ezelinur
Mon 1 February 2010, 04:13 pm GMT +0200
Tanımı:
Hac, lügatte Kâbe-i Muazzama’ya yönelmek anlamına gelir. Şer’î ıstılahta ise; belli zamanda, belli yerde, belli amelleri, belli şekilde ifâ etmektir.[232]
Hükmü Ve Delili
Hac, ilgili şartlar muvacehesinde ömürde bir defa olmak üzere kadın-erkek her müslümana farzdır. Farzlığı Kitab, Sünnet ve İcmâ ile sabittir. Kitab’taki delil şu âyet-i kerîmedir:
“(Azık ve binek bakımından) yoluna gücü yeten her kimsenin o beyti haccetmesi, İnsanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır.” [233]
Sünnetteki delil ise, şu hadîs-i şeriftir:
“İslâm beş şey üzerine bina edilmiştir: Allah’tan başka tanrı olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Beyti haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.”[234]
İcmâ deliline gelince İslâm ümmeti, haccın farzliğında ittifak etmişlerdir. Bu farzlığı inkâr eden kâfir olur. Peygamber (s.a.v.) in şu kutlu sözü, haccın ömürde bir kez farz olduğunu kanıtlamaktadır:
“Ey insanlar! Üzerinize haccetmek farz oldu; öyleyse haccedin.” Adamın biri dedi ki:
“Ey Allah’ın Rasûlü: Her sene mi?” Peygamber Efendimiz, adamın bu sorusuna cevab vermeyip sükût buyurdular. Öyle ki, adam bu sorusunu üç kez yineledi. Neticede Peygamber (s.a.s.) kendisine şöyle dedi:
“Eğer sana ‘evet’ demiş olsaydım, her sene haccetmeniz gerekecekti. Oysa siz, buna güç yetiremeyecektiniz.” [235]
Yüce Allah, birçok hikmetlerden ötürü, hâli vakti yerinde olan müslümanların haccetmelerini farz kılmıştır. Bu hikmetlerin bir kısmını şöylece sıralayabiliriz: Müslümanlar; aynı topraklarda bir araya gelmekte, dünya ve âhiret mutluluğunun, zafer ve kurtuluşun esâsı olan dosdoğru dinin sahibi olan tek Allah’a hâlis niyetle ibâdet etmektedirler. Bu dinin temel kurallarına göre, inananlar kardeştirler; iyilik ve takva üzerine yardımlaşmaları da zorunludur. Buna göre mü’minlerden her biri, beldeleri ayrı ve bedenleri birbirlerinden uzakta da olsalar birbirlerine yardım etmeye çalışacaklardır. Bu kutsal topraklara gelenler, kendilerini yaratıp diğer varlıklara üstün kılan kadri yüce rablerinin huzurunda bulunduklarını hatırlamalıdırlar. Günün birinde öleceklerini, sâlıh amelden ve her vaziyette ilâhi emirlere sarılmaktan başka bir şeyin fayda temin etmediği hesab gününde rablerinin huzuruna tekrar çıkacaklarını unutmamalıdırlar.[236]
Hac Ne Zaman Farz Olur?
Hac, acilen edâ edilmesi farz olan bir ibâdettir. Kendisinde vücûb şartları tahakkuk eden kişi, haccı yapmaya muktedir olduğu ilk senede edâ etmeyip ertelerse üç mezheb imamına günahkâr olur. Şâfiîler bu görüşe muhaliftirler.
Şafiiler dediler ki: Hac tehir edilebilir bir farzdır. Kişi üzerine farz olduğu ilk senede edâ etmezse, ertesi sene ede etmesi takdir edilir. Tehir etmekten ötürü âsî ve günahkâr olmaz. Tabii iki şartla:
1. Yaşlılık veya hac yerine ulaşmama veyahut da malı nedeniyle haccedememekten endişesi olmamalıdır. Eğer bu gibi sebeplerden ötürü haccedememekten endişe ederse, acilen edâ etmesi gerekir; ertelerse asi olur.
2. Ertelerken, bir sonraki senede edâ edeceğine azmetmelidir. Aksi takdirde asî ve günahkâr olur.[237]
Haccın Vücûb Şartları
Haccın vücûb şartlarını şöylece sıralamamız mümkündür:
1. Müslüman olmak: Bu üç mezhebe göre şart Mâlikîlere göre ise şart değildir.
Malikiler dediler ki: İslâmiyet, haccın vücûb şartı olmayıp sıhhat şartıdır. Kâfire de hac vâcibtir. Ama Müslüman olmadıkça haccetmesi sahîh olmaz.
Aslen kâfir kimseye hac vacib değildir. İslâm’dan irtidat eden kimseye, Hanefî ve Hanbelîlere göre hac farz değildir. Mâlikîlere gelince, bilindiği gibi bunlar derler ki: İslâmiyet, haccın vucub şartı değil de sıhhat şartıdır. Şâfiîlerin görüşleri ise aşağıya alınmıştır.
Şafiiler dediler ki: Aslî kâfire hac vacib değildir. Haccetmeye muktedir olan mürted kimsenin haccetmesi ise üzerine vâcibtir. Ama müslüman olmadıkça haccetmesi sahîh olmaz. Müslüman olduktan sonra haccetmeden ölürse, terekesi olan malla, onun adına başa birisine haccettirilir.
2. Baliğ olmak: Hac, bulûğa ermemiş çocuk için vâcib değildir. Buna ilişkin olarak Peygamber (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Çocuk on defa da haccetmiş olsa, bâliğ olduktan sonra kendisine İslam haccı (farz hac) gerekli olur.”[238]
Hac amellerinin anlamını kavrayan mümeyiz çocuk haccederse haccı sahih olur.Ne ki, farz olan haccı sakit olmaz. Mümeyyiz olmakla birlikte çocuk hacca giderse velisinin, onun yerine de hac amellerini ifa etmesi gerekir. Nitekim bu husus, haccın sıhhat şartlarında da ele alınacaktır.
3. Akıllı olmak: Delinin haccetmesi vâcib değildir. Yapsa da sahîh olmaz. O, bu hususta mümeyyiz olmayan çocuk gibi kabul edilir.
4. Hür olmak: Kölenin haccetmesi vâcib değildir. Bu sayılanların, haccın vücûb şartları olduğu, ittifakla kabul edilmiştir.
5. İstitâat: (Haccetmeye muktedir olmak) Haccetmeye muktedir olmayan kişiye hac vâcib değildir. Zaten Yüce Allahda Kur’ân-ı Kerîm’de bu hususa şu âyetle değinmektedir:
“(Azık ve binek bakımından) yoluna gücü yeten her kimsenin o beyti haccetmesi, insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır.” [239]
İstitâatin izahı hususunda mezhebler görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Bunun yanısıra, kadın ve a’mânın istitâatlerinin izahı hususunda da görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Haccın diğer vücûb şartlarıyla birlikte bu görüş ayrılıklarını alt tarafta anlatmış bulunmaktayız.
Hanefiler dediler ki: İstitâat, azık ve bineğe sâhib olmaktır. Ama binek ve azığın, kişinin evi, elbisesi, kendisine lâzım olan hayvanları, sanat âletleri, silâhı ve zimmetinde bulunan borçlardan artık olması şarttır. Yine bunların, nafakasından sorumlu olduğu kimselerin kendisinin hacca gidip, dönünceye.kadar harcamalarından da artık olması şarttır. Bineğin, örf ve âdete göre kişiye lâyık olması gerekir ki, bu da insanların durumlarına göre değişir. Sözgelimi eşeğe veya devenin hörgücü üzerine binmeye muktedir olamayan kişi, hevdec de (devenin sırtına konulup üzerine oturulan nesne) kiralayamıyorsa kendisine hac vâcib olmaz. Çünkü bu durumda haccetmeye muktedir sayılmaz. Tek başına binebileceği bir binek kiralayamayan bir kişi, başkasıyla ortaklaşa bir binek edinmeye muktedir olur da bazen biri bazen öbürü binerse bu durumda yine muktedir sayılmaz. Hac, kendisine vâcib olmaz. Bu anlatılanlar, kişinin Mekke’ye üç günlük veya daha fazla uzaklıktaki bir mesafede olması durumunda sözkonusu olur. Ama Mekke’ye yakın olan kişi, yürümeye muktedir olursa ve aslî ihtiyaçlarından fazla azığa sâhib olursa, binek edinemese bile kendisine hac vâcib olur.
Bu mezhebe göre haccın vücûb şartlarından biri de; İslâm diyarı dışındaki yerlerde yaşayan kimsenin haccın farz olduğunu bilmesidir. İslâm diyarı dışındaki bir yerde doğup büyüyen bir kimseye iki erkek veya bir erkek iki kadın, haccın farz olduğunu haber vermemişlerse kendisine hac vâcib olmaz. İslâm diyarında yaşamakta olan kişi, müslüman olarak veya gayr-ı müslim olarak yetişse ve haccın farz olduğunu bilmese de kendisine hac vâcib olur. Bunlar, Hanefîlere göre haccın vücûb şartlarıydılar. Bu arada diğer bazı şartlar vardır ki, bunlara haccın edasının şartları denir. Çünkü Hanefîler, namaz bahislerinde de anlatıldığı gibi, vücûbla edâ arasında ayırım yapmaktadırlar. Bahse konu bu şartlar dört tanedir:
1. Bedenin sağlam olması şarttır. Kötürüm, felçli, binek üzerinde kendini tutamayan yaşlı ve benzeri kimselere hac vâcib değildir. Kendilerine vâcib olmadığı gibi, başkalarına kendilerine vekâleten haccetmeyi teklif etmeleri de vâcib değildir. Hapisteki kimselerle, halkı haccetmekten men eden devlet başkanından korkan kimseler de bu statüye tabidirler. Azık ve binek bakımından haccetmeye muktedir olan âmâ, kendisine yolda kılavuzluk eden birini bulamazsa ne bizzat edâ etmesi, ne de başkasının kendisinin yerine haccetmesini teklif etmesi vâcib olmaz. Ama bir kılavuz bulursa başkasına, kendisine niyâbeten haccetmesini teklif etmesi vâcib olur.
2. Kara olsun, deniz olsun, hac yolunda genel güvenliğin mevcûd olması şarttır.
3. Genç olsun, yaşlı olsun, kadının, bulunduğu yerle Mekke arasında üç günlük veya daha fazla bir mesafe olursa yanında kocasının veya mahremi olan bir erkeğin bulunması şarttır. Ama kadının bulunduğu yerle Mekke arasındaki mesafe, üç günlük mesafeden kısa olursa yanında yol arkadaşı olarak kocası veya mahremi olan bir erkek bulunmasa bile haccetmesi vâcib olur. Mahrem; kadını neseb, hısımlık ve süt bağı nedeniyle nikahlaması haram olan erkektir. Kadınla yol arkadaşlığı yapacak olan mahrem erkeğin, akıllı, baliğ ve güvenilir biri olması şarttır. Müslüman olması şart değildir.
4. Hacca gidecek olan kadın, iddet içinde bulunmamalıdır. Boşanmaktan veya kocasının ölümünden dolayı iddet beklemekte olan kadının hac yolculuğuna çıkması caiz olmaz.
Malikiler dediler ki: İstitâat, Mekke’ye ve hac fiillerinin yapıldığı yerlere normal imkânla ulaşabilmek demektir. Bu ulaşım ister yürüyerek, ister binerek olsun; bineği kendi mülkü olsun veya kiralanmış olsun, bu durumdaki kişi haccetmeye muktedir sayılır. Hac yolculuğunda kişiye büyük sıkıntı ve meşakkatler erişrnemelidir. Mekke’ye, musibet kertesindeki sıkıntı ve meşakkatleri çekerek ulaşabilecek olan kişi, hacca muktedir sayılmaz ve kendisine hac vâcib olmaz. Ama bu meşakkatlere tahammül edip göğüs gererse yaptığı hac geçerli sayılır ve farz yerini bulmuş olur. Yine bu cümleden olmak üzere uçmak gibi mûtad olmayan bir yöntemle hacca ulaşmaya muktedir olan kişi de muktedir sayılmaz. Ama buna rağmen yine de haccederse, haccı geçerli olur. Hacca istitâatli sayılmak için kişinin kendisinin ve malının güvenlik içinde olması şarttır. Kendi nefsi güvenlik içinde olmayan kişiye hac vâcib değildir. Aynı şekilde malı güvenlik içinde olmayıp bir zâlimin saldırısına mâruz kalırsa, yine bu kişiye hac vâcib olmaz. Ancak zâlim, bir tek kişi olur ve malının zarar verilmiş sayılmayacak az bir kısmını alırsa ve zâlim ikinci kez yine istemezse, bu malın sahibi hacca muktedir sayılır. Bütün bunlara rağmen yine haccetmesi vâcib olur. Hacca muktedir olmak için, azık ve binek sahibi olmak şart değildir. Sahibini zor durumda bırakmazsa veya sefer esnasında geçerli olacağı, sahibini mağdur durumda bırakmayacak olduğu bilinen veya zannedilen sanat da azık yerine geçerli olur. Yürümek de binek yerine geçerli olur. Yürümeye muktedir olan kişinin haccetmesi vâcibtir. Mekke ile kendisi arasında, namazın kısaltılmasını gerekli kılan bir mesafe veya daha uzak bir mesafe bulunursa ve yürümeye de muktedir olursa haccetmesi vâcib olur. Kendisini Mekke’ye ulaştıracak kadar malı olup yolu da tanıyarak kendi başına gidebilen veya beraberinde kendisine kılavuzluk edecek birisinin bulunması hâlinde âmâ kişiye de haccetmek vâcib olur. Çocukları gibi geçimlerinden sorumlu olduğu kimselere harcayacakları bir şey bırakmaması veya hacdan sonra fakir kalacağından korkması, hacca muktedir olmasına engel teşkil etmez. Ancak kendisinin veya geçiminden sorumlu olduğu kimselerin (açlık nedeniyle) helak olacaklarından korkarsa haccetmesi vâcib olmaz.
Kişinin yanında sadece iflâs hâlinde satılabilecek olan akar, büyük veya küçükbaş hayvan, zînet elbisesi, ilim kitapları ve sanat âletlerinden başka malı yoksa yine haccetmeye muktedir sayılır. Bu muktedirlik, kişinin Mekke’de kalıp yaşaması mümkün ise, yalnızca Mekke’ye gidiş için söz konusu olur. Ama Mekke’de ikâmet etmesi mümkün değilse, bu durumda yaşaması mümkün olan bir yere dönmesi için de söz konusu olur. Özellikle kendi memleketine dönmesi gerekli olmaz. Bu takdirde hacca gitmekte olan kişinin Mekke’ye gidecek ve Mekke’den de yaşaması mümkün olan bir yere geri dönmesi için yetecek kadar malı olması veya geçerli ise ihtiyacını karşılayacak bir sanatının olması zorunludur. Umumiyetle yol güvenliği mevcûd olduğu takdirde kara yoluyla deniz yolu arasında bir fark yoktur. Eğer genellikle yol güvenliği bulunmaz da sadece deniz yoluyla hacca gitme zorunluluğu doğarsa, haccetmek vâcib olmaz. İstitâ-atle ilgili olarak anlatılan bu hususlarda kadınlarla erkekler aynı statüdedirler. Ayrıca hac yolculuğuna çıkacak olan kadının beraberinde kocası veya mahremlerinden bir erkek ya da güvenilir arkadaşlarının bulunması gerekir. Bütün bunları bulamayan kadına hac vâcib olmaz. Mesafe uzaksa, kadının, bineğe binmesi kolay olmalıdır. Bu uzaklık da, namazı kısaltma mesâfesiyle sınırlandırılamaz. Aksine bunun ölçüsü, kadının yaya olarak gitmekte sıkıntı ve güçlük çektiği yerdir, Tabiî bu da her kadına göre değişir. Yürümek kadına sıkıntı verir ve bir bineğe binmesi de mümkün olmazsa kendisine hac vâcib olmaz. Yine bunun gibi zorunlu olarak kadının, içinde örtünemiyeceği ve kendini muhafaza edemiyeceği küçük gemilerde hac yolculuğu yapması gerekiyorsa, haccetmesi vâcib olmaz. Ama içinde kadının muhafaza edilmesi mümkün olan yerler bulunan büyük gemilerle sefere çıkmak, hacca sadece deniz yoluyla gitme zorunluluğu doğarsa vâcib olur. Haccetme yükümlülüğü bu durumda sakıt olmaz. Kadının, boşanmaktan veya kocasının ölümünden dolayı iddet beklemekteyken hac için ihrama girmesi caiz olmaz. Kendi iddet evinde beklemesi ve iddetini tamamlaması vâcibtir. İhrama girerse, bu vacibi terk etmiş olur. Ama buna rağmen ihrama girerse, günahkâr olmakla birlikte haccı sahih olur ve ihrama devam edip iddet evinde beklemez.
Hanbeliler dediler ki: İstitâat, kişinin kendi emsali kimselere uygun azık ve bineğe sâhib olmasıdır. Bu ikisinin de ilim kitapları, mesken, hizmetçi, kendi nafakası ve devamlı olarak geçimlerini temin ettiği çoluk çocuğunun nafakası gibi aslî ihtiyâçlarından fazla olması gerekir.
Haccın vücûb şartlarından biri de yol güvenliğinin bulunmasıdır. Öyle ki yolda can, mal, ırz ve benzeri şeyler için herhangi bir korku ve engel bulunmamalıdır.
Kadına gelince, yolculukta beraberinde kocası veya oğlu, babası amcası ve kendisine nikâhlanması helâl olmayan mahremlerinden birinin bulunması şarttır. Bunlardan biri bulunmadığı takdirde haccetmesi vâcib olmaz. Haccın vücûb şartlarından biri de yükümlünün gözünün görür olmasıdır. Âmâ kişinin beraberinde kılavuzu olmadığı takdirde haccetmesi vâcib olmaz. Başkasına, kendisine vekâleten haccetmeyi teklif etmesi de vâcib olmaz. Yaşlılık, iyileşmesi umulmayan bir hastalık veya ancak şiddetli bir meşakkate katlandıktan sonra binek üzerinde durabilme nedeniyle haccetmekten âciz olan kişinin, kendi yerine başkasına haccettirmesi vâcib olur.
Şafiiler dediler ki: İstitâat, ‘bizzat’ veya ‘başkası vasıtasıyla’ olmak üzere iki kısma ayrılır. Bizzat istitâat, bir kaç şeyle tahakkuk eder:
1. Mekke’ye gidiş, orada ikâmet için; orada ikâmete niyet edilmemişse dönüş için gerekli azığın ve masrafların ve ayrıca kira ücretinin mevcûd olması gereklidir. Eğer Mekke’de ikâmete niyet edilmişse dönüş azığı ve masrafına gerek yoktur.
2. Sefer mesafesi kısa olsun uzun olsun, kadın için bineğin mevcûd olması. Mesafe iki merhale veya daha fazlaysa erkek için de bineğin mevcûd olması gerekir. Eğer mesafe kısa olur ve yürünülmesi, âdeten katlanılması imkânsız bir meşakkate girmeksizin mümkün olursa, binek olmaksızın da haccetmek vâcib olur. Binekten maksat, ister husûsi ve isterse müşterek bir mal olsun, üzerinde, gidilecek yere ulaşılabilen şeydir. Tabiî kişinin beraberinde bu bineğe binecek birinin bulunması şarttır. Eğer kendisiyle bineğe binecek biri bulunmazsa ve kendisi de tek başına binemiyorsa, haccetmesi vâcib olmaz. Bineğin, üzerine sıcaktan ve soğuktan koruyacak olan tente gibi cadırımsı şeyler konularak sefer için donatılması da şarttır. Eğer bu gibi şeylerle donatılmayıp da katlanılmayacak kadar ağır meşakkatlerle karşılaşılacak olursa hac vâcib olmaz. Bu gibi koruyucu şeyler, mevcûd olmamaları hâlinde zararla karşılaşılmasa bile kadınlar için zorunlu olarak gereklidir. Zîrâ kadının örtünmesi, istenilen bir vecîbedir.
Hacca gidecek kişinin azık ve bineğinin, vadeli de olsa borçlarından, nafakasından, geçiminden sorumlu olduğu kimselerin hacdan dönünceye kadar nafakalarından, ihtiyaç duyduğu kendisine lâyık meskeninden, -ihtiyaç duymadığı evini satıp haccetmesi gerekir- tarımda kullandığı hayvanlarından, (askerse) atından ve gereksindiği silâhından, sanat âletlerinden ve fıkhî kitaplarından fazla olması şarttır.
3. Yolda canına, az da olsa malına ve eşine zarar gelmeyeceğini zanla da olsa bilecek şekilde, yol güvenliğinin bulunması şarttır. Yolda canavar veya yol kesici bulunur ve gidilecek başka bir yol da olmazsa hacca gitmek vâcib olmaz.
4. Yolculuk esnasında su, azık ve hayvan için yem bulunması, yani bu gibi şeylere ihtiyaç duyulduğu normal piyasaya göre uygun fiyatla satın alınabilmelidir.
5. Yolculuğa çıkacak olan kadının beraberinde kocası veya mahremi olan bir erkek veyahut da iki ya da daha fazla sayıda güvenilir kadınların bulunması gerekir. Kendisiyle birlikte yalnız bir kadın bulunduğu takdirde, farz olan haccı edâ etmesi caizse de vâcib değildir. Güvenlik içinde olması hâlinde, yalnız başına da yola çıkıp farz olan haccı edâ etmesi caiz olur. Nafile hacca gelince, sayıları çok da olsa, kadınların kendi başlarına yola çıkmaları câiz olmaz. Hac yolculuğuna çıkacak kadın ücretsiz olarak mahrem bir erkeği veya kocayı bulup da beraberinde götüremezse, -ücret vermeye muktedir ise- bunları ücretle tutup götürmesi gerekir. Âmâ kişiye hac vâcib değildir. Bu kişinin mâlî durumu elverdiği takdirde, ancak ücretle de olsa bir güdücü bulduğu takdirde haccetmesi vâcib olur. Güdücü bulamaz veya bulur da ücretini vermeye muktedir olamazsa, Mekke’li olup değnek yardımıyla iyice yürüyebilse bile kendisine hac vâcib olmaz.
6. Hacca gitmekte olan kişinin şiddetli bir zarara uğramaksızın binek üzerinde durabilmesi şarttır. Aksi takdirde bizzat istitâatli (hacca muktedir) sayılmaz.
7. Hac levazımını temin etmeye muktedir olduktan sonra edâ etmeye yetecek kadar zaman kalmalıdır. İstitâat (hacca muktedir olma), hac vaktinin girmesi anında muteber olur. Ki bu vakit, Şevval’in başından başlayıp Zilhicce’nin onuncu gününe kadar devam eder. Bir kişi, bu zamandan önce hacca istitâatli olur da bu vaktin girmesi anında haccetmekten aciz kalırsa, kendisine hac vâcib olmaz.
İkinci nevi istitâate gelince; bu, başkası vasıtasıyla sağlanan istitâat-tir. Ki bunu, vekâleten hac bölümünde açıklayacağız.[240]