meryem
Sun 6 February 2011, 10:32 pm GMT +0200
HADDİ AŞMAK KONUSUNDA ZULÜM
Yeryüzünde hakimiyet, bütün genişliği ve içeriği ile Allah'ındır. Yaratıcının yaratıklar için hayat biçimlerini tesbit ettiğini, onların sınırlarını ve görevlerini belirlediğini daha önceki bölümlerde görmüştük. Burada sınırları aşanların, haddi çiğneyenlerin durumlarını göreceğiz.
İslama göre insanın hayatını inançlar ve ameller olarak değerlendirmek mümkündür. Kur'anda ve önceki kitaplarda inanca ait hükümler olduğu gibi pratik hayata, amellere ait hükümler de vardır. Dikkat edecek olursak, insanın bütün hayatı biçimlendirilmiştir bu kitaplarda. Peygamberler insanlara hayatları ile örnek olmuşlardır. Kutsal kitaplarda örnekleri ile bilinçli bir yaşama tarzı gösterilmiştir. İnsana yaşaması gereken hayat her yönüyle açıklanmıştır. İnsan zamanın gelişen ve yenileşen sorunlarını kaynağına göre uygulama yeteneğine de sahiptir. Bu yeteneği ve kendisine verilmiş ilahi Kitab'a sahip olan insan, kendisine çizilen yolda inançla ve bilinçle yürüyecektir; sınırlarını aşmayarak, koruyarak, fıtratını bozmayarak, kötüye kullanmayarak, emrolunduğu gibi hayat tarzını sürdürecektir, sürdürmelidir. Çünkü doğuştanlığına uygun yol budur. Yaratılışı bunu gerektirir. İnsanın, hadlerin sınırlarını aşma ve onları değiştirme konusunda yetkisi yoktur. Hadler yaratıcı tarafından çizilmiştir. İnsanın fıtratına uygundur. İnsan hadlerin bir parçasıdır; onları aşmağa ya da kendisi yeni sınırlar saptamağa çalıştığı zaman fıtratını kaybetmeğe de, başlamış demektir. Fonksiyonunu yitirmiştir. Boşlukla karşı karşıya gelmiştir. Artık sonsuz şıklar arasında bocalayacaktır. Mutluluğu kaybetmiştir. Çünkü gerçeği kaybetmiştir. Her insana göre değişen, dört milyarda bir tutarlılığı olabilecek toplum ve düzen anlayışına bırakmıştır kendini, kaynağı olmayan bilinçsizlik çölüne düşmüştür. Yazık etmiş, kıymıştir öz-varlığma. Zalimdir. Zavallı ve zalim... Allah'ın hükmüne karışmış, yetkisini aşmış, bilmediğini yapmağa kalkışmış, bilinçsizliğe yönelmiştir. Ve bu yüzden bilinçsizliğinin karşılığını da görecektir. Bu dünyada insanların birbirleri ile kurdukları ilişkilerde meydana gelen her haksızlık zulümdür. Zulüm etmenin sınırları hadlerdir.
Had kavramını, insanların yaşayışlarını uydurmaları için çizilmiş ilahi sınırlar olarak tarif edebiliriz. Bu sınırlar insanın inanç ve amel tüm hayatını kuşatırlar. Fakat genellikle sosyal ve hukuki sınırlar had olarak bilinegelmiştir.
“Hadler” kavramı ile insanların ilişkilerindeki zulüm üzerinde durulacaktır.
Genel olarak had:
Bu dünyada haksızlık olarak yapılan her hareket haddi aşma, yani zulümdür.
“Kötülüğün karşılığı ona denk olan bir kötülüktür ve cezadır. Fakat bağışlayanın ya da barışı sağlayanın karşılığı Allah yanındadır. Kuşkusuz o zalimleri sevmez.
Kendine yapılan zulmün ardından hakkını alanın üzerine birşey düşmez.
O yol ancak insanlara zulmetmekte yeryüzünde haksızlık, azgınlık, isyankârlık yapmakta olanlara karşıdır. İşte bunlara pek acıklı bir azap var.
Sabredenlere ya da bağışlayana... İşte bu azmolunacak işlerdendir.” [174]
“İnananlar! Allah'ın size helal kıldıklarını haram kılmayınız, haddi aşmayınız. Allah haddi aşanları sevmez.”[175]
“Namazlarında sessiz ve uyucu olan, boş laftan ve yararsız şeylerden yüz çeviren, zekât görevlerini yapan, ırzlarını koruyan müminler kurtuluşa ermişlerdir. Zevcelerine ve sağ eüerinin sahip olduğu kişilere karşı durumları müstesna. Çünkü bunlar kınanmış değildir.
O halde kim bunun ötesine arzu duyarsa, onlar haddi aşanlardır.” [176]
İnsanlara muamele inançlarına göredir, mevkilerine göre değil:
“Sabah akşam rablerine sırf onun cemalini dileyerek çağrıda bulunanları kovma. Onların hesabından hiçbir şey sana, senin hesabından hiçbir şey onlara ait değildir. Onları kovarsan zalimlerden olursun.” [177]
Aile münasebetlerinde hadler:
“Hem kadınlarınızı boşadmiz da iddetlerini bitirdiler mi, artık onları ya (kendilerine ricatle) iyilikle tutun, ya iyilikle bırakın, ama onları sırf zulmedebilmeniz için, zararlarına olarak tutmayın. Kim böyle yaparsa muhakkak özvarlığına zulmetmiş olur, Allah'ın ayetlerini oyuncak yerine koymayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve size Öğüt vermek için indirdiği kitabı ve ondaki hikmeti düşünün. Allah'tan korkun ye bilin ki Allah her şeye kadirdir.”[178]
İlahi kitaplarda yazılan hadleri aşmak değiştirmek zulümdür:
“Biz onda onların üzerine şunu da yazdık. Cana-can, göze-göz, kulağa-kulak, dişe-diş ve yaralar birbirine kısastır. Fakat kim bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisine keffarettir.
Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse onlar zalimlerin ta kendileridir.” [179]
Allah'ın koyduğu kuralları değiştirerek onların yerine yeni kurallar uydurmak zulümdür:
“Yoksa onların Allah'ın izin vermediği şeyleri dinden kendilerine şeriat yapan ortakları mı var? O ayırım günü olmasaydı; yargıları verilmişti. Kuşkusuz zalimler için çetin bir azap vardır.
Sen zalimlerin işleyip kazandıkları yûzünden korkulara düştüklerini -ki bu onların başına gelecektir- göreceksin. İman edip de iyi amellerde bulunanlarsa cennetlerin bahçelerindedirler, Rablerinin huzurunda ne dilerlerse onlarındır. İşte bu büyük erdemin kendisidir.” [180]
Malları birbirine karıştırmak zulümdür:
Başkasının malına göz dikip onu haksız yere almak zulümdür. Ortaklar zulüm konusunda çok dikkatli olmalıdırlar. Davud (a.s.)'ın başından geçen bir olayda iki kişiden birinin diğerinin koyununu haksız yere almasının zulüm olduğundan bahsedilmiştir.[181]
(Malları Allah yolunda gerektiği zaman gerektiği şekilde harcamamak, Allah'ın emrettiği:) “Zekâtı yerli yerinde vermek, Allah yolunda malları her zaman infak etmek Allah indinde iyi bir şeydir. Ama faiz yiyenlere gelince durum değişir. Faiz yiyenler, gereksiz benzetimlere giderek hadleri aşanlar” [182]“Allah'tan bu konularda korkmayanlar, ona savaş açmış kişilerdir. Halbuki Allah'ın hadlerini uygulayanlar, ne başkalarına zulmetmiş olurlar ne de zulme uğrarlar.” [183]
Andlaşmalan bozmak, verilen sözü tutmamak da birer zulümdürler:
“Onlar anlaştıktan sonra Allah'a verdikleri sözü yalanlıyorlar, Allah'ın emrettiği şeyin yerine ulaşmasını engelliyorlar ve yeryüzünü ifsad ediyorlar. İşte onlar hüsranda olanlardır.”[184]
Bu konu İslâm hukukunun tamamım içine alır. Biz sadece birkaç örnek vererek, yetineceğiz. Önemli olan hukuki konularda haksızlık yapmanın ve İslâmî sınırları aşmanın zulmün bir çeşidi olduğunun anlaşılmasıdır.[185]
[174] Şuara: 42/40-43.
[175] Maide: 5/87.
[176] Mü'minûn: 23/ 1-7.
[177] Enam: 6/52.
[178] Bakara: 2/231.
[179] Maide: 5/ 45.
[180] Şuara: 42/21-22.
[181] Sad: 38/23-24.
[182] Bak. Bakara: 2/275.
[183] Bak. Bakara: 2/277 -279.
[184] Bakara: 2/27.
[185] Konuyla ilgili daha geniş bilgi sahibi olmak isteyenlerin müracaat edecekleri ayetler şunlardır: Talak: 65/1, Bakara: 2/270-272, Nisa: 4/10 ve 29-30, Bakara: 2/150-51, Maide: 5/107, Hucurat: 49/11, Tevbe: 9/36, Âl-i İmran: 3/94. Ahmet Şişman, Kuran’da Zulüm Kavramı, Beyan Yayınları, İstanbul, 1983: 114-120.