S.bayar
Sun 5 December 2010, 03:13 pm GMT +0200
KADRİYE BAYRAKTAR
Hadi çocuğum yemek ye..
Ben küçük afacan Dilcan. Anne ve babamın
biricik kızıyım. Annem beni çok seviyor.
Tabii ki babam da. Ben de onları
çok seviyorum. Hayatımdan çok memnunum.
Fakat annem benden memnun değil galiba. Neden
mi? Çünkü ben yemek yemeyi sevmiyorum.
Her nedense sofraya oturur oturmaz, “Hadi kızım
çorbanı bitir, hadi kızım biraz daha ye…”
sözleri bana hiç ilgi çekici gelmiyor. Biraz da çocukluk
yanımı kullanıp onu bu konuda uğraştırıyorum.
Bunları okuyunca ‘vay bacaksız, annesine
neler de yapıyormuş’ dediğinizden adım gibi
eminim. Neden yemediğimi merak ediyorsunuz
değil mi? Tabii ki formumu korumak için değil.
Annem, bir gün boyunca bana yemek yemem
için türlü türlü övgüler yağdırıyor. Sofra bir
yanımda, anneciğim karşımda. O “Ye! Sana şunu
alacağım, bunu alacağım.” dedikçe nazlanıp
duruyorum. Bebekken de ne zaman ağlasam,
sevgili annem aç kaldığımı zannedip biberonu
ağzıma dayıyordu. Ben biberonu bıraktım; ama
annem hâlâ, “Ye kızım!” demeyi bırakmadı.
Günlerden bir gün beni hayrete düşüren olağanüstü
bir şey oldu. Tıpkı masallardaki gibi beni
şaşırtacak bir şeydi bu. Annem, ne yaptı ne etti
bu soruna bir çözüm yolu buldu. Nasıl mı? Artık
bana, “Ye kızım!” demiyor. Sofrayı kuruyor ve
benden çok kendi yemeğiyle ilgileniyor. Gözümün
önünde bir güzel karnını doyuruyor. Bana
da, “15 dakikan var Dilcan. Yemeğini ye, yoksa
sofrayı kaldırıyorum.” diyor. İçimden bir ses,
“Benim annem ölür de sofrayı kaldırmaz.” diyordu;
ama öyle olmadı. Gerçekten on beş dakika
biter bitmez sofrayı kaldırdı. Bir böyle iki böyle
derken baktım ki annem pes etmiyor. Bir iki
gün sonra “Anne ekmek!” diye bağırmaya başladım.
Şimdi sofraya oturuyoruz. Annem; “15
dakika” der demez elim ayağım birbirine dolaşıyor.
O zaman konuşmayı bırakıp afiyetle yemeğimi
yiyorum. Oysa önceden öyle miydi?
Ne vaatlerle yemek yerken anneme de bin bir
çeşit sorular sorardım. O da yesin diye beni kırmamak
için cevaplardı. Gün boyu aç kaldığımı
düşünüp, elime durmadan yiyecek bir şeyler
verdiği için açlık duygusunu tadamıyordum ki!
Sevgili anneler! Yemek konusunda fazla titiz
olmayın; ama kararlı olun. Bırakın çocuklarınız
açlık duygusunun tadını çıkarsın. Küçük afacanlar,
annelerin zayıf tarafını çabucak keşfeder. Bir
bakmışsınız evin küçük hükümdarı olmuşuz. Bilmelisiniz
ki, yemeği kullanıp, sizin ilginizi ve sevginizi
üzerimize çekmeye çalışıyoruz. Akabinde
her istediğimizi de elde ediyoruz. Çocuklarınızla
ilgilenin, onlardan sevginizi esirgemeyin;
ama yemek yerken değil. Daha ne diyeyim ki!
Hadi çocuğum yemek ye..
Ben küçük afacan Dilcan. Anne ve babamın
biricik kızıyım. Annem beni çok seviyor.
Tabii ki babam da. Ben de onları
çok seviyorum. Hayatımdan çok memnunum.
Fakat annem benden memnun değil galiba. Neden
mi? Çünkü ben yemek yemeyi sevmiyorum.
Her nedense sofraya oturur oturmaz, “Hadi kızım
çorbanı bitir, hadi kızım biraz daha ye…”
sözleri bana hiç ilgi çekici gelmiyor. Biraz da çocukluk
yanımı kullanıp onu bu konuda uğraştırıyorum.
Bunları okuyunca ‘vay bacaksız, annesine
neler de yapıyormuş’ dediğinizden adım gibi
eminim. Neden yemediğimi merak ediyorsunuz
değil mi? Tabii ki formumu korumak için değil.
Annem, bir gün boyunca bana yemek yemem
için türlü türlü övgüler yağdırıyor. Sofra bir
yanımda, anneciğim karşımda. O “Ye! Sana şunu
alacağım, bunu alacağım.” dedikçe nazlanıp
duruyorum. Bebekken de ne zaman ağlasam,
sevgili annem aç kaldığımı zannedip biberonu
ağzıma dayıyordu. Ben biberonu bıraktım; ama
annem hâlâ, “Ye kızım!” demeyi bırakmadı.
Günlerden bir gün beni hayrete düşüren olağanüstü
bir şey oldu. Tıpkı masallardaki gibi beni
şaşırtacak bir şeydi bu. Annem, ne yaptı ne etti
bu soruna bir çözüm yolu buldu. Nasıl mı? Artık
bana, “Ye kızım!” demiyor. Sofrayı kuruyor ve
benden çok kendi yemeğiyle ilgileniyor. Gözümün
önünde bir güzel karnını doyuruyor. Bana
da, “15 dakikan var Dilcan. Yemeğini ye, yoksa
sofrayı kaldırıyorum.” diyor. İçimden bir ses,
“Benim annem ölür de sofrayı kaldırmaz.” diyordu;
ama öyle olmadı. Gerçekten on beş dakika
biter bitmez sofrayı kaldırdı. Bir böyle iki böyle
derken baktım ki annem pes etmiyor. Bir iki
gün sonra “Anne ekmek!” diye bağırmaya başladım.
Şimdi sofraya oturuyoruz. Annem; “15
dakika” der demez elim ayağım birbirine dolaşıyor.
O zaman konuşmayı bırakıp afiyetle yemeğimi
yiyorum. Oysa önceden öyle miydi?
Ne vaatlerle yemek yerken anneme de bin bir
çeşit sorular sorardım. O da yesin diye beni kırmamak
için cevaplardı. Gün boyu aç kaldığımı
düşünüp, elime durmadan yiyecek bir şeyler
verdiği için açlık duygusunu tadamıyordum ki!
Sevgili anneler! Yemek konusunda fazla titiz
olmayın; ama kararlı olun. Bırakın çocuklarınız
açlık duygusunun tadını çıkarsın. Küçük afacanlar,
annelerin zayıf tarafını çabucak keşfeder. Bir
bakmışsınız evin küçük hükümdarı olmuşuz. Bilmelisiniz
ki, yemeği kullanıp, sizin ilginizi ve sevginizi
üzerimize çekmeye çalışıyoruz. Akabinde
her istediğimizi de elde ediyoruz. Çocuklarınızla
ilgilenin, onlardan sevginizi esirgemeyin;
ama yemek yerken değil. Daha ne diyeyim ki!