- Hayatın anlamını Kur′an’dan öğrendim

Adsense kodları


Hayatın anlamını Kur′an’dan öğrendim

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
ehlidunya
Sun 22 July 2012, 06:02 pm GMT +0200
MÜSLÜMAN OLDUKTAN SONRA “ABDÜLKERİM” ADINI ALAN ALMAN GENCİ:



 Hayatın anlamını Kur′an’dan öğrendim    

HER ŞEYİN ARTIK BİR ANLAMI VARDI. HAYATIN ANLAMINI FARK ETMEYE BAŞLAMIŞTIM. ALLAH BUNU KUR′ÂN-I KERİM′DE TEK BİR ÂYETLE ŞÖYLE BİLDİRMİŞ: "BEN İNSANLARI VE CİNLERİ BANA KULLUK ETSİNLER DİYE YARATTIM." BENCE HAYATIN ANLAMI İŞTE BU. KİM BİLİR, KAÇ FİLOZOF "HAYAT" KONUSUNDA KAÇ KİTAP YAZDI, KİM BİLİR HAYAT KAVRAMI KAÇ YÜZYIL TARTIŞILDI. AMA KUR′ÂN′I KERİM′DEKİ BU ANAHTAR CÜMLEYİ AÇIK
VE DURU BİR ŞEKİLDE KAÇ TANESİ BULABİLDİ?
 
 MÜSLÜMAN OLDUKTAN SONRA “ABDÜLKERİM” ADINI ALAN ALMAN GENCİ: Hayatın anlamını Kur′an’dan öğrendim

1987′de, Almanya′nın güney batısında olan Metting′de doğdum. Metting′ de Hautschule okulunu bitirdikten sonra ekonomi okulu olan Wirtschaft-Gymnasium’a gittim. Babam elektrikçi, annem terzilik yapmaktadır. İki kardeşim daha var. Kız kardeşim 22 yaşında. Kendisi zihinsel ve bedensel engelli. Erkek kardeşim de 14 yaşında.
Ergenlik dönemim çok sakin geçti. Disko ve bunun gibi yerlere giden biri değildim. Etrafımdakiler de öyleydi. Çok arkadaşım yoktu. Ama olanlar da sağlam arkadaşlarımdı. Birlikte çok şeyler yapıyorduk. O arkadaşlarımdan ikisi en iyi arkadaşlarımdı. Biri Kosova’dandı, ama dinini yaşamıyordu. Diğeri ise Alman Ruslarındandı. Ben hep onlarla beraberdim. Okul hayatımda, özellikle lise de, öğretmenlerimle çok iyi anlaşıyordum. Onlar bana çok şeyler öğrettiler. Meselâ İngilizceyi çok iyi öğrendim. Sonraki okullarım da öyle oldu diyemem. Ama lise yıllarım çok güzeldi. Sakin bir insanım. Konuştuğum zaman boş konuşmam. Konu dünyevî ise çok konuşmam; ama dinî ise o zaman coşuyorum. Güvenilir biri olduğumu sanıyorum. Camideki genç kardeşlerimizden birisi bir gün, “Aramızda en güvenilir Abdülkerim” demişti. Bu beni sevindirdi.
İslâm dini hakkında hiçbir şey bilmiyordum. İslâm’la ilgilenmeye başlamadan önce sadece bir yerde siyah örtülü bir ev olduğunu biliyordum ve o siyah örtünün altında ne olduğunu çok merak ediyordum. Bir de orada bir taş olduğunu ve Cennet′ten geldiğini duymuştum. “Acaba nasıl bir şey” diye çok merak ediyordum. Demin de dediğim gibi, bir Müslüman arkadaşım vardı, ama maalesef dinini yaşamıyordu. Onun hakkında kötü konuşmak istemem, ama bana hiçbir şey öğretmedi. 2006 senesinde İslâm’la ilgilenmeye başlayana kadar fazla bir şey bilmiyordum.

TEK VE BİR OLAN "ALLAH"A İBADET ÇOK BÜYÜK BİR NİMET
Hıristiyan bir aileden geliyordum, ama çok dindar değildim. Ben bilime inanıyordum. Ateisttim diyebilirim. İnsanların maymundan geldiğine kesin inanıyordum. Annem bazen kendini iyi hissetmediği zaman duâ ediyordu, babam ise öyle değildi. Anlayacağınız dindar bir evde büyümedim. Dinin, Müslüman olana kadar, benim hayatımda hiçbir önemi yoktu. Küçükken ailemle kiliseye gidiyordum, ama büyüdükçe canım sıkıldığı için gitmeyi terk ettim. “Ne işim var orada?” diye düşünüyordum. Zaten Hıristiyanlığa hiçbir anlam veremiyordum. Bugün Müslümanların muhakkak gündeme getirmeleri gereken büyük bir olgu da İslâmiyet’te tek bir “İlâh”a inanılıyor olmasıdır. İslâm dininde tek bir ilâha inanmak varken, Hıristiyanlar Allah’ı üçe bölüyorlar. Elhamdülillah, Müslümanlar olarak bizler sadece tek ve bir olan “Allah”a ibadet ediyoruz.  Bu çok büyük bir nimet.
Hayatın anlamı: “Ben insanları ve cinleri bana kulluk etsinler diye yarattım.”
İslâmiyet i seçme süreci benim için hayatımda yaşadığım bir devrim diyebilirim.
Bakınız, bu önemli olay şöyle gelişti:  Bahsettiğim gibi, Kosovalı arkadaşım yılbaşı tatilinde bana Kosova’da olan bir kaç olayı anlatmıştı. Kendi kendime “Bu anlattıkları doğruysa, muhakkak bir Allah ın olması lâzım” dedim. O zamanlar Allah’a inanmıyordum. Anlattıkları şeylerden bazılarının internette olduğunu biliyordum. Aradım, ama bulamadım. Bir kaç ay hiç ilgilenmedim. Sonra yine aklıma geldi, internette yine o videoyu aradım. İstediğimi bulamadım, ama başka bir tane buldum. O videoyu da çoğunuz izlemişsinizdir. Bir aslan “Allah!” diye bağırıyor. Ben o videoyu izlediğim zaman tüylerim diken diken oldu. Gariptir; o zaman İslâm’la ilgilenmeye başladım. Kur’ân aldım ve okudum. Sohbetler dinlemeye başladım. Günlerim bir süre bu şekilde geçti. Geçen günlerle birlikte ben de olgunlaşıyordum.
Her şeyin artık bir anlamı vardı. Hayatın anlamını fark etmeye başlamıştım.
Allah bunu Kur’ân-ı Kerim’de tek bir âyetle şöyle bildirmiş: “Ben insanları ve cinleri bana kulluk etsinler diye yarattım.” Bence hayatın anlamı işte bu. Kim bilir, kaç filozof “hayat” konusunda kaç kitap yazdı, kim bilir hayat kavramı kaç yüzyıl tartışıldı. Ama Kur’ân’ı Kerim’deki bu anahtar cümleyi açık ve duru bir şekilde kaç tanesi bulabildi? Kendi kendime, “Ölümden sonra ne olacak?” diye sorduğumda, Yüce Allah’ın bunu bana Kur’ân’da söylemiş olduğunu fark ettim. Sadece açıp okumamız gerekiyor. İslâm’da her şeyin bir anlamı ve bir cevabı var.
DÜNYANIN EN GÜZEL ŞEYİ: MÜSLÜMAN OLMAK
13 Temmuz 2007′de Müslüman oldum elhamdülillah. 2007’nin ikinci ayından itibaren zaten Cuma namazına gidiyor, günde 5 vakit namaz kılıyordum. O gün yine camideydim ve imamı bekliyordum. Ona Müslüman olmak istediğimi söyleyecektim. Kendi imamımız hastanede olduğu için yedek imam vardı. Yedek imam camiye geldi. Ona yaklaştım ve “Müslüman olmak, şahadet getirmek istediğimi” söyledim. Beni galiba anlamadı. “Bana kimse bir şey demedi” dedi. Bende ona: “Cuma günü Müslüman olmak istiyordum. Şimdi, bir hafta daha mı bekleyeceğim?” dedim. Gerçekten de, bu günü sabırsızlıkla ve heyecanla bek lemiştim. Hoca bana öyle söyleyince çok üzüldüm, nerdeyse ağlayacaktım. Bir hafta daha bekleyeceğimi sandım. Aslında istediğim zaman Müslüman olabilirmişim meğer.
İmam “Haydi gel, çay içelim” dedi. Kahveye gittik. Bana “Müslüman olmak nasıl bir duygu?” diye sorunca ona “Ben daha Müslüman değilim” dedim. “Müslüman olmak ister misin?” dedi. Ben de zaten hazırdım, hemen kabul ettim ve kahvehanede Müslüman oldum. Müslüman olduktan sonra Müslüman olduğuma inanamıyordum. O kadar büyük bir şeye sahip olmuştum ki inanamıyordum. Dünyanın en güzel şeyine bu kadar çabuk mu sahip olacaktım? Bu bana anlatılamayacak bir mutluluk vermişti. Bu mutluluğu ruhumun derinliklerinde öyle güzel bir coşkuyla hissettim ki, Mekke’de Kâbe’nin önünde durduğum zaman da aynen böyle olmuştu, inanamamıştım. Artık İslâm’la daha çok ilgileniyordum. Sünnetleri öğrendikçe Peygamberimizi (asm) daha çok tanımak ve yaptıklarını daha çok, daha çok yapmak istiyordum.

KUR′ÂN TEZAT İÇERMEYEN, İNSANLARA YOL GÖSTEREN MU′CİZEVÎ BİR KİTAPTIR
Bir İlâha inanılan tek din İslâm’dır. Diğer dinlere baktığımız zaman çoğu putlara tapıyorlar. O putlar hiçbir şey yapamaz. Hıristiyanlar Allah′ı üçe ayırmış. “Baba, oğul ve kutsal ruh”. İslâm’da öyle değil. Ben İslâm′ı araştırdım. Aynı zamanda İncil’i de zamanında çok araştırdım. Hıristiyanlıkta ne kadar çok tezatlar bulunduğunu gördüm. Ama Yüce Kur’ân-ı Kerim’de en ufak bir tezat bulamazsınız. Ayrıca Kur’ân’da birçok bilimsel mucize var. Kâinatın genişlemesine baktığımda “sübhanallah” diyorum. Allah bize doğruları gösteriyor. Şimdi de Allah bize sürekli doğru yolda olduğumuzun işaretini veriyor. Hayatımızda var olan her şey de İslâm’ın hak din olduğunu ve diğer yolların Cehennem ateşine gittiğini görüyoruz. İslâm’ı, tek Allah inancına sahip bir din olduğu için seçtim. Diğer büyük dünya dinlerine, yani Hıristiyanlık ve Yahudiliğe bakarsak, tek Allah inancının olmadığını görürüz. İslâm’da sadece Allah’a ibadet ediyorsun. Affedilmek istiyorsan sadece Allah’tan af bekliyorsun. O her şeyin sahibidir, affedicidir. Hıristiyansan rahibe gidip ona günahlarını anlatıyorsun, o da sana “10 kere Meryem’e duâ et, o zaman affedileceksin” diyor. Bu ne biçim bir affedilmektir? Yahudilik başta olmak üzere, diğer dinlere baktığınız zaman, o yörenin eski kültürünü dinlerine eklediklerini fark ediyorsunuz. Ama İslâm’da böyle bir şey yok. Sadece Kur’ân ve sünnetin saf, duru iman anlayışı var.
Kur’ân-ı Kerim’i ilk olarak Müslüman olmadan önce Almanca mealinden okumuştum. Şu an Arapça okuyorum. Kur’ân’ın Allah kelâmı olduğunu hemen anlıyorsunuz. Herhangi bir Arapça metinle kıyasladığınızda aradaki farkı görüyorsunuz. Kur’ân’ın bambaşka bir şey olduğunu fark ediyorsunuz. Kur’ân’ı okuyunca tarif edemeyeceğim duygular oluşuyor içimde.
“Hayır sandığınız şeyler de şer, şer sandığınız şeylerde de sizin için hayır olabilir” âyetini zor zamanlarda düşünüyor ve diyorum ki, “Belki bundan iyi bir şey çıkar.” Gerçekten de öyle oluyor. Kötü bir şey derken sonucunda iyi bir şey çıkabiliyor. Zor durumlarda bunlar hep aklınıza geliyor. Size teselli vererek yol gösteriyor.

ÇEVREMİN TEPKİLERİ
Metingen’de doğdum. Orası çok büyük bir yer değil. Halkı koyu Katoliktir. Oraya gittiğim zaman sakalım ve kıyafetim yüzünden çok dikkat çekiyorum. Metingen’de artık iki tür Müslüman var: Birisi dünyayı dinine tercih etmiş, dinin gereğini yerine getirmeyen tıpkı dinsizler gibi yaşayan, içki içen, zina yapan, faiz yiyen sözde Müslümanlar... Diğerleri ise, Kur’ân ve sünneti kendisine ölçü edinmiş, İslâm’ın emirlerini yerine getirmeye çalışan Müslümanlar... Diğerleri zaten gelişi güzel yaşayıp gidiyorlar. Ben bir şeyin farkına vardım. Meselâ benim patronum çok dindar bir Hıristiyan, onunla çok iyi anlaşıyorum. Diğer Hıristiyanlarla da çok iyi anlaşıyorum, ama ateistler öyle değil. Hıristiyan arkadaşlarım Müslüman olmamı kabullendiler, ama şu an onlarla fazla görüşmüyorum. Daha çok Müslümanlarla olmayı tercih ediyorum. Müslüman olmayanların yanında kendimi iyi hissetmiyorum. Müslümanların arasında benim için ailemden bile daha önemli insanlar var. Müslüman olduğum zaman bana çok yardım ettiler. İlk Ramazanımda hep onlara gidiyordum. “Ne zaman istersen gelebilirsin” diyorlardı. Yeni Müslüman olan birisi için bu çok güzel ve önemli bir şeydir. Çünkü o kişi bütün hayatını geride bırakıp yeni bir başlangıç yapıyor. Onu kabul eden ve ona yardım eden birilerinin olması çok güzel.

SANKİ YENİDEN DOĞDUM
İslâmiyet sayesinde yeniden doğmuş gibi oldum, hayatım anlam kazandı. Müslüman olmadan önceki hayatım çok değişikti. Benim için İslâm yeni bir başlangıç oldu. Eski hayatımı geride bıraktım ve yeni bir hayata başladım. Yeni doğmuş gibiydim. Hayatımın artık anlamını bulduğunu ve kalbimde bir sevinç olduğunu görüyordum. Allah’a inanmadığım zaman içim bomboştu, şimdi ise kalbim tamamen huzur ve mutluluk dolu. Mutlu olmak için içki içmek ya da diskoya gitmek gerekmiyor. Alkol içince ağzın mutlu, namahreme baktığın zaman gözün mutlu; ama sana hayat veren kalbin mutlu değil.  İslâm′a göre yaşadığın zaman için huzurlu oluyor, her yanın mutluluk doluyor. İslâm’a göre yaşamayan insanları gördüğüm zaman, hayatlarının bomboş bir kutu gibi olduğunu düşünüyorum. Pazartesi′den Cuma′ya kadar çalışıyorlar. Hafta sonu içki içiyorlar. Yine baştan başlıyorlar. Hep aynı boşluk... Müslümanlar için her gün, her an güzel. Ben şunun farkına vardım ki, Müslüman olduktan sonra küçük bir çocuk gibi oluyorsunuz. Ruhen ve bedenen büyüdüğünüz gibi, İslâmî yönden de büyüyorsunuz. En başta sakalımı uzatacağımı, böyle kıyafetler giyineceğimi tahmin bile edemezdim, ama her şey sırasıyla oluyor. Her şeyi yavaş yavaş ve zamanında yapmanız gerekiyor. Birden her şeyi yapmaya çalışırsanız zorlanabilirsiniz. Sırasıyla giderseniz Allah′ın izniyle en yukarıya ulaşırsınız.
Beşerî yasalar ya da diğer dinler, İslâm’ın Hacda tesis ettiği  “evrensel birliği” ve “ümmet” bilincini sağlayamıyor.
Umre yaptım elhamdülillah. Mekke ve Medine’ye gittim. Camideki gençlik grubuyla gitmiştik. Sevdiğin insanlarla gitmek daha da güzel oluyor. Nisan ayının başında oraya vardık. İlk hafta Mekke’de, sonraki hafta ise Medine’deydik. Kâbe’ye giderken çok duygusal anlar yaşadım. Çünkü herkesin namaz kıldığı yöne doğru gidiyorsun. Dış duvarını görüyorsun ve biliyorsun ki içerisinde Kâbe var. Bir öğle namazı vakti orada namaz kıldık, sonra içeri girip Kâbe’nin karşısında durduk. O kadar muhteşem bir şey ki, insan o an ne yapacağını bilemiyor. Aklıma gelen bütün duâları yaptım. Bambaşka bir şey.
Kâbe′ye, hava çok sıcak olduğu için kalabalığın az olduğu öğle vaktinde gidiyorduk. 3 metre uzaklıkta tavaf yaptık, Kâbe′ye sarılıp dokunduk. Umreye gitmeden önce orada yapmak istediklerimle ilgili dileklerim vardı ve hepsi gerçekleşti. Ben hep Şeyh Sudeysi′nin arkasında namaz kılmak istiyordum. Sabah namazında ilk sıralarda imamın 5-6 metre arkasında namaz kıldım. Bunlar çok güzel şeyler. Kafilemizle Hira Dağı′na çıktık. Akşam namazı vaktiydi ve Peygamberimize (asm)  ilk vahiy geldiği yerde namaz kıldım.
 Medine’de, Ravza’da namaz kıldığınız zaman, Cennet′te namaz kılmış gibi kabul ediliyor. Düşünsenize bu büyük mükâfatı... Peygamber Efendimizin (asm) mezarının olduğu yerde duruyorsunuz. Ne düşünüp, ne diyeceğinizi bilemiyorsunuz. O kadar değişik bir şey ki bu, tarif edilemez. İslâmı yaşamayan Müslümanlar bence büyük bir mesuliyet içerisindeler. İnsanlar, Efendilerin Efendisi (asm) o büyük Peygamber (asm) sanki hiç yaşamamış gibi davranıyorlar. Onun sünnetini terk ediyorlar. Peygamberi ve Allah’ı seviyorum, Müslümanım diyorlar, ama sünnetine uymuyorlar.
İnsanlar değişik kültürlerden, değişik ülkelerden geliyorlar. Ama İslâm insanları Hac′da birleştiriyor. Kültür ve dil farkları ortadan kalkıyor. Orada hiç tanımadığın insanlara sarılıyorsun. Tanımadığın insanlarla aynı safta namaz kılıyorsunuz. Mekke ve Medine’de İslâm kardeşliğinin sağlamlığını tekrar anlıyor ve görüyorsunuz. Aslında her yerde öyle olması lâzım, ama olmuyor.
Hac′daki İslâm birliğini sadece İslâm tesis edebiliyor. Ne insanlar tarafından yapılan yasalar, ne de başka dinler bu “evrensel birliği” ve “ümmet” bilincini sağlayabiliyor.
Peygamberimizin (asm) dediği gibi, Kitap ve sünnet ipine sıkı tutunmamız, emirlerini hayata geçirmemiz lâzım.
Yeni Müslüman olanlara yönelik faaliyetler yapılması çok acil bir ihtiyaç.
Almanya’da birçok Türk Derneği var. Ama her şeyi Türkçe yapıyorlar. Bazen oraya neden gidiyorum diyorum. Çünkü hiçbir şey anlamıyorum. Sadece arkadaşlarımla birlikte olmak için gidiyorum. Elhamdülillah son zamanlarda Müslüman olanların sayısı arttı. Yeni Müslüman olanlara yönelik faaliyetler yapılması çok acil bir ihtiyaç.
Müslüman’lara tavsiyem şudur: öncelikle, Türkiye’de veya diğer Müslüman ülkelerde Müslüman olarak dünyaya gelenler, İslâm’a göre yaşasınlar. Allah onlara istedikleri her şeyi verecektir. Allah onlara bir çıkış yolu gösterecektir. Sonradan Müslüman olan kardeşlerim! Allah size en güzel hediye olan İslâm’ı vermiş. Ona sıkıca tutunun. Hiç kimseyi dinlemeyin, sadece ona göre yaşayın o zaman inşallah Cennette görüşeceğiz.

MUSTAFA ABLAK

sen istersen
Mon 30 July 2012, 02:16 pm GMT +0200
Yeni Müslüman olanlara yönelik faaliyetler yapılması çok acil bir ihtiyaç.
Almanya’da birçok Türk Derneği var. Ama her şeyi Türkçe yapıyorlar. Bazen oraya neden gidiyorum diyorum. Çünkü hiçbir şey anlamıyorum. Sadece arkadaşlarımla birlikte olmak için gidiyorum. Elhamdülillah son zamanlarda Müslüman olanların sayısı arttı. Yeni Müslüman olanlara yönelik faaliyetler yapılması çok acil bir ihtiyaç.
Müslüman’lara tavsiyem şudur: öncelikle, Türkiye’de veya diğer Müslüman ülkelerde Müslüman olarak dünyaya gelenler, İslâm’a göre yaşasınlar. ALLAH onlara istedikleri her şeyi verecektir. ALLAH onlara bir çıkış yolu gösterecektir. Sonradan Müslüman olan kardeşlerim! ALLAH size en güzel hediye olan İslâm’ı vermiş. Ona sıkıca tutunun. Hiç kimseyi dinlemeyin, sadece ona göre yaşayın o zaman inşALLAH Cennette görüşeceğiz.

mesajı alıp ona göre işler yapmak lazım ;)