- Herkesin arayıp durduğu taraf !

Adsense kodları


Herkesin arayıp durduğu taraf !

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafız_32
Sat 23 October 2010, 12:21 pm GMT +0200
351. Herkesin arayıp durduğu taraf!

Müstef'ilün, Fe'ülü, Müstef'ilün, Fe'ülün,
(c. II, 841)

• Yine devlet güneşi, tekrar gökyüzüne geldi. Yine canların arzusu can yolundan göründü.

• Allah'ın lütfuyla yine cennet kapıları açıldı. Her rüh, boğazına kadar kevser havuzuna daldı.

• Padişahların kıblesi olan o padişah geldi. Aydan daha yüce, daha üstün olan, o "ay" yine doğdu.

• Sevdadan başları dönenlerin hepsi de, selam durmak için atlara bindiler. Çünkü o eşsiz padişah ordunun tam ortasına geldi.

• Herkes, her şey, şu kara toprağın bütün cüz'leri bile, onun güzelliğine hayran oldular da onların hepsinin gözleri kamaştı. "Kalkın, mahşer zamanı geldi" diye ötelerden, mekansızlık aleminden gelen sesi duydular.

• Keyfiyete sığmayan o ses, ne içerden, ne dışardan, ne sağdan, ne soldan, ne arkadan, ne de önden geliyordu.

• "Peki", dersin; "0 ses nereden, ne taraftan geliyordu?" Herkesin arayıp durduğu taraftan geliyordu. Yine dersin ki: "Yiizümü o tarafa çevireyim." Sana bu baş nereden geldiyse, yüzünü o tarafa çevir!

• Meyvelere olgunluğun, güzel renklerin, hoş kokuların verildiği tarafa, adi taşlara mücevher vasfını bağışlayan, ihsan edilen tarafa!

• Gönlümüze düşen bu sevda, bu yanış, oradan parladı geldi. Bu hüküm, başımıza övünülecek bir taç gibi kondu.

• Canın bu hali anlatmasına izin yoktur. Eğer izin çıksaydı da söz söyleseydi, nerede bir kafir varsa, küfürden kurtulurdu.

•Kafir bile bir derde, bir sıkıntıya düşerse, o tarafa yönelir. Bu tarafta bir dert görünce, o tarafa inanır.

• Hakk'ın sevgisiyle dertlı ol da, o dert sana kılavuz olsun, alsın seni o tarafa götürsün. 0 tarafa ki, dertli olan, dertten bunalan ancak o tarafı görür.

• 0 yüceler yücesi padişah kapısını sımsıkı kapamıştı. Sonra Hz. Adem'in eski püskü hırkasına bürünerek, bu gün kapıdan dışarı çıktı.

 

352. Sen, madem ki aşkın acılarına dayanamıyorsun, git uyu!

Müslef'ilün. Fe'ülün, Müstef'ilün, Fe'ulün.
 (c. II, 842)

• Ey aşıklar, güzellikte herkesten üstün olan, o ay yüzlü sevgiliden size bir haber var!

• Sizin için o, bir kulun yüzüne bir satır yazı yazmıştır. Burada onu okumak isteyen kim varsa gelsin, o yazıyı okusun.

• Safranla yazılmış olan bu yazı canın sırrı olup her harfi gönle yeniden bir ateş düşürmektedir.

• Biz, bu bucağa sığmışız, aşka düşmüşüz, yamalı hırkaya bürünmüşüz. Biz  neredeyiz? Halk nerede? Fakat o boğazımızdan tutmuş, bizi çekiyor.

• Elsiz ayaksız, bir top gibiyiz. Onun bulunduğu tarafa yuvarlanıyoruz. Saçlarının çevgeni, bizi otarafa doğru koşturuyor.

• Biz bu tarafa koşunca, çevgeni yakalar, bizi kendi tarafına çeker; söyle bakalım bu sırrı kim bilir?

• Ne tarafta olursam olayım, ben mestim. Onun çevgenine aşığım, hükmünü yürütünceye kadar yokluğun içinde ben varım.

• Sen, madem ki, aşkın acılarına dayanamıyorsun, bezmişsin, usanmışsın. Git, uyuyanlara uy, onlarla beraber yere baş koy, yat uyu! Çünkü, üşüyüp donanları uyku alır, onları kurtarır. :

 

353. Dünyanın vefasızlığı

Müstefilün, Fe'fliün, Müstefiliin, Fe'ülüıı,
(c. II. 849)

• Değerli, aziz bir varlık olduğun için seni gözlerine aldılar, gözlerinde sana yer verdiler. Fakat dünyanın vefasızlığını gördün ya, sana gözlerinde yer verenlerin hepsi de gitti. Seni yapayalnız bıraktılar.

• Ey yabancılara değil, kardeşlerine emanet edilen Yusuf! Onlar seni sattılar, hem de çok ucuza sattılar. Işte kardeşler bile insanlara vefasız davranıyor.

• Bu yüzdendir ki, dünyanın vefasızlığını görenler, bir an önce öteki dünyanın yoluna düşmeyi uygun buldular da, yaşayışı terk edip gittiler.

• Sen görmüyorsun ama, gizliden gizliye senin çok düşmanın var. Kurtulmak için hilelere baş vurdun ama, işe yaramadı. Onlar seni mat ettiler.

• Görünmeyen padişahlar, velîler, senin perişan halini gördüler de, sevgilerinden ötürü lutfettiler, hepsi de sana dua ettiler.

 

354. Balık, süt emen çocuk gibidir, deniz de süt emziren dadıya benzer.

Müstef'ilün, Fe'ülün, Müstef'ilün,
,(c. 11, 853)

• Denizin balığa hiç ihtiyacı yoktur. Çünkü denize göre balık, değersizdir,çok küçük bir şeydir.

• Ey benim canım, sen bazen uçsuz bucaksız denizde balık bulamazsın ama,Hakk' ın sonsuz mana denizinde pek çok balık vardır.

• Balık süt emen çocuklar gibidir. Deniz ise süt emziren dadıya benzer. Aciz çocuk daima süt için ağlar durur.

• Her şeyden feragat etmiş olan, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan denizin balığa bir meyli varsa, bir sevgisi olursa, bu hal balık için büyük bir lütuftur, büyük bir keremdir.

• Deniz kendisine meyli olduğunu anlayan balığın sevincinden ötürü arşın üstüne çıkmış gibi olur.

• Deniz hiç kimsenin işine önem vermez, aldırmaz, ama o balık bir işarette bulunursa, bir emir verirse, onu dinler ve sözüne uyar.

• Büyük bir inayete mazhar olan o balık sanki bir padişahtır. 0 uçsuz bucaksız deniz de ona vezir olrnuştur. Onun emrine baş eğmiştir.

• Birisi cür'et eder de, ona balık adını takarsa, denizin her damlası onu kahretmek için bir ok haline gelir.

• Daha ne vakte kadar, üstü kapalı rumuzlarla konuşacaksın. Rumuzlu konuşman insanı şaşırtıyor. Daha açık söyle de gönül gözü gerçeği görsün ve anlasın.

• Herkesin kendisine hizmet ettiği Şemseddin hem efendidir, hem de çok büyük bir varlıktır. Tebriz şehri onun yüzünden misk ü anber olmuştur. !

• Bütün dünyada bulunan dikenler, onun lütuflarını görselerdi, dikenliklerini kaybederler, kimseyi incitmeyen yumuşak ipek olurlardı.

• Sunduğu manevî şarapların ve yüzünün güzelliğinin verdiği mestlik yüzünden, canımın kendisinden haberi olursa, canım çıksın gitsin, ben o canı istemiyorum.

355. Sen bizi aşkta ara, aşkta bul!

Müstefilün, Fe'filün, Müstefilün, Fe'ulün,
 (c. II, 843)

• Aşk yoluna düşenlerin diri olmaları gerek. Ölü aşık olabilir mi? Diri olan kimdir biliyor musun? Aşktan doğan kişi!

• Aşk yolunda yol kesenler var. Bunlar nefislerine hakim olamayan kadın yol arkadaşlarıdır. Kınalı ayaklar, bu yola yaraşmaz. 0 çeşit ayaklarla bu aşk yolu aşılmaz.

• "Nefsini yenen, şehveti ayak altına alan bir kahraman elini uzatsın; işe girişsin!" diye savaş davulu çalınmaya başladı. Aşkın davetiyle koca bir ordu toplandı.

• Nefsine hakim olan kahramanın gürlemesi, lafla değildir. Gönülden gelir. Can, buluttan doğan şimşek gibi, bedenden çıkar, fakat bir an bile aynı halde kalamaz.

• Nefsine hakim olan kişinin başını ecel kılıcı asla kesemez. Çünkü bu baş yücelmiş, ta arşa kadar ulaşmıştır.

• Nefsanî arzulardan temizlenmiş gönle, elem, keder, gam, gussa giremez. Dünya gamları onun neşesini artırır.

• Onun asık suratı önünde derya çırpınır durur. Halbüki o ilkbahar bulutları gibidir. 0 ağlar, alem onunla güler, tatlılaşır. 0 kendini öyle gösterir suratını asar. Onun arslanı, ceylan aramaz. Çünkü onun ceylanı odur. Allah'ı inkar eden kişi bu hakîkatleri anlamaz da, bu yaylada çok otlar yer, diken geveler.

• Sen bizi aşkta ara, aşkta bul! Aşk da nerede; bazen ben onu methederim, bazen de o beni metheder.

• Ve hiddet denizinde o sedef gibi açarsa, ben ve biz deryasını bir damla gibi yutar, yok eder.

 

356. Bir güzelden, başa hoş bir mestlik gelir de, artık gönül taç, taht aramaz.

Müstef'ilün, Fe'üliin Müstefilün, Fe'ülün, 

(c. II, 848 )

• Mahmur gözlerini görünce, gönülde karar kalır mı? Ayın on dördü gibi parlak olan nürunu görünce gökteki ayı kim hesaba katar?

• Senin cana canlar katan gül bahçen, can bahçesine gülünce güllerde akıl mı kalır? Dikenlerde dikenlik mi kalır?

• Senin aşk padişahının casusu, bir gönle girince orada aşktan başka kimseye yer kalır mı?

• 0 zaman ne neşeli, ne mutlu zamandır ki, baht yaver olur da, can beden hapsinden kurtulur gelir, senin kucağını oturur. Cansız kalan beden de bir köşede kalır.

• Öyle eşsiz bir güzelden başa hoş bir mestlik gelir de artık gönül taç taht aramaz olur. Ar ve haya da kalmaz.

 

357. Sensiz ben altın kadehle cennet şarabı içsem zevk duyamam!

Müstef'ilün, Fe'ulün, Müstef'ilün, Fe'ilün,
 (c. II, 857)

• "Nasılsın; ne işle meşgulsün?" diye sordun sevgilim! Seninle beraber olunca, iş güç kalır mı? Sen olmayınca da bir iş yapmak istesem, Allah'a yemin ederim ki, inlemeye başlarım. Ancak elimde bu kalır.

• Sensiz ben, altın kadehle cennet şarabı içsem zevk duyamam. Bana ancak baş ağrısı verir, bende mahmurluk, sersemlik kalır.

• Sen, uçsuz bucaksız bir ırmaksın. Cihan da bir köprü. Uçsuz bucaksız bir ırmağın üstüne köprü kurulabilir mi? kurulsaydı, bu köprüden geçilebilir miydi?

• Alemde dört mevsim vardır. Her mevsim de öbürüne zıt! Dört düşmanla ayrı ayrı savaşmaya can dayanır mı? Huzur kalır mı?

• Ey güzelliğin baharı olan sevgili, sen gel, mevsimlerin aslı sensin. Gel de, birbirine zıt olan bütün mevsimler yansın, yok olsun. Senin güzelliğin baharın hükmünü yürütsün, dünyada yalnız ilkbahar kalsın.

 

[size=104pt]358. Bir ateş sıçradı, gönül evini yaktı.

Müfte'ilün, Fa'ilat, Müfte'ilün, Fa'ilat.
 (c. II, 881)
[/size]

• Ah bana bir kere daha aşk ateşi düştü. Bu deli gönül yine yüzünü ovalara doğru çevirdi.

• Ah, aşk denizi bir kere daha dalgalandı. Sanki, gönlümden her tarafa kan  çeşmeleri akmaya başladı. 

•Ah bir ateş sıçradı, gönül evini sardı. Yanan gönül evinin dumanı gökleri 'kapladı. Benim ateşim de o rüzgarla alevlendi.

• Gönül ateşi kolay değildir. Hiç kınama! Ya Rabbî! Feryadıma yetiş, gönül ateşinden feryat, feryat!

• Endişe orduları ormanlardan çıktı. Takım takım gönlüme doğru hücuma . Hepsi de benim gamlı oluşumdan neşe ve sevinç içindeler.

• Ey parlak ve içli gönül, sen bütün gönüllerin emîrisin. Aşkın yakıcı güçlü ateşine karşı sabrı kalkan edindin de muradına erdin.

• Yaş olsun, kuru olsun, herkesin gözü birbirinin üstündedir. însanlar birbirlerine bakakalmışlardır. Senin gözün öyle değildir. Senin gözün Allah'a yönelmiştir. Bu yüzden herkesin gözü artık sana baksın.

• Senin elin, Allah'ın elidir. Senin gözün Allah'ın mestidir. Kullarının Rabbi Allah'ın gölgesi, herkesin üzerinde ebediyyen bakî kalsın.

• Halkın iniltisi, feryadı senin sevgindendir. Sizinki kimdendir? Neredendir? Bütün bunlar aşktan doğdu. Acaba aşk nedendir?

• Ey Hakk'ın ve dinin Şems'i, ey varlık mülkünün sahibi, aşk dünya kuruldu kurulalı senin gibi bir padişah göremedi.

 

359. Aşk, insanı kılıç olmadan, darağacına asmadan öldürür.

Mef'ulü, Fa'ilatü, Mefa'îlü, Fa'ilat
 (c. II, 872)

• Bu aşk, hep akıllı, hep uyanık kişileri öldürür. Hem de kılıç olmadan baş keser. însanı darağacına asmadan öldürür.

• Biz misafirini yiyen bir kimseye misafir olduk. Dostu öldüren birisine dost olduk.

• Aşk, Yüsuf gibi görünür, kurtlar gibi parçalar. Mü'min gibi görünür, kafır gibi öldürür.

• Bize sevgi gösterse de, yahut öldürse de acıyarak, usulüne göre öldürsün diye ona gönlümüzü verdik.

• Hayır hayır, o bakışıyla bir çok aşık öldürür ama, nefesle ölüyü bile diriltir.

• Bırak, varsın seni öldürsün. Aşk bir bakıma ab-ı hayat değil midir? Acı yüz göstermeye kalkışma. 0, bal gibi tatlılıkla adam öldürür.

• Himmetini yükselt, aşkın öyle bir himmeti var ki, ancak seçkin padişahları .ve "ahrar"ı öldürür.

• Bir geceye benzer. Sanki biz, yeryüzünün gölgesiyiz. Halbuki o güneştir. Geceyi, parıl parıl parlayan gündüz kılıcıyla öldürür.

• Gece zencisi bir hırsız gibi aklımızı aldı götürdü. Sabah polis geldi de, o hırsızı tuttu öldürdü.

• Gece geldi; doğudan batıya kadar bütün alemi karanlık kapladı. Fakat gündüz geldi; onların hepsini de birden öldürdü.

• Hasılı bana da, bu mestlik gül bahçesinden geliyor. Bülbül gibi gül bahçesinden ayrı düşmek beni öldürüyor.