- Gerçek hürriyet nedir?

Adsense kodları


Gerçek hürriyet nedir?

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
selsebil
Sun 5 July 2009, 05:57 pm GMT +0200


Bismillahirrahmanirrahim

Sual: Şimdi hürriyet bahsini sual edeceğiz. Nedir şu hürriyet ki, o kadar tevilât onda birbiriyle çekişiyorlar? Ve hakkında acip, garip rüyalar görülür?

Cevap: Yirmi seneden beri onu, hattâ rüyalarda takip eden ve o sevda ile herşeyi terk eden birisi, size güzel cevap verebilir.

Sual: Hürriyeti bize çok fena tefsir etmişler. Hattâ âdetâ hürriyette insan her ne sefahet ve rezalet işlerse, başkasına zarar vermemek şartıyla birşey denilmez, diye bize anlatmışlar. Acaba böyle midir?

Cevap: Öyleleri hürriyeti değil, belki sefahet ve rezaletlerini ilân ediyorlar ve çocuk bahanesi gibi hezeyan ediyorlar. Zira, nâzenin hürriyet, âdâb-ı şeriatla müteeddibe ve mütezeyyine olmak lâzımdır. Yoksa, sefahet ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir. Belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır. Nefs-i emmâreye esir olmaktır.

Hürriyet-i umumî, efrâdın zerrât-ı hürriyâtının muhassalıdır. Hürriyetin şeni odur ki, ne nefsine, ne gayrıya zararı dokunmasın.

Tam ve mükemmel hürriyet, kişinin firavunlaşmaması ve başkasının hürriyeti ile alay etmemesidir. Şüphesiz gaye haktır; ama mücadele usulüne uygun değildir.
….
Belki hürriyet budur ki: Kanun-u adalet ve tedipten başka, hiç kimse kimseye tahakküm etmesin. Herkesin hukuku mahfuz kalsın, herkes harekât-ı meşruasında şâhâne serbest olsun. "Allah'ı bırakıp da birbirimizi rab edinmeyelim." (Âl-i İmrân Sûresi: 3:64.) nehyinin sırrına mazhar olsun.

Sual: (Haşiye) Demek biz eskiden beri hürriyetimize mâlik idik. Hürriyetimiz tev'em olarak bizimle doğmuş. Öyleyse başkalar keyiflensin, bize ne?

Cevap: Evet, zaten o sevdâ-yı hürriyettir ki, sizi tahammül-sûz meşakkatlere mütehammil kılmış. Ve medeniyetin muşa'şâ bu kadar mehasininden, sizin anka-i meşrebâneniz sizi müstağnî etmiştir. Fakat, ey göçerler, sizde olanı yarı hürriyettir. Diğer yarısı da başkasının hürriyetini bozmamaktır.

Hem de kut-u lâyemût ve vahşet ile âlûde olan hürriyet, sizin dağ komşularınız olan hayvanlarda da bulunuyor. Vâkıa, şu biçare vahşî hayvanların bir lezzeti ve tesellîsi varsa, o da hürriyetleridir. Lâkin güneş gibi parlak, her ruhun mâşukası ve cevher-i insaniyetin küfvü o hürriyettir ki, saâdet-sarây-ı medeniyette oturmuş ve marifet ve fazilet ve İslâmiyet terbiyesiyle ve hulleleriyle mütezeyyine olan hürriyettir.

Haşiye-Hayme-nişinler tarafından yani göçebe, siyah çadırlı bedevîlerin sualidir.(Münazarat sh. 55-57)

Bediüzzaman Said Nursi


SÖZLÜK:

BAHS : Bir şey hakkında etrafıyla söz söyleyip hakîkatı araştırmak, söz etmek, konuşulan şey.
TEVİLÂT : Teviller. Fikirler ve sözlerden farklı manalar çıkarmalar.
SEVDA : Aşırı bağlılık. Aşk. Fazla sevgiden meydana gelen hastalık.
FENÂ : Yokluk, yok olma. Konu içindeki manası kötü pis
SEFÂHET : Zevk, eğlence ve yasak şeylere düşkünlük.
REZALET : Utanç verici şey. Utanılacak hal. * Alçaklık, rezillik. * Maskaralık. * Arsızlık.
HEZEYAN : Saçmalık; saçmalamak, saçma sapan konuşma, sayıklama.
NÂZENİN : İnce, nâzik, latîf, nazlı.
ÂDÂB-I ŞERİAT : Şeriatın edepleri, kaideleri.
MÜTEEDDİBE : Edeplenmiş, terbiye edilmiş.
MÜTEZEYYİNE : Süslenmiş. Zinetlenmiş
İSTİBDAD : Başlı başına olmak. Keyfî idare sistemi. * Zulüm ve tahakküm.
NEFS-İ EMMÂRE : Kötülüğü teşvik eden, emreden nefis.
EFRÂD : Fertler, şahıslar.
ZERRÂT-I HÜRRİYET : Hürriyet zerreleri.
MUHASSAL : Toplam, hulâsa
ŞE'N : İş, gerek, tavır, hal, birşeyin özelliğinin fiilî görünümü, neticesi ve eseri.
GAYRI : Başkası, diğeri. Artık.
FİRAVUNLUK : Nefsini, benliğini ve enâniyetini Firavun gibi ilâh seviyesine çıkartacak derecede büyük görme.
BELKİ : Kesinlikle, şüphesiz.
KÁNUN-U ADÂLET : Adâlet kanunu.
TE'DİB : Edeplendirme, terbiye verme, cezalandırma, haddini bildirme.
TAHAKKÜM : Zorbalık etme; zorla hükmetme, mânevî baskı. Diktatörlük.
MAHFUZ : Saklı, korunmuş.
HAREKÂT-I MEŞRUA : Meşrû, helal olan hareketler.
NEHİY (NEHY) : Yasak, yasaklama.
MAZHAR : Nâil olma, şereflenme, kavuşma, ortaya çıkma ve görünme yeri.
MÂLİK : Sahip olan, mülk sahibi; Allah
TEV'EM : İkiz. Benzer. Eş.
TAHAMMÜLSÛZ : Dayanılmaz, sabredemeyen, üstüne aldığı yükü taşıyamayan.
MEŞAKKAT : Sıkıntı, güçlük, zorluk.
MÜTEHAMMİL : Dayanıklı. Kaldırabilen.
MUŞA’ŞA : Gösterişli
MEHÂSİN : Güzellikler, iyilikler, iyi ahlâklar, insana verilen hüsün ve cemâl.
ANKA-MEŞREBANE : Anka meşrebi halinde, kanaat sahibi. Eski edebiyatta kanaat sahiplerine kinaye olarak
MÜSTAĞNÎ : Kimseden bir menfaat beklemeyen, başkalarına ihtiyaç duymayan, gözü ve gönlü tok.
KÛT’U LAYEMUT : Ölmeyecek kadar azık, gıda, rızık.
VAHŞET : Korku ve ürküntü, vahşîlik, ıssızlık, yabanilik
ÂLÛDE : Karışık, bulaşık, birlikte.
VÂKIA : Vukû bulmuş, var olan, mevcut hâdise.
MÂŞUKA : Sevgili.
CEVHER-İ İNSÂNİYET : İnsanlığın özü, aslı.
KÜFV : Denk, uygun, yakışan.
SAÂDET-SARAY-I MEDENİYET : Hakikî ve İslâmî bir medeniyet vasıtasıyla olan bir hayat saâdeti.
MÂRİFET : Bilgi, bilme, tanıma, hüner, anlatma, övme.
FÂZÎLET : Değer; meziyet, ilim, îmân ve irfan itibâriyle olan yüksek derece.
HULLE : Pahalı elbise, Cennet giysisi.

ceren
Tue 12 March 2019, 07:18 pm GMT +0200
Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ..

Sevgi.
Wed 3 February 2021, 02:55 am GMT +0200
Aleyküm Selâm. Rabb'im bizleri her zaman rızasına uygun şekilde yaşıyan kullarından eylesin inşaAllah
Bilgiler için Allah razı olsun kardeşim

Bilal2009
Thu 4 February 2021, 12:45 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım içinr azı olsun

ceren
Fri 5 February 2021, 08:17 pm GMT +0200
Esselamu aleyküm.rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim....