sumeyye
Sat 19 December 2009, 10:31 pm GMT +0200
Halid Bin Velid'in Cezime'ye Gönderilişi
Halid bin Velid´in Uzzayı parçalayıp dağıtmasından sonra peygamber efendimiz onu İslam davetçisi olarak Cezime´ye gönderdi.
O savaşçı olarak gönderilmemişti. ÇünküMekke-i Mükerre-menin peygamber efendimizin itaatına girişinden sonra Mek ke´de ve çevresindeki köylerle kasabalarda savaş olmayacaktı. Zaten savaşa da gerek kalmamıştı. Çünkü çevreden hile ve hi-yanet görülmemişti ki suçlarının cezasını çeksinler.
Peygamber efendimiz Süleym ibn Mensur, Müdliç bin Mürue gibi Arap kabilelerinin bir kısmım, muhacirlerle ensardan bazı larını Halid bin Velid´le birlikte Cezime´ye gönderdi. Abdullah bin Ömer ile Huzeyfe´nin kölesi Salim de aralarında idi. Ha-lid´le beraber yola çıkan Süleym oğullarıyla muhacir ve ensarın sayısı 350 civarında idi.
Cezime´ye giden Halid Cezime´lilere şöyle dedi:
- Siz nesiniz?
- Biz müslümanız, namaz kıldık ve Muhammed´i tasdik et tik, mıntıkamızda mescidler inşa ettirip orada ezan okuttuk.
Bu cevap karşısında Halid´in artık onlara ilişmemesi gereki yordu. Çünküpeygamber efendimiz onu savaşçı olarak değil da-vetçi ve hidayet rehberi olarak göndermişti. Ancak o bu yüce sıfattan sıyrılarak mutlaka savaşmak istedi. Buna gerekçe ola rak da Cezime´lilerin silah kuşanmış olduklarını ifade etti. Son ra onlara şunu sordu:
- Peki ne diye silah kuşanmışsınız?
- Bizlerle bazı Arap kabileleri arasında düşmanlık vardır. Si zin onlar olacağınızı düşünerek korktuk, bu sebeble silah ku şandık.
Halid´in bu cevapla yetinmesi ya da cevaplarının doğru olup olmadığını araştırması ya da ellerindeki silahlan alması yeterli idi. Ancak o böyle yapmadı, aksine, silahlarını emre uyup bı raktıktan sonra onları esir aldı. Halbuki böyle yapmaması ge rekirdi. Cezimelileri bağlayıp birer ikişer arkadaşlarına dağıttı. En fazla onları esir olarak peygamber efendimize götürmesi ve onlar hakkında peygamber efendimizin vereceği hükmübekle-mesi gerekirdi; fakat seher vakti Halid bin Velid şöyle bir du yuruda bulundu: "Yanınızdaki esirlerin boyunlarını vurun!" Buduyuruyu duyan Süleym oğulları yanlarında bulunan esirle rin boyunlarını vurdular. Muhacirlerle ensara gelince onlar, peygamber efendimizin gerçek ve samimi sahabileri oldukların dan dolayı esirlerini salıverdiler ve asla öldürmediler. Çünkü e-sirleri öldürmek caiz değildi. Zira onlar müslüman idiler.
Öyle anlaşılıyor ki Cezimeliler arasında Cahdem adlı biri vardı ki Halid´in niyetini anlamıştı. Halid´in niyetinin îslami olmadığını farketmişti. Bu sebeble kendi milletine: "Ey Cezime oğulları bu Halid´dir, Halid´dir! Vallahi siz silahı elden bırak tıktan sonra sizleri esir alacak, esir alınca da boyunlarınızı vuracaktır!" demişti. Bu arada Cezimelilerden biri kaçıp peygam ber efendimizin yanına ulaşmış ve huzura çıktıktan sonra, olup bitenleri ona arzetmişti. Peygamber efendimiz: "Halid´in bu yaptıklarına hiç karşı çıkan olmadı mı?" diye .sorunca adam şöyle cevap vermişti: "Evet ona karşı çıkanlar oldu. Orta boylu ve beyaz tenli bir kimse ile uzun boylu biri onun bu yaptıkları na itiraz ettiler, ona şiddetle karşı çıktılar/´ Adamın bu cevabı üzerine Hz. Ömer şöyle dedi: "Birinci şahıs benim oğlum Ab dullah´tır, diğeri ise Ebu Huzeyfe´nin kölesi Salim´dir ya Resu-lullah"
Halid bin Velid´in yaptığı işlerden haberdar olduğu zaman peygamber efendimiz tazarru ve niyazda bulunarak elini sema ya kaldırıp şöyle dedi: "Allahım! Halid bin Velid´in yaptığı şey lerden uzak olduğumu sana arz ediyorum" Peygamber efendi miz Halid bin Velid´in yaptıklarını görünce bu işlerin İslama uymadığını, bilakis cahiliyye kalmtlarından olduğunu anladı, îlk olarak gönderdiği diyetlerle Cezimelilerin gönüllerini ka zanmak, aradaki çatlaklığı onarmak istedi. Bu sebeble Ebu Ta-lib oğlu Ali´yi çağırarak ona şöyle dedi: "Şu Cezimelilere var, durumlarına bak, cahiliyyet devrinden kalma şeyleri ayakları nın altına al!" Bu, tam zamanında ve yerinde verilen bir emir di. ÇünküCezime olayında cahiliyyet tam olarak görülmeye ve sırıtmaya başlamıştı.
Hz. Ali, Resülullah´m gönderdiği bir çok malla Cezimeye git ti. Onlara kan bedellerini ödedi. Telef olan mallarının karşılığı nı verdi. Bütün diyetleri ve mali mallarının karşılığını verdi. Bütün diyetleri ve mali hasarları ödedikten sonra yine de bir miktar mal kaldı. îşini tamamladıktan sonra Hz. Ali onlara: "Bizden alacağınız diyet ya da mal bedeli kaldı mı?" diye so runca, onlar da; ´hayır´ dediler. Bu defa Hz. Ali şöyle dedi: "Öyleyse geri kalan bu malları da, sizin bilmediğiniz bazı zararla rın bedeli olarak size veriyorum."
îşini tamamladıktan sonra Hz. Ali peygamber efendimizin yanma geri dondüve yaptıklarını ona anlatınca peygamber efendimiz: "İyi ettin, isabetli davrandın" dedi. Fakat peygamber efendimiz Halid´in yaptıklarından dolayı hala elem ve acı duy makta idi. Bu sebeble kıbleye yönelerek ellerini semaya kaldır dı, o kadar kaldırdı ki koltuk altları göründüve şöyle dedi: ecYa rabbi Halid bin Velid´in yaptıklarından uzak olduğumu sana arz ediyorum." Bu sözünüüç kez tekrarladı. Çünkü Halid´in bu yaptıkları peygamber efendimizin gönlünüincitmişti. Onu da-vetçi ve rehber olarak göndermiş olduğu halde o, Cezimelileri öldürmüştü.
Hahâ´in yaptıklarını haklı çıkaracak bazı mazeretler nakle dilmişse de bunların kabule şayan yanları yoktur. Şayet Ha lid´in ileri süreceği bir mazereti olsaydı onu peygamber efendi mize açıklardı. Bu konuda rivayetlerde bulunanlar derler ki: Cezimeliler Halid´e hitaben:"Biz dinden çıktık, dinden çıktık!" demişlerdi. Böyle demekle güya onlar, müslüman olduklarını ifade etmek istemişler, ama Halid onların kafir olduklarını zannederek onları öldürmüş!
Bu aslında kabul edilmeyecek bir sözdür. Çünküsenedi za yıftır. Bu ifadelerinden dolayı Halid´in onlarla savaşmaya ve onları Öldürmeye hakkı yoktu. Zaten onların Halid´le savaşacak güçte olmadıkları açıkça anlaşılmıştı. Bu durum ortaya çıkınca Halid onları nasıl öldürebilirdi? Ama gel gör ki öldürdü. Bu sa vaş Muhammedi prensiplere uyan bir savaş olamazdı. Halid onları esir aldı, esir aldığını kabul edelim. Peki onları seher vakti neden öldürttü?
Hangi tarafından bakılırsa bakılsın, bu cahili uygulamayı haklı çıkaracak bir gerekçe yoktur. Kendisini kınayan Abdur-rahman bin Avf la tartışırken Halid bin Velid´de bunu açıkça ifade etmiştir.
îbn Ishak der ki: "Halid bin Velid´le aşere-i mübeşşereden ve aynı zamanda muhacir sahabilerden´ biri olan Abdurrahman bin Avf, ona:"Sen îslamiyette bir câbiliyet amelini işledin!" de miş, Halid de:"Senin babanın intikamını aldım" deyince Abdurrahman şu cevabı vermiş:" Yalan söylüyorsun sen babamın ka tilini öldürdün, ama amcan Fakih bin Muğire´nin intikamını al dın, çünküdaha önce aralarında mücadele geçmiştir."
Abdurrahman bin Avf, tslami bir ifade kullanıyor, Halid ise intikamlardan söz ediyordu. Halid´in Abdurrahman bin Avf a söylediklerini duyan peygamber efendimiz Halid´i kınayarak ashabı arasındaki mertebesini açıklamış ve şöyle demiştir, ^Kendine gel ey Halid! Ashabıma ilişme, Allah´a and olsun ki Uhud dağının tamamı altın olsa, sonra onu Allah yolunda sarf etsen, yine de sahabilerimden birinin sabahleyin ya da akşamleyin yaptığı seferin sevabına ulaşamazsın."
Evet onlar Resulüllah (s.a.v.)´in sahabileri idiler. Ağacın al tında Rıdvan biatini yaparken Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah´tan hoşnud olmuşlardı.
Tarihin, Halid´in davranışı hakkındaki hükmüne olursa ol sun, ister cahiliyet uygulamasıdır desin, ister İslamiyet uygula masıdır desin, mutlaka bu olaydan ötürüo, muhakeme edilecek tir. Bu uygulamasının tümücahiliyet uygulaması olmasa bile´ bir kısmı cahiliyet uygulamasıdır diyebiliriz. Onu görevden az lederken Hz. Ömer şöyle demiştir. "Halid´in kılıcında zulüm vardır." Belki de Gezime olayında onun kılıcındaki zulüm çok açık ve net bir şekilde görülmüştür.
Halid´in bu olaydaki uygulamasını eleştirirken bizler pey gamber efendimize tabi oluyoruz. Onun hakkı söylediğini görü yoruz. Bazı kimseler Ali´nin, Osman´ın ve benzerlerinin uygula malarım eleştiriyorlar. Biz ise bu olayda Halid´in uygulamasını eleştiriyoruz. Ve onu ilk eleştiren de bizler değiliz. Çünküpey-gamber efendimiz onun yaptığı işten uzak olduğunu yüce Al lah´a arz etmiş, onun Abdurrahman bin Avf ile tartışmasından sonra durumunu kendisine açıklamış ve yaptığının doğru olma dığını bildirmiştir.