- Gündemden

Adsense kodları


Gündemden

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sat 14 July 2012, 11:55 am GMT +0200
Gündemden
Zeynep ÖCAL • 74. Sayı / GÜNDEMDEN


LİBYA’YA ŞAİBELİ MÜDAHALE
Libya ayaklanması uluslararası kriz çıkarttı


İşsizlik ve yoksulluk yüzünden 25 Ocak’ta Tunus’ta başlayan ve ardından Mısır, Cezayir, Yemen ve Bahreyn’e sıçrayan isyan dalgası Libya’da uluslararası bir krize dönüştü. 2009’da iktidarda 40. yılını kutlayan Kaddafi halk muhalefetini ilk haftalarda ciddiye almayarak göstericileri “böcek” diye nitelemişti. Sivillere uygulanan şiddet gerekçesiyle Kaddafi’ye tepkinin büyümesi üzerine, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, İngiltere Başbakanı David Cameron, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in katıldığı BM toplantısının ardından “müdahale” kararı alındı. Almanya kararı onaylamazken, Fransa, İtalya, İngiltere ve ABD müdahale konusunda uzlaştı. Operasyona Norveç, Kanada ve İspanya da destek verdi. Türkiye operasyona katılmayacağını açıkladı. Libya Dışişleri Bakanı Musa Kusa, “her türlü askeri operasyonu durdurma kararı aldıklarını” açıklasa da kararın uygulanmasını engelleyemedi. 16 Şubat’tan itibaren gelişen olaylarda Bingazi'de göstericilerle polis arasında çatışmalar yaşanmıştı. Kaddafi, memur maaşlarını iki katına çıkararak ve 100 kadar İslamcı siyasi tutukluyu serbest bırakarak ayaklanmaları yatıştırmaya çalıştı. Ülkede internet erişimi tamamen kesildiği için çatışmalarda ölen ve yaralananlar hakkında bilgi alınamıyordu. Tahliye edilen bazı Türk vatandaşları şiddet ve yağmanın görünenden çok daha fazla olduğunu açıkladı. Libya’da yaşanan çatışmalara BM tarafından müdahale edilmesi, Bosna-Hersek ve Irak’ta yaşananlar yüzünden “dış müdahaleyi” yeniden tartışmaya açtı. Libya’nın sahip olduğu petrol rezervleri “pazar paylaşımı” sorularını gündeme getiriyor.

140 YILIN 5. BÜYÜK DEPREMİ
Japonya depremi dünyayı sarstı


Japonya son 140 yılın en şiddetli depremiyle sarsıldı. 9 büyüklüğündeki deprem binalarda oluşturduğu hasardan sonra arkasından gelen tsunami felaketi ve nükleer sızıntıyla akıllarda kalacak. Bugüne kadar dünya yüzeyinde kaydedilmiş en şiddetli beşinci sarsıntı olarak kayıtlara geçen deprem, okyanus tabanında 1 kilometrelik bir kırık oluşturdu. Deprem ardından başlayan tsunami sonucu en az bin 900 kişinin öldüğü doğrulandı, 10 binden fazla insan ise hâlâ kayıp. Depremin ardından başlayan artçı tartışmalarına, 1999 yılında yaşadığı Marmara deprem felaketinin izlerini hâlâ taşıyan Türkiye de katıldı. Türkiye’deki önemlerin yeterliliği ve tarihte tsunami yaşanıp yaşanmadığı sorusu, tartışmaları alevlendirdi. Japonya depreminin gündeme getirdiği bir diğer konu nükleer santrallerin güvenilirliği. Depremde hasar gören Fukushima Nükleer Santrali’nin bir çevre felaketine yol açtığı iddiaları doğrulanmazken, uzmanlar felaketin etkilerinin yıllar içinde anlaşılacağında hemfikir. Nükleer sızıntı bütün çabalara rağmen engellenemedi. Toprak ve suyun sızıntıdan etkilendiği düşünülüyor. Nükleer reaktörün neden olduğu hasarın Çernobil’deki kadar olmadığı açıklansa da, ABD Başkanı Barack Obama yaşanan felaketin ders olması gerektiğini belirterek, ABD’de “kapsamlı bir nükleer santraller incelemesi yapılması” talimatı verdi. Sızıntının komşu ülkeleri de etkilemesi bekleniyor. Deprem Japonya’yı ekonomik olarak da sarstı. Sony, 6 fabrikasını kapattı. Dünya pazarında etkin bir konuma sahip bulunan otomotiv sektörü üretimi durdurdu. Deprem ve tsunaminin Japonya ve dünya ekonomisine yüklediği ağır faturanın ne olduğu ise önümüzdeki aylarda netleşeceğe benziyor.

BEDELLİ TARTIŞMALARI
Askerlik bedelli mi bedelsiz mi olsun?


Seçim takviminin açıklanmasının ardından 2010 yılı boyunca da sıklıkla gündeme gelen bedelli askerlik, yeniden tartışılmaya başlandı. CHP Grup Başkanvekili M. Akif Hamzaçebi’nin TBMM’ye sunduğu, gençlerin çalışma hayatından koparılmamasını ve 1 Ocak 1983 tarihinden önce doğanların esas alındığı kanun teklifine göre, yıllık gelir düzeyi 12 bin TL’nin altında olan ve herhangi bir nedenle askerliğini yapamamış gençler, herhangi bir bedel ödemeksizin, bedelli statüsünde askerlik görevini tamamlayabilecek. Yıllık gelir düzeyi 12 bin TL ile 15 bin TL arasında olan gençlerin ödeyeceği bedel 7500 TL olarak hesaplanırken, yıllık gelir düzeyi 25 bin TL’nin üzerinde olan gençlerin ödeyeceği bedel ise 15 bin TL olarak belirlendi. Bu gelirlerin yurt yapımında kullanılacağını da teklifin kapsamında yer alıyor. Teklife MHP lideri Bahçeli “Üniversiteli gençlere askerliği Bodrum’da mı yaptıracaksınız?” diyerek tepki gösterdi. AK Parti ise bedelli askerlik için “parası olan var, olmayan var” diyerek, “referanduma gidelim” kozunu kullandı. Türkiye’de 200 bine yakın gencin beklediği tahmin edilen bedelli askerlik en son 2001 yılında çıkmıştı. Bedelli askerlik, Türkiye'de Osmanlı döneminden bu yana aralıklarla zorunlu askerliğe alternatif olarak gündeme geliyor. Ekonomik kriz dönemlerinde tartışılan uygulama, döviz girdisine ihtiyaç duyulan 1980 yılında da uygulanmış, yurtdışındaki işçiler 20 bin mark karşılığı askerlik hizmetinden muaf olmuştu. Son dönemde sıklıkla gündeme gelen bedelli askerlik tartışmaları ve profesyonel orduya geçiş çalışmalarının bir an önce sonlandırılarak kamuoyunun beklentilerinin giderilmesinin önemli bir gelişme olacağı yadsınamaz.

EKONOMİ YÜKSELİŞTE
Refah arttıkça mutluluk artıyor


Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 2010 “Yaşam Memnuniyeti” sonuçları, Türkiye’de insanların mutluluk düzeyinin ekonomik gelişmelere paralel olarak yükseldiğini ortaya koydu. Araştırmaya göre Türkiye’de insanların yüzde 61,2'si kendini “mutlu” hissediyor, yüzde 72,8’i geleceğe “umutla” bakıyor. 2009’da insanların yüzde 54,3’ü “mutlu” ve yüzde 14,6’sı “mutsuz” çıkmıştı. Araştırmaya göre kadınlar erkeklerden daha mutlu. Mutluluğu etkileyen faktörler arasında eğitim düzeyi, medeni hal ve sağlık var. Eğitim düzeyi arttıkça mutluluk düzeyi de artarken, evli insanlar da bekârlara göre daha mutlu. Her yüz kişiden 70’i kendi mutluluk kaynağını “aile” olarak tanımlarken, mutluluk değeri için yüz kişiden 71 kişi “sağlık” dedi. 2010 yılında bir önceki yıla göre “umutlu” insan sayısı da arttı, ekonomik gelişmeler insanları “daha ucuz ürün tüketmeye” yöneltti. 2009 verileri ekonomik krizin etkisini ortaya koyarken, 2010 verileri kriz sürecinden çıkışa işaret etti. Geride bıraktığımız ay açıklanan diğer önemli rakamlar ise Maliye Bakanlığı’nın Ocak-Şubat dönemi bütçe uygulamalarına dairdi. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, son 28 yıllık dönemde bütçenin ilk kez bu yıl hem Ocak hem de Şubat aylarında art arda fazla verdiğini söyledi. Maliye Bakanı, Ocak ayında 1 milyar 5 milyon lira fazla veren bütçenin, şubat ayını da 988 milyon 69 bin liralık fazla ile kapattığını söyledi. Bu gelişmeler ülke ekonomisi için olumlu olmakla birlikte, ekonomik gelişmeyi sağlayan politikaların titizlikle sürdürülmesi gerekiyor.

AB-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
AB’den mesafeli Türkiye raporu


Avrupa Parlamentosu’nun 9 Mart’ta görüştüğü Türkiye Raporu, Türkiye’de hem Avrupa Birliği’ne, hem de onun seçilmiş organı Avrupa Parlamentosu’na karşı tepkilere neden oldu. Demokrasi, insan hakları, yargı sistemi ve basın özgürlüğü konularına odaklanan rapor, Avrupa’nın Türkiye’deki demokratikleşme süreçlerine duyduğu güvensizliği yansıtıyor. Türkiye-AB üyelik müzakereleri “uzun sürecek ve ucu açık bir süreç” olarak değerlendiriliyor, siyasi partiler arasında diyalog eksikliği ve çatışmaya dikkat çekiliyor. “Basın özgürlüğü alanında olumsuz gelişmelere” işaret eden rapor, medyadaki sansürün internet ortamında da yaşandığını hatırlatıyor. Birçok aydın ve yazarın yargılandığı 301, 318, 220. madde ve Terörle Mücadele Yasası’nın 72. maddesinin ifade özgürlüğünü kısıtladığı rapora giren ayrıntılardan. Bir diğer dikkat çekici konu Ankara Üniversitesi’ndeki öğrenci gösterilerinin polis tarafından güç kullanılarak bastırılmasının kınanması, üniversitelerde yasaklanan başörtüsü konusunda siyasi partilerin halen bir çözüm üretemediğinin vurgulanması. Sivil-ordu ilişkilerindeki gelişmelerse, olumlanıyor. Öne çıkan başlıklar arasında Hrant Dink cinayeti ile Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları da var. Raporda “Dink cinayeti azmettiricilerinin Türk devleti yöneticileri tarafından suni bir şekilde engellenmesi endişe vericidir” ifadesi kullanılırken, Ergenekon ve Balyoz davalarında gözaltı ve tutukluluk sürelerinin gereğinden fazla uzadığı belirtiliyor. Dışişleri Bakanlığı, raporu “tek taraflı, gerçeklerle bağdaşmayan unsurlar içermekle” eleştirirken, Başbakan Tayyip Erdoğan raporun “sipariş üzerine” yazıldığını söyledi. Basın özgürlüğü konusundaki ifadelere de tepki gösteren Erdoğan, “Basın özgürlüğünün olmadığı bir ülkede zaten demokrasiden bahsedilemez” yorumunda bulundu.

ERGENEKON MEDYAYA UZANDI
Ergenekon’da basın tartışması


Ergenekon Davası kapsamında Oda Tv’ye yapılan baskının ardından devam eden soruşturmalarda gazeteci Ahmet Şık ve Nedim Şener gözaltına alınarak tutuklandı. Şık ve Şener’le birlikte Müyesser Yıldız, Mümtaz İdil, Yalçın Küçük, Doğan Yurdakul, Coşkun Musluk ve Sait Çakır da tutuklandı. Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz tarafından sorgulandıktan sonra tutuklanmaları istemiyle İstanbul Nöbetçi 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sevk edilen Şener ve Şık, Metris Cezaevi'ne gönderildi. Polis memuru Aydın Bıyıklı ile yazar İklim Bayraktar savcılık sorgularının ardından serbest bırakıldı. Ahmet Şık ve Nedim Şener’in soruşturma kapsamına alınma gerekçesi “gazetecilik dışı faaliyetleri” olarak gösterildi, bu faaliyetlerin içeriği hakkında açıklama yapılmadı. Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanması gazeteciler tarafından tepkiyle karşılandı. Beşiktaş Adliyesi önünde bekleyen gazeteciler Şık ve Şener’in çıkışı esnasında otobüsün önünü kesti. Gözaltıların hemen ertesinde G-9 Platformu üyeleri Taksim’de yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş Gazeteciler Meclisi Girişimi tarafından TMSF’nin gazetelere el koymasından sonra gerçekleştirilen en büyük yürüyüş oldu. Ergenekon’un son soruşturma dalgasına damgasını vuran diğer olaysa, İklim Bayraktar’ın eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal tarafından “Tacize uğradım” iddiasıydı. Bu konuda Kemal Kılıçdaroğlu’ndan kamera ve teyp yardımı istediği ses kayıtlarının açıklanmasının ardından, Bayraktar taciz iddialarını doğruladı. Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin bunu yalanladı. Gazeteciler, Nedim Şener ve Ahmet Şık hakkında karar verilmesini sabaha kadar beklediler. Şık ve Şener'e tutuklama kararının öğrenilmesinin ardından meslektaşları, Beşiktaş Adliyesi önünde oturma eylemi yaparak yolu trafiğe kapattı. Gerçekleşen bu son dalganın ardından Ergenekon davasının ne yönde şekilleneceği merak konusu.

MİLLİ GÖRÜŞ LİDERİNİ KAYBETTİ
Necmettin Erbakan son yolculuğuna uğurlandı


Türkiye siyasi tarihinin en renkli ve etkin isimlerinden Necmettin Erbakan hayatını kaybetti. 28 Şubat 1997’de gerçekleşen Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından yaşanan süreçte başbakanlık görevinden istifa eden, Refah Partisi’nin kapatılmasıyla siyaset yapması yasaklanan ve hapis cezası alan Erbakan’ın ev hapsi cezası vefatından kısa bir süre önce kalkmıştı. Türkiye siyasi tarihinde “Hoca” olarak anılan Erbakan, kurduğu Milli Nizam, Milli Selamet, Refah, Fazilet ve Saadet Partisi’yle “Milli Görüş” ekolünü ortaya çıkartmıştı. Erbakan için İstanbul Fatih Camii’nde düzenlenen cenaze töreninde izdiham yaşandı, talebeleri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan naaşın taşınmasına yardım ettiler. Cenazeye TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Deniz Baykal, BDP Milletvekili Sırrı Sakık’ın yanı sıra KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, 1. Ordu Komutanı Org. Hayri Kıvrıkoğlu ve bir grup asker de katıldı.

Adıyla özdeşleşen Milli Görüş Hareketi’nin lideri Necmettin Erbakan 29 Ekim 1926 yılında Sinop'ta doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi'nden 1948 yılında mezun oldu, üniversite tarafından gönderildiği Almanya'daki Aachen Teknik Üniversitesi’nde doktorasını yaptı. 1965'te Profesör unvanını aldı. 1969'da Konya’dan bağımsız milletvekili seçildi. 1970'de Milli Nizam Partisi (MNP)'ni kurdu, ancak parti kısa bir süre sonra Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. 11 Ekim 1973'de MNP kadrosuyla Milli Selamet Partisi (MSP)'ni kurdu. 1974-1978 döneminde üç ayrı koalisyon hükümetinde başbakan yardımcılığı yaptı. 1973 seçimlerinde 48 milletvekili çıkaran MSP, 6 Eylül 1980'de 12 Eylül’ün gerekçelerinden biri olarak gösterilen Kudüs Mitingi’ni düzenledi. Erbakan, 15 Ekim 1980'de 21 MSP yöneticisiyle birlikte “MSP'yi illegal bir cemiyete dönüştürmek ve laikliğe aykırı davranmak” suçlamasıyla tutuklandı. 1982 Anayasası gereğince 10 yıl siyaset yapma yasağı aldı. 19 Temmuz 1983'te kurulan Refah Partisi'ne daha sonra genel başkan seçildi. Refah Partisi 1995 seçimlerinde 158 milletvekili ile birinci parti oldu. Necmettin Erbakan vefatından önce Saadet Partisi Genel Başkanlığı görevini yürütüyordu. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve sevenlerine sabrı cemil niyaz ediyoruz.