sumeyye
Thu 1 November 2012, 06:52 pm GMT +0200
Geniş Mânâda İbadet:[19]
İslâm ibadetlerin alanını, -sadece dört rüküne mahsus kılmayıp onları da içine alacak şekilde- oldukça geniş tutmuştur: İlâhî rızaya uygun veya başka deyişle Allah'ın rızasını kazandıracak her hareket, davranış, duyuş ve düşünce ibadettir. Meselâ eğer dilinizi kötü laf, yalan ve küfürden muhafaza edebilir, doğruyu söyleyip, iyi şeyler hakkında konuşabilir ve bütün bunları Allah'ın emir buyurmuş olduğunu kabul ederek yaparsanız, eğer Allah'ın kanununa, ticarî ve iktisadî meselelerinizde harfi harfine ve kalpten bağlanırsanız ibadet yapmış olursunuz.
Geniş mânâdaki ibadeti -Cürcanî gibi- en kısa şekilde "Mükellefin Rabbı'na tazim olsun diye nefsinin istediğine aykırı hareket etmek" olarak da tanımlayabiliriz.
Düşünmek, yoldaki bir taşı bir kenara atıvermek veya birisine iyi bir söz söylemek, bir hayvanı doyurmak, ona su vermek ibadettir. Bu hal, kalbi sürekli olarak Allah'a bağladığı ve lüzumsuz şeylerden uzaklaştırdığı için ruh terbiyesinde son derece önemlidir. Geniş manâsıyla ibadet bütün hayatı içine alır, böylelikle de hayatın her ânında Allah ile bağ koparılmamış olur. Bu bağ, fert yalnızken, çalışma ânında, ticaret esnasında, idarede, savaşta, barışta, öfkede, sevgide, şefkatte pekâlâ kurulabilir, İslâm'da ruh terbiyesinin gerçekleşmesi işte bu noktaya dayanır: İslâm'ın istediği de insanı ve ruhu her zaman biriminde, her hal ve şartta terbiye etmek ve onu ruhlar âleminden geldiği saflığıyla Allah'ın huzuruna yüzakıyla çıkarmaktır.
Böylelikle mü'minin niyeti sadıkane, yolu ve gayesi de sahih olursa, maddî-manevî yönleriyle bütün hayatı ibadete dönüşür, yani bütün hayat Allah'a ibadetle geçer. Bu sebeple de her iş ve davranışı ibadet şuuruyla yapmak gerekir. İnsanın her organını yaratılış gayesine uygun olarak kullanıp Allah'ın haram kıldıklarından uzaklaşmak suretiyle, bütün vücut tepeden tırnağa ibadete bürünür ve donanır.[20]
Dar Mânâda İbadet:
Dar mânâda ibadet, en büyük varlık diye iman edilen Allah'a yaklaşmak için bir takım merasimleri ve hareketleri -incelediğimiz sistem içindeki- bedenî, malî ve karma ibadetleri yerine getirmektir. İbadet deyince de ilk planda hemen bunlar anlaşılır. Bunlar ebedî yolculuğun -hayat yolculuğunun- devamı sırasında azık almak için durulan istasyonlar gibidir.
Bu açıklamalara göre, İslâm'ın, insanlardan uzak durmaya çağıran bir ruhbanlık dini, güzel yemek ve elbiseyi yasaklayan bir gerici din, parlak elbiseler giymekten, davul çalmaktan ve sportif hareketlerden/rakstan hoşlanan bir gösteri dini olmadığı ortaya çıkıyor. İslâm müslümanın kalbinde yer edip işlerini yönlendiren bir inanç onu yönetip hayatına hâkim olan bir sistemdir. Müslüman da maddenin bataklıklarında boğulup ruhî yanını, ruhanîliğin ufuklarında gezinip bedenin hakkını unutamaz.
Dar mânâda ibadeti, ibadetin kendindeki özellik ve uygulayan açısından bir kaç kısma ayırmak doğrudur
[19] Mevdudî, İslâm'ın Anlaşılmasına Doğru, s. 133-134; S. H. Bolay, "Ruh Terbiyesi ve Ramazan", Diyanet Dergisi, c. X, sa. 112-113, s. 323.