- Günahtan Daha Fenası

Adsense kodları


Günahtan Daha Fenası

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
reyyan
Tue 16 August 2011, 03:30 pm GMT +0200
Hâl Dili



Temmuz 2011 151.SAYI


Abdullah S. DEMİRTAŞ kaleme aldı, HÂL DİLİ bölümünde yayınlandı.

Günahtan Daha Fenası

Avvam b. Havşeb rh.a. şöyle diyor:

Şu dört şey işlenen günahtan daha kötüdür:

• Günahı terk etmemesine rağmen affedilmeyi beklemek.
• Günahı hemen cezalandırmadığı için Allah Tealâ’nın müsamaha gösterdiğini düşünmek.
• Günah işlemekte bile bile ısrar etmek.
• Yaptığı ibadeti işlediği günahın karşılığı olarak görüp bağışlandığı düşüncesine kapılmak.

İmam Şa’rânî k.s., Tenbîhü’l-Muğterrîn



Ahiret Endişesi

Halef b. Salim rh.a. anlatıyor:

Bir gün Ali b. Mugîre’ye dedim ki:

– Varacağın yer neresidir?

– Dünya hayatında aziz veya zelil olan herkesin orada eşit olduğu, sonuçta herkesin gideceği evdir, dedi.

– Bu ev neresidir, diye sordum.

– Kabirdir, dedi.

– Gece karanlığından korkar mısın, dedim.

– Kabrin karanlığını ve korkunçluğunu hatırlıyorum, bu sebeple gece karanlığı hafif geliyor.

– Kabirlerde hoşuna gitmeyen bir şey mi gördün, kabirden korkuyorsun?

– Belki... Fakat ahiret ahvalinin ürkütücülüğü, kabrin ürkütücülüğünü düşünmekten beni alıkoyuyor.

İmam Yafiî rh.a., Ravzu’r-Reyâhîn fî Hikâyeti’s-Sâlihîn


Yol Adabı

Nakşibendî yolunun büyüklerinden Ahmed Ziyaüddin k.s. hazretleri bu yolun adaplarını şöyle sıralıyor:

• Ehl-i Sünnet itikadına sahip olmak.

• Tövbesine sadık olmak.

• Haksızlık ettiği kimselerle helalleşmek.

• Kimseye zulmetmemek, zalime yardım etmemek, ona meyletmemek.

• Hısım akrabanın gönlünü almak.

• Bütün işlerde Hz. Peygamber s.a.v.’in sünnetinin gerektirdiği edebe uymak.

• Her hususta zihni açık davranmak, dikkatli olmak.

• Bâtıl ve hurafe bütün işlerden uzak durmak.

• İslam’ın yasakladığı işleri terk edip, haramlardan sakınmak.

Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevî, Camiu’l-Usûl


Son İstek

Hassan b. Sinan rh.a. hastalanmıştı. Arkadaşları kendisini ziyarete geldiler:

– İyi misin, diye sordular. Hazret:

– Cehennem ateşinden kurtulup selamete erdiğim zaman iyi olacağım, dedi.

– Bir isteğin var mı, dediler;

– Ölmeden önce namaz kılarak ve mağfiret dileyerek geçireceğim uzun bir gece dilerim, diye karşılık verdi.

Tenbîhü’l-Muğterrîn


Gizli Ordu

Nakşibendî yolunun büyüklerinden Hâce Ubeydullah Ahrar k.s. hazretlerinin Orta Asya’dan tayy-i mekân ile (bir anda uzun mesafe kat ederek) İstanbul’un fethine iştirak ettiği anlatılır. Bu olayın farklı yerlerden şahitleri vardır:
Torununun oğlu Hâce Muhammed Kâsım k.s. anlatıyor:

“Ubeydullah Ahrar hazretleri, Perşembe günü öğleden sonra aniden atının hazırlanmasını emretti. Atına binip süratle Semerkand’dan dışarı çıktı.

Mevlâna Şeyh adıyla tanınan bir talebesi onu bir müddet takip etti. Ubeydullah Ahrar hazretlerinin, atının üzerinde bir sağa, bir sola meylinden sonra kaybolduğu haberini verdi. Ubeydullah Ahrar hazretleri bir müddet sonra döndü. Talebeleri, heyecanla bu ani yolculuğun hikmetini sordular.

O da:

– Türk sultanı Mehmed Han, Allah Tealâ’ya dua ederek benden istimdad, yardım istedi. Ben de ona yardım etmeye gittim. Allah Tealâ’nın izni ile zafer müyesser oldu, buyurdular.”

Aynı kerameti Horasan’dan gelip İstanbul’u ziyaret eden Ubeydullah Ahrar hazretlerinin torunu Hâce Abdülhâdî k.s. ise şöyle anlatır:

“İstanbul’a gittiğimde Sultan II. Bayezid, dedem Ubeydullah Ahrar’ın şekil ve şemailini tarif etti, boz bir atının olup olmadığını sordu. Ben de anlattım. Bunun üzerine şöyle dedi:

– Babam Fatih Sultan Mehmed anlattı:

– Fethin en şiddetli zamanında Rabbime iltica ederek, zamanın kutbunun imdada yetişmesini istedim. Şu şu vasıfta, bir beyaz atın üzerinde karşıma geldi:

– Ey Sultan Mehmed, korkma, zafer senindir, buyurdu.

Hazret’e:

– Nasıl korkmayayım kâfir ordusu çok kalabalık, dedim. O da bana cübbesini açarak:

– İçine bak, dedi.

Hayretle cübbesinin içinden kalabalık bir ordu gördüm:

– Bu ordu sana yardıma geldi, dedi ve devam etti:

– Şimdi şu tepenin üzerinden üç defa köse, büyük davula vur ve bütün askere hücum emrini ver, buyurdu.

Sultan Mehmed Han şöyle devam ediyor:

– Vezirlerim, o esnadaki halimi düşman askerlerinin çokluğu sebebiyle söylediğimi, hayretimi ifade ettiğimi zannettiler. Çünkü onlar o zatı görmüyorlardı. Buyurduklarını yaptım. Hazret de ordusu ile hücuma iştirak etti. Allah Tealâ’nın yardımı ve izniyle feth-i mübîn gerçekleşti.”

Tarih kitaplarının beyanına göre Fatih Sultan Mehmed Han, Ubeydullah Ahrar k.s. hazretlerini diğer İslâm alimlerini davet ettiği gibi İstanbul’a davet etmiştir.

Mevlâna Abdurrahman Câmi, Nefahât’ül-Üns; Osman Nuri Topbaş, Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleri ile Osmanlı


Dört Büyük Hastalık

Süfyan-ı Sevrî k.s. hazretleri şöyle diyor:

Velilerin büyükleri hariç, şu dört manevi hastalıktan kurtulan çok azdır:

• Tamahkârlık,
• Yalan söylemek,
• Şikâyet etmek,
• Riya.

Tenbîhü’l-Muğterrîn


zerdale
Mon 10 June 2013, 09:00 am GMT +0200
Allahım korusun,günahtanda öte halini işlemekten....inşallah ölmeden nefsini hesaba çekenlerden eylesin mevlam...

sümeyra
Mon 10 June 2013, 10:26 am GMT +0200


   Ubeydullah ahrar hazretlerinin adını duyduk bu vesileyle ..Rabbim onların derece ve mertebelerini arttırsın bizi de şefaatlerine nail eylesin inşaallah..

7/C
Tue 14 January 2014, 05:43 pm GMT +0200
Ben günahtan kötü dört şey dumuştum...
• Günahı tekrarlamasına rağmen affedilmeyi denemek.
• Günahı hemen cezalandırmadığı için Allah Teâlâ’nın müsamaha gösterdiğini düşünmek.
• Günah işlemekte bile bile ısrar etmek.
• Yaptığı ibadeti işlediği günahın karşılığı olarak görüp bağışlandığı düşüncesine kapılma

yagmur_7-c
Tue 14 January 2014, 06:49 pm GMT +0200
Reyyyan hocamizin da dediği gibi insanlarin çoğu 4 şeyden durması gerekir iken maalesef duramıyor. Bunların başında hyalancílik yani yalan söylemek geliyor. İnsanların bu tür şekillerden uzak durmasını Allah emrediyor