- Hac Amellerinin Hikmeti

Adsense kodları


Hac Amellerinin Hikmeti

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
reyyan
Sat 11 February 2012, 10:13 pm GMT +0200
Hac Amellerinin Hikmeti

 

Haccın hikmeti: Kâbe-i Muazzama yeryüzündeki ilk bina ve tevhid dininin ilk mabedi olduğu gibi bütün müslümanlann birlik ve beraberlik timsalidir. Hac ise, bunu fikir ve duygu halinden fiil haline dönüştüren bir ibâdettir. Belli zaman ve mekânlarda topluca yapılması mecburî olan bu ibâdet aynı zamanda müslümanlann siyâsî birliğini de gerçekleştirme vasıtalarındandır. İslâm'ın en son farz kılınan ibâdeti olan hac ile bir müslüman kendisini Allah'a arz ve takdim etme imkânına kavuşur.

Dünyanın dört bir yanından gelen müslümanlar mahşer yerinin bir benzeri olan Arafat'ta toplanırlar. Hesap gününün heyecanı içerisinde ila­hî emirleri kayıtsız şartsız yerine getireceklerine dair toplu olarak and içer­ler. Emre âmâde ve hizmete hazır olduklarını "Lebbeyk" yani "emret, hazırım" nidalarıyle bildirirler. Allah huzurunda toplanan yüz binlerce ki­şilik, bu İslâm ordusu Mina'ya doğru harekete geçerler.

Kefeni andıran ihramlar içerisinde dünya ile bütün irtibatlarını adeta kesmişlerdir. Arafat'tan sonra tekbirlerle Müzdelife'ye gelen hacılar bay­ram gecesini orada geçirdikten sonra bayram günü şeytanî vesveselere kar­şı olan nefretin bir remzi olarak Mina'da cemreleri taşlarlar. Sonra Allah yolunda canlarını vermeye hazır olduklarını göstermek için bir kurban ke­serler. Nasıl gezegenler, güneş, elektronlar çekirdek etrafında dönüyorsa, hacılar da Kabe etrafında dönerler, tavaf ederler. Bu aynı zamanda Îslâm etrafındaki birliğe olan aşkın, Muvahhid müminlerin vahdetlerinin bir ifa­desidir.

Hacda temsili olarak âhiret hayatını yaşayan bir müslümanın dünya hayatının hiçliğini herkesten daha çok anlamış olması gerektir. Ayrıca hacc dolayısıyla İslâm dünyasının bütün dava, dert ve meselelerini yakından görmek imkânını'elde etmiş olan hacı, kendi ülkesinde de küfür ve nifakla nasıl mücâdele edileceğini daha iyi öğrenir. Hacdan ülkesine dönen bir müslüman eğitimden cepheye gelmiş bir askerdir. Ayrıca hac İslâm'ın ci­hana yayılmasını teşkilâtlandıran bir ibâdettir. Gerçekte hac, "amellerle ifade edilen semboller mecmuasıdır." Biz bu sembolleri anlayabildiğimiz zaman hac amellerinin hikmetini de kolayca anlayabiliriz. Şöyle ki:

İHRAM: Hakikatte nefsânî arzulardan heva ve hevesten sıyrılmak. Allah'ın büyüklük ve celâlini düşünerek O'nun dışında ne varsa hepsini bir kenara bırakmaktan başka birşey değildir.

TELBİVE: Nefse karşı yapılan bu işleme şâhidlik etmek, ibâdet ve tâata devam etmenin lüzumunu idrâk etmektir.

TAVAF: Bütün nefsî arzulardan sıyrıldıktan sonra nimetlerini göste­rip kendi zatını gizleyen Allah teâlânm kutsiyyeti etrafında kalbin devamlı bir sevgi ile dönmesidir.

SA'Y: Tavaftan sonra iki rahmet işareti arasında Allah'ın bağışı ve rızasını arayarak gidip gelmektir.

VUKUF: Arafat'ta vakfeye durmak, Sa'yden sonra haşyet ve heye­can dolu kalpler bağışlanma ümidi ile semaya uzanan eller ve dua ile meş­gul olan dillerle merhametlilerin en merhametlisi olan yüce Allah'a sadık amellerle yapılan bir yalvarıştan başka birşey değildir,

Rabbin nurunu kalplere indiren bu amellerden sonra şeytan sem­bollerini taşlamak ise, şer ve kötülükleri, nefsin arzu ve isteklerini kışkır­tan, fertleri veya toplumları ifsâd eden, bozguncu istekleri fiilen kovmayı temsil eden sembolik bir ameldir.

KURBAN KESMEK ise, Salih amellerle kuvvet bulan fazilet eliyle rezaletin kanını akıtmayı, Allah'ın temiz ve sadık askerlerinin, Allah yo­lundaki sadâkat ve fedakarlıklarını temsil etmektedir.[13]

İslâm'ın bu eşsiz ibadetindeki yüce hikmetleri anlamayan bazı kimse­ler ise haccı Arap putperestliğinin te'siri altında kalmış bir ibâdet olarak vasıflandırmakta ve cehaletin vermiş olduğu bir cesaretle, Kabe ve etrafın­da tavaf, Hacer-ul Esved'i istilâm ve buna benzer diğer ta'zim ve hürmet ifadelerinin, bu te'sirin tezahüründen başka birşey olmadığını söyleyerek İslama hücum etmektedirler. Oysa bu sözler gerçeği ifâde etmekten fersah fersah uzaktır.

Çünkü Kabe'yi ziyaret eden yahut Hacer ul-Esved'i istilâm eden bir müslüman onların ne maddi bir fayda ne de zarar veremeyecek bir taş olduğuna kesinlikle inanır. Müslümanların âdil ve cesur halifesi Hz. Ömer'­in, Hacerü'l-Esved'e dair şu sözleri bu gerçeği ne güzel ifade etmektedir: "Bilivorum sen bir taşsın, ne zararın olur, ne de faydan. Eğer Peygamber (s.a.)'i seni öperken görmeseydim, ben de seni öpmezdim."[14]

Bu durum Allah'ın yüce kelâmında şu manâya gelen sözlerle ifâde ediliyor: "Allah Kabe'yi, o beyt-i haramı o haram olan ay(lar)ı (Mekke'­ye) hediye edilecek kurbanı ve (onların) boyunlarında ki gerdanlıkları in-sanlar(ın din ve dünyaları) için bir nizâm yaptı. Bu Allah'ın göklerde ve yerde ne varsa (hepsini) bildiği, Allah'ın (zâten herşeyi) hakkıyla bilici olduğunu sizin de bilmeniz içindir."[15]

Şurasını unutmamak gerekir ki, kelime ve cümlelerin ifâde edemediği ince manâları ve yüksek duyguları temsil eden yegâne dil semboldür. Kâ'be-i Muazzama Allah'ın yer yüzünde dikilmiş bir bayrağı gibidir. O bayrak Müslümanların mukaddes ifâdesini sembolize etmektedir.

Şunu söylemek gerekir ki, haccın manâsı ve icra ediliş tarzı Hz. İbra­him'den sonra zamanla müşrik Araplar tarafından tahrif edildi. Nihayet İslâmiyet de bu bozuklukları yeniden temizleyip islâh etti. Bu İslâhatın esaslarını şu şekilde özetleyebiliriz:

1. Her ibâdetin asıl maksat ve gayesi zikr-i ilâhi, taleb-i mağfiret, kelimetü'llah'ın i'lasıdır.

Arabistan ahalisi ise hacc-ı; şahsî, ailevî bir isim ve şöhret vasıtası kılmışlardı. Nitekim, haccın bütün menâsikinden fariğ olunca bütün kabi­leler gelip Mina'da toplanırlardı. Bu, Arapların millî mefâhirlerindendi. Bu umumî toplantı yerine toplandıktan sonra o arada zikr-i ilâhi yerine her kabile kendi baba ve dedelerinin iyiliklerini sayıp dökerlerdi. İşte bu­nun için şu ayet-i kerime nazil oldu:

"Babalarınızı andığınız gibi, Rabbinizi daha fazla, daha hürmetle anın."[16]

2. Kurban keserlerdi.Bu kurbanın kanım Kabe'nin kapısına, duvarı­na sürerlerdi.Bu şekilde tanrıya yaklaşacaklarını sanırlardı. Yahûdilerde de bu usûl vardı ki, kurbanın kanını bir leğene doldurup, kurbangâha dökerlerdi. Kurbanın etini de yakarlardı. Resûl-i ekrem vasıtasıyla bu iki adet ortadan kaldırıldı. Bu hususta ayet-i kerime nazil oldu:

"Onların etleri de, kanları da hiç bir zaman Allah'a erişemez. Sizden yana, Allah'a erişen sizin takvanızdır."[17]

Kurbandan asıl maksat, fakir ve gariplere ziyafet çekmektir, denildi.

3. Yemen ahalisinin usûlüne göre hacca giderken yol hazırlığı yapma­dan, yolluk tedarik etmeden yola çıkılırdı. Bu hazırlıkları yapmadan yola çıkar, "biz Allah'a mütevekkiliz" derlerdi. Neticede Mekke'ye vardıkla­rında Mekke'de dilenirlerdi. Bunun üzerine şu ayet-i kerime nazil oldu.[18]

"Azıklarımız! Muhakkak ki azığın en hayırlısı takvadır, nefsinizi sa­kınmaktır."[19]

4. Kureyş'in Arap kabileleri arasında birçok imtiyazları vardı. Buna binaen Kureyş'ten başka bütün Arap kabileleri çıplak olarak Kabe'nin et­rafını tavaf ederlerdi. Bunun için Kabe'de tahtadan bir yer yapmışlardı. Halk elbiselerim onun üstüne atar, soyunup çırılçıplak olurdu. Bu çırılçıp­lak cemaatın ayıp yerlerini örtmek Kureyş'in cömertliğine kalmıştı. Ku-reyş o zaman bu çırılçıplak cemeâta ayıp yerlerini örtecek elbise dağıtırdı. Kureyş erkekleri erkeklere, kadınları da kadınlara elbise verirlerdi. Onlar­da bu elbiseyi giyinip tavaf ederlerdi. Kureyş'in bu cömertliğinden mah­rum kalanlar da çırılçıplak tavaf ederlerdi.[20] İslâm hayasızca yapılan bu işi katiyyetle ortadan kaldırdı. Bu hususta şu ayet-i kerime nazil oldu:

"Her namaz vaktinde ziynetlenin."[21]

Hicret'in 9 ncu senesinde Resûl-i ekrem bu hususu ilân için Hazreti Ebû Bekir'i hacca gönderdiler. Bundan böyle çıplak tavaf edilmeyeceği ilan edildi. Bu ilândan sonra bu âdet de ortadan kalktı.[22]

5. Kureyş'in imtiyazlı hususiyetlerinden biri de bütün Arap kabileleri Arafat'ta durdukları zaman Kureyş Harem hududunun haricine çıkmayı dini mansıblanna aykırı addederdi. Bunun için Kureyşliler, Müzdelife'de dururlardı. îslâm, Kureyş'in bu imtiyazını da ortadan kaldırdı. Bu hususta "Sonra herkesin cemeâtle döndüğü yerden siz de dönün."[23] mealinde­ki âyet-i kerime   nazil oldu.[24]

6. Cahiliyye zamanında haccın dini hususiyetlerinden biri de büyük bir toplantı yapılması idi. Her taraftan her çeşit insan toplanır, gürültü patırtı ile bağırıp çağırırlar, seslerini yükseltip birşeyler okurlar, hulâsa her çeşit fisk-u fücur ayyuka çıkardı. İslâm bir defada bunların hepsini ortadan kaldırdı. Bu hususta şu ayet-i kerime nazil oldu:

"Kim bu aylarda hacci ifâya azmederse, artık hacda kötü söz söyle­mek, sövüşmek, kavga çıkarmak gerekmez. Siz ne iyilik ederseniz Allah onu bilir."[25]

7. Menasik-i haccı bitirdikten sonra geri dönmek isteyen halk ikiye ayrılırlardı. Bir zümre eyyâm-ı teşrikte geri dönenlerin günahkâr oldukla­rını söyler, diğerlerinin daha fazla orada kalmalarını temin etmek isteler-di. Kur'ân-ı Kerim bu hareketlerin her ikisini de caiz addetmiştir. Bu hu­susta şu ayet-i kerime nazil olmuştur:

"Kim acele edip iki günde dönerse, ona günâh yoktur. Kim geride kalırsa ona da günah yok. Bu ittika eden (kendini fenalıklardan sakınan­lar) içindir."[26]

8. Bir de sessiz hac icâd etmişlerdi. Yani bazıları hac ihramını giyince susarlar, konuşmazlardı. Susup konuşmayan bir kadın Hz. Ebu Bekir'in dikkatini çekti. Sorunca bu kadının sessiz hac ihramı bağladığı anlaşıldı. Hz. Ebu Bekir bu kadını bu işten men etti. Bu câhiliye adetidir, dedi.

9. Yaya olarak Kabe evine hacca gelmek için adak adanırdı.Böyle yapmakla büyük sevap kazanılacağına inanırlardı. Nitekim bir gün Resûl-i ekrem, iki oğlunun omuzlarına dayanarak zorla yürüyen, yaya gelen bir ihtiyar gördü. Meseleyi sordular. Bu adamın yaya olarak hacca gelmeyi adadığını söylediler. "Cenâb-ı Hakk'ın bu gibi şeylere ihtiyacı yoktur, kendi vücuduna eziyyet edemezsin" diyerek birşeye binmesini emir buyurdu.

Bu şekilde yine bazı kadınlar başı açık, ayağı çıplak olarak yaya Ka­be'ye kadar gelmeyi adamışlardı. Resûl-i Ekrem tesadüfen bunlardan biri­ni gördü:

"Hak Teala sizin bu perişan halinize karşı bir mükâfat vermeyecek­tir. Bir şeye binebilirsiniz; buyurdular. Yine bunun gibi kurban olarak getirilen hayvanlara bu kurban, sırf kurban içindir düşüncesiyle binmez­lerdi. Nitekim bir gün Resûl-i Ekrem bir adamın bir deveyi çekerek getirdiğini gördü. "Bu hayvana bin” buyurdu. Adam devenin kurbanlık oldu­ğunu söyledi. Resûl-i Ekrem üç defa deveye binmesini tekrarladı.

10. Ensar hacdan döndükleri zaman evlerine kapıdan girmezlerdi. Ar­kadan bir yer uydurup oradan girerlerdi. Bu işi sevap sayarlardı. Bir gün adamın biri hacdan dönmüş ve âdet hilâfına kapıdan evine girmişti. Halk bunun bu hareketini zemmedip kötülüyorlardı.[27] Bunun üzerine Kur'ân-ı Kerîm'den şu ayet-i kerîme nazil oldu:

"Evlere arka taraftan girmeniz iyilik değildir. İyilik insanın (fenalık­tan) sakınmasıdır, ittika'dır. Evlere kapılarından girin"[28]

11. Halkın bir kısmı da tavaf ederken günahlarının hususiyetine ve vaziyetine göre muhtelif ve münasebetsiz tavırlar takınıyorlardı. Bazısı bur­nuna ip bağlar, kendisini başka birisine çektirirdi. Resûl-i ekrem böyle birine rastlamış burnundaki ipi çözdürmüştü. Başka bir zaman da, birinin başka bir şahısla ellerini birbirlerine bağlayarak tavaf ettiklerini gördüler. Çözdürerek şöyle buyurdu: "Elinden tut, o şekilde tavaf ettir".

Bir ara yine Resûl-i Ekrem iki kişinin bir ağaç gövdesine ip bağlayıp çekerek geldiklerini gördüler. Sorunca ağaç gövdesini çekenler cevaben:

Biz böyle hac yapmayı adamıştık, dediler. Zât-ı risâletpenâhîleri şöyle buyurdular:

"Böyle adaklar adamayınız. Adaklar yalnız zât-ı ülûhiyyet için olur."[29]

12. Arab halkı hacda umre yapmazlardı. "Ne zaman hacca giden bi­neklerin sırtındaki yaralar iyi olursa o zaman umre yapılır" diyorlardı. Fakat Resûl-i Ekrem bizzat hacda umre yaptılar ve bi'1-fi'il bu yersiz ve lüzumsuz âdeti de kaldırmış oldular.

13. Cahiliyye devrinde hacca niyyet ettikten sonraki (günlerde işi-gücü ahş-verişi bırakırlardı. Bunu hacca mugayir sayarlardı. Halkın çoğu da ticaret ve alış verişin hacca aykırı olduğuna inanırlardı. İslâmiyet ise alış verişin haccın kudsiyyet ve hürmetine münâfi olmadığım ortaya koydu. İki farizayı birlikte edâ için şu ayet-i kerîme nazil oldu.

"(Hac esnasında ticaret ederek) Rahbini/in lütf ve keremini aramakta günah yoktur"[30]

Bu şekilde cahiliyye devrinin bozuk âdeti sona erdi. Bununla birlikte ticaret, alış-veriş işleri de ilerledi.

14. Safa ile Merve'nin tavafında iki zümreye ayırıhyorlardı. Medineliler Menat'a ihram bağlarlardı. Menat için ihrama girer, fakat tavaf et­mezlerdi. Ancak diğer Arablar Safa ile Merve'yi tavaf ederlerdi. İslâmiy-yet gelince Kabe'nin tavafı emrolundu. Safa ile Merve hakkında âyet nazil olmadığı için bunların tavafının caiz olup olmadığını müslümanlar Rasûl-i Ekrem'den sordular, bunun üzerine şu âyet-i kerime nazil oldu:

"Safa ile Merve Allah'ın tayin ettiği nişanelerdir. Kim ki Beytullah'a hac eder, yahut "umreye gider de onları tavaf ederse, bunda bir beis yoktur."[31]

[13] Yusuf el-Kardâvî, İbadet, (Çev. Husameddin Cemal) s. 410-412.

[14] Buhârî hacc 50, Müslim, hacc 248, 251; Nesâî, menasik 147; lbn Mâce, menâsık 27; Ahmed b   Hanbel, I,  17, 26, 34, 35, 46,  53, 54.

[15] el-Mâide (5), 97.

[16] el-Bakara (2), 200.

[17] el-Hacc (22), 37.

[18] Buhâri, hacc 6.

[19] el-Bakara (2),  197.

[20] Buharı, hacc 91.

[21] el-A'râf (7), 30.

[22] Buhârî, hac 67.

[23] el-Bakara (2),  199.

[24] Buhârî, hacc 91.

[25] el-Bakara (2), 197.

[26] el-Bakara (2), 202.

[27] Buhârî, Umre 18.

[28] el-Bakara (2),  188.

[29] Felhu’I-bârî III, 386.

[30] el-Bakara (2),  197.

[31] el-Bakara (2),  158.

     Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 6/393-399.

[32] Müslim, hac 412; Tirmizî, hac 5, tefsir-i sûre (5), 15; Nesâî, Menâsik 1; îbn Mâce; menâsik 2; Dârimî, menâsik 4; Ahmed b. Hanbel, I, 255, 292, 301, 321, 325; II- 508.


ceren
Wed 1 August 2018, 10:01 am GMT +0200
Esselamu aleykum. RABBİM bizleri hac vazifesini hakkiyla yapan ve hikmete rahmete erişen kullardan olalim inşallah. ..

Bilal2009
Wed 1 August 2018, 11:52 am GMT +0200
Ve aleykümüsselam Hac ibadeti ömürde bir kere yapılması gereken çok önemli bir ibadettir Rabbim hacca gidebilmeyi nasip eylesin

Sevgi.
Wed 1 August 2018, 11:54 pm GMT +0200
Aleyküm Selam. Hac ibadeti İslâmın şartlarındandır. Rabbim bizlere de islamın şartını hakkıyla yerine getirebilmeyi nasip eylesin inşaAllah. Amin Ecmăin