- Gündemden

Adsense kodları


Gündemden

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Fri 13 July 2012, 05:26 pm GMT +0200
Gündemden
Zeynep ÖCAL • 73. Sayı / GÜNDEMDEN


ORTADOĞU’DA DOMİNO ETKİSİ
Tunus’tan sonra Mısır da diktatörden kurtuldu


Tunus’ta işsizlik ve yoksulluk yüzünden yükselen ve 25 Ocak’ta Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali’nin devrilmesine yol açan halk ayaklanması, bölge ülkelerinden Mısır, Libya, Cezayir, Yemen ve Bahreyn’e de sıçradı. Ayaklanma en büyük etkisini ise Mısır’da gösterdi. Ülkede, başını Tahrir Meydanı’ndaki milyonlarca insanın çektiği ve 18 gün süren protestoların ardından Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek istifasını açıkladı. Böylece 31 yıl süren baskıcı Hüsnü Mübarek yönetimi son bulurken, Mısır’da yeni bir dönem başladı. 11 Şubat’ta gerçekleşen istifa, Mısır’ın en büyük muhalif grubu Müslüman Kardeşler tarafından “zafer günü” olarak yorumlanırken, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da “tarihî bir gelişme” değerlendirmesinde bulundu. Mübarek’ten yönetimi geçici olarak devralan ordu ise muhalefetin çağrısına kulak vererek meclisi feshedip, Anayasa’yı askıya aldı. Yeni anayasa yapımı için oluşturulan komisyonun da çalışmalara başladığı ülkede, 6 ay sonra seçim yapılarak sivil yönetime geçileceği de açıklandı. Mısır’da yaşanan bu gelişmeler Libya’daki muhalif hareketleri de tetikledi. Gösteri yasağına rağmen Libya’da göstericiler alanlara çıkarken, Kaddafi eylemcileri “böcek” diyerek ciddiye almadığını açıkladı. Halihazırda 2000’den fazla eylemcinin öldürüldüğü, binlercesinin de yaralandığı ülkede bulunan 25 bin Türkiye vatandaşını tahliye çalışmaları devam ediyor. Ülkede Kaddafi’ye yönelik isyanların kısa vadede bir yönetim değişikliğine yol açıp açmayacağı belirsizliğini korusa da, gerek Libya’da, gerekse diğer bölge ülkelerinde tüm dikta yönetimleri devrilip bölge halklarının ekonomik kalkınma, özgürlük ve adalet talepleri karşılanana kadar suların durulmayacağı ortada.

ORTADOĞU’DA TÜRKİYE ALGISI
Türkiye Ortadoğu’nun “model” ülkesi


Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın (TESEV) Şubat ayında açıklanan ikinci “Ortadoğu'da Türkiye Algısı” raporu, Türkiye’nin Ortadoğu’da en sempatiyle karşılanan ülke olduğunu ve “model” ülke olarak görüldüğünü ortaya koydu. Araştırmaya katılan 8 ülkeden 2267 kişi “Türkiye bizim yönetimlerimizin yapamadığını yapan ülke” görüşünde birleşti. TESEV raporunun Tunus, Mısır, Yemen ve Libya’da siyasi iktidarların sorun yaşadığı dönemde açıklanması dikkatleri rapora çevirdi. 25 Ağustos- 27 Eylül 2010 tarihleri arasında yapılan araştırmaya geçen yıl katılan Mısır, Ürdün, Lübnan, Filistin, Suudi Arabistan, Suriye ve Irak tekrar katılırken, İran da bu yılki araştırmaya dâhil edildi. Rapor sonuçlarına göre, bölge halkının Türkiye’ye olan sempatisi geçen yıla oranla yüzde beş yükseldi, yüzde 75’ten yüzde 80’e çıktı. İran’ın da katılımıyla bu rakam yüzde 85’i buldu. Katılımcıların yüzde 66’sı Türkiye’yi bölge ülkeleri için model olarak görürken, yüzde 15'i ise Türkiye'nin Müslüman kimliği nedeniyle model olabileceği görüşünde. Raporda ayrıca katılımcıların yüzde 12’si Türkiye’nin ekonomik gücünün etkinliğine inanırken, yüzde 11’i demokratik rejime sahip olmasını ve yüzde 10’u ise Filistinlilerin ve Müslümanların haklarını korumasına önem verdiğini belirtti. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Meliha Benli Altunışık, sonuçların Türkiye’nin Ortadoğu ülkelerinde model olduğunu gösterdiğine dikkat çekiyor. Altınışık’a göre “Türkiye, Ortadoğu’da kendi yönetimlerinin yapamadıklarını yapan ülke”. Türkiye 2002 yılında yapılan benzer bir araştırma sonuçlarına göre, Ortadoğu'da İsrail, ABD ve İngiltere'den sonra en fazla olumsuz algıya sahip ülkeydi. Bu değişime neden olarak Türkiye’nin Ortadoğu meselesinde Filistin'e destek verip, İsrail'i eleştirmeye başlaması gösteriliyor.

İŞÇİ GÜVENLİĞİ SORUNU
İşçi ölümleri devam ediyor


Ankara Ostim’de meydana gelen ve 18 işçinin hayatını kaybetmesine neden olan patlama “işçi güvenliğine yeterince dikkat ediliyor mu?” sorusunu yine akıllara getirdi. İşçi güvenliğine ilişkin alınan önlemlerin yetersizliğinin kazalarla ortaya çıkması eleştirilen konuların başında geliyor. Daha önce İstanbul Davutpaşa’da meydana gelen ve 20 kişinin ölümüne, 117 kişinin yaralanmasına neden olan patlama ve Bursa’nın Mustafakemalpaşa İlçesi'nde kömür ocağında yaşanan ve 16 kişinin ölümüyle sonuçlanan göçük de işçi güvenliği sorununa dikkatleri çevirmişti. Ostim’de yaşanan patlamalarda can kayıplarının yüksekliği, iş yerlerinin orantısız büyümesine bağlanıyor. Sanayi alanlarının sınırlılığına rağmen, sanayinin büyümesi, işyerlerini işçi sağlığı ve güvenliği konusunda denetimsiz hale getirirken, denetim sorunları da bu sıkıntıları perçinliyor. Daha önce tersaneler ve kot taşlama işçilerinin de çalışma koşullarıyla ilgili kaza ve hastalıklarla karşılaşması, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın torba yasa olarak bilinen düzenlemelerde işçi güvenliğine ilişkin maddelerin bulunması için çalışma yürütmesine neden olmuştu. Bu düzenlemelere göre, silikozis hastalarına malulen emekli olma hakkı tanınırken, kaza sonucu hayatını kaybeden işçilerin ailelerine bağlanan maaşlarda da düzenlemeye gidilecek. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer yaşanan kazaların önlenmesi için denetimlerin sıklaştırılacağını söylerken, sendikalar yaşanan kazalarda kaçak atölye ve işçi çalıştırılmasının etkili olduğunu savunuyor. İşçi güvenliğine son örnek Şili’de yaşanan maden kazası. 33 madencinin 69 gün yeraltında kalmasının ardından sağ salim kurtarılmasına karşın Türkiye’deki maden ocaklarında yaşanan kazalarda can kaybının çok olması, kaçak ve denetimsiz işyeri çalıştırılmasına bağlanıyor.

234 MADDELİK PAKETE TBMM ONAYI
Torba yasa sonunda çıktı


Birçok kesimin muhalefet ettiği, pek az kesimin içeriğinden haberdar olduğu ve kamuoyunda “Torba Yasa” olarak bilinen değişiklikler TBMM’de kabul edildi. Uzun zamandır toplumsal muhalefetle karşılaşan yasa, esnaftan çalışana, üniversite öğrencilerinden otomobil sahiplerine ve siyasetçilere kadar toplumun hemen her kesimini ilgilendiren önemli hükümler içeriyor. 9 bölüm ve 234 maddeden oluşan yasayla, kamuoyunda vergi ve prim affı olarak da bilinen kamu alacakları yeniden yapılandırıldı. Düzenlemeye, harç kredisi borcu olan üniversite mezunları da dâhil edildi. TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmelerde sendikaların tepkisini çeken “denkleştirme”, “evden ve uzaktan çalışma” ile “deneme süresinin uzatılması” gibi maddeler tasarıdan çıkarıldı. Torba yasanın kapsamında trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler, diğer resmî ve özel sağlık kuruluşlarından hizmet alanların tedavi faturaları, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın SGK tarafından karşılanması, kot taşlama atölyelerinde çalışırken ciğerleri tahrip eden silikozis hastalığına yakalanan işçilere malulen emekli olma hakkı gibi haklar da var. Getirdiği kolaylıklara karşın torba yasaya sendika ve sivil toplum örgütleri “kısa süreli çalışmayı kolaylaştırıyor, ücretleri düşürüyor, işverene kolaylık sağlıyor” gerekçesiyle itiraz etmeye devam ediyor.

TÜRKİYE-KKTC İLİŞKİLERİ
Ada’da pankart krizi


“Ayşe tatile çıktı” koduyla başlayan Barış Harekatı’ndan 37 yıl sonra Kıbrıs’ta Türkiye aleyhine açılan küfürlü pankart kamuoyunda şok etkisine neden oldu. KKTC’den gelen muhalefet dalgası uzun süre Türkiye gündemine oturdu, tartışmalara Başbakan Erdoğan, “Böyle bir harekete tahammülümüz yok” sözüyle son noktayı koydu. Sendikal Platform’un düzenlediği Toplumsal Varoluş Mitingi’nde açılan pankartın hazırlanmasında KKTC'de bir süredir var olan “AB yolunda engelin Türkiye olduğu” görüşünün oluşturduğu muhalefet etkili oldu. Mitingde ayrıca “Göç yasasını getireni de, geçireni de götüreceğiz”, “Ankara ne paranı, ne paketini, ne de memurunu istiyoruz”, “Ayşe evine dön, bilet bizden” açılan diğer pankartlar arasındaydı. “KKTC’nin Türkiye’den kopmak için attığı adımlar” olarak nitelenen protestolar yüzünden Türkiye-KKTC ilişkilerinde yeni bir dönemeç başladı. Kıbrıs müzakerelerinde Türk tarafının pozisyonunun zora gireceği endişesiyle Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, siyasi parti liderleriyle biraraya geldi. Başbakan İrsen Küçük de, gösteride Türkiye karşıtı pankart açanları “marjinal bir grup” olarak niteledi. KKTC’de iktidarın yapıcı açıklamalarına rağmen, muhalefetin Türkiye’ye yönelik tavrı “Türkiye KKTC’ye besleme muamelesi yapıyor” eleştirilerine neden olacak kadar sert.

EKONOMİK İYİLEŞME SÜRÜYOR
Düşük enflasyonda 41 yılın rekoru kırıldı


Özellikle 1980’lerde birçok filme ve toplumsal hicivlere konu olan enflasyon oranları 1970’den bu yana en düşük seviyeyi gördü. En son 1970 yılının temmuz ayında yüzde 4.3 seviyesinde olan enflasyon 2011 Ocak ayı verilerinde yüzde 4.9’a düştü. Uzun yıllar küresel ve ulusal krizlerden etkilenerek yükselen enflasyon 41 yıllık süreçte en yüksek rakama Tansu Çiller’in başbakan olduğu 1995’te yüzde 130’la ulaşmıştı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan rakamlara göre, 2011 Ocak ayında aylık bazda enflasyon Tüketici Fiyatları Endeksi'nde (TÜFE) yüzde 0.41, Üretici Fiyatları Endeksi'nde (ÜFE) ise yüzde 2.36 artış gösterdi. TÜFE'de bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 4.90, 12 aylık ortalamalara göre yüzde 8.28 artış meydana geldi. Enflasyonun 41 yıllık serüveni sırasında Türkiye Cemal Gürsel, Fahri Korutürk, Kenan Evren, Turgut Özal, Süleyman Demirel ve Ahmet Necdet Sezer olmak üzere altı cumhurbaşkanı gördü. 29 farklı hükümet ile yönetilen Türkiye'de ortalama 1.3 yılda bir hükümet değişti. Türkiye, 1'i post-modern olmak üzere 1971 ve 1980 yıllarında üç askerî darbe yaşadı. Enflasyon rakamlarını etkileyen diğer olaylar arasında 1973 petrol krizi, 24 Ocak 1980 Kararları, 1994 yılı 5 Nisan Kararları, 2001 Bankacılık krizi ve 2008'de başlayan finansal kriz de var.

BALYOZ DAVASI
162 askere tutuklama kararı


Aralarında üst düzey komutanların da olduğu Balyoz Davası’nda çıkan 162 sanığın tutuklu yargılanması kararı bir anda Türkiye’nin gündemine oturdu. “Dosyada kuvvetli suç şüphesi bulunması, sanıkların konumları itibariyle delillere etki yapma ihtimali” gerekçeleriyle verilen kararla, aralarında Eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek, emekli Korgeneral Engin Alan, Süha Tanyeri, Feyyaz Öğütçü, Mehmet Otuzbiroğlu, Şükrü Sarıışık, Kadir Sağdıç'ın da bulunduğu emekli ve muvazzaf askerlere tutuklama kararı çıktı. Balyoz Darbe Planı Davası’na gazeteci Abdurrahman Dilipak, Hamza Türkmen, Rıdvan Kaya, Abdurrahman Koçoğlu, Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği ile Hukukçular Derneği de suçlamadan zarar görme ihtimalleri nedeniyle müdahil oldu. Kararın ardından yaşananları “adaletsiz” olarak niteleyen asker eşleri, örgütlenerek davaya sahip çıkacaklarını açıkladı. Eşler 16 Şubat’ta Anıtkabir’e giderek yaşananları protesto etti. Aya damgasını vuran ikinci tutuklama dalgasıysa yaptığı yayınlarla birçok kesimin tepkisine neden olan ve “hedef göstermekle” suçlanan Oda Tv’nin basılması ve Hürriyet yazarı Soner Yalçın’ın tutuklanması oldu. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Soner Yalçın, Oda Tv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve Haber Müdürü Barış Terkoğlu, “Ergenekon örgütüne üye olmak”, “Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek” ve “Devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri elde etmek ve yayınlamak”la suçlanıyor. Yalçın’ın tutuklanması ise basını da ikiye böldü. Kimi yazarlar Yalçın’ın yazdıklarıyla insanları hedef gösterdiği için kendisinin savunulamayacağını ifade ederken, kimileri olayı “basın özgürlüğüne vurulmuş bir darbe” olarak niteledi.

TBMM kayıpları soruşturacak

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti iktidarı süresince gerçekleştirilen açılımlara bir yenisini ekledi ve kamuoyunda “Cumartesi Anneleri” adıyla tanınan 12 kayıp yakınıyla bir buluşma gerçekleştirdi. Sürpriz bir randevuyla aileleri Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’ne davet eden Erdoğan, onların sorunlarını dinledi, notlar aldı. Görüşmede Başbakan’a “özel bir yasayla kurulacak bir komisyon oluşturulması, komisyonun sosyolog, antropolog, arkeolog, akademisyen, doktor ve hukukçulardan oluşması ve Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde ‘toplu mezarların araştırılması’” talepleri iletildi. Hükümet politikası olarak faili meçhullerin önlenmesi için kararlı bir tutum sergilediklerini söyleyen Başbakan Erdoğan, kayıp yakınlarına geçmiş vakalarda da sonuç alacaklarını söyledi. Yapılan bu görüşme kısa zamanda meyvesini verdi ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde gözaltında kaybolduğu iddia edilen kişileri araştırmak için “Faili Meçhulleri İnceleme Komisyonu” adıyla bir alt komisyon kuruldu. Komisyon’un, ülkemizde 12 Eylül’den bu yana yaşanan gözaltı ve faili meçhullerde hayatını kaybettiği belirtilen 17 bin 500 kişinin dosyalarını soruşturması bekleniyor.