- Haberiniz olsun

Adsense kodları


Haberiniz olsun

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafiza aise
Sat 24 September 2011, 12:00 pm GMT +0200
HABERİNİZ OLSUN

Ocak 2010 52.SAYI

VİZELER ve KARDEŞLER

Bir Azeri şairin bir toplantıda şöyle bir ifadesini duymuştum: “Sınırları siyasiler koyar, sanatçılar kaldırır.” Özellikle de, bir zamanlar sınırların olmadığı geniş bir Osmanlı coğrafyasında canının dilediğince seyahat edebilen mutlu mesut insanların torunlarından biri olarak bu sözü etkileyici bulmuştum. Yakınlarda Türkiye’nin, Suriye, Ürdün, Arnavutluk ve Libya’ya vizesiz seyahati mümkün kılan anlaşmalar yapması bizi yeniden heyecanlandırdı, biz Müslümanlar büyük bir aileyiz duygusunu bir kez daha hissetmemize vesile oldu. Bu arada yaşayan en önemli şair ve mütefekkirlerimizden Sezai Karakoç’un şu ifadelerini de hatırlamadan edemedik: “Bizim alınyazımız misak-ı milli hudutlarıyla sınırlı değildir. Çünkü bu coğrafya parçası, milletimizin, memleketimizin, ülkemizin sadece bir parçasıdır. Bu sınırlar bizi İslam aleminden tecrit etmektedir. Batılılar, bizden kopartılan toprakları da paramparça etmişlerdir. Ve bu yüzdendir ki, biz Allah’ın yeryüzündeki halifesi olma görevimizi, ‘arz Müslümanlara mirastır, onların malıdır, onlara tevdi edilmiştir’ görevimizi yerine getiremiyoruz.”

BATI VE İSLAM

Yakınlarda, Avustralya’da bir lisede bazı öğrenciler başörtülü, doğulu Müslüman bir kızı taciz edip örtüsünü yaktılar. Batıda zaman zaman ortaya çıkan saldırıların bir benzeriydi olay. Üzüldük, üzüntümüzü dostlarımızla paylaştık.
Ama bu olayı takip eden günlerde, İstanbul’da bir vapurda başörtülü bir grup kıza rastladık. Başörtüleriyle, örtülerini bağlama tarzlarıyla, pardösüleriyle çok tanıdığımız bir görünüm içinde idiler. Ama konuştukları inanılmaz seri İngilizce, vapurdaki bütün yolcuların dikkatini çekiyordu. Merak edip kim olduklarını sorduğumuzda, Avustralyalı olduklarını, burada bir üniversitede okuduklarını ve muhafazakar bir yurtta kaldıklarını öğrendik.
Bu olaylara peş peşe şahit olunca dilimizden ister istemez, “Allah’ın işleri”, “Allah’ın hesabı” gibi ifadeler döküldü.

KİM KAZANÇLI ÇIKIYOR?

Basın dünyasının malum bir kesiminde zaman zaman İslami değerlere ve Müslümanların hayatına dair bir merak uyanıyor. Gazetelerde mütedeyyin oluşlarıyla bilinen bazı isimlerin röportajları peş peşe yayınlanmaya başlıyor, televizyon kanallarında hocalar daha sık görünür oluyor, oruç tutmayanlar orucu, tesettür sorunu olmayanlar tesettürü tartışmaya başlıyorlar. Bu röportajların, tv programlarının izlenme oranları da her zaman yüksek. Ama bu programlar sayesinde değişen bir şey de olmuyor: Ne bir hakikat açığa çıkmış, ne açıktaki bir hakikat daha güçlü bir biçimde hatırlatılmış oluyor. Çünkü yayını yapanlar iyi niyetli ve öğrenme hevesinde değil, reyting peşindeler. Bu yüzden de işi magazine döküyor, hadisenin yumuşak karnını yokluyor, sahicilikten kasıtlı olarak uzaklaşıyorlar. Dolayısıyla, bu yayın organlarında görünen isimlerin, şu soruyu sorarak durumu yeniden gözden geçirmelerinde fayda var: Kim kazançlı çıkıyor?

BİR RUH MACERASI

Çocukluğu, cumhuriyetin ilk yıllarında ve elit ailelerin harika çocuk yetiştirme adına evlatlarını Batılı psikopat dadılara kaptırdıkları bir dönemde geçen senarist-yazar Ayşe Şasa, son yayınlanan kitabı Bir Ruh Macerası’nda hayat hikayesini anlatıyor. Dışarıdan harika görünen, dadılarla, seçkin bir çevre içinde, iyi eğitimle dopdolu ama içerden tükenmiş, bütün lezzeti alınmış, mutsuz bir çocukluğu anlatıyor Şasa. Varlık içinde yokluk çekiyor. Maddi olarak hiçbir eksiği yok, manevi olaraksa hiçbir şeyi yok. Solcu oluyor, yetmiyor; sinemacı oluyor, kesmiyor. Nihayetinde tescilli bir ruh-sinir hastası olup çıkıyor. Ta ki İslam’la ve maneviyatla, tasavvufla tanışana değin. Bundan sonra ne olduğunu öğrenmek için kitaba başvurmanız gerekecek. Söyleşi tarzında hazırlanmış, bir solukta okunan bir macera.

ÇAM SÜSLEMEK BİZİM İŞİMİZ


Yeni Şafak’ın haberine göre bir tv programına katılan Sümerolog Dr. Muazzez İlmiye Çığ, “Çam ağacı süslemek tamamıyla Türk adetidir” iddiasında bulundu. “Bu adet Türkler yoluyla Avrupa’ya geçti. Konunun Noel’le alakası yok. İznik Konsili’nde pagan adeti görülen bu adeti İsa’nın doğuşu olarak kabul edelim diyorlar ve bu adet Hıristiyanlara geçiyor. Ama ağaç süsleme pek yok, 16. yy’da Almanya’da başlıyor, daha sonra Fransa’ya geçiyor ve dünyaya yayılıyor” diyerek tezini son derece bilimsel (!) bir temele oturtan Çığ’a yine bilim dünyasından tepkiler çığ gibi gelmiş. Bu iddiaya tepki gösterenlerden biri de Sabancı Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Halil Berktay. “Muazzez İlmiye Çığ anlaşılıyor ki ne Türk folklorunu, ne de Hıristiyanlığın tarihini doğru dürüst biliyor” diyen Berktay “Rica etsem, geçiş patikası neymiş acaba? Yani, bu ‘Türklerin çam ağacı süsleme adeti’, tam ne zaman, hangi kanallardan, nasıl bir etkileşimler süreciyle ve ne gibi izler bırakarak geçmiş Avrupa’ya? Çok merak ettim doğrusu” diye soruyor ve açıkçası bize de “biz de çok merak ettik doğrusu” dedirtiyor.

ORGANİKÇİNİN GÜNLÜĞÜ

• Yemeklerde tuz olarak kaya tuzu kullanmak kesinlikle daha sağlıklı. Kaya tuzunu attarlarda bulabilir, bir rondo marifetiyle evde inceltebilirsiniz.
• Naylon poşetlerin yerine evde dikeceğiniz bez torbayı, ya da öreceğiniz bir fileyi kullanmak gezegenin hayatına mutlaka olumlu bir katkıda bulunacaktır.

BİR ANNE NE İSTER?

• Hem çocuğu çok girişken olsun, hem de bir yere gittiğinde dizinin dibinden ayrılmasın ister.
• Hem çocuğu sınavlarda çok başarılı olsun ister, bir yandan çok yorulmasın, çok çalışmasın ister.

AKLIMDAN ÇIKMIYOR

“Ölüme ağlama. Kalbe bak. Hata ve isyan ile pişman, ibadet ve taat ile neşveli değilsen zaten ölüsün.”
(Ataullah İskenderi)

sümeyra
Sat 24 September 2011, 12:33 pm GMT +0200


    AKLIMDAN ÇIKMIYOR

“Ölüme ağlama. Kalbe bak. Hata ve isyan ile pişman, ibadet ve taat ile neşveli değilsen zaten ölüsün.”
(Ataullah İskenderi)


          Böyle ölülere ağlasak(Önce nefsimden başlamak şartıyla..),ağlamadan geçecek bir dakikamız olmazdı herhalde..