- Hâkimliğe tâyin olunma isteği

Adsense kodları


Hâkimliğe tâyin olunma isteği

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Thu 10 March 2011, 01:35 pm GMT +0200
H- HÂKİMLİĞE TÂYİN OLUNMA İSTEĞİ


Bir kimse içtihat ehli değilse belli bir olay için veya daimî ola­rak hâkimlik yapma görevi için istekte bulunması doğru değildir. Onun hâkimlik istemesinde üç durum vardır:

a) Hakimliğe talip olanın bu talebi ya yargılama konusunu bil­mediği halde ya da bu görev verilmediğinde zulmü ortaya çıkacak­sa bu durumlarda o kişilere bu görev verilir. Daha uygun biri var­ken öyle kişilere mezalim görevinin verilmesi, kötülükleri engel­lemek içindir. Sonra o kişinin verdiği karara bakılır; şayet kişinin kastı haksızlıkları engellemek içinse mükâfatlandırılır. Mezâlim işlerinin çoğu kendi uzmanlığında ise o zaman onun tayini mu­bahtır.

b) Yargı işi müstehak ve ehil olana verilmelidir, ilkesinden ha­reketle o kişi ya ihtilafın tarafları hakkında düşmanlığı ya da da­vadan çıkar sağlaması nedeniyle mezalim mahkemesi hakimi ol­mak ister. İşte bu tür bir tayin sakıncalı ve böylelerinin atanması

geçersizdir.

c) Hâkimlik isteğinde bulunan şahsın diğer devlet memuri-yetleriyle alâkası olmamalıdır. Esasen yargılamada nazır ve ben­zeri memurlar bulunmamalıdır. Ancak gerektiğinde istek üzerine bulunabilirler. Hazîneden yardım alacakların durumları ile ilgili bir duruşma ise hazîne yetkilisinin duruşmada hazır bulunma is­teği kabul edilir. Hakkın ortaya çıkması isteniyor, haksızın hu­zursuzluk çıkarması muhtemelse hâkimin kuvvet talebi normaldir. Hâkimin niyyeti öğünmek ve mevki' sahibi olduğunu göster-mekse,, bir görüşe göre zabıta çağırması doğru ise de hareketi mekruhtur. Aynı şekilde mücerred öğünmek için hâkimlik görevi talebi de mekruhtur. Bir görüşe göre de yalnızca Öğünme niyyeti-ni taşımak ve bu maksatla hâkim olmak mekruhtur.

Allah Teâlâ da âyet-i kerîmesinde:

"İşte âhiret yurdu. Biz onu yeryüzünde ne tegallüb ne fesad arzusuna düşmeyeceklere veririz. İyi sonuç Allah'ın ikâabmdan sakınanlarındır." (K. K. 28: 83) buyurmuştur.

Diğer bir kısım hukukçular bu işin mekruh olmadığına kânidirler.

Çünkü mevki isteği mubahtır, mekruh sayılmaz. Yusuf Pey­gamber, Firavn'dan idarecilik ve halifelik istemiştir. Âyet-i Kerîmede:

'Yusuf: Beni memleketin hazineleri üzerine memur et, çünkü ben onları korumaya muktedirim. Bütün tasarruf şekillerini de bilenim dedi." (K. K. 12: 55) buyurmuştur. Yusuf Peygamber nefsini anlattıktan sonra: "Çünkü ben onları koru­maya muktedirim." demiştir.

İdarecilik isteğinde iki te'vil vardır. 1- Bana bırakılanı koru­rum. İdareci tâyin edildiğim işleri bilirim. Abdurrahman b. Zeyd'in görüşü budur. 2- İshak b. Süfyân'a göre: Hisaplarım ya­par, lisanlarını anlarım. Hükmü zarurî bir sebepten Ötürü ortaya çıkmış nefsi öğmek, maksadıyla çıkmamıştır. Bu sebepledir ki zâlim bir hükümdar yönünden böyle bir istek uygundur.

Bir gruba göre: Hâkim tâyin edildiği hususta doğru ile amel ederse, durumu ile öğünmede bir mahzur yoktur. Çünkü Yusuf (as.) Firavn'ın zulmünü adaletiyle gidermek, ortadan kaldırmak için böyle bir vazife isteğinde bulunmuştur. Bir grubun fikri de: Zâlime yardım, işine ortak olunacağından tâyinleri için nefisleri­ni öğmeye lüzum olmadığım belirtmişlerdir. Bu fikir taraftarları,

Yusuf Peygamber'in Firavn'den idarecilik isteğine de iki şekilde cevap vermişlerdir:

1- Yusuf devrinin Firavn'ı iyi insandı. Ama Mûsâ devrinin Fi-ravn'ı sapık ve âsî idi.

2- Yusuf, Firavn'm hazînesine bakmış, adalet ve şâir işlerine bakmamıştır.

Hâkimlik isteği uğruna mal harcama büyük bir hatâ ve sakın­calı bir iştir; rüşvet sayılır. Alan ve veren büyük tenkidlere maruz kalmıştır. Sabit, Enes (r.a)'den şunu rivayet etmiştir:

"Hakikat Resûlullah (s.a.v) rüşvet alanı, vereni, aracı olanı la'netlemiştir.”[80] Bu metin de geçen, Raşî: Rüşvet veren, Mürteşî: Rüşvet alan, Rayiş: İkisi arasında aracı olandır.[81]




[80] Tirmizî, ahkâm 9. Ebû Davud, akdiye 4. İbn Mâce, ahkâm 2. Müsned-i Ahmed, 2/64 vs.

[81] El-Ahkâmu’s-Sultaniyye, Ebu’l-Hasan Habib, Bedir Yayınevi, 1/ 152-154.