reyyan
Fri 20 August 2010, 09:21 pm GMT +0200
Gemide Namaz Kılmak
Müctehid imamlar zamanında bugünkü seri vasıtaların çoğu yoktu. Karayolunda da, merkep, deve gibi bineklerle yolculuk yapılır, denizde ise, yelkenli gemilerle seyahat edilirdi. O bakımdan namaz konusunda sadece bu nakil vasıtası üzerinde durulmuştur. Biz önce müctehidlerin ilgili görüş, tesbit, istidlal ve ihticaclarını nakletmeyi, sonra da bugünkü seri vasıtalarla yapılan yolculukta nasıl namaz kılınacağını belirteceğiz.
İlgili hadîsler:
İbn Ömer (r.a.)'den yapılan rivayette, demiştir ki:
"Resûlüllah (a.s.) Efendimiz den gemide nasıl namaz kılayım? diye sorulduğunda şu cevabı verdi:
"Ayakta durup namaz kıl, meğer ki, boğulmaktan endişe etmiş olasın, (o takdirde oturarak da kılabilirsin."[519]
Ebû Ya'lâ b. Mürre'den yapılan rivayette, demiştir ki:
"Resûlüllah (a.s.) Efendimiz, ashabı da beraberinde dar bir yere geldiler. Resûlüllah (a.s.) bineği üzerinde idi; üzerlerinde yağmur, altlarında ıslaklık vardı. Namaz vakti girdi; müezzine emretti, ezan okuyup ikamet getirdikten sonra Resûlüllah bineği üzerinde bulunduğu halde öne geçip ashabına namaz kıldırdı. Baş işareti yapıyor, secde için başını rükû'dan daha fazla eğiyordu.[520]
Amir b. Rabi'a (r.a.)'den yapılan rivayette demiştir ki:
"Resûlüllah (a.s.) Efendimizi bineği üzerinde nafile namaz kılarken gördüm, hangi yana yönelip gidiyorsa başıyla o yana doğru ima' ediyor (rükû' ve secdeler için başını hafif eğiyordu). Ama farz namazlarda böyle yapmıyordu."[521]
Hadislerin açık delâletinden şu hükümler anlaşılmaktadır:
1- Gemide ayakta durup namaz kılmak vâcibdir. Ancak boğulmak ve benzeri bir tehlike söz konusu olunca, oturarak da kılınabilir.
2- Şehir dışında, yolculuk halinde yağmurlu ve çamurlu bir havada binek üzerinde farz namazları kılmak caizdir.
3- Yine böyle havalarda imamın binleği üzerinde öne geçip cemaatına namaz kıldırması, rükû ve secdeleri baş işaretiyle yerine getirmesi caizdir.
4- Binek üzerinde namaz kılan kimsenin rükû' ve secdeler için başını hafif eğmesi, ancak secde için biraz fazla eğmesi gerekir.
5- Binek üzerinde nafile namaz kılarken bineği durdurmaya ve kıbleye yönelmeye gerek yoktur. Binek hangi cihete yönelip gidiyorsa, üzerindeki kişi de o yana yönelik olarak nafile namaz kılar, bunda bir sakınca yoktur.
Hadîslerin ışığında müctehid imamların görüş, istidlal ve ihticacları:
a) Hanefilere göre:
Binek üzerinde farz namazları, vitir ve adanarak vâcib olan namazlar ve bir de başlandıktan sonra bozulup yeniden kılınan nafile namazları kılmak sahih değildir. Bunlar gibi cenaze namazı, yerde okunan secde âyetinden dolayı tilâvet secdesi de binek üzerinde yerine getirilmez. Ancak, indiği takdirde mal ve canına bir tehlike geleceği, malının çalınma endişesi bulunduğu veya yerin namaz kılınmayacak kadar çamurlu olduğu durumlarda sözü edilen namazları binek üzerinde kılmak caizdir. Aynı zamanda bineğin hırçın ve tekrar binmeğe pek imkân vermemesi veya kişinin hasta olup binip inmesinin çok sıkıntı ve tehlike doğurması gibi haller de istisnanın kapsamına girmektedir.[522]
Nafile namazları ise, hayvan hangi cihete yönelip giderse gitsin, binek üzerinde baş işaretiyle kılmak caizdir.
Binek üzerine konulan mahfe içinde de farz ve vâcib namazları kılmak sahih değildir. Ancak yerle irtibatı sağlanır şekilde altına bir destek konulduğu ve binek de hareket etmediği takdirde, caiz olur. Nafile namazı ise kılmakta bir sakınca yoktur.[523]
Binek üzerinde nafile namazı, şehir dışına çıktığı takdirde caizdir. Şehir içinde binek üzerinde hiçbir namaz caiz ve sahih olmaz. Şehir dışına çıkıldığında ister üç konaklık, ister daha az bir mesafeye yolculuk etsin fark etmez, her iki durumda da nafile namazları binek üzerinde kılabilir. Bu binek hangi istikamette yol alıyorsa, kişi yüzünü o tarafa çevirmiş bir halde namazını kılar, başka bir tarafa yüzünü çevirmesi caiz değildir.[524]
Binek üzerinde namaz kılarken semer, palan, eyer veya ön kısma konulmuş bir şey üzerine başını koyup secde etmesi caiz olmaz. Hem rükû'u, hem secdeleri baş işaretiyle yerine getirir; secde için başını biraz daha eğer...[525]
Gemide namaz kılmak:
İmam Ebû Hanife'ye göre, seyir halinde bulunan gemide hiçbir özür yokken oturup namaz kılmak sahihtir. Ancak rükû ve secdeleri, gemi dışındaki gibi yerine getirir, baş işaretiyle yetinmez. Çünkü ayakta durmak çoğu zaman baş dönmesine, bulantıya neden olur, ama rükû' ve secdede böyle bir durum söz konusu değildir.
O halde gemide oturarak hem farz, hem vacip namazları, rükû, ve secdeleri tam yaparak kılmak sahihtir. Ama gemiden çıkıp müsait bir yerde kılma imkânı varsa, o daha faziletlidir.
İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed'e göre, bir özür yokken gemide oturarak namaz kılmak sahih değildir; en zahir olan budur. İmameyn bu meselede yukarıda mealini naklettiğimiz 487 nolu İbn Ömer hadîsiyle istidlal etmişlerdir.[526]
Tabiînden Mücahit diyor ki:
"Gemide bir cenaze namazını oturarak kıldık, oysa isteseydik ayakta da kılabilirdik. İbn Ömer ile Cafer hadîsleri nedb (mendubiyet) üzere hamledilir." İbn Sirîn de diyor ki:
"Biz Enes (r.a.) ile beraber gemide oturarak namaz kıldık. İsteseydik, kıyıya çıkıp orada kılabilirdik, ama öyle yapmaya gerek görmedik."[527]
Liman veya rıhtıma halatlarla bağlandığı halde rüzgârın denizde çalkantı meydana getirmesi sebebiyle sallanan gemi, hareket halinde olan gemi gibidir, namaz konusunda aynı hükmün kapsamına girer. Ama yerinde sakin duran gemide artık oturarak namaz kılmak mekruhtur, hattâ hanefilerin çoğuna göre, caiz değildir.
Fetâvâ-yı Hindiyye'de İmam Ebû Hanîfe'nin görüşü, Tahtavi'nin tesbitinden biraz farklı olarak şöyle nakletmiştik: Gemi hareket halinde iken ayakta durup namaz kılma imkânı varsa, oturarak kılmak mekruhtur. Bu, İmam Ebu Hanife'ye göredir. İmameyne göre, caiz değildir. Ama gemi limana bağlı ise, o takdirde oturarak namaz kılmak bil’icma' caiz değildir.[528]
b) Şâfiîlere göre:
Yolculuk halinde bulunan kimsenin süvari ve yaya olarak kıbleye yönelmeksizin nafile namazı kılması caizdir. Yolculuk ettiği mesafenin uzun olması şart değildir. Hayvan hangi cihete doğru yol alıyorsa, o da o cihete yönelik bir halde namaz kılabilir. Kıbleden başka bir cihete yönelmek için yolunu çevirmesi doğru olmaz. Hayvan üzerinde rükû' ve secde etmek mümkün olduğu takdirde baş işaretiyle bunları yerine getirmez. Bunun gibi, kıbleye yönelmesi kolay gelirse, yönelir, değilse sadece namaza giriş tekbirinde yönelmekle yetinir.
Yaya olarak yolculuk yapan kimsenin yürür halde nafile namaz kılması caizdir; ancak hem ilk tekbirde, hem rüku ve secdelerde kıbleye yönelmesi ve sadece ayaktaki rüknü yerine getirirken yürümesi caizdir.[529]
c) Hanbelîlere göre:
Uzun bir seferde binek üzerinde nafile namaz kılmanın cevazı hakkında ilim ehli arasında muhalif bir görüş bilmiyoruz. İbn Abdi'1-Berr ise, içinde kasr-i salât (dört rek'atlı farzları iki rekât olacak kılma) imkânı olan her seferde nafile namazı binek üzerinde kılmanın cevazında icma' vardır, demiştir. Rükû' ve secdeleri baş işaretiyle yerine getirir, ancak secde için başını biraz daha eğer. Kısa mesafeli bir yolculukta ise, İmam Ahmed'e göre binek üzerinde nafile kılmak mübahtır. Nitekim Leys, Hasan b. Yahya, Evzâî, Şafiî ve rey tarafdarı imamlara göre de mübahtır. Çünkü bu, mücerred yolculukta bir ruhsattır, yolculuk kısa veya uzun olabilir, farketmez.
Hanbelîler de bu konuda İbn Ömer hadîsiyle istidlal etmişlerdir.
Binek üzerinde genişçe bir yer varsa, büyükçe mavnalarda olduğu gibi, kişi o yerde istediği gibi, istediği cihete dönebiliyorsa, o takdirde kıbleye yönelmesi gerekir, aynı zamanda baş işaretiyle değil, doğrudan secde ederek namazını kılar. Çünkü o bu durumda, gemiye binmiş kimse gibidir. Sadece rükû ve secdeler dışında kıbleye yönelme imkânı varsa, yönelir.[530]
Yaya olarak yolculuk yapan kimsenin, yürür halde namaz kılması caiz midir? el-Harki'nin görüşünün zahirine bakılırsa, caiz değildir. Ancak bu hususta İmam Ahmed'den iki ayrı rivayet vardır ki, biri şöyledir: Yürür halde namaz kılabilir diyenin sadece Ata’ olduğunu biliyorum. Yaya yürüyenin o vaziyette namaz kılması benim pek hayretime mucip olmuyor. Diğer rivayete göre, yolcu yaya yürüdüğü halde namaz kılabilir, demiştir.[531]
d) Mâlikîlere göre:
İmam Mâlik'e göre, binek üzerinde ancak uzun bir seferde, yani üç konak veya daha fazla bir mesafeye yapılan yolculukta mübahtır.[532]
Gemide ise, dışarı çıkıp kılma imkânı varsa, öyle yapar; değilse içinde kılması kâfi gelir. Gemide ayakta durup kılma imkânı varsa, oturarak kılmaz. Gemide namaz kılarken kıbleye yönelirler. Gemi döndükçe onlar da kıbleye doğru dönerler. Dönme imkânları yoksa, yönelmiş bulundukları cihete doğru kılmaları da kâfi gelir.[533]
Vitir namazının binek üzerinde kılınıp kılınmayacağı hakkında farklı görüş ve tesbitler vardır. Ebû Cafer et-Tahavî bununla ilgili 13 kadar rivayet tesbit edip nakletmiştir. Biz birkaç tanesini, konuyu açıklama bakımından nakletmekle yatiniyoruz:
Salim b. Abdullah'dan o da babasından rivayet etmiştir; babası şöyle demiştir:
"Resûlüllah (a.s.) Efendimiz binek üzerinde hangi cihete yönelmişse o cihete doğru namaz kılar ve aynı zamanda vitir namazını da binek üzerinde kılar, sadece farz namazları kılmazdı."[534] Said b. Yesar diyor ki: Abdullah b. Ömer (r.a.) ile beraber Mekke yolunda yolculuk yapıyorduk. Fecir doğar endişesiyle bineğimden inip vitir namazını kıldım. Bunun üzerine Abdullah (r.a.) bana, "Nerede bulunuyorsun?" diye sordu. Ben de, fecir doğar endişesiyle inip vitir namazını kıldım, dedim. Buyurdu ki: "Senin için Resûlüllah'ta (a.s.) güzel örnek yok mudur?" Ben de elbetteki vardır, dedim. "Şüphesiz ki Resûlüllah (a.s.) Efendimiz devesi üzerinde vitir namazını kılardı" buyurdu.[535]
Böylece ilim adamlarından bir grup yukarıdaki rivayetlere dayanarak, nafile namazların binek üzerinde kılındığı gibi, vitir namazının da kılınacağını söylemişlerdir. Diğer bir grup ise, onlara muhalefet ederek vitir namazını binek üzerinde kılmanın caiz olmadığını belirtmişlerdir. Bu ikinci grubun delil ve hücceti ise, Resûlüllah'ın (a.s.) farz ve vâcib namazları binek üzerinde kılmadığına dair olan rivayetlerdir. Nitekim Ebû Bekre'nin yaptığı rivayete göre, Mücahit şöyle demiştir: Doğrusu İbn Ömer (r.a.) yolculukta, hangi cihete yönelirse yönelsin bineği üzerinde (nafile) namaz kılar, ancak vitir namazını kılmak istediğinde, bineğinden inip onu yerde kılardı."[536]
Birinci grup bunlara cevap vererek şöyle bir yorumda bulunmuşlardır: İbn Ömer'in inip vitri yerde kılması, onu binek üzerinde kılmasına engel sayılmaz. Nitekim Nafi'den yapılan rivayette, şöyle demiştir:
"İbn Ömer (r.a.) vitir namazını bineği üzerinde kılardı, bazan da inip yerde kıldığı olurdu..."[537]
Ebû Cafer ilgili rivayetlerden sonra şöyle diyor:
"Bu hususta kaide şöyledir: Ayakta durup namaz kılmaya gücü yeten kimse oturarak kılmaz. Seferde bineğinden inip binmeğe gücü yeten kimse de, vitir ve farz namazları biniti üzerinde kılmaz."
Diğer rivayetler, yorumlar ve tahliller:
487 nolu İbn Ömer hadisini, el-Hâkim, Cafer b. Berkan tarikiyle rivayet etmiştir. Hadisin zahiri, gemide bir özür olmaksızın oturarak namaz kılmanın caiz olmadığına delâlet etmektedir. Bu görüşü savunanlar şu hadîsi de delil olarak göstermişlerdir:
"Hasta kimse, gücü yetiyorsa ayakta namaz kılar; yetmiyorsa oturarak kılar. Secde edemiyorsa, baş işaretiyle secde eder ve secdesi için başını rükû'da eğdiğinden biraz çok eğer. Oturarak kılamıyorsa, sağ yanı üzerine uzanarak kıbleye müteveccihen namaz kılar. Buna da gücü yetmiyorsa, ayaklarını kıbleye doğru uzatıp sırt üstü uzanarak namaz kılar..."[538]
Ancak bu hadisin isnadında Hüseyin b. Zeyd bulunuyor ki, İbn Medeni onun zayıf olduğunu söylemiştir. Ayrıca isnadında Hasan b. Hüseyin el-Urnî bulunuyor ki, bu zat da metruktür. İbn Hibbân onu sıkat (güvenilirler) arasında anmıştır. Yahya b. Maîn zayıf olduğunu belirtmiştir.[539]
Zehebî, Hasan b. Hüseyin el-Urnî hakkında şunları tesbit etmiştir: Ebu Hatim, onun saduk (doğru, güvenilir) olmadığını söylemiştir. Aynı zamanda Şia'nın ileri gelenlerindendir. İbn Adiy, onun hadisinin sıkanın hadisine benzer tarafı yoktur, derken İbn Hibban onun hayli yanılıp kaydığı yerler olmuştur, der.[540]
O bakımdan İmam Nevevî, Darekutnî'nin rivayet ettiği bu hadîsin zayıf olduğunu belirtmiştir.
Hafız Bezzar ile Beyhakî'nin tahrîc ettikleri bir hadîs ise şu lâfızla tesbit edilmiştir:
"Gücün yeterse yerde namaz kıl, yetmezse ima' (baş işaretiyle) kıl ve secdesini rükû'dan biraz daha (başını) eğerek yerine getir."
Ebu Hatim, bu hadîsin mevkuf olduğunu, merfu' diyenlerin hatâ ettiğini belirtmiştir.[541]
438 nolu Ya'lâ b. Mürre hadîsini Nesâi ile Darekutnî tahrîc etmişler ve Tirmizî onun garip olduğuna dikkatleri çekmiştir. Çünkü râvilerden Amir b. Riyan yalnız başına kalmıştır. O bakımdan müctehidlerin çoğu hüccet olarak almamışlardır.
Hadîsin zahiri, binek üzerinde farz namaz kılmanın sıhhatına delâlet etmektedir.
489 nolu Amir b. Rabi'a hadisi genellikle sahih kabul edilmiştir. Buhari, Ebu Dâvud ve Tirmizî, Câbir'den rivayet etmiş ve Tirmizi onu sahihlemiştir. Buna benzer birkaç tarikten daha rivayet edildiği tesbit olunmuş, çoğunun isnadı sahîh kabul edilmiştir.
Çıkarılan Hükümler:
1- Yolculukta binek üzerinde nafile namaz kılmaya ruhsat verilmiştir. Binek hangi cihete gidiyorsa, oraya doğru kılınır.
2- Binek üzerinde farz ve vâcib namazları kılmak caiz değildir. Ancak mal, can ve eşyanın telef olma korkusu veya yerin fazla çamurlu, veya hayvanın binip inmede huysuzluk ettiği gibi mazeretler karşısında farz ve vâcib namazları binek üzerinde kılmaya cevaz verilmiştir.
Bu daha çok İmam Ebû Hanife'nin ictihadıdır.
3- Binek üzerinde nafile namaz ancak şehir dışına çıkıldığında caizdir. İmam Mâlik'e göre, üç konaklık bir yolculuğa çıkıldığı takdirde caizdir.
4- Yaya olarak yolculuk eden kimsenin de yolda yürür halde nafile namaz kılması caizdir, ancak iftitah tekbirinde ve bir de rükû' ve secdelerde kıbleye yönelmesi gerekir. Bu, daha çok İmam Şafiî'nin ictihadıdır.
5- Hayvan üzerinde namaz kılınırken baş işaretiyle rükû' ve secdeler yerine getirilir. Semer veya palan ve eyer üzerine secde edilmez.
6- Binek üzerinde dönme imkânı olacak kadar geniş bir yer varsa, o takdirde kıbleye yönelip namaz kılması ve baş işaretiyle değil, doğrudan rükû' ve secde yapması gerekir. Bu daha çok İmam Ahmed'in ictihadıdır.
7- Gemide, hareket halinde ise veya limanda rüzgarın tesiriyle sallantı halindeyse, oturarak namaz kılmakta bir sakınca yoktur. Bu İmam Ebû Hanîfe'nin ictihadıdır.
8- Ayakta durup kılabiliyorsa, o takdirde oturarak kılması câiz değildir. Bu, imameynin ictihadıdır.
9- Gemiye kıyasla uçak ve otobüslerde ayakta durup namaz almak mümkün olmadığından oturduğu yerde, iftitah tekbiri getirirken yüzünü göğsüyle birlikte kıbleye çevirmek kâfidir. Ondan sonra yönelmiş bulunduğu cihete dönerek baş işaretiyle namazını kılar. Otobüs veya uçağın namaz vakti müsait bir yerde mola vermesi kesinse, o takdirde içinde kılmaya gerek kalmaz, vaktin çıkması tehlikede olmadığı sürece, vasıta dışında namazını kılması daha uygun ve sıhhatli olur.
Müctehid imamlar zamanında bugünkü seri vasıtaların çoğu yoktu. Karayolunda da, merkep, deve gibi bineklerle yolculuk yapılır, denizde ise, yelkenli gemilerle seyahat edilirdi. O bakımdan namaz konusunda sadece bu nakil vasıtası üzerinde durulmuştur. Biz önce müctehidlerin ilgili görüş, tesbit, istidlal ve ihticaclarını nakletmeyi, sonra da bugünkü seri vasıtalarla yapılan yolculukta nasıl namaz kılınacağını belirteceğiz.
İlgili hadîsler:
İbn Ömer (r.a.)'den yapılan rivayette, demiştir ki:
"Resûlüllah (a.s.) Efendimiz den gemide nasıl namaz kılayım? diye sorulduğunda şu cevabı verdi:
"Ayakta durup namaz kıl, meğer ki, boğulmaktan endişe etmiş olasın, (o takdirde oturarak da kılabilirsin."[519]
Ebû Ya'lâ b. Mürre'den yapılan rivayette, demiştir ki:
"Resûlüllah (a.s.) Efendimiz, ashabı da beraberinde dar bir yere geldiler. Resûlüllah (a.s.) bineği üzerinde idi; üzerlerinde yağmur, altlarında ıslaklık vardı. Namaz vakti girdi; müezzine emretti, ezan okuyup ikamet getirdikten sonra Resûlüllah bineği üzerinde bulunduğu halde öne geçip ashabına namaz kıldırdı. Baş işareti yapıyor, secde için başını rükû'dan daha fazla eğiyordu.[520]
Amir b. Rabi'a (r.a.)'den yapılan rivayette demiştir ki:
"Resûlüllah (a.s.) Efendimizi bineği üzerinde nafile namaz kılarken gördüm, hangi yana yönelip gidiyorsa başıyla o yana doğru ima' ediyor (rükû' ve secdeler için başını hafif eğiyordu). Ama farz namazlarda böyle yapmıyordu."[521]
Hadislerin açık delâletinden şu hükümler anlaşılmaktadır:
1- Gemide ayakta durup namaz kılmak vâcibdir. Ancak boğulmak ve benzeri bir tehlike söz konusu olunca, oturarak da kılınabilir.
2- Şehir dışında, yolculuk halinde yağmurlu ve çamurlu bir havada binek üzerinde farz namazları kılmak caizdir.
3- Yine böyle havalarda imamın binleği üzerinde öne geçip cemaatına namaz kıldırması, rükû ve secdeleri baş işaretiyle yerine getirmesi caizdir.
4- Binek üzerinde namaz kılan kimsenin rükû' ve secdeler için başını hafif eğmesi, ancak secde için biraz fazla eğmesi gerekir.
5- Binek üzerinde nafile namaz kılarken bineği durdurmaya ve kıbleye yönelmeye gerek yoktur. Binek hangi cihete yönelip gidiyorsa, üzerindeki kişi de o yana yönelik olarak nafile namaz kılar, bunda bir sakınca yoktur.
Hadîslerin ışığında müctehid imamların görüş, istidlal ve ihticacları:
a) Hanefilere göre:
Binek üzerinde farz namazları, vitir ve adanarak vâcib olan namazlar ve bir de başlandıktan sonra bozulup yeniden kılınan nafile namazları kılmak sahih değildir. Bunlar gibi cenaze namazı, yerde okunan secde âyetinden dolayı tilâvet secdesi de binek üzerinde yerine getirilmez. Ancak, indiği takdirde mal ve canına bir tehlike geleceği, malının çalınma endişesi bulunduğu veya yerin namaz kılınmayacak kadar çamurlu olduğu durumlarda sözü edilen namazları binek üzerinde kılmak caizdir. Aynı zamanda bineğin hırçın ve tekrar binmeğe pek imkân vermemesi veya kişinin hasta olup binip inmesinin çok sıkıntı ve tehlike doğurması gibi haller de istisnanın kapsamına girmektedir.[522]
Nafile namazları ise, hayvan hangi cihete yönelip giderse gitsin, binek üzerinde baş işaretiyle kılmak caizdir.
Binek üzerine konulan mahfe içinde de farz ve vâcib namazları kılmak sahih değildir. Ancak yerle irtibatı sağlanır şekilde altına bir destek konulduğu ve binek de hareket etmediği takdirde, caiz olur. Nafile namazı ise kılmakta bir sakınca yoktur.[523]
Binek üzerinde nafile namazı, şehir dışına çıktığı takdirde caizdir. Şehir içinde binek üzerinde hiçbir namaz caiz ve sahih olmaz. Şehir dışına çıkıldığında ister üç konaklık, ister daha az bir mesafeye yolculuk etsin fark etmez, her iki durumda da nafile namazları binek üzerinde kılabilir. Bu binek hangi istikamette yol alıyorsa, kişi yüzünü o tarafa çevirmiş bir halde namazını kılar, başka bir tarafa yüzünü çevirmesi caiz değildir.[524]
Binek üzerinde namaz kılarken semer, palan, eyer veya ön kısma konulmuş bir şey üzerine başını koyup secde etmesi caiz olmaz. Hem rükû'u, hem secdeleri baş işaretiyle yerine getirir; secde için başını biraz daha eğer...[525]
Gemide namaz kılmak:
İmam Ebû Hanife'ye göre, seyir halinde bulunan gemide hiçbir özür yokken oturup namaz kılmak sahihtir. Ancak rükû ve secdeleri, gemi dışındaki gibi yerine getirir, baş işaretiyle yetinmez. Çünkü ayakta durmak çoğu zaman baş dönmesine, bulantıya neden olur, ama rükû' ve secdede böyle bir durum söz konusu değildir.
O halde gemide oturarak hem farz, hem vacip namazları, rükû, ve secdeleri tam yaparak kılmak sahihtir. Ama gemiden çıkıp müsait bir yerde kılma imkânı varsa, o daha faziletlidir.
İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed'e göre, bir özür yokken gemide oturarak namaz kılmak sahih değildir; en zahir olan budur. İmameyn bu meselede yukarıda mealini naklettiğimiz 487 nolu İbn Ömer hadîsiyle istidlal etmişlerdir.[526]
Tabiînden Mücahit diyor ki:
"Gemide bir cenaze namazını oturarak kıldık, oysa isteseydik ayakta da kılabilirdik. İbn Ömer ile Cafer hadîsleri nedb (mendubiyet) üzere hamledilir." İbn Sirîn de diyor ki:
"Biz Enes (r.a.) ile beraber gemide oturarak namaz kıldık. İsteseydik, kıyıya çıkıp orada kılabilirdik, ama öyle yapmaya gerek görmedik."[527]
Liman veya rıhtıma halatlarla bağlandığı halde rüzgârın denizde çalkantı meydana getirmesi sebebiyle sallanan gemi, hareket halinde olan gemi gibidir, namaz konusunda aynı hükmün kapsamına girer. Ama yerinde sakin duran gemide artık oturarak namaz kılmak mekruhtur, hattâ hanefilerin çoğuna göre, caiz değildir.
Fetâvâ-yı Hindiyye'de İmam Ebû Hanîfe'nin görüşü, Tahtavi'nin tesbitinden biraz farklı olarak şöyle nakletmiştik: Gemi hareket halinde iken ayakta durup namaz kılma imkânı varsa, oturarak kılmak mekruhtur. Bu, İmam Ebu Hanife'ye göredir. İmameyne göre, caiz değildir. Ama gemi limana bağlı ise, o takdirde oturarak namaz kılmak bil’icma' caiz değildir.[528]
b) Şâfiîlere göre:
Yolculuk halinde bulunan kimsenin süvari ve yaya olarak kıbleye yönelmeksizin nafile namazı kılması caizdir. Yolculuk ettiği mesafenin uzun olması şart değildir. Hayvan hangi cihete doğru yol alıyorsa, o da o cihete yönelik bir halde namaz kılabilir. Kıbleden başka bir cihete yönelmek için yolunu çevirmesi doğru olmaz. Hayvan üzerinde rükû' ve secde etmek mümkün olduğu takdirde baş işaretiyle bunları yerine getirmez. Bunun gibi, kıbleye yönelmesi kolay gelirse, yönelir, değilse sadece namaza giriş tekbirinde yönelmekle yetinir.
Yaya olarak yolculuk yapan kimsenin yürür halde nafile namaz kılması caizdir; ancak hem ilk tekbirde, hem rüku ve secdelerde kıbleye yönelmesi ve sadece ayaktaki rüknü yerine getirirken yürümesi caizdir.[529]
c) Hanbelîlere göre:
Uzun bir seferde binek üzerinde nafile namaz kılmanın cevazı hakkında ilim ehli arasında muhalif bir görüş bilmiyoruz. İbn Abdi'1-Berr ise, içinde kasr-i salât (dört rek'atlı farzları iki rekât olacak kılma) imkânı olan her seferde nafile namazı binek üzerinde kılmanın cevazında icma' vardır, demiştir. Rükû' ve secdeleri baş işaretiyle yerine getirir, ancak secde için başını biraz daha eğer. Kısa mesafeli bir yolculukta ise, İmam Ahmed'e göre binek üzerinde nafile kılmak mübahtır. Nitekim Leys, Hasan b. Yahya, Evzâî, Şafiî ve rey tarafdarı imamlara göre de mübahtır. Çünkü bu, mücerred yolculukta bir ruhsattır, yolculuk kısa veya uzun olabilir, farketmez.
Hanbelîler de bu konuda İbn Ömer hadîsiyle istidlal etmişlerdir.
Binek üzerinde genişçe bir yer varsa, büyükçe mavnalarda olduğu gibi, kişi o yerde istediği gibi, istediği cihete dönebiliyorsa, o takdirde kıbleye yönelmesi gerekir, aynı zamanda baş işaretiyle değil, doğrudan secde ederek namazını kılar. Çünkü o bu durumda, gemiye binmiş kimse gibidir. Sadece rükû ve secdeler dışında kıbleye yönelme imkânı varsa, yönelir.[530]
Yaya olarak yolculuk yapan kimsenin, yürür halde namaz kılması caiz midir? el-Harki'nin görüşünün zahirine bakılırsa, caiz değildir. Ancak bu hususta İmam Ahmed'den iki ayrı rivayet vardır ki, biri şöyledir: Yürür halde namaz kılabilir diyenin sadece Ata’ olduğunu biliyorum. Yaya yürüyenin o vaziyette namaz kılması benim pek hayretime mucip olmuyor. Diğer rivayete göre, yolcu yaya yürüdüğü halde namaz kılabilir, demiştir.[531]
d) Mâlikîlere göre:
İmam Mâlik'e göre, binek üzerinde ancak uzun bir seferde, yani üç konak veya daha fazla bir mesafeye yapılan yolculukta mübahtır.[532]
Gemide ise, dışarı çıkıp kılma imkânı varsa, öyle yapar; değilse içinde kılması kâfi gelir. Gemide ayakta durup kılma imkânı varsa, oturarak kılmaz. Gemide namaz kılarken kıbleye yönelirler. Gemi döndükçe onlar da kıbleye doğru dönerler. Dönme imkânları yoksa, yönelmiş bulundukları cihete doğru kılmaları da kâfi gelir.[533]
Vitir namazının binek üzerinde kılınıp kılınmayacağı hakkında farklı görüş ve tesbitler vardır. Ebû Cafer et-Tahavî bununla ilgili 13 kadar rivayet tesbit edip nakletmiştir. Biz birkaç tanesini, konuyu açıklama bakımından nakletmekle yatiniyoruz:
Salim b. Abdullah'dan o da babasından rivayet etmiştir; babası şöyle demiştir:
"Resûlüllah (a.s.) Efendimiz binek üzerinde hangi cihete yönelmişse o cihete doğru namaz kılar ve aynı zamanda vitir namazını da binek üzerinde kılar, sadece farz namazları kılmazdı."[534] Said b. Yesar diyor ki: Abdullah b. Ömer (r.a.) ile beraber Mekke yolunda yolculuk yapıyorduk. Fecir doğar endişesiyle bineğimden inip vitir namazını kıldım. Bunun üzerine Abdullah (r.a.) bana, "Nerede bulunuyorsun?" diye sordu. Ben de, fecir doğar endişesiyle inip vitir namazını kıldım, dedim. Buyurdu ki: "Senin için Resûlüllah'ta (a.s.) güzel örnek yok mudur?" Ben de elbetteki vardır, dedim. "Şüphesiz ki Resûlüllah (a.s.) Efendimiz devesi üzerinde vitir namazını kılardı" buyurdu.[535]
Böylece ilim adamlarından bir grup yukarıdaki rivayetlere dayanarak, nafile namazların binek üzerinde kılındığı gibi, vitir namazının da kılınacağını söylemişlerdir. Diğer bir grup ise, onlara muhalefet ederek vitir namazını binek üzerinde kılmanın caiz olmadığını belirtmişlerdir. Bu ikinci grubun delil ve hücceti ise, Resûlüllah'ın (a.s.) farz ve vâcib namazları binek üzerinde kılmadığına dair olan rivayetlerdir. Nitekim Ebû Bekre'nin yaptığı rivayete göre, Mücahit şöyle demiştir: Doğrusu İbn Ömer (r.a.) yolculukta, hangi cihete yönelirse yönelsin bineği üzerinde (nafile) namaz kılar, ancak vitir namazını kılmak istediğinde, bineğinden inip onu yerde kılardı."[536]
Birinci grup bunlara cevap vererek şöyle bir yorumda bulunmuşlardır: İbn Ömer'in inip vitri yerde kılması, onu binek üzerinde kılmasına engel sayılmaz. Nitekim Nafi'den yapılan rivayette, şöyle demiştir:
"İbn Ömer (r.a.) vitir namazını bineği üzerinde kılardı, bazan da inip yerde kıldığı olurdu..."[537]
Ebû Cafer ilgili rivayetlerden sonra şöyle diyor:
"Bu hususta kaide şöyledir: Ayakta durup namaz kılmaya gücü yeten kimse oturarak kılmaz. Seferde bineğinden inip binmeğe gücü yeten kimse de, vitir ve farz namazları biniti üzerinde kılmaz."
Diğer rivayetler, yorumlar ve tahliller:
487 nolu İbn Ömer hadisini, el-Hâkim, Cafer b. Berkan tarikiyle rivayet etmiştir. Hadisin zahiri, gemide bir özür olmaksızın oturarak namaz kılmanın caiz olmadığına delâlet etmektedir. Bu görüşü savunanlar şu hadîsi de delil olarak göstermişlerdir:
"Hasta kimse, gücü yetiyorsa ayakta namaz kılar; yetmiyorsa oturarak kılar. Secde edemiyorsa, baş işaretiyle secde eder ve secdesi için başını rükû'da eğdiğinden biraz çok eğer. Oturarak kılamıyorsa, sağ yanı üzerine uzanarak kıbleye müteveccihen namaz kılar. Buna da gücü yetmiyorsa, ayaklarını kıbleye doğru uzatıp sırt üstü uzanarak namaz kılar..."[538]
Ancak bu hadisin isnadında Hüseyin b. Zeyd bulunuyor ki, İbn Medeni onun zayıf olduğunu söylemiştir. Ayrıca isnadında Hasan b. Hüseyin el-Urnî bulunuyor ki, bu zat da metruktür. İbn Hibbân onu sıkat (güvenilirler) arasında anmıştır. Yahya b. Maîn zayıf olduğunu belirtmiştir.[539]
Zehebî, Hasan b. Hüseyin el-Urnî hakkında şunları tesbit etmiştir: Ebu Hatim, onun saduk (doğru, güvenilir) olmadığını söylemiştir. Aynı zamanda Şia'nın ileri gelenlerindendir. İbn Adiy, onun hadisinin sıkanın hadisine benzer tarafı yoktur, derken İbn Hibban onun hayli yanılıp kaydığı yerler olmuştur, der.[540]
O bakımdan İmam Nevevî, Darekutnî'nin rivayet ettiği bu hadîsin zayıf olduğunu belirtmiştir.
Hafız Bezzar ile Beyhakî'nin tahrîc ettikleri bir hadîs ise şu lâfızla tesbit edilmiştir:
"Gücün yeterse yerde namaz kıl, yetmezse ima' (baş işaretiyle) kıl ve secdesini rükû'dan biraz daha (başını) eğerek yerine getir."
Ebu Hatim, bu hadîsin mevkuf olduğunu, merfu' diyenlerin hatâ ettiğini belirtmiştir.[541]
438 nolu Ya'lâ b. Mürre hadîsini Nesâi ile Darekutnî tahrîc etmişler ve Tirmizî onun garip olduğuna dikkatleri çekmiştir. Çünkü râvilerden Amir b. Riyan yalnız başına kalmıştır. O bakımdan müctehidlerin çoğu hüccet olarak almamışlardır.
Hadîsin zahiri, binek üzerinde farz namaz kılmanın sıhhatına delâlet etmektedir.
489 nolu Amir b. Rabi'a hadisi genellikle sahih kabul edilmiştir. Buhari, Ebu Dâvud ve Tirmizî, Câbir'den rivayet etmiş ve Tirmizi onu sahihlemiştir. Buna benzer birkaç tarikten daha rivayet edildiği tesbit olunmuş, çoğunun isnadı sahîh kabul edilmiştir.
Çıkarılan Hükümler:
1- Yolculukta binek üzerinde nafile namaz kılmaya ruhsat verilmiştir. Binek hangi cihete gidiyorsa, oraya doğru kılınır.
2- Binek üzerinde farz ve vâcib namazları kılmak caiz değildir. Ancak mal, can ve eşyanın telef olma korkusu veya yerin fazla çamurlu, veya hayvanın binip inmede huysuzluk ettiği gibi mazeretler karşısında farz ve vâcib namazları binek üzerinde kılmaya cevaz verilmiştir.
Bu daha çok İmam Ebû Hanife'nin ictihadıdır.
3- Binek üzerinde nafile namaz ancak şehir dışına çıkıldığında caizdir. İmam Mâlik'e göre, üç konaklık bir yolculuğa çıkıldığı takdirde caizdir.
4- Yaya olarak yolculuk eden kimsenin de yolda yürür halde nafile namaz kılması caizdir, ancak iftitah tekbirinde ve bir de rükû' ve secdelerde kıbleye yönelmesi gerekir. Bu, daha çok İmam Şafiî'nin ictihadıdır.
5- Hayvan üzerinde namaz kılınırken baş işaretiyle rükû' ve secdeler yerine getirilir. Semer veya palan ve eyer üzerine secde edilmez.
6- Binek üzerinde dönme imkânı olacak kadar geniş bir yer varsa, o takdirde kıbleye yönelip namaz kılması ve baş işaretiyle değil, doğrudan rükû' ve secde yapması gerekir. Bu daha çok İmam Ahmed'in ictihadıdır.
7- Gemide, hareket halinde ise veya limanda rüzgarın tesiriyle sallantı halindeyse, oturarak namaz kılmakta bir sakınca yoktur. Bu İmam Ebû Hanîfe'nin ictihadıdır.
8- Ayakta durup kılabiliyorsa, o takdirde oturarak kılması câiz değildir. Bu, imameynin ictihadıdır.
9- Gemiye kıyasla uçak ve otobüslerde ayakta durup namaz almak mümkün olmadığından oturduğu yerde, iftitah tekbiri getirirken yüzünü göğsüyle birlikte kıbleye çevirmek kâfidir. Ondan sonra yönelmiş bulunduğu cihete dönerek baş işaretiyle namazını kılar. Otobüs veya uçağın namaz vakti müsait bir yerde mola vermesi kesinse, o takdirde içinde kılmaya gerek kalmaz, vaktin çıkması tehlikede olmadığı sürece, vasıta dışında namazını kılması daha uygun ve sıhhatli olur.