- Hakikatin suretleri

Adsense kodları


Hakikatin suretleri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 9 August 2012, 03:49 pm GMT +0200
Hakikatin suretleri
Elif TUNCA • 86. Sayı / SİNEMA


Bir dedektiflik hikâyesinden ne beklersiniz; macera, gizem, kaçma-kovalama… Hollywood bunun âlâsını yapar. Kaynakları iyice kısırlaştığındaysa gözünü şöyle bir uzaklara çevirir ve kendine uyarlayabileceği hikâyeleri heybesine atar. Elindeki oyuncaklarla onları karıştırıp yeni seyirlikler sunar. Biz, geri kalan bütün dünya ahalisi, üstümüze boca edilmesinden kaçamadığımız bu görsel bombardımandan yüzümüzü biraz başka yana çevirebilirsek eğer, allanıp pullanıp karşımıza geçen hikâyelerin asıllarına hatta daha parlaklarına şahit oluyoruz.


Yaklaşık son on yıldır daha yakından tanıdığımız (ve ne gariptir ki aslında yine, reklamıyla, remake’iyle, atıflarıyla, Batı üzerinden tanıdığımız) bize hayli “yakın” olan “uzak”doğu sineması, kendini anlatabilme derdini sürdürüyor ne iyi ki!

Bu ay salonlara gelecek olan “Dedektif Dee ve Gizemli Alev” bu örneklerden biri. Gerçi biraz orta yolcu da kendisi; hafif “Kaplan ve Ejderha” hafif “Matrix” hafif “Indiana Jonas”… Muhtemelen de bu itibarla geçen yıl Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan için yarıştı. “Dedektif Dee ve Gizemli Alev”, Çin’in ilk ve tek kadın hükümdarı Wu Zetian’ın taç giyme töreninin hemen öncesindeki iktidar mücadelelerine odaklanan epik bir film.

Kadın ve iktidar arasındaki ilişkiye daha doğrusu iktidara sahip olduğunu düşünenlerin, “kadın” fikrine hazımsızlıklarına da bakmaya çalışan film, kocasının şüpheli ölümünün ardından Prens’in tahta çıkışına kadar sekiz senedir ülkeyi idare eden Wu’nun resmî olarak da hükümdar olarak kabul edileceği döneme odaklanıyor. Yıllardır saray çevresiyle mücadele eden Wu, resmen tahta oturuşuyla birlikte bir iktidar göstergesi olarak dev bir Buda heykeli inşa ettirmekte. Cennetin 33 katına erişecek 120 metre boyundaki heykel; depreme, fırtınaya da dayanıklı. Söylemeye gerek yok; binlerce işçi çalışıyor on binlerce ton demir dökülüyor.

Hazırlıkların son sürat devam ettiği bir gündeyse heykelin ortasındaki dev sütunda yer alan tılsımların yerini bir gün önce değiştiren ustabaşı, işçilerin gözünün önünde için için tüterek yanmaya başlıyor ve ölüyor. Garibin de garibi bu ölüm, işçilerin aklına tılsımların laneti fikrini getiriyor. O esnada inşaatta olan İmparatoriçe’nin hizmetkârlarından ikisi hem ustabaşının ölümünü haber vermek hem de bu tuhaf ölüm hakkındaki düşüncelerini açıklamak üzere saraya doğru yola çıkıyor. Ancak ne yazık ki tam saraya yaklaştıklarında birisi de atının üstünde aynen ustabaşı gibi için için tüterek yanmaya başlayıp ölüyor. Bu kişinin henüz inşaattan çıkmadan işçilere “Tılsım mı; bu saçmalığa inanamazsınız!” diyerek tılsımlardan birini eliyle parçalaması elbette tahmin ettiğiniz üzere tılsımın laneti fikrini güçlendiriyor.

Ama böyle yönlendirmelerin ancak bambaşka bir neticeyi gizlemek için yapıldığını bilen seyircilerdenseniz elbette bu ilk ipucuna hemen tav olmayıp komplo teorilerinizi geliştiriyorsunuz; geliştirin bakalım…

Yanında en güvendiği kadın hizmetkârı Jing’er’la haberi alan İmparatoriçe, geyik kılığında sarayına gelen keşişten akıl alıyor ve sekiz sene önce hapsettiğirdiği dedektif Dee’den yardım almaya karar veriyor. Bu sanıldığı kadar kolay bir karar değil; zira Dee’nin hapse atılma nedeni, İmparatoriçe’ye karşı gelmekten başka bir şey değil. Çok sevdiği ve saygı duyduğu İmparator’un ölümünden sonra Wu’nun tahta geçmesini kabullenmeyen Dee, vaktiyle az isyan çıkarmamış. Ancak geyik de olsa keşiş; keşiştir, sözünü dinlemek icap eder.

Ve -bir başka klişe olarak- gözden düşmüş adamımız, olağanüstü yetkilerle göreve getirilir. Bu tuhaf ölümleri soruşturmak onun işi, yanına verilen Donglai ve Jing’er da başının belasıdır! “Güzel olduğu kadar da küstah” olan Jing’er, ilk dakikadan Dee’nin gönlünü çelmeye bir yandan da onunla mücadele etmeye çalışırken Donglai de Dee’nin teorileriyle ters düşen fakir egzersizleriyle sinir bozmaktadır. Sekiz sene sonra adeta dünyaya gözlerini yeniden açmış gibi olan Dee için bir başka mesele de kime, nasıl, nereye kadar güveneceğidir. Tam da burada yazımızın başlığının “Hakikatin Suretleri” olduğunu hatırlatmak isterim! Film boyu yalnız maddeten değil fikren de “şekil değiştirme”ler söz konusu.         

Filmin öyküsünden daha fazla ilerlersek maalesef finalin zevkinin kaçması söz konusu. Oysa pek çok temellendirme de filmin o son dakikalarındaki mantığı üzerinden mümkün. Yine de bu tehlikeyi bertaraf ederek filmin nasıl bir dil ve ton tutturduğuna bakalım.

Tamamen kendine dair bir hikâyeden yola çıkan film, kendi hikâyesine kendi mantığıyla bakıp bakmadığıyla değerlendirilebilir belki. Senaryoya da katılan ve 12 dil konuşup 7 telli Çin lavtasını ustaca çalan, kaligrafi bilen Hollandalı yazar Robert van Gulik, bu tür öykülerde Doğu- Batı farkını 5 maddeyle ortaya koyuyor. (Ortaklık ettiği senaryoda bu kuralları uygulamıyor; o ayrı!) Buna göre Çin hikâyelerinde suçlu hemen başta verilir, doğaüstü olaylar yaşanır, öyküleme detaylıdır, çok fazla karakter vardır ve suçluların cezası, en ince detayına kadar verilir.

Ancak daha temel bir noktayı yine de gözden kaçırmış gibi görünüyor yetenekli Hollandalı dostumuz ki o da Doğu bakışının, bütünleyiciliği diye özetleyebileceğimiz bir durum. Yani farklı zaman, mekân, olay, görüntü ve hatta gerçeklik unsurlarını, birbirlerini hiç de rahatsız etmeden bir arada verebilmek. Elbette burada suçlu-suçsuz, haklı-haksız da bir ölçüde iç içe geçecek ancak Batı algısında olduğu gibi her şeye yönelen bir “rasyonel” bakışla çözülmeyecektir mesele.

Bu itibarla Dedektif Dee ve Gizemli Alev, her iki taraftan da önceden seyrettiğimiz sağlam örneklerle birlikte değerlendirilip Doğu sineması ile Batı sineması arasındaki çizgi ve geçişkenlikler konusunda düşünecek malzemeler veren bir örnek.

Dedektif Dee ve Gizemli Alev
Yönetmen: Tsui Hark
Oyuncular: Andy Lau, Carina Lau, Bingbing Li, Chao Deng