saniyenur
Mon 3 October 2011, 07:49 pm GMT +0200
HASTALIK, CENAZE VE ÖLÜM İLE İLGİLİ BÖLÜM
كِتَابُ الْمَرْضَى وَالْجَنَائِزِ وَأَحْوَالِ الْمَوْتَى
-97﴿ مَنْ عَادَ مَرِيضاً خَاضَ فِي الرَّحْمَةِ حَتَّى يَجْلِسَ فَإِذَا جَلَسَ غَمَرَتْهُ الرَّحْمَةُ
“Kim bir hastayı ziyaret ederse, oturuncaya kadar (İlahi) rah-met içerisinde kalır. Oturduğunda, (İlahi) rahmet onu kuşatır”[1]
Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:
1. Câbir b. Abdullah[2]
2. Enes[3]
3. Ka’b b. Mâlik[4]
4. Ebu Ümâme[5]
5. Abdurrahman b. Avf[6]
6. Amr b. Hazm[7]
7. Abdullah ibn Abbâs[8]
8. Safvân b. Assâl[9]
9. Ebu’d-Derdâ’[10]
10. Ebu Hureyre[11]
Toplam, 10 kişi.
* * *
-98 ﴿ اَلْحُمَّى مِنْ فَيْحِ جَهَنَّمَ فَأَبْردُوهَا بِالْمَاءِ ﴾
“Humma (ateşli hastalık), Cehennemin kaynamasındandır. Siz, onu, soğuk suyla (kendinizden) uzaklaştırınız”[12]
Bu hadis, şu yollardan rivayet edilmiştir:
1. Abdullah ibn Abbâs[13]
2. Abdullah ibn Ömer[14]
3. Hz. Aişe[15]
4. Râfi’ b. Hadîc[16]
5. Esmâ’ bint. Ebi Bekr[17]
Abdullah ibn Abbâs Hadisi dışında diğer sahabilerin rivayet ettikleri hadisler, -sahih hadis olmak kaydıyla- Buhârî ile Müslim’in “Sahîh”lerin de geçmektedir.
1. Ebu Beşîr el-Hâris b. Huzame el-Ensârî[18]
2. Semure[19]
3. Ebu Hureyre[20]
4. Sevbân[21]
5. Abdullah b. Râfi’[22] ve daha bir çokları
* * *
-99 ﴿ يَقُولُ اللّهُ: مَنْ اَذْهَبْتُ حَبِيبَتَيْهِ فَصَبَرَ وَاحْتَسَبَ لَمْ أَرْضَ لَهُ ثَوَاباً دُونَ الْجَنَّةِ ﴾
“Yüce Allah buyurdu ki: Ben, kimin iki sevdiğini almışsam (ve o kimse de) sevabını umarak sabretmişse, ona, Cennet dışında bir mükafat vermeye razı olmam”[23]
Bu hadis, şu yollardan rivayet edilmiştir:
1. Ebu Saîd el-Hudrî
2. Enes
3. Ebu Hureyre
4. Ebu Ümâme
5. Aişe bint. Kudâme b. Maz’un
6. Abdullah ibn Ömer
7. Zeyd b. Erkam
8. Cerîr b. Abdullah el-Becelî
9. İrbâd b. Sâriye
10. Abdullah ibn Abbâs
11. Hz. Aişe
12. Semure b. Cündub
13. Abdullah ibn Mes’ud
14. Büreyde
(Suyûtî) “Leâli’l-Masnûa”da derki: “Bu hadisin bir kısmı, sahih; bir kısmı hasen ve bir kısmı da zayıf senedlerle rivayet edilmiştir.”
(Devamla da derki:) “Bu hadisi, ‘Ehâdisu’l-mutevatira’da naklettim.”
Fakat bu hadisi, (Suyûtî’nin) “el-Ezhâr” adlı eserinde göremedim.
* * *
-100 ﴿ لَقِّنُوا مَوْتَاكُمْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللّهُ ﴾
“Ölmek üzere olan kimseye, Lâ ilâhe illallah’ (=Allah’tan başka İlah yoktur) sözünü telkin edin”[24]
Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:
1. Ebu Saîd el-Hudrî
2. Ebu Hureyre
3. Abdullah b. Ca’fer
4. Hz. Aişe
5. Abdullah ibn Abbâs
6. Abdullah ibn Mes’ud
7. Câbir b. Abdullah
8. Urve b. Mes’ud
9. Huzeyfe
10. Hz. Ömer
11. Hz. Osman
12. Enes
Toplam, 12 kişi.
(Derim ki:) Yine bu hadis, şu yollardan da rivayet edilmiştir:
13. Vâsile ibnu’l-Eska’
14. Abdullah ibn Ömer
Zeylaî (ö. 762/1360) ile İbn Hacer (ö. 852/1447), bu hadisi, “Tahrîcu Ehâdisi’l-Hidâye”de nakletmiştir.
Şeyh Abdurrauf el-Münâvî (ö. 1031/1622) “Teysîr”de ise bu hadisin mütevatir olduğunu belirtmiştir.
* * *
-101 ﴿ مَنْ مَاتَ لاَ يُشْرِكُ بِاللّهِ شَيْئاً دَخَلَ الْجَنَّةَ ﴾
“Kim Allah’a hiçbir şeyi şirk koşmadan ölürse, Cennete girer”[25] ile ilgili hadisler
Bu hadisler, şu yollardan gelmiştir:
1. Abdullah ibn Mes’ud[26]
Bu hadis; İmam Ahmed (ö. 241/855), Buhârî (ö. 256/870) ile Müslim (ö. 261/875)’de bu lafızla geçmektedir.
2. Muâz b. Cebel[27]
Bu hadis; İmam Ahmed (ö. 241/855), Ebu Dâvud (ö. 275/888) ve Hâkim (ö. 405/1014)’de şu lafızla geçmektedir:
﴿ مَنْ كَانَ آخِرُ كَلاَمِهِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللّه دَخَلَ الْجَنَّةَ ﴾
“Kimin son sözü; ‘Lâ ilâhe illallah’ (=İlah’tan başka İlah yoktur) olursa, (o kimse,) Cennete girer”
Bu hadisi, Buhârî ile Müslim’in “Sahîh”lerine dayandıran yanılmıştır; çünkü bu hadis, İmam Ahmed’in “Müsned” adlı eserinde geçmektedir.
Bu hadisi, Müslim (ö. 261/875) ise şu yoldan rivayet etmiştir:
3. Hz. Osmân[28]
﴿ مَنْ مَاتَ وَهُوَ يَعْلَمُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللّه دَخَلَ الْجَنَّةَ ﴾
“Kim Allah’tan başka İlah olmadığını bildiği halde ölürse, Cennete girer”
Yine bu konuda şu yollardan da hadis rivayet edilmiştir:
4. Ebu Hureyre
5. Ebu Saîd el-Hudrî
Taberânî (ö. 360/970) ise “Evsat”da bu hadisi, bu iki sahabiden şu lafızla rivayet etmiştir:
﴿ مَنْ قَالَ عِنْدَ مَوْتِهِ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللّهُ وَاللّهُ أَكْبَر وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللّهِ لاَ تطعمهُ النَّارُ أَبَداً ﴾
“Kim ölüm anında ‘Lâ ilâhe illallah’ (=Allah’tan başka İlah yoktur), ‘Allahu Ekber’ (=Allah en büyüktür) ve ‘Lâ havle vela kuvvete illa billâh’ (=Güç ve kuvvet ancak Allah’tandır) sözünü söylerse, Cehennem ateşi o kimseye kesinlikle dokunamaz”[29]
6. Ebu Zerr[30]
Bu hadis ise; Müslim (ö. 261/875) de şu lafızla geçmektedir:
﴿ مَا مِنْ عَبْدٍ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللّهُ ثُمَّ مَاتَ عَلَى ذَلِكَ إِلاَّ دَخَلَ الْجَنَّةَ ﴾
“Bir kul, ‘Lâ ilâhe illallah’ (=Allah’tan başka İlah yoktur) deyip de sonra da bu söz üzerine ölürse, o kimse, ancak Cennete girer”
Yine bu hadis; Müslim (ö. 261/875) de Hz. Osmân’dan rivayet edilmiştir.
7. Hz. Ömer[31]
Bu hadis; Hâkim (ö. 405/1014)' de şu lafızla geçmektedir:
﴿ إِنِّي لَأَعْلَم كَلِمَةً لاَ يَقُولُهَا عَبْدٌ حَقاًّ مِنْ قَلْبِهِ فَيَمُوتُ عَلَى ذَلِكَ إِلاَّ حَرَّمَ عَلَى النَّارِ لاَ إِلَه إلاَّ اللّه ﴾
“Ben öyle bir kelime biliyorum ki, bir kul, bu kelimeyi kalbinden hakkıyla söyleyip ardından da bu söz üzerine ölecek olura, dikkat edin ki, Cehennem ateşi o kimseye haram olur. Bu kelime; ‘‘Lâ ilâhe illallah’ (=Allah’tan başka İlah yoktur) sözüdür.”
1. Ebu’d-Derdâ’[32]
2. Ubâde b. es-Sâmit[33]
3. Talha[34]
4. Huzeyfe[35]
5. Câbir[36]
6. Abdullah ibn Ömer[37] ve daha bir çokları
Tâc es-Sübkî (ö. 771/1370) “Tabakâtu’l-Kübrâ” adlı eserinin baş tarafında aynen şöyle der: “﴿ مَنْ مَاتَ لاَ يُشْرِكُ بِاللّهِ شَيْئاً دَخَلَ الْجَنَّةَ ﴾ “Kim Allah’a hiçbir şeyi şirk koşmadan ölürse, Cennete girer” hadisine delalet eden pek çok hadis vardır. (Hadislerde yer alan bu) ‘ortak nokta’, tevatür derecesine ulaşmıştır.”
Bu konuda daha geniş bilgi için bu kitaba bakabilirsiniz; çünkü Sübkî, bu hadislerden bir çoğunu nakletmiştir.
Yine bu konuda Hafız İbn Hacer (ö. 852/1447)’in “Tahricu Ehâdisi’r-Râfiî” adlı kitabına bakabilirsiniz.
* * *
-102 ﴿ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كُفِّنَ فِي ثَلاَثَةِ أَثْوَابٍ لَيْسَ فِيهَا قَمِيصٌ وَلاَ عِمَامَةٌ ﴾
“Peygamber (s.a.v), (pamuktan dokunmuş ince, beyaz) üç par-ça elbiseyle kefenledi. Bu elbiselerin içerisinde gömlek ve sarık yoktu”[38] ile ilgili hadisler
(Kastallânî) “Mevâhibu’l-Leduniyye” adlı eserin de konu ile ilgili olarak derki: “Beyhakî “Hilâfiyât” da dedi ki:
‘Ebu Abdullah (yani Hâkim) dedi ki: Hz. Peygamber (s.a.v)’in, içerisinde gömlek ve sarığın bulunmadığı üç parça elbiseyle kefenlendiği hususunda Hz. Ali,[39] Abdullah ibn Abbâs,[40] Hz. Aişe,[41] Abdullah ibn Ömer,[42] Câbir[43] ile Abdullah b. Muğaffel’den[44] nakledilen haberler, mütevatirdir.’”
* * *
-103 ﴿ مُرَّ بِجَنَازَةٍ فَأُثْنِىَ عَلَيْهَا خَيْر. فَقَالَ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ: وَجَبَتْ, ثُمَّ مُرَّ بِأُخْرَى. فَأُثْنِىَ عَلَيْهَا بِشَرٍّ. فَقَالَ: وَجَبَتْ, أَنْتُمْ شُهَدَاءُ اللّهِ فِي الْأَرْضِ ﴾
“Resulullah (s.a.v)’in yanından bir cenaze geçmişti. O cenaze hakkında hayr (iyilik)le övgüde bulunuldu. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v): ‘Vacib oldu’ buyurdu.
Daha sonra bir başka cenaze daha yanından geçmişti. (Halk, cenaze hakkında ise) kötü ( nitelikler)le andı. Yine Resulullah (s.a.v): ‘Vacib oldu’ buyurdu. Daha sonra da: ‘Sizler, (bu cenazeler hakkında) Allah’ın yeryüzündeki şahitlerisiniz’ buyurdu”[45]
Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:
1. Enes
2. Hz. Ömer
3. Ebu Hureyre
4. Ebu Katâde
5. Ebu Zuheyr
6. Seleme ibnu'l-Ekva’
7. Ka’b b. Ucre
8. Âmir b. Rebîa
9. Abdullah ibn Ömer
Toplam, 9 kişi
-104 ﴿ لاَ يَمُوتُ لِأَحَدٍ ثَلاَثَةٌ مِنَ الْوَلَدِ فَتَمَسَّهُ النَّارُ إِلاَّ تَحِلَّةَ الْقَسَمِ ﴾
“(Müslümanlardan) birinin çocuğu ölürse, Cehennem ateşi, o kimseye çok hafif bir alev yalamasıyla dokunur”[46]
Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:
1. Enes
2. Ebu Hureyre
3. Ebu Saîd el-Hudrî
4. Büreyde
5. Abdullah ibn Mes’ud
6. Ebu Zerr
7. Muâz
8. Utbe b. Abdussulemî
9. Ukbe b. Âmir
10. Amr b. Abese
11. Abdurrahman b. Beşîr
12. Câbir b. Abdullah
13. Câbir b. Semure
14. Hz. Ömer
15. Habîbe bint. Sehl
16. Ümmü Süleym bint. Milhân
17. Ümmü Mübeşşer el-Ensârî
18. Ümmü Eymen
19. Hz. Aişe
20. Ümmü Hânî
21. Abdullah ibn Abbâs
22. Kurre b. İyâs el-Müzenî
23. Ebu Sa’lebe el- Eşcaî[47] (Bunun rivayet ettiği tek hadis, budur.)
Hafız Suyûtî (ö. 911/1505) “Makâmatu’l-Ezrûdiyye” adlı eserinde bu hadisin mütevatir olduğunu söylemiştir.
* * *
-105 ﴿ دُخُول أَطْفَالِ الْمُسْلِمِينَ الْجَنَّة ﴾
“(Küçük yaşta ölen) Müslüman çocukların Cennete girmesi”[48] ile ilgili hadisler
(Mustafa ed-Dımeşkî) “Mirkâtu’l-Vusûl li Nevâdiri’l-Usûl”da konu ile ilgili olarak aynen şöyle der: “(Küçük yaşta ölen) Müslüman çocukların Cennete girmesi hususunda Resulullah (s.a.v)’den nakledilen haberler, mütevatirdir.”
(Derim ki:) Bu hadislerden birisi de şudur:
1. Ebu Hureyre Hadisi[49]
Bu hadis; İmam Ahmed (ö. 241/855), Hâkim (ö. 405/1014) ve daha bir çoklarının kitabında şöyle geçmektedir:
﴿ ذَرَارِيُّ الْمُسْلِمِينَ فِي الْجَنَّةِ يَكْفُلُهُمْ إِبْرَاهِيَمُ عَلَيْهِ السَّلَام ﴾
“Müslümanların soyları, Cennetliktir. Onları(n sorumluluğunu) İbrahim yüklenmiştir.”
2. Hz. Ali Hadisi[50]
Bu hadis; İmam Ahmed’in oğlu Abdullah’ın, babasının “Müsned” adlı eserine yaptığı “Zevâid” hadisler içerisinde şöyle geçmektedir.
﴿ أَنَّ الْمُؤْمِنِينَ وَأَوْلاَدَهُمْ فِي الْجَنَّةِ ﴾
“Mü’minler ve onların çocukları, Cennetliktir.”
3. Abdullah ibn Ömer Hadisi
Bu hadis ise; İbn Ebi’d-Dünya (ö. 281/893)’nın “Kitabu’l-Azâ” adlı eserinde şöyle geçmektedir:
﴿ كُلُّ مَوْلُودٍ يُولَدُ فِي الإِسْلاَمِ فَهُوَ فِي الْجَنَّةِ ﴾
“Her doğan çocuk, İslam (fıtartın) da doğar. Dolayısıyla da o çocuk, dolgun ve tombul bir şekilde Cennetlik olup şöyle der:
‘Ey Rabbim! Bana, anne ve babamıo da getir’”
4. Hz. Aişe Hadisi
Bu hadis; Hâkim et-Tirmizî (ö. 295/907 - 320/932)’nin “Nevâdiru’l-Usûl” adlı eserinde ve İbn Abdilberr (ö. 463/1071)’de şöyle geçmektedir:
﴿ سَأَلْتُ رَسُولَ اللّهِ صَلَّى اللّهُ عَلْيِه وَسَلَّمَ عَنْ أّوْلاَدِ الْمُسْلِمِينَ أَيْنَ هُمْ؟ قَالَ: فِي الْجَنَّةِ ﴾
“Aişe der ki: ’Resulullah (s.a.v)’e, (küçük yaşta ölen) Müslüman çocuklarının nerede olacaklarını sordum.’ O da:
‘Cennette’ diye cevap verdi.”
Bu konuda şu yoldan da hadis gelmiştir:
5. Semure b. Cündub[51]
Bu hadis; Buhârî (ö. 256/870) ile bir çoğunun kitabında geçmektedir.
* * *
-106 ﴿ إِنَّ الْمَيِّتَ يُعَذََّبُ بِبَكَاءِ الْحَيِّ عَلَيْهِ ﴾
“Ölü, yaşayanların (geride kalan insanların) kendisine ağla-ması sebebiyle azabı artar”[52]
Suyûtî (ö. 011/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:
1. Hz. Ömer
2. Abdullah ibn Ömer
3. Hafsa
4. Enes
5. İmrân b. Husayn
6. Ebu Musa el-Eş’arî
7. Hz. Ebu Bekr
8. Ebu Hureyre
9. Semure
Toplam, 9 kişi.
(Derim ki:) Yine bu hadis, şu yoldan da gelmiştir:
10. Muğîre b. Şu’be[53]
Bu hadis, şu lafızla gelmiştir:
﴿ مَنْ نِيحَ عَلَيْهِ يُعَذَّبُ بِمَا نِيحَ عَلَيْهِ ﴾
“Kim ölüye bağırıp çağırmak suretiyle ağlarsa, ölü, kendisine bağı-rılıp çağırılması sebebiyle azab görür”
Bu hadis; Buhârî (ö. 256/870) ile Müslim (ö. 261/875)’in “Sahîh”leri ile bir çoklarının kitaplarında geçmektedir.
Bu konuda şu yoldan da hadis gelmiştir:
11. Suheyb[54]
Bu konuda daha geniş bilgi için İbnü’l-Hindî (ö. 975/1567)’nin “Kenzu’l-Ummâl” adlı eserine bakabilirsiniz.
Yine bu konu ile ilgili Suyûtî (ö. 011/1505)’nin “Şerhu’s-Sudûr” adlı eserinde “Ölüye bağırıp çağırmak suretiyle eziyet görmesi bâb”ına baka-bilirsiniz.
* * *
-107 ﴿ أَنَّهُ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ مَرَّ بِقَبْرٍ دُفِنَ لَيْلًا. فَقَالَ: مَتَى دُفِنَ هَذَا؟ قَالُوا: الْبَارِحَةَ. قَالَ: أَفَلَا آذَنْتُمُونِي؟ قَالُوا: كَرِهْنَا أَنْ نُوقِظَكَ فَصَلَّى عَلَيْهِ ﴾
“Resulullah (s.a.v) geceleyin defnedilmiş bir mezara uğramıştı. Bunun üzerine: ‘Bu ölü, ne zaman gömüldü?’ diye halka sordu. Halk da: ‘Dün gece’ diye cevap verdi. Resulullah (s.a.v) tekrar: ‘(Ölünün gece gömüldüğünü) niye bana haber vermesiniz?’ diye sordu. Halk: ‘Sana zorluk vermek istemedik’ diye cevap verdiler. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v), (ölen) adamın (mezarının başına gelip cemaatle)cenaze namazı kıldı”[55]
Suyûtî (ö. 011/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:
1. Abdullah ibn Abbâs
2. Ebu Hureyre
3. Ukbe b. Âmir
4. Zeyd b. Sâbit
5. Abdullah b. Âmir b. Rebîa
6. Ebu Saîd el-Hudrî
7. Abdulah ibn Ömer
8. İmrân b. Husayn
9. Amr b. Avf
10. Enes b. Mâlik
11. Ebu Ümâme b. Sehl
12. Büreyde
13. Âmir b. Rebîa
14. Ubâde
15. Ebu Katâde
Toplam, 15 kişi.
(Derim ki:) (İbn Abdilberr) “İstizkâr”da derki: “İmam Ahmed dedi ki: ‘Mezarın başında cenaze namazı kılma ile ilgili hadisler, Hz. Peygamber (s.a.v)’den, 6 şekilde rivayet edilmiştir. Bu hadislerin hepsi, hasendir.’
Ebu Ömer (yani kendisi sözüne devamla derki:) “Bu hadislerin hepsini, ceyyid senedlerle “Temhîd”de naklettim. Yine bu konuda Hz. Peygamber (s.a.v)’e, dayandırılmış bu hadislerin 3’ünü de hasen yolla naklettim. Böylece (bu konudaki) hadislerin sayısı, 9’a tamamlanmış olmaktadır.”
Zürkânî (ö. 1122/1710)’de “Şerhu’l-Muvatta”da ‘Cenaze Namazında tekbir getirme’ bâb başlığında aynen şöyle der: “İmam Ahmed dedi ki: ‘’Mezarın başında cenaze namazı kılma ile ilgili hadisler, Hz. Peygamber (s.a.v)’den, 6 şekilde rivayet edilmiştir. Bu hadislerin hepsi, hasendir.’”
İbn Abdilberr (ö. 463/1071) derki: “Bilakis mezarının başında cenaze namazı kılma ile ilgili hadisler, 9 yoldan gelmiştir. Bu hadislerin hepsi, hasen-dir.”
İbn Abdilberr, bu hadislerin hepsini senedleriyle birlikte, “Temhîd”de şu yollardan nakletmiştir:
1. Sehl b. Huneyf Hadisi
2. Ebu Hureyre Hadisi
3. Âmir b. Rebîa Hadisi
4. Abdullah ibn Abbâs Hadisi
5. Zeyd b. Sâbit Hadisi
Bu beş rivayet; Hz. Peygamber (s.a.v)’in, ölmüş düşkün bir kadının mezarının başında kıldığı cenaze namazı hakkındadır.
6. Sa’d b. Ubâde Hadisi
Bu rivayet ise; Hz. Peygamber (s.a.v)’in, gömüldükten bir ay sonra Sa’d’ın annesinin mezarının başında kıldığı cenaze namazı hakkındadır.
7. Husayn b. Vahvah Hadisi
﴿ فِي صَلاَتِهِ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى قَبْرِ طَلْحَةَ ابْنِ الْبَرَاءِ ثُمَّ رَفَعَ يَدَيْهِ وَقَالَ: اَللّهُمَّ اَلْقِ طَلْحَةَ يَضْحَك إِلَيْكَ وَتَضْحَك إِلَيْهَ ﴾
“Peygamber (s.a.v), Talha ibnu'l-Berrâ’nın mezarının başında cenaze namazı kıldı. Daha sonra da ellerini kaldırıp: ‘Ey Allahım!Talha’yı, (yanı-na) kat ki, o sana gülümsesin, sen de ona gülümseyesin”
8. Ebu Ümâme es-Sa’lebe Hadisi
﴿ أَنَّهُ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ رَجَعَ مِنْ بَدْرٍ وَقَدْ تُوُفِّيَتْ أُمُّ أَبِي أُمَامَة فَصلَّى عَلَيْهَا ﴾
“Peygamber (s.a.v), Bedir Savaşından döndüğünde, Ebu Ümâme’nin annesi ölmüştü. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v), Ebu Ümâme’nin anne-sinin mezarının başında cenaze namazı kıldı.”
16. Enes Hadisi
﴿ أَنَّهُ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وََسلَّمَ صَلَّى عَلَى اِمْرَأَةٍ بَعْدَمَا دُفِنَتْ ﴾
“Peygamber (s.a.v), gömüldükten sonra bir kadının mezarının başın-da cenaze namazı kıldı.”
Bu hadisin, düşkün bir kadın yada bir çok miskin kadın hakkında alma olasılığı da vardır.
10. Büreyde Hadisi.
Daha önce de belirttiğimiz üzere, bu hadis de, Beyhakî (ö. 458/1066)- de hasen bir senedle geçmektedir.
Bu hadis ise, düşkün bir kadın hakkındadır.
Görüldüğü üzere hadis, 10 yoldan gelmiştir.” (İbn Abdilberr’in sözü burada bitmektedir.)
Bu konuda daha geniş bilgi için Hafız İbn Hacer(ö. 852/1447)’in “Tahrîcu Ehâdisi’r-Râfiî” adlı eserinin ‘Kitâbu’l-Cenâiz’ (=Cenazeler Bölü-mü) ile yine İbn Hacer’in “Tahrîcu Ehâdisi’l-Hidâye” adlı kitabına baka-bilirsiniz.
* * *
-108 ﴿ كُنْتُ نَهَيْتُكُمْ عَنْ زِيَارَةِ الْقُبُورِ فَزُورُوهَا ﴾
“(Daha önce) size, mezarları ziyaret etmeyi yasaklamıştım. Artık mezarları ziyaret edebilirsiniz”[56]
Suyûtî (ö. 011/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:
1. Büreyde
2. Ebu Saîd el-Hudrî
3. Hz. Ali
4. Ümmü Seleme
5. Zeyd b. el-Hattâb
6. Abdullah ibn Abbâs
7. Sevbân
8. Hz. Aişe
Toplam, 8 kişi.
(Derim ki:) Bu konuda şu yollardan da hadis gelmiştir:
9. Abdullah ibn Mes’ud
10. Enes
11. Vâsi’ ibn Habbân el-Ensârî
12. Ebu Hureyre
13. Ebu Zerr
Mezarları ziyaret etme konusunda daha geniş bilgi için Hafız İbn Hacer (ö. 852/1447)’in “Tahrîcu Ehâdisi’r-Râfiî”, İbnü’l-Hindî (ö. 975/1567)’nin “Kenzu’l-Ummâl” ile (Zebîdî’nin) “Şerhu’l-İhyâ” adlı eserine bakabilirsiniz.
* * *
-109 ﴿ لَعَنَ اللّهُ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى اِتَّخَذُوا قُبُورَ أَنْبِيَائِهِمْ مَسَاجِدَ ﴾
“Allah, Yahudilere ve Hıristiyanlara lanet etsin; onlar, Peygam-berlerinin mezarlarını mescid edindiler”[57]
Hafız İbn Hacer (ö. 852/1447) “Tahrîcu Ehâdisi’r-Râfiî”de derki: “Şu sahabilerden rivayet edilen bu hadisin sıhhatli oluşunda görüş birliğine varılmıştır:
1. Hz. Aişe
2. Abdullah ibn Abbâs
(İbn Hacer sözüne devamla) derki: Bu hadisi, Müslim ise şu yoldan rivayet etmiştir:
3. Cündub[58]
﴿ سَمِعْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَبْلَ أَنْ يَمُوتَ بِخَمْسٍ وَهُوَ يَقُولُ:.... أَلَا وَإِنَّ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ كَانُوا يَتَّخِذُونَ قُبُورَ أَنْبِيَائِهِمْ وَصَالِحِيهِمْ مَسَاجِدَ أَلَا فَلَا تَتَّخِذُوا الْقُبُورَ مَسَاجِدَ إِنِّي أَنْهَاكُمْ عَنْ ذَلِكَ ﴾
“Peygamber (s.a.v)’in ölümünden beş gün önce şöyle buyurduğunu işittim: ‘Dikkat edin ki, sizden öncekiler, Peygamberleri ile Salih kimse-lerinin mezarlarını mescid edindiler. Sakın siz de mezarları mescidler edinmeyin; çünkü ben, bunu, size yasakladım’”
(İbn Hacer’in sözü burada bitmektedir.)
(İbn Hacer el-Heytemî) “Zevâcir”de derki: “Bu hadisi, İmam Ahmed şu yoldan rivayet etmiştir:
3. Üsâme[59]
Bu hadisi; Buhâri, Müslim ve Nesâî, Hz. Aişe[60] ile Abdullah ibn Abbâs’tan[61] ve Müslim ise ayrıca şu yoldan (şu lafızla) rivayet etmiştir:
4. Ebu Hureyre[62]
﴿ لَعَنَ اللّهُ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى اِتَّخَذُوا قُبُورَ أَنْبِيَائِهِمْ مَسَاجِدَ ﴾
“Allah, Yahudilere ve Hıristiyanlara lanet etsin; onlar, Peygam-berlerinin mezarlarını mescid edindiler” (İbn Hacer el-Heytemî’nin sözü burada bitmektedir.)
(Derim ki:) Yine bu hadis, Hz. Ali’nin oğlu Hasan’dan mürsel olarak da gelmiştir.
Bu hadisi ise, Saîd b. Mansûr (ö. 227/841) “Sünen”de rivayet etmiştir.
Kadı İsmail b. İshâk (ö. 282/895) ise “Kitabu fadli’s-salât alâ’n-Nebi (s.a.v)” de bu hadisin tamamını rivayet etmiştir. Bu konudaki hadisin lafzı, şu şekildedir:
﴿ لَعَنَ اللّهُ الْيَهُودَ اِتَّخَذُوا قُبُورَ أَنْبِيَائِهِمْ مَسَاجِدَ ﴾
“Allah, Yahudilere lanet etsin; onlar, Peygamberlerinin mezarlarını mescid edindiler”
(Suyûtî) “Câmiu’s-Sağîr”de[63] ise bu hadisi şöyle rivayet etmiştir:
﴿ قَاتَلَ ( أَيْ لَعَنَ) اللّهُ الْيَهُودَ اِتَّخَذُوا قُبُورَ أَنْبِيَائِهِمْ مَسَاجِدَ ﴾
“Allah, Yahudilere lanet etsin; onlar, Peygamberlerinin mezarlarını mescid edindiler”
Bu hadisi; Buhâri, Müslim ve Ebu Dâvud, Ebu Hureyre yolundan rivayet etmiştir.” (Suyûtî’nin sözü burada bitmektedir.)
Abdurrezzâk (ö. 211/795) “Musannef”de ve İmam Mâlik (ö. 179/795) ise “Muvatta”da; Ömer b. Abdulazîz’in,[64] bu hadis ile ilgili olarak şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
﴿ آخِرِ مَا تَكَلَّمَ ﴾
“Bu, Resulullah (s.a.v)’in konuştuğu son sözdür”
İmam Mâlik (ö. 179/795)’in naklettiği lafız ise şu şekildedir:
﴿ يَقُولُ كَانَ مِنْ آخِرِ مَا تَكَلَّمَ بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ قَالَ قَاتَلَ اللَّهُ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى اتَّخَذُوا قُبُورَ أَنْبِيَائِهِمْ مَسَاجِدَ لَا يَبْقَيَنَّ دِينَانِ بِأَرْضِ الْعَرَبِ ﴾
“Resulullah (s.a.v)’in konuştuğu son sözden birisi de şudur: ‘Allah, Yahudilere ve Hıristiyanlara lanet etsin; onlar, Peygamberlerinin mezar-larını mescid edindiler. Arapların (Müslümanların) yaşadığı yerlerde bu iki din(in geçerliliği)[65] kalmayacaktır”[66]
Bu hadisi; İmam Mâlik (ö. 179/795), Zeyd b. Eslem yoluyla Atâ’ ibn Yesâr’dan[67] ve Abdurrezzâk (ö. 211/795) ise “Musannef”de Ma’mer yoluyla Zeyd b. Eslem’den şöyle rivayet etmiştir:
﴿ أَنَّ رَسولَ اللّهِ صَلَّى اللّهُ عليهِ وسلَّمَ قَالَ: اللّهُمَّ لاَ تَجْعَلْ قَبْرِي وَثَناً يُعْبد اِشْتَدَّ غَضَبُ اللّهِ عَلَى قَوْمٍ اِتَّخَذُوا قُبُورَ أَنْبِيَائِهِمْ مَسَاجِدَ ﴾
“Resulullah (s.a.v) buyurdu ki:’Ey Allahım! Kabrimi, tapınılan bir put(hane) haline getirme. Peygamberlerin mezarlarını mescid haline geti-ren topluluğa Allah’ın gazabı şiddetli olur’”
Bezzâr (ö. 292/904) ise bu hadisi, “Muvatta”daki lafıza eş değer bir şekilde Ömer Muhammed yoluyla Zeyd b. Eslem’den, o da Atâ’ ibn Yesâr’dan, o da merfu’ olarak Ebu Saîd el-Hudrî’ye dayandırmıştır.
Bu hadisin bir şahidi de, Ukaylî (ö. 322/934)’de merfu’ olarak Ebu Hureyre yolundan şu lafızla geçmektedir:
﴿ اَللَّهُمَّ لاَ تَجْعَلْ قَبْرِي وَثَناً لَعَنَ اللّهُ قَوْماً اِتَّخَذُوا قُبُورَ أَنْبِيَائِهِمْ مَسَاجِدَ ﴾
“Ey Allahım! Kabrimi, tapınılan bir put(hane) haline getirme. Allah, bir topluluğa lanet etsin; çünkü onlar, Peygamberlerinin mezarlarını mes-cid edindiler.”
Bu hadisi; Buhâri, Müslim ve Nesâî, Hz. Aişe’den şöyle rivayet etmiştir:
﴿ أَنَّ أُمَّ حَبِيبَةَ وَأُمَّ سَلَمَةَ ذَكَرَتَا كَنِيسَةً رَأَيْنَهَا بِالْحَبَشَةِ فِيهَا تَصَاوِيرُ فَذَكَرَتَا لِلنَّبِيِّ صَلَّى اللَّهم عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ إِنَّ أُولَئِكَ إِذَا كَانَ فِيهِمُ الرَّجُلُ الصَّالِحُ فَمَاتَ بَنَوْا عَلَى قَبْرِهِ مَسْجِدًا وَصَوَّرُوا فِيهِ تِلْكَ الصُّوَرَ فَأُولَئِكَ شِرَارُ الْخَلْقِ عِنْدَ اللَّهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ﴾
“Ümmü Habîbe ile Ümmü Seleme, (hicret sebebiyle gittikleri) Habeş ülkesinde, içinde çeşitli resimlerin bulunduğu (Mâriye denilen) bir kilise gördüklerini söylediler. Bunu, Peygamber (s.a.v)’e de anlattılar. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v):
‘İşte onlar, aralarında Salih bir kişi yaşayıp da öldüğünde kabrinin üzerine bir mescid yaparlar, içerisine de resimler çizerler. Kıyamet günün de Allah katında yaratıkların en kötüleri, işte onlardır”
(Derim ki:) Bu hadisteki tehdit; daha önceki hadiste geçenden daha kapsamlıdır. Yine buradaki yasaklama; (ötekinden) daha şiddetlidir.
Bu yasaklamanın yeri; kabirlerin şanını tazim için yada namaz kılarken kabirlere yönelmeyi hürmet için veya mescitlerde var olan kabirler hususunda caiz olmayan bir inanıştan korkma olduğu zaman söz konusudur.
Salih kimsenin (mezarının) civarında bir mescit edinen kimseye ve ona yakın olmak suretiyle –tazim yada yönelme için değil de- teberrük etmek isteyen kimseye gelince; bu kimse, söz konusu tehdidin içerisine girmez. Nitekim bunu, Beyzâvî (ö. 685/1286) ile daha bir çok alim söylemiştir.
* * *
-110 ﴿ بَقَاء الْأَرْوَاحِ وَعَدَم فَنَائِهَا بِفَنَاءِ الْجَسَدِ ﴾
“Ruhların, (ölümden sonra) baki olması ve cesedin yok olma-sına karşın ruhların yok olmaması”[68] ile ilgili hadisler
Şeyh Cesûs (ö. 1182/1768) “Şerhu’r-Risâle”de Zünâtâ’dan naklen bu konuda gelen hadislerin, mütevatir olduğunu belirtmiştir.
Zünâtâ, “Şerhu’r-Risâle”de bu hususu aynen şöyle belirtmektedir: “Bir topluluğun iddiasına göre; ruhlar, (ölümden sonra) yok olur ve Bezah’ta[69] da var olmazlar. Ta ki Allah, bedenleri diriltme sırasında ruhları diriltecektir. Bu husus, Resulullah (s.a.v)’in bu konudaki (farklı) hadislerinden dolayı tartışılmıştır. Mütevatir naslar ile Kur’an’ın ﴿ كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا ﴾ “Sanki onlar, Kıyamet gününü görür gibiler” (Nâziât: 79/46) ayetindeki zahiri anlam, bu görüşü çürütmektedir. Dikkat edilirse, Kıyamet, yaşayanların üzerine kopar, yok olanların üzerine kopmaz. Kıyametin kopması ile ilgili bilgi ise, Allah katındandır.”
Lakkânî (ö. 1041/1631) “Şerhu Cevhere” adlı eserinde derki: “(Kıyametin kopma anında) ilk üfürmede ruhların var olması meselesinde alimlerin görüş ayrılığığı içinde olduğu belirtilmiştir. Bu üfürme, (her şeyin) yok olma üfürmesidir. Sübkî ve bu konuda ona uyan Kurtubî, ruhların var olduğunu ve yok olmasının mümkün olmadığını aynen şöyle ifade etmektedir:
‘Ölümden sonra ve (ilk) üfürmeden önce ruhların, nimet içinde olması ve azab görmesi şeklinde var olduğu hususunda Müslümanlar arasında korkulacak bir durum yoktur. Dolayısıyla da bununla ilgili faydalı naslar, tevatür derecesine ulaşmıştır.”
* * *
-111 ﴿ سُؤَال الَمَلَكَيْنِ الْمَيِّتِ فِي الْقَبْرِ وَهُوَ فِتْنَتُهُ ﴾
“İki meleğin, kabirde, ölüye sorguya çekmesi ve bunun, ölü için bir fitne olması”[70] ile ilgili hadisler
Suyûtî (ö. 911/1505) “el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:
1. Enes
2. Esmâ’ bint. Ebi Bekr
3. Amr ibnu'l-Âs
4. Berâ’ b. Âzib
5. Hz. Osmân
6. Ebu Hureyre
7. Câbir b. Abdullah
8. Abdullah ibn Amr
9. Ebu Saîd el-Hudrî
10. Hz. Aişe
11. Abdullah ibn Abbâs
12. Abdullah ibn Mes’ud
13. Hz. Ömer
14. Ebu’d-Derdâ’
15. Ebu Râfi’
16. Ebu Musa el-Eş’arî
17. Atâ’ ibn Yesâr (mürsel olarak)
18. Temîm ed-Dârî
19. Ubâde b. es-Sâmit
20. Beşîr b. Ekâle
21. Ebu Ümâme
22. Sevbân
23. Hamza b. Hubeyb (mürsel olarak)
24. Abdullah ibn Ömer
25. Muâz b. Cebel
26. Ebu Katâde
Toplam, 26 kişi.
Derim ki: Suyûtî (ö. 911/1505) “Şerhu’s-Sudûr”da aynen şöyle der: “Kabrin fitnesi, iki meleğin (ölüyü) sorguya çekmesidir. İki meleğin kabir de ölüyü sorguya çekmesi ile ilgili Enes, Berâ’ b. Âzib, Temîm ed-Dârî, Beşîr b. Ekâle, Sevbân, Câbir b. Abdullah, Abdullah ibn Revâha, Ubâde b. es-Sâmit, Huzeyfe, Hamza b. Hubeyb, Abdullah ibn Abbâs, Abdullah ibn Amr, Abdullah ibn Ömer, Abdullah ibn Mes’ud, Hz. Osmân, Hz. Ömer, Amr b. el-Âs, Muâz b. Cebel, Ebu Ümâme, Ebu’d-Derdâ’, Ebu Râfi’, Ebu Saîd el-Hudrî, Ebu Katâde, Ebu Hureyre, Ebu Musa el-Eş’arî, Esmâ’ bint. Ebi Bekr, Hz. Aişe’den naklen gelen hadisler, tevatürdür.”
Suyûtî, bu sahabilerin naklettiği hadislerin hepsini (bu kitapda) aktarmış-tır. Dolayısıyla da (bu konuda daha geniş bilgi için) bu kitaba bakabilirsiniz.
Yalnız Suyûtî, bu kitapda ayrıca şu sahabileri de eklemiştir:
27. Abdullah ibn Revâha
28. Huzeyfe b. el-Yemân
Yine Suyûtî, “Nazmu’t-Tesbît” adlı eserinde ise şöyle der: “İki meleğin kabir de ölüyü sorguya çekmesi ile ilgili hadisler, mütevatirdir. Bu hadisler, sayı bakımından 70 sahabinin rivayetine ulaşmıştır.”
Bu kitabın şarihi el-Fâsî, bu hadisin tamamını ve bu hadisleri rivayet edenlerden bir grubu nakledip daha sonra da şöyle der:
“Hadislerin, lafzi değil de mana da ittifak etmesinden dolayı bu hadisler, lafzi değil de mana bakımından tevatürdür.”
Bu konuda daha geniş bilgi için bu kitaba başvurabilirsiniz.
İbn Teymiyye (ö. 728/1327) ise ‘ölünün, meleklerin; Rabb, Din ve Peygamber ile ilgili sorularına cevap vermesi şeklinde meydana gelecek kabir fitnesi’ hakkında aynen şöyle der: “Bu fitne hususunda Berâ’ b. Âzib, Enes b. Mâlik, Ebu Hureyre ve daha bir çoklarının, Hz. Peygamber (s.a.v)’den naklettiği hadisler, tevatürdür.”
İbn Kayyim (ö. 751/1350) “Kitâbu’r-Rûh”da derki:
“Kabir azabı ve Münker ile Nekir adlı meleklerin (kabirde ölüyü) sorguya çekmesi ile ilgili Hz. Peygamber (s.a.v)’den gelen hadisler, pek çok olup (bunlar) mütevatirdir.”
Daha sonra İbn Kayyim, bu hadislerin bir kısmını nakletmiştir. (Bu konuda daha geniş bilgi için) bu kitaba da bakabilirsiniz.
(Zebîdî) “Şerhu’l-İhyâ’”da derki: “Kabir fitnesiyle ilgili hadisler, tevatür-dür.”
Daha sonra Zebîdî, bu hadisleri rivayet eden 25 sahabinin ismini saymış, bu sahabilerin naklettiği hadislerin lafızlarını aktarmış ve bu hadislerin tahricini yapmıştır.
Yine Münker ile Nekir adlı meleklerin (kabirde ölüyü) sorguya çekmesi ile ilgili konu hakkında bu kitaba bakabilirsiniz.
Gülşânî’de “Şerhu’r-Risâle”de derki: “Kabir fitnesi ve azabı hakkında gelen haberler, tevatür derecesine ulaşmıştır.”
Yine Übbî (ö. 827/1424) “Şerhu Müslim”de, Kabir azabından Allah’a sığınma ile ilgili hadislere dair yerde, “İrşâd” şarihinden naklen kabir fitnesi ve azabından (Allah’a sığınma) ile ilgili bütün hadislerin, mütevatir olduğunu ve bu konuda Hak Ehlinin icma’ ettiğini belirtmiştir.
Sa’d et-Taftazânî (ö. 792/1389)’de “Şerhu’n-Nesefî”de derki: “Kabir azabı, kafirler ve bazı asi müminler için haktır. Yine kabirdeki nimetlendirme ise, -Allah’ın bildiği ve dilediğ şekilde- itaat ehli için haktır. Münker ile Nekir’in (kabirde ölüyü) sorguya çekmesi haktır. Bütün bunlar, Sem’i (ve Nakli) Delillerle sabittir. Sonra da buna, Münker ile Nekir’in (kabirde ölüyü) sorguya çekmesi ile ilgili hadisi[71] ve ﴿ اَلْقَبْرُ رَوْضَةٌ مِنْ رِيَاضِ الْجَنَّة ﴾ِ “Kabir, Cennet bahçelerinden bir bahçedir…” hadisini[72] anmıştır.
Kısacası: Bu manada ve bir çok kabir hallerini konusunda rivayet edilen hadisler, tek tek tevatür derecesine ulaşmasa bile, mana itibariyle mütevatir derecesine ulaşmıştır.”
-112 ﴿ عَوْد الرُّوحِ لِلْبَدَنِ وَقْت السُّؤَالِ ﴾
“(Kabirde ölüyü) sorguya çekme sırasında ruhun bedene geri dönmesi”[73] ile ilgili hadisler
Suyûtî (ö. 911/1505)’nin “Şerhu’s-Sudûr” da, İbn Teymiyye (ö. 728/1327)’nin konu ile ilgili olarak şöyle söylediğini nakletmiştir:
“(Kabirde ölüye) soru sorulması sırasında ruhun bedene geri dönmesi ile ilgili hadisler, mütevatirdir.”
(Suyûtî sözüne devamla) derki: “Ruh olmaksızın sadece bedene soru sorulması,[74] içlerinde İbnü’z-Za’ferânî’nin de bulunduğu bir topluluğun görüşüdür. İbn Cerîr et-Taberî’den nakledildiğine göre; Cumhur, bu görüşü kabul etmemiştir.”[75]
* * *
-113 ﴿ عَذَاب الْقَبْرِ وَنَعِيمه ﴾
“Kabir azabı ve nimetleri”[76] ile ilgili hadisler
Kabir azabı ve nimetleri konusunda Sa’d et-Taftazânî (ö. 792/1389) ile bir çoklarının görüşü daha önce geçmişti.
el-Fâsî (ö. 1052/1642) “Şerhu’t-Tesbît”de (konu ile ilgili olarak) aynen şöyle der: “Kabir fitnesi ve azabı, bir grup sahabeden rivayet edilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır:
1. Enes b. Mâlik
Bu hadis, Enes’ten çeşitli yollardan rivayet edilmiştir.
2. Ebu Hureyre
Bu hadis, Ebu Hureyre’den çeşitli yollardan rivayet edilmiştir.
3. Abdullah ibn Amr ibnu’l-Âs
4. Esmâ’ bint. Ebi Bekr
Bu hadis, Esmâ’ bint. Ebi Bekr’den çeşitli yollardan rivayet edilmiştir.
5. Hz. Aişe
Bu hadis, Hz. Aişe’den çeşitli yollardan rivayet edilmiştir.
6. Berâ’ b. Âzib
Bu hadis, Berâ’dan çeşitli yollardan rivayet edilmiştir.
7.Hz. Ömer
1. Abdullah ibn Mes’ud
2. Zeyd b. Erkam
3. Meymûne bint. Sa’d
4. Hz. Peygamber (s.a.v)’in hanımı Meymûne
5. Zeyd b. Sâbit
6. Ebu Eyyûb el-Ensârî
7. Abdullah ibn Abbâs
8. Ebu Saîd el-Hudrî
Bu hadis, Ebu Saîd’den çeşitli yollardan rivayet edilmiştir.
9. Abdurrahman b. Semure
10. Ebu Katâde el- Ensârî
11. Abdullah ibn Ömer
12. Sa’d
13. Ebu Bekre
14. Hz. Ali
15. İbn Ebi Eyyûb
16. Ümmü Hâlid
17.