saniyenur
Wed 28 December 2011, 10:52 pm GMT +0200
A- Hasene Ve Seyyie Cihetinden Bid'atlar
Bu taksim, bid'at kavramını daha çok, geniş mânâsı itibariyle anlayanların yaptığı bir taksimdir. Yani Hz. Peygamber'den sonra ortaya çıkan her şey bid'attır diyenlere göredir. İster dinî konularda olsun, isterse dinî olmayan konularda olsun değişmez. Ortaya çıkan bir bid'at, Allah'ın ve Rasûlûnün emredip teşvik ettiği şeylerin umûmî mânâsına giriyorsa [bazılarınca da, ilk üç dönemde (sahabe-tabiin-tebe-i tabiin) bulunmayıp, Kur'an ve sünnet esaslarından birine giriyorsa] iyi-hasene; eğer girmiyorsa zem ve inkar sadedinde olup kötü-seyyiedir.[395] Bu konuda lmâm-ı Birgivî Tarikat-ı Muhammediye'sinde şunları nakleder: "Eğer sen, ibâdet kabilinden olan ve adına Bidat-ı Hasene denilen bir yeniliği araştıracak olursan, ya işâreten veya delâleten şâri' tarafından buna izin verildiğini bulursun. Zamanımız alimlerinin iki fırkaya ayrılmaları ne kötü şeydir. Bu iki fırkadan birincisi sünneti sadece üç döneme (sahabe-tâbiin-tebe-i tabiin) hasretti. Bu üç dönemden sonra meydana gelen şeyleri bid'at-ı dalâl olarak kabul etti. Fakat böyle düşündüğü gibi bu şeylerin şerî esaslarından birine dayanıp dayanmadığına bakmadılar. Hatta bazıları da sünneti sadece Hz. Peygamber dönemine hasrettiler. Sahabe zamanında meydana gelen yenilikleri bile bid'at-ı dalal kabul ettiler. İkinci grup ise, babalarından, dedelerinden anlatılagelene, şeyhlerinin yaptıklarına baktılar. Bunlar için şeriatte herhangi bir asıl ve temel bulunmasa da bunların çoğunu bid'at-ı haseneye dahil ettiler. Çünkü bunlar, babalarına, atalarına ve dedelerine, şeyhlerine itimad ettiler. Birinci bölümde yer alanlar "Her bid'at dalalettir" hadisiyle (Hz. Peygamber'den sonra yahut ilk üç dönemden sonra ortaya çıkan şeyleri) redde kalkışınca, ikinciler de hadisi tahsis ettiler.[396]
Burada şunu belirtmekte de fayda mülahaza ediyoruz: Bid'at kavramını dar mânâda anlayanlar yani, "bid'at, Hz. Peygamber'den sonra ortaya çıkan, dinle ilgili olup ilave ve eksiltme özelliği taşıyan her şeydir."[397] diyenler, her ne kadar "bid'at denilince anlaşılan bid'at-ı seyyiedir, bid'atın hasenesi olmaz diyorlarsa da zaman içinde bu iki ayrı anlayış içinde tedahül olduğunu, bid'at, dinle ilgili hususlardaki ilave ve noksanlıktır diyenlerin de bid'atı hasene ve seyyie diye taksime gittiklerini görüyoruz. Bugün özellikle halk arasında bid'atın hangi konularda olup olmayacağına bakılmaksızın bid'at tarifleri yapılmakta ve hasene-seyyie diye hükümler verilmektedir.[398]
[395] İbn Manzur, Lisân, I, 229-230; Tehânevî, Keşşaf, I, 133; Atıyye, I.A., el-Bid'a,s.l62.
[396] Leknevî, a.g.e., 56-57.
[397] Leknevî, İkâmetü'l-Hucce, s.22; Hâdim'î, el-Berika Terc, 1,273
[398] Ali Çelik, Kavram ve Mahiyet Olarak Sünnet ve Bid’at, Beyan Yayınları, İstanbul, 1997: 137-139.