel güzel bir mümin olmamıza ket vurur. Bununla da kalmayıp hizmetin yara almasına sebep olacağı gibi aile içi uyumsuzlukların, kırgınlıkların baş göstermesine de zemin hazırlar. Böylece sorumluluklarımız dahilinde yerli yerinde olması gerekenler aksamaya başlarsa, dışarıda aranan hizmet nimeti, evlerimize külfet olarak döner.

HİZMET VARSA DENGE DE OLMALI

Gariptir ki başkalarına hizmet ettiğimizde nefsi bir “seçilmişlik” hissine kapılabiliyorken, elimizin altındakilerin, birinci dereceden yakınlarımızın hizmetini gördüğümüzde, haklarına riayet ettiğimizde o seçilmişlik hissinden eser kalmıyor. Aksine onları, dışarıdaki hizmetlerimiz için önümüze konulmuş birer engel olarak görebiliyoruz. Ve bu da bizi “Nasılsa onlar benden gelecek sıkıntıya katlanırlar, ben başkalarının sıkıntısına derman olayım” düşüncesinde ısrarcı olmaya itebiliyor. Oysa biz, annemizin, babamızın, eşimizin, çocuğumuzun hizmetini görmek için seçilmiş değil miyiz?  Öyleyiz ama nefsimiz boş bir anımızı yakalayıp niyetimize ve hedefimize çelme takmadıkça…

Bizi olgunlaştıracak, halimizi güzelleştirecek hizmetten vazgeçemeyeceğimize göre, hem annemizin, babamızın, hem de eşimizin, çocuğumuzun ve diğer yakınlarımızın haklarına riayet ile birlikte farklı hizmet çalışmalarını nasıl sürdüreceğiz?  Bu sorunun cevabı ve belki de sorunun çözümü kişilerin içinde bulundukları şartlara göre değişiklik gösterebilir; bu nedenle detaya girmekten fayda hasıl olmayabilir. Fakat esasını; “mesul olduğumuz kişilerin gönüllerini edip rızalarını almak, birbirimize karşı müsamahalı olmak (özellikle hanımların kocalarının yaptıkları hizmetin sevabına ortak olduklarını bilip fedakarlık göstermeleri), dar vakitlerde bile kaliteli zaman geçirmeye gayret etmek, yapılışı gereği geniş vakte yayılması mümkün olan işleri ertelemek, planlı ve programlı olmak” şeklinde toparlamak mümkün sanırız.

Neticede, “İyilik adetini kimseye karşı asla bozma! / İyiliğe güç yetirdikçe ve günler aktıkça” diyen şairin nasihati doğrultusunda yeniden hatırlayalım: Nefsimizin ıslahı hizmetten, hizmet de güzel geçim, iyilik gibi hasletlerden geçtiğine göre hizmet etmede kişi seçme lüksüne sahip değiliz. Bununla birlikte haklarını yerine getirmede önceliği olanlara karşı mesuliyetimizi ihmal etmeden, hayır ve hizmete onlardan başlayarak hizmetimizi dengede tutabiliriz

Huriye KARNAP