saniyenur
Fri 20 May 2011, 09:13 pm GMT +0200
GİRİŞ
Kur'ân ilimlerinden biri olan kıraat konusunun genel çerçeve içerisindeki yerini görebilmek için Kur'ân ilimlerinin, tarihine ve Kur'ân'm anlaşılmasındaki yerlerine kısaca bakmakta yarar olduğunu düşünüyoruz. Bu sebeple aşağıda, Kıraat İlmi ile İlgili bilgi vermeden önce Kur'ân ilimlerinin geçmişinden ana hatlan ile bahsedilecektir. Arapçasi"ulûmu'1-Kur'ân" olan Kur'ân İlimle-ri terkibi "Kur'ân" ve "İlim" kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşmuş bir isim tamlamasıdır. Tamlamanın şuurlu olarak seçildiği ve doğru kullanıldığı farzediiirse, Kur'ân ilimlerinin Kur'ân'la ilgili olması gerekmektedir. Kur'ân ile ilgisi olmayan, fakat kendisinden Kur'ân'ın yorumunda dolaylı olarak yararlanılan ilimlerin Kur'ân ilmi sayılıp sayılmayacağı noktası tartışmaya açıktır. Bu sebeple zaman zaman kullanılan "Kur'ânî İlimler (el-ulûmü'l-Kur'âniyye)" şeklindeki sıfat tamlaması "ulûmu'1-Kur1 ân" terkibinin anlamını vermediği için "Kur'ân İlimleri" yerinde kullanılması yanlış olsa gerektir. Çünkü astronomi, matematik, biyoloji gibi ilimler Kur'ânî oldukları halde genel kabule göre Kur'ân ilimlerinden değillerdir. Kur'ân İlimleri ile ilgili bir tanım getirmek gerekirse, "Kur'ân'ın vahyi, nüzûlu, yazımı, okunması, tertibi, toplanması, çoğaltılması, hattı, kıraati, tefsiri, i'cazi, nâsih ve mensûhu, i'râbı, dil, üslûb ve belagatı, âyet ve sûrelerinin birbiriyle ilişkisi, muhkem ve müteşâbihi tek tek Kur'ân ilmi olarak karşımıza çıkarken bunların tamamını birlikte ve sistematik olarak inceleyen ilim "Kur'ân İlimleri" adıyla anılır.
Son yıllarda İslâm dünyasında ve özellikle Türkiye'de yapılan bir kısım çalışmalara verilen "usûlü't-tefsir" adı genellikle Kur'ân İlimleri yerinde kullanılmaktaysa da birebir karşılama olmadığından karışıklığa sebebiyet vermektedir. Çünkü bu terkip kuruluşu itibaiyle Kur'ân tefsirinin esaslarını çağrıştırdığından daha çok tefsir yöntemini akla getirmektedir. Ulûmu't-tefsir terkibinin ilk dönemlerde ulûmu 1-Kur'ân yerine kullanıldığına da rastlanılmaktadır. Ancak kapsam olarak bunun ulûmü'l-Kur'ân'a denk olduğunu söylemek mümkün değildir.[2]
Kur'ân ilimlerinin münferid olarak doğuşu ve temelleri Kur'ân'ın ilk nüzûlu günlerine kadar gider. Resûl-i Ekrem'e vahiy getiren meleğin Alak sûresinin ilk âyetlerini nasıl okuduğunu bilemiyor isek de Kur'ân'a özgü bir okumanın varlığından rahatlıkla söz edilebilir. İlk âyetlerin ve cereyan eden hâdiselerin yorumlanması için Varaka b. Nevfel'e gidilmesi Kur'ân tefsirinin kaynaklarından biri olan diğer kutsal kitaplara başvurmayı çağrıştırdığından tefsirin kaynaklarının o günlerde ortaya konulduğu şeklinde anlaşılabilir. Aynca Hz. Hatice'nin Resûlullah ile ilgili hüsnü şehâdeti Kur'ân'ın Allah dostlanyla doğrudan ilişkisini akla getirmektdir.
Peygamberlikle görevlendirilmesinden sonra gelen âyetleri müslümanlara okuyup tefsir eden Hz. Peygamber bunun kendisine verilmiş Kur'ânî bir görev[3] olduğunu biliyordu. Ayrıca o tefsir ederken zaman zaman âyetlerde yer alan anlamı kapalı kelimeleri de açıklıyor, nâsih ve mensûhu da bildiriyordu. Ashâbdan Kur'an'da anlamakta zorluk çektikleri yerleri soranlar da vardı. Mesela "İnanıp ta imanlarına bir zulüm katmayanlar..."[4] ayeti inince Resûl-i Ekrem'e "Hangi birimiz kendi nefsine zulmetmedi" diye sorulmuş ve duyulan endişe ihsas ettirilmiştir. Bunun üzerine Resûlullah buradaki "zulüm" kelimesini "şirk" ile tefsir ederek "İnne'ş-şirke le zulmün azîm"[5] ayetini okumuştur.[6] Esbâb-ı nüzul ilminin de daha Mekke döneminde iken ortaya çıktığım gösteren pek çok örnek vardır. Bu ilim özellikle ashâb tarafından sûre ve âyetler nakledilirken kullanılıyor ve yanlış anlamaların önüne geçiliyordu. Ancak bütün bunlar tabii bir surette sadece sözlü kültür olarak devam ediyordu. Vakıa olarak varlığını sürdürmesine rağmen Resûl-i Ekrem veya sahabe devrinde Kur'ân tefsirine ve ilimlerine dair bir eser telifine gerek görülmemiştir.[7]
Resûl-i Ekrem'in vefatından sonra Kur'ân üzerindeki çalışmalar hızlanarak devam etmiştir. Ashâb Kur'ân'la ilgili soruları cevaplandırırken Hz. Peygamber'den gelen hadislere, burada yeterli açıklama bulamadıklarında da Arap dili ve şiirine başvuruyorlardı. Kendi şahsî görüşlerini ise en sona bırakıyorlardı. Kur'ân-ı Kerîmin muhataplarından kendisi üzerinde derinliğine düşünmelerini isteyip anlama ve yoruma teşvik etmesi[8] aynca kendisi üzerinde düşünmeyenleri kınaması[9] insanlann Kur'ân tefsirine yönelmesinde çok etkili olmuştur. Sahabe ve tâbiûn devrinde şifahi olarak devam eden Kur'ân tefsirinin Kur'ân ilimleri içerisinde ilk tedvin olan ilim olduğu söylenebilir.[10] Zira hadis âlimleri eserlerinde Tefsir bölümleri ihdas etmişler tâbiûnun önde gelenlerinin Kur'ân tefsirleri derlenerek sonraki dönemlerde kitap haline getirilmiştir,
Kur'ân'ın Hz. Ebû Bekir devrinde toplanması (cem1), Hz. Osman zamanında istinsah edilip çoğaltılması, sonra da hareke ve noktalanması, çoğaltılan Kur'ân nüshalar esas alınarak kıraat eğitiminin başlaması ile sistemli olarak başlayan Kur'ân ilimlerinin tedvini İslam coğrafyasının genişlemeye başladığı tâbiûn devrinde daha da hızlanmıştır. Bu dönemde ilk olarak resmü'l-mushaf, kıraat, esbâb-ı nüzul, ma'ânil-Kur'ân, mecâzü'i-Kur'ân, garîbü'l-Kur'ân, müşkilü'l-Kur'ân, i'râbül-Kur'ân gibi rivayet ve dil ilimlerinin tedvin edildiği görülmektedir. Dil ilimlerinin bir kısmı aynı zamanda luğavî tefsir özelliği de taşımaktaydı. Âyet ve sûrelerin nüzul sebepleriyle ilgili rivayetler iik olarak hadis mecmualarının tefsir bölümlerinde yer almış, müstakil tedvini daha sonra gerçekleşmiştir. Tedvin döneminde üç kol diğerlerine göre daha fazla genişlemiş ve yayılmıştır. Bunlar kıraat, dil-Kur'ân ilişkisini temel alan iugavî tefsirler ve son olarak rivayet tefsirleridir.[11]
[2] Geniş bilgi İçin bk. Muhammed Abdülazîm ez-Zerkânî, Menâhilü'l-irfan fî uİûmî'l'Kur'ân (nşr. Fevvâz Ahmed Zemerli), Dârü'l-Kitâbi'l-'Arabî, Beyrut 1417/1996,1, 14-36; Subhi es-Sâlih, Mebahis ff ulûmi'l-Kutân, Beyrut 1974, s. 119-121; Muhammed Abdüsselam Kafâfî-Abdullah eş-Şerîf, Fîulûmi'İ-Kur'ân: dirâsât ve muhâdarât, Beyrut 1972, s. 31-33; AÜ Turgut, Tefsir Usûlü ve Kaynaklan, İstanbul 1991, s. 2-5; Ahmet Nedim Serinsu, Kur'ân'ın Anlaşılmasında Esbab-ı Nüzul'ün Rolü, İstanbul 1994, s. 41-54.
[3] en-Nahl 16/44; İbrahim 14/4.
[4] el-En'âmö/82.
[5] Lokman 31/13.
[6] Buhârî, "Enbiyâ", 41, "Tefsir", 31/1. Başka Örnekler İçin bk. Buhârî, "Tefsir", 2; Tirmizî, "Tefsir", 17/8; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 444, 478.
[7] Subhi es-Sâlih, Mebahis fî ulûmi'l-Kur'ân, s. 119.
[8] Meseîa bk. el-Bakara 2/118, 219, 221, 266; en-Nisâ .4/82; Yunus 10/24; en-Nahl 16/44; el-Mu'münûn 23/69; Sâd 38/29; Muhammed 47/24; el-Hadid 57/17.
[9] Mesela bk. el-İsrâ 45-46; en-Nisâ 4/77.
[10] Halid Abdurrahman el-Akk, Usûlü't-tefsîr ve kavâ'iduh, Beyrut 1406/1986, S. 28.
[11] Abdülhamit Birışık, Kıraat İlmi ve Tarihi, Emin Yayınları, Bursa 2004: 11-14.