- Giriş

Adsense kodları


Giriş

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafiza aise
Mon 27 December 2010, 12:07 pm GMT +0200


GİRİŞ

Eğiticinin Kırk Ayet ve Kırk Hadis dersi planı yaparken yararlanacağı birinci ve ikinci kaynak olan "Kur’an ve Hadis" aynı zamanda eğiticinin ayet ve hadisi sağlam bir temele oturtup bakış  açısını  genişletmesine yardımcı olur.

Ayrıca bu program eğiticiye, eğitimin teknik ve yöntemleri hakkında da bilgi verir.

Eğitici dersin süresini ve öğrencilerin seviyesini göz-önünde bulundurarak konuları öncelikle bu programdan seçerek ihtiyaca göre planını yapar.

Bu programda sırasıyla, dersle ilgili açıklamalar, amaçlar konular, yöntemler ve kaynakçayı içerir.

A-AÇIKLAMALAR:

Kırk Ayet ve Kırk Hadis Çalışması:[1]

Türkçemize "Kırk Hadîs" diye geçen ve belli bir konuya giren veya değişik konularda kırk hadîsi derleyen kitaplar vardır. Bunlar “erbaûniyyât” kırklı’lar denmiştir.

Bu eserler, kaynağını Resûlullah (a.s)'ın şu sözlerinden alır:

"Kim ümmetime, sünnetimden kırk tanesini koruyup ulaştırırsa ben kıyamet günü onun imânına şâhid ve şefaatçi olurum."[2]

bu hadîsin müjdesine mazhar olmak ümidiyle yazılan eserler kısaca şunlardır.

1. Abdullah İbnu'l-Mubârek el-Hanzalî'nin "Erba'un"u.

2. Muhyiddin b. Eslem et-Tusi'nin "Erba'un"u.

3. El Hasan b. Süfyan en-Nesai'nin "Erba'un"u.

4. Ebu Bekr el-Acurri'nin "Erba'un"u.

5. Ebu Bekr Muhyiddin b.İbrahim el-İsbahani, İbnü'l-Mukri'nin "Erba'un"u.

6. Ebu Bekr Muhyiddin b. Abdillah el-Cevzeki'nin "Erba'un"u.

7. Ebu Nu'aym el-İsbahani'nin "Erba'un"u.

8. Ebu Abdurrahman es-Sülemi'nin "Erba'un"u.

9. Ebu Bekr el-Beyhaki'nin "Erba'un"u.

10. Ebu'l Hasan ed-Darekutni'nin "Erba'un"u.

11. Ebu Abdillah el-Hakim'in "Erba'un"u.

12. Ebu Tahir es-Silefi'nin "Erba'un"u.

13. Dârakutnî'nin "Erbaûn"u.

14. Radıyyu'd-Dîn el-Kazvîni'nin "Erbaûn lil-Fadli Aliyyin.

15. Hâfız İbni Hacer'in "Erba'un"u.

16. Ebu'l Kasım b.Asakir'in birkaç "Erba'un"u.

17. Ebu Sa'd el-Mali'nin "Erba'un"u.

18. Kelebazi'nin Erba'un'u.

19. Ebu Osman es-Sabuni'nin "Erba'un"u.

20. İbni ebi's-Sayf'ın "Erba'un"u.   

21. Ebu'l Kasım Hamza b.Yusuf es-Sehmi'nin "Erba'un fi Fadli'l Abbas"ı.

Erba'un kitapları daha pek çoktur. Bunlar Katip Çelebi’nin Keşfu'z-Zunun ile Sılatu'l-Halef'e müracaat edebilirsiniz.

B-ÖZEL AMAÇLAR

 

Sebeb-i Nüzul

Kur’ân-ı Kerim'in nüzûlü iki kısımdır:

Birinci kısım: Sebebe bağlı olmadan nâzil olan buyruklar: Bunlar, nüzûlünden önce indirilmesini gerektiren herhangi bir sebebin varlığı sözkonusu olmadan inen buyruklardır. Kur’ân-ı Kerim âyetlerinin çoğunluğu böyledir. Yüce Allah'ın:

وَمِنْهُمْ مَنْ عَاهَدَ اللهَ لَئِنْ اَتَينَا مِنْ فَضْلِهِ لَنَصَّدَّقَنَّ وَلَنَكُونَنَّ مِنَ الصَّالِحِينَ

"İçlerinden kimi de Allah'a şöyle söz vermişti: 'Eğer bize lütfundan ihsan ederse muhakkak ki sadaka vereceğiz ve muhakkak ki salihlerden olacağız"[3] ve devamındaki âyetler herhangi bir sebebe bağlı olmaksızın, bazı münafıkların durumunu açıklamak üzere nâzil olmuşlardır. Bu ayetlerin uzunca bir kıssa ile anlatılan Salebe b. Hâtıb hakkında nâzil olduğuna dair meşhur rivayeti pekçok müfessir sözkonusu etmiş ve birçok vaizler bunun propagandasını yapmış olmakla birlikte oldukça zayıf bir rivayet olup, sahih değildir.

İkinci kısım ise bir sebebe bağlı olarak nâzil olmuş buyruklardır. Bu da nüzulünden önce indirilmesini gerektiren bir sebebin ortaya çıktığı buyruklardır. Sebep de bir kaç çeşittir.

a- Yüce Allah'ın cevabını verdiği bir soru. Meselâ:

يَسْئَلُونَكَ عَنِ اْلاَهِلَّةِ قُلْ هِىَ مَوَاقِيتُ لِلنَّاسِ وَالْحَجِّ

 
"Sana hilalleri soruyorlar. De ki: Onlar insanlar için bir de hac için vakit ölçüleridir."[4]

b- Yahut bir açıklamayı ve bir sakındırmayı gerektiren bir olay meydana gelmişse buyruk nâzil olmuş olabilir:

وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ لَيَقُولُنَّ اِنَّمَا كُنَّا نَخُوضُ وَنَلْعَبُ قُلْ اَبِاللهِ وَاَيَاتِهِ وَرَسُولِهِ كُنْتُمْ تَسْتَهْزِؤُنَ

 
"Andolsun onlara soracak olsan elbette şöyle diyeceklerdir: 'Biz sadece eğlenip şakalaşıyorduk'"[5] diye başlayan iki ayet-i kerime, münafıklardan bir adam hakkında inmişlerdir. Bu kişi Tebûk Gazvesinde bir yerde otururken: Bizler şu bizim Kur’ân okuyucularımız gibi karnı geniş, dili çok yalan söyleyen, düşman ile karşılaştıklarında onlardan daha korkak kimse görmedik. O bu sözleriyle Rasûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem)'i ve ashabını kastediyordu. Bu söyledikleri Rasûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem)'e ulaştı ve Kur’ân'ın ilgili buyrukları nâzil oldu. Adam gelerek, Peygamber (Sallallahu aleyhi vesellem)'e özür beyan edince Kur’ân ona:

قُلْ اَبِاللهِ وَاَيَاتِهِ وَرَسُولِهِ كُنْتُمْ تَسْتَهْزِؤُنَ

 
"Deki: Allah ile, onun ayetleriyle ve Resûlü ile mi eğleniyordunuz?"[6] diye cevap verdi. 

c- Yahut hükmü bilinmesine gerek duyulan meydana gelmiş bir fiil sebebiyle inmiş olabilir. Yüce Allah'ın:

قَدْ سَمِعَ اللهُ قَوْلَ الَّتِى تُجَادِلُكَ فِى زَوْجِهَا وَتَشْتَكِى اِلَى اللهِ وَاللهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَا اِنَّ اللهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ

 
"Kocası hakkında seninle mücadele eden ve Allah'a şikâyet etmekte olan kadının sözünü elbetteki Allah işitmiştir. Allah sizin konuşmanızı da zaten işitiyordu. Çünkü Allah en iyi işitendir, en iyi görendir"[7] diye başlayan buyrukları buna örnektir.

Nüzûl Sebeplerini Bilmenin Faydaları

Nüzûl sebeplerinin bilinmesi oldukça önemlidir. Çünkü bunun pekçok faydası vardır. Bazıları şunlardır:

1. Kur’ân-ı Kerim'in yüce Allah tarafından indirilmiş olduğunu açıklamak:

Çünkü Resüllullah (a.s) herhangi bir hususa dair soru soruluyor; o kimi zaman vahiy nâzil oluncaya kadar cevap vermeden bekliyordu. Yahut meydana gelen işten bizzat haberdar olmadığından vahiy nâzil oluyor ve ona durumu açıklıyordu.

Birincisine örnek, yüce Allah'ın şu buyruğudur:

وَيَسْئَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ اَمْرِ رَبِّى وَمَا اُوتِيتُمْ مِنَ الْعِلْمِ اِلاَّ قَلِيلاً

"Bir de sana ruhu soruyorlar. De ki: 'Ruh, Rabbinin emrindendir. Size bilgiden ancak pek az bir şey verilmiştir.'"[8]

Sahih-i Buhârî'de  yer alan rivayete göre Abdullah b. Mesud (r.a) şöyle demiştir: Yahudilerden bir adam: Ya Ebe'l-Kasım ruh nedir? diye sordu. Rasûlullah sustu.

-Bir rivayette: Rasûlullah (a.s) karşılık vermeyip, onlara hiçbir şekilde cevap vermedi.-

Ben ona vahyolunmakta olduğunu anladım. Olduğum yerde ayakta kaldım. Vahyin nüzûlü tamamlanınca şöyle buyurdu:

وَيَسْئَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ اَمْرِ رَبِّى

 
"Bir de sana ruhu soruyorlar. De ki: 'Ruh Rabbinin emrindendir...'" [9]

İkincisine örnek de yüce Allah'ın şu buyruğudur:

يَقُولُونَ لَئِنْ رَجَعْنَآ اِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ اْلاَعَزُّ مِنْهَا اْلاَذَلَّ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لاَ يَعْلَمُونَ

"Derler ki: 'Eğer Medine'ye dönersek elbetteki en şerefli ve kuvvetli olan, en aşağılık olanı oradan mutlaka çıkartacaktır.'"[10]

Sahih-i Buhârî'deki  rivayete göre Zeyd b. Erkam (r.a) münafıkların elebaşısı Abdullah b. Ubeyy'i bu sözleri söylerken duymuş. Bu sözleriyle kendisinin aziz (şerefli ve kuvvetli) Rasûlullah (a.s)'ın ve ashabının ise "en aşağılık olanlar" olduklarını kastediyordu. Zeyd bu sözleri amcasına bildirince, amcası da aynı sözleri Peygamber (a.s)'a bildirdi. Peygamber (a.s) Zeyd'i çağırdı. O da duyduklarını ona bildirdi. Daha sonra Abdullah b. Ubeyy'e ve arkadaşlarına haber gönderdi (çağırttı). Onlar (gelip) bu sözleri söylemediklerine dair yemin ettiler. Rasûlullah (a.s) onların doğru söylediklerine inandı. Bunun üzerine yüce Allah Zeyd'in doğru söylediğini belirten buyrukları indirdi. Böylelikle Rasûlullah (a.s) gerçeği açık seçik bir şekilde öğrenmiş oldu.[11]

2. Yüce Allah'ın Rasûlünü savunmak noktasında ona gösterdiği itinayı açıklaması:

Yüce Allah'ın şu buyruğu buna örnektir:

 

وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلاَ نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْاَنُ جُمْلَةً وَاحِدَةً كَذَلِكَ لِنُثَبِّتَ بِهِ فُؤَادَكَ وَرَتَّلْنَاهُ تَرْتِيلاً

"Kâfirler dediler ki: 'Ona bu Kur’ân topluca birden indirilmeli değil miydi?' Biz onunla kalbine sebat verelim diye böyle yaptık ve onu ağır ağır okuduk."[12]

İfk (Âişe validemize atılan iftira) ile ilgili âyetler de aynı şekilde Peygamber (a.s)'ın namusunu savunmak ve iftiracıların ona bulaştırmak istedikleri lekeyi temizlemek üzere inmişti.[13]

3. Yüce Allah'ın sıkıntılarını açmak, kederlerini ortadan kaldırmak suretiyle kullarına verdiği önemi ortaya koymak.

Teyemmüm âyeti (bk. en-Nisa, 4/43 ve el-Mâide, 5/6) buna örnektir. Sahih-i Buhârî'deki  rivayete göre Âişe (r.anha), Peygamber (a.s) ile birlikte bulunduğu seferlerden birisinde gerdanlığını kaybetti. Onu aramak üzere Peygamber (a.s) yoluna devam etmeyip konakladığı yerde kaldı. Beraberlerinde bulunanlar da öylece kaldı. Bulundukları yerde su yoktu. Durumdan Ebu Bekir (r.a)'a şikayet ettiler.  Hadisin geri kalan bölümünü zikretti. Bu hadisteki ifadelere göre yüce Allah teyemmüm âyetini indirdi. Yolculukta bulunanlar teyemmüm yaptılar. Esid b. Hudayr dedi ki: Ey Ebu Bekr'in ailesi! Bu sizden gördüğümüz ilk bereket değildir. Hadis Buhârî'de uzun uzadıya kaydedilmiştir.[14]

4. Âyeti doğru bir şekilde anlamak

Yüce Allah'ın şu buyrukları buna örnektir:

 

اِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَآئِرِ اللهِ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ اَوِ اعْتَمَرَ فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِ اَنْ يَطَّوَّفَ بِهِماَ وَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَاِنَّ اللهَ شَاكِرٌ عَلِيمٌ


 
"Şüphe yok ki Safa ile Merve Allah'ın alâmetlerindendir. Her kim Beyt’i hacceder veya umre yaparsa onları güzelce tavaf etmesinde onun için bir sakınca yoktur."[15]

Buradaki tavaftan kasıt aralarında sa’y etmektir. Yüce Allah'ın: "Onun için bir sakınca yoktur." buyruğunun zahirinden anlaşıldığına göre, Safa ile Merve arasında sa’y etme emri, nihayet mübahlık ifade eder. Fakat Sahih-i Buhârî'de  yer alan rivayete göre Âsım b. Süleyman şöyle demiştir: Enes b. Malik Radıyallahu anh'a Safa ile Merve hakkında sordum. Şöyle dedi: Biz ikisinin de cahiliye dönemi işlerinden olduğu görüşünde idik. İslam gelince aralarında sa’y etmedik. Bunun üzerine yüce Allah:


اِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَآئِرِ اللهِ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ اَوِ اعْتَمَرَ فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِ اَنْ يَطَّوَّفَ بِهِماَ وَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَاِنَّ اللهَ شَاكِرٌ عَلِيمٌ

 
"Şüphe yok ki Safa ile Merve Allah'ın alâmetlerindendir. Her kim Beyt’i hacceder veya umre yaparsa onları güzelce tavaf etmesinde onun için bir sakınca yoktur" [16] buyruğunu indirdi.[17]

Bununla anlaşıldı ki, günahın sözkonusu edilmemesinden maksat, aralarında sa’yin esas hükmünü açıklamak değildir. Asıl maksat, onların sa’y etmeyi terketmekten sakınmalarını reddetmektir. Çünkü onlar aralarında sa’y etmenin cahiliye dönemi işlerinden olduğu görüşüne sahiptiler. Sa’y etmenin esas hükmü de yüce Allah'ın: "Allah'ın alâmetlerindendir"[18] buyruğu ile açıklık kazanmış olmaktadır.

Sebeb-i Vürud Manası ve Faydası

Hadisin vürud sebeblerinden ve ona vereceğimiz misallerden önce, manasının ve onunla ne kastedildiğinin bilinmesi gerekir.

Sebeb-i vürudi’l-hadis’in manası yahut ondan ne anlaşıldığı:

Sebep: Kendisiyle istenilene ulaşılan her şeye sebep demektir.[19]

Vürud: Hadisten kasdedilen şeyin genel/özel, mutlak- mukayyed, nesh ve benzeri konularıdan birisinin anlaşılmasına vesile olan şeydir. Yahut, hadisin söylenmesine sebep olan günlük aktüel olaylardır.[20]

Sebeb-i Vürud’un Bilmenin Faydası

Yukarıdaki tariften konunun faydası zaten anlaşılmaktadır. Kur’an-ı Kerim için Esbabu’n-Nüzul İlmi ne ise, hadisler için Esbabu Vurudi’l-Hadis ilmi odur.

Konunun daha anlaşılabilmesi için şöyle örnek verebiliriz, Ahmed bin Hanbel’in Ebu Said el-Hudri (r.a)'dan rivayet ettikleri şu hadiste Ebu Said (r.a), Resulullah (a.s)'ın şöyle dediğini işitmiştir: "Sizden biriniz sevdiği bir rüya görürse, o Allah'tandır. Dolayısıyla Allah'a hamdetsin ve o rüyayı anlatsın. Fakat hoşlanmadığı bir rüya görürse o şeytandandır. Onun şerrinden Allah'a sığınsın ve rüyasını kimseye anlatmasın. O zaman ona zararı dokunmaz."[21]   

Suyuti, yukarıdaki hadisin Sebeb-i Vürûdu hakkında Ahmed b. Hanbel ve Müslüm'in, Cabir b. Abdullah'tan rivayet ettikleri şu hadisi zikreder: "Adamın biri, Hz.Peygamber (a.s)'a gelerek şöyle dedi: "Rüyamda başım kesilmiş yerde yuvarlanıyor ve ben de onu arkasından takip ediyordum. Bunun üzerine Hz.Peygamber (a.s) buyurdu ki: "Bu şeytandandır. Sizden biriniz hoşlanmadığı bir rüya gördüğünde kimseye anlatmasın ve şeytandan Allah'a sığınsın."[22]

Esbabu Vürudi’l-Hadis konusunda yazılan en önemli eserler, İmamı Suyuti, el-lum’a fi Esbabi’l-Hadis ve İbn Hamze ed-Dimeşki’nin el-Beyan ve’t-Ta’rif fi Esbabi Vürudi’l-Hadisi’ş-Şerif adlı kitaplardır.[23]

Bilal2009
Sun 8 May 2022, 04:21 pm GMT +0200
Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun