- Hakk'ta fani olmuş kamil insanlar

Adsense kodları


Hakk'ta fani olmuş kamil insanlar

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafız_32
Sat 23 October 2010, 11:55 am GMT +0200
391. Hakk'ta fanî olmuş kamil insanlar.

FS'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. II, 730)

• Altın yumurtlayan kuşlar, işte burada! Her seher vakti, dikbaşlı, huysuz felek tayına eğer vuranlar işte buradadır.

• Onlar öyle üstün varlıklardır ki, atlarını sürdükleri zaman yedi kat gök onlara meydan olur. Yattıkları zaman güneşle ay, onlara yastık vazifesini görürler.

• Onlar öyle acaip balıklardır ki, onların her birinin canında Yunus (a.s.) vardır. Onlar öyle gül fidanlarıdır ki, gökyüzünü süslerler, güzelleştirirler. Feleği hoş ve ihtişamlı bir hale sokarlar.

• Kıyamet gününde içinde günahkarlar yanmasın diye cehennemi sömürüp içerler. Cenneti de dileyene bağışlarlar. Onlar buyruk sahibidirler, ama ne dua ederler, ne bir şey isterler, ne de ona buna lanet ederler.

• Güzellikle, iyilikle dağları bile havada oynatırlar, tatlılıkları ile denizleri bile şeker gibi tatlılaştırırlar.

• Bedenleri can haline getirirler, canlan ölümsüz bir hale sokarlar. Taşları la'l madeni yaparlar. Kafirleri, imana getirirler.

• Onlar herkesten daha fazla meydandadırlar, herkesten daha fazla gizlidirler. Onları apaçık görrnek istiyorsan, ayaklarının bastığı toprağı gözlerine sürme diye çek. Çünkü onlar, anadan doğma körün bile gözlerini açarlar, görür hale getirirler.

• Sen hor, hakîr bir kişi bile olsan, onlan arayıp bulmada diken gibi sert ol! Keskin ol da, onlar senin bütün dikenlerini gül haline, nesrin haline soksunlar.

• Kamil insanlar hakkında söz söylemeye, onları anlatmaya gücüm yetseydi, onlara dair gönlümde kalanları söylemeye imkan olsaydı, neler söylerdim, neler söylerdim de, göklerde bulunan ruhlar ve melekler bile benim söyleyeceklerimi beğenirlerdi.

392. Hikmetinden sual olunmaz; Allah zaman zaman insanı şeytan haline,
 şeytanı da insan haline kor.

Fa'ilatün, Fa'ilatiü, Fa'ilatün, Fa'ilat
 (c. II, 729)

• Mavi gökyüzünü bir çark gibi döndürüp duran o ırmak işte burada, "ay"ın, Zuhal yıldızının hayran olduğu o güzel yüz de buradadır.

• Gemisi ma'rifet levhi olan, imana gelmeyenleri, gemisine binmeyenleri tufanlara boğan Nüh (a.s.) da buradadır.

• Kim ondan hırka giyerse, feleğin hırkasını çıkarıp atar. Kim ondan mana lokması yerse; "Lokman Hekim" olan buradadır.

• Sen, insan kılığına girmiş, insan şeklindeki şeytana ne diye bakıyorsun? Sen, şuna bak, şuna dikkat et; hikmetinden sual olunmaz; Allah, zaman zaman insanı şeytan haline sokar, şeytanı da insan haline kor.

Mesnevî'nm bir yerinde;

"Dikkat et, etrafında insan yüzlü bir çok şeytan vardır. Bu sebeple, her ele, el vermek, her ele bağlanmak, intisab etmek uygun değildir." (c. I, no: 316) diye buyuran Mevlana aynı konuya temas etmiştir. Şeyh Sa'dî hazretleri de bir beyitinde aynen şöyle
söylemiştir."Her gözü, kulağı, ağzı olan adam değildir. Nice şeytanlar vardır ki, ademoğlu kıyafetinde görünürler"

• Ab-ı hayata sahip olan Hızır (a.s.) da işte burada! Diriye ölümsüzlük bağışlamada, ölüyü de hayvan yapmada.

"İnsan gibi yaşamayan, hislerine tabi' olan kimseyi de, yaşayan bir ölü gibi dolaşan kişiyi de insan şeklinde bir hayvan yapmadadır.

• 0, bütün varlıkların aynasının özüdür: 0 aynaya hohlama, üstüne nefesini düşürme, o senden kendini gizler.

• Ey insanoğlu, senin de başkalarının da kafirliği ve imanı onun elindedir onun takdiri iledir. Sakın ondan yüz çevirme, çünkü, onun hışmı, gadabı imanı yağma eder.

• Hakk'ın huzurunda kendisinin cahil olduğüna, hiç bir şey bilmediğine inanan kişiyi Hakk, her şeyi bilen bir kişi yapar. Fakat, ona karşı bilgi satmaya kalkışanı; "Ben her şeyi biliyorum." diyeni Hakk'ın gayreti, hiç bir şey bilmez hale sokar.

"Nabî merhum da şöyle der;

"İlim kıyısı olmıyan bir sahildir, Anda alim geçinen cahildir."

(İlim kıyısı olmayan bir deryadır. Kendini alim sanan kişi caahilin biridir.) Meşhur Sokrat'da; (Bir şey biliyorum; o da bir şey bilmediğimdir.) demiştir.

 

393. Her zerre feryadlarla, inleyişlerle dolu.
Dilleri olmadığı için bu feryadları size duyuramıyorlar.

Mef'ulü, Mefa'ilün, Fe'ulün
(c. 11, 698 )
 

• Senin varlığını ispat edecek bir belgesi, bir nişanı olmayan kişinin güneşi bile olsa önemi yoktur.

• Gönül, çeng gibidir. Aşk da onun mızrabıdır. Bu durumda gönül nasıl olurda feryad etmez?

• Bugün aşıkların feryadlarını duyuver! Bu feryadları işitmekten sana bir ziyan gelmez.

• Her zerre feryadlarla, inleyişlerle dolu, fakat dilleri olmadığı için bu feryadları size duyuramıyorlar.

• Zerrenin dili titreyerek, oynayışıdır. Onun derdini anlatacak, başka türlü bir davranışı yoktur!

• Bu alemin ucu bucağı var benim aşkım ile senin aşkının ucu bucağı yoktur!

• Ben şu dünyada, senin hayaline benzer, hiç bir şey göremedim. Yalnız kaldığım zaman aşkın bana öpücükler veriyor, ama ağızsız veriyor, onun ağzı yok!

 

394. Bağlar, bahçeler su ile değil, aşk ateşi ile yeşermede, gelişmede.

Mef'ulü, Mefa'ilün, Fe'ulün
(c. 11, 685) 

• Gönlüm, sevgilinin gönlü ile beraber, dilsiz, dudaksız olarak feryad edip duruyor. "Susarak konuşma", işte böyle olur.

" Eski şairlerimizden birisi;
"Sen hamüş ol, macerayı çeşm-i giryan söylesin!" (Sen sus, macerayı benim ağlayan gözlerim söylesin.) diye yazmıştır. 

• Ben, sevgiliyle o şekilde konuşayım ki, dilim oynamasın, dudağım kımılda-nıasın. Çünkü kötü niyetli hasetçinin kulağı pusudadır.

"Hz. Mevlana Dîvan-ı Kebîr'in başka bir beyitinde şöyle buyurur:

"Gel de birbirimizle candan konuşalım, kulaklardan, gözlerden gizli olarak söyleşelim.

• Şunu iyi biliyorum ki, dil ve dudak her ikisi de insanlarda ayıp ararlar kimseyi beğenmezler, gizli gizli dedikodu yaparlar, onu bunu çekiştirirler. Bu yüzden ben söyleyeceklerimi, kulağa değil de gönüle söylerim. Çünkü, gönül emindir, ona güvenilir.

• Gönlün aşka dair söylediği o nükteli, derin manalı söz çok tesirliydi. Ateş gibi yakıcıydı. Bu yüzden gözlerimde yüzlerce yakıcı parıltılar var!

• Şaşılacak şey şu ki, aşk ateşinin gönlünde ta içinde güller var, yaseminler var, selviler var!

• "Birbirine zıt olan ateş ile su beraber düşüp kalksınlar, beraber oturup gez
sinler!" diye bağ, bahçe aşk ateşiyle daha da fazla yeşermede, daha da fazla gelişmede.

 

395. Her meyve zamanı gelince baş gösterir.
Dikkatle bak, her iş nasıl tertiplidir!

Mef'ulü, Mefa'ilün, Fe'ulün
 (c. II, 706)


• Benim günüm kalktı, gecenin hatırını sormaya, ona geçmiş olsun demeye geldi. Canım da dudağımı ziyarete geldi.

• Ben Allah'ıma o kadar çok yalvardım, o kadar çok "Ya Rabbî! Ya Rabbî dedim ki, sonunda gök kubbesi benim yalvarışlarımı duydu da, o da "Ya Rabbî! Ya Rabbî!" demeye başladı.

• Sevgili, elinde içilişi dine aykırı olan şarapla dolu bir kadehle çıkageldi.

• Ben her zaman onun sunduğu şaraptan bir yudum içince mest oluyor, kendimden geçiyordum. Bu defa kadeh ağzına kadar doluydu.

• Onun, ay gibi güzel yüzü, hangi gökte parlasa; güneş, o gökte ufacık bir yıldıza döner.

• Hilal, yeni ay onu ata binmiş görmüş de, güzelliğinin tesiri altında kalarak at nalına dönmüştür.

• 0 rüh olmuştur, dünya da o rüha beden; bu dünyaya, bu şeref yetmez mi?

• Toz toprakla dolu olan bu kirli dünya, gönül ışığıyla güzelleşmiştir. Hoş bir hal almıştır, edep sahibi olmuştur.

• Her meyve, zamanı gelince baş gösterir, gelişir, dikkatle bak, her iş nasıl tertiplidir.

• Yeter artık sus, durmadan söyleyenin karşısında susarak, dilsiz, dudaksız söz söyleyen daha da hoştur, daha da iyidir.

 

396. Gönül, bizi bıraktı kaçtı gitti.

Mef'ulü, Mefa'ilün, Fe'ulün
(c. II, 722)

• Biz mest olduk. Gönül bizi bıraktı kaçtı, gitti. Ama nereye gittiğini bilemiyorum.

• Aklın bağını bırakıp serbest kaldığını görünce gönlüm ona yakalanmaması için hemen kaçmaya başladı.

• Gönül kaçtı ama, her halde o, Allah'ın halvetinden başka bir yere gitmemiştir.

• Sen, gönlü evde arama! 0 havaîdir; hava kuşudur. Bu yüzden o havalanmış, ötelere gitmiştir.

• 0, padişahın beyaz renkli, hünerli doğanıdır. 0 her halde uçmuş,gitmiştir.

 

397. însan, odun değildir ki, kırıldığı zaman ses çıkarsın!

Mefulü, Mefa'ilün, Fe'ülün
(c. II, 702)

• Dağınıklık, perişanlık, insanların birbirleriyle anlaşamamaları, hep nifaktan, ikiyüzlülükten meydana gelir. Rahatlık, huzur, kutluluksa birlikten doğar. Bir memlekette birlik olmasa, o memleket perişan olur.

" Bu beyitte; "Birlikte rahmet vardır!" hadîsine işaret edilmektedir. Mehmet Akif merhuınun da Safahat'mda imanda birlik üzerinde çok durulmuştur.

• Sen nazlanırsın, sevgilin de nazlanır. Böylece iki taraf da nazlanırsa ayrılık meydana çıkar.

• Fakat sen, sevgiliye naz etmez de, niyaz edersen; yani yalvarır, yakarırsan, bu yalvarıp yakarmadan, yüzlerce buluşma, yüzlerce kucaklaşma elde edersin.

• Gurura kapılmanın, büyüklük taslamanın kanını dökmezsen, o kan coşar da seni boğar.

• Yürü git de nazın bulanıklığını gider. Çünkü neşe, hep arılıktan, duruluktan meydana gelir.

• Senin karşında bulunan sevgilindir. Dikkatli ol da, onu kırma! 0 senin düşünmeden, öfkeyle söylediğin bir sözden, bir davranışından sessizce kırılabilir. însan, sopa değildir ki, kırılınca çat diye bir ses çıkarsın.

" Fransız şairlerinden Sully Prudhomme'un "Le Vase Brise" (Kırılmış Vazo) adlı şiiri, Mevlana'nın bu beytinin şerhi gibidir. 0 şiirin özeti şöyle; içinde mine çiçeğinin bulunduğıı vazo, bir yelpazenin hafif dokunuşuyla çatlar. Kimse bu sesi duymaz. Mine çiçeğini besleyen su oradan sessizce sızar, çiçek de solar, bunun gibi, sevdiğimiz bir kimsenin bir sözü. bir davranışı bizim kalbimizi kırar. Bizim kalbimizi kıranın bundan haberi yoktur. Kalpte gönülde bulunan sevgi çiçeğinin suyu sızar, böylece sevgi ve dostluk ölür.

• Zaten sopamızın kırıldığı zaman çıkardığı "tırak" sesi anlarız ki, firak'tan, ayrılıktan gelmektedir.

 

398. Kaza ve kader gereği Hakk'tan geldiği için ben gamı görmek istiyorum.
 Onu özlüyorum.

Mefa'îlün, Mefa'ilun, Fe'ülün
(c. II, 674)

• Bilgili gönül, gamdan kederden nasıl kaçarsa, gam da, bizden; bizim aşkla, imanla dolu gönlümüzden iki kat daha kaçar.

• Acaba, gam hırsız, biz de polis miyiz ki, gam, bizi görür görmez kaçacak yer arıyor?

• Aşk arslanı kükreyince, bizim gam sürümüz ceylanlar gibi orada arslandan kaçar, dağılır, giderler.

• Kaza ve kader gereği Hakk'tan geldiği için ben, gamı görmek istiyorum, onu özledim. Fakat, gam durur mu? Anlamadığı için, bu sevdadan, bu özleyişten kaçıp duruyor.

• Bütün dünya, gamın elinde esirdir, zebündur. Bilmiyorum ki, neden herkese doğru giden gam, beni görünce, onu özlediğim halde bana gelmiyor, benden kaçıp gidiyor?

• Gam, benden o kadar korkuyor ki, ben göklere yükselsem, beni orada görünce o aşağılara, yeryüzüne kaçıyor. Ben aşağılara inince, bu defa o göklere yükseliyor.

• Susayım artık, belki gam, kaçmayı bırakır da gelir, benimle savaşa girer. Hayır, yanlış söyledim, gam, zaten söylemeyenden, şikayet etmeyenden kaçar.

 

399. Sevgili acaba nerelere gitti?

Mefa'îlün, Mefa'ilün,

• Acaba, o güzel sevgili ne oldu? Acaba o güzel servi böyle nerelere gitti?

• 0, aramızda nürlar saçan bir mum gibiydi. Bizi aydınlatıyordu. Acaba bizsiz nerelere gitti?

• Gönlüm bütün gün yaprak gibi tir tir titriyor. Acaba o güzel bizleri bırakıp gece yarısı nerelere gitti?

• Durma! Hemen yollara düş, yollardan geçenlere; "Acaba o cana canlar katan yol arkadaşı nerelere gitti?" diye sor

• Bağlara git, bahçıvanları bul, onlara; "Acaba, o kırmızı gül nerelere gitti?" diye sor!

• Deliler, divaneler gibi ovalarda dolaşıp durdum. Şu ovada, o ceylan acaba nerelere gitti?

• 0 kadar çok ağladım ki, iki gözüm iki ırmak oldu da denize doğru koşmaya başladı. Acaba o inci, şu denizde nerelere gitti?

• Bütün gece ay ile zühre yıldızına soruyorum, şu göklerde, o ay yüzlü güzel acaba nerelere gitti?

• 0 bizim dostumuz olduğu halde, nasıl oluyor da başkalarının yanına gider? Madem ki o buralarda, bu dünyada yok! Acaba ötelerde, nerelere gitti?

• Onun gönlü canı madem ki Allah'a ulaşmıştır, şu balçıktan yok olduysa, acaba nerelere gitti?