neslinur
Fri 11 June 2010, 01:47 pm GMT +0200
Gıybete Karşı Ne Yapmalı ?
Nasıl ki haram olan gıybet, kebiredendir Aynı şekilde gıybete kulak verip onu dinlemek de haramdır. Nitekim Resul-i Ekrem(s.a.v), şöyle buyurmuştur:
"(Gıybeti) dinleyen de gıybet edenlerden birisidir."[30]
Bir rivayete göre; Resul-i Ekrem(s.a.v), bir adamı zina ettiğinden ötürü recmetti. Bu sırada Ensar'dan iki kişi konuşurken, birinin diğerine:
" Bu adam köpek gibi öldürüldü.." dediğini duydu. Bir süre sustuktan sonra Resul-i Ekrem(s.a.v) kalktı, yürüdü ve ayaklarını dikmiş bir eşek ölüsüne rast geldi, Resul-i Ekrem(s.a.v) yanındakilere dönerek o iki adama şöyle buyurdu:
"Şu eşek ölüsünden yer misiniz?" Onlar:
"Ya Resulullah! Bunu kim yer?" dediler.
Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurdu:
"Az önce kardeşiniz hakkında söylediğiniz sözle bundan daha fenasını yemiş oldunuz. Nefsimi kudret elinde bulunduran Allah'a yemin ederim ki, o adam şimdi cennetteki ırmaklarda yüzüyor."[31]
Burada Resul-i Ekrem(s.a.v), ikisini birden leş yemeğe davet ederek her ikisini de suçluyor ve gıybet ettiklerini söylüyor. Hâlbuki o sözü söyleyen birisiydi, diğeri de onu dinliyordu. Fakat gıybeti dinleyen de günahta ona ortak olmuştu.
Yapılan gıybete susup onu önlememek de kebairdendir. Çünkü gıybet, kötülüklerin en çirkinlerindendir. Yanımızda gıybet edeni dil ile reddetmeliyiz. Eğer o kişi gıybete devam ederse başka bir sözle konuyu dağıtarak konuşmasını kesme-liyiz. Eğer bu da fayda sağlamazsa gıybeti kalp ile inkâr edip, gıybet meclisini bir bahane ile terk etmeliyiz. Eğer gıybeti engellemeye gücümüz yetmiyorsa, o meclisi terk ermeye gücümüz yeter. Aksi halde sükût edip gıybeti engellemezsek biz de gıybet etmiş oluruz.
Nitekim Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
* Yanında bir din kardeşi gıybet edilir de onu önlemeye gücü yettiği halde ona yardım ederse (gıybeti önlerse), kıyamet günü Allah u Teala da ona yardım eder. Şayet gücü yettiği halde onu korumaz ve yardım etmezse, Allah u Teala da onu dün-ya ve ahirette zelil kılar."[32]
Yine Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
" Kim kardeşinin gıybet edilmesine engel olursa Alİah onun için bin şer kapısını kapatır. Ama engel olmazsa o da gıybet etmiş gibi sayılır."[33]
Resul-i Ekrem(s.a.v) gıybeti ve gıybete kulak vermeyi nehy ettikten sonra şöyle buyurdu:
"Kim bir mecliste bir kardeşinin gıybetinin edildiğini duyar da o gıybeti reddederse Alİah u Teala ondan dünya ve ahirette bin şerrin kapısını reddeder, kapatır. Ve eğer gücü yetmesine rağmen onu reddetmezse, kendisine gıybetçinin günahının yet-msş katı yazılır."[34]
Büyük alimlerden Şeyh Ensari (rıdvanullahî teala aleyh) buyuruyor ki:
" Anlaşıldığı kadarıyla burada söz konusu olan red biçimi, gıybetten nehy etmekten başka bir şeydir ve redden maksat, gıybeti edilen kişiyi yokluğunda destekleyip korumaktır. Şu halde eğer söz konusu olan ayıp dünyevi bir ayıp ve kusur asıl ayıp kusurun Allah u Teala'nın ayıp olarak tanıttığı masiyetler olduğu ve Allah u Teala'nın ayıp saymadığı şeylerle kardeşinin ayıplanmaması gerektiğini göstermen gerekir. Eğer ayıp dini ise kardeşini bundan koruman ve kurtarman lazım. Müminler de kimi zaman masiyetle müptela olabilirler. Eğer bu durumdaki kişi halinden haberdar değil ise ona durumunu hatırlatmak gerekecektir. Bunun yolu da onu ayıplayıp kınamak değil, ona nasihat etmektir. Çünkü senin o ayıplaman ve kınamanın Allah'ın katında onun masiyetinden büyük olması da mümkündür,"
"Eğer gıybetçiye dilimizle sus deyip kalben onun gıybetini dinlemek istiyorsak, bu münafıklık olur. Kimi zaman da dinleyici gıybeti engelleyeceğine onu gıybete teşvik eder. Belki de hadis-i şerifte sözü geçen " Gıybetçinin günahından yetmiş kat daha fazla günahkar olanlar" bu tür kişilerdir." (Kırk Hadis Şerhi)
Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Din kardeşinin şerefini, gıybet edene karşı savunan kimseyi Allah u Teala kıyamet günü cehennemden uzaklaştırır."[35]
Bir hikâyeye göre, peygamberlerden biri bir rüya gördü; kendisine şöyle dendi:
"Sabah olunca karşına çıkandan kaç."
Sabah oldu; dışarı çıktı. Yola koyulup gitti. Karşısına kokmuş bir eşek leşi çıktı. Onu bırakıp kaçtı.
Akşam olunca, şu duayı yaptı:
"Ya Rabbi, emrini yerine getirdim. Bu işin manasını bana bildir."
Rüya gördü, rüyasında şöyle anlatıldı: "O gördüğün gıybettir. İnsanların gıybetini edenlerden kaç."
Gücü yettiği halde gıybete susup onu engellememek büyük bir günahtır. Çünkü gücü yeten kimsenin münker olan şeyi önlememesi büyük günahlardandır. Gıybet ise kötülüklerin en çirkinlerinden olup büyük bir münkerdir. Her insanın gıybeti engellemeye gücü yeter. Gıybeti engellemeye gücümüzün yetmediği yerde, en azından o meclisi terk ederek gıybete karşı tavır takınmamız gerekir ki, vebalden kurtulalım. Çünkü gıybeti dinleyen olmazsa veya gıybet önlenirse, gıybet eden de bir daha gıybet etmeye cesaret edemez. Fakat gıybeti dinlemek, ona itirazda bulunmamak ve gıybet meclisinde oturmak insanları bu günaha daha fazla teşvik eder.
Bir kişi, kendisinin gıybet edildiğini işittiği zaman gıybet edene karşı nasıl bir tavır takınmalıdır? O da onun gıybetini yapmalı mı? Gıybete gıybetle karşılık vermek çok tehlikeli bir davranıştır. Çünkü haddi aşarak zarara düşme ihtimali çok fazladır. En güzel tavır sükût edip sabır göstermek ve Allah'a havale etmektir. Çünkü Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
"Fakirlik günün için ırzından karzda bulun (yani ödünç ver)."
Bunun manası: "Seni ayıplamak, zemmetmek suretiyle gıybet eden kimseye hemen mukabele etmeye, hakkını dünyada almaya kalkma. Karzda bulun (yani ödünç ver), onu fakir olacağın kıyamet gününde alırsın demektir. (Kutub-i Site, Hadis Ansiklopedisi)
O halde gıybetimizi edene karşı takınacağımız en güzel tavır gıybet ateşini sabır ve sükût ile söndürmektir. Gıybete gıybetle karşılık, hayırları yiyip tüketen yangına körükle gitmektir.
Nasıl ki haram olan gıybet, kebiredendir Aynı şekilde gıybete kulak verip onu dinlemek de haramdır. Nitekim Resul-i Ekrem(s.a.v), şöyle buyurmuştur:
"(Gıybeti) dinleyen de gıybet edenlerden birisidir."[30]
Bir rivayete göre; Resul-i Ekrem(s.a.v), bir adamı zina ettiğinden ötürü recmetti. Bu sırada Ensar'dan iki kişi konuşurken, birinin diğerine:
" Bu adam köpek gibi öldürüldü.." dediğini duydu. Bir süre sustuktan sonra Resul-i Ekrem(s.a.v) kalktı, yürüdü ve ayaklarını dikmiş bir eşek ölüsüne rast geldi, Resul-i Ekrem(s.a.v) yanındakilere dönerek o iki adama şöyle buyurdu:
"Şu eşek ölüsünden yer misiniz?" Onlar:
"Ya Resulullah! Bunu kim yer?" dediler.
Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurdu:
"Az önce kardeşiniz hakkında söylediğiniz sözle bundan daha fenasını yemiş oldunuz. Nefsimi kudret elinde bulunduran Allah'a yemin ederim ki, o adam şimdi cennetteki ırmaklarda yüzüyor."[31]
Burada Resul-i Ekrem(s.a.v), ikisini birden leş yemeğe davet ederek her ikisini de suçluyor ve gıybet ettiklerini söylüyor. Hâlbuki o sözü söyleyen birisiydi, diğeri de onu dinliyordu. Fakat gıybeti dinleyen de günahta ona ortak olmuştu.
Yapılan gıybete susup onu önlememek de kebairdendir. Çünkü gıybet, kötülüklerin en çirkinlerindendir. Yanımızda gıybet edeni dil ile reddetmeliyiz. Eğer o kişi gıybete devam ederse başka bir sözle konuyu dağıtarak konuşmasını kesme-liyiz. Eğer bu da fayda sağlamazsa gıybeti kalp ile inkâr edip, gıybet meclisini bir bahane ile terk etmeliyiz. Eğer gıybeti engellemeye gücümüz yetmiyorsa, o meclisi terk ermeye gücümüz yeter. Aksi halde sükût edip gıybeti engellemezsek biz de gıybet etmiş oluruz.
Nitekim Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
* Yanında bir din kardeşi gıybet edilir de onu önlemeye gücü yettiği halde ona yardım ederse (gıybeti önlerse), kıyamet günü Allah u Teala da ona yardım eder. Şayet gücü yettiği halde onu korumaz ve yardım etmezse, Allah u Teala da onu dün-ya ve ahirette zelil kılar."[32]
Yine Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
" Kim kardeşinin gıybet edilmesine engel olursa Alİah onun için bin şer kapısını kapatır. Ama engel olmazsa o da gıybet etmiş gibi sayılır."[33]
Resul-i Ekrem(s.a.v) gıybeti ve gıybete kulak vermeyi nehy ettikten sonra şöyle buyurdu:
"Kim bir mecliste bir kardeşinin gıybetinin edildiğini duyar da o gıybeti reddederse Alİah u Teala ondan dünya ve ahirette bin şerrin kapısını reddeder, kapatır. Ve eğer gücü yetmesine rağmen onu reddetmezse, kendisine gıybetçinin günahının yet-msş katı yazılır."[34]
Büyük alimlerden Şeyh Ensari (rıdvanullahî teala aleyh) buyuruyor ki:
" Anlaşıldığı kadarıyla burada söz konusu olan red biçimi, gıybetten nehy etmekten başka bir şeydir ve redden maksat, gıybeti edilen kişiyi yokluğunda destekleyip korumaktır. Şu halde eğer söz konusu olan ayıp dünyevi bir ayıp ve kusur asıl ayıp kusurun Allah u Teala'nın ayıp olarak tanıttığı masiyetler olduğu ve Allah u Teala'nın ayıp saymadığı şeylerle kardeşinin ayıplanmaması gerektiğini göstermen gerekir. Eğer ayıp dini ise kardeşini bundan koruman ve kurtarman lazım. Müminler de kimi zaman masiyetle müptela olabilirler. Eğer bu durumdaki kişi halinden haberdar değil ise ona durumunu hatırlatmak gerekecektir. Bunun yolu da onu ayıplayıp kınamak değil, ona nasihat etmektir. Çünkü senin o ayıplaman ve kınamanın Allah'ın katında onun masiyetinden büyük olması da mümkündür,"
"Eğer gıybetçiye dilimizle sus deyip kalben onun gıybetini dinlemek istiyorsak, bu münafıklık olur. Kimi zaman da dinleyici gıybeti engelleyeceğine onu gıybete teşvik eder. Belki de hadis-i şerifte sözü geçen " Gıybetçinin günahından yetmiş kat daha fazla günahkar olanlar" bu tür kişilerdir." (Kırk Hadis Şerhi)
Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Din kardeşinin şerefini, gıybet edene karşı savunan kimseyi Allah u Teala kıyamet günü cehennemden uzaklaştırır."[35]
Bir hikâyeye göre, peygamberlerden biri bir rüya gördü; kendisine şöyle dendi:
"Sabah olunca karşına çıkandan kaç."
Sabah oldu; dışarı çıktı. Yola koyulup gitti. Karşısına kokmuş bir eşek leşi çıktı. Onu bırakıp kaçtı.
Akşam olunca, şu duayı yaptı:
"Ya Rabbi, emrini yerine getirdim. Bu işin manasını bana bildir."
Rüya gördü, rüyasında şöyle anlatıldı: "O gördüğün gıybettir. İnsanların gıybetini edenlerden kaç."
Gücü yettiği halde gıybete susup onu engellememek büyük bir günahtır. Çünkü gücü yeten kimsenin münker olan şeyi önlememesi büyük günahlardandır. Gıybet ise kötülüklerin en çirkinlerinden olup büyük bir münkerdir. Her insanın gıybeti engellemeye gücü yeter. Gıybeti engellemeye gücümüzün yetmediği yerde, en azından o meclisi terk ederek gıybete karşı tavır takınmamız gerekir ki, vebalden kurtulalım. Çünkü gıybeti dinleyen olmazsa veya gıybet önlenirse, gıybet eden de bir daha gıybet etmeye cesaret edemez. Fakat gıybeti dinlemek, ona itirazda bulunmamak ve gıybet meclisinde oturmak insanları bu günaha daha fazla teşvik eder.
Bir kişi, kendisinin gıybet edildiğini işittiği zaman gıybet edene karşı nasıl bir tavır takınmalıdır? O da onun gıybetini yapmalı mı? Gıybete gıybetle karşılık vermek çok tehlikeli bir davranıştır. Çünkü haddi aşarak zarara düşme ihtimali çok fazladır. En güzel tavır sükût edip sabır göstermek ve Allah'a havale etmektir. Çünkü Resul-i Ekrem(s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
"Fakirlik günün için ırzından karzda bulun (yani ödünç ver)."
Bunun manası: "Seni ayıplamak, zemmetmek suretiyle gıybet eden kimseye hemen mukabele etmeye, hakkını dünyada almaya kalkma. Karzda bulun (yani ödünç ver), onu fakir olacağın kıyamet gününde alırsın demektir. (Kutub-i Site, Hadis Ansiklopedisi)
O halde gıybetimizi edene karşı takınacağımız en güzel tavır gıybet ateşini sabır ve sükût ile söndürmektir. Gıybete gıybetle karşılık, hayırları yiyip tüketen yangına körükle gitmektir.