- Fitre

Adsense kodları


Fitre

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
ecenur
Thu 6 May 2010, 11:12 pm GMT +0200
Hidaye Tercümesi / Fitre


(Mesken, elbise, ev eşyası, silâh ve hizmetçi gibi zaruri ihtiyaç­lar dışında, nisap miktarında malı bulunan hür ve müslüman kim­seye fitre vaciptir.) Zira Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Ramazan bayramında verdiği bir hutbesinde; «Küçük, büyük her hür ve her köle basma buğdaydan yarım sa´ ve­yahut kuru hurma veya arpadan bir sa´ veriniz- ([1]) buyurmuştur. Ancak bu hadisi yalnız Sa´lebe b. Suayr el-Advî ri­vayet ettiği için Haber-i Vahid, yani tek kişi hadisidir. Haber-i Va-hid ise, kesinlik İfade etmediği için onunla farziyet değil, ancak vü-cûp sabit olur. Fitrenin yalnız hür ve müslüman olan kişiye vacip olmasının se­bebi şudur: Çünkü kölenin malı yoktur. Malı olmayan kimse ise, başkasma verdiği herhangi bir şeyi ona temlik edemez. Fitrede ise -zekâtta olduğu gibi- temlik şarttır. Müslüman olmayan kimsenin de ibâdeti yoktur. Fitre vermek ise bir ibâdettir.

Fitrenin vücubu için nisap miktarı mala sahip olmanın şartı da: Çünkü Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-salâtü ve´s-selâm) : «Sadaka ancak zenginlik sırtından olur» ([2]) buyurmuştur. Ancak kişinin malik olduğu nisabın, ken­disiyle çoluk çocuğunun zaruri ihtiyaçlarından fazla olması şarttır. Çünkü, eğer fazla olmazsa harcanmak zorunda olduğu için yokmuş gibi olur. Fakat bu nisabın zekât düşen malların türünden olması şart değildir. Çünkü kişi herhangi bir maldan nisap miktarına ma­lik olduktan sonra, malik olduğu nisap zekât düşen malların gürün­den olmasa bile zekât vermek zorunda değilse de, başkasından ze­kât alması caiz olmadığı gibi Fitre ve kurban vermekle de mükel­lef olur. Bu hadis -Malı kendisiyle çoluk çocuğunun bir günlük masra­fından fazla olan kimseye fitre vaciptir» diyen î m a m-ı Şa­fii´ nin görüşüne karşı bir delildir.

Abdullah Ibn-i Ömer (Radıyallâhü anh)´dan -Pey­gamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) fitreyi köle hür, büyük küçük, kadın erkek, her müslümana farz kıldı- mealinde ri­vayet olunan ([3]) hadise binaen (kişi kendisinin, küçük çocukları­nın ve kölelerinin fitrelerini vermekle mükelleftir.) Zira küçük ço­cuklarla köleler kişinin velayeti altında oldukları gibi kişi onları bes­lemekle mükelleftir. Fitreye de baş sadakası denildiği için kişinin ve­layeti altında bulunan her bir baş için bir fitre vermesi gerekir. Bu de eğer köleler hizmet için beslenir ve küçük çocuklann da malı bu­lunmazsa böyledir. Eğer çocukların malı varsa - İmam Ebû H a -nife i!e îmam Ebü Yûsuf´a göre- fitreleri malların­dan çıkarılır. Çünkü Şeriat fitreyi de gerekli masraflar arasına sok­tuğu için fitre de nafaka hükmündedir. Çocuğun malı bulunduğu za­man nasıl nafakası malından çıkıyorsa, fitre de öyledir.

îmam Muhammed ise: -Fitre de zekât gibi bir ibâ­det olduğu için, zekât nasıl çocuğun malına düşmüyorsa, fitre de öy­ledir. Bunun için çocuğun babası çocuğun fitresini kendi malından vermek zorundadır. Şayet çocuğun malından çıkarırsa zamin oİur-demiştir. (Kadının fitresi kocasına vacip değildir.) Çünkü erkeğin, karısı üzerindeki velayeti noksan olduğu gibi, onun bütün masraflarım da ödemek zorunluğu yoktur. Nitekim evlilik ilişkileri dışında, erkeğin kadın üzerinde hiç ,bir velayet hakkı yoktur ve -tedavi masrafı gi­bi- cari olmayan masrafları da ona vacip değildir. (Büyük çocuklar) babalan tarafından beslenseler bile (fitreleri babalarına vacip değildir.) Çünkü babanın büyük çocuklar üzerinde hiç bir velayet hakkı yoktur. Şayet baba kendiliğinden büyük çocuğunun veyahut koca kendiliğinden karısının fitresini verirse, istih-sanen caizdir. Çünkü böyle durumlarda izin vermemek için hiç bir sebep yoktur. (Kişi, kendisiyle kitabet akdini yaptığı kölesinin fitresini vermek

zorunda değildir.) Çünkü kendisiyle kitabet akdi yapılan köle efen­disinin velayeti altından çıkmış olur ve fakir olduğu için (kendisi de kendi fitresini vermek zorunda değildir.l Fakat kişi, kendisine : «Ben öldükten sonra sen hürsün- dediği kölesi ile, kendisinden ço­cuk doğurmuş olan cariyesinin fitrelerini vermek zorundadır. Çün­kü bu köle ile câriye üzerinde her ne kadar artık bir tasarruf hak­kı yoksa da, yine de velayeti altındadırlar.

Ticaret için satın alınan kölelerin fitresi vacip olmaz.) Çünkü eğer vacip olursa, zekâtları nasıl sahiplerine vacip ise fitreleri de ona vacip olur ve bu itibarla kişiye bir maldan dolaya bir yıl için­de iki kez zekât lâzım gelmiş olur. îmam-ı Şafiî ise: -Va­cip olur- demiştir. Çünkü ona göre fitre köleye vaciptir. Ancak kö­lenin malı olmadığı için efendisi ödemek korundadır. Bunun için bir yıl içinde bir maldan dolayı kişiye iki kez zekât lâzım gelmiş olmaz.

(İki kişi arasında müşterek bulunan kölenin fitresi ikisine de va­cip değildir.) Çünkü her birinin bu köle üzerinde başlıbaşina vela­yet hakkı yoktur ve her biri kölenin bütün masraflarını yapmak zo­runda değildir.

İmam Ebû Hanife´ye göre iki kişi arasında müşterek bulunan köleler birden fazla da olsalar yine hüküm böyledir.) Çünkü bu du­rumda da kölelerin herbiri, ikisi arasında müşterek olduğu için or­taklardan herbiri, onun üzerinde başlıbaşma velayet hakkına sahip değildir. Diğer iki imam ise: Köleler birden fazla olduğu için herbir ortağa başlıbaşma bir tane düşer. Bunun için herbirine birinin fitresi vacip olur» demişler­dir. Kimisi:

«Köleler birden fazla olduğu zaman da, taksim edilmeden arala­rında müşterek oldukları için hiç bir ortağın bir köle üzerindeki ve­layeti tam değildir. Bunun için diğer iki îmam da. t m a m Ebû H a n i f e gibi fitrelerinin vacip olmadığı görüşündedirler- demiş­tir. (Müslüman olan kimse müslüman olmayan kölesinin de fitresi­ni vermek zorundadır.) Zira hem yukarıda geçen hadis mutlaktır, hem de İbn-i Abbas (Radıyallâhü anh)´dan rivayet olun­duğuna göre Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-salâtü ve´s-selâm) : «Herbir hür basma ve -ister Yahudi, Hıristiyan veya Mecusi olsun- her bir köle başına yanmsa buğday, ya da bir sa´ kuru hur­ma veyahut arpa verin- ([4]) buyurmuştur. Hem de biz Hanefilere göre fitre köleye değil, kölenin efendisine vacip olur. Kölenin efen­disi de burada müslüman olduğu için ibâdete ehildir. I m a m -1 Şafii ise: Müslüman olmayan kölenin fitresi efendisine vâcib değildir- de­miştir. Çünkü ona göre kölenin fitresi efendisine değil, kendisine vâ­cib olur. Ancak efendisi ödemek zorundadır. Burada ise köle müslü­man olmadığı için ibâdete ehil değildir ki fitre ona vacip olsun.

Şayet köle müslüman olup da efendisi müslüman olmazsa, o za­man ne bize ve ne de Im&m-ı Şafii´ye göre kölenin fitre­si vâcib olmaz. (Eğer bir kimse bir köleyi muhayyerlik şartıyla satın alırsa, so­nunda o köle kimin olursa fitresi o kimseye vâcib olur.) Yani eğer muhayyerlik süresi içinde bayram günü fecir sökerse, köle sonun­da satıcı ile alıcıdan hangisinin olursa fitresi o kimseye vâcib olıfr. Imam-ı Şafii: -Muhayyerlik süresinde kölenin nafakası nasıl alıcıya ait ise, fit­resi de ona aittir- demiştir. Biz diyoruz ki: Muhayyerlik süresi için­de kölenin kimin olacağı belli olmadığı için mülkiyeti mevkuftur. Yani eğer geri verilirse satıcının mülkiyetine döner, geri verilmez­se, akit tarihinden itibaren alıcının mülkü olduğu anlaşılmış olur. Fakat nafaka öyle değildir. Çünkü nafaka acil bir ihtiyaç olduğu için bekletilemez. Bunun için alıcıya aittir. Ticaret malının zekâtı da bu ihtilâfa göredir.[5]



Fitrenin Miktarı Ve Ne Zaman Vacip Olduğu


(Fitre buğdaydan, buğday unundan, kavurulmuş buğday kavu­tundan, kuru üzümden yanm sa (520 dirhem), arpadan, kuru hur­madan bir sa (1040 dirhemidir.)imam Muhammed ile tmam Ebû Yûsuf ku­ru üzümü de arpa gibi saymışlardır, ki îmam Ebû Hani-f e´ den de bu yolda bir rivayet vardır. Birinci rivayet ise el-Cami-ussağiyr´indir. tmam-ı Şafii, Ebû Said-i Hudri (Radıyallâhü anhümâ)´ın: -Peygamber Efendimiz tSallallahü Aleyhi ve Sellem) zamanın­da biz fitreyi bayram günü her çeşit yiyecekten bir sa´ olarak verir­dik. Bizim normal olarak yemeğimiz de arpa, kuru üzüm, keş ve ku­ru hurma idi» ([6]) mealindeki hadisine dayanarak : «Fitre her çe­şit yiyecekten bir sa´dır- demiştir. Bizim ise delilimiz, yukarıda ge­çen Sa´lebe b. Suayr e 1 - A d v i´ nin hadisidir ve bi­zim ise delilimiz, ashaptan aralarında Hulefa-i Raşidin´in de bulunduğu büyük bir cemaatın görüşüdür. İmam Şafiî´ nin dayandığı Ebû Said-i Hudri´ nin hadisi ise -Biz kendi is­teğimizle fazla verirdik» mânâsına mahmuldür. imam Muhammed ile İmam Ebû Yûsuf: «Kuru üzüm ile Hurma biribirine yakındırlar» demişlerdir. İmam Ebû Hanife ise -Kuru üzüm de buğday gibi hepsi yiyilen bir yiyecektir. Arpa ile hurma ise öyle değillerdir. Çün­kü hurmanın çekirdeği ile arpanın kepeği atılır. Bunun için buğday ile hurma arasında fark vardır» demiştir. Arpa unu ile, kavurulmuş. arpa kavutu da arpa hükmündedirler.

Her ne kadar birtakım hadislerde -Buğday unudan yanın sa´ ve arpa unundan bir sa1» diye geçiyorsa da, un ile kavutta ihtiyatan ev­lâ, hem miktar hem değere bakılmasıdır. Yani eğer un veya kavu-dun değeri tanesinden daha düşük olursa yarım şa´ buğdayın veya bir sa1 arpanın değerini tutan miktarda un veya kavudun verilme­si daha evlâdır. Fakat bu ihtimal çok zaif olduğu için el-Camiussa-ğiyr buna değinmemiştir. Ekmekte de -sahih olan kavle göre- de­ğere bakılır. Sonra İmam Ebû Hanife´ den gelen rivaye­te göre yarım sa´ buğdayda muteber olan, ağırlıktır. Yani eğer buğ­day hafif olup yarım sa´ı 520 dirhem gelmezse, fitre için yarım sa´ kâfi gelmez. İmam Muhammed ise: «Ağırlığa değil, mik­tara bakılır» demiştir. İmam Ebü Yûsuf tan gelen rivayete göre fitre için un, buğdaydan, para da undan evlâdır, ki Fakih Ebû Cafer de bu görüşü benimsemiştir. Zira un, buğdaydan, para da undan daha çok ve daha çabuk iş görür. Ebû Bekir el-A´meş´-den ise: -Buğday daha evlâdır. Çünkü un ile para vermenin ceva­zında ihtilâf edilmiştir. Nitekim İmam-ı Şafii ne un ve ne de paraya cevaz vermemiştir» diye rivayet olunmaktadır. (İmam Ebir Hanife ile îmam Muhammed´e göre sa´ sekiz Bağdat rıtlıdır.) îmam Ebû Yûsuf ise: -Beş ntıl ile bir rıtılın üçtebiridir» demiştir, ki İmam Şafii de bu görüştedir. Zira Peygamber Efendimiz (Aleyhi´s-salâtü ve´s-selâm) = -Bizim sa´ımız sa´lann en küçüğüdür- ([7]) buyurmuştur. Biz de -Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) iki ntıl olan bir müd su ile abdest alır ve sekiz ntıl olan bir sa´ su ile de guslederdi» mealinde rivayet olunan ([8]) hadise dayanıyoruz. Hem de H z. öme r´in sa´ı da sekiz ntıl idi. Kal­dı ki,, İmam Ebü Yûsuf un dayandığı hadis sahih de ol­sa, bu hadiste sa´lann en küçüğü olduğu buyurulan sa´ -otuz iki n-tıl olan Rıtl-ı Haşimi´den küçüktür» demek istemiştir. Çünkü o za­man M e d i n e´ de bu sa1 kullanılırdı. (Fitre bayram günü fecrin sökmesiyle vacip olur.) î m a m -1 Şafii: -Ramazanın son günü güneşin batması ile vacip olur- de­miştir. Buna göre Ramazanın son günü güneş battıktan sonra dün­yaya gelen çocuğun veya müslümanhğı kabul eden kimsenin fitre­leri, bize göre vacip olur. İmam-ı Şafii´ye göre vacip ol­maz. Ramazanın son günü güneş battıktan sonra ölen kimsenin fit­resi ise bize göre vacip olmaz, İmam-ı Şafiî´ye göre va­cip olur. İmam-ı Şafii: -Fitre İFTAR kelimesinden gelmedir. Oruç tutmamak demek olan İftar da, oruç ayı olan Ramazanın bit­mesiyle caiz olur. Ramazan da son gününün güneşi batınca bitmiş olur. Bunun için fitre, Ramazanm son günü güneşinin batması ile vacip olur- demiştir. Biz diyoruz ki: Oruç tutmamak demek olan iftarın cevazı, Şev­val ayı birinci gününün fecri sökünce başlar. Çünkü fecir sökme­den önce henüz gece olduğu için ne oruç tutmak, ne de tutmamak zamanı değildir. Zira oruç tutmakla tutmamak gündüzlere mahsus­tur. Bunun için fitre, Şevval ayının birinci günü fecir sökünce va­cip olur. (Fitreyi bayram günü bayram namazına gitmezden Önce vermek müstahaptır.) Çünkü Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bayram günü namazgaha çıkmazdan önce fitrelerini çıka­rırdı. Hem de fitre, fakirin -hiç değilse- bayram günü avuç aç­mak zorunda kalmamasını amaçlayan bir emir olduğuna göre, bay­ram namazından Önce fakire verilmelidir ki o da herkes gibi sevinç ve gönül huzuru içinde namaza gidebilsin. (Fitre şayet bayram gü­nünden önce de verilse caizdir.) Zira fitre baş sadakası olduğu için o da mal sadakası olan zekât gibi vücübundan önce verilebilir ve sahih olan kavle göre, vücübundan ne kadar zaman önce verilebil­mesi için bir sınır da yoktur. Kimisi: -Ramazanın ancak son yan­sında-, kimisi de.- «Son on gününde verilebilir- demiştir,

(Fitrenin vücûbu, fitreyi bayram günü vermemekle sakıt olmaz ve) aradan ne kadar zaman geçerse geçsin İyine de vermek gere­kir.) Zira fitre hikmet ve gayesi bilinen bir ibadettir, bunun için hangi vakitte verilse ondan güdülen gaye yerine gelmiş olur. Kur­ban ise öyle değildir. Çünkü kurbanı bayram günlerinde kesmenin vücûbundaki´ hikmet bilinemez. Bunun için eğer bayram günlerinde kesilmezse vücûbu sakıt olup kazaya kalamaz.[9]





--------------------------------------------------------------------------------

[1] Ebû Davud (Zekât) C. İS. 235

[2] İmam Ahmed, Ebû Hüreyre (R.A.)´dan. Mtisned cilt 2 sh. 230

[3] Buharî C. 1 S. 204, Müslim C. 1 S. 317

[4] Darekutnl. Fakat ona «Mecum kelimesi yoktur; Nasb-ürraye C. 2. S. 412

[5] Şeyhü´l-Îslâm Burhanüddîn Ebu´l-Hasan Ali b. Ebû Bekir Merginânî, Hidaye Tercümesi, Kahraman Yayınları: 1/246-249.

[6] Buharî 1/204, Müslim I/3I8, Nesaî 1/348

[7] Hadis bu lafızla gariptir. Ancak îbn-i Hibbani le Beyhaki Ebû Hüreyre (R.öA.´dan «Peygamber Efendimiz (S.A.V.)´e :- Ya Resülallah, sapimiz sa´lann en küçüğüdür. MüdÛümüz ise mtiddlerin en büyüğüdür, dediler. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) :-Allah´ım bizim sa´ımıza bereket koy, bizim azımıza ve çoğumuza bereket koy ve bir bereketle birlikte bize iki bereket ver, diye duâ etti.» şeklinde bir hadis nakletmektedirler. Byhakî cilt 4 sh. 171

[8] Darkutnl sh. 226 ce Ebû Davud l/H

[9] Şeyhü´l-Îslâm Burhanüddîn Ebu´l-Hasan Ali b. Ebû Bekir Merginânî, Hidaye Tercümesi, Kahraman Yayınları: 1/249-252.

gulbaharaktay
Tue 16 December 2014, 04:11 pm GMT +0200
Temel ihtiyaçlarının dışında belli bir mala sahip ve durumu iyi olan oruç tutamayacak durumda olan insanların Müslümanların ramazan ayında fakirlere verdikleri yardıma fıtır sadakası denir. Buna fitre de denilmektedirfitre
İslam dinince zengin sayılan bütün Müslümanların, fıtır sadakalarını vermeleri vaciptir.
Fitre, verileceği yerler bakımından her durumda zekatın benzeridir. Fitre, niyet edilerek fakirlere temlik suretiyle verilir, mübah kılma tarzında fitre olmaz. Niyet, fitreyi ayırırken veya verirken yapılabilir. Ancak fakire verirken bunun fitre olduğunu söylemek gerekmez. Bir kimse fitresini eşine, usul ve füruuna yani anne veya babasına, çocuk ve torunlarına veremez.
Ebu Yusuf ile İmam Şafii’ye göre yoksul olan zimmiye (İslam ülkesi vatandaşı olan gayri müslim) de verilemez. Fetvaya esas olan görüş budur. Çünkü fitrenin amacı, bayram gününde yoksul müslümanların ihtiyaçlarını karşılamak, onların bayram sevincine katılmalarını sağlamak ve rahat ibadet yapmalarına imkan hazırlamaktır. Zimmilere fitre vermekle bu amaç gerçekleşmiş olmaz. Bir kimse fitresini bir veya birkaç yoksula verebilir. Birden çok kimseler de fitrelerini birkaç yoksula veya tek yoksula verebilirler. Fakat bir görüşe göre bir fitre, birden çok yoksula dağıtılamaz.
Çeşitli kimselere ait fitreler karıştırılarak da yoksullara dağıtılabilir. Bununla birlikte fitrelerin ayrı ayrı verilmesi daha uygundur. Fitre yükümlünün bulunduğu yerdeki yoksullara verilmelidir. Başka yerlere gönderilmesi mekruhtur.
Fitre miktarlarının kişinin bir günlük yiyecek ihtiyacını karşılamayı hedeflediğinde açıklık vardır. Nitekim yemin kefaretinin “ailesine yedirdiğinin ortalamasından 10 yoksulu doyurmak” ve oruç fidyesinin de “oruca güç yetiremeyenlerin bir yoksul doyumu kadar fidye vermekle yükümlü” tutulması, fıtır sadakasının miktarı konusunda ortalama bir ölçü getirmektedir. Bu da yoksulun bir günlük yiyecek ihtiyacının karşılanmasıdır. Fitre mal olarak değil de, para olarak verilecekse günün şartlarına göre, yükümlülerin durumu dikkate alınarak bir tespitin yapılması daha uygun olur. Bu, hadislerde belirtilen gıda maddelerinin ortalama değerlerini almakla da gerçekleşebilir.
 herkes en içten duygularıyla fitresini versin.

metin7/c
Tue 16 December 2014, 04:22 pm GMT +0200
- nisap miktarı mala sahip bulunmak: Hanefilere göre fitre sadakası ile yükümlü sayılmak için, kişinin ramazan bayramının birinci günü, temel ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olması gerekir. Zekat nisabından farklı olarak, sahip olunan malın “artıcı (nami)” özellikte olması ve üzerinden bir yıl geçmiş bulunması gerekmez. Temel ihtiyaçlar mesken, elbise, ev eşyası, binit, silah, hizmetçi, ailenin bir yıllık geçim masraflarıdır. Hesaplamada, ayrıca kesin alacakları eklemek ve borçları düşmek de gerekir. Nisap miktarı iki yüz dirhem gümüş veya yirmi miskal altın veya bunların kıymetine denk bir maldır. Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerine göre ise, fıtır sadakasının vücubu için, zenginlik ölçüsü olan nisaba malik olmak şart değildir. Temel ihtiyaçların dışında, bayram gün ve gecesinde yetecek kadar azığa sahip olmak yeterlidir.

Kaynak: http://fitre.nedir.com/#ixzz3M4RedhYP

burcu113
Tue 16 December 2014, 08:32 pm GMT +0200
Allah razı olsun.Ticaret için satın alınan kölelerin fitresi vacip olmaz.) Çünkü eğer vacip olursa, zekâtları nasıl sahiplerine vacip ise fitreleri de ona vacip olur ve bu itibarla kişiye bir maldan dolaya bir yıl için­de iki kez zekât lâzım gelmiş olur. îmam-ı Şafiî ise: -Va­cip olur- demiştir. Çünkü ona göre fitre köleye vaciptir. Ancak kö­lenin malı olmadığı için efendisi ödemek korundadır. Bunun için bir yıl içinde bir maldan dolayı kişiye iki kez zekât lâzım gelmiş olmaz.

Emirhan7c
Tue 16 December 2014, 10:46 pm GMT +0200
İslam dinine göre müslüman olan kişilerin (zengin olan yani durumu olan kişilerin) fitre vermesi vaciptir.Fitre, niyet edilerek fakirlere verilir.Fitre veren kimse annesine,babasına,eşine,çocuğuna fitre veremez.

Kaan8/B
Fri 26 December 2014, 07:35 pm GMT +0200
fitre Zekat; dinin tarif ettiği ölçüde zengin olan Müslümanların yılda bir defa malının kırkta birini dinin belirlediği kimselere vermesidir.

ceren
Sat 3 September 2016, 02:05 pm GMT +0200
Aleykumselam.Fitresini vaktinde ve yardima muhtac olan kisilere veren ve allabin rahmetini kazanan kullardan olalim inşallah...