- Ferâiz ilminin ehemmiyeti

Adsense kodları


Ferâiz ilminin ehemmiyeti

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sumeyye
Sun 13 March 2011, 01:19 pm GMT +0200
Ferâiz İlminin Ehemmiyeti:




Rasûlullah (sas) ferâiz ilmini öğrenmeyi ve öğretmeyi emretmiş ve insanları buna teşvik etmiştir:

“Ferâizi öğrenin ve onu insanlara öğretin. Doğrusu o, ilmin yarısıdır. Ve o, ortadan kalkacak olan ilk ilimdir.”  [9] Bunun başka bir rivayetinde şöyle buyurulmuştur:   

“O, ümmetimden çekilip alınacak ilk ilimdir.” Bu ilmin üstünlüğüne dâir hadîs-i şerifler ve eserler çoktur. [10]

Miras Paylaşılmadan Yapılacak İşler:
 

Terekenin taksimine başlarken evvelâ ölünün techiz ve defin masrafları yeterince karşılanır. Sonra borçları ödenir. Sonra vasiyyetleri malının üçte birinden yerine getirilir. Sonra da kalan kısım mirasçılara paylaştırılır: Bu dört hak bu sıraya göre ölünün terekesine taallûk eder. Terekeden, evvelâ ölünün, techiz ve defin masrafları karşılanır. Çünkü hayatta iken elbise ve setr-i avret insanın lâzım ve zarurî ihtiyaçlarındandır. Ve bunlar borçların ödenmesinden, nafakalardan ve bütün vecibelerden, ihtiyaçlardan önce gelir. Bu hayatta böyle olduğu gibi, ölümden sonra da böyledir ve bu hususta icmâ vardır. Ancak rehin ve cani köle gibi bir ayna taallûk eden bir hakkın mevcud olması hali bundan müstesnadır. Çünkü rehinci ile cinayet velisi ölünün techizinden daha önceliklidirler. Zira sağlığında da bu ikisi onun setr-i avret, yiyecek ve içecek gibi aslî ihtiyaçlarından önce gelirler. Sağlığında öncelikli olduğu gibi, ölümünden sonra da öncelikli olurlar. Ölüye, hayatta iken giydiği helâl elbise mislince terekeden karşılanmak üzere ne israfa ve ne de kısıntıya gitmeksizin bir kefen hazırlanır. Bunun için sağlığı ile ölüm sonrası arasında bir farklılık olmamalıdır. Ölünün techiz ve defin masrafı vasiyyetten evvel karşılanır. Zira vasiyyet de teberrûdur. Lâzım olan masraflar teberrûa nisbetle önceliklidir. Bu masrafları mirasçıların karşılamaları gerekir. Çünkü ölünün ihtiyacı olmadığı bir anda malı onlara intikal etmiştir. Görülmez mi ki; sağlığında ihtiyacı varken, malı onlara intikal etmez?

Bir hadîs-i şerîfde Peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur:

“Evvelâ kendinden başla. Sonra geçiminden mes'ûl olduğun kimselere ver.” [11]

Ölü kefenlenip defnedildikten sonra malının geri kalan kısmının tamamından borçları ödenir. Zira Allah (cc) şöyle buyurmuştur:

“(Bütün bu paylar ölenin) bulunacağı vasiyyetten ve borçtan sonradır.” [12] Bu âyet-i kerîme terekeyi paylaşmanın, ölünün borçlarının ödenmesinden sonra ve vasiyyetinin yerine getirilmesinden sonra yapılmasını gerekli görmektedir. Ama borçlara ve vasiyyete öncelik verilmesini gerekli kılmamaktadır. Meselâ bir kimse 'Amr'dan veya Bekir'den sonra Zeyd'e ver' diye vasiyyette bulunursa, bu vermede onlardan birini öncelikli kılmayı gerektirmez. Ama Zeyd'e bu ikisinden sonra vermeyi gerektirir. Dolayısıyla yukarıdaki âyet-i kerîme mücmel olmaktadır. Bize ulaşan bir rivayete göre; Rasûlullah (sas) ölünün borçlarını ödemeye, vasiyyetini yerine getirmeye nisbetle öncelik vermiştir. Bu da âyet-i kerîmenin hükmüne açıklama getirmiştir. Bunu Hz. Ali (ra) Rasûlullah (sas) dan rivayet etmiştir. Zira borç; ölünün ödemekle mükellef olduğu bir maldır. Vasiyyet edilen mala gelince; bu onun kendisi cihetinden hak edilmektedir. Ölünün ödemekle mükellef olduğu mala öncelik verilmelidir. Çünkü bu ondan talep edilmektedir. Zira onu zimmetten kurtarmak, onun en mühim ihtiyaçlarındandır. Bu hususda Peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur:

“Borç; ölü ile cennet arasında mânidir.” Zira farzları eda etmek, teberrûlardan önce gelir. Ölünün borçlarını ödedikten sonra malının üçte birinden vasiyyetleri yerine getirilir. Vasiyyet edilen şey bir ayn ise, bu malının üçte birinden muteber olup, yerine getirilir. Vasiyyet edilen şey üçte bir, dörtte bir gibi şayi bir cüz' ise, bu durumda mûsâ leh mirasçılara ortak olur. Terekenin fazlalaşması ile onun da payı artar. Terekenin eksilmesi ile onun da payı azalır. Ölünün malı hesaplanır, vasiyyet edilen pay mirasçının payı gibi bu maldan çıkarılır. Ve bu pay zikrettiğimiz âyet-i kerîmeden dolayı mirasçılar arasında terekenin taksim edilmesinden evvel çıkarılır. Çünkü âyet-i kerîmenin lâfzı kelimesiyle amel olunarak borçların ödenmesinden ve vasiyyetin yerine getirilmesinden sonra terekenin mirasçılara taksimini gerektirmektedir. Evet, bütün bunlardan sonra terekenin kalan kısmı mirasla alâkalı üç âyet-i kerîmede Allah (cc) ın belirttiği hisselere göre farz sahiplerine taksim edilir. [13]

 

Mirasçı Olma Sebepleri ve Terekeye Hak Kazanmak:
 

Mirasçı olma sebepleri; rahim, nikâh ve velâ olmak üzere üçtür: Rahim ve nikâhın mirasçılık sebebi olmaları Kitab ve icmâ ile sabittir. Velânın mirasçılık sebebi olmasına gelince; bunun gerekçesi inşâallah ileride açıklanacaktır.

Terekeye hak kazananlar sırasıyla şu on sınıftır:

1- Hisse sahipleri,

2- Neseben asabe olanlar,

3- Sebeben asabe olanlar; bunlar köleyi azad edenlerdir,

4- Köleyi azad edenin asabesi,

5- Redd sahipleri,

6- Zevi'l- erham,

7- Mevlâ'l- müvâlât,

8- Nesebi sabit değilken, nesebi ikrar olunan kimse; bu ikrar bahsinde anlatılmıştı.

9- Terekenin üçte birinden fazla miktarda kendisine vasiyyet edilen kimse; bu vasiyyetler bahsinde anlatılmıştı.

10- Beytü'l- mal. Zira bir mal ki, onun üzerinde hak iddia eden bir kimse ve mâlik bulunmazsa, yitik mal ve kaybedilmiş hayvan gibi o, beytü'l- male devreder. Bunların ahkâmını inşâallah ayrı ayrı fasıllarda açıklayacağız. [14]

 

Mirasçı Olmaya Mâni Haller:
 

Mirasçı olmaya mâni haller şunlardır:

1- Köle olmak,

2- Miras bırakanı öldürmüş olmak,

3- Miras bırakanla mirasçının dinlerinin ayrı olması,

4- Miras bırakanla mirasçının ülkelerinin hükmen ayrı olması. Allah (cc) ın tevfıki ve inayetiyle bunlar ileride anlatılacaktır. [15]



[9] Bu hadîsi İbn. Mâce ve Hâkim rivayet etmiştir.

[10] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/379.

[11] Bu hadîsi Taberânî rivayet etmiştir.

[12] Nisa: 4/11.

[13] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/380-381.

[14] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/382.

[15] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/382-383.

Rüveyha
Sun 23 August 2015, 05:32 pm GMT +0200
Esselamu aleykum ve rahmetullah
.Miras konusu hakkında  Efendimizin tavsiyelerine uymalıyız ki ahiret hayatımız kolaylaşsın İnşaAllah..Rabbim razı olsun

ceren
Sun 23 August 2015, 06:01 pm GMT +0200
Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim.Rabbim hakkıyla mirası paylaşmayı ve vermeyi nasip etsin inşallah...

gulsahkilicaslan
Sun 1 March 2020, 10:44 am GMT +0200
Allah razi olsun hocam selâm ve dua ile

Sevgi.
Mon 2 March 2020, 06:53 am GMT +0200
Aleyküm selâm. Bilgiler için Allah razı olsun kardeşim. Rabbim ilmimizi artırsın inşaAllah