hafız_32
Thu 14 October 2010, 01:40 pm GMT +0200
Günah Nedir?
Resulullah'a (as), "günah nedir?" diye soruldu. O (as), "eğer kalbini bir şeyler tırmalıyor ve kazıyorsa onları terket" buyurdu. [33]
Birr (İyilik, Hayır, Sevap) Ve Günah
Resulullah'a (as), "birrve isnı (günah) nedir?" diye sorulduğunda şöyle cevapladı: "Btrr, kalbin ve nefsin kendisiyle bir doyumsamaya, kanıksamaya (İtminana) ve rahatlığa ulaştığı şeydir, hm (günah) ise kalbi tırmalayan, kötü yönde onu etkileyen ve gönülde tereddüt, kararsızlık uyandıran şeydir"[34]
Kendinizi Koruyun (Kendinizden Sorumlusunuz)
Resulullah'a (as) şöyle soruldu: "Allah Azze'nin 'ey inananlar, siz kendinize hakin (kendinizden sorumlusunuz)' ayetinin anlamı nedir?" Resulul-lah (as) şöyle buyurdu: "İnananlar, Allah Azze'nin 'iyiliği emir, kötülüğü yasaklama' kuralına uyarak buyrukları yerine getirip haram ve yasaklardan kaçınan kimselerdir. Hatta önem verilip boyun eğilen bir cimrilik, adım a-dım uyulan boş arzular, etkileyici bir dünya ve her görüş sahibinin kendi görüşleri karşısında gösterdiği şaşkınlığı gördüğün zaman özellikle kendi nefsine dikkat et ve kendi sorumluluğunu bil, diğer insanların işlerini ve hallerini kendilerine bırak".[35]
İlaç Kaderden Bîr Bölümdür
Resulullah'a (as), "ilaçla tedavi ve büyü hakkında ne diyorsun, bunlar kaderden herhangi bir şeyi değiştirebilirler mi?" diye sorulduğunda, Resulul-lah (as): "Bu da kaderden bir bölümdür (kaderdendir)" dedi. [36]
Allah Azze'ye Ortak Koşanların Çocukları
Resulullah'a .(as), Allah Azze'ye ortak koşanların çocuklarından küçük yaşta ölenleri hakkında sorulduğunda, Resulullah (as), "Allah onların ne yapmakta ve ne durumda olduklarını en iyi bilendir"diye buyurdu.
Bu açıklama bazı kişilerin bu konudaki zanlarını dektekler mahiyette olmadığı gibi, Allah Teala'nın, kendi ilmi nedeniyle onların yaptıklarının karşılığı olarak çocuklarına bir ceza verdiğinin açıklaması da değildir. Eğer ölmüş olan bu çocuklar yaşamış olsalardı kesin bir cevap verilebilirdi. Ama Allah
Azze onların yapmış olduklarını bilir, bu bilgisi doğrultusunda da yaptıklarının karşılığını kıyamet gününde verecektir. Bu işlem yalnızca İlme (bilmeye) dayanmaz. Hadis alimleri, küçük yaşta Ölen müşrik çocuklarının ahirette imtihan edilecekleri ve Allah Azze'nin buyruk ve yasaklarını gereği gibi ifa e-denlerin cennete, Allah Azze'ye isyan edenlerin de cehenneme'girecekleri konusunda hemfikirdirler. [37]
Ehlu'd Dâr Olan Müşrikler
İslam ülkesinde oturan (kendilerine ehlu'd Dâr denen) müşrikler İslam ülkesinde evleniyor, hanımları ve çocukları oluyor; bunların hükmü nedir-diye sorulunca, Resul (as), "çocukları ve hanımları onlardan birer parçadır" buyurdu. Bu hadis sahihtir. Çocukların ve hanımların onlara ait oluşu, uyruk meselesi İle ilgili dünya işlerine ait kararlardandır ve ahiretteki durum ile bir bağlantısı yoktur. Ahirette bir cezaya uğramak ise bir kanıta dayanmaktadır. Nitekim Allah Azze kesin bir kanıt göstermeden! ve ortaya koymadan hiç kimseye azab etmez. [38]
Resuiullah'ın (As), İkinci İnişinde Cebrail'i Görmüş Olması
Resul'e (as), "Allah Azze'nin 'hiç kuşkusuz O'nu (Cebrail'i) bir başka i-nişinde de gördü' ayeti hakkında ne diyorsunuz?" diye soruldu. Resul (as): "Bu inen Cebrail (a) idi. O'nu, iki kez hariç yaratıldığı şekliyle hiç görmedim" buyurdu.
Bu hadisi İmam Müslim kitabına almıştır. [39]
"Sen Öleceksin, Onlar Da.."
Resulullah'a (as), Allah Azze'nin "sen öleceksin onlar da. Sonra kıyamet gününde Allah Azze'nin huzurunda birbirlerinizden davalaşa-caksımz" ayeti indirildiğinde Resul'e (as), "günahların özelliklerine (karşılıklarının ödenmesine) rağmen şu dünyada aramızda olanlar kıyamette de yinelenecek mi?" diye sorulduğunda: Resul (as), "evet, her haklının hakkı kendisine ödeninceye kadar burada olanlar ahirette de aranızda olacaktır" buyurdu.
Bunun üzerine Zübeyr, "Allah'a yemin ederim ki, bu iş gerçekten çok çetin " dedi. [40]
Toprak Parçası Mı, Kadın Mı?
Resulullah'a (as), "Sehe sözcüğü bir kadının adı mı yoksa bir yer adı mı?" diye sorulunca şöyle cevapladı: "Sebe ne bir kadındır, ne de bir yer adı; Araplardan on kişiye sahip olan bir kimsedir. Bu on adamdan altı ianesi sağ tarafa, yani Yemen taraflarına, diğer dördü ise Şam taraflarına gitmiştir.
Şam taraflarına gidenler Felham, Cüzzanı, Gassan ve Amile kabilelerini oluşturdular. Sağ tarafa (Yemen'e) gidenler ise Ezd, Eş'arî, Hımyer, Kinde, Müzbac ve Enmar kabilelerini oluşturdular."
Bunun üzerine birisi şöyle dedi: "Ey Allah'ın Peygamberi 'Enmâr' nedir?" Resulullah (as): "Kendilerinden 'Has'am' ve 'Buceyle' kabilelerinin o-luştuğu kesimdir" diye buyurdu. [41]
Onlar İçin Dünyada Ve Ahirette Müjdeler Vardır
Resulullah'a (as), Allah Azze'nin "dünya ve ahirette onlar için müjdeler vardır" ayetinin anlamı sorulunca şöyle buyurdu: "Buradaki müjde Allah Azze'ye inanan kimselerin gördükleri ya da kendilerine gösterilen sadık rüyalardır"[42]
Kölelerin Erdemlesi
Resulullah'a (as) kölelerin en üstünü (erdemlisi), daha doğrusu hürriyet bahşedilmeye en layık olan köle hakkında sorulunca şöyle buyurdu: "Bizzat ailesinin yanında azad olunmaya en layık ve değeri en yüksek olandır." [43]
Hicret Sanadır
İmam Ahmed "Sünen" adlı eserinde şöyle aktarıyor: Bir Bedevî Resulul-iah'a (as) şöyle dedi: "Ey Allah'ın Peygamberi nerede olursan ol sana yapılan hicreti bana anlat; bu hicret yalnızca bir topluma (ulusa) mı özgüdür, yoksa bilinen bir yere mi yapılır, sen öldüğünde ise durum ne olacak?"
Bedevî sorusunu üç kez yineledi ve sonra oturdu. Resul (as) az bir süre sustuktan sonra şöyle dedi: "Bu soruyu soran kişi nerede?" Bedevî: "İşte buradayım" dedi. Resulullah (as): "Hicret; kötülüğün her türünden (fuhşiyat-tan) kaçınman, onlardan uzak katmandır; ister gizli olanı olsun, ister aşikâr olanı. Namazı kılman ve zekâtı vermendir. Bunları yaparsan ister bir yerde yerleşik olarak, ister seferde olduğun halde öl, sen (Allah ve Resulüne) hicret eden muhacirlerdensin" buyurdu.
Bir başkası: "Ey Allah'ın Peygamberi, bana cennet- ehlinin giyeceklerinden haber ver; orada giyecekler yaratılacak mı yoksa dokuma suretiyle mi hazırlanacak?" diye sorunca oradakiler gülüştüler. Bunun üzerine Resulullah (as): "Bilmeyen bir kimsenin bilen birisine sorduğu soruya mı gülüyorsunuz?",diye buyurdu. Resulullah (as) bir saat kadar sustuktan sonra, "cennet-tekilerin giyeceklerini soran kişi nerede?" diye sordu. Adam, "buradayım ya Resulullah'' dedi. Resulullah (as), "hayır (cennettekilerin giysileri ne yaratılır ne de orada dokuma suretiyle hazırlanır) aksine cennetteki ürünler onlar nedeniyle üç kez yarılırlar" buyurdu. [44]
Ey Harun'un Kardeşi
Resulullah'tan (as), Allah Azze'nin "ya Harun'un (kız) kardeşi" ayetini ve İsa ve Musa (a) arasındaki durumları açıklaması istenince, Resulullah (as), "onlar (Yahudiler ve Hrisiiyanlar) kendilerine gönderilen nebileri ve daha önceleri de iyi insanları böyle adlandırıyorlardı"buyurdu. [45]
Kıyametin İlk Şartı Nedir?
Resulullah'a (as), "kıyametin (kopmasının) ilk koşulu nedir?" diye sorulduğunda şöyle buyurdu: "Bir ateş (nâr) doğudan batıya insanları toparlar" .
İşte Abdullah İbn-i Selam'ın üç probleminden birisi bu idi. İkincisi, cennettekilerin ilk yiyecekleri nedir? Üçüncüsü İse, çocuğun anne ve babasına benzemesinin nedeni idi. Bu nedenleri ortaya atanlar bir takım yalancılardır, Bunlar bu üç roblemi bağımsız bir kitap haline getirdiler ve adına "Abdullah b. Selam'ın Risaleleri" dediler.
Bu üç problem de Buhari'nin Sahihi'nde ye ralmaktad ir. [46]
İslam'ın, İmanın Ve İhsanın Temelleri
Resulullah'a (as) İslam sorulduğunda, "Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammet'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna tanıklık etmek, namazı kılmak, zekâtı vermek, oruç tutmak ve Kâbeyi tavaf etmektir" diye cevaplads
İman nedir denildiğinde, "Allah'a, meleklerine, kitaplarına, elçilerine ve ölümden sonra dirilmeye inanmandır" buyurdu.
İhsan nedir? denildiğinde, "Allah'ı görüyormuşçasına kulluk etmendir. Sen ö'nu görmeseri de O seni görür" dedi. Devamla, "temiz kadınlar temiz erkekler içindir. Siz onları tatlı bulduğunuz gibi onlar da sizi tatlı bulurlar ve sizden de tat alırlar. Çocuklarınızı doğurup soyunuzu sürdürmeleri de cabası" buyurdu.
Hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir. [47]
Vahiy Nebî'ye (As) Nasıl Geliyordu?
Resuluİlah'a (as) vahyin geliş şeklinin nasıl olduğu konusu sorulduğunda şöyle dedi: "Vahiy bazen çan tıngırtısı biçiminde gelir; bu şekil bana en ağır, en çetin vahiy geliş tarzıdır. Beni âdeta sağırlaştınr, ama hana söyleneni anlarım. Bazen de bir melek erkek biçiminde gelir." Bu hadis muttefekun aleyhtir. [48]
Çocuğun Anne Ve Babasına Benzemesi
Resulullah'a (a), çocukların kiminin anneye, kiminin de babaya benzemesinin nedenleri sorulduğunda şöyle söyledi: "Eğer erkeğin suyu (genleri) kadının suyunu geçerse çocuk erkeğe benzer; eğer kadının suyu erkeğin suyunu geçerse çocuk kadına benzer."Bu hadis muttefekun aleyhtir.
imam Müslim'in "Sahih"inde geçen hadiste ise şöyle buyuru İm akta d ir: "Eğer erkeğin suyu kadının suyunu geçerse çocuk Allah'ın izniyle erkeğe benzer, (veya doğan çocuk erkek olur), yok eğer kadının suyu erkeğin suyuna galip gelirse doğacak çocuk Allah 'in izniyle kadına benzer (veya kız çocuğu olur)". "Hadiste üstad olanlarımız Özellikle bu hadisin İlk sözcüğünün üstünde duruyorlar. Çocuğun erkeğe benzemesi, erkek olması veya kadına (anneye) benzemesi, kız çocuğu olması aslında doğal bir nedene bağlı değildir. Çocuğun erkek ya da kız olması yalnızca Allah Azze'nin dilediği cinsiyette ya da biçimde yaratmasına bağlıdır. Bu nedenle de bu husus rızıkla, e-celle, cennetlik ya da cehennemlik olmakla birlikte değerlendirilmiştir.
Hadisçilerİn bu değerlendirmesine karşılık şöyle denilmiştir: Eğer bu a-çıklama cümlenin ilk sözcüklerini ifade etmekteyse, bu demektir ki, hadisin ilk sözcükleriyle bunlar arasında herhangi bir çelişki sözkonusu değildir. Yani erkeğin veya kadının sularının (genlerinin) birbirlerine üstünlük sağlamaları çocuğun cinsiyetinin belirlenme nedeni olması hususu hadislerle bir zıtlık arzetmemektedir. İşlerin içyüzünü en iyi bilen Allah Azze'dir. [49]
Kıyamet Gününde "La İlahe İllallah" Sözcüğüne Karşı Ne Yapacaksın?
Cundep b. Abdullah'tan şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) müşriklerden bir topluma Müslümanlardan bir elçi grubu gönderdi. Onlar bir a-raya geldiler. Müşriklerden biri Müslümanlardan birisine doğru gitti ve onu öldürdü. Bunun üzerine Müslümanlardan birisi de o mürik kimseye yöneldi ve onu yakalayıverdİ. Bize göre bu kişi Usame b. Zeyd'ti. kılıcını kaldırdığında o müşrik kişi Ha ilahe illallah"dedi, ama buna rağmen o adamı öldürdü. Daha sonra bu haber Resulullah'a (as) ulaştı. Resulullah (as) olayı sordu ve haberi araştırdı. Müslüman kişinin, "la ilahe ilallah" diyen, ama az önce bir Müslümanı öldürmüş bulunan o müşrik kişiyi öldürmesi olayı kendisine anlatıldı. Resulullah (as) o Müslümanı çağırttı ve O'na olayın nasıl cereyan ettiğini sordu. O da, "ey Allah'ın elçisi, o adanı Müslümanlara aniden saldırdı ve zayiat verdi. Filan kimseyi ve şunu şunu öldürdü. Adına "Nefer" denilen bir kimseydi. Ben de O'na aniden saldırdım. Kılıcı görüp öleceğini anlayınca 'la ilahe illallah' dedi" şeklinde olayı anlattı. Resuluüah (as), "O'nu öldürdün mü?" diye sordu. O, "evet" dedi. Resulullah (as), "kıyamet günü geldiğinde 'La ilahe illallah' sözcüğüne karşı nasıl davranacaksın? (Onun karşısında ne yapabileceksin?)" dedi. Bu sözünün üzerine herhangi bir şey eklemedi..
Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [50]
Cehennemde Yetmiş Sonbahar
E bu Hureyre'den şöyle rivayet olunmuştur: Biz Resulullah İle beraber i-dik, ansızın bir düşme sesi duyuldu. Resulullah (as), "bunun ne olduğunu biliyor musunuz?" dedi. Biz, "Allah Azze ve Resulü en iyisini bilendir" dedik. Dedi ki, "hu, yetmiş sonbahar Önce nâra (cehenneme, ateşe) atılmış olan bir taştı. Şu anda ateşin dibine kadar düştü. îşte siz onun bu düşüşünün sesini işittiniz."
Bu hadisi imam Müslim rivayet etmiştir. [51]
Resulullah'ın (As) Bildiklerini Biz Bilseydik Acaba Ne Yapardık?
Ebu Zerr'den şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) buyurdu ki, "ben sizin göremediklerinizi görüyorum; gök, yükünü çekemez olmuş, neredeyse çökecek, hem de çökmek onun hakkı olmuştur artık. Melekler Allah Azze'ye secde etmek üzere başlarını göğün her tarafına koymuşlar, öyle ki, gökte birkaç parmaklık dahi yer kalmamıştır, Allah Azze'ye yemin ederim ki, benim bildiklerimin birazcığını bile bilseydiniz o kadar çok ağlardınız ki, yataklarınızda hanımlarınızdan bile tat alamaz hale gelir, dağlara tırmanır ve Allah Azze'ye sığınırdınız".
Bu hadisi îmam Tirmizî rivayet etmiş ve hasen olduğunu söylemiştir[52]
Kıyamet Gününde Nelerden Sorgulanacağız?
Ebu Berze Nasla b. Ubeyd el-Eslemî'den şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) buyurdu ki, "kıyamet gününde ömrünü ne ile tükettiği, ilmiyle, öğrendikleriyle amel edip etmediği, malını nereden ve nasıl kazanıp nasıl ve ne uğrunda harcadığı ve vücudunu nerelerde ve nasıl eskittiği sorulmadan hiçbir kulun ayakları kımıldamaz. (Yani kul cezalandırılmaz)"
Bu hadisi İmam Tirmizî rivayet etmiştir. [53]
Cennetin Bahçeleri Mescidlerdir
Resul'e (as) Cennetin bahçeleri konusu sorulduğunda şöyle cevap verdi: "(Cennetin bahçeleri) mescidlerdir". Mescidlerdeki namaz (dua, ibadet, rüku) sorulduğunda İse, "suhhanallah, elhamdülillah, la ilahe illallah ve Alla-bu ekberdir" buyurdu.
Hadisi îmam Tirmizî rivayet etmiştir. [54]
Akrebin İlacı
Resulullah (as), kendisine gelip "beni akrep soktu" diyen bir kimseye şöyle söylemesi yolunda fetva verdi (çözüm önerdi): "Onu yaşatan, akşama da ulaştırsın. Allah Azze'nin yarattıklarının şerrinden (kötülüklerinden) Allah Azze'nin mükemmel isimlerine sığınırım"
Bu hadisi îmam Müslim rivayet etmiştir. [55]
Allah Azze'ye Sığınarak
Bir adam Resulüllah'a (as) gelerek, Allah'a sığınabileceği sözcükler öğretmesini İstedi. Resul (as) O'na, şöyle söylemesini salık verdi: "Ey Allahtmf Kulağımın, gözümün, dilimin, kalbimin ve diğer azalarımın şerrinden sana. sığınırım"
Nesâî bu hadisi kitabına almıştır. [56]
Günahları Ancak Allah Azze Affeder
Ebubekir, Resulullah'tan (as), kendisine namazda okuyacağı bir dua Öğretmesini istedi. Resulullah (as) O'na şöyle dedi: "Deki, eyAllahım!Ben çokça haksızlık yaparak nefsime zulmettim, günahları ise senden başka hiç kimse affedemez; beni katından bir mağfiretle bağışla ve bana rahmet et. Zira sen bağışlayıcı ve rahmet edicisin." Bu hadis muttefekun aleyhtir.
Resuluüah'ın (as), "Allah'tan başka ilah yoktur, o tektir, ortağı yoktur. Allah en büyüktür, tüm şükürler O'na özgüdür, alemlerin rabbı olan Allah'a eksik ve yaraşmaz nitelikler vermeyiz. Yüce ve yargı sahibi Allah'tan başka güç ve kudret sahibi yoktur" demeyi öğrettiği bedevi, Resulullah'a (as) şöyle dedi: "Bunlar Rabbım içindir, peki benim için ne yar?" Resulullah (as),' "öyleyse şunları söyle" dedi; "Allahım! Beni bağışla, bana rahmet et, beni doğru yola ilet, beni nzıklandır ve bana sıhhat ve selamet ver" ve ekledi, "hiç kuşkusuz bu saydıklarının tümü sana dünya ve ahirette bir arada verilir".
Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [57]
Ey Allah'ın Elçisi, Bana Yarar Sağlayacak Şeyleri Öğret!
Bir adam Resulullah'tan (as) fetva istedi ve şöyle dedi: "Ben Kur'an-ı Kerim'den hiçbir şey öğrenemiyorum (anlayamıyorum), bana yarar sağlayacak bir şeyler öğret". Resulullah (as): "De ki, subhanallah, velhamdu lillah ve la ilahe illallah, vallahü ekber ve la havle ve'la kuvvete illa billab (yani, Allah'a eksik ve yaraşmaz nitelikler vermeyiz, O'nu tenzih ederiz, şükür Allah'a özgüdür, Allah'tan başka ilah yoktur, Allah en büyüktür ve Allah'tan başka güç ve kudret yoktur)" dedi. Adam, "ey Allah'ın'elçisi bunlar Allah Azze içindir. Peki benim için ne var?" diye sorunca Resulullah (as) şöyle buyurdu: "De ki, ey Allahtm! Bana rahmet et, hana sıhhat ve selamet ver, beni doğru yola hidayet et ve bana rtzık ver." Adam şöyle dedi: "Bunlar Allah Az-ze'nin elindedir ve onları sıkıca tutmuştur." Resulullah (as), "ama Allah Azze elini hayırla doldurmuştur" buyurdu.
Bu hadîsi Ebu Davud rivayet etmiştir.
Ebu Hureyre hurma ağacı fidanları dikerken Resulullah (as) O'na uğradı ve şöyle dedi: "Şu ektiğin fidanlardan daha hayırlısını göstereyim mi? Subhanallah velhamdülillah ve lailahe illa la h, vallahu ekber.. İşte bu (duanın) her bir parçası (sözcüğü ve harfi) için sana cennette bir ağaç dikilir."
Bu hadisi lbn-i Mâce rivayet etmiştir.
Resulullah'a (as) şöyle soruldu: "Hergün bin iyiliğin sevabını (hin hasenatı) nasıl kazanabiliriz?" O (as) şöyle cevapladı: "Yüz teşbih çekerseniz (yani subhanellah derseniz) sizin için bin basene (iyilik sevap) yazılır ya da bin hatanız siliniz." [58]
"Keler"İn (Zehirli Kertenkele) Öldürülmesi
Resulullah'a (as) kelerin öldürülmesi hususu sorulunca, öldürülmesini emretti;
Hadisi İbn-İ Mace rivayet etmiştir. [59]
Namazı Vaktinde Kılınız
Resulullah'a (as), namazı vaktin sonuna erteleyen yöneticilere karşı nasıl bir tepki gösterilmesi gerektiği sorulduğunda şöyle cevapladı: "Namazınızı vaktinde kılın, sonra da onlarla birlikte (bir kez daha) kılın, bu sizin için nafile bir namaz olur."
Bu hadis sahihtir. [60]
Keşke Çocukları Olmaksızın Ölseydi
Resululullah (as), ölen bir sahabesinden bahsederken, "keşke çocuksuz olarak ölseydi" dedi. Bunun nedeni sorulunca şöyle buyurdu: "Eğer bir kimse çocuksuz olarak Ölürse cennette onun ölümüne ağlayacak çocuklarından kimsesi olmaz".
Bu hadisi Ebu Hasan İbn-i Hibban "Sahih" adlı eserinde rivayet etmiştir. [61]
Ehil Eşeklerin Eti
Resulullah'a (as), ehil eşeklerin etinin durumu sorulduğunda, "benim Allah Azze'nin elçisi olduğuma tanıklık eden (şehadet getiren) ve buna inanan kişiye ehil merkeplerin etleri helal değildir" buyurdu. [62]
"Namaz Kılarsam Beni Dövüyor, Oruç Tutarsam Orucumu Bozduruyor"
Safvan b. Muattal es-Sülemî'nin hanımı, Resulullah'a (as) gelerek şöyle dedi: "O (yani kocam) namaz kılacak olsam beni dövüyor, oruç tutsam bozduruyor ve güneş doğuncaya kadar sabah namazını kılmıyor" Resulullah (as) kadının anlattıklarını kocasına sordu. Safvan şöyle dedi: "(Hanımını) namaz kıldığında, kendisini dövdüğümü söylüyor. (Doğru çünkü) O, namaz kıldığında okumasını yasak ettiğim halde iki sureyi okuyor. (Oysa) Resulullah (as), 'bir tek sure dahi olsaydı insanlara yeterdi' buyurmuştur". Safvan konuşmasına devam ederek, "oruç tuttuğunda ona orucunu bozdurmam i-se, ne zaman boş kalsa oruç tutması, benimse genç bir insan olmam pe sab-redememem yüzünden" dedi. Resulullah (as), "bu durumda, kadın ancak kocasının izniyle (nafile) oruç tutar" buyurdu. Safvan, "benim güneş doğduğunda namaz kılmama gelince; biz ev balkı olarak ancak güneş doğdu-ğunda kalkabiliyoruz, (daha önce uyanamıyoruz)" dedi. Resulullah (as), "öyleyse uyandığında kıl"buyurdu.
Bu hadisi İbn-i Mâce rivayet etmiştir.
Ben diyorum ki, Ümmüİ Mü'minîn (inananların annesi) Hz. Aişe'ye (yukarıdaki rivayette adı geçen Safvan'la zina ettiği yolunda-çev,) iftira edilmesi olayını nakleden (ve buna cevap olarak Safvan'ın cinsel iktidarı bulunmayan birisi olduğuna dikkat çeken-çev.) rivayetle burada anlatılan hadisin sözleri çelişki arzetmez. [63]
Geçiminden Sorumlu Olduğun Kişilerden Başla
Resulullah'a (as) şöyle soruldu: "Hangi sadaka daha iyi ve üstündür?" Resul (as), "bağışlar-, (yani) sizden birinizin para, yahut (kullanmak veya bağış olarak) binek hayvanı yahut koyun veya inek sütü (gibi herhangi bir şeyi) insanlara karşılıksız vermesidir" buyurdu.
Bu hadisi İmam Ahmed nakletmiştir
Resul'e (as) yine bu konuda aynı soru sorulduğunda, (O) şöyle buyurdu: "Çok fakir olduğu için çokça çaltşĞnın, çaba harcayanın verdiği sadaka en üstün sadakadır. Şimdi sen, geçimi senin üzerinde olanlardan başla."
Bu hadisi Ebu Davud kitabında nakletmiştir.
Yine bu konuda Resulullah'a (as) aynı tarzda bir başka soru sorulduğunda, "eğer İasadduk edersen (sadaka verirsen) doğrusun, ama cimriysen fakirlikten korkuyor, zenginliği arıyorsun demektir" buyurdu.
Bir başka soruyu ise, "sadakanın en değerlisi su vermektir, sulamaktır" diye^cevapladı.
Suraka b. Malik, Resulullah'a (as), "adet halindeki deveye su vermekte herhangi bir sevap var mıdır?" diye sorunca, Resulullah (as), "evet, her ciğer sahibine (her canlıya) yapılan iyiliklerde sevap vardır" buyurdu.
Bu hadisi İmam Ahmed kitabında nakletmiştir.
Yine bu cümleden olarak, iki hanımın, eşlerine yapacakları (veya yaptıkları) sadakaların sevabı olup olmadığını sorduklarında Resulullah (as), "e-vet kocalarınıza yaptığınız iyiliklere hem (nikâh dolayısıyla) yakınlık, hem de (normal olarak) sadaka sevabı vardır" buyurdu.
Bu hadis müttefekun aleyhtir. [64]
Sadakayı Nasıl Veririm, Nasıl Vermem?
Bir adam Resulullah'a (as) gelerek, "ben varlıklı, çok zengin bir kimse-yim. Ailem, arkabalarım, çocuklarım ve aşiretim kalabalıktır. Şimdi ben nasıl sadaka verebilirim ve nasıl dermem?" diye sordu. Resulullah (as), "malından zekât hakkını ayırırsın. Zekât temizleyicidir, seni temize çıkarır, sen de bu sayede hem (doğumdan olan) yakın akrabalarınla hem de uzak arkaba-lartnla yakınlık kurar, iletişim içerisinde olursun. Buna ek olarak dilenenlerin, komşuların ve miskinlerin haklarının ne olduğunu anlarsın" diye buyurdu. Adam şöyle dedi: "Ey Allah'ın elçisi zekât olarak verilecek bu ise bana göre azdır". Resulullah (as), "akrabanın, miskinlerin, yolcunun haklarını ver, ama saçıp savurarak israf etme" diye buyurunca, adam, "bu bana yeter" dedi ve devam etti, "ey Allah'ın elçisi! Senin gönderdiğin elçine (zekât memuruna) zekâtı verirsem, malın ayıbından ve yükünden kurtulup Allah ve Resulüne yaklaşır mıyım?" diye sordu. Resulullah (as), "evet, gönderdiğim elçime (zekât memuruna) eğer zekâtını verirsen bunun sorumluluğundan kurtulmuş olursun, bunun de sevabını alırsın. Malın günahı onu saçıp savuran israf edenlerin boynundadır" buyurdu.
Bu hadisi İmam Ahmed kitabına almıştır.
Hz. Ömer Hayber'den kendisine verilen arazilerin durumunu Allah Re-sulü'ne (as) sordu ve bu arazileri Allah Azzeye yakınlaşmak amacıyla kullanmak istediğini açıklayarak bu hususta fetva istedi. Resulullah (as), "eğer istiyorsan, vakfetmekle beraber sadaka olarak da verebilirsin" buyurdu. O da öyle yaptı. Abdullah b. Zeyd, etrafına duvar çevirerek mülk edindiği ölü arazisini sadaka olarak dağıttı. Bunun üzerine anne ve babası Resulullah'a (as) gelerek şöyle dediler: "Ey Allah'ın Elçisi! Bizim, Abdullah'ın sadaka olarak verdiği bu araziden başka hiçbir malımız yok; o bizim el emeğimiz göz nu-rumuzdur". Resulullah (as) Abdullah'ı yanına çağırarak ona şöyle dedi: "Hiç kuşkusuz Allah Azze bu araziyi sana, sadaka olarak dağıtmandan önce sadaka olarak vermiştir. O halde sen de bu araziyi babana ve annene tekrar fer."Bu arazi onlardan sonra da miras olarak sonraki kuşaklara kalmıştır.
Bu hadisi İmam Nesâî kitabına almıştır. [65]
Kabir Fitnesi (Azabı) Gerçektir
Bu husustaki Nebevî hadisler pek çoktur. Bu konuyla ilgili hadisler arasında uydurma olanlar da vardır. Buna karşılık sahih olan hadisler tevatür[66] aşamasına kadar ulaşmıştır. Bunlardan biri de Enes'in hadisidir. Bu hadiste şöyle denilmektedir: Resulullah (as) buyurdu ki, "kul ölüp kabrine konulduğunda arkadaşları (onu gömdükten sonra) çekilip giderler, bu sırada ölü onların ayak seslerini duyar. Kendisine iki melek gelir ve yanına oturur. Şöyle derler: 'Şu Muhammed denen adam hakkında ne diyordun?' Eğer ölü Allah'a inanan bir kimse ise şöyle söyler: 'Şehadet (tanıklık) ederim ki, O, Allah'ın kulu ve elçisidir.' Ona: 'Bak işte ateşteki (cehennemdeki)yerin orası i-di, ama Allah Azze bu (kötü) yeri giderip cennetten sana bir yer verdi' derler, o da her ikisine birden bakar, durur". Katade, bu inanan ölü için, "kabri genişler (rahatlık olur)" dedi ve yine Enes'in hadisine döndü; şöyle dedi: "Eger ölen kişi inanan bir kimse değil de kâfir ve münafık ise, ona, 'şu Mıı-hammed denen adam hakkında sen ne diyordun?' diye sorulduğunda, 'bilmiyorum, (dünyada iken) insanlar onun hakkında her ne söytüyorlarsa ben de aynını söylüyordum' der. Ona derler ki, 'sen (dünyada iken) ne onu tanıdın ne de ona tabi oldun' ve hemen demir bir çekiçle ona vururlar. Ona ' bir tek darbe vururlar, öyle bir çığlık atar ki insanlar ve cinler (sekaleyn) haricinde ona yaklaşan ve yakın olan herşey bu haykırışı duyar". Abdullah b. Ömer'in hadisinde ise şöyle geçmektedir: Resulullah (as) buyurdu ki, "insanlardan herhangi birisi öldüğünde, eğer cenneti hak etmiş birisi ise sabah akşam ona hak ettiği yer gösterilir. Eğer cehennemi hak etmiş cehennemliklerden ise, ona, 'işle şurası Allah Azze'nin kıyamet gününde seni dirilteceği zamana kadar hak ettiğin yerindir' denir".
İçlerinde gömülü olan kişilerin azap gördüğü iki kabir hadisi ve Ebu Ey-yub'un hadisinde şöyle geçmektedir: Nebî (as) ile birlikte çıkmıştık. Güneş battığında bir ses duyuldu. Resulullah (as), "Yahudiler kabirlerinde azab çekiyorlar, (bu o azabın sesidir)" dedi. Burada anlatılan kabirlerdeki azabın sesini duyma hususu yalnızca Resulullah'a (as) özgü bir şeydir, yoksa diğer insanların böyle bir özelliği yoktur
Esma'nın hadisinde ise şunlar aktarılmaktadır: Resulullah (as) konuşmak üzere kalktı ve insanın işkence ve eziyet gördüğü kabir azabı hakkında açıklamalarda bulundu. Bunun üzerine Müslümanlar feryad ettiler. Aişe (a) şöyle dedi: "Resulullah'in (as) namaz kılıp da (sonrasında) kabir azabından Allah Azze'ye sığınmadığı hiçbir zaman görülmemiştir. Güneş tutulması olayında Resulullah (as), Müslümanlara kabir azabından Allah Azze'ye sığınmalarını emretmişti".
Sahih hadis kitaplarında yeralan bu tip hadislerden pek çoğunu çeşitli yerlerde ve belirli metodlarla sunduk; şöyle; "Ey Allah'ım! Biz, kabir azabından ve sıkıntılarından, hayalın ve ölümün fitnelerinden (şeytanın gerek yaşarken, gerekse ölüm anında insanın aklını fikrini çalmaya çalışmasından), deccal mesihin fitnesinden sana sığınıyoruz." [67]
Naciye Fırkası (Kurtulan Toplum)
Resulullah'a (as) şöyle buyurdu: "Yahudiler yetmiştir veya yetmişiki fraksiyona (fırkaya, kısma, lakıma veya gruba) ayrıldılar. Hristiyanlar da yetmişbirya da yetmişiki fraksiyona ayrıldılar. Benim ümmetin ise yetmişüç fraksiyona ayrılacaktır. Bunlardan bir tanesi dışında diğerleri cehennemdedir, kurtulan fraksiyonun dışındakilerle ne benim, ne de ashabımın herhangi bir ilişkisi ve bağı yoktur."
Bu hadisi Ebu Davud ve lbn-i Hayyan "Sahih" adlı eserinde nakletmektedir. [68]
Cihadın En Üstünü
Resulullah'a (as) en üstün cihadın ne olduğu sorulduğunda şöyle dedi:
"(En üstün cihad) soylu atı (Allah Azze uğrunda mücadele verirken) ölen ve kanını bu uğurda akıtanın (yaptığı) cihadıdır." [69]
Resulullah Bile Bilemiyor
Buharfnin ve Müslim'in "Sahihlerinde bulunan bir hadiste şöyle geçmektedir: Resulullah (as) buyurdu ki, "Allah'a yemin ederim ben Allah'ın peygamberiyim; bununla beraber (ahirette) bana bile ne olacağım bilemiyorum. "
Resulullah Allah Azze'nin peygamberi olduğu halde kendisine ahirette ne olacağını bilemiyorken, acaba, "Allah, onların kendisine ortak koştukları şeyden uzaktır, yücedir" diyen Allah Azze'nin gaybı (bilinmezi) konusunda konuşmaya cesaret gösterip küstahlık eden, terbiye ve güzel ahlakı bozan haddi aşmış bozguncu sûfîliğin bazı sapıklarının, bildiklerini iddia ve tevehhüm ettikleri gibi biz de (ahirette) bize ne olacağını bilebileceğimizi söyleyebilir miyiz? [70]
Resulullah'ın Nübüvveti [71]
Resulullah'a (as) şöyle soruldu: "Sana ne zaman nübüvvet (gerekli görülerek) verildi?" Bir başka ifadede ise: "Ne zaman nebi oldun?" Resulullah (as): "Adem (as) henüz ruhla ceset arasında iken". Bu anlatım, sahih olan şekildir. Halk (avam) ise burada "su ve çamur arasında i^en" ifadesinin doğru olduğu görüşündedir.
Hocamız (İbn Teymiyye) şöyle buyurdu: "Halkın bu açıklaması geçersizdir. Zira suyla çamur arasında herhangi bir aşama (merhale) yoktur. Doğru söz, daha önce denildiği gibidir." [72]
"Kevser'in Anlamı
Resulullah (as), "Kevser nedir?" diye sorulduğunda şöyle buyurdu: "Kevser bana Rabbım'ın cennette vereceği bir şeydir; sütten daha beyaz ve baldan daha tatlıdır. İçinde kuşlar vardır ki, boyunları kesim hayvanlarının boyunlarına benzer." Şöyle denildi: "Ey Allah 'in Resulü, öyleyse onlar hoş görünümlü ve tatlıdırlar." Resulullah (as), "onların en hoş ve en tatlılarından yerim" buyurdu. [73]
Kadının (Ahirette) İki Veya Üç Erkekle Evlenmesi
Resulullah'a (as), kıyamet gününde kadınların iki ya da üç erkekten hangisiyle evleneceği hususu sorulduğunda, "bunlardan ahlâk bakımından en temiz olanını seçer" buyurdu. [74]
Hangi Günah Büyüktür?
ResuJullah'a (as) hangi günahın en büyük günah olduğu sorulduğunda şöyle cevap verdi: "Senin yaratıcın olduğu halde Allah Azze'ye eş koşnıan-dır", buyurdu. "Sonra hangi günah büyüktür?" diye soruldu; şöyle cevapladı: "Senin rızkına ortak olacak diye çocuğunu öldürmendir". "Sonra hangisi?" denildiğinde, Resulullah (as), "komşunun karısıyla zina etmendir" buyurdu. [75] . .
Ey İtminana Ermiş Nefis!
Said b. Zeyd'den şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah'ın (as) yanında bir adam, "ey itminana ermiş nefis.." ayetini okudu. Ebubekir şöyle dedi: "Ey Allah 'in elçisi bu ne güzel (söz)!" Resulullah (as), "ey Ebubekir! Melik (o-lan Allah Azze) bu sözü sana (kıyametle) söyleyecektir" buyurdu. [76]
Allah'ın En Sevdiği Amel Hangisidir?
"Allah Azze'nin en sevdiği amel hangisidir" diye sorulunca, Resulullah (as) şöyle buyurdu: "Vaktinde kılınan namaz". Bir başka rivayette ise "vaktinin evvelinde" İbaresi geçmektedir. "Sonra hangi ameldir?" denildi. Resulullah (as), "Allah yolunda cihaddır"buyurdu. "Sonra hangisi?" denildi. Resulullah (as) "Anaya babaya iyilik etmektir" buyurdu. [77]
Niçin Kalpleri Korkar?
Resulullah'a (as), Allah Azze'nin, "onlar ki, kalpleri korku içinde o-larak vereceklerini verirler" ayetinin anlamı hakkında ne dediği sorulunca, "onlar; oruç tutanlar, namaz kılanlar, tasadduk edenler (sadaka verenler) ve (Allah Azze'den) korkanlardır" buyurdu ve sordu, "onların yaptıkları bu işler kabul olunmaz mı?" Oradakiler, "elbette kabul olunur" dediler.
Resulullah'a (as), "Allah Azze'nin, 'Rabbtn Ademoğlunun sırtından (belinden) zürriyetini (çocuklarım, neslini) alarak onları kendi nefislerine tanık olarak tuttu ve -ben sizin Rabbınız değil miyim?- dedi. Onlar ise, -elbette ki sen bizim Rabbtmızsın- dediler' ayeti konusunda ne diyorsun?" diye sordular. Resulullah (as), "kuşkusuz ki, Allah Azze ve Cel-le Adem 'i yaratınca onun sırtını (belini) sağı ile sıvazlayarak Ademin zürriyetini çıkardı ve şöyle buyurdu: Ben bunları cennet için yarattım, zira bunlar cenneti hak eden cennet ehlinin işlediği işleri, fiilleri ve amelleri yapacaklar... Sonra sırtını (tekrar) sıvazlayarak yine zürriyetini çıkardı ve şöyle buyurdu: Bunlar cehennem içindir. Zira bunlar cehennemliklerin yaptıkları işleri işleyecekler" buyurdu.
Bir adam Resulullah'a (as) şöyle dedi: "Ey Allah'ın elçisi eğer durum böyleyse (yani cennetlikler ve cehennemlikler önceden belirlenmişlerse) amelin ne yaran var, ne diye çabalar harcıyoruz?" Resulullah (as), "kuşkusuz Allah Azze bir kulunu cennet için yarattığında cenneti hak eden kimselerin yaptığı herhangi bir işi yapar ve ölünceye kadar cennet ehlinin yaptıkları işleri yapmağa devam eder; eğer kul cehennem için yaratılmışsa ölünceye kadar cehennem ehlinin yaptığı işleri yapmaya devam eder, böylece cehenneme girer" buyurdu. [78]
İyiliği Emreden, Ama Kendisi İyilik Yapmayan
(İnsanlara) iyiliği emreden, ama kendisi iyilik adına birşeyler yapmayan; kötülüğü yasaklayan, ama kendisi kötülük işlemekten geri durmayan kişinin cezası nedir?[79] Resulullah (as) şöyle buyurdu: "Kıyamet gününde bir adam getirilir ve ateşe atılır, susuzluktan bağırsakları kurur." Bir başka rivayette İ~ se şöyle geçmektedir: "Karnındaki bağırsakları kurur. Ateş içerisinde dolap beygiri gibi dolanır durur. Cehennemlikler onun etrafında toplanır ve şöyle seslenirler: Ey falan kimse ne haldesin, bu durumun da nesi? Sen dünyada iken bizlere iyiliği emredip kötülüğü yasaklamıyor muydun?.. Şöyle der: Evet, ben sizlere iyiliği emrediyordum, ama kendim iyilik adına bir şey yapmıyordum; sizlere kötülüğü yasaklıyordum, ama kendim yapmaktan geri durmuyordum."
Bu hadisi Buharî ve Müslim kitaplarına almışlardır. [80]
Cehennem Köprüsü Üzerinde
Hz. Aişe'den şöyle rivayet olunmuştur: Ben Resulullah'a (as), "Allah Azze'nin, 'kıyamet gününde bütün yeryüzü O'nun eli altında ve gökler de O'nun sağında dürülü bir durumdadır' ayeti hakkında ne dersin, o gün insanlar nerededir ey Allah'ın elçisi!" dediğimde şöyle cevapladı: "Bu esnada insanlar cehennem köprüsü üzerindedirler."
Bu hadisi imam Ahmed kitabına almıştır. [81]
Nebi'nin (As) Amcası Da Ateşte(Cehennemde)Dir
Ebu Said el-HudrîMen şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah'ın (as) yanında amcası Ebu Talib'in lafı edildiğinde şöyle buyurdu: "Umuyorum ki, kıyamet gününde şefaatim ona yarar sağlar. Çünkü onu cehennemde (ateşte) azıcık bir suyun içerisine koyacaklar. Bu su beynini kaynatacak, oysa su, ancak (ayak) aşıklarına gelecek kadar bir derinliğe sahip olacak",
Bu hadisi îmam Müslim, Ahmed, İbn-İ Asâkîr ve Ebu Ya'Ia "Müsned" adlı kitabında rivayet etmişlerdir. [82]
Ateşten (Cehennemden) Bir Parça Suyun İçerisinde
Abbas b. Abdulmuttalİb'ten şöyle rivayet olunmuştur: "Ey Allah'ın elçisi acaba Ebu Talib'e herhangi bir şey fayda verecek mi? Zira o sağken seni koruyor ve senin için insanlara kızıyordu?" Resulullah (as), "evet, O, ahirette cehennemden (ateşten) bir parça su içerisine oturtulacaktır, eğer ben (yani şefaati) olmasaydım cehennemin en dip köşesine gidecekti" buyurdu.
Bu hadisi İmam Müslim ve İmam Ahmed rivayet etmişlerdir. [83]
Resulullah'a (as) kader ve insaniarın onun sınırları içinde yapabilecekleri şey hakkında soruldu ve "acaba kader (kararlaştırılıp) bitirilmiş, değişmez ve değiştirilemez bir şey midir, yoksa yeniden ele alınıp başlanabilecek, değiştirilebilecek bir şey midir?" denildi. Resulullah (as), "kader, kararlaştırılmış, geçmiş ve değiştirilemez bir şeydir" buyurdu.
O sırada şöyle soruldu: "Durum bundan ibaret ise amel, çalışma ve çabalama neye yarar?" Resulullah (as)* "çalışınız, tüm çalışma ve çabala mala-rınız sizin için yaratılanların gerçekleşmesini kolaylaştıracaktır. Eğer mutluluk (cennet) ehlinden birisi çalışır, çabalarsa bu onun mutluluk ehlinden o-luşunu kolaylaştırır, eğer cehennem ehlinden biri çalışırsa bu onun cehennemliklerin amellerini yapmasını kolaylaştırır" dedi ve Allah Azze'nin, "(malından) verip de (Allah Azze'den) korkanlar ise..." ayetini iki ayetin sonuna kadar okudu.
Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir. [84]
Eğer Allah'a Tevekkül Etseydiniz
Ömer b. el-Hattab'dan şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah'ı (as) şöyle söylerken işittim: "Eğer sizler gerçekten gereği gibi Alah Azze'ye tevekkül etseydiniz kuşların rızıkland irildiği gibi nzıklandtnlırdınız; (baksanıza) yuvalarından aç olarak çıkıyorlar ve gıda ile dolu dolu (tok) olarak dönüyorlar".
Bu hadisi İmam TirmiEÎ ve Hakîm eserlerinde nakletmişlerdir. [85]
Allah Azze Ve Celle İnsanların Sakladıkları Herşeyi Bilir
Resulullah'a (as), Allah Azze'nin İnsanların kalplerinde (vicdanlarında ve gizliliklerinde) sakladıkları herşeyi bilmesi hususu sorulduğunda şöyle buyurdu:. "Evet, (Allah Azze gizli veya açık herşeyi bilir)".
Bu hadisi İmam Müslim kitabında rivayet etmiştir. [86]
Gökleri Ve Yeri Yaratmazdan Evvel Rabbımız Allah Neredeydi?
Resulullah'a (as), "Rabhvmız olan Allah gökleri ve yeryüzünü yaratmazdan evvel nerede İdi?" diye sorulduğunda bu soruyu soran kişiyi ayıplamadan ve böyle şeyler sormaktım men etmeden şöyle cevap verdi: "Allah Azze o zamanlar bir bulutun üzerinde idi. Ne. altında ne de üstünde bava yoktu". Bu hadisi İmam Ahmed "Müsned"İnde nakletmiştir. Ne var ki İmamın burada "idi" (kâne) sigasıyla hadisi vermesi bizi mutmain etmiyor, rahat edemiyoruz. Bİz diyoruz ki, yalnızca Allah Azze'nin varolduğu zamanlar O'ndan başka hiçbir şey yoklu, (yok İdi). Zira. bu gibi hususlarda sınır koymamak en doğrusu olacaktır. [87]
Alemin Yaratılması
Resulullah'a (asi, "alem nasıl yaratıldı?" diye sorulunca şöyle cevap verdi: ''Allah var iken hiçbir şey yoktu, O'nun arş[88] su üzerinde idi. Allah her şevi zikrin[89]içerisine yazmıştır."
Bu hadisi İmam Ahmed kitabında aktarmıştır. [90]
Yeryüzü (Yerine Başka Bir Şey Getirilmek Üzere) Değiştirildiği Gün İnsanlar Nerede Olacaklar?
Resulullah'a (as), "yeryüzü (yetine başka bir şey getirilmek üzere) değiştirildiğinde insanlar nerede olacaklar?" diye sorulduğunda, "Sırat (köprüsü) üzerinde olacaklar" diye cevapladı. Bir başka ifade de İse, "o sırada insanlar karanlıklar içerisinde olacaklar, köprüde değil" anlatımı vardır.
Resulullah'a (as), "(kıyamet gününde) ilk ödüllendirilecek kimse kimdir?'" diye sorulunca, "muhacirlerin (Allah için göç edenlerin) fakirleridir" buyurdu. Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. Yukarıda'hadisin başında Verilen iki ayrı cevap birbirleriyle çatışmam aktadır. Zira karanlık Sırattan öncedir. [91]
Rabbımıza Ulaştığımız Zaman Bize Ne Yapacak?
Resulullah'a (as) şöyle soruldu: "Ey Allah in elçisi biz Rabbımız olan Allah'a kavuştuğumuz zaman bize ne yapacak?" Resulullah (as), "sizler Rab-hıntza apaçık sunulursunuz. Geçirdiğiniz tüm dönemler Onun için apaçık ortadadır, hiçbir şeyiniz gizli kalmaz. Rahhınız, eliyle bir avuç su alır ve o-riu önünüze serper. Allah a yemin ederim ki, setptiği bu sudan hiçbir damla sizlerden hiçbirinizin yüzlerine (ulaşmakta) hata etmez. Ama Allah Azze'ye inananların yüzlerine beyaz bir peçeye benzeyen bir örtü konur. Kâfirin ise yüzüne kara, sıcak suya benzer bir şey çekilir. (Örtülür veya serpilir)" buyurdu.
Bu hadisi İmam Ahmed kitabında rivayet etmiştir. [92]
Cennette Kadınlarımızla Cinsel İlişkide Bulunacak Mıyız?
Resulullah'a (as), "cennette kadınlarımızla cinsel ilişkide bulunacak mıyız?", bir başka anlatımda, "cennette hanımlarımıza kavuşacak, onlarla buluşacak mıyız?" diye sorulduğunda şöyle cevap verdi: "Evet, nefsimi elinde (yedinde, kudretinde, gücünde) tutan Allah'a yemin ohun cennet ehlinden bir kişi (kısacık) bir kuşluk vakti içerisinde yüz bakireyle cinsel ilişkide bulunacaktır." Hafız Ebu Abdullah el-Makdisî, "bu hadisin rivayet zincirindeki şahsiyetler hadisin bana göre sahih olmasının koşuludur" demiştir. [93]
Amellerde Acele Ediniz (Amellerde Yarışınız)
Resulullah (as), "karanlık bir geceyi kateder gibi amellerde acele edin (veya adeta karanlık bir geceyi -çarçabuk- aşıp bitirecek gibi amellerle yarışınız). Zira insan mü'min olarak sabahlar, ama kâfir olarak akşam eder veya mü'min olarak akşamlar, ama kâfir olarak sabaha ulaşır. Çünkü dünyalık bir menfaat (bir amaç, bir hırs, bir garaz) uğruna insanoğlu dinini satar" buyurdu.
Bu hadisi İmam Müslim kitabına almıştır.
Resulullah (as) şöyle buyurdu: "Sizden birinize şeytan gelir ve 'seni kim, yarattı?' der. O, 'Allah' der. Şeytan, "peki ama Allah'ı kim yarattı?' der. Eğer sizden biriniz böyle bir durumla karşılaşacak olursa 'âmentu billahi ve ru-sulihi' (Allah'a ve Elçilerine inandım) desin; şeytanın kendisinden uzaklaşacağını görecektir", Bu hadisi İmam Ahmed kitabına almıştır.
Resulullah (as) şöyle buyurdu: "Allah Azze amellerin (işlerin, fiillerin, çabaların, çırpınışların) yalnızca kendisinin zâtı (vechi, ta kendisi) kastedilerek (Allah'ın rızası amaçlanarak) içtenlik ve samimiyetle yapılanlarını, kabul eder".
İmam Nesâî bu hadisi kitabının "cihad" kısmında rivayet etmiştir, c.2, sh.59. [94]
Kabirlerin Korkunçlukları (Dehşetleri)
Resulullah (as), "eğer gizlediğiniz sırlarınız olmasaydı kabirlerdeki a~ zaplardan (dehşetlerden, ürkütücülüklerden) benim duyduklarımı sizlerin de duymanız için Allah Azze'ye dua ederdim" buyurdu. Hadisi İmam Ahmed kitabına almıştır.
İmam Ahmed ve İmam Tirmizî Resulullah'tan (as) şöyle rivayet ettiler: Resulullah (as), "kabir (mezar) abiretin molalarının (menzillerinin) ilkidir" buyurdu.
Bu hadisi İbn-i Mâce, ve Hâkim "hasen"[95]olarak değerlendirirken, Hz. Osman b. Affân'dan merfu olarak (yani filandan falandan duydum demeden, direkt olarak Osman dedi ki, Resulullah (as) şöyle buyurdu... diyerek-çev.) naklettikten sonra onu "sahih" olarak değerlendirenler de vardır. Bu nakilde şunlar aktarılmaktadır: Osman b. Affân herhangi bir mezar gördüğünde orada durur sakalları ıslamncaya kadar ağlardı. Kendisine "cennet ve cehennemi hatırladın da onun için mi ağlıyorsun?" diye sorulduğunda şöyle dedi: "Resulullah (as) şöyle buyurdu: ...(yukarıdaki hadisi nakletti)"[96]
Allah Azze'nin Yarattıkları (Yaratması) Hakkında Düşününüz,Ama Allah Azze'nin Zâtı (Ne Olduğu) Hakkında Düşünmeyiniz
Ebu Naîm'in "el-Hılye"sİnde ve İbn-i Ebi Şeybe'nin "Kitabul Arş" adlı e-serinde İbn-i Abbas'tan ve Isbahanî'nin "Tergib" adlı eserinde rivayet etlikleri hadiste şöyle denmektedir: Resulullah (as) ashabının arasına gelerek "neden toplandınız?" diye sordu. Onlar, "Rabbımızt hatırlayalım ve O'nun azametini (büyüklüğünü) düşünelim diye toplandık" dediler. Bunun üzerine Resulullah (as) şöyle buyurdu: "Allah Azze'ninyaratttklan (yaratması) hakkında düşününüz, ama zâtı (kendisi, ne ve nasıl olduğu) hakkında düşünmeyiniz (fikir yürütmeyiniz). Zira sizler O'nun değerini (nasıl ve nice olduğunu) takdir edemezsiniz." [97]
Tevhid Sözcüğü
Resulullah (as) şöyle buyurdu: "sizinle, şehadel (tevhid) sözcüğü olan eşhedü en lâ ilahe illallah arasına ölüm girmezden, yani ölmezden evvel çokça şehadet (ve tevhid) ediniz. Ölülerinize de kelime-i şehadet ve tevhid sözcüğüyle telkin veriniz."
Bu hadisi Ebu Hureyre rivayet etmiş ve îbn-i Asâkir ve İbn-i Adiyy de kitaplarına almışlardır. [98]
(Önce) Allah'ın Dilediği Sonra Sizin
Resulullah (as) şöyle buyurdu: "Allah'ın dediği olur, bizim dileğimiz ise sonradtr."Ve şöyle dedi: "Kabe'nin rabbınayemin olsun ki, ..."deyiniz.
Bu hadisi Tahâvî "el-Müşkil"mde ve el-Hâkim de "el-Müstedrek"inde rivayet etmişlerdir. [99]
"Allah'ın Dediği Olur, Filan Kimsenin De Dediği Olur" Demeyiniz
Resulullah (as) şöyle buyurdu: 'Allah'ın dediği olur filan (veya falan) kimsenin de., demeyiniz. Ama, öncelikle Allah'ın dediği olur, sonra da filan ya da falan kimsenin dediği, .diyebilirsiniz."
Bu hadisi Beyhakî ve Ebu Dâvûd rivayet etmişlerdir. [100]
Beni Allah İle Birlikte Bir Eş Mi (Ortak Mı) Edindiniz?
(Bir rivayette de, "Allah ile bir mi tutuyorsun?")
Resuluüah'a (as) bir adam gelerek bazı hususlarda müracaat etti ve şöyle dedi: "Allah'ın ve senin dediğin (dilediğin) olur". Bunun üzerine Resulullah (as) ona şöyle dedi: "Beni Allah'a denk mi tutuyorsun? (Bir rivayette: "Eş mi koşuyorsun?) Hayır, yalnızca Allah'ın dediği ve dilediği olur" buyurdu.
Bu hadisi İbn-i Mâce, Beyhakî ve Ahmed rivayet etmişlerdir. [101]
İnananlara Şaşıyorum
Resulullah (as), "şu inananlara şaşıyorum (bu benim hoşuma gidiyor); Allah Azze'nin onlar hakkında verdiği her karar her yargı sürekli olarak onların hayırlarına (ve iyiliklerine) oluyor" buyurdu.
Bu hadisi Ebu Ya'lâ "Müsned"inde îbn-i Ahmed ise babasının "Müsned"inde rivayet etmektedir.
Dua, kazayı (verilen hükmü, yargıyı) çevirebilir
Resurullah (as), "(Allah Azze'nin verdiği) kaza (yargı) yalnızca dua ile değiştirilebilir, ömür de yalnızca birr (iyiliklerle) uzatılabilir" buyurdu. B,u hadisi Tirmizî ve Tahâvî kitaplarına almışlardır. [102]
Rüyaların Anlatılması
Resulullah (as), "rüyalarınızı yanlızca alim yahut temiz bir insandan başkalarına anlatmayınız" buyurdu.
Tirmizî ve Dârtmî bu hadisi kitaplarına almışlardır. [103]
Adem'in (As) Yaratılması
Resulullah (as) şöyle buyurdu: 'Allah Azze ve Celle Adem'i yarattı, sonra da onun sırtından (arkasından) (diğer) yaratıkları çıkardı ve şöyle dedi: Ben aldırmam, şunlar cennete; ben aldırmam, bunlarda cehenneme". Birisi şöyle dedi: "Ey Allah'ın elçisi! (durum böyle ise, yani cennetlikler ve cehen-
nemlikler ta o zamandan belirli ise) bizim amellerimizin çalışmalarımızın temeli, dayanağı nedir, ne diye çalışıyoruz?" Resulullah (as), "amellerinizin dayanağı kaderin gerçekleridir. (Sizler -tüm insanlar- kaderin -Allah Azze'nin insanı değerlendirmesinin- kapsadığı gerçeklerin ortaya çıkması i-çin çalışırsınız) " buyurdu.
Bu hadisi Ahmed, İbn-i Hibban ve "Tabakât" adlı eserinde Sa'ad rivayet etmişlerdir. [104]
Sihir (Büyü)
Resulullah (as), "okuyup üfleyerek efsun yapmak, nazar boncuğu, nus-kalar, büyü ve sihir yapmak Allah'a eş koşmaktır (müşrikliktir)" buyurdu.
Bu hadisi Ebu Dâvûd, İbn-i Mâce, îbn-i Hibban ve İmam Ahmed rivayet etmişlerdir. [105]
Adak Adamanın Hikmeti
Resulullah (as) dedi ki, "Allah Azze şöyle buyurdu,- Adak adamak (nezr) ademoğluna benim değerini belirlemeyeceğim hiçbir şey yüklemez. A-ma nezr, kendisi sayesinde cimri kimselerden bir şeyler çıkarmak istodiğim bir şeydir. Cimri kimse bana (direkt olarak) sunmaktan hoşlanmadığı ve razı olmadığı bir şeyi nezr (adak) sayesinde (dolaylı olarak) hoşnutlukla sunar, nezr işte böyle bir şeydir". Bir rivayette de: "Bana daha önce sunmadığı, sunmaktan hoşlanmadığı bir şeyi -nezr adı altında- sunar, denilmektedir.
Bu hadisi Nesâî ve Müsned adlı eserinde İmam Ahmed rivayet etmektedir. [106]
Nezr İki Adaktır
Resulullah (as), "nezrin hakikati (gerçeği) ne'dir?" diye sorulduğunda şöyle cevap verdi: "Nezr iki nezr'dir (yani iki adaktır). Allah için olanının keffareti vefadır, sadakattir (yani adanan adağın -nezrin- söz verildiği zaman ve koşullarda yerine getirilmesidir). Şeytan için olanında verilen söz yerine getirilmez (Allah'ın haricinde herhangi birine yapılan adak şeytana yapılmış demektir, bu nedenle verilen söz yerine getirilmez). Böyle bir adak a-dayan, yalnızca, yemin edip yemininden dönmek isteyen kişinin ödediği yemin keffaretini öder (üç gün oruç tutmak gibi)".
Bu hadisi Beyhakî kitabına almıştır. [107]
Allah'a İnananların En Mükemmeli
Resulullah'a (as), "Allah'a iman bakımından mü'minlerin en mükemmeli hangisidir?" diye sorulunca, "iman bakımından mü'minlerin en mü- ahlaken en güzel olanlarıdır. Sizin en hayırlılarınız hanımlarına karşı en İyi (hayırlı) olanıntzdır" buyurdu.
Bu hadisi Tirmizî ve İmam Ahmed rivayet etmişlerdir. [108]
Hayır Olarak (Borç Verir Gibi) Önceden Yaptıklarına Teslim Olursun
İbn-i Hazm, "Müslüman iken mûrted olan (din değiştiren) biri ve daha önceden Müslüman olmamış bir kâfir Müslüman olduğunda daha önceden hayır adına her ne yapmışlarsa onlara teslim olunur, bu doğrudur" dedi.
Hz. Aişe'den şöyle rivayet olunmuştur: Allah Resulüne sordum,
"ey Allah'ın elçisi!îbn-i Ced'ân cahiliyye (İslam öncesi) döneminde tüm akraba ve yakınlarını ziyaret eder (sıla-i rahm'i gözetir) ve miskinleri doyururdu; şimdi, acaba onun yapmış olduğu tüm hu iyilikler ona yarar sağlayacak mı?" Resulullah (as), "hayır ya Aişef Zira O, bir gün dahi olsun Rab-bım kıyamet gününde (din gününde) hatalarımı bağışla affet beni' demiş bir kimse değildi" buyurdu.
Bu hadisi Müslim "Sahih"inde ve îmam Ahmed Müsned'inde rivayet etmişlerdir. [109]
Dünyada (Sürekli) Yaparak Devam Ettiği Bir Amel Üzere Ölen Kimse Ahirette De O Hal Üzere Dirilir
Resulullah (as), "kişi dünyada ne hal üzere ölürse ahirette Allah Azze o-nu o hali üzere yeniden diriltir" buyurdu.
Bu hadisi Hâkim rivayet etmiştir. Hadis, Müslim'in koşullarına göre de "sahih"tir. [110]
Umulur Ki Allah Azze Onu Affeder
Resulullah (as), "umulur ki (belki) Allah Azze tüm günahları affedecektir, ama müşrik (ortak koşucu) olarak ölen ya da mü'min olduğu halde haksız yere bir mü'mini öldürenler müstesnadır"buyurdu.
Bu hadisi Ebu Dâvûd ve İbn-i Hibbân rivayet etmişlerdir. [111]
Allah Azze Kıyamet Gönünde Acaba Bizleri Teker Teker Mi Hesaba Çekecektir Yoksa Toptan Ve Bir Defada Mı?
Hayseme'den, O da Adiy b. Hatem et-Tâî'den rivayet etmiştir. Resulullah (as) şöyle dedi: "istisnasız her biriniz'arada herhangi bir tercüman (aracı) bulunmaksızın Allah Azze ile (ahirette) konuşacaksınız." Rivayet eden diyor ki; ama ahirette Allah ile konuşurken sözcükler ve ifadeler yalnızca a-ğızdan, boşluktan, dudaklardan ve dilden olacaktır,
Allah Azze ve Celle göklere ve yere şöyle dememiş midir: "İsteyerek ya da istemeyerek gelin, onlar da İsteyerek geldik demişlerdi." Bu konuşmalara dikkat etmiyor musunuz ki, yer ve gökler bir boşluktan iki dudakla ve bir dille (lisanla) konuşmuşlardır?
Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: "Dâvûd ile birlikte teşbih etsinler diye boyun eğdirdik." Dikkat ediyorsanız dağlar bir ağızla, bir hoşluktan, bir dille, iki dudakla ve organlarla konuşmuşlardır. Kâfir kişinin organları onun yaptıklarına tanıklık ettiklerinde şöyle demişti. "Siz (organlarım olduğunuz halde) benim aleyhime ne diye tantkhk ettiniz? Onlar dediler ki, (biz kendiliğimizden konuşmadık) herşeyi konuşturan Allah Azze bizi de konuşturdu". Dikkat ediniz ki, bu organlar bir boşluktan, bir ağız, iki dudak ve bir dille konuşmuştur. Ama ağız, dil ve dudaklar kendiliğinden konuşmaksızın Allah Azze onları kendi dilediği şekilde konuşturmuştur. [112]
Allah Azze İşinde Galiptir
Allah Azze ve Celİe bir işe hüküm verdiği zaman göklerde melekler o i-şi (ve emri) gereği gibi yerine getirip yürürlüğe koymak için nasıl sorumluluk yükleniyorlar?
îkrime'den ve o da Ebu Hureyre'den rivayet etmiştir; Resulü İlah'tan (as) işittim şöyîe dedi: "Allah (cc) bir işte hüküm verdiği zaman göklerde melekler Allah Azze'nin (verdiği hüküm) sözünün davacısı olarak kanatlarını çırparlar. Sanki onlar kayaların üzerine dizilmiş birer zincir gibidirler. Kalplerinden korku giderildiği zaman (birbirlerine) sorarlar: ,'Rabbınız ne dedi?' Cevaplarlar: Rabbıtntz hakkı söyledi. O (cc) yüceler yücesidir ve büyüktür." Bu sözü rivayet eden kişi birkaç bölümden sonra, Allah Azze'nin, "O (Allah) hergiin bir başka durumdadır", "onlara (inkarcılara veya insanlara) her yeni bir uyarı geldiğinde..."', "...bilemezsin ki belki de Allah bundan sonra yeni bir şey (bir iş, bir emir) yaratır" ayetlerini okudu ve "O'nun (Allah'ın) oluşturduğu ve yaptığı şeyler yaratıkların yaptıklarına benzemez" dedi. Bu sözünün kanıtı olarak da Allah Azze'nin, "O'nun (Allah'ın) bir benzeri yoktur, O işitici ve görücüdür" ayetini gösterdi. İbn-i Mes'ud Resulullah'tan (as) şunları rivayet etti: Resulullah (as) dedi ki, "Allah Azze kendi işini dilediği gibi yaratır, (yarattığı) işlerinden biri de -buyruk o-larak- namazda konuşmamanızı emretmiş olmasıdır. " Eyyub İkrime'den O da îbn-i Mes'ud'dan rivayet ederek şöyle dedi: "Nasıl oluyor da Ehl-i Kitaba (Bristiyanlara, Yahudilere) ellerindeki kitaplarında nelerin yazılı olduğunu soruyorsunuz? Oysa sizin elinizdeki kitap (Kur'an-ı Kerim) Allah Azze'nin. ahdine (vaadine ve sözüne) en yakın olan kitaptır. O kitabı içtenlikle okuyor tebliğ ediyoruz O'nda hiç bir kuşku yoktur." Zührî şöyle rivayet etti: "Bana Ubeydulİah b. Abdullah şöyle haber verdi: Abdullah b. Abbas dedi ki, "ey Müslüman toplumlar/ içinde hiçbir kuşku bulunmayan, Allah Azze hakkında en yeni haberler olarak Allah Azze'nin Nebt'nize indirdiği Kitabınız (Kur'an) var iken nasıl oluyor da Ebl-İ Kitab'a (dinle ilgili) herhangi bir hususta sorular sorup bir şeyler danışıyorsunuz? Oysa Allah Azze, Ehl-i Kitab'tn kendilerine indirilen Allah kelamını değiştirip onun yerine başka sözleri Allah kelamı olarak getirdiklerini, kendi elleriyle kitap yazıp bunun Allah Azze'nin kitabı olduğunu söylediklerini, sonra birazcık bir yarar sağlamak amacıyla bunları düşük birfiata sattıklarını sizlere haber vermiş ve sizleri bunlara karşı uyarmıştı. Üstelik Allah Azze sorarak ilim öğrenmenizi de yasaklamış değildir. Allah Azze'ye yemin ederim ki, (sizin onlara bu kadar çok sormanıza rağmen) onlardan hiç kimsenin herhangi bir hususta size indirilenler hakkında hiçbir şey sorduğu görülmüş değildir".[113]
Acaba Rabbımız Dünya Semasına İniyor Mu?
Bir çok hadiste geçtiği gibi Rabbımız her gece dünya semasına iniyor mu? Oysa Allah Subhanehu ve Tealâ gerek zamanla, gerekse mekânla (yerle) ilgili herhangi bir sınırlamadan uzaktır. (O'na yer ve zaman nisbet olunamaz.)
imam Malik'in hocalarından biri olan İbn-i Şihab'tan, O da hocalarından Ebu Seleme b. Abdurrahman'dan, O, Ebu Abdullah el-E'azz'dan, O da Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre ve İmam Malik'in "el-Muvattâ"sında yeralan meşhur "nüzul hadisi"nde şöyle denilmektedir: Resulullah (as) dedi ki, "Rab-bımız Tebarek ve Tealâ hazretleri her gecenin üçte biri kaldığında dünya semasına iner ve şöyle der: Bana dua eden yok mu duasını kabul edeyim, benden bir şey isteyen yok mu vereyim, benden affedilmesini isteyen yok mu onu \ affedeyim?" Buharî ve Müslim gibi "Sahih" eser sahipleri bu hadisi tmam Ma-7 lik ve diğerlerinden rivayet ettiler. "Nüzul hadislerimin Resulullah'tan (as) mütevatir olarak rivayet olundukları kuşkusuzdur. Bu hadisleri sahabelerden yirmiden fazla kişi rivayet etmiştir. Bunlardan bazıları diğerlerinden alarak başkalarına ulaştırmış kimisi dinlemiş, onaylamış ve hadisi itiraf etmiştir. Bunlardan hiç kimse bu hadisleri inkâr etmedikleri gibi kabul de etmişlerdir. Sahabelerden sonraki dönemin tabiin alimleri de bu hadisleri işitip rivayet etmişlerdir; genel olarak diğer imamlar da. Bu hadisleri rivayet edenler onları kitaplarına almışlar ve inkâr edenlere karşı çıkmışlardır.
Hiç kimsenin kendisi gibi şerh yazamadığı "Muvatta" şârihi tmam Ebu Ömer îbn-i Abdilberr şöyle demiştir: "Bu hadis (yani Allah Azze'nin dünya semasına inişi demek olan "nüzul" hadisi) kesindir. Kuşaktan kuşağa nakle-dilirken sahih bir senetle aktarılmıştır. Hadis alimleri onun doğruluğu konusunda fikir ayrılığı göstermemişlerdir." Bu açıklamasını sürdüren Abdilberr şunları da eklemiştir: "Bu hadis, bu sahih nakil zincirinin ve yönteminin dışında Resulullah'tan (as) ayrılmış başka yollardan da nakledilmiştir. Bu hadis içerisinde Allah Azze'nin yedi göğün üstünde gökte arş üzerinde olduğunun kanıtlan vardır. Nitekim alimlerden bir topluluk da aynı