hafiza aise
Tue 21 December 2010, 04:50 pm GMT +0200
1. Hadîsin Alîme Ulaşmaması
Sahih hadîs ile çelişen âlimin görüşü genelde hadîsin kendisine ulaşmayışmdan kaynaklanır. Şüphesiz âlim, bu durumda mazurdur; çünkü Allah (c.c.) hiç kimseyi kendisine kavuşmayan bir hadîsle amel etmediğinden dolayı sorgulamaz.
Bu durumda âlim konu hakkında bir âyetin zahir mânâsı, varsa başka bir hadîs ile görüşünü belirtir ve bu görüşünü belirttiği takdirde sözü kendisine ulaşmayan hadîse muvafık olabilmekle birlikte, muhalif de olabilir.
Bütün hadîslerden haberdar olmak hiç kimsenin haddi değildir. Çünkü Resulullah (s.a.v.) bir yerde birşeyler söylediğinde, bir hüküm veya fetva verdiğinde ancak yanında hazır bulunan sahabeler ona şahit olur ve güçleri oranında başkalarına iletmeye çalışırlardı. Peygamber (s.a.v.) başka bir yerde başka şeyler söylediğinde, önceki yerden farklı dâvalar hakkında hüküm veya fetva verdiğinde, bu sefer başka sahabeler orada bulunurdu ve güçleri nisbetinde şahit oldukları sünneti yaymaya çalışırlardı. Böylece bazılarında diğerlerde olmayan sünnet ve bilgi olurdu, ancak sahabenin birbirinden üstünlükleri daha fazla sünneti bilmekle idi.
Hadîsin âlime ulaşmadığı hususunda Resulullah'ın sünnetini ve her çeşit hareketini en iyi bilen dört halifeden örnekler verelim. [5]
[5] Şeyh Senusi, Nassın Uygulanışı, İnsan Yayınları, İstanbul, 1995: 14-15.
Sahih hadîs ile çelişen âlimin görüşü genelde hadîsin kendisine ulaşmayışmdan kaynaklanır. Şüphesiz âlim, bu durumda mazurdur; çünkü Allah (c.c.) hiç kimseyi kendisine kavuşmayan bir hadîsle amel etmediğinden dolayı sorgulamaz.
Bu durumda âlim konu hakkında bir âyetin zahir mânâsı, varsa başka bir hadîs ile görüşünü belirtir ve bu görüşünü belirttiği takdirde sözü kendisine ulaşmayan hadîse muvafık olabilmekle birlikte, muhalif de olabilir.
Bütün hadîslerden haberdar olmak hiç kimsenin haddi değildir. Çünkü Resulullah (s.a.v.) bir yerde birşeyler söylediğinde, bir hüküm veya fetva verdiğinde ancak yanında hazır bulunan sahabeler ona şahit olur ve güçleri oranında başkalarına iletmeye çalışırlardı. Peygamber (s.a.v.) başka bir yerde başka şeyler söylediğinde, önceki yerden farklı dâvalar hakkında hüküm veya fetva verdiğinde, bu sefer başka sahabeler orada bulunurdu ve güçleri nisbetinde şahit oldukları sünneti yaymaya çalışırlardı. Böylece bazılarında diğerlerde olmayan sünnet ve bilgi olurdu, ancak sahabenin birbirinden üstünlükleri daha fazla sünneti bilmekle idi.
Hadîsin âlime ulaşmadığı hususunda Resulullah'ın sünnetini ve her çeşit hareketini en iyi bilen dört halifeden örnekler verelim. [5]
[5] Şeyh Senusi, Nassın Uygulanışı, İnsan Yayınları, İstanbul, 1995: 14-15.