- Giyim-Kuşam Bölümü

Adsense kodları


Giyim-Kuşam Bölümü

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Fri 7 October 2011, 10:26 pm GMT +0200
37-) Giyim-Kuşam Bölümü
(Kitâbu'l-Libâs ve'z-Zîne)


1390-) Hz. Peygamber (s.a.v.)'in hanımı Ümmü Seleme (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.): "Gümüş bardaktan içen kimse karnında ce­hennem ateşini şarıldatır. "buyurmuştur. [1421]


1391-) Berâ b. Âzib (r.a.), şöyle demiştir: "Rasûlüilah (s.a.v.), yedi şeyi bize emretti yedi şeyi de yasakladı:

Hastayı ziyaret etmeyi, cenazenin arkasından yürümeyi, aksı-rana dua etmeyi, yemine sadık kalmayı veya yemin edenin yeminini kabul etmeyi, mazluma yardım etmeyi, davete icabet etmeyi ve se­lamı yaygınlaştırmayı bize emretti.

Yüzükleri altından yüzük takınmayı, gümüş kaplardan su içme­yi, eyer yastıklarını, keten ipek karışımı elbiseyi, ipeği, ibrişim ipeği,ve atlas ipeği bize yasakladı."

(Aksiran kimseye dua, aksıran: "el-Hamdülilİah" dediğinde, ona "yerhamukellah" (=A!iah sana merhamet etsin) diye dua etmektir. O da "yehdîkü-müllâh ve yuslih bâleküm" (=AİIah sizi hidayete eriştirsin, durumunuzu iyileştirsin) diye karşı duada buiunur. (Buhâri, Edeb: 126)

Hadiste sözü edilen bazı eşyalar, ipek türleridir. İbrişim, kalın iplerle örül­müş ipek kumaştır. Atias, parlak sık dokunmuş ipek kumaştır.

Eyer yastiğı, olarak çevirisini verdiğimiz Mîsera, için çeşitfi telifler yapılmıştır. Bu tarifler içerisinde eyer yastığından başka şu tarifler vardır; üst elbise, bir şeyin üzerine yayılıp oturulan sergi anîamlanna gelir. Genelde bu tür eşyalar o dönemde ipekten yapıldığından, lüks ve konfor türlerinden olduğu İçin yasaklandığı söylenmiştir.) [1422]

 

1392-) Huzeyfe (r.a,): "Hz. Peygamber (s.a.v.)'i: "Ne ipek ne de ibrişim (kaim dokunmuş ipek) giymeyiniz, altın ve gümüş bardaklar­dan bir şey içmeyiniz, Altın ve gümüş kaplardan da bir şey yemeyiniz. Çünkü tüm bunlar dünyada kâfirlerin, âhirette de bizimdir, "diye buyururken işittim." demiştir. [1423]

 

1393-) Huzeyfe (r.a.): "Hz. Peygamber (s.a.v.) altın ve gümüş kaplardan su içmeyi, yemek yemeyi, ipek kumaş giymeyi ve üzerine oturmayı bize yasakladı demiştir. [1424]

 

1394-) Abdullah b. Ömer (r.a.) anlatır: "Ömer b. Hattab mescidin kapısının yanında (utârM b. Hâdbe'nin sattığı) ipeği sık sırmalı bir elbise gördü ve: "Ey Allah'ın Rasûlü, bunu satın alsan da cuma günlerinde ve elçiler geldiği zamanlarda giysen....?" dedi. Rasûlüîiah (s.a.v.): "Bu elbiseyi âhirette hissesi olmayan kimse giyer." buyurdu. Sonraları Rasûlüllah (s.a.v.)'e bu tür elbiseler geldi. O da Ömer b. Hattab (r.a.)'a bunlardan bir elbise verdi. Bunun üzerine Ömer: "Ey Allah'ın Rasûlü, sen bana bu elbiseyi verdin ama Utârid b. Hâcibe ait olan elbise hak­kında bana dediğini söylemiştin?" dedi. Rasûlüllah (s.a.v.): "Ben onu sen giyesin diye vermedim" buyurdu. Bunun üzerine Ömer b. Hattab (r.a.) elbiseyi Mekke'de bulunan müşrik kardeşine verdi." [1425]

 

1395-) Hz. Ömer (r.a.)'dan. Rasûlüilah (s.a.v.) ipek giymeyi ya­saklamış, orta parmakla şahadet parmaklarını göstererek şu kadarı bu yasağın dışındadır, demiştir. Bununla elbisenin işlemeleri İle kenar şe­ritlerini kasdetm iştir. [1426]

 

1396-) Hz. Ali (r.a.)'dan: "Rasûlüllah (s.a.v.) bana çoğunluğu i-pekle işlemeli bir elbise hediye etti, ben de bunu giydim, fakat Pey-gamber'in yüzünde hoşnutsuzluk gördüm, bu yüzden elbiseyi keserek, hanemizdeki kadınlara dağıttım." [1427]

 

1397-) Enes (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Kim, dünyada ipek giyerse âhirette onu giyemez"buyurmuştur. [1428]

 

1398-) Ukbe b. Âmir (r.a.): "Hz. Peygamber (s.a.v.)'e arkası yırtmaçlı "Ferrûc" denilen ipek kaftan hediye edildi. Kendisi bu elbiseyi giyip bununla namaz kıldı, namazdan sonra elbiseyi beğenmeyen bir kimse gibi hemen g-

 attı ve: "Bu, muUakîlere uygun düşmez" demiştir. [1429]

 

1399-) Enes b. Mâlik (r.a.)'dan: "Hz. Peygamber (s.a.v.), Abdurrahman b. Avf ile Zübeyr b. Avvâm'a, kendilerinde meydana ge­len kaşıntıdan dolayı ipekli gömlek giymelerine İzin vermiştir."

Yine Enes b. Mâlik (r.a.)'dan gelen bir diğer rivayette: "İki sahabi Hz. Peygamber (s.a.v.)'e bitten dolayı şikayette bulunmuşlar, bununüzerine kendilerine ipek giymeye izin vermiştir."

(Hadisin ravisi her iki sahabiye verilen bu iznin savaş sırasında olduğundan do­layı Buhârî bu hadisleri, "Savaşta ipek giyme izni" başlığı altında zikretmiştir.) [1430]

 

1400-) Enes b. Mâlik (r.a,): "Hz. Peygamber (s.a.v.)'in giymeyi en çok sevdiği pamuklu keten elbise idi." demiştir. [1431]

 

1401-) Hz. Aişe (r.a.) keçelenmiş yünden bir elbise çıkarmış ve: "Hz. Peygamber (s.a.v.) bunun içinde iken ruhu alındı" demiştir. [1432]

 

1402-) Câbir (r.a.): "Hz, Peygamber (s.a.v.) (evlendiğimde bana): "Si­zin saçaktı kadife yaygılarınız var mı?" buyurdu, ben de: "Bizim saçaklı kadife döşelerimiz nerden olsun ki?" dedim: "Ama bak sizin saçaklı kadife yaygılarınız ileride olacaktır" buyurdu. Sonraları ben hanımıma: "Saçaklı kadife döşelerini benden geri tut" derdim, o da: "Hz. Peygamber (s.a.v.): "Sizin muhakkak ilerde saçaklı ka­dife yaygılarınız olacak"'demedi mi?" der, ben de döşeyi öyle bıra­kırdım" demiştir. [1433]

 

1403-) İbni Ömer (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.): "Allah, böbür­lenerek elbisesiniçekenisevmez"'buyurmuştur. [1434]

 

1404-) Muhammed b. Ziyad, şöyle demiştir: "Bahreyn valisi iken Ebû Hureyre'yi dinlemiştim. Kendisi, elbisesini yerde sürüyen bir adam gördü ve bunun üzerine "Vali geldi, vali gefdi! Rasûlüllah (s.a.v.): "Şüphesiz ki, Allah, böbürlenerek elbisesini (izarını) yerde sü­rüyen kimsenin yüzüne bakmaz" buyurmuştur" diyerek ayağını yere vurmaya başladı." [1435]

 

1405-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Geçmişteadan omuzlarını kadar sarkmış saç/an ve üzerindeki iki katIbtsesi takım elbisesi kedisini gurura götürmüş bir vaziyettevururken yerin dibine geçirildi. Şu anda o kimse, kıyamete kadaryerin dibinde inleyip bağırarak debelenmektedir, "buyurmuştur.

Diğer bir rivayette ise "Geçmişte, iki elbisesi/takım elbisesi içerisinde kendini beğenmiş bir vaziyette mağrur bir şekilde yürürken... "buyurmuştur. [1436]

 

1406-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan. Hz. Peygamber (s.a.v.), altın yü­züğü yasaklamıştır. [1437]

 

1407-) Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.), altın bir yüzük yaptırmıştı. Kendisi bu yüzüğü takındığında kaşını avucunun içerisine geti­rirdi. Bunu gören halk da (böyle yüzük) yaptırdı. Sonra kendisi minbere bu yüzüğü çıkardı ve: "Ben, bu yüzüğü takınıyor ve kaşını avu~ cumuniçerisinegetiriyordum."buyurdu ve arkasından bunu attı: "Al­lah 'a yemin olsun ki bir daha asla bunu takınmayacağım." buyur­du. Bunu gören halk da yüzüklerini çıkarıp attı. [1438]

 

1408-) Diğer bir rivayette ise şöyle demiştir: "Rasûlüllah (s.a.v.), gümüş yüzük yaptırdı. Bu yüzük elinde bulunurdu. Sonra Ebû Bekir'in elinde durdu, ondan sonra Ömer'in elinde dururdu, ondan sonra da Osman'ın elinde idi ta ki, Eriş kuyusuna düşene kadar. Yüzüğün kaşın­da 'Muhammedün Rasûlüllah1 yazılı idi."

Diğer bir rivayette ise şöyle demiştir: "Hz. Peygamber (s.a.v.), al­tın bir yüzük takındı sonra onu atıp gümüş bir yüzük takındı. Yüzüğün teşma 'Muhammedün Rasûlüllah1 yazdırdı ve: "Hiçbir kimse, yüzü-gunun kaşına benim bu yazımı yazdırmasın"'buyurdu. Kendisi bu yuzugü takındığında kaşını avucunun İçerisine getirirdi. Muaykıb'ın Eriş kuyusuna düşen yüzük de bu idi."

 (Eriş kuyusu Kubâ yakınlannda bir bahçede bulunan su kuyusudur. Efendimiz )  aynı zamanda mühür olarak da kullandığı bu yüzük kendisinden sonra halifelerine geçmiştir. Daha sonra Hz. Osman (r.a.) döneminde kuyuya düşmüştür. Ri­vayetlerin birisinde Hz. Osman (r.a.)'ın elinden düştüğü bildirilirken diğersinde Muaykıb'ın elinden düştüğü bildirilmektedir. Yüzüğü muhafaza ile görevli olan Muaykıb, kuyu başında yüzüğü Hz. Osman (r.a.)'a verinken yüzük kuyuya düşmüş­tür. Bu nedenle rivayetlerin birisinde yüzüğü Hz. Osman (r.a.)'ın düşürdüğü bildirilir­ken diğerinde Muaykıb'ın düşürdüğü bildirilmiştir.) [1439]

 

1409-) Enes b. Mâlik (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.) gümüşten bir yüzük edinmiş ve kaşına "Muhammedün Rasûlüllah" yazdırmış: "Ben gümüş bir yüzük edindim, kaşına "Muhammedün Rasûlüllah" yazdırdım. Sakın hiçbir kimse bunu yüzüğünün kaşına yazdır­masın."'buyurmuştur. [1440]

 

1410-) Enes b. Mâlik (r.a.): "Hz. Peygamber (s.a.v.) bir mektup yazdı -veya yazmasını istedi- kendisine: "Onlar ancak mühürlü mektubu okurlar" denildi. Bunun üzerine, kaşı "Muhammedün Rasûlüllah " şeklinde işle­meli gümüşten bir yüzük yaptırdı. Sanki ben şimdi elindeki beyazlığı görür gibiyim" demiştir. [1441]

 

1411-) Enes b. Malik (r.a.)'dan. Kendisi bir gün Rasûlüllah (s.a.v.)'in elinde gümüş bir yüzük görmüş ve şöyle demiştir: "Bunu gören insanlar da gümüşten yüzük yaptırdılar. Hz. Peygamber (s.a.v.) (altından otan) yüzüğü çıkanp atü, insanlar da (altından dan) yüzüklerini çıkarıp attılar." [1442]

 

1412-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.): "Biriniz a-yakkabı giydiğinde sağdan başlasın, çıkardığında soldan baş­lasın, böylece sağ ayak giyilmede ilk, çıkarmada son of ur." bu­yurmuştur. [1443]

 

1413-) Ebû Hureyre (r.a.Ydan. Rasûlüliah (s.a.v.): "Biriniz bir tek ayakkabı içerisinde yürümesin. Ya ikisini birden çıkarsınyalınayak yürüsün) ya da ikisini birden giysin, "buyurmuştur.

(Tek ayakkabı ile yürümek, yürüyüşte zorluk verdiğinden, düşme tehlikesi ol­duğundan ve göze hoş gelmediğinden dolayı yasaklandığı belirtilmiştir. Hz, Peygam­ber (s.a.v.) yeri geldiğinde bazen tek ayakkabı içerisinde yürüdüğü de olmuştur.Tırmizî, Libâs: 35) [1444]

 

1414-) Abdullah b. Zeyd ef-Ensârî (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.)'in; mescidde sırtüstü yatıp bir ayağını diğerinin üzerine koyduğu rivayet edilmiştir. [1445]

 

1415-) Enes (r.a.): "Hz. Peygamber (s.a.v.) bir adamın za'ferankullanmasını yasakladı." demiştir.

(Za'feran, safran da denilen bir bitkidir. Tıpta kullanıldığı gibi boyacılıkta ve e-sans olarak da Kullanılır. Sarı, siyah ve kırmızı renkferi vardır. Vers denilen bitkinin de safran olduğu söylenilir. Za'feranın yasaklanmasının nedeni, ihramlı olma halin­dedir, çünkü ihramlının koku sürünmesi yasaktır, denilmiştir. Diğer taraftan bazıları­na göre za'feranın yasaklanmasının nedeni, kokusunun erkeklere uygun olmayışın­dandır. Bugün za'feran ile ne boyama yapılmakta ne de koku olarak kullanılmakta­dır. Baharatçılarda şifalı bitki olarak kullanılmaktadır. Bu arada bazı özel durumlarda büyü ve muska yapmada mürekkep yapılarak kullanılması anlatılır. Âlimler buradaki yasağın haram anlamı ifade etmediğini belirtirler. Hadislerde Hz. Peygamber (s.a.v.)'in za'feranla boyanmış elbise giydiği, yine sanya boyanmış elbise de giydiği bildirilir. Bu nedenle kimilerine göre bu yasak za'feranın koku olarak kullanımıdır.) [1446]

 

1416-) Ebû Hureyre (r.a.)'dan: "Rasûlüliah (s.a.v.): "Yahudi ve Hıristiyanlar saçlarının beyazlığını boyamaziar. Siz onlara mu­halefet ediniz." buyurmuştur.

(O dönem halkı adetleri içerisinde Yahudi ve Hristiyanlar saygınlıklarını belirt­mesi için ağaran saçlarını siyaha boyamazlardı. Elden geldiğince bu kimselere ben­zememeyi emreden Hz. Peygamber (s.a.v.) bu konuda da onlara benzememeyi em­retmiştir. Saçların beyazlığının ne ile giderileceği hakkında değişik görüşler vardır. Kına ile çivit otu (ketem) kullanılmasında bir sakınca görülmemiştir. Siyah renk ve­ren boyalar hakkında rivayetler farklıdır. Ancak hadisten de anlaşıldığı gibi boyama nedeni Yahudi ve Hıristiyanlara muhalefet etmektir. Nitekim 334. hadisin açıklama­sında da Yahudilere benzememek için ayakkabı ile namaz kılınması tavsiye edilmişti, bakınız. Bu konuda İmam en-Nevevî, Kadı İyâz ve bir kısım âlimlerden mesele hak­kında iki durum bildirir: Birincisi, bir yerde saçlan boyama veya boyamama adeti varsa bu âdetin dışına çıkmak dikkat çekmek demektir, bu da mekruhtur. İkincisi, ağaran saçları boyama kişiye göre değişir, bir kimsede beyazlık boyamaktan daha güzel bir görünüm veriyorsa boyamamak daha güzeldir, eğer beyazlık bir kimsede Çirkin bir manzara veriyorsa boyamak daha güzeldir. (Şertıu Müslim, en-Nevevî, «v. 307)

Konu hakkında Ali Yardım şöyle demektedir: "Şu hususu hemen ifâde edelim ki bu, bir emir değil, tavsiyedir. Yani, buradaki "Muhalefet ediniz" ifadesi, vucub de­ğil, ibâhî ve ihtiyari bir emirdir; ilmi ifadesiyle, mendubtur. Bu durumu göz önünde bulunduran İslâm büyükleri, tâ ashab devrinden itibaren, bulundukları beldelerin örf ve âdetlerin! göz önünde tutarak hareket edegelmişlerdir. İslâm'da saç ve sakal bo­yama meselesinin hareket noktası, dinden değil; tamamen çevrenin örf, âdet ve ge­leneklerinden kaynaklanmıştır. Mesela kaynakların verdiği bilgiye göre (Ebû Dâvûrf, iv.119, nu: 4209, ibn Sa'd, i. 432.) Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer boya kullanmışlardır. Tabakat ve menâkıb kitapları da, İslâm tarihinde saç sakal boyası kullanan İslâm büyüklerine işaret etmiştir. Mesela ashabtan Abdullah b. Ca'fer b. Ebi Tâlib, Câbir b. Abdullah, Abdurrahman b. Ebî Bekir, Enes b. Mâlik, Abdullah b. Ebî Avfâ, tabiînden Muham-med b. Ali b. Hüseyn, Muhammed b. Münkedir, Nâfi b. Cübeyr bunlardan birkaçıdır.

(Bakınız, İbn Hıbbân, Meşâhiru Ulemâ'il-Emsâr, s. 9, 11, 15, 62, 65, 78. ÜscUi'l-Ğâbe, III. 122 ) Hz.

Peygamber (s.a.v.)'in tavsiyelerine göre, ağaran saçlar ya olduğu gibi bırakılır ya da boyanır; fakat yolunmaz. Asr-ı Saadet dönemi Hicaz'ında, saç ve sakal boyamada kullanılan maddeler umumiyetle kınadır. Ketem adlı bir ot kökünden elde edilen bir boya çeşidi daha vardır ki, bu da, daha çok kına ile karıştırılarak kullanılmıştır." (Pey­gamberimizin Şemaili, s. 108-109)[1447]

 

1417-) Bükeyr b. Eşecc'den. Kendisine Büsr b. Saîd şunu anlat­mıştır. Zeyd b. Halid el-Cühenî (r.a.), yanında Ubeydullah el-Havlânî bulunurken, Ebû Talha (r.a.)'ın, Rasûlüllah (s.a.v. )'in: "İçerisinde su­ret bulunan eve melekler girmez" buyurduğunu bildirmiştir. Büsr b. Saîd şöyle devam eder: "Daha sonra Zeyd b. Halid (r.a.) rahatsız­landı bunun üzerine kendisini ziyarete gittik. Baktım ki evinde içerisin­de suretler bulunan bir perde vardı. Ubeydullah el-Havlânî'ye: "Suretler konusunda bize hadis anlatmamış mıydı?" dedim. O da: "Ama o: "Elbi­sedeki işleme dışında" demişti" bunu duymadın mı?dedi: "Hayır" de­dim, o da: "Evet bunu da söyledi" dedi." [1448]

 

1418-) Diğer bir rivayette "İçerisinde köpek ve suret bulunan eve melekler girmez." buyurmuştur. [1449]

 

1419-) Mü'minlerin annesi Aişe (r.a.) anlatır. Kendisi, içerisinde suretler bulunan yastık minder satın almış, Rasûlüllah (s.a.v.) bu yastı­ğı görünce içeri girmeyip kapıda durmuş. Aişe (r.a.) şöyle devam eder: "Yüzündeki memnuniyetsizliği fark ettim: "Ey Allah'ın Rasûlü, Allah ve Rasûlü'ne tevbe ederim, ne gühah işledim?" dedim. Rasûlüllah (s.a.v.): "Bu yastık minder neyin nesi?" buyurdu: "Üzerine oturup yaslana-sın diye senin için satın aldım." dedim. Rasûlüüah (s.a.v.): "Bu suret­leri yapan/ar kıyamet günü azaba uğrar ve kendilerine: "Yap­tığınız suretlere can verin bakalım" denilir." buyurdu. Devamla: "İçerisinde suretler bulunan eve Melekler girmez, "buyurdu." [1450]

 

1420) Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.): "Şüphesiz bu suretleri yapanlar kıyamet günü azaba uğrar ve kendilerine: "Yap­tığınız suretlere can verin bakalım!" denilir, "buyurmuştur. [1451]

 

1421-) Abdullah b. Mes'ûd (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.): "Kıya­met günü insanlardan en şiddet/i azaba uğrayacak olanlar su­ret yapanlardır, "buyurmuştur. [1452]

 

1422-) Abdullah b. Abbâs (r.a.)'dan. Kendisine bir kimse geldi ve: "Ey Abbâs'ın babası, ben geçimi elimin sanatından olan bir kimseyim, şu re­simleri yapanm?" dedi. Bunun üzerine İbni Abbâs: "Sana, Rasûlüllah (s.a.v.)'İ bu konada şöyle buyururken işittiğimi söylemem yeter. Kendisini: "Kim bir resim yaparsa, Allah ona azap eder hatta o resme ruh veremediği halde, bu resme ruh veri buyurur, "diye buyururken işit­tim." dedi. Bu cevap üzerine adamın soluğu kesilip benzi sarardı. İbni Abbâs: "Sana yazık olacak, bak eğer mutlaka yarjacağım diyorsan şu ağa­cı, ruh taşımayan bütün eşyayı yap." dedi. [1453]

 

1423-) Ebû Hureyre (r.a.): "Rasûlüllah (s.a.v.)'i şöyle buyururken işittim: "Allah: "Benim yarattığım gibi yaratmaya kalkışanlar­dan daha zalim  haksız kim olabilir ki? Madem Öyle haydi bir tane yaratsınlar, bir zerre yaratsınlar, "buyurmuştur.

Diğer bir rivayette ise: "Bir arpa tanesi yaratsınlar, "buyurmuştur. (Resim konusunda "Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Sarîh" isimli çalışmamız-daki 1006. hadisin açıklamasına bakabilirsiniz.) [1454]

 

1424-) Ebû Beşîr el-Ensârî (r.a.) anlatır: "Kendisi seferlerinin biri­sinde Rasûlüllah (s.a.v.) ile birlikte imiş. Halk barındıkları yerde gece erken Rasûlüilah (s.a.v.), bir haberci gönderdi ve: "Sakın ha! Deve­lerin boynunda, ok yayından veya herhangi bir şeyden bağ-lanmış gerdanlık bulunmasın, var ise kesilsin "buyuröu.

(Araplahn âdeti olarak, nazar değmemesi için develerin boynuna çeşitli şeyler bağ-lanılrrdj. Buradaki yasaklama nazan engelleme gayesiyle takılan Işkılar içindir. Nitekim hadisin ravilerinden İmam Mâlik: "Bu takılann nazar için takılmış olduğunu zannediyorum" demişör. (Müsün, ubls: 105) Nazar değmesini engelleyeceği gayesini gütmeyen süs vsya başka bir niyeüe çan veya benzeri takı takmak yasaklanmamıştır.) [1455]

 

1425-) Enes (r.a.)'dan. Şöşye demiştir: "(Annem) Ümmü Süleym, doğum yaptığında bana: "Ey £nes, şu çocuğa bak ve hiçbir zarar do­kunmadan Hz. Peygamber (s.a.v.)'e götür tahnik yapsın'1 dedi. Ben de götürdüm baksam ki kendisi bahçede ve üzerinde renkli elbise vardı,fetih sırasında gelen develeri damgaiıyordu"

(Yeni doğan çocukların ağzına ük giren şeyin tatlı olması için hurma veya ben­zeri tatlı şeyleri ezip damağına sürülmesine 'Tahnik" denemiştir.) [1456]

 

1426-) Abdullah b. Ömer (r.a.): "Rasûlüilah (s.a.v.)'i çocuğun başının bir kısmını traş edip bir kısmını traş etmemeyi yasaklarken işittim." demiş­tir. Hadisi rivayet eden ravi: "Çocuğun başının bir kısmını traş edip bir kıs­mını traş etmemek, şuradan şuradan saçı kesmeyip bırakmaktır." demiştir.

Şuradan derken alnın ve başın İki yanlarını göstermiştir.

(Hadiste geçen kaza' lafzı aslında dağınık bulut demektir. Bu nedenle saç traş ederken başta dağınık parça parça saç bırakmak anlamına kullanılmıştır. Kâkül ve perçem bırakmak olarak da anlaşılmışlar. Yasaklamanın sebebi olarak Yahudi ve müşriklerin çocuklarının bu şekilde traş edilmeleri olarak açıklanmıştır.) [1457]

 

1427-) Ebû Said el-Hudrî (r.a.Ydan. Hz. Peygamber (s.a.v.): "Yol­larda oturmaktan sakınınız!"buyurdu. Oradakiler: "Bizim için bu ge­reklidir, çünkü yollar toplantı yerierimizdir, buralarda (işlerimizi) konuşuruz." dediler, Hz. Peygamber: "Mutiaka oturmak istiyorsanız o halde yol­ların hakkını veriniz." buyurdu: "Yolun hakkı nedir?" dediler: "Gözü aşağı İndirme yere'bakmak, haramlara bakmamak) eziyet vermemek, selâmı almak, iyiliği emredip kötülükten alıkoymak." buyurdu. [1458]

 

1428-) Esma bintü Ebû Bekir (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: "Bir kadın Hz. Peygamber (s.a.v.)'e geldi ve: "Ey Allah'ın Rasûlü, benim gelin ol­muş bir kızım var. Kendisi çiçek hastalığına yakalandı ve bu yüzden sa­çı döküldü bu saçları ekleteyim mi?" dedi. Rasûiüllah (s.a.v.) de: "Al­lah, saçekleyene ve ekletene lanet etmiştir"buyurdu."

Diğer bir rivayet ise şöyledir "Kızımı gelin ettim, başının saçları döküldü. -Eşi de onun güzel olmasını istiyor.- Ey Allah'ın Rasûlü, saç ekleteyim mi?" dedi. O da bunu yasakladı"[1459]

 

1429-) Âişe (r.a.)'dan. Ensardan genç bir kız evlenmişti. Sonra hastalandı ve saçı döküldü. Ona saç ekletmek istediler, bunu Rasûlüiiah (s.a.v.)'e sordular. O da saç ekleyene ve ekletene ianet etti Diğer bir rivayet ise "Annesi: "Eşi de onu (saçio istiyor" dedi" şeklindedir. [1460]

 

1430-) İbni Ömer (r.a.)'dan. Rasûlüllah (s.a.v.), saç ekleyene ve ekletene; dövme yapana ve yaptırana lanet etmiştir. [1461]

 

1431-) Abdullah b. Mes'ûd (r.a.)'dan. Şöyle demiştir: "Dövme yapana ve yaptırana, yüzdeki kıllan yolana ve yoldurana, güzel görünmek için diş­lerini törpüleyenlere, Allah'ın yarattığı şekli bozanlara Allah lanet etsin," Abdullah b. Mes'ûd (r.a.)'ın bu sözü, Esedoğulianndan 'Ümmü Yakub1 de­nilen bir kadına ulaşö. Bu kadın Kur"ân-ı Kerim'i okur incelerdi. Hemen Ab­dullah b. Mes'ûd (r.a.)'a geldi ve: "Senden bana "Dövme yapana ve yaptı­rana, yüzdeki kdian yolana ve yoldurana, güzel görünmek için dişlerini tör­püleyenlere, Allah'ın yarattığı şekli bozanlara Allah lanet etsin." şeklinde ulaşan sözünün asls nedir?" dedi. Abdullah b. Mes'ûd (r.a.): "Rasûlüllah (s.a.v.)'in lanet ettiğine ben niye lanet etmeyeyim ki? Bu şekilde hareket etmek Allah'ın kitabında da mevcuttur" dedi. Kadtn: "Mushafın iki kapağı arasındakiîerin tümünü okudum ama ben böyle bir şey bulamadım." dedi. Abdullah b. Mes'ûd (r.a,): "Eğer sen okuduysan, Yüce Allah'ın «Rasûl, si­ze neyi getirmiş ise ona sarılınız, size neyi yasakladıysa ondan geri durunuz» (Hasr 7) buyurduğunu bulmuşundur" dedi. Bu sefer kadın: "Şu anda ben senin hanımında da bu şeyleri görebilirim?" dedi. Abdullah b. Mes'ûd (r.a.) da: "Git de bir bak" dedi. Kadın, Abdullah b. Mes'ûd (r.a.)'ın hanımının yanına girdi ama bu tür şeyleri göremedi. Tekrar Abdui-lah b. Mes'ûd (r.a.)in yanma geldi ve: "Böyle bir şey görmedim" dedi. Oda: "Bak, eğer böyle bir şey olsaydı ben onunla beraber olmazdım" dedi.

(Yukarıda lanet edilen davranışlardaki temel nokta bunların güzellik için ya­pılması ve Yüce Allah'ın yarattığı şekli bozma olarak belirtilmiştir. Bu nedenle yukanda zikri geçenlerin bazılan, güzellik için değil de bir takım sıhhi nedenlerden dolayı yapılması bu hükümden ayrı tutulmuştur. Yüzdeki kılları yolmak demek, kaş kirpik gibi tabi kıllann yolunmasıdır.) [1462]

 

1432-) Humeyd b. Abdurrahman b. Avfdan. Kendisi, Muâviye b. Ebî Sufyân (r.a.)'ı, hac ettiği yılda minberde dinlemiştir. Muâvye (r.a.), muhafızın elinde bulunan saç demetini eline almış şöyle diyordu: "Ey Medineliler! Âlimleriniz nerede! RasûİülSah (s.a.v.)'i/ bu gibi şeylerden yasaklarken ve: "İsrâiloğullan, ancak kadınları bunu kullandık­larızaman helakolmuşlardın"'diye buyururken işittim"[1463]

 

1433-) Saîd b. Müseyyeb'den. Şöyle demiştir: "Muâviye Medine'ye geldi ve bize hutbe verdi, bir saç demeti çıkardı ve: "Bunu, Yahudilerden başka birisinin kullanacağını sanmıyorum. Bu uygulama Rasûlüllah (s.a.v.)'e ulaşmıştı da buna sahtekarlık/yalan (zûr) ismini vermişti" dedi."

Müslim'in getirdiği bir başka rivayet ise şu şekildedir "Bir gün Muâviye şöyle dedi: "Sizler kötü bir giyim kuşam ortaya koydunuz! Şüphesiz ki, Allah'ın Peygamberi sahtekarlığı/yalanı (zûrü) yasaklamış­tır." Derken bir adam ucunda bez parçası bulunan bir değnek ile geldi. Muâviye: "Bakın bu, sahtekarlıktır/yalandır (zürdür)" dedi"

Hadisin ravilerinden Katâde: "Bununla, kadınların saçlarını çokgösterdikleri bez parçalarını kastediyordu" demiştir"

(Hadis kitaplarının çoğunda Efendimiz (a.s.)'ın, saç eklemeyi yasakladığı, Allah'm bu işi yapana ve yaptırana lanet ettiği rivayet edilir. Hadislerde geçen lanet, kuvvetli yasaklama üslubu olarak değerlendirilir. Bu tür üsluplar genellikle büyük günahlar İçin kullanılmaktadır. Saç ekleme veya dövme yaptırma, hakkındaki bu keskin uyarı nedeniyle böyle davranışlardan kaçınılması istenilmiştir. Pek çok âlim bu işlerin kesin haram olduğunu belirtmiştir.

Yasaktaki keskin üsluba rağmen bunun aynnblannın olduğu da görülmektedir. Me­sela, tabiin âlimlerinden Said b. Cübeyr, ipeksi bir bitki olan karamilin başa takılmasında sakınca olamadığını söylemiştir (Ebû Dâvûd, Teraccül: 5} Ebû Dâvûd, onun bu sözünü agkla-mak için: "Her halda o, hadislerdeki yasağın kadın sag için olduğu görüşündedir." de­mektedir. Yine Ebû Davud'un verdiği bilgiye göre Ahmed b. Hanbel de karamiî kullan­makta bir sakınca görmemiştir. Karamil ise ip ve benzeri şeylerden yapılmış, kadınlann başlanna taküklan saç örgüsü olarak agklanmışar. AynPin verdiği bilgiye göre Ebû Ubeyd, pek çok fukahanın hadisteki yasağın saça saç ekleme olduğunu, saç dışındaki şeylerin yasak çerçevesine girmediğini nakletmişör. (Umdetü'Hcârî, xvm. %) Hadislerde geçen ve 'saç eklemek' diye çeviri yapüğımız ifade 'vasi' kökünden türetilmiştir. Vasi ise, eklemek, bir­leştirmek anlamı ifade eder. Bu aynntrdan hareketle İbrahim (en-Nehâi, olsa gerek) 'vasi' ilebir şeyi koyma anlamındaki 'vad'ın arasını ayırmıştır. Vad' koyma demektir. Başa takke ve benzeri bir şeyi koymak vad' sayılır. İbrahim'e göre, vad' caizdir yasaklanan vasidir, (Muhammed b. Halife, İkmâlii İkmâli'l-Mu'iim Bi Sahib-i Müslim, VII. 276} SÜnen-İ Ebû Davud'uşerheden Sehârenpûrî de karamil takma konusunda şöyle demektedir: "Herhalde fukaha yasağın ekleme için olduğuna hamietmiştir. Bu da eklemenin kadın saçı İle yapılmasına göredir. Bunun da haram olması, insanın bir parçasının kullanımı nedeniyledir. Ancak ek­leme kadın sag dışında bir şey ile olursa bunda bir sakınca yoktur." (Sehârenpûrî, Beziü'f-Mechûd Fî Halli Ebi Dâvûd, ix. 58) Yine Sehârenpûrînin verdiği bilgiye göre Ebû Hanife'nin Müsned'inde, îbni Abbas (r.a.) da yasağın insan saçı için olduğunu yün kullanmada bir sakınca olmadığını söylemiştir. (Bezün-Mecnûd, dc. 57) Diğer taraftan Sünen-i Ebû Davud'u şerheden Azimâbâaînin verdiği bilgiye göre meşhur hadisâiimi Hattabî: "İİim erbabı, karamiie müsaade etmiştir. Çünkü bu tür şeyleri takmak, bunu görenlerin saçın takma ve gerçek olmadığından şüpheye düşmeyeceğinden dolayı karşıdakini aldatmaz" demiştir.

(Azimâbâdî, Şemsusul-Hak, Avnu'l-Ma'bûd, Şerhu Süneni Ebî Dâvûd, VI. 152)

Eklemesi yasaklanan şeyin ne olduğu hadislerde açık değildir. Diğer taraftan yasağın sebebini araştırdığımızda şunlar görülebilir: Rabb'imizin bize ikram ettiği in­san azalan değerlidir alınıp satılamaz. İşlemekte olduğumuz hadiste belirtilen ve E-fendimız (a.s.)'ın buna sahtekarlık ismini vermesidir. Çünkü bu, karşıdakini aldatma­dır. Bir diğer neden ise yaratılışı değiştirmiş olmaktır. Bu aynntılardan hareketle bazı âlimler, bir takım şartlar dahilinde insan saçı olmayan takma saçlara cevaz vermiştir.

İslâm hukuk felsefesi alanında fikir yürüten son dönem âlimlerinden M. Tahir b. Âşûr, meseleye başka bir açıdan bakar. Ona göre hadislerde geçen süslenme ile ilgili yasaklar, o dönemdeki Araplar arasında bu durumun hafif meşreplik ve iffetsiz­lik işareti olarak görülmesinden olabilir. Bir bakıma o dönemin örfünde bunlar iyi ka­dınların davranışı sayılmıyordu. Kendisi şöyle demektedir: "...bu konunun gerekçesi bence, bu durumlann Araplar arasında iffetsizliğin göstergeleri olmasıdır. Bunların yasaklanması, onlara götürenin veya kendileri dolayısıyla namusun ortadan kalkma­sına teşebbüsün yasaklanması demektir." (M. Tâhir b. Âşûr, İslâm Hukuk Felsefesi, s. [1464]

 

1434-) Esma bintü Ebû Bekir (r.a.)'dan. Bir kadın: "Ey Allah'ın Rasûlü, benim bir kumam var, acaba kocamdan bana verilmeyen bir şeyi gösterişte bulunup verildi göstersem bana günah olur mu?" dedi. Rasûlüllah (s.a.v.): "Verilmediği halde verildi gösterişinde bulu­nan, yalancı iki elbise giyen kimse gibidir, "buyurdu.

(Yalancı iki elbise giymek, bir elbisenin altına iki katlı elbise giymiş gibi gös­termek için şişirme yapmaktır, denildiği gibi ödünç aldığı elbiseyi kendisininkiymiş gibi göstermektir, denilmiştir. Bunun dışında başka tanımlar da yapılmıştır. Tanırnia-nn ortak noktası, karşıdakini aldatmadır. Tokluk gösterisi yapmaktır.) [1465]


[1421] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 432.

[1422] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 432.

[1423] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 432.

[1424] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 433.

[1425] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 433.

[1426] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 433.

[1427] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 433.

[1428] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 433.

[1429] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 433.

[1430] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 434.

[1431] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 434.

[1432] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 434.

[1433] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 434.

[1434] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 434.

[1435] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 434.

[1436] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 435.

[1437] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 435.

[1438] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 435.

[1439] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 435-436.

[1440] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 436.

[1441] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 436.

[1442] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 436.

[1443] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 436.

[1444] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 436.

[1445] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 437.

[1446] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 437.

[1447] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 437-438.

[1448] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 438.

[1449] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 438.

[1450] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 438.

[1451] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 439.

[1452] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 439.

[1453] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 439.

[1454] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 439.

[1455] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 439-440.

[1456] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 440.

[1457] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 440.

[1458] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 440.

[1459] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 440-441.

[1460] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 441.

[1461] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 441.

[1462] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 441-442.

[1463] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 442.

[1464] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 442-443.

[1465] Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer), Müttefekul Aleyh Hadisler, Hüner Yayınları: 443.