- Hakka Şahit Yazıldık

Adsense kodları


Hakka Şahit Yazıldık

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Wed 2 November 2011, 09:16 pm GMT +0200
Hakk'a Şahit Yazıldık


Mayıs 2005 - 77.sayı

Mehmet IŞIK
kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.

İslâm'ın şartlarının ilki “ şehadet ” yani şahitlik sözü. Yani Kelime-i Şehadet . Acaba şehadet getirmek ile neyi kasdederiz? Bu sadece “Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed s.a.v.'in O'nun Rasulü olduğuna şahitlik ederim.” cümlesinin söylenmesinden mi ibarettir?

İslâm'ın şartlarının nelerden ibaret olduğunu, Rasulullah s.a.v. Efendimiz, “Cibril Hadisi” diye bilinen ve Sahabe-i Kiram'ı epeyce etkileyen bir olayda ifade buyurmuştu.

Cibril Hadisi'ni biliyorsunuzdur. Hani Efendimiz s.a.v ., sahabilerle bir gün otururken, elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah bir adam içeri girmişti. Efendimiz s.a.v.'in önünde diz çöküp oturmuştu ve önce İslâm'ı sonra imanı, daha sonra da ihsanı sormuştu. Kıyametin ne zaman kopacağı hakkında bilgi alamayınca, alâmetlerinin neler olduğunu öğrenmek istemişti. Efendimiz s.a.v. de sorularının hepsine cevap vermişti; o da her bir cevaptan sonra “doğru söyledin” diye tasdik ederek oradakileri şaşırtmıştı. Adam kalkıp gidince, Efendimiz s.a.v. onun Cebrail a.s. olduğunu ve insanlara dinlerini öğretmeye geldiğini söylemişti. ( Buharî , Müslim, vd .)

İnanmak ve şahit olmak


Bu hadiste, bu yazının konusu olan şehadet açısından en dikkat çekici husus, Cebrail a.s.' ın imanı ve İslâm'ı ayrı ayrı sormasıydı.

Efendimiz s.a.v ., “İman nedir?” sorusuna, “İman, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe inanmandır. Yine hayrı ve şerri ile kadere inanmandır.” buyurmuş, “İslâm nedir?” sorusuna ise “İslâm, Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in O'nun Rasulü olduğuna şahitlik etmen, namazı kılman, zekâtı vermen, ramazan orucunu tutman, yoluna güç yedirebilirsen Kâbe'yi haccetmendir.” şeklinde cevap vermişti.

İmanla ilgili soruya “inanmandır”; İslâm nedir sorusuna ilk madde olarak “şahitlik etmendir” şeklinde cevap vermişti. Demek ki iman etmekle şahitlik etmek arasında fark var.

İtiraf etmeliyim ki, şehadet getirmeyi bu açıdan hiç düşünmemiştim. Genellikle şehadetin imanın dil ile ifade edilmesinden ibaret olduğunu sanırdım. İman etmek ile şehadet getirmek arasında pek farkın olmadığını düşünürdüm. Fakat ilgili kaynaklara bakıp, bu konuda akıllarını ve gönüllerini seferber edenlerin mütalalarını okudukça, şehadet kelimesi ile kasdedilen mananın ne kadar geniş olduğunu anlaşılıyor.

İnanmak kalbin işidir; bir bilginin doğru olduğunu kalbin tasdik etmesi, onaylamasıdır. Şahitlik ise şüpheye imkan vermeyecek bir şekilde görerek, duyarak, hissederek elde edilen kesin bir bilgiyi, dil ile ifade edilmesi gereken yerde söylemek, gösterilmesi gereken yerde göstermek demektir.

Şahitliğin iki aşaması

Buna göre şahitliğin iki aşaması var. Birinci aşama şahitliğin üstlenilmesi, ikinci aşama üstlenilen bilgiye göre hareket edilmesidir. Birinci aşama olmadan ikinci aşamanın gerçekleşmeyeceği aşikârdır.

“Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in O'nun Rasulü olduğuna” şehadet etmenin birinci aşaması, yani şahitliği üstlenme aşaması imandır. Bütün insanlar için şahitliğin bu aşaması ilk olarak Elest Günü'nde gerçekleşmişti: “Hani Rabbin, kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Ademoğulları'ndan , onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da) Evet (buna) şahit olduk, dediler.” (Araf, 172) Daha sonra insanlardan bir kısmı, dünya hayatında bu hakikati kendisine tebliğ eden peygamberi gönlüyle kabul edip iman etti. İşte bu şekilde insan, Allah'tan başka ilâh olmadığına, Hz. Muhammed s.a.v.'in O'nun Rasulü olduğuna inanarak şahitliğinin üstlenme aşamasını tamamladı.

Şimdi sıra üstlenilen bu şahitliğin eda edilmesinde yani şahitliğin gereğinin yapılmasında.

Kalpteki imanın dil ile ifadesi, dilin şahitliğidir. Bu da şehadetin başlangıç noktasıdır. Şehadet kulun gücü nisbetinde bütün organlarıyla ve ömür boyu yapması gereken bir ameldir. Allah'tan başka ilâh olmadığına, her şeyi her an O'nun yarattığına sadece dilimiz değil, aynı zamanda işimiz de şahit olmalı. Alışverişimiz, konuşmamız, patronluğumuz, memurluğumuz, ev reisliğimiz, ev hanımlığımız, ana-babalığımız, evlatlığımız... Hasılı iç-dış her halimiz o hakikate şahit olmalı. Her an, her şeyi yarattığına iman ettiğimiz Yüce Mevlâ'nın huzurunda olduğumuzun farkında olarak ne yapacaksak yapmalıyız. Böylece yapıp ettiklerimiz diğer insanlara karşı Yüce Mevlâ'nın varlığına şahitlik etmeli. Efendimiz s.a.v.'in sünnetine riayet ederek O'nun rasul oluşuna şahitlik etmeliyiz. Tabii ki gücümüzün yettiği kadar…

İşte İslâm'ın ilk şartı olan şehadet böyle bir şey.

O nasıl yaptıysa

Yüce Mevlâ, peygamberlerini şahit olmaları için göndermedi mi: “Ey Nebi! Biz seni şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.” (Ahzab , 45)

Rasulullah s.a.v ., Allah'ın her an her yerde hazır ve nazır olduğuna şahit olduğunu hayatı boyunca bütün hal ve hareketleriyle göstererek şahitliğini hakkıyla yerine getirdi. Artık sıra O'na iman edenlerdeydi.

Yüce Mevlâ imanla şereflenen bütün müslümanların , Rasulullah'dan öğrendiği gibi şahitlik yapmasını istiyor:

“Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin (elinizden gelen bütün gayretinizi seferber edin). O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi. Babanız İbrahim'in dininde (de böyleydi). Rasul'ün size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için gerek daha önce (gelmiş kitaplarda), gerekse bunda (Kur'an'da) size ‘ müslümanlar ' (Allah'a teslim olanlar) ismini O (Allah) verdi. Öyle ise namazı en güzel şekilde kılın, zekâtı verin ve Allah'a sımsıkı sarılın. O sizin mevlânızdır (efendiniz, dostunuzdur). O ne güzel Mevlâ, ne güzel yardımcıdır.” (Hac, 78)

Evet, şahit olursak müslüman olabiliyoruz. Ve müslümanlığımızın ilk şartı olan şahitlik, bütün hayatı kucaklıyor, kuşatıyor. Bu şahitliğin geçekleştiği hayat müslüman hayatı oluyor, yaşayana da, şahit olana da en büyük rahmet vesilesi oluyor.