- Gündemden

Adsense kodları


Gündemden

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 26 July 2012, 01:03 pm GMT +0200
Gündemden
Mostar Yazı İşleri • 80. Sayı / GÜNDEMDEN


TERÖR ŞEHRE İNDİ
Siviller hedefte

Onlar yaşları 17 ila 31 arasında değişen Siirtli 6 Kürt kızıydı. İsimleri Zeynep, Kevser, Nergis, Nurcan, Gülcan ve Nuran. Yakın arkadaştılar, aynı mahallede birlikte büyümüşlerdi. Nergis’in Hatay’daki okuluna dönmesinden önce son bir kez toplanmak, yemek yemek istemişlerdi. Hep birlikte Siirt Kasaplar Deresi’nde bir lokantaya gittiler. Lokantada düğün olduğunu görünce geri dönmeye karar verdiler. Zeynep’in otomobiline hep birlikte binip, yola çıktılar. Siirt Polis Meslek Yüksekokulu’na 150 metre kala bulundukları araç şiddetli bir patlamayla sarsıldı. Nergis, araçlarına isabet eden roketatardan habersiz hemen ağabeyi Mesut’u aradı. “Abi, ölüyoruz, mayına bastık. Her tarafımız mayın dolu!” dedi ve bir daha da konuşamadı. Nergis’in 25 yıllık kısa hayatında kurduğu son cümlelerdi bunlar. Telefonda geriye kalan, belki o an ne olup bittiğini dahi anlayamamış ağabeyin dinlemeye devam ettiği roketatar ve silah sesleriydi; bu ülkenin terörle mücadeleyle geçirdiği son 27 yılın tanıdık boğucu yankısı.

Dünya tarihine en büyük vahşet, vicdansızlık ve ahlaksızlık örneklerinden biri olarak geçecek bu olaydan, 20 Eylül akşamı ajansların geçtiği ‘son dakika’ bilgisiyle haberdar olduk. Siirt sokaklarında ölüm kollayan PKK’lı teröristler, Ankara plakalı olduğu için içinde polislerin bulunduğunu düşündükleri bir otomobili hedef aldılar. Bu vahşi saldırıda Nergis’in dışında Zeynep, Kevser ve Nurcan hayatını kaybederken, Gülcan ve Nuran ağır yaralandılar. Kürt halkı için özgürlük mücadele yürüttüğü iddiasında bulunan PKK, bir kez daha Kürt kanı akıttı. İçinde fazlaca trajedi barındıran bu vahşetin, bir başka trajik yanı ise saldırıdan sonraki sabah ortaya çıktı. Saldırıda evlatlarını kaybeden aileler Siirt’in tanınan ve sevilen ailelerindendi. Üstelik aile fertlerinden bazıları da Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) çatısı altında siyaset yapıyorlardı.

Saldırılar Eylül ayında bu olayla da sınır kalmadı. Tunceli’de bir halı sahada maç yapan polisler ve eşleri, Kahramanmaraş Pazarcık’ta terörle mücadeleyle ilgisiz bir trafik polisi, Ankara Kızılay’da masum siviller, Bitli Polis Yüksekokulu’nun bahçesinde her şeyden habersiz 20 yaşında bir köylü çocuğu bombaların, uzun menzilli silahların hedefi oldular. Tüm bu vahşet tablosu ortaya koyuyor ki, PKK ve şehirlerde sivilleri hedef almaya devam edeceğini açıklayan paravan örgütü Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) var oldukça bu ülkeye barış ve huzur haram. Burada ise devlete ve topluma sağduyuyla hareket etmek, terör örgütünün karşı şiddet beklentisinin önünü tıkamak, terörle mücadelede hukukun dışına çıkmamak, Kürt sorununun çözümünde siyaseti silahtan etkin bir mücadele aracı haline getirmek ve özgürlükçü, demokratik bir anayasa yaparak sorunu çözmek gerekiyor. Aksi takdirde kanamaya, ölmeye devam edeceğiz.

İki komutandan esaslı özeleştiriler
Emekli Koramiral Atilla Kıyat kamuoyunun cesur çıkışlarıyla tanıdığı bir isim. Kıyat, henüz geride bıraktığımız 2010 yılında bir televizyon kanalında yaptığı önemli bir açıklamayla kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olmuştu. Terörü bitirmek amacıyla 1993-1997 yılları arasında işlenen faili meçhul cinayetlerin devlet politikası olduğunu belirten Kıyat, o yıllarda hukuk dışına çıkan devletin söz konusu cinayetlerin sorumlusu olduğunu belirtmişti. Bu çarpıcı itiraf, gözlerin, o yıllar arasında Milli Güvenlik Kurulu’nda görev yapan tüm politikacı ve bürokratların üzerine çevrilmesine neden olmuş, dönemin yetkilileri hakkında çeşitli suç duyurularında bulunulmuştu. Kıyat, kısa bir süre önce yine bir televizyon programında yaptığı açıklamalarla yeni tartışmalara kapı araladı. Kıyat, silahlı kuvvetleri kastederek “Biz yıllar boyunca kendimizi ülkenin tek sahibi ve tek seveni olarak gördük. Bu nedenle de bazı hatalar yaptık. ” dedi. Askerin siyasete müdahalesi üstüne de önemli açıklamalarda bulunan Kıyat, “Milli Güvenlik Kurulu kanalıyla ülkeyi yönetmeye kalktık. Hatta yönettik de. MGK toplantıları amacını kaybetti. Sanki askerlerin her ay hükümetin icraatını denetlediği toplantılar haline dönüştü.” sözleriyle bir gerçeği ifade ediyordu. Kıyat’ın çarpıcı itiraflarının yanı sıra Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’in internete düşen ve avukatları aracılığıyla kendisine ait olduğunu belirttiği ses kaydı da toplumda son derece yankı buldu. Koşaner’in Genelkurmay’da üst düzey subaylara yaptığı ve toplam iki bölüm halinde yayınlanan 31 dakikalık konuşma Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaşadığı bozulmayı ve reforma olan acil ihtiyacını ortaya koyan bir içeriğe sahipti. Koşaner konuşmasında, askerin eğitim ve tatbikatlarını zayıf buluyor, orduda emir komuta birliğinin sağlanamadığını belirtiyor, eldeki teknik imkânların kullanılamadığını belirtiyor.

YENİ ANAYASA
TBMM’nin gündemi yeni anayasa olacak

İktidar ve muhalefet partilerinin 12 Haziran Genel Seçimleri öncesi en önemli toplumsal vaatlerinden biri, Türkiye’nin ihtiyacı olan yeni ve sivil bir anayasayı ülkeye kazandırmaktı. 12 Haziran seçimleri sonrası TBMM’nin kısa bir mesainin ardından tatile girmesi, yeni anayasa için çalışmaların ekim ayına sarkmasına neden oldu. Bu ay itibarıyla TBMM yeni yasama dönemini açarak, en temel gündem maddesi olan yeni anayasanın yapımı çalışmalarına başlayacak. Yeni anayasanın yapılması konusunda toplumsal bir mutabakata varılmış durumda. Meclis içindeki ve dışındaki birçok siyasi parti, bünyelerinde oluşturdukları komisyonlar ve işbirliğine gittikleri sivil toplum kuruluşları eşliğinde yeni anayasa taslakları hazırlığına başladılar. İktidar partisi, sürece toplumun da dâhil olması noktasında bir beklentide olduklarını açıkladı. Konu hakkında konuşan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, yeni anayasanın, büyük Türkiye'nin doğum belgesi olacağını ifade ederek, 74 milyon vatandaşı anayasa sürecine katılmaya çağırdı. AK Parti'nin önerisine göre, isteyen vatandaşlar yeni anayasa ile ilgili taleplerini e-posta ve SMS yoluyla TBMM'ye bildirebilecek. TBMM Uzlaşma Komisyonu ise, yeni anayasa yapım sürecinde halktan gelen milyonlarca talebi dikkate alacak. Böylelikle 74 milyon vatandaş yalnız referandum sürecinde değil, yapım sürecinde de yeni anayasaya katkı sağlayabilecek. Türkiye’de hak ve özgürlükleri genişletecek bir anayasanın bir an önce hazırlanması ülke için yapılacak en önemli hizmet olacaktır. 

Erdoğan’dan “Arap Baharı” turu
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Afrika’daki halk isyanları sonrası yönetimleri değişen Mısır, Tunus ve Libya’yı kapsayan beş günlük resmî bir ziyarette bulundu. Gittiği üç ülkede de yoğun bir ilgiyle karşılanan Erdoğan’ın gündeminde bölge ülkelerinin demokratikleşmesi, milli iradeye dayalı yönetim anlayışını geliştirmeleri gibi birtakım konu başlıkları öne çıktı. Gezinin ilk durağı olan Mısır’ın başkenti Kahire’de düzenlenen Arap Birliği Dışişleri Bakanları Konsey toplantısında bir konuşma yapan Erdoğan, tarihi mesajlar verdiği konuşmasında İsrail yönetimine sert eleştirilerde bulundu. Erdoğan’ın ikinci durağı Tunus’ta Geçici Hükümet Başkanı Beci Caid Essebsi ile bir araya geldi. Erdoğan, Tunus’ta 23 Ekim’de yapılacak seçimlerin gerçek bir demokrasi ve milli iradeye yaslanan yönetim anlayışına geçilmesi yolunda önemli bir fırsat sunduğunu ifade etti. Erdoğan’ın son durağı ise Libya oldu. Erdoğan, Libya Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Mustafa Abdülcelil tarafından karşılanırken, Cuma namazını başkent Trablus'ta kıldıktan sonra Şehitler Meydanı'nda halka hitap etti. Burada yaptığı konuşmada “Libya'nın yeraltı zenginlikleri üzerinde hesap yapanlara asla prim vermeyin. Libya, Libyalılarındır.” sözleriyle, kendisinden bir gün önce apar topar Libya’yı ziyaret eden Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile İngiltere Başbakan’ı David Cameron’u üstü kapalı eleştirdi. Erdoğan’ın gerçekleştirdiği ziyaretler sadece Mısır, Tunus ve Libya’da değil başta ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm dünyada gündemin önemli maddelerinden birilini oluşturdu.

EKONOMİDE İYİ HABERLER
Türkiye’nin ekonomisi büyüyor

Başta ABD ve birçok Avrupa ülkesinin ekonomilerinin derin sarsıntılar yaşadığı şu günlerde, gündeme Türkiye ekonomisinin büyümekte olduğuna ilişkin olumlu haberler yansıdı. Avrupa Birliği istatistik kurumu Eurostat ile Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü verilerine göre Türkiye, ekonomisi yüzde 9.5 büyüme gösteren Çin’den sonra yüzde 8.8 oranla dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ekonomisi oldu. Rakamların açıklanmasından önce piyasalarda Türkiye ekonomisine yönelik büyüme tahminleri, yüzde 7-7,5 aralığında değişiyordu. Böylece Türkiye beklentilerin üzerinde bir büyüme gerçekleştirmiş oldu. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre ise bu dönemde gayri safi yurtiçi hasıla, 2011 yılının ilk çeyreğine oranla yüzde 19,2’lik bir artış göstererek 318 milyar 404 milyon lira olarak gerçekleşti. Sabit fiyatlarla bu dönemde ekonomide, yüzde 8,8’lik artışla 27 milyar 910 milyon liralık bir büyüme sağlandı. Bir önceki yılın aynı dönemine göre ise ekonomi yüzde 8,3’lük büyüme gösterirken, gayrı safi yurtiçi hasıla bir önceki yılın aynı dönemine oranla göre yüzde 1,3 arttı. Ekonomide bir diğer olumlu haber ise uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor's (S&P)’dan geldi. S&P, Türkiye'nin “BB” olan yerel para cinsinden kredi notunu “BBB-”ye yükseltirken, kredi not görünümünü ise ''pozitif'' olarak belirledi. S&P’dan yapılan açıklamada, Türkiye not artışında, Türkiye’nin finansal sistemindeki iyileşmenin devam etmesi, ülkenin mali sektöründeki toparlanma ve derinlik kazanan yerel piyasalara ilişkin görüşlerin etkili olduğu kaydedildi. S&P ayrıca, Türkiye’nin ‘yatırım yapılabilir’ seviye için önemli olan döviz cinsi notunda bir artışa gitmezken, 2012 başına kadar yeni bir not artışı için piyasalarda beklentiler yükseldi.

BM 66. GENEL KURULU
Erdoğan’dan BM’ye eleştiri yağmuru

Birleşmiş Milletler’in 66. Genel Kurulu Eylül ayında New York’ta bulunan BM binasında yapıldı. 193 üye ülkenin devlet başkanları ve üst düzey temsilcilerinin katıldığı toplantıda iz bırakan konuşmalardan biri de Türkiye adına konuşan Başbakan Erdoğan tarafından yapıldı. Erdoğan BM’nin yapısal sorunlarına değinerek başladığı konuşmasında, “Açık söylemek zorundayım ki, Birleşmiş Milletler bugün insanlığın umutlarını insanlığın geleceğini tehdit eden korkulara galip kılacak bir liderlik sergileyemiyor. BM, ne yazık ki, belli ülkelerin çıkarları ve vesayeti istikametinde değil, bütün insanlığın hukukunu korumayı esas almak üzere yeniden yapılanmak ve vizyonunu yenilemek zorundadır.” değerlendirmesinde bulundu. Söz konusu durumun BM’nin ve uluslararası toplumun acil sorunlar karşısında büyük bir acz yaşamasına neden olduğunu kaydeden Erdoğan, Somali’de yaşanan yoksulluk ve acıya dikkat çekerek, uluslararası toplumun Somali’ye ilgi göstermesi çağrısında bulundu. Konuşmasında Türkiye’nin hali hazırda sorunlar yaşadığı ülkelerle ilişkilere de değinen Erdoğan, en sert eleştirilerini ise İsrail’e yöneltti. Erdoğan, İsrail işgali altındaki Filistin topraklarında, uluslararası toplumun tüm çağrılarına karşı devam eden yasadışı yerleşimler ile Gazze’ye yönelik ablukayı hatırlattı. İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmeye çağıran Erdoğan, uluslararası hukuka aykırı Gazze ablukasının da bir an önce son bulması gerektiğini belirtti. Erdoğan’ın konuşması uluslararası ilişki uzmanlarınca iyi hazırlanmış bir metin olarak nitelendirilirken, Türkiye’nin, BM’nin mevcut yapısına ve sorun yaşadığı ülkelere yönelttiği eleştirilerin Türkiye’ye ve dünya barışına ne gibi kazanımlar sağlayacağını önümüzde süreçte göreceğiz.

Filistin’den BM tarafından tanınmak için ilk adım
Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, Filistin Devleti’nin tanınması ve Birleşmiş Milletler’e tam üye olması için BM’ye resmî başvuruda bulundu. BM’nin 66. Genel Kurul toplantısı kapsamında ABD’ye giden Abbas, burada BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile görüşerek, devlet olarak tanınmak için gerekli başvuru mektubunu sundu. Ban Ki-mun ile Abbas’ın New York'taki BM merkezinde yaptıkları görüşmede sunulan resmî başvurunun BM Güvenlik Konseyi tarafından değerlendirileceğini, ancak bunun biraz zaman alacağı açıklandı. Başvuru sonrası Genel Kurul salonunda alkışlarla karşılanan Abbas, böylece BM’in 194. üye ülkesi olabilmek için BM nezdinde ilk ciddi girişimde bulunmuş oldu. Filistin'in BM tarafından devlet olarak tanınabilmesi için, 193 üyesi olan BM Genel Kurulu'nda yapılacak oylamada salt çoğunluk olan 129 ülkenin (üye sayısının üçte ikisi), BM’ye tam üye ülke olabilmesi için ise BM Güvenlik Konseyi'nde yapılacak bir oylamada 15 üye ülkenin tamamının desteğini alması gerekiyor. Filistin’in hali hazırda Türkiye’nin başını çektiği 126 ülkeden desteği ise dünya kamuoyuna yansılar bilgiler arasında.