- Haris Öncesi Akıl

Adsense kodları


Haris Öncesi Akıl

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
seymanur K
Tue 5 July 2011, 09:21 am GMT +0200
Haris Öncesi İslâm Felsefesinde Akıl


Daha önce serdettiğimiz Haris öncesi kuşaklara veya Haris ku­şağına ait akılla ilgili görüşlere ek olarak felsefe açısından Haris öncesindeki genel eğilimi tesbit etmemiz gerekmektedir:

İslâm'ın ilk asrından itibaren felsefî araştırma girişimleri vardı.

Bazıları kader konusunda kokuşmasını istemişler ama Hz. Pey­gamber (s) bu konuda konuşulmasını kesin bir ifade ile yasakla­mıştı. Peygamber'e ruha ilişkin soru sorulduğunda ise Allah (c): Sana ruh hakkında soruyorlar. De ki: "Ruh Rabbimin emrindendir. Size bu konuda az bir bilgi verilmiştir" [346] buyurmuş­tur. Bildiğimiz gibi Hz. Ömer döneminde Sabiğ akılcı filozofların kullandıkları tartışma ve diyalog yöntemlerinden yararlanarak bazı dinî sorunları kaşımak istedi. Hz. Ömer, başından kan akacak de­recede onu dövdürdü.

Buna karşılık Vasıl b. Ata (H. 131) ve Amr b. Ubeyd (H. 144) tarafından başlatılan itizal girişimleri akılcılık anlamında ilk giri­şimlerdir. Bu mezhep yönetici ve hükmdarlar arasında fikrî taraftar­lar bulacak oranda tanınmış; taraftarları kelama, konusu da kelam ya da tevhid ilmi olarak şöhret bulmuş, fıkıhçılar ise bu yeni mezhe­be karşı çıkmıştır. Bunların başında Şafii, Mâlik, Ahmed b. Hanbel ve Süfyan vardı. Ne var ki aklı kötüye kullanmaları, birbirini küfürle itham eden bir takım fırkalara ayrılmaları sebebi ile Mutezile bir mezhep olarak gelişmemiştir. Bunun bir nedeni de; onların aklın ilgi alanına girmeyen metafizik konuları aklın ilgi alanına çekmek iste­meleridir. Onlar teoloji (ilahiyat) ve ahlâk sorunlarına ilgi duymuş­lardı ki bu gibi tartışmalar onlara daha fazla çelişki ve iman zaafiyetinden başka bir şey kazandırmamıştır.

Mutezile; tek başına aklın iyi ile kötüyü ayırmaya yeterli bir kriter olduğunu, insanın sahip olduğu hürriyet ve sorumluluğun bu iki taraf arasındaki aklî tercihe bağlı bulunduğunu [347] ortaya koy­mak üzere meydana çıkmıştı. İleriki sayfalarda göreceğimiz gibi Haris; bu iddiaların saçma ve geçersiz olduğunu ortaya koymak üzere Mutezile'nin kendi yöntemlerini kullanmış ve onların savun­duğu görüşleri tamamen reddetmiştir. [348]


[346] İsra: 17/85

[347] Abdülhalim Mahmud, el-İslâm ve'l-Akl, s. 44-46.

[348] Haris El- Muhasibi, El- Akl Ve Fehmü’l Kur’an, İşaret Yayınları, İstanbul, 2003: 136-137.