hafız_32
Wed 10 November 2010, 11:40 am GMT +0200
Hacdaki Sembolik Anlatım :
Hacc'ın namazdan farkı, sembolik beden duruşları, söz ve hareketlere ilave olarak, sembolik nesneleri de ihtiva etmesidir. Hac ibadetini oluşturan başlıca unsurlar ve ifade ettikleri sembolik anlamları şöyledir:
a- Mahşer gününde, tam bir boyun eğiş ve temiz niyetle Allah'ın huzuruna çıkar gibi, bütün lezzet, şehvet ve arzulardan sıyrılarak, bütün dünyevî bağlardan uzaklaşarak, yaratılışın en başındaki temiz fıtrata dönüşü simgeleyen bir kıyafete bürünmek (İhram).
b- Allah'ın mülk ve hükümranlığının müşahhas sembolü olan Kutsal Belde (Mekke)'deki Allah Evi (Kâbe)'ni ziyaretle, defalarca etrafında tavaf dönüşü yapmak suretiyle itaat ve bağlılığını gösteren sözler (=Telbiye) sarfetmek. Mümin, yeryüzünde Allah'ın elini sembolize eden Hacerü'l-Esved üzerine elini koyarak, her dönüşün başlangıcında Allah'a olan bağlılığının akit ve yeminini tekrarlar.
c- Allah'ın rahmet ve lütfûnu talep etmek için, nefse hoş gelen alışkanlıklardan yüz çevirip, rahat ve zevklerini terkederek, olanca gücü ile belirli sınırlar (Saf ve Merve) arasında koşmak (=Sa'y).
d- Mahşer gününde bütün insanların bir araya toplanarak, dünyada yaptıkları işlerin hesabını vermek üzere hazırlanıp beklemeleri gibi, Arafat'ta topluca durup beklemek. (=Vakfe)
e- İnsan tabiatında yer alan kötü eğilimleri ve bunlar vasıtasıyla insanı kışkırtmaya çalışan Şeytan'ın etkilerini ortadan kaldırmak ve böylece benliği tam manâsıyla tasfiye etmek suretiyle akıl ve iradeyi yüceltip, kişilikte hâkim duruma geçirmek için, kötülüğün sembolü olan Şeytana karşı savaş açmak. (Bu, Şeytanı sembolize eden bir cisme taşlar atılması suretiyle ifade edilir).
f- Kendi benliğini ve arzularını Allah yolunda feda etmek sureti ile (tam bir ruhanî yücelme ve olgunlaşmaya ulaşmanın sembolü olarak) kurban kesmek.
Hac ibadetiyle ilgili bütün bu unsurlar, mahşer gününde kişinin içinde bulunacağı ruh hâlinin bir provasını ortaya koymaktadır. Bir anlamda Hac, mahşer günü için bir psikolojik hazırlık uygulamasıdır. Mülkiyet duygusu, beşeri zevk ve arzular, o zamana kadar yaşanmış olan rahatlıklar ve kazanılmış alışkanlıkların dışına çıkararak, Allah'ın hükümranlığına tam bir boyun eğiş ve itaati yaşayan mümin kişi, saf fıtrat durumuna dönüşün yolunu Hac vasıtasıyla tecrübe eder hâle gelmektedir. [415]
4- İbadet ve Kişilik
İnsan tabiatı temelde çok yönlü istek ve ihtiyaçların, biri diğeri ile çelişen karşıt güç ve eğilimlerin yol açtığı çatışmak ve dolayısıyla değişken, istikrarsız bir özellik gösterir. Ayrıca beşeri eğilimlerin kendi içine kapanarak, hakikâte kapalı ya da çok dar görüşlü bir yapı oluşturmaları tehlikesi de vardır. Bu değişken ve tutarsız tabiatın tutarlı ve dengeli bir karaktere dönüştürülmesi, ilâhî hakikâtle ilişkilerin sürekli canlı tutulması, sistemli bir davranış ve uygulama düzenini gerekli kılmaktadır. İbadetler genelde, kişilik ve karakteri düzenleyici ve dengeleyici sistemler olarak anlaşılabilir. Nitekim, İslâmî ibadetlerden her birinin insanın belli yaşayış ve davranışlarını hedef aldığı ve onları dinî gayelere göre şekillendirmeye yöneldiği dikkate alınarak yapılacak tahliller, çok yönlü etki araştırmasıyla anlaşılır hâle gelecektir. [416]
a) İlâhî Şuurun Sabitleşmesi :
Her tür ibadet, kendini Allah huzurunda hazır bulma hâlidir. Bu, elbetteki sıradan şuurun sınırlarının asılmasıyla mümkün olur. İnsandaki normal kişisel şuur, öncelikle ferdî biyolojik varlığı sürdürmeyi amaçlayan seçici, kişisel bir inşadır. Fakat bunun yanında insanda, başka inşalar ve biçimler de potansiyel olarak vardır. Namaz, dua ve diğer ibadetler vasıtası ile Allah'la kurulan ilişki, O'nun varlığı ve yüceliği hakkında bilgi ve şuur kazanma tarzlarıdır. Allah zaman ve mekandan uzak olduğuna göre, duyguları, bedenî kuvvetleri ve cismi ile zaman ve mekâna bağlı bulunan sınırlı, cisim ve şekilden meydana gelmiş olan insan nasıl olur da Yüce Allah'la karşı karşıya gelebilir? Bu da gösteriyor ki, ibadet gündelik bir şuur ile olmaz. İnsanın günlük hayatı iş ve çalışma meşgaleleri ile uykunun mekanik etkisi altında sıradan şuur seviyesinde sürüp gider. İbadetlerin etkisi, sıradan şuurun otomatikliğini ve seçiciliğini ortadan kaldırarak, insanı Allah'ta odaklanan bütün bir hakikatle karşı karşıya getirme şeklinde kendisini gösterir. İbadet esnasında ferdin ruhunda dinî bir atmosfer canlanır ve bu hâl içerisinde fikirler ve duygular incelir, yücelir. Bu ruh hâllerinin tekrar tekrar yaşanmasıyla dinî şuur insanda kökleşmeye başlar. Dinî bir hayat tarzının benimsenip, kişilikte yapılanması, sürekli yenilenen ve tekrarlanan dinî tecrübelerle, bu da ibadetlerle gerçekleşir. Böylece, şuurun aşağı seviyelerinden ve bunun tabii sonuçlarından kurtulup, insanın gerçek değerini ortaya koyan aklî kuvvet derecelerine yükseline, ibadetlerin temel bir fonksiyonu olarak ortaya çıkar. [417]
b) Kişilik ve Karakterin Güçlenmesi :
Şuurun karmaşık yapısı dolayısıyla, gerçekleştirilen her fiil ve davranış, geçici ya da az da olsa bir diğer fiil ve davranışın engellenmesi pahasına mümkün olmaktadır. Yerine getirilen her ibadet, ferdî bazı eğilimlerin aşılıp geride bırakılması, buna karşılık diğer bazılarının da güçlenip gelişmesiyle sonuçlanır. Şüphesiz bu daha çok devamlılık içerisinde ve tam bir yoğunlaşmayla yapılan ibadetler için söz konusudur, İnsan tabiatındaki iyi yönlerin gelişip olgunlaşmasını doğuran ibadet, ancak belirtilen şartlara uygun olarak yerine getirilendir. Namazın kötü ve iğrenç şeylerden kişiyi vazgeçirme [418] gücü ve etkisi, anlamına uygun ciddiyet ve dikkat içerisinde yerine getirilmediğinde işlemez hâle gelebilir. [419] Bu bakımdan, ahlâkî bir dönüşüme yol açan ibadet, büyük bir psikolojik çatışmayı benliğinde çözüme kavuşturmuş ve kendini ilâhî hedeflere uyumlu hâle getirmiş kimsenin ibadetidir.
İbadet, onu yerine getiren kimseler tarafından, Allah'a karşı bir borç ve vazife olarak algılanması ölçüsünde “sorumluluk duygusu”nun gelişmesinde etkili olmaktadır. Ahlâkîlik vasfını taşımaya hak kazanan her davranışın, ancak sorumluluk şuuru ile yerine getirilmesi şartına bağlı olduğu dikkate alınınca, ibadetlerin kişinin ahlâkî tabiatını geliştirmedeki önemi ortaya çıkar. En üstte, Yaratıcı ve nimetler lûtfedici Allah karşısında hissedilen sorumluluk ve vazife duygusu, en altta insanın hemcinslerinden cansız varlıklara kadar uzanan ve genelleşen bir karakter hâlini almaya elverişli kılar. İnsan Allah'ın huzurunda bütün varlığı ile hazır bulunur. Tüm ilişkiler, geçmiş ve şimdiki yaşantılar, geleceğe dönük tasarı ve idealler, her seferinde Allah'a bağımlı olmanın artan duygusu içerisinde, ibadet anlarında otomatik bir sorgulama sürecinden geçer. Allah'ın insandan beklediği ile, insanın Allah'a yönelttiği şeyler arasındaki farkın anlaşılması, en çok bu anlarda olmaktadır. Böylece ibadet, hem sorumluluk şuurunun bir sonucu, hem de bunun içselleşip genelleşmesinin bir sebebi olarak etkinlikte bulunabilir. Öte yandan, bütün ibadet anları, geçici de olsa kötülük düşüncesi ve kötü eğilimlerin askıya alındığı bir atmosferde yaşanır. Normal yaşantı birimleriyle, ibadet yaşantısı arasındaki psikolojik farklılıklar, kişide daha üst seviyede bir manevî ve ahlâkî hayata arzu ve özlem uyanmasında başlangıç noktası oluşturabilir.
İnsanî arzuların sürükleyici tabiatı, çoğu zaman ruhî gerginlik ve sıkıntılara konu olur. Arzuların geçici olarak, üstün bir hedef uğruna engellenmesi ya da askıya alınması, daha sonra bunların belli bir sıra ve denge içerisinde sistemli bir şekilde düzenlenmesi, hem ferdî hem sosyal hayatın sağlıklı işleyişi bakımından kaçınılmazdır. İbadetler, insanî arzuları düzenleyici bir sistem olarak da yorumlanabilir. Duanın, kendini ifade etme, yardım ve himaye görme; namazın bağlanma; orucun yeme içme ve cinsel ilişkide bulunma; zekat ve sadakanın mülk edinme ve sahip olma.. gibi ihtiyaç ve arzuları düzenlemede etkili olduğu söylenebilir. Bir bütün olarak ibadetler güçlüklere katlanma, benliğini geliştirme, zorluklarla mücadele etme ve kendini aşma ile sonuçlanan psikolojik bir olgunlaşmanın itici güçleri olarak değer kazanırlar. Ayrıca, farklı zaman dilimlerine yayılmış olan ibadet vakitleri, kişide güçlü bir zaman plânlaması alışkanlığı yaratır. Belli bir program içerisinde süreklilik gösteren ibadet uygulaması, fertte bir iç disiplinin oluşması ve iradenin güçlenmesine imkan verir. İnsanî faaliyetlerdeki başarı ve tatmin, bunların tâbi olduğu disiplin ve düzenle yakından ilgilidir. İbadetler vasıtasıyla ferdin vicdanında sabitleşen “kendi kendini denetleme” sistemi, dengeli bir kişilik gelişiminin önemli bir faktörüdür. Kötü alışkanlıkları yenme, kendini yenileme ve güçlendirme konusunda ibadetlerin destekleyici etkisi farkedilir.
Bazı ibadetler, kişinin ilgi ve dikkatini başkalarının durum ve sorunlarıyla karşı karşıya gelmeye ve onlarla ilgilenmeye yöneltir. Kendi benliğinin dar sınırlarından kurtularak, başkalarının tecrübelerini paylaşan kimse, tabiatındaki bencilliği yenme fırsatı bulur. Zekat, sadaka, oruç, hac ve kurban ibadetlerinin, kişide “diğergam” bir karakterin gelişmesinde son derece etkili olduğu açıkça görülebilir. Öte yandan, ibadetler vasıtasıyla kendisinde, her şeyin sahibi ve hâkimi, kudretli bir Yüce Varlık şuuru gelişmiş kimselerde, alçakgönüllü tutumların oluşmasına çok elverişli psikolojik bir durum meydana gelir. Allah karşısında kendi bağımlılığını ve aczini tecrübe eden kişi, büyüklenme ve bağımsızlık duygularının sürükleyebileceği ölçüsüz, hoyrat, kinci ve sorumsuz davranışlardan büyük ölçüde uzak bir kişilik ortaya koyacaktır. [420]
c) Sosyalleşme ve Sosyal Dayanışma :
İbadetlerin birçoğu cemaat hâlinde uygulamaya konur. Bunun önemi, en fazla müminler arasında “birlik şuuru”nun uyanmasıyla kendisini gösterir. Çağdaş insanın duygusal gerginliğinin temel konularından birisi “kalabalıklar içerisinde yapayalnız olma” hâlidir. Bu hâl çoğu kişide huzursuzluk ve bunalımlar yaşatan, aşırı ferdîleşmenin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. İbadetler, kişiyi Allah'la olduğu kadar, diğer insanlarla da yakınlaştırmaktadır. Benzer duygu ve düşüncelere sahip olarak, ortak tek bir amaç için bir araya gelmiş olan insan kalabalığı içerisinde, ferdî benliklerin duvarları yıkılarak, kollektif ruh hâkim duruma geçer. Genel olarak cemaatleşme hâlinde duygu hassasiyeti zirveye ulaşır, heyecan derinleşir ve irade kuvvet kazanır. Günlük cemaatle kıldığı namazlardan, cuma ve bayram namazlarına, oradan Hac vesilesiyle Mescid-i Haram'da kıldığı namazlara geçiş yaparken, müslümanın kendi sosyal çevresini yavaş yavaş genişletmekte olduğu müşahede edilir. Cemaatle birlikte yapılan ibadetler, müminlerin birbirlerinin durumlarından karşılıklı haberdarlığa vesile olması dolayısıyla, sosyal ilişkileri kuvvetlendirir. Her yaş ve sosyal statüden, zengin-fakir, tahsilli-tahsilsiz, yöneten-yönetilen.. her kesimden insanın temas ve ilişkilerine imkân vermesi bakımından toplu ibadetlerin ve bunların icra edildiği yerlerin sosyalleşme ve sosyal uyum açısından büyük önemi görülür. Din kardeşliği anlayışı içerisinde sevgi, sempati ve kaynaşma hislerinin yaşanması en güçlü şekilde buralarda göze çarpar. Toplu ibadetler, ibadet edenler arasındaki makam, mertebe, ırk üstünlüğü duygusunu ortadan kaldırmak suretiyle sosyal eşitliği yaratır ve besler. Böylece cemaat halinde ibadetler, insanla insan arasındaki bütün engelleri kaldırmak suretiyle, onları birbirine yaklaştırmakta, insanlık nevinin esas birliğini, bir hayat gerçeği olarak gerçekleştirmeye yönelmektedir.
Sosyal ilişkiler, toplumdaki maddî ve ahlâkî sorunların çözümüne yardımcı olduğu ölçüde etkinlik kazanır. Zekat, sadaka, oruç ve kurban gibi İslâmî ibadetlerin, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı, kalıcı bir sistem halinde topluma yaygınlaştırmada önemli bir yeri olduğu görülmektedir. Gelir dağılımındaki farklılıkların ve zaruretten kaynaklanan gerilimlerin yol açtığı çatışmalar, her zaman toplum barışını tehdit eder durumdadır. Bu farklılıkların en alt seviyeye indirilmesi ve servetin belli kişilerin ellerinde toplanmayıp, toplumun geneline yaygınlaştırılması, her ferdin, insanlık onuruna yaraşacak şekilde, yaşamak için gerekli zarurî ihtiyaçlarının karşılanması yönünde ibadetler sosyal projeler yüklü uygulamalardır, öte yandan, toplumda kök salmış kötü alışkanlıkların ortadan kaldırılması ya da en alt seviyeye düşürülmesi yönünde bazı ibadetlerin güçlü sosyal etkileri görülür. Ramazan aylannda alkol tüketimi ve genelde suç işleme oranının diğer aylara göre azalması bunun tipik bir örneğidir. [421]
d) Beden ve Ruh Sağlığı :
Hergün namaz kılmak için alınan abdestin, bir tür temizlik uygulaması olduğu söylenebilir. Nitekim abdest, vücudun kir ve mikroplarla en fazla temasta bulunduğu bölümlerinin temizlenmesini sağlamaktadır. Öte yandan, abdestin kan dolaşımı, lenf dolaşımı ve sinir sistemi üzerindeki olumlu etkileri, son zamanlarda bilimsel incelemelere konu olmuştur [422]. Abdest alınan su sıcaksa damarı genişleterek, soğuksa daraltarak, özellikle kalpten uzak damarların esnekliğini ve zindeliğini sağlamaktadır. Su, bu arada yine ısı farkı sebebiyle dokularda yavaşlamış dolaşımdan ortaya çıkan besin birikimlerini de genel dolaşıma katarak, damar sertliğine ve hem de bu olayın beyin dolaşımına yansıması demek olan bunamaya karşı korumaktadır. Vücudun korunma sistemi olan lenf dolaşımı, abdest uygulamasıyla sağlıklı bir işlerlik kazanmaktadır. Çünkü, abdest esnasında su ile temas kurulan uzuvlar, lenf sisteminin en önemli uyarılma noktalarını (burun arkası ve bademcikler, boyun yanları) içine almaktadır. Böylece abdest, vücudun hastalıklara karşı korunmasında ve dayanıklılık kazanmasında önemli bir etkide bulunmaktadır. Aynı şekilde, vücudun tümüne ait statik elektrik dengesinin çeşitli sebeplerle zaman zaman artması sonucu bir çok psiko-somatik hastalık oluşmaktadır. Statik elektriğin en olumsuz etkisi, deri altındaki minik kaslardadır. Bu kaslardaki gerginlik sebebiyle, yüzde ve bütün vücutta erken kırışmalar ortaya çıkar. Abdest vasıtasıyla bütün bu olumsuzlukların etkisinden sıyrılmak mümkün olabilmektedir. Nitekim, devamlı namaz kılanların ciltlerinde, abdestin sağladığı parlaklık ve güzellik kolayca farkedilebilmektedir.
Namazdaki beden hareketleri vücuttaki bütün eklem yerlerini harekete geçirmektedir. Eklem ve kas ağrıları şeklinde kendisini gösteren romatizmal hastalıkların tedavisinde hekimler, namazdakine benzer kültür-fizik hareketleri tavsiye etmektedirler. Bu açıdan namazın, kasların güçlenmesi ve eklemlerin normal faaliyetlerini sürdürmesinde önemli etkilerde bulunduğu rahatça söylenebilir. Hac için yapılan uzun yolculuğun, tavaf ve sa'y esnasındaki ve kutsal yerleri ziyaretteki uzun yürüyüş ve hareketlerin, genelde bedenin dayanma gücünü geliştirici bir yönünün olduğu görülmektedir. Hac sonrasında hemen hemen bütün müminler tarafından tecrübe edilen “rahatlama ve kendini zinde hissetme” duygusu, ruhî olduğu kadar bedenî güç ve kuvvetlerin bir artışı olarak yorumlanabilir. Orucun beden üzerindeki etkileri deneysel araştırmalara dayalı olarak ortaya konulmuş bulunmaktadır'[423]. Buna göre, oruç esnasında vücuttaki yağ depoları harekete geçmekte, bu sayede damar sertliğinin teşekkülü önlenmiş olmaktadır. Bunun yanında, kolesterol yüksekliği, yüksek tansiyon, bazı ateşli hastalıklar, bazı böbrek rahatsızlıkları gibi daha çok refah ve zenginlik içinde yaşayan kimselerde görülen rahatsızlıklar için orucun en mükemmel sağlık kazanma alıştırması olduğu tesbit edilmiştir. Islâmî oruç, bazı nâdir hastalıklar dışındaki durumlarda önemli bir şifa vasıtası, tam bir sağlık perhizi olup, sıradan bir açlık vetiresinin ortaya çıkardığı özelliklerden tamamen farklı etkiler meydana getirmektedir. Yıl boyunca sürekli çalışan iç organların ve hücrelerin dinlenmesi, sinir ve dolaşım sisteminin rahatlaması, kan yapımının hızlanması., gibi olumlu etkileriyle İslâmî oruç, insan sağlığının korunmasında benzersiz bir tedbir ve uygulama olarak önem taşımaktadır.
Genel olarak ibadetler, insanın Allah'la, kendi kendisiyle, diğer insan ve yaratıklarla ilişkisini düzenleyici bir sistem olarak anlam kazanmaktadır. İçinde yaşadığı âlemde “uyum” çabası içerisinde bulunan insan için ibadetler, bunun müşahhas şartlarını ortaya koyarlar. Gelişme ve olgunlaşmanın yolu, faaliyette bulunmaktadır. Her ibadet bir eylem, hareket ve etkinliktir. İslâmî ibadetlerin herbiri, kişiliğin belli yönlerinin gelişip olgunlaşmasını hedef alan ve biri diğerini tamamlayan tam bir “eğitim” programı olarak anlaşılabilir. İbadetler vasıtasıyla gerçekleştirilen iç disiplin, insanî arzular üzerine kurulan denetim ve sıra düzeni, dikkatin yoğunlaşması ve kendine hâkimiyetin artması sonucu otomasyondan uzaklaşma, mücadele, katlanma ve dayanma gücünün artışı, kötü eğilim ve alışkanlıklardan uzaklaşma., gibi davranış özellikleri ruh sağlığının önemli şartları arasında yer alırlar. Ruhî dengelilik ve kişilik bütünleşmesi, bu davranış özelliklerinin yerleşmesi ölçüsünde gelişip tamamlanır. Ayrıca, diğergamlık ve hayırseverlik duygularının gelişmesi, başka insanların durum ve sorunlarına alâkanın uyanması, başarılı bir sosyalleşmenin gerçekleştirilmesi, ruh sağlığını besleyen önemli kaynaklardandır. Mümin, Allah'a karşı görevlerini yerine getirmiş olmanın iç huzuru ve güvenliği içerisinde, gelecekle ilgili korku ve kaygılarından arınır. Böylece ibadetler hem sağlığı koruyucu ve hem de tedavi edici unsurlar içermeleri bakımından kişiliği destekleyici ve güçlendirici sistemler olarak etkide bulunurlar. [424]
Hacc'ın namazdan farkı, sembolik beden duruşları, söz ve hareketlere ilave olarak, sembolik nesneleri de ihtiva etmesidir. Hac ibadetini oluşturan başlıca unsurlar ve ifade ettikleri sembolik anlamları şöyledir:
a- Mahşer gününde, tam bir boyun eğiş ve temiz niyetle Allah'ın huzuruna çıkar gibi, bütün lezzet, şehvet ve arzulardan sıyrılarak, bütün dünyevî bağlardan uzaklaşarak, yaratılışın en başındaki temiz fıtrata dönüşü simgeleyen bir kıyafete bürünmek (İhram).
b- Allah'ın mülk ve hükümranlığının müşahhas sembolü olan Kutsal Belde (Mekke)'deki Allah Evi (Kâbe)'ni ziyaretle, defalarca etrafında tavaf dönüşü yapmak suretiyle itaat ve bağlılığını gösteren sözler (=Telbiye) sarfetmek. Mümin, yeryüzünde Allah'ın elini sembolize eden Hacerü'l-Esved üzerine elini koyarak, her dönüşün başlangıcında Allah'a olan bağlılığının akit ve yeminini tekrarlar.
c- Allah'ın rahmet ve lütfûnu talep etmek için, nefse hoş gelen alışkanlıklardan yüz çevirip, rahat ve zevklerini terkederek, olanca gücü ile belirli sınırlar (Saf ve Merve) arasında koşmak (=Sa'y).
d- Mahşer gününde bütün insanların bir araya toplanarak, dünyada yaptıkları işlerin hesabını vermek üzere hazırlanıp beklemeleri gibi, Arafat'ta topluca durup beklemek. (=Vakfe)
e- İnsan tabiatında yer alan kötü eğilimleri ve bunlar vasıtasıyla insanı kışkırtmaya çalışan Şeytan'ın etkilerini ortadan kaldırmak ve böylece benliği tam manâsıyla tasfiye etmek suretiyle akıl ve iradeyi yüceltip, kişilikte hâkim duruma geçirmek için, kötülüğün sembolü olan Şeytana karşı savaş açmak. (Bu, Şeytanı sembolize eden bir cisme taşlar atılması suretiyle ifade edilir).
f- Kendi benliğini ve arzularını Allah yolunda feda etmek sureti ile (tam bir ruhanî yücelme ve olgunlaşmaya ulaşmanın sembolü olarak) kurban kesmek.
Hac ibadetiyle ilgili bütün bu unsurlar, mahşer gününde kişinin içinde bulunacağı ruh hâlinin bir provasını ortaya koymaktadır. Bir anlamda Hac, mahşer günü için bir psikolojik hazırlık uygulamasıdır. Mülkiyet duygusu, beşeri zevk ve arzular, o zamana kadar yaşanmış olan rahatlıklar ve kazanılmış alışkanlıkların dışına çıkararak, Allah'ın hükümranlığına tam bir boyun eğiş ve itaati yaşayan mümin kişi, saf fıtrat durumuna dönüşün yolunu Hac vasıtasıyla tecrübe eder hâle gelmektedir. [415]
4- İbadet ve Kişilik
İnsan tabiatı temelde çok yönlü istek ve ihtiyaçların, biri diğeri ile çelişen karşıt güç ve eğilimlerin yol açtığı çatışmak ve dolayısıyla değişken, istikrarsız bir özellik gösterir. Ayrıca beşeri eğilimlerin kendi içine kapanarak, hakikâte kapalı ya da çok dar görüşlü bir yapı oluşturmaları tehlikesi de vardır. Bu değişken ve tutarsız tabiatın tutarlı ve dengeli bir karaktere dönüştürülmesi, ilâhî hakikâtle ilişkilerin sürekli canlı tutulması, sistemli bir davranış ve uygulama düzenini gerekli kılmaktadır. İbadetler genelde, kişilik ve karakteri düzenleyici ve dengeleyici sistemler olarak anlaşılabilir. Nitekim, İslâmî ibadetlerden her birinin insanın belli yaşayış ve davranışlarını hedef aldığı ve onları dinî gayelere göre şekillendirmeye yöneldiği dikkate alınarak yapılacak tahliller, çok yönlü etki araştırmasıyla anlaşılır hâle gelecektir. [416]
a) İlâhî Şuurun Sabitleşmesi :
Her tür ibadet, kendini Allah huzurunda hazır bulma hâlidir. Bu, elbetteki sıradan şuurun sınırlarının asılmasıyla mümkün olur. İnsandaki normal kişisel şuur, öncelikle ferdî biyolojik varlığı sürdürmeyi amaçlayan seçici, kişisel bir inşadır. Fakat bunun yanında insanda, başka inşalar ve biçimler de potansiyel olarak vardır. Namaz, dua ve diğer ibadetler vasıtası ile Allah'la kurulan ilişki, O'nun varlığı ve yüceliği hakkında bilgi ve şuur kazanma tarzlarıdır. Allah zaman ve mekandan uzak olduğuna göre, duyguları, bedenî kuvvetleri ve cismi ile zaman ve mekâna bağlı bulunan sınırlı, cisim ve şekilden meydana gelmiş olan insan nasıl olur da Yüce Allah'la karşı karşıya gelebilir? Bu da gösteriyor ki, ibadet gündelik bir şuur ile olmaz. İnsanın günlük hayatı iş ve çalışma meşgaleleri ile uykunun mekanik etkisi altında sıradan şuur seviyesinde sürüp gider. İbadetlerin etkisi, sıradan şuurun otomatikliğini ve seçiciliğini ortadan kaldırarak, insanı Allah'ta odaklanan bütün bir hakikatle karşı karşıya getirme şeklinde kendisini gösterir. İbadet esnasında ferdin ruhunda dinî bir atmosfer canlanır ve bu hâl içerisinde fikirler ve duygular incelir, yücelir. Bu ruh hâllerinin tekrar tekrar yaşanmasıyla dinî şuur insanda kökleşmeye başlar. Dinî bir hayat tarzının benimsenip, kişilikte yapılanması, sürekli yenilenen ve tekrarlanan dinî tecrübelerle, bu da ibadetlerle gerçekleşir. Böylece, şuurun aşağı seviyelerinden ve bunun tabii sonuçlarından kurtulup, insanın gerçek değerini ortaya koyan aklî kuvvet derecelerine yükseline, ibadetlerin temel bir fonksiyonu olarak ortaya çıkar. [417]
b) Kişilik ve Karakterin Güçlenmesi :
Şuurun karmaşık yapısı dolayısıyla, gerçekleştirilen her fiil ve davranış, geçici ya da az da olsa bir diğer fiil ve davranışın engellenmesi pahasına mümkün olmaktadır. Yerine getirilen her ibadet, ferdî bazı eğilimlerin aşılıp geride bırakılması, buna karşılık diğer bazılarının da güçlenip gelişmesiyle sonuçlanır. Şüphesiz bu daha çok devamlılık içerisinde ve tam bir yoğunlaşmayla yapılan ibadetler için söz konusudur, İnsan tabiatındaki iyi yönlerin gelişip olgunlaşmasını doğuran ibadet, ancak belirtilen şartlara uygun olarak yerine getirilendir. Namazın kötü ve iğrenç şeylerden kişiyi vazgeçirme [418] gücü ve etkisi, anlamına uygun ciddiyet ve dikkat içerisinde yerine getirilmediğinde işlemez hâle gelebilir. [419] Bu bakımdan, ahlâkî bir dönüşüme yol açan ibadet, büyük bir psikolojik çatışmayı benliğinde çözüme kavuşturmuş ve kendini ilâhî hedeflere uyumlu hâle getirmiş kimsenin ibadetidir.
İbadet, onu yerine getiren kimseler tarafından, Allah'a karşı bir borç ve vazife olarak algılanması ölçüsünde “sorumluluk duygusu”nun gelişmesinde etkili olmaktadır. Ahlâkîlik vasfını taşımaya hak kazanan her davranışın, ancak sorumluluk şuuru ile yerine getirilmesi şartına bağlı olduğu dikkate alınınca, ibadetlerin kişinin ahlâkî tabiatını geliştirmedeki önemi ortaya çıkar. En üstte, Yaratıcı ve nimetler lûtfedici Allah karşısında hissedilen sorumluluk ve vazife duygusu, en altta insanın hemcinslerinden cansız varlıklara kadar uzanan ve genelleşen bir karakter hâlini almaya elverişli kılar. İnsan Allah'ın huzurunda bütün varlığı ile hazır bulunur. Tüm ilişkiler, geçmiş ve şimdiki yaşantılar, geleceğe dönük tasarı ve idealler, her seferinde Allah'a bağımlı olmanın artan duygusu içerisinde, ibadet anlarında otomatik bir sorgulama sürecinden geçer. Allah'ın insandan beklediği ile, insanın Allah'a yönelttiği şeyler arasındaki farkın anlaşılması, en çok bu anlarda olmaktadır. Böylece ibadet, hem sorumluluk şuurunun bir sonucu, hem de bunun içselleşip genelleşmesinin bir sebebi olarak etkinlikte bulunabilir. Öte yandan, bütün ibadet anları, geçici de olsa kötülük düşüncesi ve kötü eğilimlerin askıya alındığı bir atmosferde yaşanır. Normal yaşantı birimleriyle, ibadet yaşantısı arasındaki psikolojik farklılıklar, kişide daha üst seviyede bir manevî ve ahlâkî hayata arzu ve özlem uyanmasında başlangıç noktası oluşturabilir.
İnsanî arzuların sürükleyici tabiatı, çoğu zaman ruhî gerginlik ve sıkıntılara konu olur. Arzuların geçici olarak, üstün bir hedef uğruna engellenmesi ya da askıya alınması, daha sonra bunların belli bir sıra ve denge içerisinde sistemli bir şekilde düzenlenmesi, hem ferdî hem sosyal hayatın sağlıklı işleyişi bakımından kaçınılmazdır. İbadetler, insanî arzuları düzenleyici bir sistem olarak da yorumlanabilir. Duanın, kendini ifade etme, yardım ve himaye görme; namazın bağlanma; orucun yeme içme ve cinsel ilişkide bulunma; zekat ve sadakanın mülk edinme ve sahip olma.. gibi ihtiyaç ve arzuları düzenlemede etkili olduğu söylenebilir. Bir bütün olarak ibadetler güçlüklere katlanma, benliğini geliştirme, zorluklarla mücadele etme ve kendini aşma ile sonuçlanan psikolojik bir olgunlaşmanın itici güçleri olarak değer kazanırlar. Ayrıca, farklı zaman dilimlerine yayılmış olan ibadet vakitleri, kişide güçlü bir zaman plânlaması alışkanlığı yaratır. Belli bir program içerisinde süreklilik gösteren ibadet uygulaması, fertte bir iç disiplinin oluşması ve iradenin güçlenmesine imkan verir. İnsanî faaliyetlerdeki başarı ve tatmin, bunların tâbi olduğu disiplin ve düzenle yakından ilgilidir. İbadetler vasıtasıyla ferdin vicdanında sabitleşen “kendi kendini denetleme” sistemi, dengeli bir kişilik gelişiminin önemli bir faktörüdür. Kötü alışkanlıkları yenme, kendini yenileme ve güçlendirme konusunda ibadetlerin destekleyici etkisi farkedilir.
Bazı ibadetler, kişinin ilgi ve dikkatini başkalarının durum ve sorunlarıyla karşı karşıya gelmeye ve onlarla ilgilenmeye yöneltir. Kendi benliğinin dar sınırlarından kurtularak, başkalarının tecrübelerini paylaşan kimse, tabiatındaki bencilliği yenme fırsatı bulur. Zekat, sadaka, oruç, hac ve kurban ibadetlerinin, kişide “diğergam” bir karakterin gelişmesinde son derece etkili olduğu açıkça görülebilir. Öte yandan, ibadetler vasıtasıyla kendisinde, her şeyin sahibi ve hâkimi, kudretli bir Yüce Varlık şuuru gelişmiş kimselerde, alçakgönüllü tutumların oluşmasına çok elverişli psikolojik bir durum meydana gelir. Allah karşısında kendi bağımlılığını ve aczini tecrübe eden kişi, büyüklenme ve bağımsızlık duygularının sürükleyebileceği ölçüsüz, hoyrat, kinci ve sorumsuz davranışlardan büyük ölçüde uzak bir kişilik ortaya koyacaktır. [420]
c) Sosyalleşme ve Sosyal Dayanışma :
İbadetlerin birçoğu cemaat hâlinde uygulamaya konur. Bunun önemi, en fazla müminler arasında “birlik şuuru”nun uyanmasıyla kendisini gösterir. Çağdaş insanın duygusal gerginliğinin temel konularından birisi “kalabalıklar içerisinde yapayalnız olma” hâlidir. Bu hâl çoğu kişide huzursuzluk ve bunalımlar yaşatan, aşırı ferdîleşmenin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. İbadetler, kişiyi Allah'la olduğu kadar, diğer insanlarla da yakınlaştırmaktadır. Benzer duygu ve düşüncelere sahip olarak, ortak tek bir amaç için bir araya gelmiş olan insan kalabalığı içerisinde, ferdî benliklerin duvarları yıkılarak, kollektif ruh hâkim duruma geçer. Genel olarak cemaatleşme hâlinde duygu hassasiyeti zirveye ulaşır, heyecan derinleşir ve irade kuvvet kazanır. Günlük cemaatle kıldığı namazlardan, cuma ve bayram namazlarına, oradan Hac vesilesiyle Mescid-i Haram'da kıldığı namazlara geçiş yaparken, müslümanın kendi sosyal çevresini yavaş yavaş genişletmekte olduğu müşahede edilir. Cemaatle birlikte yapılan ibadetler, müminlerin birbirlerinin durumlarından karşılıklı haberdarlığa vesile olması dolayısıyla, sosyal ilişkileri kuvvetlendirir. Her yaş ve sosyal statüden, zengin-fakir, tahsilli-tahsilsiz, yöneten-yönetilen.. her kesimden insanın temas ve ilişkilerine imkân vermesi bakımından toplu ibadetlerin ve bunların icra edildiği yerlerin sosyalleşme ve sosyal uyum açısından büyük önemi görülür. Din kardeşliği anlayışı içerisinde sevgi, sempati ve kaynaşma hislerinin yaşanması en güçlü şekilde buralarda göze çarpar. Toplu ibadetler, ibadet edenler arasındaki makam, mertebe, ırk üstünlüğü duygusunu ortadan kaldırmak suretiyle sosyal eşitliği yaratır ve besler. Böylece cemaat halinde ibadetler, insanla insan arasındaki bütün engelleri kaldırmak suretiyle, onları birbirine yaklaştırmakta, insanlık nevinin esas birliğini, bir hayat gerçeği olarak gerçekleştirmeye yönelmektedir.
Sosyal ilişkiler, toplumdaki maddî ve ahlâkî sorunların çözümüne yardımcı olduğu ölçüde etkinlik kazanır. Zekat, sadaka, oruç ve kurban gibi İslâmî ibadetlerin, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı, kalıcı bir sistem halinde topluma yaygınlaştırmada önemli bir yeri olduğu görülmektedir. Gelir dağılımındaki farklılıkların ve zaruretten kaynaklanan gerilimlerin yol açtığı çatışmalar, her zaman toplum barışını tehdit eder durumdadır. Bu farklılıkların en alt seviyeye indirilmesi ve servetin belli kişilerin ellerinde toplanmayıp, toplumun geneline yaygınlaştırılması, her ferdin, insanlık onuruna yaraşacak şekilde, yaşamak için gerekli zarurî ihtiyaçlarının karşılanması yönünde ibadetler sosyal projeler yüklü uygulamalardır, öte yandan, toplumda kök salmış kötü alışkanlıkların ortadan kaldırılması ya da en alt seviyeye düşürülmesi yönünde bazı ibadetlerin güçlü sosyal etkileri görülür. Ramazan aylannda alkol tüketimi ve genelde suç işleme oranının diğer aylara göre azalması bunun tipik bir örneğidir. [421]
d) Beden ve Ruh Sağlığı :
Hergün namaz kılmak için alınan abdestin, bir tür temizlik uygulaması olduğu söylenebilir. Nitekim abdest, vücudun kir ve mikroplarla en fazla temasta bulunduğu bölümlerinin temizlenmesini sağlamaktadır. Öte yandan, abdestin kan dolaşımı, lenf dolaşımı ve sinir sistemi üzerindeki olumlu etkileri, son zamanlarda bilimsel incelemelere konu olmuştur [422]. Abdest alınan su sıcaksa damarı genişleterek, soğuksa daraltarak, özellikle kalpten uzak damarların esnekliğini ve zindeliğini sağlamaktadır. Su, bu arada yine ısı farkı sebebiyle dokularda yavaşlamış dolaşımdan ortaya çıkan besin birikimlerini de genel dolaşıma katarak, damar sertliğine ve hem de bu olayın beyin dolaşımına yansıması demek olan bunamaya karşı korumaktadır. Vücudun korunma sistemi olan lenf dolaşımı, abdest uygulamasıyla sağlıklı bir işlerlik kazanmaktadır. Çünkü, abdest esnasında su ile temas kurulan uzuvlar, lenf sisteminin en önemli uyarılma noktalarını (burun arkası ve bademcikler, boyun yanları) içine almaktadır. Böylece abdest, vücudun hastalıklara karşı korunmasında ve dayanıklılık kazanmasında önemli bir etkide bulunmaktadır. Aynı şekilde, vücudun tümüne ait statik elektrik dengesinin çeşitli sebeplerle zaman zaman artması sonucu bir çok psiko-somatik hastalık oluşmaktadır. Statik elektriğin en olumsuz etkisi, deri altındaki minik kaslardadır. Bu kaslardaki gerginlik sebebiyle, yüzde ve bütün vücutta erken kırışmalar ortaya çıkar. Abdest vasıtasıyla bütün bu olumsuzlukların etkisinden sıyrılmak mümkün olabilmektedir. Nitekim, devamlı namaz kılanların ciltlerinde, abdestin sağladığı parlaklık ve güzellik kolayca farkedilebilmektedir.
Namazdaki beden hareketleri vücuttaki bütün eklem yerlerini harekete geçirmektedir. Eklem ve kas ağrıları şeklinde kendisini gösteren romatizmal hastalıkların tedavisinde hekimler, namazdakine benzer kültür-fizik hareketleri tavsiye etmektedirler. Bu açıdan namazın, kasların güçlenmesi ve eklemlerin normal faaliyetlerini sürdürmesinde önemli etkilerde bulunduğu rahatça söylenebilir. Hac için yapılan uzun yolculuğun, tavaf ve sa'y esnasındaki ve kutsal yerleri ziyaretteki uzun yürüyüş ve hareketlerin, genelde bedenin dayanma gücünü geliştirici bir yönünün olduğu görülmektedir. Hac sonrasında hemen hemen bütün müminler tarafından tecrübe edilen “rahatlama ve kendini zinde hissetme” duygusu, ruhî olduğu kadar bedenî güç ve kuvvetlerin bir artışı olarak yorumlanabilir. Orucun beden üzerindeki etkileri deneysel araştırmalara dayalı olarak ortaya konulmuş bulunmaktadır'[423]. Buna göre, oruç esnasında vücuttaki yağ depoları harekete geçmekte, bu sayede damar sertliğinin teşekkülü önlenmiş olmaktadır. Bunun yanında, kolesterol yüksekliği, yüksek tansiyon, bazı ateşli hastalıklar, bazı böbrek rahatsızlıkları gibi daha çok refah ve zenginlik içinde yaşayan kimselerde görülen rahatsızlıklar için orucun en mükemmel sağlık kazanma alıştırması olduğu tesbit edilmiştir. Islâmî oruç, bazı nâdir hastalıklar dışındaki durumlarda önemli bir şifa vasıtası, tam bir sağlık perhizi olup, sıradan bir açlık vetiresinin ortaya çıkardığı özelliklerden tamamen farklı etkiler meydana getirmektedir. Yıl boyunca sürekli çalışan iç organların ve hücrelerin dinlenmesi, sinir ve dolaşım sisteminin rahatlaması, kan yapımının hızlanması., gibi olumlu etkileriyle İslâmî oruç, insan sağlığının korunmasında benzersiz bir tedbir ve uygulama olarak önem taşımaktadır.
Genel olarak ibadetler, insanın Allah'la, kendi kendisiyle, diğer insan ve yaratıklarla ilişkisini düzenleyici bir sistem olarak anlam kazanmaktadır. İçinde yaşadığı âlemde “uyum” çabası içerisinde bulunan insan için ibadetler, bunun müşahhas şartlarını ortaya koyarlar. Gelişme ve olgunlaşmanın yolu, faaliyette bulunmaktadır. Her ibadet bir eylem, hareket ve etkinliktir. İslâmî ibadetlerin herbiri, kişiliğin belli yönlerinin gelişip olgunlaşmasını hedef alan ve biri diğerini tamamlayan tam bir “eğitim” programı olarak anlaşılabilir. İbadetler vasıtasıyla gerçekleştirilen iç disiplin, insanî arzular üzerine kurulan denetim ve sıra düzeni, dikkatin yoğunlaşması ve kendine hâkimiyetin artması sonucu otomasyondan uzaklaşma, mücadele, katlanma ve dayanma gücünün artışı, kötü eğilim ve alışkanlıklardan uzaklaşma., gibi davranış özellikleri ruh sağlığının önemli şartları arasında yer alırlar. Ruhî dengelilik ve kişilik bütünleşmesi, bu davranış özelliklerinin yerleşmesi ölçüsünde gelişip tamamlanır. Ayrıca, diğergamlık ve hayırseverlik duygularının gelişmesi, başka insanların durum ve sorunlarına alâkanın uyanması, başarılı bir sosyalleşmenin gerçekleştirilmesi, ruh sağlığını besleyen önemli kaynaklardandır. Mümin, Allah'a karşı görevlerini yerine getirmiş olmanın iç huzuru ve güvenliği içerisinde, gelecekle ilgili korku ve kaygılarından arınır. Böylece ibadetler hem sağlığı koruyucu ve hem de tedavi edici unsurlar içermeleri bakımından kişiliği destekleyici ve güçlendirici sistemler olarak etkide bulunurlar. [424]