armi
Thu 24 December 2009, 05:24 pm GMT +0200
Gündüzün Yedi Evradı Hakkındadır
Gündüz virdleri yedi tanedir: İlki: İkinci fecrin (fecr-i sâdık) doğuşundan güneşin doğuşuna kadar geçen süre içinde yapılan zikirlerdir ki bunları daha önce belirtmiştik. Bu vakit, Allah Teala´nm da Kur´an-ı Kerim´de üzerine yemin ettiği bir vakittir.
Allah Teala buyurdu ki: "Soluk almaya başladığında Sabah´a (yemin ederim!)". (Tekvir/18) Sabahın soluk alması, fecrin doğuşundan, güneşin doğuşuna kadar geçen süre içinde olur. O, Allah Teala´nm kulları için uzattığı, sonra da güneşi onun üzerine yayarak kendine doğru çektiği bir tür gölgedir. Allah Teala, onu çekerek ayetlerinden bir kısmını açığa çıkarır ve güneşi de onun için bir açığa çıkarıcı ve rehber kılar. Allah Teala buyurdu ki: "Bakmaz mısın Rabbinin eserlerine, gölgeyi nasıl da uzatmakta? Eğer dileseydi onu elbette hareketsiz kılardı. Sonra Biz güneşi nasıl da ona rehber yapmışız? Sonra nasıl o (gölgeyi) azar azar kendimize almaktayız". (Furkan/45-46)
Ayet-i kerimenin ilk cümlesindeki "uzatmak" ifadesi, yaymak anlamındadır. İkinci cümledeki, "hareketsiz" ifadesi, yani hiç bir dönüşüm geçirmeden olduğu hal üzerinde kalır anlamındadır. Üçüncü cümledeki "Güneşi rehber kılmak" ifadesi, güneşin onu ortaya çıkarması, anlamındadır. "Rehber" kelimesi ise, sorunu çözen, şüpheyi gideren anlamındadır. Dördüncü cümledeki "Gölgenin azar azar alınması", onun güneşin altından yavaş yavaş çekilerek, kimsenin bunun farkına varamaması anlamındadır. Gölgenin güneş karşısındaki durumu, ışığın içindeki karanlık gibidir. Yani aşamalı olarak olarak ona teslim olur. Gölge, Allah´ın hikmeti gereği güneşe girdiğinde sabah ortaya çıkmış olur.
Felak (=yarıp çıkarma) kelimesine gelince, Allah Teala onu yaratmış olmakla övülmekte, Felak anında kendisini tenzih etmemizi emretmekte, Felak esnasında yarattıklarının şerrinden kendisine sığınmamızı istemektedir. Allah Teala Zatı´nı vasfederken şöyle buyurmuştur: "O, gece karanlığından sabahı yarıp çıkarandır". (En´am/96) Yine O, şöyle buyurmaktadır: "O halde sabaha girerken, akşama çıkarken Allah´ı teşbih edin". (Rum/17) Yani her iki vakitte de namaz kılarak O´nu teşbih edin, anlamındadır.
Yüce Allah buyurdu ki: "De ki: Yarattıklarının şerrinden Fe-lak´in Rabbine sığınırım". (Felak/1-2) Yani sabahı yarıp çıkaran Allah´a sığınırım. Kul, bu vakitte fitneye düşmekten, gereksiz konuşmalar yapmaktan, şüpheli sözler dinlemekten, çirkin şeylere bakmaktan, kendisini Allah´ı zikretmekten alıkoyacak şeylerden veya kendisine dünyayı hatırlatacak şeylerden, mesela, süslenme ve insanlara gösteriş yapma gibi hoş olmayan şeylerden emin olur ve Mevlası´m düşünmekle meşgul olma, O´na karşı ihlaslı olma ve O´ndan gayrisinden yüz çevirme hasletlerine sahip olursa geçtiğimiz fasıllarda açıkladığımız şekilde zikirler yapar.
Bunları namazgahında veya camiide yapabilir. Camiide yapması daha faziletlidir. Bu yüzdendir ki Allah Teala, mescidlerin yükseltilmesini emretmiştir: "(O nura) Allah´ın (isminin) yüksek tutulması ve içinde isminin anılmasına izin verdiği evlerde (cami ve mescidlerde) kavuşulur". (Nur/36)
Kul, üstte anlattığımız fitne ve kötülüklerden emin olamaz, sevmediği biriyle karşılaşarak afete uğramaktan, takiyye veya riyaya düşmekten korkarsa, ya da gereksiz sözler dinlemekten veya çirkin bulduğu konuşmalar duymaktan endişe ederse, sabah namazını kıldıktan sonra evine veya halvet bulduğu bir mekana döner. Bundan önce namaz kıldığı yerde ve yerinden ayrılmadan,
"Tek Allah´tan başka ilah yoktur. O´nun ortağı da yoktur. Mülk ve hamd O´nundur. Can veren de can alan da O´dur. Hayır, O´nun elindedir ve O her şeye kadirdir" teşbihini on kez okur, sonra dizini kırarak onbir İhlas okur. Bundan önce hiç konuşmaması şarttır. Konuyla ilgili olarak rivayet edilen hadis-i şeriflerde istenen budur.
Virdinin kalan kısmını tamamlamak üzere evine veya halvetgâ-hına gider. Bunları yaparken daima Kıble´ye yönelmiş olması gerekir. Bu, daha faziletli ve kalbinin zikir üzerinde yoğunlaşması için daha faydalıdır.
Kulun, sabah namazından sonra ve güneşin doğmasından önce yapacağı bu zikir ve tesbihatı yapmaması ancak şu iki husustan biriyle meşgul olması halinde doğru olur:
Bunların ilki, kendisine farz kılınan iyilik ve takva üzerinde yardımlaşmanın gereği olarak yapacağı, ya da kendisine veya başkalarına faydası dokunacak bir mendub ile meşgul olması halidir. Bunların, vaktin geçirilmesiyle telafisinin mümkün olamayacağı düşünülen işler olması gerekir.
Diğeri ise, ilim öğrenmek veya ilim dinlemek halidir. Bu amel, kulu dini ve ahireti bakımından Allah Teala´ya daha çok yaklaştırır. Onun, dünyalıklar konusunda zahid olmasını sağlar. Kul, bu vakitlerde AJıiret Alimleri dediğimiz, ilmine güvenilen alimleri dinleyebilir. Bunlar, yakini iman ve hidayet erbabı alimler olup gereksiz dünyalıklar hakkında zühd içindedirler. Allah´ın yoluna girmekten başka kaygıları yoktur. Kul da bunları dinleyerek Allah´ı zikretmiş veya akıl sahiplerinin Allah hakkındaki fikirleriyle tefekkür etmiş olur.
Yukarıda anlattığımız her iki halde de, bunlara gitmek namaz-gahda oturmaktan daha hayırlıdır. Çünkü bunlar da, esas manada Allah´ı zikretmek, O´nun için amelde bulunmak ve yolunda yürümektir. Hatta bunların daha hususi bir vasıfları vardır. Yüce Allah buyurdu ki: "Rablerinin cemalini (rızasını) isteyerek sabah akşam O´na dua edenleri yanından kovma". (En´am/52) Allah Resulü de (sav) şöyle buyurmuştur: "Sabah vakti ilim için evinden ayrılan kimse, dönünceye kadar Allah yolundadır".[33]
Ibni Mesud da (ra) şöyle derdi: Sabahleyin evinden ya ilim öğretmek, ya ilim Öğrenmek veya ilim dinlemek için ayni. Sakın dördüncü olma, yoksa helak olursun. Başka bir hadiste ise şöyle denilmektedir: "Sabah vakti ilim öğrenmek için evinden ayrılan her kimseye melekler -yaptığından razı olarak- kanatlarını gerer, yeryüzünün bütün canlıları, gökyüzünün bütün melekleri, havada uçan kuşlar ve denizin bütün balıkları onun affedilmesi için dua ederler". [34]
Ebu Zer-i Gıfari´nin (ra) rivayet ettiği bir hadis-i şerifte de şöyle denilmektedir: "Bir ilim meclisine katılmak, bin rekat namaz kılmaktan, bin cenazede hazır bulunmaktan ve bin hastayı ziyaret etmekten daha hayırlıdır"[35]. Denildi ki, "Kur´an dinlemekten" dediği de rivayet edilir. Bu sorulunca şöyle cevap vermiştir: "İlimsiz Kur´an okumak fayda eder mi?"
Kul, bu iki meşguliyetten biriyle uğraşmadığı zaman, namaz kıldığı yerde, mescitte, evinde veya halvetgâhmda oturarak türlü zikirlerle Allah´ı zikreder veya Allah Teala´nm zihninde açtığı müşahede efkarıyla tefekkür eder. Bu saatlerde bu tür düşünce ve zikirlerle uğraşmak diğer saatlere göre daha faziletlidir.
Allah Resulü´nden (sav) şöyle bir hadis rivayet edilmiştir: "Sabah namazından güneşin doğuşuna kadar geçen sürede mescidde oturup Allah´ı zikretmem, bana göre dört köle azat etmemden daha güzeldir". [36] Bu ibadetin faziletiyle ilgili bir çok hadis nakledebiliriz. Sabah namazından güneşin doğuşuna kadar geçen sürede oturarak Allah´ı zikretmek ve bundan sonra iki rekat namaz kılmak hakkında ve bunun sıfatları hakkında gelen bir çok rivayet olmasına rağmen sözü kısa tutmak için bunlara yer vermedik.
Gündüz virdleri yedi tanedir: İlki: İkinci fecrin (fecr-i sâdık) doğuşundan güneşin doğuşuna kadar geçen süre içinde yapılan zikirlerdir ki bunları daha önce belirtmiştik. Bu vakit, Allah Teala´nm da Kur´an-ı Kerim´de üzerine yemin ettiği bir vakittir.
Allah Teala buyurdu ki: "Soluk almaya başladığında Sabah´a (yemin ederim!)". (Tekvir/18) Sabahın soluk alması, fecrin doğuşundan, güneşin doğuşuna kadar geçen süre içinde olur. O, Allah Teala´nm kulları için uzattığı, sonra da güneşi onun üzerine yayarak kendine doğru çektiği bir tür gölgedir. Allah Teala, onu çekerek ayetlerinden bir kısmını açığa çıkarır ve güneşi de onun için bir açığa çıkarıcı ve rehber kılar. Allah Teala buyurdu ki: "Bakmaz mısın Rabbinin eserlerine, gölgeyi nasıl da uzatmakta? Eğer dileseydi onu elbette hareketsiz kılardı. Sonra Biz güneşi nasıl da ona rehber yapmışız? Sonra nasıl o (gölgeyi) azar azar kendimize almaktayız". (Furkan/45-46)
Ayet-i kerimenin ilk cümlesindeki "uzatmak" ifadesi, yaymak anlamındadır. İkinci cümledeki, "hareketsiz" ifadesi, yani hiç bir dönüşüm geçirmeden olduğu hal üzerinde kalır anlamındadır. Üçüncü cümledeki "Güneşi rehber kılmak" ifadesi, güneşin onu ortaya çıkarması, anlamındadır. "Rehber" kelimesi ise, sorunu çözen, şüpheyi gideren anlamındadır. Dördüncü cümledeki "Gölgenin azar azar alınması", onun güneşin altından yavaş yavaş çekilerek, kimsenin bunun farkına varamaması anlamındadır. Gölgenin güneş karşısındaki durumu, ışığın içindeki karanlık gibidir. Yani aşamalı olarak olarak ona teslim olur. Gölge, Allah´ın hikmeti gereği güneşe girdiğinde sabah ortaya çıkmış olur.
Felak (=yarıp çıkarma) kelimesine gelince, Allah Teala onu yaratmış olmakla övülmekte, Felak anında kendisini tenzih etmemizi emretmekte, Felak esnasında yarattıklarının şerrinden kendisine sığınmamızı istemektedir. Allah Teala Zatı´nı vasfederken şöyle buyurmuştur: "O, gece karanlığından sabahı yarıp çıkarandır". (En´am/96) Yine O, şöyle buyurmaktadır: "O halde sabaha girerken, akşama çıkarken Allah´ı teşbih edin". (Rum/17) Yani her iki vakitte de namaz kılarak O´nu teşbih edin, anlamındadır.
Yüce Allah buyurdu ki: "De ki: Yarattıklarının şerrinden Fe-lak´in Rabbine sığınırım". (Felak/1-2) Yani sabahı yarıp çıkaran Allah´a sığınırım. Kul, bu vakitte fitneye düşmekten, gereksiz konuşmalar yapmaktan, şüpheli sözler dinlemekten, çirkin şeylere bakmaktan, kendisini Allah´ı zikretmekten alıkoyacak şeylerden veya kendisine dünyayı hatırlatacak şeylerden, mesela, süslenme ve insanlara gösteriş yapma gibi hoş olmayan şeylerden emin olur ve Mevlası´m düşünmekle meşgul olma, O´na karşı ihlaslı olma ve O´ndan gayrisinden yüz çevirme hasletlerine sahip olursa geçtiğimiz fasıllarda açıkladığımız şekilde zikirler yapar.
Bunları namazgahında veya camiide yapabilir. Camiide yapması daha faziletlidir. Bu yüzdendir ki Allah Teala, mescidlerin yükseltilmesini emretmiştir: "(O nura) Allah´ın (isminin) yüksek tutulması ve içinde isminin anılmasına izin verdiği evlerde (cami ve mescidlerde) kavuşulur". (Nur/36)
Kul, üstte anlattığımız fitne ve kötülüklerden emin olamaz, sevmediği biriyle karşılaşarak afete uğramaktan, takiyye veya riyaya düşmekten korkarsa, ya da gereksiz sözler dinlemekten veya çirkin bulduğu konuşmalar duymaktan endişe ederse, sabah namazını kıldıktan sonra evine veya halvet bulduğu bir mekana döner. Bundan önce namaz kıldığı yerde ve yerinden ayrılmadan,
"Tek Allah´tan başka ilah yoktur. O´nun ortağı da yoktur. Mülk ve hamd O´nundur. Can veren de can alan da O´dur. Hayır, O´nun elindedir ve O her şeye kadirdir" teşbihini on kez okur, sonra dizini kırarak onbir İhlas okur. Bundan önce hiç konuşmaması şarttır. Konuyla ilgili olarak rivayet edilen hadis-i şeriflerde istenen budur.
Virdinin kalan kısmını tamamlamak üzere evine veya halvetgâ-hına gider. Bunları yaparken daima Kıble´ye yönelmiş olması gerekir. Bu, daha faziletli ve kalbinin zikir üzerinde yoğunlaşması için daha faydalıdır.
Kulun, sabah namazından sonra ve güneşin doğmasından önce yapacağı bu zikir ve tesbihatı yapmaması ancak şu iki husustan biriyle meşgul olması halinde doğru olur:
Bunların ilki, kendisine farz kılınan iyilik ve takva üzerinde yardımlaşmanın gereği olarak yapacağı, ya da kendisine veya başkalarına faydası dokunacak bir mendub ile meşgul olması halidir. Bunların, vaktin geçirilmesiyle telafisinin mümkün olamayacağı düşünülen işler olması gerekir.
Diğeri ise, ilim öğrenmek veya ilim dinlemek halidir. Bu amel, kulu dini ve ahireti bakımından Allah Teala´ya daha çok yaklaştırır. Onun, dünyalıklar konusunda zahid olmasını sağlar. Kul, bu vakitlerde AJıiret Alimleri dediğimiz, ilmine güvenilen alimleri dinleyebilir. Bunlar, yakini iman ve hidayet erbabı alimler olup gereksiz dünyalıklar hakkında zühd içindedirler. Allah´ın yoluna girmekten başka kaygıları yoktur. Kul da bunları dinleyerek Allah´ı zikretmiş veya akıl sahiplerinin Allah hakkındaki fikirleriyle tefekkür etmiş olur.
Yukarıda anlattığımız her iki halde de, bunlara gitmek namaz-gahda oturmaktan daha hayırlıdır. Çünkü bunlar da, esas manada Allah´ı zikretmek, O´nun için amelde bulunmak ve yolunda yürümektir. Hatta bunların daha hususi bir vasıfları vardır. Yüce Allah buyurdu ki: "Rablerinin cemalini (rızasını) isteyerek sabah akşam O´na dua edenleri yanından kovma". (En´am/52) Allah Resulü de (sav) şöyle buyurmuştur: "Sabah vakti ilim için evinden ayrılan kimse, dönünceye kadar Allah yolundadır".[33]
Ibni Mesud da (ra) şöyle derdi: Sabahleyin evinden ya ilim öğretmek, ya ilim Öğrenmek veya ilim dinlemek için ayni. Sakın dördüncü olma, yoksa helak olursun. Başka bir hadiste ise şöyle denilmektedir: "Sabah vakti ilim öğrenmek için evinden ayrılan her kimseye melekler -yaptığından razı olarak- kanatlarını gerer, yeryüzünün bütün canlıları, gökyüzünün bütün melekleri, havada uçan kuşlar ve denizin bütün balıkları onun affedilmesi için dua ederler". [34]
Ebu Zer-i Gıfari´nin (ra) rivayet ettiği bir hadis-i şerifte de şöyle denilmektedir: "Bir ilim meclisine katılmak, bin rekat namaz kılmaktan, bin cenazede hazır bulunmaktan ve bin hastayı ziyaret etmekten daha hayırlıdır"[35]. Denildi ki, "Kur´an dinlemekten" dediği de rivayet edilir. Bu sorulunca şöyle cevap vermiştir: "İlimsiz Kur´an okumak fayda eder mi?"
Kul, bu iki meşguliyetten biriyle uğraşmadığı zaman, namaz kıldığı yerde, mescitte, evinde veya halvetgâhmda oturarak türlü zikirlerle Allah´ı zikreder veya Allah Teala´nm zihninde açtığı müşahede efkarıyla tefekkür eder. Bu saatlerde bu tür düşünce ve zikirlerle uğraşmak diğer saatlere göre daha faziletlidir.
Allah Resulü´nden (sav) şöyle bir hadis rivayet edilmiştir: "Sabah namazından güneşin doğuşuna kadar geçen sürede mescidde oturup Allah´ı zikretmem, bana göre dört köle azat etmemden daha güzeldir". [36] Bu ibadetin faziletiyle ilgili bir çok hadis nakledebiliriz. Sabah namazından güneşin doğuşuna kadar geçen sürede oturarak Allah´ı zikretmek ve bundan sonra iki rekat namaz kılmak hakkında ve bunun sıfatları hakkında gelen bir çok rivayet olmasına rağmen sözü kısa tutmak için bunlara yer vermedik.