ezelinur
Fri 21 January 2011, 07:06 pm GMT +0200
069-HAKKA SURESİ
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
[069.001-2] O zûhura geleceği muhakkak olan. Nedir o zûhura geleceği muhakkak olan?
[069.003] Ve o zûhura geleceği muhakkak olan şeyi (yani Kıyameti) sana ne şey bildirdi?
[069.004] Semûd ve Âd kavimleri. O korkunç vak'ayı (yani Kıyameti) yalan saymıştı.
[069.005-7] Artık Semûd (kavmi) hadden aşırı bir hadise ile helâk edildiler. Âd (kavmi) ise onlar da son derece kuvvetli bir rüzgar ile helâk edildiler. (Cenâb-ı Hak) Onu (o rüzgarı) yedi gece ve sekiz gün ardı ardına onların üzerlerine musallat etti. Artık o kavmi görürsün ki, onlar sanki içleri bomboş hurma kökleriymiş gibi yere yıkılmışlardır.
[069.008] İmdi onlar için geriye kalmış (bir fert) görebilir misin?
[069.009] Fir'avun da ve ondan evvelkiler de ve inkilâbata uğrayanlar da o büyük suçu (meydana) getirdi.
[069.010] Rablerinin Peygamberine isyan ettiler. Artık (Cenâb-ı Hak) onları pek şiddetli bir şekilde yakaladı.
[069.011-2] Şüphe yok ki, su taştığı zaman sizi o akan gemiye Biz yükledik. Onu (o necâtı) sizin için bir ibret kılmamız için ve hıfzeden kulakların onu anlamaları için (öyle yaptık).
[069.013-4] Vaktâ ki Sûr'a bir üfürülme ile üfürülmüş olur. Ve yer ve dağlar yerlerinden kaldırılmış ve birbirine bir çarpışla çarpmış, darmadağın olmuş bulunur.
[069.015-7] İşte o günde Kıyamet vukûa gelmiş olur. Ve gök yarılmıştır, artık o, o günde pek zaiftir. Ve melek (zümresi) onun çevresindedir ve Rabbin Arş'ını, başları üzerinde sekiz melek yüklenir.
[069.018] O gün arzolunacaksınız, sizden hiç bir gizli şey, gizli kalmaz.
[069.019] Artık kime ki, kitabı sağ tarafından verilmiş olur. Der ki: «Alınız kitabımı, okuyunuz.»
[069.020-1] «Şüphe yok, ben zannetmiştim ki, ben muhakkak hesabıma uğrayacağım.» İmdi o, hoşnut olduğu bir yaşayıştadır.
[069.022] Bir yüksek cennet içindedir.
[069.023-4] Toplanacak semereleri pek yakındır. Afiyetle yeyin ve için, geçmiş günlerde takdim etmiş olduğunuz şeylerin mükâfaatı olarak.
[069.025-7] Fakat o kimseye ki, kitabı sol tarafından verilmiş olur, (o da) der ki: «Keşke kitabım bana verilmemiş olsa idi.» «Hesabımın da ne olduğunu bilmese idim. Keşke o (ölüm hayatımı) kesip bitirmiş olsa idi.»
[069.028-9] «Malım bana bir fâidebahş olmadı.» «Benim saltanatım (malikiyyetim) benden zâil olup gitti.»
[069.030-1] Târaf-ı ilâhiden de denilecekdir ki: «(Onu tutun da) Ellerini boynuna bağlayın. Sonra cehenneme kavuşturun.»
[069.032-3] «Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincir içinde olarak onu sevkedin. Muhakkak ki o, azîm olan Allah'a imân etmez idi.»
[069.034] «Ve yoksullara yemek verilmesine teşvikte bulunmazdı.»
[069.035-6] Artık onun için burada bir şefkatli karîb yoktur. Ve yemek de yoktur, kanlı irinden olan müstesna.
[069.037-8] Onu ise günahkârlardan başkası yemez. Artık yok, görür olduğunuza yemin ederim.
[069.039] Ve göremez olduğunuza da yemin ederim.
[069.040] Şüphe yok ki, o (Kur'an) kerîm olan bir peygamberin (tebliğ ettiği) bir kelâmdır.
[069.041] Ve o bir şair sözü değildir. Siz pek az şeye inanıyorsunuz.
[069.042] Bir kâhinin sözü de değildir. Ne kadar az düşünüyorsunuz.
[069.043] Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.
[069.044] Eğer o (peygamber bi'lfarz) bâzı lâkırdıları Bize karşı bir iftira olarak söylemiş olsa idi,
[069.0456] Elbette ki onu sağ tarafından yakalardık. Sonra O'ndan yürek damarını kesiverirdik.
[069.047-8] Artık sizden bir kimse de yoktur ki, ondan menediciler olabilsinler. Ve şüphe yok ki, o (Kur'ânı Mübîn) muttakîler için elbette bir mev'izadır.
[069.049] Ve muhakakak ki, Biz elbette biliriz. Şüphe yok ki, sizden tekzîp edenler vardır.
[069.050] Ve muhakkak ki, o (Kur'ân-ı Azîm) elbette kâfirlerin üzerlerine bir hasrettir.
[069.051] Ve şüphe yok ki O, bilâşekk, gerçek bir hakîkattır.
[069.052] Artık o Azîm Rabbinin ismiyle tesbihe devam et.
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
[069.001-2] O zûhura geleceği muhakkak olan. Nedir o zûhura geleceği muhakkak olan?
[069.003] Ve o zûhura geleceği muhakkak olan şeyi (yani Kıyameti) sana ne şey bildirdi?
[069.004] Semûd ve Âd kavimleri. O korkunç vak'ayı (yani Kıyameti) yalan saymıştı.
[069.005-7] Artık Semûd (kavmi) hadden aşırı bir hadise ile helâk edildiler. Âd (kavmi) ise onlar da son derece kuvvetli bir rüzgar ile helâk edildiler. (Cenâb-ı Hak) Onu (o rüzgarı) yedi gece ve sekiz gün ardı ardına onların üzerlerine musallat etti. Artık o kavmi görürsün ki, onlar sanki içleri bomboş hurma kökleriymiş gibi yere yıkılmışlardır.
[069.008] İmdi onlar için geriye kalmış (bir fert) görebilir misin?
[069.009] Fir'avun da ve ondan evvelkiler de ve inkilâbata uğrayanlar da o büyük suçu (meydana) getirdi.
[069.010] Rablerinin Peygamberine isyan ettiler. Artık (Cenâb-ı Hak) onları pek şiddetli bir şekilde yakaladı.
[069.011-2] Şüphe yok ki, su taştığı zaman sizi o akan gemiye Biz yükledik. Onu (o necâtı) sizin için bir ibret kılmamız için ve hıfzeden kulakların onu anlamaları için (öyle yaptık).
[069.013-4] Vaktâ ki Sûr'a bir üfürülme ile üfürülmüş olur. Ve yer ve dağlar yerlerinden kaldırılmış ve birbirine bir çarpışla çarpmış, darmadağın olmuş bulunur.
[069.015-7] İşte o günde Kıyamet vukûa gelmiş olur. Ve gök yarılmıştır, artık o, o günde pek zaiftir. Ve melek (zümresi) onun çevresindedir ve Rabbin Arş'ını, başları üzerinde sekiz melek yüklenir.
[069.018] O gün arzolunacaksınız, sizden hiç bir gizli şey, gizli kalmaz.
[069.019] Artık kime ki, kitabı sağ tarafından verilmiş olur. Der ki: «Alınız kitabımı, okuyunuz.»
[069.020-1] «Şüphe yok, ben zannetmiştim ki, ben muhakkak hesabıma uğrayacağım.» İmdi o, hoşnut olduğu bir yaşayıştadır.
[069.022] Bir yüksek cennet içindedir.
[069.023-4] Toplanacak semereleri pek yakındır. Afiyetle yeyin ve için, geçmiş günlerde takdim etmiş olduğunuz şeylerin mükâfaatı olarak.
[069.025-7] Fakat o kimseye ki, kitabı sol tarafından verilmiş olur, (o da) der ki: «Keşke kitabım bana verilmemiş olsa idi.» «Hesabımın da ne olduğunu bilmese idim. Keşke o (ölüm hayatımı) kesip bitirmiş olsa idi.»
[069.028-9] «Malım bana bir fâidebahş olmadı.» «Benim saltanatım (malikiyyetim) benden zâil olup gitti.»
[069.030-1] Târaf-ı ilâhiden de denilecekdir ki: «(Onu tutun da) Ellerini boynuna bağlayın. Sonra cehenneme kavuşturun.»
[069.032-3] «Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincir içinde olarak onu sevkedin. Muhakkak ki o, azîm olan Allah'a imân etmez idi.»
[069.034] «Ve yoksullara yemek verilmesine teşvikte bulunmazdı.»
[069.035-6] Artık onun için burada bir şefkatli karîb yoktur. Ve yemek de yoktur, kanlı irinden olan müstesna.
[069.037-8] Onu ise günahkârlardan başkası yemez. Artık yok, görür olduğunuza yemin ederim.
[069.039] Ve göremez olduğunuza da yemin ederim.
[069.040] Şüphe yok ki, o (Kur'an) kerîm olan bir peygamberin (tebliğ ettiği) bir kelâmdır.
[069.041] Ve o bir şair sözü değildir. Siz pek az şeye inanıyorsunuz.
[069.042] Bir kâhinin sözü de değildir. Ne kadar az düşünüyorsunuz.
[069.043] Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.
[069.044] Eğer o (peygamber bi'lfarz) bâzı lâkırdıları Bize karşı bir iftira olarak söylemiş olsa idi,
[069.0456] Elbette ki onu sağ tarafından yakalardık. Sonra O'ndan yürek damarını kesiverirdik.
[069.047-8] Artık sizden bir kimse de yoktur ki, ondan menediciler olabilsinler. Ve şüphe yok ki, o (Kur'ânı Mübîn) muttakîler için elbette bir mev'izadır.
[069.049] Ve muhakakak ki, Biz elbette biliriz. Şüphe yok ki, sizden tekzîp edenler vardır.
[069.050] Ve muhakkak ki, o (Kur'ân-ı Azîm) elbette kâfirlerin üzerlerine bir hasrettir.
[069.051] Ve şüphe yok ki O, bilâşekk, gerçek bir hakîkattır.
[069.052] Artık o Azîm Rabbinin ismiyle tesbihe devam et.