- Fey ve Ganimetin Taksimi

Adsense kodları


Fey ve Ganimetin Taksimi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
Gulinur
Mon 15 November 2010, 09:38 am GMT +0200
ON BEŞİNCİ BÖLÜM
                         FEY ve GANİMETİN TAKSİMİ


A. GENEL BİLGİLER
 


Fey; savaşmaksızm, at veya deveyi koşturmaksızm kafirlerden alman maldır. Bu mal cizye ve ticaretin onda biri olan mal gibidir. Kafirin müslümanlardan korkarak kaçıp terk ettiği mal, ölen veya öldürülen mürtedin malı ve mirasçı bırakmadan ölen zımminin malı beş hisseye bölünür. Bir hissesi şu beş yere harcanır:

1-Müslümanların ihtiyaçlarına harcamak. Sınırları bekleyen mücahitlerin, hakim ve alimlerin ihtiyaçlarını karşılamak gibi. Bun­lardan en önemli olan Öncelik hakkına sahiptir.

2- Haşimoğulları ve Muttalip oğullarına vermek. Bunların zen­gin ve fakir olanları ile kadınların hisseleri eşittir. Ancak mirasta ol­duğu gibi erkekler kadınlardan fazla hisse alırlar.

3-Yetimlere vermek. Bunlar babaları olmayan küçük çocuk­lardır. Meşhur kavle göre yetimin hisse alabilmesi için fakir olması şarttır.

4-
Miskinlere vermek.

5-Yolcu olanlara vermek.

Son dört grubun hiç biri hisseden mahrum edilemez. Hepsine hisse verilir. Zayıf kavle göre bir bölgede elde edilen mal, o bölgede bulunan mezkur gruplara verilir.

Fey'in geri kalan dört hissesi ise, en zahir kavle göre maaşlı olan askerlere verilir. Bu askerler cihad için tayin edilmiş askerler­dir. Devlet başkanı bu askerler için sicil defteri tutar, her kabile ve grup için bir başkan tayin eder. Askerlerin durumlarını ve aile fert­lerini tespit ederek yetecek miktarda kendilerine maaş bağlar.

Kureyşliler; Kinane ve Nadir oğullarıdır. Kureyşlilerden önce­likli olanlar sırasıyla şunlardır: Haşini ve Muttalip oğulları, Abdi şems oğulları, Nevfel oğulları, Abdil uzza oğulları, sonra diğer kabi­lelerden Resûlüllah (s.a.v)'e en yakın olanlar gelir. Daha sonraları Ensar, diğer Araplar ve Arap olmayan diğer müslümanlar gelir. Kör, sakat ve savaşa çıkamayacak durumda olanlar sicil defterine alınmazlar.

Askerlerden hasta olanlara veya akıllarını yitirenlere, iyileş­meleri umulursa, kendilerine sağlıklı olan askerler gibi maaş ödenir. Hatta en zahir kavle göre iyileşmeleri umulmasa da kendilerine ma­aş ödenir. Keza ölen askerin maaşı, eş ve çocuklarına ödenir. Eşi ev­lenir veya çocukları kendi işlerini görecek yaşa gelirlerse maaşları kesilir.

Askerlere dağıtılan bu dört hisse ihtiyaçlarından arta kalırsa, tekrar ihtiyaçlarına göre kendilerine dağıtılır. En sahih kavle göre, arta kalan malın bir kısmı sınır boylarının ıslahı, silâh alımı ve sa­vaş atları için harcanır. Bu hükümler, fey'in menkul olan malları hakkındaki hükümlerdir. Menkul olmayan akar gibi mallar ise, mez­hep alimlerince kabul edilen rivayete göre vakfedilir ve geliri feyin harcandığı beş yere harcanır.

 

B. GANİMET VE AHKAMI
 

Ganimet, at veya deveyi koşturup savaşarak kafirlerden elde edilen maldır.

Müslüman   askere,   Öldürdüğü  kişinin   selbi  verilir.   Selb; öldürülen kişinin üzerinde bulunan elbisesi, ayakkabısı, çorabı ve savaş aletleridir. Savaş aletlerinden kasıt çelik gömlek, silâh, binek, eğer, gem keza bilezik, kemer, yüzük ve beraberinde bulunan gıdadır. En zahir kavle göre düşman askerinin beraberinde bulunan yardımcı binek hayvanı da selbtir. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, at üzerinde bulunan heybe selb değildir.

Asker, selbi sadece savaş esnasında kafirin vereceği zarara en­gel olmak maksadı ile tehlikeye girmesi neticesinde hak eder. Asker, kaleden veya savaş safında düşmana ateş eder veya uykudaki kafiri veya esiri öldürür veya kafirler mağlup olduktan sonra birini öldürürse selbi hak etmiş olmaz.

Kafirin vereceği zarara engel olmak ise, onu kendisini koruya­mayacak hale getirmektir. Bu da ya gözlerini çıkarmak veya ellerini ve ayaklarını kesmekle olur. Keza en zahir kavle göre kafiri esir al­mak veya ellerini veya ayaklarını kesmekle onun vereceği zarar en­gellenmiş olur. Meşhur kavle göre, selb beş hisseye bölünmez. Öldürene selb verildikten sonra ganimet malını muhafaza etmek, nakletmek ve diğer işlerin masrafları ondan harcanır. Sonra geri ka­lan ganimet beş hisseye bölünür. Bir kısmı yukarıda açıklanan fey'in beşte birini alan kişilere dağıtılır.

En sahih kavle göre nefel, amme maslahatı için ayrılmış hisse­nin beşte birinin beşte birinden verilir. İmamın, yapılmakta olan sa­vaştan elde edilecek ganimetten nefel vermesi caizdir. Amme masla­hatı için eli altında bulundurduğu maldan vermesi de caizdir.Nefel, imam veya amirin kafirlere gücü nispetinde zarar vermeye çalışan kimselere vermeyi şart koştuğu maldır. Ganimetin geriye kalan dört kısmı ise, menkul olsun gayri menkul olsun ganimeti toplayanlar içindir.

Ganimetçi (gazi), savaşmasa da savaşmak niyeti ile savaşta hazır bulunan kimsedir. Savaş sona erdikten sonra savaş meydanına gelip hazır bulunan kimselere hisse verilmez.

Ganimet malı toplanmadan önce hazır bulunan kimselere his­se verileceği hususunda bir vecih vardır. Savaş sona erip mal top­landıktan sonra Ölen ganimetçinin hissesi mirasçılarına verilir. Ke­za en sahih kavle göre, savaş sona erip mal toplanmadan önce öle­nin hükmü de böyledir. Savaş devam ettiği esnada ölen kimseye mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre hisse verilmez.

En zahir kavle göre, seyise ve eşyaları bekleyen nöbetçiye ücret verilir. Savaşa katılmaları halinde tüccara ve sanatkara hisse verilir. Piyade olan askerlere bir hisse, süvari olan askerlere üç his­se verilir. Süvarinin atı, arap atı olsun başka cins at olsun, birden fazla olsun tek at olsun kendisine üç hisse verilir.

Deve ve deve dışındaki fil ve katır gibi binek hayvanları ile süvari olarak savaşanlara bir hisse verilir. Çok zayıf ve faydası olma­yan at için hisse verilmez. Ancak bir kavle göre, amirin zayıf veya faydasız atın savaş meydanına gelmesine izin vermediği bilinmiyor­sa hisse verilir.

Köle, kadın, çocuk veya zımmi savaşa katılırsa kendisine redh verilir. Redh, imamın takdir edip verdiği ve gazinin hissesinden az olan maldır. En zahir kavle göre redh, ganimetçiler için ayrılan dört hisseden verilir. Ben diyorum ki en sahih kavle göre, ücret al­maksızın savaşa katılan zımmiye imamın izni ile redh verilir. ALLAH daha iyi bilir.

 

C. ZEKÂT VERİLECEK KİMSELER
 

1- Fakir: İhtiyacını karşılayacak derecede malı veya kazancı ol­mayan kimsedir. Kişinin meskeni, elbisesi, iki merhale uzaklıkta bu­lunan malı, veresiye malı, kendisine layık olmayan çalışma onu fa­kir olmaktan çıkarmaz. İlimle uğraşması sebebi ile kazanamayan ki­şi de fakir sayılır. Nafile namazla meşgul olup kazanamayan kimse fakir sayılmaz, imanı'm son kavline göre, fakirin sakat olması veya dilencilik yapmaması şart değildir. En sahih kavle göre, nafakası ak­rabası tarafından karşılanan kişi ve nafakası kocası tarafından karşılanan kadın fakir sayılmaz.

2- Miskin: İhtiyacını karşılamayacak kadar malı veya kazancı olan kimsedir. Meselâ; on liraya muhtaç olduğu halde ancak beş lira bulabilen miskin sayılır.

3- Amil (zekât görevlisi) Amil; sai, katip, kasim (dağıtıcı) ve haşir (mal veya hisse sahiplerini toplayan) gibi isimlerle zikredilen kimsedir. Hakim ve vali amil olamaz.

4- Müellefet'ül-kulûb:Yeni müslüman olmuş, inancı zayıf olan kimsedir. Veya kavmi içinde şerefli olup diğer kafirlerin İslam'a gir­melerini teşvik için kendisine zekât verilen kimsedir. Mezhep alim-lerince kabul edilen rivayete göre, bu nitelikte olan kimselere zekât verilir.

5- Köle: Bundan maksat, kendisi ile kitabet akdi yapılan köle­lerdir.

6-  Borçlu: Kendi şahsi işlerini düzenlemek ve mubah işlerde kullanmak üzere borçlanmış olan kişiye zekât verilir. Malı günahta kullanan borçluya zekât verilmez. Ben diyorum ki en sahih kavle göre, günahtan tövbe etmiş kişiye zekât verilir. ALLAH daha iyi bilir.

En zahir kavle göre borçlunun zekât almaya muhtaç olması şarttır. Borcun zamanının girmiş olması ise şart değildir. Ben diyo­rum ki, borcun ödeme zamanının girmiş olması şarttır. ALLAH daha iyi bilir. İki kişinin arasını bulmak için borçlanmış olan kişi zengin de olsa kendisine zekât verilir. Zayıf kavle göre ise parası olması se­bebi ile zengin ise kendisine zekât verilmez.

7- ALLAH yolunda çalışıp cihad edenler:
Bunlar, kendilerini Al­lah yolunda gazaya adamış kendilerine fey verilmeyen gazilerdir. Bunlar, zengin olsalar bile kendilerine zekât verilir.

8- Yolda kalmış olanlar: Bunlar zekâtın verildiği beldeden yol­culuğa çıkan veya yolculuğu esnasında o yerden geçen kimselerdir. Ancak bunların yolculukları esnasında paraya ihtiyaçları olması ve yolculukları nedeni ile isyankar olmamaları şarttır.

Bu sekiz sınıfın zekât alabilmeleri için (yukarıda belirtilen şartların dışında) müslüman olmaları; ayrıca Haşim veya Muttalip oğullarından olmamaları şarttır. Keza en sahih kavle göre, bu iki ka­bilenin azadlı kölelerine de zekât ve-rilmez.

 

1. Zekât Alacak Kişilerde Aranan Nitelikler

 

Bir kimse zekâtı ister de imam onun zekâtı hak edip etmediği­ni bilirse, kendi bilgisine göre hareket eder. İmamın belirtilen hu­suslarda bilgisi yoksa kişi de fakir veya miskin olduğunu söylerse, şahit göstermesi ona teklif edilmez. Şayet bir miktar malı olduğu bi­linir de telef olduğunu iddia ederse, şahit göstermesi teklif edilir. Keza en sahih kavle göre aile efradının bulunduğunu iddia ederse de hükmü böyledir.

Gazi ve yolda kalmış olanlardan şahit istemeksizin beyan­larına göre kendilerine zekât verilir. Şayet gazi savaşa ve yolcu da yola çıkmazsa, kendilerine verilen zekât geri alınır.

Zekât amili, mukâteb köle ve borcu olan kimseye zekât vermek için kendilerinden şahit ister. Şahitten maksat, adil iki kişinin onlar hakkında haber vermesi veya şahide ihtiyaç olmaksızın halk arasın­da onların zekâta müstehak oldukları bilinmelidir. Keza en sahih kavle göre, borç sahibinin borçluyu doğrulaması ve efendinin de kölesi ile kitabet akdi yaptığını doğrulaması şahit olarak yeterlidir.

Fakir ve miskine bir senelik ihtiyaç miktarı kadar zekât veri­lir. Ben diyorum ki, en sahih kavle ve imam'm kesin beyanına ve alimlerin çoğunluğuna göre, genellikle yaşanan ömre yetecek kadar mal verilir. Meselâ, gelirinden faydalanmak üzere verilecek mal ile bir akar satın alıp kendisine verilir. ALLAH daha iyi bilir. Mukâteb köleye ve borcu olana borçları miktarmca zekât verilir. Yolcu olana da onu gideceği veya malının bulunduğu yere ulaştıracak miktarda zekât verilir.

Gaziye ise ihtiyaç miktarı kadar nafaka, elbise, gidiş-dönüş ve orada ikamet masrafı, at ve silâh ihtiyacını karşılayacak miktarda zekât verilir. Gaziye verilen zekât onun mülkü olur ve ondan geri alınamaz.

Yolcu olana bir binek hayvanı verilir. Ancak yolculuğunun uzun olması veya kendisinin yürüyemeyecek kadar güçsüz olması şarttır. Ayrıca zekât malından kendisine gıda ve eşyalarını taşıyacak bir yük hayvanı verilir. Ancak eşyalar, kişinin taşıması adet olan eş­yalar cinsinden ise yük hayvanı verilmez.

Bir kimse, fakirlik ve borçlu olma gibi iki vasıf sebebiyle zekâtı hak ederse, en zahir kavle göre sadece bir vasıf sebebiyle kendisine zekât verilir.



2. Zekâtı Sekiz Sınıfı İçine Alacak Şekilde Vermek

 

Zekâtı imam dağıtır da hak edenler arasında amil (zekât me­muru) de varsa, zekâtın bu sekiz sınıfı içine alması vacibtir. Zekât hak edenler arasında amil yoksa, zekât bilinen yedi sınıfa verilir. Bu yedi sınıfın bir kaç sınıfı yoksa, mevcut olanlara verilir.

İmam eli altında bulunan zekâtı dağıtırken sekiz sınıfın ta­mamını içine alacak şekilde her ferdine dağıtmalıdır. Keza bir belde­de sekiz sınıfın tamamı varsa ve zekât yeterli ise, zekât sahibinin bunların tümüne zekat vermesi vacibtir. Hepsine kafi gelmiyorsa her sınıftan üç kişiye vermesi vacibtir.

Zekâtın sınıflara eşit şekilde dağıtılması vacibtir. Ancak bir sınıfın fertleri arasında eşitliğe riayet etmek vacib değildir. Ama zekâtı imam dağıtırsa, muhtaç olanlardan aynı derecede olan birine fazla vermesi haramdır.

En zahir kavle göre, devlet başkam dışında bir kimsenin zekâtını bulunduğu beldeden başka beldeye nakletmesi caiz değildir. Zekâtın bulunduğu beldede hak edenler yoksa nakli vacibtir. Hak edenlerden bir kısmı bulunduğu halde naklin caiz olduğunu kabul etmemiz halinde, mevcut olmayanların payını nakletmek vacibtir. Naklin caiz olmadığını kabul ettiğimiz takdirde, orada mevcut olan­lara iade edilir. Zayıf kavle göre, hak edenlerin bir kısmı yoksa zekât nakledilebilir. Amilin; hür, adil ve zekât konusunda bilgili olması şarttır. Şayet kendisine, zekât ve dağıtılacağı yerler hakkında bilgi verilirse fakih olması şart değildir.

Zekâtı verecek kimselerin hazırlıklı olmaları için imam zekâtı toplayacağım bir ay önceden ilân etmelidir.

Zekât ve fey hayvanlarının dağlanması sünnettir. Dağlanma, kılların çok bulunmadığı organda yapılmalıdır. Hayvanın yüzünü dağlamak mekruhtur. Ben diyorum ki en sahih kavle göre, hayvanın yüzünü dağlamak haramdır. İmam Bağevi'nin de kesin görüşü bu­dur. Hayvanın yüzünü dağlayan kişiye lanet okunduğu müslimin sa­hihinde geçen hadisle sabittir. ALLAH daha iyi bilir.

 

D. NAFİLE SADAKALAR
 

Nafile sadaka vermek sünnettir. Nafile sadakanın zengin veya kafire verilmesi caizdir. Nafile sadakaların ramazan ayında ve gizli olarak akraba ve komşulara verilmesi daha faziletlidir.

Borcu olan kimsenin, borcunu ödemedikçe ve üzerine nafakası vacib olan kişinin nafakasını vermedikçe nafile sadaka vermesi müstehab değildir. Ben diyorum ki en sahih kavle göre, üzerine na­fakası vacib olan kişinin nafakası için muhtaç olduğu malı veya öde­meyi ummadığı borcu için ihtiyaç duyduğu malı, nafile sadaka ola­rak vermesi haramdır. ALLAH daha iyi bilir.

Kişinin ihtiyacından fazla olan malım nafile olarak dağıtması müstehab olup olmayacağı konusunda birkaç farklı vecih vardır. En sahih veçhe göre, darlığa karşı sabretmek kendisine zor gelmiyorsa, ihtiyacından fazla olan malını nafile olarak dağıtması müstehabtır. Aksi halde müstehab değildir.