- Hac ve Umre

Adsense kodları


Hac ve Umre

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
ezelinur
Mon 1 February 2010, 04:13 pm GMT +0200

Tanımı:
Hac, lügatte Kâbe-i Muazzama’ya yönelmek anlamına ge­lir. Şer’î ıstılahta ise; belli zamanda, belli yerde, belli amelleri, belli şekilde ifâ etmektir.[232]

Hükmü Ve Delili

Hac, ilgili şartlar muvacehesinde ömürde bir defa olmak üzere kadın-erkek her müslümana farzdır. Farzlığı Kitab, Sünnet ve İcmâ ile sabittir. Kitab’taki delil şu âyet-i kerîmedir:

“(Azık ve binek bakımından) yoluna gücü yeten her kimsenin o beyti haccetmesi, İnsanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır.” [233]

Sünnetteki delil ise, şu hadîs-i şeriftir:

“İslâm beş şey üzerine bina edilmiştir: Allah’tan başka tanrı olmadı­ğına ve Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şehâdet etmek, namaz kıl­mak, zekât vermek, Beyti haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.”[234]

İcmâ deliline gelince İslâm ümmeti, haccın farzliğında ittifak et­mişlerdir. Bu farzlığı inkâr eden kâfir olur. Peygamber (s.a.v.) in şu kutlu sözü, haccın ömürde bir kez farz olduğunu kanıtlamaktadır:

“Ey insanlar! Üzerinize haccetmek farz oldu; öyleyse haccedin.” Adamın biri dedi ki:

“Ey Allah’ın Rasûlü: Her sene mi?” Peygamber Efendimiz, adamın bu sorusuna cevab vermeyip sükût buyurdular. Öy­le ki, adam bu sorusunu üç kez yineledi. Neticede Peygamber (s.a.s.) kendisine şöyle dedi:

“Eğer sana ‘evet’ demiş olsaydım, her sene hac­cetmeniz gerekecekti. Oysa siz, buna güç yetiremeyecektiniz.” [235]

Yüce Allah, birçok hikmetlerden ötürü, hâli vakti yerinde olan müslümanların haccetmelerini farz kılmıştır. Bu hikmetlerin bir kısmını şöy­lece sıralayabiliriz: Müslümanlar; aynı topraklarda bir araya gelmekte, dünya ve âhiret mutluluğunun, zafer ve kurtuluşun esâsı olan dosdoğ­ru dinin sahibi olan tek Allah’a hâlis niyetle ibâdet etmektedirler. Bu dinin temel kurallarına göre, inananlar kardeştirler; iyilik ve takva üze­rine yardımlaşmaları da zorunludur. Buna göre mü’minlerden her biri, beldeleri ayrı ve bedenleri birbirlerinden uzakta da olsalar birbirlerine yardım etmeye çalışacaklardır. Bu kutsal topraklara gelenler, kendileri­ni yaratıp diğer varlıklara üstün kılan kadri yüce rablerinin huzurunda bulunduklarını hatırlamalıdırlar. Günün birinde öleceklerini, sâlıh amel­den ve her vaziyette ilâhi emirlere sarılmaktan başka bir şeyin fayda temin etmediği hesab gününde rablerinin huzuruna tekrar çıkacakları­nı unutmamalıdırlar.[236]

Hac Ne Zaman Farz Olur?

Hac, acilen edâ edilmesi farz olan bir ibâdettir. Kendisinde vücûb şartları tahakkuk eden kişi, haccı yapmaya muktedir olduğu ilk senede edâ etmeyip ertelerse üç mezheb imamına günahkâr olur. Şâfiîler bu görüşe muhaliftirler.

Şafiiler dediler ki: Hac tehir edilebilir bir farzdır. Kişi üzerine farz olduğu ilk senede edâ etmezse, ertesi sene ede etmesi takdir edilir. Tehir etmekten ötürü âsî ve günahkâr olmaz. Tabii iki şartla:

1. Yaşlılık veya hac yerine ulaşmama veyahut da malı nedeniyle haccedememekten endişesi olmamalıdır. Eğer bu gibi sebeplerden ötürü haccedememekten endişe ederse, acilen edâ etmesi gerekir; ertelerse asi olur.

2. Ertelerken, bir sonraki senede edâ edeceğine azmetmelidir. Aksi takdirde asî ve günahkâr olur.[237]

Haccın Vücûb Şartları

Haccın vücûb şartlarını şöylece sıralamamız mümkündür:

1. Müslüman olmak: Bu üç mezhebe göre şart Mâlikîlere göre ise şart değildir.

Malikiler dediler ki: İslâmiyet, haccın vücûb şartı olmayıp sıhhat şartıdır. Kâfire de hac vâcibtir. Ama Müslüman olmadıkça haccetmesi sahîh olmaz.

Aslen kâfir kimseye hac vacib değildir. İslâm’dan irtidat eden kimseye, Hanefî ve Hanbelîlere göre hac farz değildir. Mâlikîlere gelince, bilindiği gibi bunlar derler ki: İslâmiyet, haccın vucub şartı değil de sıhhat şartıdır. Şâfiîlerin görüşleri ise aşağıya alınmıştır.

Şafiiler dediler ki: Aslî kâfire hac vacib değildir. Haccetmeye muktedir olan mürted kimsenin haccetmesi ise üzerine vâcibtir. Ama müslüman olmadıkça haccetmesi sahîh olmaz. Müslüman olduktan sonra haccetmeden ölürse, terekesi olan malla, onun adına başa birisine haccettirilir.

2. Baliğ olmak: Hac, bulûğa ermemiş çocuk için vâcib değildir. Buna ilişkin olarak Peygamber (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Çocuk on defa da haccetmiş olsa, bâliğ olduktan sonra kendisine İslam haccı (farz hac) gerekli olur.”[238]

Hac amellerinin anlamını kavrayan mümeyiz çocuk haccederse haccı sahih olur.Ne ki, farz olan haccı sakit olmaz. Mümeyyiz olmakla birlikte çocuk hacca giderse velisinin, onun yerine de hac amellerini ifa etmesi gerekir. Nitekim bu husus, haccın sıhhat şartlarında da ele alınacaktır.

3. Akıllı olmak: Delinin haccetmesi vâcib değildir. Yapsa da sa­hîh olmaz. O, bu hususta mümeyyiz olmayan çocuk gibi kabul edilir.

4. Hür olmak: Kölenin haccetmesi vâcib değildir. Bu sayılanla­rın, haccın vücûb şartları olduğu, ittifakla kabul edilmiştir.

5. İstitâat: (Haccetmeye muktedir olmak) Haccetmeye muktedir olmayan kişiye hac vâcib değildir. Zaten Yüce Allahda Kur’ân-ı Kerîm’de bu hususa şu âyetle değinmektedir:

“(Azık ve binek bakımından) yoluna gücü yeten her kimsenin o beyti haccetmesi, insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır.” [239]

İstitâatin izahı hususunda mezhebler görüş ayrılığına düşmüşler­dir. Bunun yanısıra, kadın ve a’mânın istitâatlerinin izahı hususunda da görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Haccın diğer vücûb şartlarıyla birlikte bu görüş ayrılıklarını alt tarafta anlatmış bulunmaktayız.

Hanefiler dediler ki: İstitâat, azık ve bineğe sâhib olmaktır. Ama binek ve azığın, kişinin evi, elbisesi, kendisine lâzım olan hayvanları, sa­nat âletleri, silâhı ve zimmetinde bulunan borçlardan artık olması şarttır. Yine bunların, nafakasından sorumlu olduğu kimselerin kendisinin hacca gidip, dönünceye.kadar harcamalarından da artık olması şarttır. Bineğin, örf ve âdete göre kişiye lâyık olması gerekir ki, bu da insanların durum­larına göre değişir. Sözgelimi eşeğe veya devenin hörgücü üzerine binme­ye muktedir olamayan kişi, hevdec de (devenin sırtına konulup üzerine oturulan nesne) kiralayamıyorsa kendisine hac vâcib olmaz. Çünkü bu durumda haccetmeye muktedir sayılmaz. Tek başına binebileceği bir bi­nek kiralayamayan bir kişi, başkasıyla ortaklaşa bir binek edinmeye muk­tedir olur da bazen biri bazen öbürü binerse bu durumda yine muktedir sayılmaz. Hac, kendisine vâcib olmaz. Bu anlatılanlar, kişinin Mekke’ye üç günlük veya daha fazla uzaklıktaki bir mesafede olması durumunda sözkonusu olur. Ama Mekke’ye yakın olan kişi, yürümeye muktedir olursa ve aslî ihtiyaçlarından fazla azığa sâhib olursa, binek edinemese bile ken­disine hac vâcib olur.

Bu mezhebe göre haccın vücûb şartlarından biri de; İslâm diyarı dı­şındaki yerlerde yaşayan kimsenin haccın farz olduğunu bilmesidir. İslâm diyarı dışındaki bir yerde doğup büyüyen bir kimseye iki erkek veya bir erkek iki kadın, haccın farz olduğunu haber vermemişlerse kendisine hac vâcib olmaz. İslâm diyarında yaşamakta olan kişi, müslüman olarak veya gayr-ı müslim olarak yetişse ve haccın farz olduğunu bilmese de kendisi­ne hac vâcib olur. Bunlar, Hanefîlere göre haccın vücûb şartlarıydılar. Bu arada diğer bazı şartlar vardır ki, bunlara haccın edasının şartları denir. Çünkü Hanefîler, namaz bahislerinde de anlatıldığı gibi, vücûbla edâ arasında ayırım yapmaktadırlar. Bahse konu bu şartlar dört tanedir:

1. Bedenin sağlam olması şarttır. Kötürüm, felçli, binek üzerinde kendini tutamayan yaşlı ve benzeri kimselere hac vâcib değildir. Kendile­rine vâcib olmadığı gibi, başkalarına kendilerine vekâleten haccetmeyi teklif etmeleri de vâcib değildir. Hapisteki kimselerle, halkı haccetmekten men eden devlet başkanından korkan kimseler de bu statüye tabidirler. Azık ve binek bakımından haccetmeye muktedir olan âmâ, kendisine yolda kı­lavuzluk eden birini bulamazsa ne bizzat edâ etmesi, ne de başkasının kendisinin yerine haccetmesini teklif etmesi vâcib olmaz. Ama bir kılavuz bulursa başkasına, kendisine niyâbeten haccetmesini teklif etmesi vâcib olur.

2. Kara olsun, deniz olsun, hac yolunda genel güvenliğin mevcûd olması şarttır.

3. Genç olsun, yaşlı olsun, kadının, bulunduğu yerle Mekke ara­sında üç günlük veya daha fazla bir mesafe olursa yanında kocasının veya mahremi olan bir erkeğin bulunması şarttır. Ama kadının bulundu­ğu yerle Mekke arasındaki mesafe, üç günlük mesafeden kısa olursa ya­nında yol arkadaşı olarak kocası veya mahremi olan bir erkek bulunmasa bile haccetmesi vâcib olur. Mahrem; kadını neseb, hısımlık ve süt bağı nedeniyle nikahlaması haram olan erkektir. Kadınla yol arkadaşlığı yapa­cak olan mahrem erkeğin, akıllı, baliğ ve güvenilir biri olması şarttır. Müslüman olması şart değildir.

4. Hacca gidecek olan kadın, iddet içinde bulunmamalıdır. Bo­şanmaktan veya kocasının ölümünden dolayı iddet beklemekte olan kadı­nın hac yolculuğuna çıkması caiz olmaz.

Malikiler dediler ki: İstitâat, Mekke’ye ve hac fiillerinin yapıldığı yerlere normal imkânla ulaşabilmek demektir. Bu ulaşım ister yürüyerek, ister binerek olsun; bineği kendi mülkü olsun veya kiralanmış olsun, bu durumdaki kişi haccetmeye muktedir sayılır. Hac yolculuğunda kişiye bü­yük sıkıntı ve meşakkatler erişrnemelidir. Mekke’ye, musibet kertesindeki sıkıntı ve meşakkatleri çekerek ulaşabilecek olan kişi, hacca muktedir sa­yılmaz ve kendisine hac vâcib olmaz. Ama bu meşakkatlere tahammül edip göğüs gererse yaptığı hac geçerli sayılır ve farz yerini bulmuş olur. Yine bu cümleden olmak üzere uçmak gibi mûtad olmayan bir yöntemle hacca ulaşmaya muktedir olan kişi de muktedir sayılmaz. Ama buna rağ­men yine de haccederse, haccı geçerli olur. Hacca istitâatli sayılmak için kişinin kendisinin ve malının güvenlik içinde olması şarttır. Kendi nefsi güvenlik içinde olmayan kişiye hac vâcib değildir. Aynı şekilde malı gü­venlik içinde olmayıp bir zâlimin saldırısına mâruz kalırsa, yine bu kişiye hac vâcib olmaz. Ancak zâlim, bir tek kişi olur ve malının zarar verilmiş sayılmayacak az bir kısmını alırsa ve zâlim ikinci kez yine istemezse, bu malın sahibi hacca muktedir sayılır. Bütün bunlara rağmen yine haccet­mesi vâcib olur. Hacca muktedir olmak için, azık ve binek sahibi olmak şart değildir. Sahibini zor durumda bırakmazsa veya sefer esnasında ge­çerli olacağı, sahibini mağdur durumda bırakmayacak olduğu bilinen ve­ya zannedilen sanat da azık yerine geçerli olur. Yürümek de binek yerine geçerli olur. Yürümeye muktedir olan kişinin haccetmesi vâcibtir. Mekke ile kendisi arasında, namazın kısaltılmasını gerekli kılan bir mesafe veya daha uzak bir mesafe bulunursa ve yürümeye de muktedir olursa haccet­mesi vâcib olur. Kendisini Mekke’ye ulaştıracak kadar malı olup yolu da tanıyarak kendi başına gidebilen veya beraberinde kendisine kılavuz­luk edecek birisinin bulunması hâlinde âmâ kişiye de haccetmek vâcib olur. Çocukları gibi geçimlerinden sorumlu olduğu kimselere harcayacak­ları bir şey bırakmaması veya hacdan sonra fakir kalacağından korkması, hacca muktedir olmasına engel teşkil etmez. Ancak kendisinin veya geçi­minden sorumlu olduğu kimselerin (açlık nedeniyle) helak olacaklarından korkarsa haccetmesi vâcib olmaz.

Kişinin yanında sadece iflâs hâlinde satılabilecek olan akar, büyük veya küçükbaş hayvan, zînet elbisesi, ilim kitapları ve sanat âletlerinden başka malı yoksa yine haccetmeye muktedir sayılır. Bu muktedirlik, kişi­nin Mekke’de kalıp yaşaması mümkün ise, yalnızca Mekke’ye gidiş için söz konusu olur. Ama Mekke’de ikâmet etmesi mümkün değilse, bu du­rumda yaşaması mümkün olan bir yere dönmesi için de söz konusu olur. Özellikle kendi memleketine dönmesi gerekli olmaz. Bu takdirde hacca gitmekte olan kişinin Mekke’ye gidecek ve Mekke’den de yaşaması müm­kün olan bir yere geri dönmesi için yetecek kadar malı olması veya geçer­li ise ihtiyacını karşılayacak bir sanatının olması zorunludur. Umumiyetle yol güvenliği mevcûd olduğu takdirde kara yoluyla deniz yolu arasında bir fark yoktur. Eğer genellikle yol güvenliği bulunmaz da sadece deniz yoluyla hacca gitme zorunluluğu doğarsa, haccetmek vâcib olmaz. İstitâ-atle ilgili olarak anlatılan bu hususlarda kadınlarla erkekler aynı statüde­dirler. Ayrıca hac yolculuğuna çıkacak olan kadının beraberinde kocası veya mahremlerinden bir erkek ya da güvenilir arkadaşlarının bulunması gerekir. Bütün bunları bulamayan kadına hac vâcib olmaz. Mesafe uzak­sa, kadının, bineğe binmesi kolay olmalıdır. Bu uzaklık da, namazı kı­saltma mesâfesiyle sınırlandırılamaz. Aksine bunun ölçüsü, kadının yaya olarak gitmekte sıkıntı ve güçlük çektiği yerdir, Tabiî bu da her kadına göre değişir. Yürümek kadına sıkıntı verir ve bir bineğe binmesi de müm­kün olmazsa kendisine hac vâcib olmaz. Yine bunun gibi zorunlu olarak kadının, içinde örtünemiyeceği ve kendini muhafaza edemiyeceği küçük gemilerde hac yolculuğu yapması gerekiyorsa, haccetmesi vâcib olmaz. Ama içinde kadının muhafaza edilmesi mümkün olan yerler bulunan bü­yük gemilerle sefere çıkmak, hacca sadece deniz yoluyla gitme zorunlulu­ğu doğarsa vâcib olur. Haccetme yükümlülüğü bu durumda sakıt olmaz. Kadının, boşanmaktan veya kocasının ölümünden dolayı iddet beklemek­teyken hac için ihrama girmesi caiz olmaz. Kendi iddet evinde beklemesi ve iddetini tamamlaması vâcibtir. İhrama girerse, bu vacibi terk etmiş olur. Ama buna rağmen ihrama girerse, günahkâr olmakla birlikte haccı sahih olur ve ihrama devam edip iddet evinde beklemez.

Hanbeliler dediler ki: İstitâat, kişinin kendi emsali kimselere uy­gun azık ve bineğe sâhib olmasıdır. Bu ikisinin de ilim kitapları, mesken, hizmetçi, kendi nafakası ve devamlı olarak geçimlerini temin ettiği çoluk çocuğunun nafakası gibi aslî ihtiyâçlarından fazla olması gerekir.

Haccın vücûb şartlarından biri de yol güvenliğinin bulunmasıdır. Öy­le ki yolda can, mal, ırz ve benzeri şeyler için herhangi bir korku ve engel bulunmamalıdır.

Kadına gelince, yolculukta beraberinde kocası veya oğlu, babası am­cası ve kendisine nikâhlanması helâl olmayan mahremlerinden birinin bu­lunması şarttır. Bunlardan biri bulunmadığı takdirde haccetmesi vâcib ol­maz. Haccın vücûb şartlarından biri de yükümlünün gözünün görür olma­sıdır. Âmâ kişinin beraberinde kılavuzu olmadığı takdirde haccetmesi vâ­cib olmaz. Başkasına, kendisine vekâleten haccetmeyi teklif etmesi de vâ­cib olmaz. Yaşlılık, iyileşmesi umulmayan bir hastalık veya ancak şiddetli bir meşakkate katlandıktan sonra binek üzerinde durabilme nedeniyle hac­cetmekten âciz olan kişinin, kendi yerine başkasına haccettirmesi vâcib olur.

Şafiiler dediler ki: İstitâat, ‘bizzat’ veya ‘başkası vasıtasıyla’ ol­mak üzere iki kısma ayrılır. Bizzat istitâat, bir kaç şeyle tahakkuk eder:

1. Mekke’ye gidiş, orada ikâmet için; orada ikâmete niyet edilmemişse dönüş için gerekli azığın ve masrafların ve ayrıca kira ücretinin mevcûd olması gereklidir. Eğer Mekke’de ikâmete niyet edilmişse dönüş azığı ve masrafına gerek yoktur.

2. Sefer mesafesi kısa olsun uzun olsun, kadın için bineğin mev­cûd olması. Mesafe iki merhale veya daha fazlaysa erkek için de bineğin mevcûd olması gerekir. Eğer mesafe kısa olur ve yürünülmesi, âdeten katlanılması imkânsız bir meşakkate girmeksizin mümkün olursa, binek olmaksızın da haccetmek vâcib olur. Binekten maksat, ister husûsi ve isterse müşterek bir mal olsun, üzerinde, gidilecek yere ulaşılabilen şey­dir. Tabiî kişinin beraberinde bu bineğe binecek birinin bulunması şarttır. Eğer kendisiyle bineğe binecek biri bulunmazsa ve kendisi de tek başına binemiyorsa, haccetmesi vâcib olmaz. Bineğin, üzerine sıcaktan ve soğuk­tan koruyacak olan tente gibi cadırımsı şeyler konularak sefer için dona­tılması da şarttır. Eğer bu gibi şeylerle donatılmayıp da katlanılmayacak kadar ağır meşakkatlerle karşılaşılacak olursa hac vâcib olmaz. Bu gibi koruyucu şeyler, mevcûd olmamaları hâlinde zararla karşılaşılmasa bile kadınlar için zorunlu olarak gereklidir. Zîrâ kadının örtünmesi, istenilen bir vecîbedir.

Hacca gidecek kişinin azık ve bineğinin, vadeli de olsa borçlarından, nafakasından, geçiminden sorumlu olduğu kimselerin hacdan dönünceye kadar nafakalarından, ihtiyaç duyduğu kendisine lâyık meskeninden, -ihtiyaç duymadığı evini satıp haccetmesi gerekir- tarımda kullandığı hay­vanlarından, (askerse) atından ve gereksindiği silâhından, sanat âletlerin­den ve fıkhî kitaplarından fazla olması şarttır.

3. Yolda canına, az da olsa malına ve eşine zarar gelmeyeceğini zanla da olsa bilecek şekilde, yol güvenliğinin bulunması şarttır. Yolda canavar veya yol kesici bulunur ve gidilecek başka bir yol da olmazsa hacca gitmek vâcib olmaz.

4. Yolculuk esnasında su, azık ve hayvan için yem bulunması, yani bu gibi şeylere ihtiyaç duyulduğu normal piyasaya göre uygun fiyatla satın alınabilmelidir.

5. Yolculuğa çıkacak olan kadının beraberinde kocası veya mahre­mi olan bir erkek veyahut da iki ya da daha fazla sayıda güvenilir kadın­ların bulunması gerekir. Kendisiyle birlikte yalnız bir kadın bulunduğu takdirde, farz olan haccı edâ etmesi caizse de vâcib değildir. Güvenlik içinde olması hâlinde, yalnız başına da yola çıkıp farz olan haccı edâ etmesi caiz olur. Nafile hacca gelince, sayıları çok da olsa, kadınların kendi başlarına yola çıkmaları câiz olmaz. Hac yolculuğuna çıkacak ka­dın ücretsiz olarak mahrem bir erkeği veya kocayı bulup da beraberinde götüremezse, -ücret vermeye muktedir ise- bunları ücretle tutup götürme­si gerekir. Âmâ kişiye hac vâcib değildir. Bu kişinin mâlî durumu elverdi­ği takdirde, ancak ücretle de olsa bir güdücü bulduğu takdirde haccetme­si vâcib olur. Güdücü bulamaz veya bulur da ücretini vermeye muktedir olamazsa, Mekke’li olup değnek yardımıyla iyice yürüyebilse bile kendisi­ne hac vâcib olmaz.

6. Hacca gitmekte olan kişinin şiddetli bir zarara uğramaksızın binek üzerinde durabilmesi şarttır. Aksi takdirde bizzat istitâatli (hacca muktedir) sayılmaz.

7. Hac levazımını temin etmeye muktedir olduktan sonra edâ et­meye yetecek kadar zaman kalmalıdır. İstitâat (hacca muktedir olma), hac vaktinin girmesi anında muteber olur. Ki bu vakit, Şevval’in başın­dan başlayıp Zilhicce’nin onuncu gününe kadar devam eder. Bir kişi, bu zamandan önce hacca istitâatli olur da bu vaktin girmesi anında haccet­mekten aciz kalırsa, kendisine hac vâcib olmaz.

İkinci nevi istitâate gelince; bu, başkası vasıtasıyla sağlanan istitâat-tir. Ki bunu, vekâleten hac bölümünde açıklayacağız.[240]

Liyla
Mon 22 December 2014, 01:52 pm GMT +0200
Hac ve Umre önemli ibadetlerden .Bu ibadetleri yapmak için dünyanın her yerinde binlerce Müslüman Mekkeye ve Medine ye gdiyor.Müslümanlar arasında fiziki,kültürelvb. birçok fark var. Ama hepsinin amacı hac ibadetini yapmak.

elifbenal7a
Wed 24 December 2014, 05:56 pm GMT +0200
Ödevime çok yardımcı oldu teşekkürler :)

SEVİLAY AKTAY 8/B
Wed 24 December 2014, 06:12 pm GMT +0200
Her müslümanın yapması gereken bir ibadettir haç .Her müzlümanada farzdır . burda bunu ve bircok bilgiyi cok iyi acıklamışsınız . ALLAH RAZI OLSUN.

saniye
Wed 24 December 2014, 06:58 pm GMT +0200
Genellikle hac ibadetini ülkemiz insanları imkanı olduğu halde tehir ediyor ya da gitmiyor. Hac da İslamin beş şartından biri imkanı olan kişi geciktirmeden görevini ifa etmeli. Rabbim razı olsun paylaşım için.

ercan7-d
Wed 24 December 2014, 06:59 pm GMT +0200
hac ,kabe,arafat ve çevresindeki yerleri ibadet etmesidir.hac ibadeti müslümanlara farzdır.ayrıca dinimizin emridir.ALLAH sizden razı olsun.

Hatice 7/B
Wed 24 December 2014, 10:50 pm GMT +0200
Ödevimi yaparken çok yardımcı oldu ALLAH RAZI OLSUN...

yagmur_7-c
Thu 25 December 2014, 06:13 am GMT +0200
Esselamu aleykum
Ben hacdan daha güzel bir ibadet olacağını zanetmiyorum ünkü Allah ın Rasulunun sav kabrini ve ayak bastığı görüyorsunuz ve oranın havasını teneffüs ediyorsunuz..Bence haccın en güzel taarafı bu...bir de diğer Müslüman kardeşlerimzle Allah huzurunda mmaddi ve manev olarak eşit ve bir olduğumuzu görüyoriz bu da çok güzek
.Mevlam hacca gitmeyi nasip etsin

fatmaysr
Thu 25 December 2014, 02:03 pm GMT +0200
hac  müslüman ve ergenlik çağına girmiş herkeze   farzdır.                                                                                             Allah hepinizden razı olsun...

burcu113
Sat 27 December 2014, 04:20 pm GMT +0200
Hac akıllı olan kişilere farz kılınmıştır.Deli olan kişi hac görevini yerine getirilmesi beklenmez.Delinin haccetmesi vacip değildir.Deliler çocuk olarak kabul edilirler.Allah razı olsun.Teşekkürler.

yasin8c
Tue 30 December 2014, 03:18 pm GMT +0200
Her müslüman ın yapması gereken bir ibadettir hac .  Genellikle hac ibadetini ülkemiz insanları imkanı olduğu halde benimsemiyor  ya da gitmiyor.

8c nazlı
Tue 30 December 2014, 05:45 pm GMT +0200
Hacca dünyanın dort bir yanindan insanlar ibadet etmek için gidiyor. Ama bizim ülkemizde bence. Giden az oluyor.

Beyza 7/B
Tue 30 December 2014, 08:36 pm GMT +0200
Selamun aleyküm ;
“Eğer sana ‘evet’ demiş olsaydım, her sene hac­cetmeniz gerekecekti. Oysa siz, buna güç yetiremeyecektiniz.” [235]

mücahit 8/c
Tue 30 December 2014, 09:46 pm GMT +0200
Her muslumanin yapmasi gereken bir ibadettir HAC.Allah razi olsun cok yardimci oldu cok tessekurler

ceren
Wed 2 May 2018, 02:20 am GMT +0200
Esselamu aleykum. Rabbim bizleri hakkiyla ve farzlarina uygun olarak hac ve umresini yapan kullardan eylesin inşallah. ..

sedanurr
Wed 2 May 2018, 06:28 am GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim bizlere hacca gidebilmeyi nasip etdin

Bilal2009
Wed 2 May 2018, 07:20 am GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri o mübarek yerlere gidebilenlerden eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun

Ayşegül Yıldırım koü
Wed 21 November 2018, 02:59 am GMT +0200
"İyilik bilmez birisi de olsa sen iyilik yap, zira o iyilik mizanda karşılığında teşekkür edene yapılan iyilikten daha ağır basar."
Hz. Ali

Sizde bizlere yaptığınız bu iyilikler ve yardımlar sayesinde karşılığını hem dünya ve ahirette fazlasıyla almanız Duasıyla. Allah razı olsun sizden.

Fethiye Çopur Koü
Wed 21 November 2018, 12:22 pm GMT +0200
Hadis-i Şerif: "Allah'ım senin izin ve yardımınla sabahladık ve akşamladık. Yine senin izin ve yardımınla yaşar ve ölürüz. Sonunda dönüş yalnız sanadır." (Ebu Davud) hadisi şerif mucibince yaşayan ve Rasullah'ın sünnetlerini fiilen yaşatan ümmetinden Allah razı olsun

ceren
Wed 21 November 2018, 01:33 pm GMT +0200
Esselamu aleykum. Rabbim bizleri hakkiyla hac ve umresini görevini yerine getiren kullardan eylesin inşallah. ..