hafiza aise
Fri 7 October 2011, 10:25 am GMT +0200
GÜZELLİK ANLAYIŞIMIZ KİMLERİN ESERİ?
Nisan 2009 43.SAYI
İçinde bulunduğumuz yüzyılda en çok duyduğumuz kelimelerden biri de küreselleşme. Dünyanın küçük bir köye dönüşmesi şeklinde kabaca tarif edilen bu olgu ne yazık ki yerel değerleri adeta büyük bir makinenin dişlileri arasında un ufak ediyor. Neticede ayrıntılar haricinde artık tüm milletler giyim kuşamdan yeme içme alışkanlığına, hatta ahlaki değerlerine kadar birbirine benzemeye başlıyor. İnsanlar farklılığın oluşturduğu çeşitlilik ve zenginlikten mahrum bir düzene -adeta uyutularak- mahkum ediliyor, küresel boyutta kanıksanmış kalıplara sıkıştırılıyor. Bu ay özelikle kadınların sıkıştırılmaya çalışıldığı o kalıplardan birini, günümüzün güzellik anlayışını kapak dosyamızda işliyoruz. Ekonomik ve siyasi güçleriyle doğru orantılı bir biçimde kültürel açıdan da dünyayı etkileyen ülkelerin “ideal olan budur” şeklinde dayattığı güzellik anlayışını masaya yatırıyoruz. Dayatılan ideal(!) güzellik formlarına ulaşma çabasındaki hanımların yaşadığı sıkıntıları ve bu sürecin bizi hangi noktalara taşığını paylaşıyoruz. Zihinlerimizde oluşturulan güzellik algısının yeniden gözden geçirilmesi dileklerimizle nisan sayımızın kapak dosyasını beğeninize sunuyoruz.
Bu ay evlilik-iletişim sayfalarımızda erkeklerin zihnini her daim meşgul eden ve edecek olan bir sorunun cevabını arıyoruz. “Kadınları Anlamak Mümkün mü?” başlıklı yazımızda kadınların duygusal iniş çıkışları ve erkeklerin böylesi durumlarda eşlerine nasıl tepki verdiklerini eğrisiyle doğrusuyla işledik. Aynı dertten muzdarip beyler için faydalı olacağını düşündüğümüz yazıda hem erkekler hem de kadınlar özeleştiri yapma fırsatı bulacaklar.
Nisan sayımızda kutlu doğum vesilesi ile gençlere hangi sünnetleri hayata geçirdiklerini sorduk. Sorumuzu yanıtlayan arkadaşların söyledikleri bizler için hatırlatıcı nitelikte olabilir. Kutlu doğumla alakalı olarak kaleme alınan bir diğer yazı da yine sünnet konusunu gündemimize getiriyor. Peygamber sevgisinin ancak onun sünnetini yaşamakla mümkün olduğunu vurguluyor. Her iki yazının da hayatımızda birşeyleri değiştirmesi dileklerimizle...
Mayıs ayında görümek üzere hoşçakalın...
Derya COMBA