- Guslün Farzları

Adsense kodları


Guslün Farzları

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
ezelinur
Mon 25 January 2010, 03:53 pm GMT +0200


Bu farzları önce her mezhebe göre toplu olarak ele alacak, sonra da üzerinde ittifak edilenlerle ihtilâf edilenlere ayrı ayrı dikkat çekeceğiz. Çünkü bu farzlar böylece daha kolay anlaşılır ve daha rahatlıkla da zihinde tutulabilirler.

Hanefîler: Bunlar, guslün farzlarının üç tane olduğunu söylediler:


1. Mazmaza,

2. İstinşak,

3. Tüm vücûdu suyla yıkamak.


Özet olarak sayılan bu farzların her birine özgü hükümleri mevcûd olup bunları birer birer gözden geçirelim:

1. Mazmaza: Temizleyici suyu ağza vermekten ibarettir. Ağıza alman su ağız içinde çalkalanmasa veya tekrar dışarı atılmasa da, yutulsa da farz yerini bulmuş olur. Ancak suyun, ağzın her tarafına isabet etmesi şarttır. Gusül yapacak olan kişinin dişlerinin arasında boşluk varsa ve bu boşlukta yemek artığı da kalmış olsa bile, yapılan gusül geçerli olur. Ama ihtiyat ba­kımından en uygun olan davranış, dişler arasında ve diş etleri üstünde bulu­nan kirlerle yemek artıklarını çıkarıp temizlemektir.

2. İstinşak: Abdestte anlatılan şekliyle burun içine su vermektir. Bu­run içinde kurumuş sümük veya kir varsa bunlar temizlenip giderilmediği takdirde yapılan gusül sahîh olmaz. Bu hüküm, müslümanlan sürekli temizliğe sevkeden bir etkendir. Burundaki bu pislikleri çıkarıp temizlemenin ve altla­rını yıkamanın vâcib olması şeriat koyucunun, bedene fayda veren iç ve dış temizliğe ne kadar özen gösterdiğine ilişkin mükemmel bir delildir.

3. Cünüblük nedeniyle yapılan gusülde tüm vücûdu suyla yıkamak, üzerinde ittifak edilen bir farzdır. Vücûdun çok küçük bir parçasına su isa­bet etmeyecek olursa gusül geçersiz olur. Gusül yapmak isteyen kişi, vücû­dunun üzerinde bulunup da suyun cilde ulaşmasına engel olan şeyleri gider­melidir. Meselâ tırnaklarının arasında suyun deriye ulaşmasını engelleyen pis­likler olursa bu şahıs, ister köylü ister kentli olsun guslü geçersiz olur. Ama tırnaklar arasında toprak, çamur ve benzeri kirler bulunursa kişi bundan muaf tutulur. Guslü de sahîh olur. Ama bazı mesleklerde çalışan işçilerin tırnak­ları arasında bulunan kirlerin guslü etkileyip etkilemeyeceği hususunda eser­lerde görüş ayrılıkları mevcûdtur. Meselâ devamlı olarak hamur yoğuran ek­mekçinin tırnakları arasında hamur bulunmasıyla boyacının tırnakları ara­sında yapışık ve cirmi olan boya parçalarının bulunması bunlara örnek ola­rak gösterilebilir. Ki bunları temizleyip gidermek çok güçtür.

Bazı fıkıhçılar bu durumdaki kimselerin tırnak aralarında kalan şeyle­rin guslü geçersiz kılacağını söylemektedirler. Bazıları da zaruret dolayısıyla bu kimselerin gusüllerinin sahîh olacağını söylemektedirler. Çünkü şeriat, zaruret durumlarını genel hükümlerden her zaman istisna etmiştir. Bu gibi kimseler de güçlük ve zaruret içinde olduklarından ötürü zorlanmamalıdırlar. Fıtrata uygun olan İslâm dinine yaraşan da budur.

Gusül yaparken kadının, saç örgülerini çözmesi gerekmez. Ancak su­yu, saç diplerine kadar ulaştırması gerekir. Şakakları üzerine inen zülfünü yıkamaya gerek yoktur. Saçları örülü değilse ve su dibine kadar ulaşmıyorsa bu durumda suyu saçlarının arasına girdirmesi gerekir. Kadın, başına cismi olan ve biraz da katı durumda bulunan bir esansı sürecek olursa ve bu esans, gusül esnasında suyun saç diplerine kadar ulaşmasına engel olursa bunu giderip temizlemesi gerekir. Ki su, saç dibine ulaşsın. Kadın, dar yüzükler, bi­lezik ve küpeler takınmışsa, suyun alt tarafına ulaşması için bunları oynat­ması vâcibtir. Eğer suyu alt taraflarına ulaştırmıyorsa bu durumda çıkarılmaları gerekir. Kulak delik olup içinde küpe yoksa gusül esnasında bu deli­ğe suyu girdirmek gerekli olur. Su bu deliğe kendiliğinden girerse ne ala. Aksi takdirde her ne ile mümkün olacaksa suyu onunla girdirmek gerekli olur. Kadının gusül esnasında parmağını vaginasına girdirmesine gerek yoktur. Ama erkeğin, gusül esnasında suyu sakal tüylerinin arasına ve diplerine ulaştır­ması vâcibtir. Tüyleri örülü olsa da olmasa da hüküm aynıdır. Gusül esna­sında göbek ve benzeri çukur yerlere de suyu ulaştırmak vâcibtir. Parmağı göbek çukuruna koyup hareketlendirmek gerekir. Sünnet olmamış kişinin, suyu penisinin baş tarafındaki kılıfının altına ulaştırması vâcib olmayıp sa­dece müstehabtır.

Mâlikîler: Guslün farzlarının beş tane olduğunu söylemişlerdir:

1. Niyet: Abdestte anlatılan hükümleriyle birlikte niyet, gusülde de farzdır. Gusle başladıktan sonra örfe göre aradan çok kısa bir zaman geçin­ce de niyet edilirse, gecikmiş olunmasına rağmen sahîh olur. Gusülde niye­tin zamanı, vücûdun ilk yıkanmaya başlanması zamanıdır. Abdestin farzla­rı bölümünde de anlatıldığı gibi niyet, Hanefilere göre müekked bir sünnet­tir. Hanbelîlerse niyetin, gusül için bir sıhhat şartı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Niyetsiz olarak yapılan gusül sahîh olmaz. Bununla beraber niyet, gus­lün asıl rüknü değildir.

Şâfiîlerse niyetin farz olduğu hususunda Mâlikîlerle sözbirliği etmişler­dir. Ancak Şâfiîler niyeti, vücûdun ilk organının yıkanmaya başlanmasın­dan sonraya ertelemek caiz değildir demişlerdir.

2. Vücûdun tümünü suyla kaplamak: Ağız, burun, kulak deliği ve gözler vücûdun yıkanması gereken yerlerinden sayılmamıştır. Bunlara göre vücûdun dış kısmının tümünü yıkamak farzdır. İçi olan organların içini yı­kamak farz değildir. Mazmaza ve istinşak gibi ağız ve burunun içini yıka­mak farz değildir. Sadece sünnettir. Ama bunun yanında vücudda kırışık­lıklar varsa aralarına su girsin diye bunları hareketlendirmek gerekir.

3. Muvalât: Buna çabuk davranmak da diyebiliriz. Gusül yapan kişi­nin hatırında kalması ve yapmaya da gücünün yetmesi halinde bir organındaki su kurumadan öbürünü yıkamaya geçmesidir. Ki bu husus, abdest bahsinde de anlatılmıştır.

4. Vücûdun tümünü suyla ovmak: Suyu vücûda dökme esnasında ov­mak şart değildir. Su vücûda dökülüp yere damladıktan sonra da bu ovma yapılabilir. Yeterki vücûda dökülen su kurumamış olsun. Ovmanın özellikle elle yapılması da şart değildir. Vücûdunun bir kısmını kolu ile veya ayakla­rından birini diğerinin üstüne koyarak da ovarsa yeterli olur. Mendil, havlu ve benzeri şeylerle ovmak da mûtemed olan görüşe göre yeterlidir. Meselâ havlunun bir ucunu sağ eline, diğer ucunu sol eline alır ve böylece sırtını ve vücudunun diğer taraflarını ovarsa, eliyle ovmaya gücü yetse bile yine de yeterli olur. Yeterki vücuddaki su, daha önce kurumuş olmasın. Mûtemed olan görüş budur. Yine bunun gibi eline bir kese alıp vücûdunu böylece ovarsa tartışmasız olarak guslü sahih olur. Zîrâ bu, elle ovmadır. Kendi eliyle veya bir bez parçasıyla vücûdunun tümünü veya bir kısmını ovmaktan âciz olan bir kişiden ovma yükümlülüğü düşer. Böyle birinin, vücûdunu başkasına ov­durması gerekmez.

5. Saçları hilâllemek: Sık olan sakal tüylerini hilâlleme hakkında ihti­lâf vardır. Bazıları bunun farz olduğunu, bazilarıysa mendub olduğunu ileri sürmüşlerdir. Vücuddaki tüy ve saçlara gelince, bunları sık olsun seyrek ol­sun hilâllemek ittifakla farzdır. Kadında olsun, erkekte olsun kaş, kirpik, koltuk altı ve kasık tüyleri de hilâllenmesi farz olan tüylerdendir. Saçlar örülü olursa bunlar ya iple, veya ipsiz olarak örülmüştür. Eğer iple örülmüşse ve bu iplerin sayısı üç telden fazlaysa veya üç telse gusül esnasında bu örgünün çözülmesi gerekir. Ama bu ipler üç telden az ise ve sık olarak da örülmemiş-se çözülmeleri vâcib olmaz. Ama sık olarak örülmüşse ve su da saçların di­bindeki deriye ulaşmıyorsa, ipli olsun ipsiz olsun, örgünün çözülmesi vâcib olur.

Özetleyecek olursak deriz ki: Örgü üç veya daha fazla sayıda iple örül­müş ise tartışmasız olarak gusül esnasında çözülmesi gerekli olur. Çünkü böyle bir örgü, suyun deriye ulaşmasına engel olur. Örgü sık olduktan sonra ipli olsun ipsiz olsun, yine çözülmesi gerekir. Ama gevşek örülmüşse çözülmesi gerekmez. Yalnız süslenen gelinin durumu istisna edilmiştir. Onun örülen saçları, başına sürülen kokularla parfümler ve diğer süs malzemeleri telef olmasın diye gusül esnasında başını yıkamayıp sadece vücudunu yıkamakla yetinir. Bu süslere zarar vermeyecek şekilde başını mesheder. Eğer vücudu­nun her tarafına güzel kokular ve parfümler sürünmüş ise ve yıkandığı takdirde bunların telef olmasından korkuyorsa ve gusletmesi de gerekiyorsa bu vecibe kendisinden sakıt olur. Ve teyemmüm eder. Dar ve geniş yüzüğün hük­mü abdest bahsinde anlatılmıştı. Burada da aynı hükümler geçerlidir. Yü­zük eğer darsa, fakat kullanılması mubah olan bir yüzükse ve su da altına geçmiyorsa sadece yüzüğü yıkamakla yetinilir. Çıkarmak gerekli değildir.

Şafiiler dediler ki: Guslün farzları iki tanedir: Niyet ve bedenin tü­münü suyla kaplamak (yıkamak).
 
Gusle başlarken vücûdun ilk yıkanılacak yeri yıkamaya girişildiğinde niyet edilmelidir. Bedeninin ilk organını yıkamaya başlamadan daha önce niyet edecek olan kişinin guslü bâtıl olur. Nitekim bu husus, abdest bah­sinde de anlatılmıştı.

2. Bedenin tümünü suyla kaplamak: Bedenin üzerindeki kıllar sık ol­sun seyrek olsun, bu farzın kapsamına girer. İç ve dışlarını yıkamak farzdır. Farz olan, suyun kılların arasına girmesidir. Sık oldukları takdirde dipteki deriye suyun ulaşması farz değildir, içine suyun sızmasına engel olan örgü­leri çözmek de farzdır. Örgünün kadında veya erkekte olması aynı hükme tâbidir. Ama kendi tabiatı gereği özürsüz olduğu halde giriftleşen saçların arasına su girmiyorsa bu durumdaki bir kişi muaf tutulur. Su ne kadar saç aralarına girebiliyorsa o kadarıyla yetinilir. Suyun, bedenin her tarafına nü­fuz etmesi farzdır. Bedenin çok az bir kısmı kuru kalırsa gusül geçersiz olur. Göbek çukuru ve yaraların bıraktığı çukurumsu yerlere kadar suyu ulaştır­mak da gerekli değildir. Bedendeki çukur yerlere tulumba ve boru gibi şey­lerle suyu ulaştırma zorunluluğu yoktur. Gaye, hiçbir zorlanmaya katlan­madan suyu bu gibi çukur yerlere ulaştırmaktır. Hamur, mum ve göz çapağı gibi suyun deriye ulaşmasını engelleyen şeylerin ortadan kaldırılıp gideril­mesi gerekir. Yerinden çıkarmadıkça altına su geçmeyen dar yüzüğü çıkar­mak da gereklidir. Kadının, kulağındaki küpeyi de oynatması gerekir. Kula­ğı delik ve fakat içinde küpe olmayan kadının, suyu bu deliğin içine girdir­mesi gereklidir. Çünkü Şâfiîlere göre farz olan, bedenin dış kısmını yıka­maktır. Kulak deliği ise bedenin dış kısmından olmayıp içinden sayılmakta­dır. Kulak deliğinin sadece görünen kısmını yıkamak gerekir. Ama iç tarafı­nı yıkamak gerekli değildir. Sünnetsiz kişinin penisinin başındaki kılıfının altına da suyu ulaştırmak gerekir. Eğer kesilmeden altına suyu ulaştırmak mümkün olmuyorsa kesilmesi vâcib olur. Eğer kesilmesi sakıncalıysa bu ki­şinin durumu, abdest için su bulamayan, teyemmüm için de toprak bulama­yan kişinin durumuna benzemektedir. BöyleSine, iki temizleyiciyi yitiren ki­şi derler. Sünnetsiz olarak ölen kişi, üzerine namaz kılmadan defnedilir. Mû­temed olan görüş budur. Bazıları derler ki: Böyle birini bir kişi teyemmüm ettirir. Ve namazını kılar. Böylece sünnet olmanın Şâfiîlere göre vâcib oldu­ğu anlaşılmış olmaktadır. Ki bu da, çağımızda bir sağlık gereğidir. Sünnet olmayan, câhil ve de murdardır.

Hanbeliler dediler ki: Guslün bir tek farzı vardır. O da bedenin tümünü su ile kaplamaktır. Ağız ve burun da bedenin (yıkanması gereken) kısımlarındandır. Abdestte olduğu gibi gusülde de bunların içini yıkamak farzdır. Bedenin üzerindeki tüylerin, içlerine su girecek şekilde iç ve dışları­nı yıkamak da gereklidir. Sık oldukları takdîrde suyun, dipteki deriye ulaş­ması zorunlu değildir. Gusül yapacak olan erkeğin, örgülerini çözmesi gere­kir. Kadınlarsa zorluk ve sıkıntıya neden olduğundan ötürü cünüplükten te­mizlenmek maksadıyla gusül yaptıklarında örgülerini çözmek zorunda de­ğildirler. Diplerine su gitsin diye bu örgüierinj oynatıp hareket ettirmeleri gerekir. Örgülerini çözmeleri ise vâcİb olmayıp menduptur. Tabiî bu, cünüblükten ötürü yapılan gusüller için söz konusudur. Hayız kanının kesilmesin­den ötürü yapılan gusüllerde örgülerini çözmeleri vâcibtir. Çünkü bu, sık sık tekerrür eden bir hal değildir. Dolayısıyla bunda sıkıntı ve zorluk sözkonusu değildir. Sünnetsizin penisinin başındaki kılıfın içi de bedenin dışından sayılıp yıkanılması vâcibtir. Ama altına su geçmiyorsa kesilmesi vâcibtir. Ke­silmesi de sakmeahysa yıkanılması vâcib olmaktan çıkar.

Yüzük ve benzeri takıların altına suyu ulaştırmak vâcibtir.

Guslün başlangıcında “besmele” çekmek de farzdır. Ancak bunun farz olması için iki şart gereklidir:

a. Gusül yapacak kişi, “besmele” çekmesini bilmelidir.

b. Guslün evvelinde “besmele” çekmeyi hatırlamaladır.

Şu halde “besmele” çekmesini bilmeyen çekmez. Guslün evvelinde unu­tan da çekmez. Dolayısıyla farz da düşmüş olur. “Besmele”yle ilgili hükümde diğer İmamlar Hanbelilere katılmamışlardır.[83]

ceren
Fri 4 May 2018, 01:42 am GMT +0200
Esselamu aleykum. RABBİM bizleri gusul abdesti alirken farzlarina uygun olarak alan ve feyze rahmete erişen kullardan olalim inşallah. ..

Sevgi.
Fri 4 May 2018, 01:47 am GMT +0200
Aleyküm Selam.  Rabbim bizleri guslün farzlarına hakkıyla uyabilmeyi eylesin inşaAllah

Bilal2009
Fri 4 May 2018, 01:15 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun Rabbim bizlerin ilmini artırsın