- Hadislerin Yazıyla Tesbit Edilmesi

Adsense kodları


Hadislerin Yazıyla Tesbit Edilmesi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Thu 29 December 2011, 07:40 pm GMT +0200
1. Sünnet'in/Hadislerin Yazıyla Tesbit Edilmesi


Hz. Peygamber'in yirmiüç yıllık risâlet döneminde bir taraftan yeni dinin tebliği, bir taraftan da bu tebliğe ilk muha­tap olah sahabenin onu iyi anlayıp içlerine sindirmesi için, onları daima ilme teşvik etmesi, sahabeyi Kur'an ve bunun yanında Sünneti öğrenmeye karşı büyük bir istek ve arzuya sevketmişti. Sahabe arasında okuma yazma oranının çok dü­şük olması nedeniyle, çoğunlukla ezberleme yoluna gidili­yordu. Yazı bilenler ise -ki bu sayı çok azdır. Muhammed Hamidullah, bunun onyedi kişi civarında olduğunu nakletmektedir.[141] Fakat Muhammed el-Hatib Accâc, Usûlü'l-Hadis Ulûmunu ve Mustalahuhû isimli eserinde[142] bu sayının daha fazla olduğunu belirtmektedir- kendileri özel notlar tutmak şeklinde bir gayret içindeydiler.

Hadis kaynakları sünnetin yazılması ile ilgili olarak bize iki farklı rivayet nakletmektedirler. Bu rivayetlerden biri hadislerin yazılmasını yasaklayan hadisler, diğeri de hadislerin yazılmasına cevaz veren hadisler. Hadisler arasındaki bu te­aruz, sünnetin yazıyla tesbiti konusundaki tartışmaların da odak noktasını teşkil etmektedir. Bu hadisler şunlardır:

Hadis yazmayı yasaklayan hadisler

Hadislerin yazılmasını yasaklayan hadisler üç sahâbî tarafından nakledilmiştir. Bunlar Ebû Said el-Hudrî, Ebû Hüreyre ve Zeyd bin Sabit (radiyallahu anhüm).

Ebû Said el-Hudrî'nin rivayetleri şöyledir:

Ebû Said el-Hudrî (r.a.) rivayet etmiştir, Peygambe­rimiz (s.a.) şöyle buyurmuştur:

"Benden (bir şey) yazma­yınız. Kim benden Kur'an'dan başka bir şey yazdı ise onu imha etsin. Ancak yazmaksızın benden dilediğiniz gibi riva­yet edebilirsiniz, bunda hiç bir beis yoktur. Her kim bile bile bana isnad ederek yalan uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın."[143]

Ebû Said el-Hudrî'den rivayet edilmiştir: "Rasûlüllah (s.a.)'den hadis yazmam için izin istedim, bana izin vermedi."[144]

Ebû Hureyre'den rivayet edilmiştir: "Biz hadis yazar­ken Rasûlüllah (s.a.) yanımıza çıkageldi, bize

"Yazdığınız şey nedir?" dedi. Biz de

"Senden duyduğumuz hadisler" dedik. Hz. Peygamber (s.a.):

"Allah'ın kitabından başka bir kitap mı istiyorsunuz? Sizden önceki milletleri Allah'ın kitabının ya­nında başka kitapları yazmaları sapılmıştır" dedi.[145]

Zeyd bin Sâbit'ten gelen rivayet şöyledir: Zeyd bin Sa­bit bir defasında Muaviye'nin yanına girdiğinde, Muaviye kendisine bir hadis sormuş ve yazılmasını istemiştir. Bu­nun üzerine Zeyd bin Sabit:

"Rasûlüllah (s.a.) bize hadisin­den bir şey yazılmamasını emretti demiştir.[146]

Hadislerin yazılmasına cevaz veren hadisler

Abdullah bin Amr'dan nakledilmiştir. "Rasûlüllah'tan duyduğum her şeyi yazıyordum. Amacım bunları ezberlemekti. Kureyş beni bundan menetti. Şöyle dediler: 

"Sen Rasûlûllah'tan duyduğun her şeyi yazıyorsun. Halbuki O, bir be­şerdir, rızâ halindeyken olduğu gibi gazap (öfkeli) halindey­ken de konuşabilir." Bunun üzerine yazmaktan vazgeçtim ve durumu Rasûlüllah (s.a.)'e anlattım. Rasûlüllah (s.a.) par­mağıyla ağzına işaret ederek:

"Yaz, nefsim kudret halinde olan Allah'a yemin olsun ki bundan (ağzımdan) hakkın dışında bir şey çıkmaz" buyurdular.[147]

Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor: "Ensar'dan bir adam Ra­sûlüllah (s.a.)'in meclisinde oturur, Hz. Peygamber'den hadis dinler, hoşuna gider fakat ezberleyeni ezdi. Rasûlüllah'a bu durumdan yakındı.

"Ey Allah'ın Rasûlü, senden bir hadis din­liyorum hoşuma gidiyor, ancak ezberleyemiyorum" dedi. Bu­nun üzerine Hz. Peygamber:

"Elinin yardımına müracaat et" buyurdu ve eliyle yazmasını işaret etti.[148]

Hadislerin yazımı konusunda lehte ve aleyhte verdi­ğimiz bu örneklerde görüldüğü gibi her iki grup hadisler arasında bir teârüz sözkonusudur. Hadisler arasındaki vürûd tarihinin hangisinin daha önce ifade edilmiş olduğunu tesbit etme imkanından mahrum olunuşu nedeniyle bu tearuzun giderilmesi konusunda İslâm bilginleri pek rahat hareket edememişlerdir. Bu cümleden olarak bazı alimler, özellikle ilk zikredilen Ebû Said el-Hudrî hadisinin mevkuf olduğunu, dolayısıyla delil olarak kullanmaya elverişli olamayacağını ileri sürmelerine rağmen, onların bu görüşleri fazla rağbet görmemiştir.[149] Ayrıca Ebû Said el-Hudrî'nin diğer rivayeti bunu desteklemektedir. Dolayısıyla hadis sahihtir. Bu nehy hadisi, yazmayı mubah kılan diğer hadislerle neshedilmiştir.[150]

Bu konuda ileri sürülen görüşlerden biri de, teârüz ha­linde olan bu hadisler arasında umum husus ilişkisinin bulunduğu yönündedir. Şöyle ki: Rasûlüllah (s.a.), hadislerin yazılmasını umûmî bir ifade ile yasak etmişti, zira O'nun sözleri ashâb-ı kiramın umûmuna birden müteveccihti. Ashâb-ı kiram ise, sika, sâlih, zabıt, hafız olmak bakımından birbirinden farklı idi. Zabtı kuvvetli olanların hıfzına, ayrıca yazı ile tesbitin yardım edeceği, unutma ihtimali bulunan ve hafızası sağlam olmayanların ise, daha iyi zabtedebileceği dü­şüncesiyle, Rasûlüllah (s.a.) bazı sahabeye hadislerin yazıl­ması mevzuunda hususî izin vermesi, Rasûlüllah (s.a.)'in zamana ve şahıslara göre takdir ve tayin ettiği bir takım önemli sebeplere dayanmaktadır.[151]

Bir başka görüş ise, hadisler arasında Nesh vâkî ol­duğu düşüncesidir. Bu da, ilk dönemlerde Kur'an ayetleriyle sünnetin (hadislerin) karışma endişesinden dolayı hadislerin yazılması Rasûlüllah (s.a.) tarafından yasaklanmıştı. Daha sonra müslümanların sayılarının çoğalması, Kur'an hakkın­daki bilgilerinin artması bu endişeyi ortadan kaldırmıştır. Durum böyle olunca hadislerin yazılmasına cevaz veren ha­disler, yazılmasını yasaklayan hadisleri nesh etmiştir.[152] İbn Kuteybe de aynı kanaatte olduğunu beyan etmektedir.[153]

Bu iki grup hadisler arasındaki tearuzu giderme yolun­daki değerlendirmeler her iki grup hadisler arasında cem ve te'iif yahut, hadis yazımına cevaz veren bir yaklaşımla olduğu gibi, aksi istikamette hadis yazımının   yasaklanması yönündeki hadisleri öne çıkararak konuyu değerlendiren İs­lâm bilginleri de olmuştur. Bu görüşü savunan alimlerin başında Reşid Rıza gelmektedir. "Onun fikrine göre, hadisle­rin yazılmasına İslâm'ın ilk günlerinde müsâde edilmiş, daha sonraki bir dönemde ise menedilmiştir."[154] Onun nazari­yesine göre, Hz. Peygamber (s.a.)'in, kendi hadislerinin ebedî bir kaynak veya dinin bir parçası olmasını arzu buyurmamışlardır. O yüzden hadislerin yazılmasını yasaklamışlardır. Bu emir sahabe tarafından harfiyyen tatbik edilmiştir. Onun içindir ki Hulafa-i Râşidin, hadis nakletmek şöyle dursun yazmamışlardır bile. Hatta ileri gelen sahâbîler, ayrıca hadis rivayetine karşı çıkmışlardır. Tabiin, sahabeden kalmış hiç bir sahife elde etmiş değildi ve onlar valiler tarafından sadece böyle bir talepte bulunulduğu zaman yazarlardı.[155]

Hadislerin yazılmasının yasaklandığı görüşünü savu­nan âlimlerden Mahmud Ebu Reyye ise bu konuda şöyle der: "Eğer yazım izini veren hadislerle bunu yasaklayanlar ara­sında bir çatışma olduğu varsayılırsa, bunlardan birinin di­ğerini nesh etmiş olması gerekir. Bu durumda sonraki gelen­ler yasaklama doğrultusunda olduğu için, bunları nâsih (neshedici) görmek gerekir. Zira Rasûlüllah (s.a.)'in vefatın­dan sonra sahabe, hadis yazımını yasaklayan hadisler nakletmişlerdir. Ayrıca sahabenin hadisleri tedvin etmeyişi de ikinci bir delil teşkil etmektedir. Şayet sahabe hadisleri tedvin etmiş olsaydı yaptıkları tedvinleri bol bol bulmak mümkün olacaktı.[156] Ebû Reyye daha sonra görüşünü desteklemek babında değişik örnekler vererek sahabenin bazılarının yazdıkları sahifeleri yakmalarını, onların hadisleri, dinin Kur'an benzeri kaynağı haline getirmek istemeyişlerine bağlar.[157]

Gerek Reşid Rıza'nın gerekse Ebû Reyye'nin bu görüş­leri şiddetle eleştirilmiş, yapılan ilmî tahlillerle görüşlerinin tutarsızlığı ispatlanmaya çalışılmıştır. Bu çalışmaları yapan­lar arasında Mustafa Sıbaî, Muhammed Ebû Şehbe, Mustafa Â'zamî gibi ilim adamlarını sayabiliriz.

İslâm âlimlerinin çoğunluğu, Hz. Peygamber'in ilk zamanlar hadislerin yazılmasını yasakladığı fakat daha sonra izin verdiğini ifâde etmektedirler. Yani gerek Reşid Rıza ge­rekse Ebû Reyye'nin dediği gibi hadislerin yazılması konu­sunda önce izin vardı sonra bu neshedilip yasaklandı şek­linde değil, bilakis tam tersidir. Daha ilk devirlerden itibaren mesele tartışılmış ve yasağın önce, yazım izninin daha sonra olduğu ifade edilerek konu ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bunu İbn Kuteybe (276/889)'nin "Te'vilu Muhtelifi'1-Hadis"inde[158] Râmehürmûzî (360/917)'nin "el-Muhaddisu'l-Fasl’ında[159] Hattabî (388/898)'nin "Meâlimu's-Sünen"inde[160] görmekteyiz. Hatta Nevevî (661/1263) âlimlerin, hadislerin yazılmasının (yazmaya izin veren hadislerin daha sonra olduğunu dikkate alarak) cevazı konusunda, icmâ ettiklerini ifade eder.[161] Bütün bunlara rağmen sahabeden bazılarının hadisleri yazmadıkları[162], yazmaktan vazgeçtikleri[163], yazdıklarını imha ettikleri[164] hatta hadislerin yazılmaması konusunda bizzat tavır aldıkları[165] da bir vakıadır. Hakkında âlimlerin fikir birliği içinde oldukları böyle bir konuda sahabenin bu şekildeki uygulamaları nasıl değer­lendirilmiştir. Yani sahabeyi böyle bir davranışa sevkeden sebep ne olabilir? Yine bu sorunun cevabını da sahabenin kendi sözlerinde buluyoruz:

Hz. Aişe (r.a.) naklediyor:

Babam Rasûlüllah (s.a.)'den beşyüz hadis toplamıştı (yazmıştı). Bir gece (yatakta) çok dönüp durdu. (Onun bu hali) beni endişelendirdi. (Kendisine):

"Sana bir şey mi oldu, bir şikayetin mi var?" diye sordum. Bana:

"Yanında bulunan hadisleri getir" dedi. Ben de onları getirdim, ateş istedi ve o tomarı yaktı. Ona

"niçin yaktın?" dedim, şöyle dedi:

"O hadisler içinde, kendisine güvendiğim ve itimat ettiğim bir adamın naklettiği hadisler bulunabilir. Halbuki o adamın bana nak­lettiği hadis öyle olmayabilir. Ben de onu nakletmiş olurum. (İşte) böyle olmaktan korktuğum için imha ettim."[166]

Sahih isnadla nakledilen Ebu'n-Nadre'den gelen bir ri­vayet de şöyledir:

Ebu'n-Nadre dedi ki: "Ebu Said el-Hudrî'ye şöyle dedim: 

"Mu­hakkak sen Rasûlüllah (s.a.) den çok ilginç hadisler nakledi­yorsun. Biz (onları rivayetimiz sırasında) ona ilave etmekten veya noksan rivayet etmekten korkuyoruz, Ebû Said el-Hudrî şöyle dedi:

"Siz o hadisleri Kur'an olarak (yani Kur'an gibi yazılmış kitap halinde olup onları devamlı müzâkere edilir halde kılmak) mı edinmek istiyorsunuz? Hayır (olmaz), lâkin siz benden, bizim Nebî (s.a.)'den aldığımız gibi alınız (yani ezberleyerek)."[167]

Hz. Ömer (r.a.)'ın bu konudaki uygulaması ise, bazı sahabenin niçin hadis yazmadıkları veya yazmaktan vazgeçtiklerini çok net olarak ortaya koymaktadır:

Urvetübnü Zübeyr'den gelen bir rivayet şöyledir:

"Hz. Ömer (r.a.) hadisleri yazdırıp bir kitapta toplamayı düşünü­yordu. Durumu Hz. Peygamber'in ashabı ile istişare etti. Onlar da hadislerin toplanıp yazılması fikrinde olduklarını söylediler. Hz. Ömer bir ay boyunca bu konuda istihare etti. Sonra bir sabah şöyle dedi:

"Hadisleri yazdırmayı düşünü­yordum, fakat sizden evvel yaşamış kavimleri hatırladım. Onlar da böyle kitaplar yazmışlar ve onlara öyle sarılmışlardı ki, sonunda Allah'ın kitabını ihmal ettiler. Allah'a yemin olsun ki ben Allah'ın kitabına bir şey ilave etmiyecegim (yani ona bir şey karıştırılmasına vesile olmayacağım)."[168]

Yukarıdaki rivayetlerden anlaşılacağı üzere, hadislerin ilk zamanlarda yazılmasının yasaklanmasında ve sahabeden bazılarının bu yasağı daha sonra devam ettirrnelerindeki en önemli sebep, hadis sahifeleriyle Kur'an sahifelerinin karış­tırılma tehlikesidir. Ne zaman insanlar Kur'an ayetleriyle ha­disleri ayırdedebilecek, aralarındaki hiyerarşiyi dikkate alabi­lecek Isiâmî şuura ulaştılar, ondan sonra hadislerin yazılması konusunda kendilerine yazma izni verildi. Sahabe arasındaki hadis yazımı konusunda farklı uygulama ve tedirginliğin sebebi budur, yani Kur'an'la hadislerin birbirine karıştırılması ve bunun sonucu da Ehl-i Kitab'ın düştüğü duruma düşme endişesidir. Hatib Bağdâdî'nin de ifade ettiği gibi "Hadislerin yazılması bir süre yadırgandıktan sonra geniş ölçüde tatbik sahası buldu ..."[169] Pek çok sahabe hadis yazmışlardır. Bu konuda geniş bir çalışma yapan Mustafa Â'zamî'nin tesbitine göre[170] pek çok sahâbî hadis yazmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır:

1. Ebû Eyyub el-Ensârî (52/672)

2. Ebû Râfiî (Hz. Peygamber'in azadlısı) (40/660)

3. Ubey bin Ka'b (22/642)

4. Enes bin Mâlik (93/712)

5. Selmân-i Fârisî (32/652)

6. Abdullah bin Zübeyr (73/692)

7. Abdullah bin Ömer (74/693)

8. Abdullah bin Mes'ud (32/652)

9. Hz. Fâtıma (12/632)

10. Muaz bin Cebel (18/638)

11. Muaviye bin Ebî Süfyan (60/680)

12. Numan bin Beşir el-Ensârî (65/684)

13. Zeyd bin Erkâm (66/685)

14. Mugîre bin Şu'be (50/670)[171]

Hadislerin yazılmasının cevazı konusuna kail olarak hadis yazan pek çok sahâbîyi takiben tabiin döneminde de hadis yazma faaliyeti gelişerek devam etmiş ve aynı zamanda tabiin döneminde Hadis Usulü ilminin temelleri atılmıştır. Hadislerin yazımına ruhsat verildiğini ve buna ittibâen de bazı sahâbîlerin hadis yazdıklarını yukarıda zikrettik. Yine Hz. Peygamber (s.a.) dönemindeki bizzat O'nun emriyle ger­çekleşen resmî yazışmalar (vesikalar) ve ayrıca o dönemde bizzat yazıldığı tesbit edilen bazı gayr-i resmî vesikalar[172] diyebileceğimiz sahabenin özel gayretleriyle yazılmış sahifeler, bize Nevevî'nin: "Alimlerin hadislerin yazılmasının ce­vazı konusunda ittifak ettiler"[173] sözünü teyid etmektedir, İbn Salah da Ulûmu'l-Hadis'inde "(Daha sonra) hadislerin yazımı konusundaki ihtilaf zail olmuş ve müslümanlar bu­nun cevazı ve mubahlığı konusunda icmâ etmişlerdir. Eğer hadisler kitaplara yazilmasaydı, gelecek asırlara intikal etmez, yok olur giderdi" demektedir.[174]


[141] Hamîdullah, M., Muhtasar Hadis Tarihi ve Sahîfe-i Hemmâm bin Münebbih, s.16 (Trc. Kemal Kuşçu, İstanbul-1967).

[142] s.140, Beyrut-1401/1981.

[143] Müslim, K. Zühd ve'r-Rekâik, 72; Dârimî, Mukaddime, 42; Müsned, III, 12, 21,39, 55.

[144] el-Hatib, Takyîdu'1-İlim, s.32-33.

[145] el-Hatîb, a.g.e., s.33.

[146] İbn Abdilberr, Câmiu Beyâni'1-İlm, I, 271.

[147] Dârimî, Mukaddime, 43.

[148] Tirmiziî İlim, 12.

[149] Toksan, A., Delil Olma Yönünden Sünnet, s.40.

[150] Ahmed Muhanımed Şâkir, el-Bâisu'l-Hasis, s.133,

[151] Subhi es-Salih, Ulûmu'l-Hadîs, s.21 (Trc. M. Y. Kandemir, s.16-17).

[152] Toksan, Ali, a.g.e., s.40.

[153] İbn Kuteybe, Te'vilü Muhtelifi'l-Hadîs, s.365 vd.

[154] Mustafa A'zamî, İlk Devir Hadis  Edebiyatı, s.24  (Trc. Hulusi Yavuz), (Reşid Rıza "Notes on Tedvîn fi'1-Islâmî, el-Menâr, X, 767'den naklen).

[155] Mustafa A'zami a.g.e., göst. yer. (Reşid Rıza, a.g.m., el-Menâr, X, 768'den naklen).

[156] Mahmud Ebû Reyye, Muhammedî Sünnetin Aydınlatılması,  s.28 (Trc. Muhammed Tan).

[157] Mahmud Ebu Reyye, a.g.e., s.28-29.

[158] İbn Kuteybe, a.g.e., s.365.

[159] Nureddin Itır, Menhecü'n-Nakd fî Ulûmi'I-Hadis, s.42 (Râmehürmûzî, el-Muhaddisu'l-Fâsıl, 56 b, s.386'dan naklen).

[160] Hattabî, Meâlimü's-Sünen, IV, 170.

[161] Nevevî, el-Minhâc Şerhu Sahihi Müslim bin Haccac, XVIII, 129-130 (tahkik ve tahriçli baskı Beyrut-1414/1994, XVIII, 329-330).

[162] Hamidullah, M., a.g.e., s.40 (:Hz. Aişe  (r.a.)  hadis yazmayan sahabeden biridir). Hz. Ömer, Zeyd bin Sabit, Ebu Musa el-Eş'arî, Ebu Said el-Hudrî gibi sahabîlerin hadis yazmayı iyi görmedikleri nakledilmektedir. (Ibn Salah, Ulûmu'l-Hadis, s.181.)

[163] İbn Abdilberr, Câmiu Beyâni'l-İlmi ve Fadlihi, I, 274-275 (Thk. Ebu'l-Eşbal ez-Züheyrî, Beyrut-1414/1994). (:Hz. Ömer (r.a.) hadis yazmaktan vazgeçmiştir.)

[164] Zehebi, Tezkiratü'l-Huffaz, I, 5 (: Hz.  Ebû Bekir (r.a.) yazdığı hadisleri imha etti.)