- Geçmişten Bugüne Düğün Kronolojimiz

Adsense kodları


Geçmişten Bugüne Düğün Kronolojimiz

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 10 November 2011, 04:24 pm GMT +0200
Geçmişten Bugüne Düğün Kronolojimiz

Temmuz 2008 34.SAYI

Eskiden gelin attan inip koca evine gireceği zaman şişe ya da küp kırdırmak, kapıya çivi çaktırmak, eşiğe yağ sürdürmek gibi adetler vardı. Annesi tarafından hiç olmazsa evliliğin ilk aylarında hanım hanımcık olması konusunda ayar çekilen kızcağızın bu tür kırmalı, çakmalı fiilleri gelinlikle yerine getirmesi abes bir manzara oluştursa da asla vazgeçilmezdi.

Pek muhterem ve de güzide okuyucularım, malumunuzdur ki, iki insanın evlenmesi her toplumda önem arz eder ve bir merasim ile gerçekleştirilir. Düğün adını verdiğimiz bu törenler dünyanın her yerinde farklı şekillerde uygulanır. Ülkemizde de düğün adetleri “bölgeden bölgeye” ve “geçmişten günümüze” şeklinde farklılık gösterir. Bu ay terazimizin kefesinde tartacağımız konu sizin de anladığınız üzere “düğün kronolojimiz”dir.

Bugünün anneanne ya da babaanne statüsünde olan büyüklerimizden öğrendiğimiz en eski düğün şekli meydan düğünleridir. Perşembeden başlayıp pazar günü sona eren ve “40 gün 40 gece” düğünlerini aratmayacak uzunlukta olan düğünlerde merasim pazara kadar sürse de eşlerin birbirlerine olan bağlılık, sevgi, saygı ve sadakatleri pazara kadar değil, mezara kadar sürmüştür. Kazanlarla pişen pilavlar ve üstüne dökülen kavurmalar, o dönem insanını cebinde kaşığıyla gezmek gibi bir davranışa sürüklemiştir.

Eski düğün adetlerimiz hayli ilginç ve çeşitlidir. Gelin attan inip koca evine gireceği zaman şişe ya da küp kırdırmak, kapıya çivi çaktırmak, eşiğe yağ sürdürmek bunlardan sadece birkaçıdır. Annesi tarafından hiç olmazsa evliliğin ilk aylarında hanım hanımcık olması konusunda ayar çekilen kızcağızın bu tür kırmalı, çakmalı fiilleri gelinlikle yerine getirmesi abes bir manzara oluştursa da asla vazgeçilmezdi. Zira şişeyle birlikte gelinin kötü huylarının kırılacağı, çivi ile evine çivi gibi bağlı kalacağı, yağ ile de aile içinde yağlı ballı bir tat yakalanacağı umulurdu.

15 dakikada biten şipşak nikahlar

Meydanlık yerde karakucak güreşlerin tutulduğu sırada tıraş olan damat ve atın üstünde yeni evine getirilen gelinli düğünlerin fotoğrafları çoktan sarardı. Halen siyah beyazlığını muhafaza eden günümüzün ellili yaşlarındaki çiftlerinin düğünlerinde ise baş döndürücü bir değişim ve çeşitlilik başlamıştır. O dönemlerde evlilik müessesesine alternatif olarak bir nikah usulü girmiştir ki bu usul halen kız evlerinin en sinir olduğu evlenme çeşidi iken oğlan tarafına ekonomik yönden makul olması nedeniyle pek bir çekici gelir. Nikah, takriben on beş dakika sürer “aldın mı aldım, vardın mı vardım, gördün mü gördüm” temalarından oluşan pratik ve şipşak törendir.

Fakat yetmişli yıllarda düğünlerin çoğuna “limonata-pasta” ikilisi hakimdir. Çoğu zaman mekân olarak sinema salonu tercih edilirdi. Uzun uzun masaların orta yerine, ortalama üç adet melamin tabakta servis edilen tatlı ve tuzlu çeşitleriyle kuru pastalar, yanında limonata ile ikram edilirdi. En az 10 kişinin oturduğu o masalarda sunulan ikram asla kimseye yetmezdi. İlerleyen yıllarda limonatanın yerini kola aldı. Ancak kola da kendi sorunlarıyla geldi. Cam kola şişelerinin içine içimi kolaylaştırmak için konulan kâğıt pipetler bir süre sonra sıvının içinde yumuşadığından misafirler için ayrı bir cebelleşme unsuru olmuştur.

Memleketimizin o zamanlardan bugünlere kadar unutulmayan margarin sıkıntısının atlatılmasının akabinde düğün salonlarında çokça görülmeye başlanan yaş pasta ise genellikle yedi katlı olarak selvi boyuyla arz-ı endam etmeye başladı. Fakat yine yurdum insanının bu ilk dönemlerde acemiliğine geldiğinden yaş pastanın kağıt peçete içinde sunulması da zaten kağıt pipetle başı dertte olan konukların ikinci kabusu olarak o dönem düğünlerinin anılarına karıştı.

Takı merasimi düğün masraflarının amortisidir

Şimdiki düğünler ekonomik güce göre çeşitlense de oğlan annelerinin gelin almaya giderken davul ve zurnacı götürme konusundaki ısrarları nostaljik etkisini halen sürdürmektedir. Zurnacının karşısında limon yiyerek eğlenen çocukların sayısında ise hayli azalma olmuştur, zira yeni akım gelin arabasının önünü kesip para almak şeklinde değişmiştir. Türk insanının asla vazgeçemeyeceği bir başka adet olan takı merasimi ise eskiden takılanlarla düğüncüleri kâra geçirtse de bugünkü şartlarda düğün masrafını amorti etmesi halinde öpüp başa konacak durumda görülür.

Açılan düğün sezonunda evlenecek bütün çiftlere hayırlı, sağlıklı ve mutlu bir ömür dilerken, bu düğünlere gidecek olan genç kızlarımıza seneye yapılacak düğünlerinin birçoğunun temellerinin bu törenlerde atıldığını hatırlatmayı bir görev biliyorum. Oğlu olan annelerin bu ortamlarda alıcılarını dört açmalarını ve kızlarımıza bu hususta dikkatli olmalarını şiddetle tavsiye ediyorum.

Şiraze HANIM